Allah'ın isimleri için kullanılan tabire Esmaül Hüsna adı verilir. Allah'a (C.C) nispet edilen isimleri ifade etmektedir. Kur'an-ı Kerim'de geçen ilahi isimleri ise 'den fazladır. Esma ismin çoğulu, Hüsna ise ''güzel, en güzel'' anlamlarını taşımaktadır.
Esmaü'l Hüsna Allah'ın 99 İsmi Nedir?
Arapça kökenli olan Esma’ül Hüsna anlam olarak en güzel isimler demektir. Her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın 99 tane her biri birbirinden güzel olan ismi bulunur. Bu isimlere genel olarak Esma’ül Hüsna denilir. Her bir isimde yerin, göğün ve arasındaki her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın özellikleri yer alır.
Her şeyin tek hakimi olan, herkesin O’ndan geldiği ve O’na dönecek olduğu Allah’ın 99 isminin, anlamlarının bilinmesinin önemi hem Kuran’ı Kerim’de hem de hadislerde belirtilmiştir. Mümin olan her kulun Allah’ın isimlerini dilinden düşürmemesi ve Allah’ı zikretmesi gerekmektedir. Esma’ül Hüsnaları okuyan, ezberleyen ve mümin kişiler ahirette cennet ile müjdelenmişlerdir. Allah Kuran’da her müminin kendisine Esma’ül Hüsnalar ile dua etmelerini bildirmiştir.
Allah'ın (C.C) İsimleri ve Anlamları
1- Allah(C.C.): Bütün eksikliklerden uzak, eşi benzeri bulunmayan, bütün isimleri kapsayan tek isim, tek ilah. İsimlerin sultanı.
2- Er-Rahmân: "Dünyadaki bütün yaratılmışlara merhamet eden."
3- Er-Rahîm: "Ahirette, müminlere sonsuz ihsanda, lütufta ve ikramda bulunan."
4- El-Melik: " Kainatın sahibi, mülk ve saltanatı sürekli olan."
5- El-Kuddûs: "Her türlü eksiklikten uzak olan."
6- Es-Selâm: "Her tehlikeden selamete çıkaran."
7- El-Mü'min: "Güven veren, koruyan."
8- El-Müheymin: "Her şeyi gören gözeten."
9- El-Azîz: "İzzet sahibi, her şeyin galibi."
El-Cebbâr: "Kudret ve azamet sahibi."
El-Mütekebbir: "Büyüklükte eşi ve benzeri olmayan."
El-Hâlık: "Yaratan."
El-Bâri: "Her şeyi uyumlu ve kusursuz yaratan."
El-Musavvir: ''Varlıklara şekillerini veren."
El-Gaffâr: "Çok mağfiret eden."
El-Kahhâr: "Her şeye hakim ve galip olan."
El-Vehhâb: "Karşılıksız hibeler veren."
Er-Rezzâk: "Rızkını veren."
El-Fettâh: " Darlıktan kurtaran. "
El-Alîm: "Her şeyi en küçük detaylarını bilen."
El-Kâbıd: "Dilediğine darlık veren."
El-Bâsıt: "Dilediğine bolluk veren."
El-Hâfıd: "Dereceleri alçaltan"
Er-Râfi: "Şeref vererek yükselten."
El-Mu'ız: "Dilediğini aziz eden."
El-Müzil: "Dilediğini zillete düşüren."
Es-Semi: "Her şeyi işiten."
El-Basîr: "Her şeyi en iyi gören."
El-Hakem: "Mutlak hakim olan. Hikmetle hükmeden."
El-Adl: "Mutlak adil olan."
El-Latîf: " Bütün incelikleri bilen."
El-Habîr: "Her şeyden haberdar."
El-Halîm: "Cezada, acele etmeyen."
El-Azîm: " Pek yüce."
El-Gafûr: "Mağfireti bol."
Eş-Şekûr: "Çok sevap veren."
El-Aliyy: "Yüceler yücesi."
El-Kebîr: "Çok büyük olan."
El-Hafîz: "Her şeyi koruyan."
El-Mukît: "Her yaratılmışın rızkını veren."
El-Hasîb: "Kulların hesabını gören."
El-Celîl: "Azamet sahibi olan."
El-Kerîm: "Çok ikram eden."
Er-Rakîb: "Her an gören gözeten."
El-Mucîb: "Duaları kabul eden".
El-Vâsi: "İlmi ile her şeyi kuşatan."
El-Hakîm: "Her işi hikmetli."
El-Vedûd: "Kullarını seven, sevilmeye en layık olan."
El-Mecîd: " Övgüye layık bulunan."
El-Bâis: "Ölüleri dirilten."
Eş-Şehîd: "Her yerde her zaman hazır olan."
El-Hakk: " Var olan, hakkı gösteren."
El-Vekîl: "Kendisine tevekkül edenlerin her işini yoluna koyan."
El-Kaviyy: "Kudreti en üstün."
El-Metîn: "Çok güçlü."
El-Veliyy: "İnananların dostu."
El-Hamîd: "Hamd ve senaya layık olan."
El-Muhsî: "Tüm varlıkların sayısını bilen."
El-Mübdi: "Örneksiz yaratan."
El-Muîd: “Yeniden diriten."
El-Muhyî: " Can veren.”
El-Mümît: "Ölümü yaratan."
El-Hayy: "Sonsuz hayat sahibi."
El-Kayyûm: 'Varlıkları diri tutan."
El-Vâcid: "İstediğini bulan."
El-Macîd: "Kadri ve şanı büyük."
El-Vâhid: "Fiillerinde, sıfatlarında ve zatında eşi benzeri olmayan."
Es-Samed: " Herkesin muhtaç olduğu."
El-Kâdir: "Dilediğini yapan."
El-Muktedir: "Dilediği gibi tasarruf eden."
El-Mukaddim: "Dilediğini yükselten."
El-Muahhir: "Dilediğini alçaltan."
El-Evvel: "Ezeli olan."
El-Âhir: "Ebedi olan."
El-Zâhir: "Varlığı açık olan. "
El-Bâtın: "Yüceliği gizli olan. "
El-Vâlî: " Kainatı idare eden."
El-Müteâlî: "Yüce olan."
El-Berr: "İyilik ve ihsanı bol."
Et-Tevvâb: "Günahları bağışlayan."
El-Müntekim: "İntikam alan."
El-Afüvv: "Affı çok olan."
Er-Raûf: "Çok merhametli."
Mâlik-ül Mülk: "Her varlığın sahibi."
Zül-Celâli vel ikrâm: "Celal, azamet sahibi."
El-Muksit: "Her işi birbirine denk yapan."
El-Câmi: "Mahşerde bir araya toplayan."
El-Ganiyy: " İhtiyacı olmayan."
El-Mugnî: "Müstağni kılan."
El-Mâni: "Dilemediği şeyi engelleyen."
Ed-Dârr: "Zarar verenleri yaratan."
En-Nâfi: "Fayda verenleri yaratan."
En-Nûr: "Alemleri nurlandıran."
El-Hâdî: "Hidayet veren."
El-Bedî: "Eşsiz yaratan."
El-Bâkî: Ebedi olan."
El-Vâris: "Her şeyin asıl sahibi olan."
Er-Reşîd: "Doğru yolu gösteren. "
Es-Sabûr: "Cezada acele etmeyen."
Blog
İnanç
Esma-Ül Hüsna Nedir? Esma-Ül Hüsna'nın Okunuşu ve Allah'ın 99 İsminin Anlamı
Esma-ül Hüsna, isimlerin en güzelleri Kalplere huzur ve sükunet, rahmet ve lütuf ümidi veren Esma-ül Hüsna, ne için ve nasıl zikredilir? Esma-ül Hüsna, Esma-i Hüsna ya da Esmayışerife'nin önemi nedir? Gelin Allah'ın 99 ismini ve anlamını birlikte inceleyelim. İşte, Esma-ül Hüsna hakkında bilmeniz gerekenler.
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Allah'ın isimleri için kullanılan tabire Esmaül Hüsna adı verilir. Allah'a (C.C) nispet edilen isimleri ifade etmektedir. Kur'an-ı Kerim'de geçen ilahi isimleri ise 'den fazladır. Esma ismin çoğulu, Hüsna ise ''güzel, en güzel'' anlamlarını taşımaktadır. Hadis kaynaklarında Allah'ın 99 ismi okumanın faziletleri hakkında önemli bilgiler yer almaktadır. Müslüman âlemi için mühim bir yere sahip olan Allah'ın isimleri, sıfatları ve anlamları okuyabilir, dinle seçeneğine yine bu başlık altından ulaşabilirsiniz. Allah'ın isimleri nedir sorusunun cevabına, Allah'ın 99 ismi Esmaül Hüsna oku ve dinle seçeneği için ayrıntıları inceleyiniz. İşte, Allah'ın isimleri ve anlamları…
Allah (c.c)'un birbirinden güzel isimlerinin bir arada bulunduğu ve sadece 99'unu kapsadığı Esmaü'l-Hüsna'nın tecelli ve sırlarını sizlere derledik. Otururken, kalkarken ya da boş vakitlerde Allah'ı anmak için çekilebilecek zikirlerden olan Esmaül Hüsnanın faziletleri neler, rahatsızlıkta hangi esma çekilmeli? Esmaül Hüsna ile nasıl dua edilir? Esmaül hüsna anlamı:
Arapça'da ''isim'' kelimesinin çoğulu olan ''Esma'', en güzel anlamına gelen ''Hüsna''nın birleşmesiyle ortaya çıktığında oluşan ''Esmaü'l- Hüsna'' tabiri, Allah (c.c)'un 99 ismini ifade etmek için kullandığımız bir kelimedir. Birbirinden güzel isimleri ile derinliğini idrak edemeyeceğimiz manaları olan Esmaü'l-Hüsna'nın maneviyatımıza tesir edecek bir çok hikmeti vardıwebgrid.co.uk hadis-i şerifte geçmeyip aynı zamanda Kuran-ı Kerim'de de üzerinde durulanاَللهُ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ لَهُ اْلاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى"O Allah ki, Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur." (Tâhâ, 20/8) ayeti yine Allah' (c.c) un isimlerinin kıymetini bizlere göstermektedir. Zikir çekerken ve dua ederken isimlerinin anılması ile kabule vesile olunur ve o kulda saygı hissi sağlayan Esmaül Hüsna, ayrıca kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi verir.
İLİŞKİLİ HABERHastalık için en etkili mucize dualar! Hastanın şifa bulması için hangi dua okunur?
ALLAH (C.C)'UN SADECE 99 İSMİ Mİ VAR? 99 RAKAMIN SIRRI NEDİR?
Allah
Hadis-i şeriflerde Allah'ın 99 ismi olduğundan bahsedilmesi ile beraber, Kuran-ı Kerimde sıfat ile birlikte gelen yani cümle şeklindeki esmaların olduğu geçmektedir. Allah'ın isimlerinin 99 ile sınırlı olduğunu söylemek yanlıştır, sonsuz sayıda ismi vardır İmanın güçlenmesi konusundaki en önemli hususlardan birisi de Allah (c.c)'un birbirinden güzel olan isimlerini bilmek, derin manaların idrak edebilmek ve beraberinde kulluk edebilmektir.
HANGİ ESMA ZİKRİ NEYE İYİ GELİR? ESMA ZİKİRLERİ
Esmaül hüsna zikirleri
ESMAÜ'L-HÜSNA İSİMLERİ VE ANLAMLARI
Tesbihte hangi esma zikirleri çekilmeli
ESMAÜL HÜSNA İSİMLERİ İLE DUA EDİLİR Mİ?
Esmaül hüsna
Allah (c.c) katında dua etmenin en makbul görülebileceği durumlardan birisi de Allah'ın birbirinden güzel isimlerini araya katarak dua etmektir. Dua sırasında “Ya Allah”, “Ya Rab” diye hitap ederken herhangi bir Esma’ül Hüsna’dan olan isimlerinden biriyle de dua edilebilir. Örneğin; dua ederken günahların gizli kalması için niyazda bulunurken Allah'ın hatalarını örten, gizleyen ve bağışlayan manasına gelen ''El- Settar'' ismi kullanılabilir. Ya da ''Ya Âlim, ya Kerim, ya Latif yani “Ey Latif Allah’ım! Ey Kerim Allah’ım! Ey Rahim Allah’ım!” şeklinde de dua edilebilir.
Hz. Muhammed (S.A.V.) Allah'ın (cc) isimlerinin bilinmesinin ne kadar önemli olduğunu hadislerinde dile getirmiştir.
Esmaül Hüsna İsimleri ve Anlamları Nelerdir?
Allah (C.C): Eşi benzeri olmayan, Tek ilah, isimlerin sultanı
Er-Rahman: Tüm yaratılanlara merhamet eden
Er-Rahim: Ahirette inananlara sonsuz ihsan, ikram ve lütufta bulunan
El-Melik: Tüm evrenin sahibi, saltanatı ve mülkü sürekli olan
El-Kuddüs: Tüm eksikliklerden uzak
Es-Selam: Tüm tehlikelerden selamete çıkaran
El-Mü'min: Koruyan, Güvenilen
El-Müheymin: Her şeyi gören ve gözeten
El-Aziz: Her şeyin galibi ve izzet sahibi olan
El-Cebbar: Kudret sahibi olan
El-Mütekebbir: Eşi benzeri olmayan büyüklükte olan
El-Halık: Yaratan
El-Bari: Kusursuz ve eksiksiz yaratan
El-Musavvir: Tüm varlıklara şekil veren
El-Gaffar: Mağfireti bol olan
El-Kahhar: Her şeye hakim olan
El-Vehhab: Karşılıksız veren
El-Rezzak: Rızık veren
El-Fettah: Dardan kurtaran
El-Alim: Her şeyi bilen ve gören
El-Kabıd: Dilediğini darlık verme gücü olan
El-Basıt: İstediğine bolluk veren
El-Hafıd: Kafirleri alçaltan
Er-Rafi: İnananları yükselten
El-Mu'ız: Aziz kılan, dilediğini yücelten
El-Müzil: Dilediğini değersiz kılan
Es-Semi: Her şeyi duyan
El-Basir: Her şeyi gören
El-Hakem: Mutlak hakimiyete sahip olan
El-Adl: Adil olan
El-Latif: Kullarına değer veren
El-Habir: Her şeyi bilen
El-Halim: Ceza verirken acele etmeyen
El-Azim: Yüce
El-Gafur: Affedici olan
Eş-Şekur: Az amelde bile çok sevap veren
El-Aliyy: Yüce
El-Kebir: Büyük olan
El-Hafiz: Koruyan
El-Mukit: Yaratılana rızkını veren
El-Hasib: Hesaba alan
El-Celil: Yüksek sıfatları olan
El-Kerim: İkram eden
Er-Rakib: Gören ve gözeten
El-Mucib: Dualarını kabul eden
El-Vasi: Rahmeti ve ilmi bol olan
El-Hakim: Hikmetli
El-Vedud: Kullarını seven
El-Mecid: Şerefi yüksek olan
El-Bais: Ölmüş olanları dirilten
Eş-Şehid: Her zaman ve her yerde hazır olan
El-Hakk: Hakkı gösteren
El-Vekil: Tevekkül edenlerin işlerini yoluna koyan
El-Kaviyy: Kudretli
El-Metin: Güçlü olan
El-Veliyy: İnananlara dost olan
El-Hamid: Övgüye layık olan
El-Muhsi: Tüm varlıkların sayısını bilen
El-Mübdi: Yoktan var eden
El-Muid: Öldüren ve sonrasında tekrar dirilten
El-Muhyi: Dirilten, can veren
El-Mümit: Öldüren
El-Hayy: Sonsuz hayata sahip olan
El-Kayyum: Varlıkları ayakta tutan
El-Vacid: istediğini her zaman bulan
El-Macid: Şanı yüce olan
El-Vahid: Eşi benzeri olmayan
Es-Samed: Muhtaç olunan
El-Kadir: Kudretli
El-Mektedir: Her şeye gücü yeten
El-Mukaddim: İstediğini yükselten
El-Muahhir: Dilediğini geri bırakan
El-Evvel: Ezeli
El-Ahir: Ebedi
El-Zahir: Varlığı açık olan
El-Batın: Mahiyeti gizli olan
El-Vali: Sahip olan
El-Müteali: Yüce
El-Berr: İyiliği bol olan
Et-Tevvab: Günahları affeden
El-Müntekim: İntikam alan
El-Afüvv: Affeden
Er-Rauf: Merhametli olan
Malik-ül Mülk: Tüm varlıkların sahibi olan
Zül-Celali vel İkram: Celal sahibi
El-Muksit: Adaletli olan
El-Cami: Mahşer günü bir araya toplayan
El-Ganiyy: Kimseye muhtaç olmayan
El-Mugni: Müstağni
El-Mani: İstediği bir şeye mani olan
Ed-Darr: istediğine zarar veren
En-Nafi: istediğine fayda veren
En-Nur: Alemi aydınlatan
Al-Hadi: Hidayet sahibi
El-Bedi: Benzersiz yaratan
El-Baki: Ebedi
El-Varis: Tüm her şeyin tek sahibi
Er-Reşid: Yol gösteren
Es-Sabur: Ceza vermek için acele etmeyen
webgrid.co.uk
Esma-i Hüsna, en güzel isimler anlamında, Yüce Allah'ın bütün isimleri için kullanılan bir terimdir. Allah'ın 99 ismini bilerek ve iman ederek okumak, Allah katında en makbul ibadetlerden biri olarak kabul edilir. Bildiğimiz çoğu dua ve surede Allah'ın Esma'ları vardır. Mü'min, Sadece bir kere Eûzü besmele çektiğinde bile Esma-i Hüsna'dan Allah, Rahman ve Rahim isimlerini zikretmiş olur.
İsmin çoğulu olan esmâ ile “güzel, en güzel” anlamındaki hüsnâ kelimelerinden oluşan Esmâ-i Hüsnâ, Yüce Allah'ın 99 isminin karşılığı olarak ifade edilir. Kur'an-ı Kerimdeki ayetlerde ve Hadis-i Şeriflerde çokça zikredilen Esma-i Hüsna'yı ezberleyen kişilerin Cennete gireceği, Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından şu şekilde müjdeleniyor:
“Allah’ın doksan dokuz -yüzden bir eksik- ismi vardır. Bunları ezberleyip benimseyen (ihsâ) cennete girer.” (Buhari) Hadis-i Şerifteki ezberlemekten maksat, Yüce Allah'ı isimleriyle tanıyarak, O'na ibadet ve taatta bulunarak iman etmektir.
Allah'ın isimleri, 99 ile sınırlı olmayıp, bunların dışında başka isimleri de vardır. Söz konusu Hadis'te 99 sayının zikredilmesi sınırlama anlamında değil, bu isimlerin Allah'ın en meşhur isimleri olması sebebiyledir. Tirmizi ve İbn-i Mace'nin rivayet ettiği Hadis'te bu isimler tek tek sayılmıştır.
Kuran-ı Kerimde Esma-i Hüsna ile ilgili zikredilen başlıca ayetler şunlardır:
"Allah O’dur ki O’ndan başka ilâh yoktur, en güzel isimler O’nundur." (Taha-8)
"O, takdir edip yaratan, (bir uygunluk içinde) var eden, varlıklara sûret veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tesbih (ve tenzih) eder. O, mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Haşr 24)
"De ki: “İster ‘Allah’ diye dua edin, ister ‘Rahmân’ diye; hangisi ile dua etseniz, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazda sesini pek yükseltme, pek de (duyamayacak kadar) kısma, bu ikisinin arasında bir yol tut." (İsra)
"Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) ancak Allah’ındır.[44] O halde O’na, onlarla dua edin. O’nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları terk edin. Onlar yapmakta olduklarıyla cezalandırılacaklardır." (Araf )
(Tirmizî rivayetinde yer alıp yaygınlık kazanan doksan dokuz esmâ-i hüsnâ (Nesih, Hasan Rıza hattıyla; Ekrem Hakkı Ayverdi hat koleksiyonu)
Allah (C.C): Eşi benzeri olmayan, Tek ilah, isimlerin sultanı
Er-Rahman: Tüm yaratılanlara merhamet eden
Er-Rahim: Ahirette inananlara sonsuz ihsan, ikram ve lütufta bulunan
El-Melik: Tüm evrenin sahibi, saltanatı ve mülkü sürekli olan
El-Kuddüs: Tüm eksikliklerden uzak
Es-Selam: Tüm tehlikelerden selamete çıkaran
El-Mü'min: Koruyan, Güvenilen
El-Müheymin: Her şeyi gören ve gözeten
El-Aziz: Her şeyin galibi ve izzet sahibi olan
El-Cebbar: Kudret sahibi olan
El-Mütekebbir: Eşi benzeri olmayan büyüklükte olan
El-Halık: Yaratan
El-Bari: Kusursuz ve eksiksiz yaratan
El-Musavvir: Tüm varlıklara şekil veren
El-Gaffar: Mağfireti bol olan
El-Kahhar: Her şeye hakim olan
El-Vehhab: Karşılıksız veren
El-Rezzak: Rızık veren
El-Fettah: Dardan kurtaran
El-Alim: Her şeyi bilen ve gören
El-Kabıd: Dilediğini darlık verme gücü olan
El-Basıt: İstediğine bolluk veren
El-Hafıd: Kafirleri alçaltan
Er-Rafi: İnananları yükselten
El-Mu'ız: Aziz kılan, dilediğini yücelten
El-Müzil: Dilediğini değersiz kılan
Es-Semi: Her şeyi duyan
El-Basir: Her şeyi gören
El-Hakem: Mutlak hakimiyete sahip olan
El-Adl: Adil olan
El-Latif: Kullarına değer veren
El-Habir: Her şeyi bilen
El-Halim: Ceza verirken acele etmeyen
El-Azim: Yüce
El-Gafur: Affedici olan
Eş-Şekur: Az amelde bile çok sevap veren
El-Aliyy: Yüce
El-Kebir: Büyük olan
El-Hafiz: Koruyan
El-Mukit: Yaratılana rızkını veren
El-Hasib: Hesaba alan
El-Celil: Yüksek sıfatları olan
El-Kerim: İkram eden
Er-Rakib: Gören ve gözeten
El-Mucib: Dualarını kabul eden
El-Vasi: Rahmeti ve ilmi bol olan
El-Hakim: Hikmetli
El-Vedud: Kullarını seven
El-Mecid: Şerefi yüksek olan
El-Bais: Ölmüş olanları dirilten
Eş-Şehid: Her zaman ve her yerde hazır olan
El-Hakk: Hakkı gösteren
El-Vekil: Tevekkül edenlerin işlerini yoluna koyan
El-Kaviyy: Kudretli
El-Metin: Güçlü olan
El-Veliyy: İnananlara dost olan
El-Hamid: Övgüye layık olan
El-Muhsi: Tüm varlıkların sayısını bilen
El-Mübdi: Yoktan var eden
El-Muid: Öldüren ve sonrasında tekrar dirilten
El-Muhyi: Dirilten, can veren
El-Mümit: Öldüren
El-Hayy: Sonsuz hayata sahip olan
El-Kayyum: Varlıkları ayakta tutan
El-Vacid: istediğini her zaman bulan
El-Macid: Şanı yüce olan
El-Vahid: Eşi benzeri olmayan
Es-Samed: Muhtaç olunan
El-Kadir: Kudretli
El-Mektedir: Her şeye gücü yeten
El-Mukaddim: İstediğini yükselten
El-Muahhir: Dilediğini geri bırakan
El-Evvel: Ezeli
El-Ahir: Ebedi
El-Zahir: Varlığı açık olan
El-Batın: Mahiyeti gizli olan
El-Vali: Sahip olan
El-Müteali: Yüce
El-Berr: İyiliği bol olan
Et-Tevvab: Günahları affeden
El-Müntekim: İntikam alan
El-Afüvv: Affeden
Er-Rauf: Merhametli olan
El-Muksit: Adaletli olan
El-Cami: Mahşer günü bir araya toplayan
El-Ganiyy: Kimseye muhtaç olmayan
El-Mugni: Müstağni
El-Mani: İstediği bir şeye mani olan
Ed-Darr: istediğine zarar veren
En-Nafi: istediğine fayda veren
En-Nur: Alemi aydınlatan
Al-Hadi: Hidayet sahibi
El-Bedi: Benzersiz yaratan
El-Baki: Ebedi
El-Varis: Tüm her şeyin tek sahibi
Er-Reşid: Yol gösteren
Es-Sabur: Ceza vermek için acele etmeyen
Malik-ül Mülk: Tüm varlıkların sahibi olan
Zül-Celali vel İkram: Celal sahibi
İslamKuran
Sual: Esma-i hüsna ne demektir?
CEVAP
Esmâ-ül hüsna, Allahü teâlânın güzel isimleri demektir. Arapça orijinal yazılışları için buraya tıklayınız!
Allahü teâlânın Tirmizi’de bildirilen 99 ismi şunlardır:
1- Allah: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.
Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk'ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Allah'tan başkasına mecazen de verilemez. Diğer isimlerinden bazılarının, Allah'tan başkasına isim olarak verilmesi caizdir.
2- Er-Rahmân: Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.
3- Er-Rahîm:Ahirette, sadece müminlere acıyan, merhamet eden.
4- El-Melik:Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.
5- El-Kuddûs:Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdîse lâyık olan.
6- Es-Selâm:Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden.
7- El-Mü’min:Güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren.
8- El-Müheymin:Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından haberdar olan.
9- El-Azîz:İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen.
El-Cebbâr:Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran. Hükmüne karşı gelinemeyen.
El-Mütekebbir:Büyüklükte eşi, benzeri yok.
El-Hâlık:Yaratan, yoktan var eden. Varlıkların geçireceği halleri takdir eden.
El-Bâri:Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.
El-Musavvir:Varlıklara şekil veren ve onları birbirinden farklı özellikte yaratan.
El-Gaffâr:Günahları örten ve çok mağfiret eden. Dilediğini günah işlemekten koruyan.
El-Kahhâr:Her istediğini yapacak güçte olan, galip ve hâkim.
El-Vehhâb: Karşılıksız nimetler veren, çok fazla ihsan eden.
Er-Razzâk:Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.
El-Fettâh:Her türlü sıkıntıları gideren.
El-Alîm: Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, ezeli ve ebedi ilmi ile en mükemmel bilen.
El-Kâbıd:Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan.
El-Bâsıt:Dilediğinin rızkını genişleten, ruhları veren.
El-Hâfıd:Kâfir ve facirleri alçaltan.
Er-Râfi:Şeref verip yükselten.
El-Mu’ız:Dilediğini aziz eden.
El-Müzil:Dilediğini zillete düşüren, hor ve hakir eden.
Es-Semi: Her şeyi en iyi işiten, duaları kabul eden.
El-Basîr: Gizli açık, her şeyi en iyi gören.
El-Hakem: Mutlak hakim, hakkı bâtıldan ayıran. Hikmet sahibi.
El-Adl:Mutlak adil, yerli yerinde yapan.
El-Latîf:Her şeye vakıf, lütuf ve ihsan sahibi olan.
El-Habîr:Her şeyden haberdar. Her şeyin gizli taraflarından haberi olan.
El-Halîm: Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan, hilm sahibi.
El-Azîm:Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.
El-Gafûr:Affı, mağfireti bol.
Eş-Şekûr: Az amele, çok sevap veren.
El-Aliyy: Yüceler yücesi, çok yüce.
El-Kebîr:Büyüklükte benzeri yok, pek büyük.
El-Hafîz:Her şeyi koruyucu olan.
El-Mukît: Rızıkları yaratan.
El-Hasîb:Kulların hesabını en iyi gören.
El-Celîl:Celal ve azamet sahibi olan.
El-Kerîm:Keremi, lütuf ve ihsânı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden.
Er-Rakîb:Her varlığı, her işi her an gözeten. Bütün işleri murakabesi altında bulunduran.
El-Mucîb: Duaları, istekleri kabul eden.
El-Vâsi:Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi ihata eden.
El-Hakîm:Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan.
El-Vedûd:İyiliği seven, iyilik edene ihsan eden. Sevgiye layık olan.
El-Mecîd:Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık bulunan.
El-Bâis:Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.
Eş-Şehîd:Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak her zaman her yerde hazır ve nazır olan.
El-Hak:Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran.
El-Vekîl:Kulların işlerini bitiren. Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran.
El-Kaviyy:Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.
El-Metîn:Kuvvet ve kudret menbaı, pek güçlü.
El-Veliyy:Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden.
El-Hamîd:Her türlü hamd ve senaya layık olan.
El-Muhsî: Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen.
El-Mübdi: Maddesiz, örneksiz yaratan.
El-Muîd:Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan.
El-Muhyî:İhya eden, yarattıklarına can veren.
El-Mümît:Her canlıya ölümü tattıran.
El-Hayy:Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan.
El-Kayyûm:Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan.
El-Vâcid:Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan.
El-Mâcid: Kadri ve şânı büyük, keremi, ihsanı bol olan.
El-Vâhid:Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan.
Es-Samed:Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu merci.
El-Kâdir:Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan.
El-Muktedir:Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi.
El-Mukaddim:Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan.
El-Muahhir:Dilediğini alçaltan, sona, geriye bırakan.
El-Evvel:Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan.
El-Âhir:Ebedi olan, varlığının sonu olmayan.
Ez-Zâhir: Yarattıkları ile varlığı açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen.
El-Bâtın:Aklın tasavvurundan gizli olan.
El-Vâlî:Bütün kâinatı idare eden, onların işlerini yoluna koyan.
El-Müteâlî:Son derece yüce olan.
El-Berr:İyilik ve ihsanı bol olan.
Et-Tevvâb:Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.
El-Müntekım:Asilerin, zalimlerin cezasını veren.
El-Afüvv:Affı çok olan, günahları mağfiret eden.
Er-Raûf: Çok merhametli, pek şefkatli.
Mâlik-ül Mülk:Mülkün, her varlığın sahibi.
Zül-Celâli vel İkrâm: Celal, azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi.
El-Muksit:Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden,her işi birbirine uygun yapan.
El-Câmi:İki zıttı bir arada bulunduran. Kıyamette her mahlûkatı bir araya toplayan.
El-Ganiyy:İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şey Ona muhtaç olan.
El-Mugnî:Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden.
El-Mâni:Dilemediği şeye mani olan, engelleyen.
Ed-Dârr:Elem, zarar verenleri yaratan.
En-Nâfi:Fayda veren şeyleri yaratan.
En-Nûr: Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.
El-Hâdî:Hidayet veren.
El-Bedî:Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. (Eşi ve benzeri olmayan).
El-Bâkî:Varlığının sonu olmayan, ebedi olan.
El-Vâris:Her şeyin asıl sahibi olan.
Er-Reşîd:İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.
Es-Sabûr:Ceza vermede, acele etmeyen.
Başka isimler söylemek
Sual: Allahü teâlâya Onun 99 isminden başka bir isim söylemek caiz olur mu? Mesela Padişah, Sultan, Çalap, Hüda gibi isimler caiz olur mu?
CEVAP
İbadet olmayan yerlerde kullanmak caizdir. İbadet olarak kullanılmaz.
Birgivi vasiyetnamesi şerhinde, Allah’ın isimlerinin tevkifi olduğu, yani dinin bildirdiği isimleri söylemek gerektiği, Esma-i hüsnâdan başka isim söylenemeyeceği açıklanmaktadır.
Şerh-i mevakıfta da, (Allahü teâlâya yakışan mana ile 99 isminden başka isim söylemek, âlimlerin çoğuna göre caiz değildir) buyuruluyor. Yani az da olsa, Allahü teâlâya yakışan başka isimlerle çağırmanın da caiz olduğunu söyleyen âlimler var demektir.
Esma-i hüsnâdan olmadığı halde, Mevla, Rab, Nasır, Galip, Ekrem,Allahü teâlânın ismi olarak Kur'an-ı kerimde kullanılmıştır. Hadis-i şeriflerde ise, Hannan, Mennan, Cemil gibi isimler kullanılmıştır. (Feraid)
Tasavvuf şairi Kuddusi efendi diyor ki:
Ey rahmeti bol Padişah,
Cürmüm ile geldim sana,
Ben eyledim hadsiz günah,
Cürmüm ile geldim sana.
Yunus Emre de, Çalap ve daha başka isimleri ilah manasında, ibadet dışında kullanmıştır. Bir çok menkıbede, hükümdar, sultan kelimeleri ibadet dışında kullanılmıştır. Âlimlerin kullandıkları isimlerden başka isimleri kullanmamalıdır.
Esma-i hüsna’yı ezberlemek
Sual: Bir arkadaşım dedi ki:
“Ebu Hüreyre’den nakledilen bir hadiste, Peygamberimizin (Allahü teâlânın şu 99 esma-i hüsnasını ihsâ eden, Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır) dediği iddia edilmiştir. Ancak, Peygamberimizin, Allah'a böyle bir sınırlama koyması mümkün değildir. Bu hadis sahih değildir. Peygamberimiz şöyle söylemiş olabilir: (Allah'ın isimlerinden 99'unu ihsâ eden Cennete girer, sonsuz saadete erişir.)
Bu arkadaşımın sözünde doğruluk payı var mıdır?
CEVAP
Yoktur. Çünkü o hadis-i şerif, kütüb-i sittenin en kıymetli üç hadis kitabında, yani Buhari, Müslim ve Tirmizi’de vardır. O hadis-i şerifi yalan saymak, bu üç büyük âlimi cahil saymak olur.
Din kitaplarında bu husus açıklanmıştır. Herkese Lazım Olan İman kitabında deniyor ki: Allahü teâlânın isimleri sonsuzdur. Bin bir ismi var diye meşhurdur. Yani, isimlerinden bin bir tanesini insanlara bildirmiştir. Bunlardan 99’una Esma-ül hüsna denir.
Demek ki Allah’ın bin bir ismi vardır. Ama bunlardan 99’una Esma-i hüsna deniyor. Kadı zade Ahmed efendi de, Birgivi vasiyetnamesi şerhinde, (Allahü teâlânın 99 ismine Esma-i hüsna denir) diyor.
Arkadaşın dediği gibi, Allah’ın isimlerinden 99 unu değil, Peygamber efendimizin bildirdiği 99 ismi ihsâ etmek gerekiyor. Yoksa Allahü teâlânın ismi çoktur. Bunlardan rastgele 99’unu değil, bildirilen 99 ismi ihsâ etmek gerekir. Burada ihsâ etmek, bu 99 ismi manaları ile birlikte ezberleyip amel etmek demektir. Böyle yapan kimse elbette Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır.
Birkaç örnek verelim:
Kerim: Lütfu ve ihsanı bol, çok ikram eden. Müslüman da, cömert ve ihsan sahibi olmalı.
Gaffar: Günahları örten ve çok mağfiret eden. Müslümanlar da birbirlerinin kusurlarını görmemeli.
Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan. Bu ismi okurken, rızkı için endişe etmemeli.
Mütekebbir: Büyüklükte eşi, benzeri yok. Bu ismi okurken Allahü teâlânın azametini ve kibriyâsını düşünerek kibirden uzak durmalı.
Bunlar gibiEsma-i hüsnadaki isimler okunurken, manalarını düşünmeli ve bunlarla amel etmeli.
Arkadaşınızın, hadis-i şerif okuyup yanlış anlaması da gösteriyor ki, tefsirden, meal ve hadisten din öğrenilmez. Dinimi öğreneyim derken, yanlış anlayıp, dinsiz olup çıkabilir. Bu yüzden doğru yazılmış ilmihal kitaplarından dinimizi öğrenmeye çalışmalıyız. Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme edilerek derlenmiş olan, nakli esas alan, en kıymetli ilmihal kitabı Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye son sözünde diyor ki:
“Evliya olan Ehl-i sünnet âlimleri, kalb, ruh mütehassısları olup, herkesin bünyesine ve hastalığına ve zamanının zulmetine ve fesadına uygun ruh ilaçlarını, hadis-i şeriflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Resulullah, dünya eczanesine yüz binlerce ilaç hazırlayan baş tabip olup, Evliya olan Ehl-i sünnet âlimleri de, bu hazır ilaçları, hastaların dertlerine göre dağıtan, emrindeki yardımcı tabipler gibidir. Hastalığımızı bilemediğimiz, ilaçları tanımadığımız için, yüz binlerce hadis içinden, kendimize ilaç aramaya kalkarsak, (Allergie) aksi tesir hasıl olarak, cahilliğimizin cezasını çeker, fayda yerine zarar görürüz. İşte bunun için, hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerimi kendi anladığına göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, (Herkes Kur’an ve hadis okumalı, dinini bunlardan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar. Bütün Müslümanları felakete sürüklüyorlar.”
Hakkıyla bilen
Sual: Esma-i hüsnadan olan Alîm ismine tam bilen demek uygun mudur? Bunun gibi Basîr ismine de tam gören demek uygun olur mu?
CEVAP
Alîmismi Kur’an-ı kerimde yüzden fazla geçiyor. Hiçbir tefsirde tam bilen diye bir ifadeye rastlamadık. Hemen bütün tefsirlerde, hakkıyla bilen, her şeyin içini ve dışını en mükemmel bilen diye açıklanıyor. Alîm, bilen demektir. Neyi bilen, her şeyi bilen demektir. Nasıl bilendir? Hakkıyla bilen, en iyi bilen demektir. Alîm, kısaca her şeyi hakkı ile, en iyi bilen demektir.
Basîr de gören demektir. Neyi gören? Gizli açık her şeyi gören demektir. Nasıl görendir? Her şeyin dışını ve içini bir uzuv olmadan müşahede edendir. Tam gören ifadesi biraz yavan kalmaktadır. Gizli açık her şeyi en iyi gören demek daha uygun olur.
El Hak ismi
Sual: Bazıları, (Allah’ın Hak diye bir ismi yok, ona hak demek şirk olur) diyorlar. Biz hep Cenab-ı Hak diyoruz, bu şirk mi oluyor?
CEVAP
Hayır, şirk değildir. El Hak isminin, Esma-i hüsnadan yani Allahü teâlânın 99 güzel isminden biri olduğu, Tirmizi’deki hadis-i şerifte bildiriliyor.
El Hak: Varlığı hiç değişmeden duran, var olan, hakkı ortaya çıkaran demektir.
El Berr ismi
Sual: Esma-i hüsnadan El Berr kelimesi El Birr olarak mı yazılır? İkisi arasındaki fark nedir?
CEVAP
Bu kelime BR olarak yazılır. Ber, bir ve bur olarak okunabilir.
Birr, iyilik demektir. Kur'anda çok yerde geçer: Bekara 44, , ; Al-i İmran 92, Maide 2.
Tur suresinin âyetinde ise, el-berr-ür-rahim olarak geçmektedir. Bu esma-i hüsnadan olan berr'dir. Bu berr olarak yazılır. Berr, ayrıca kara parçası anlamına da gelir. Maide suresinin âyetinde, sayd-ül bahri = deniz avı, sayd-ül berri = Kara avı ifadesi geçer. Şu surelerde de kara parçası olarak geçmektedir: 6/59; 6/63; 6/97;10/22; 17/67; 7/68; 17/70; 27/63; 29/; 30/41; 31/32
Burr, buğday demektir. Bir hadis-i şerifte, (Buğdayı buğdaya satarken biri fazla olursa faiz olur) buyuruluyor. Vel burru bil burri ifadesi geçiyor. (Tirmizi)
Şu halde birr, iyilik demektir. Berr, Esma-i hüsnadandır, ayrıca kara parçası anlamına da geliyor.
Vahid ve Ehad
Sual: Bir anlamına gelen Vahid ve Ehad kelimeleri arasındaki fark nedir?
CEVAP
Evet Vahid de, Ehad da (Bir) manasına gelir. Biri sıfat ismi, biri zat ismidir. Vâhid, Allahü tealanın sıfat isimlerindendir, Esma-i hüsnada bildirilen 99 isminden biridir. Vâhid, zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan anlamındadır. Bir âyet meali şöyledir:
(Elbette ilahınız vahiddir, birdir) [Saffat 4)
Ehad de Onun zat ismidir. Bir âyet meali şöyledir:
(De ki, Allah ehaddir, birdir) [İhlas 1]
Burada zatı bakımdan bir demektir.
Buradaki (Bir) kelimesini sayı bakımından bir gibi anlamamalı. Öyle anlaşılırsa Allah madde, cisim gibi anlaşılır. Halbuki Allah hiç bir şeye benzemez, hayal edilen şey mahlûktur, O her hayalden farklıdır. Mücessime ve Müşebbihe denilen fırkalar, Allah’ı yürüyen, oturan, madde, cisim gibi görür. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]
Allah ismine saygı
Sual: Allah ismini saygı ifadesiz yazmak, söylemek caiz midir?
CEVAP
Selef-i salihin saygı ile söyler ve saygı ile yazardı. Terki bid’attir. Bir yazıda, bir konuşmada bir defacık olsun saygı ile yazmalı veya söylemelidir! Onun için dilimizi Allahü teâlâ demeye alıştırmalıyız!
Allahü teâlâ razı olsun
Sual: (Allah razı olsun) denince saygı sözü terkedilmiş olur mu?
CEVAP
Evet. (Allahü teâlâ, razı olsun) demelidir!
Kısaltmalar
Sual: Dini yazılarda saygı kelimelerini her seferinde yazmalı mı? (CC, S.A.V, R.A) gibi kısaltma yapmak uygun mu?
CEVAP
Din kitaplarında diyor ki:
Allahü teâlânın ismini okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince, sübhânallah, tebârekallah, celle-celalüh veya teâlâ gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak, ilkinde vacip, tekrarında ise müstehaptır. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehaptır.
(c.c.), (s.a.v) (r.a) gibi kısaltma yapmak uygun değildir. Mirât-i kâinât kitabında diyor ki:
Cahiller ve tembeller, saygı sözlerini kısaltarak birkaç harf yazıyorlar. Bu doğru değildir. Çok sakınmalıdır!
Hafife almak tehlikelidir
Sual: Kısaltmalar her tarafta kullanılıyor. Bir metini okurken (C.C.) geçtiğinde onu harf bazında söylemiyoruz, yüksek sesle Celle Celalühü diyoruz. Bu konuları konuşmakla vaktimizi boşa geçirmiş bulunuruz. Bu konular İslam’a göre sivrisinek vızıltılarıdır.
CEVAP
Allahü teâlânın ismini doğru yazalım, C.C. yazmayalım demeyi sivrisinek vızıltısı olarak görmek çok tehlikelidir, insanın imanını tehlikeye atabilir. Dinde bir şeyi hafife, basite almak tehlikelidir. Din kitapları C.C. yazılmamalı diyor. Ama günümüzdeki kimseler yazıyor. Her tarafta kullanılması ölçü değildir. Ölçü din âlimlerinin bildirdikleridir. Sinek vızıltısı olsaydı, din âlimleri bunu kitaplarına yazmazdı. Bir söz ile insan küfre düşer, bir söz ile imana gelir. Bir söz ile hanım boş olur, bir söz ile elin kızı elin erkeğine hanım olur.
Küçük harfle yazmak
Sual: Lafzatullahı yani Allah kelimesini allah diye baş harfini küçük yazmak küfür mü, yoksa haram mı? Çünkü Allah’tan başka büyük yok.
CEVAP
Ne küfür, ne haram, ne de mekruhtur. İslam harflerinde zaten büyük harf yok. Dolayısıyla, Kur'an-ı kerimde Allah ismi küçük harfle yazılır. Türkçe’de özel isimlerin büyük harfle yazılması âdet olduğu için, büyük harfle yazıp, yadırganmaya sebep olmamalıdır.
Yalnız Allah demek
Sual: Konuşurken,vaaz ederken, (Allah diyor ki) demek uygun mu?
CEVAP
Uygun değildir, saygısızlık olur. Allah teâlâ demek de uygun değildir. Allahü teâlâ demelidir. Allahü teâlânın ismini söyleyince, işitince, yazınca, celle-celalüh, teâlâ gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak birincisinde vacib, tekrarında ise müstehabdır. Resulullah efendimizin ismini işitince salevat söylemek de böyledir. (Redd-ül-muhtar)
Hazret-i Yezdan
Sual: Yezdan, Zerdüştlerin iyilik tanrısına verdikleri isimmiş. Bu durumda mehter marşında geçen, (Kur’anda zafer vaat ediyor, Hazret-i Yezdan!) ifadesi uygun mu?
CEVAP
Mahzuru yoktur.
Eski İran’ın en büyük dini olan ateşe tapınmayı kuran Zerdüşt, putların arasından Yezdan ve Ehremen isminde iki uknum tayin etti. Yezdan iyilik tanrısı, Ehremen ise, kötülük tanrısı veya Yezdan’ın nur, aydınlık; Ehremen’in de zulmet, karanlık olması gibi, misli görülmemiş bâtıl bir itikad [inanç] ortaya koydu. (Cevap Veremedi kitabı)
Yezdan; ilah, mevlâ demektir. Onlar bu güzel ismi taptıkları şeye koymuşlar. Bundan dolayı Yezdan isminin kötü olması gerekmez. Putlarına Mevlâ ismini de koyabilirlerdi. Bu durumda Mevlâ isminin de kötü olması gerekmezdi.
Kâinat, bir sanat eseridir
Sual: Tabiattaki varlıklar ve kâinat için, sanat eseri demek, Allah için de, sanatçı demek caiz mi?
CEVAP
Bütün kâinat, tabiattaki her varlık, birer sanat eseridir. Böyle söylemenin mahzuru olmaz. Bir yaprak parçası, muazzam bir fabrikadır. Bir kum tanesi, bir canlı hücre, fennin bugün biraz anlayabildiği ince sanatların birer sergisidir. Bugün, fennin buluşları, başarıları diye övündüklerimiz, bu tabiat sanatlarından birkaçını görebilmek ve taklit edebilmek sonucu ortaya çıkmıştır.
Her sanat eserinin, bir sahibi olur. Allahü teâlâ da, bütün kâinatın sahibidir. Onun yaratması, bir sanatçının bir şey yapması, bir eser ortaya çıkarması gibi değildir. Bir sanatçının yaptığı eseri de yaratan, yine Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, bir şeyi yaratmak istediği zaman, ona sadece (Ol) der, o şey hemen var olur.
Allahü teâlâ için sanatçı demek ise, caiz olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri de, buyuruyor ki:
Allahü teâlânın isimleri, tevkîfîdir, yani dinin sahibinin bildirmesine bağlıdır. İslamiyet’in söylediği ismi söylemeli. İslamiyet’in bildirmediği isim ne kadar iyi, güzel isim olsa da söylenemez. (2/67)
Allah’a "sanatkâr" demek uygun mu?
Sual: Allahü teâlâ için "sanatkâr" veya "mühendis" demek caiz midir?
CEVAP
Değildir, çünkü Allahü teâlânın isimleri tevkifîdir. Yani sadece dinimizin bildirdiği isimler kullanılır. Mânâsı ne kadar güzel olsa da, dinin bildirmedikleri kullanılmaz. Mesela (İnsanoğlunun mühendisi, kalbini çok muhteşem şekilde yerleştirmiştir) veya (Kâinatın sanatkârı gezegenleri yerli yerine yerleştirmiştir) demek caiz olmaz, fakat Allahü teâlânın sanatı veya Allah’ın mühendisliği, Allah’ın eseri denir. İkisi farklıdır. Birinde, dinin bildirmediği isim söylenmiş oluyor ki, caiz değildir. Diğerinde ise, bizzat Onun yaptığı iş söyleniyor. Onun sanatı, mühendisliği deniyor. Bu caiz oluyor. Sun-i ilahi veya sunullah da denir. Allah’ın eseri, sanatı demektir. San’i de denir. San’i, yapan, yaratan anlamındadır.
Âlim ve Alîm isimleri
Sual: S. Ebediyye’de, (Allahü teâlâya âlim denir, fakat âlim demek olan fakîh denmez, çünkü İslamiyet Allahü teâlâya fakîh dememiştir) deniyor. Esma-ül-hüsna’da Âlim diye bir isim yok, el-Alîm ismi var. Allahü teâlânın Âlim ismi de mi vardır?
CEVAP
Evet, vardır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Gaybı ancak Allah bilir. O, Âlim-ül-gayb [gaybı bilen]dir.) [Haşr 22]
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlânın isimleri sonsuzdur. İnsanlara bildirilen bin bir ismi var diye meşhurdur. Bunlardan doksan dokuzuna Esma-ül-hüsna denir. (İtikadname)
Allahü teâlâya saygı
Sual: Sitenizdeki yazıları birçok kimseler alıp sitelerine koymuşlar. Fakat Allahü teâlâ yazdığınız yerlere birer (c.c.) eklemişler. Peygamber efendimiz veya Resulullah yazdığınız yerlere de (s.a.v.) veya (s.a.s.) yazmışlar. Böyle harfler yazılması gerekiyorsa siz niye yazmadınız? Gerekmiyorsa onlar niye yazmışlar?
CEVAP
Bilemediklerinden öyle yazmışlar. Allah ismini yazınca bir saygı ifadesi gerekir. Mesela (teâlâ) yazılmalıdır. (Teâlâ) yazılınca artık (celle celalüh) demek gerekmez. Peygamber efendimiz denince zaten saygı var. Resulullah denince de öyle. Allah'ın Resulü diye saygı belirtiliyor.
Din kitaplarında deniyor ki:
Allahü teâlânın ismini okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince, sübhanallah, tebarekallah, celle-celalüh veya teâlâ gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak, ilkinde vacib, tekrarında ise müstehabdır. Resulullah'ın "sallallahü aleyhi ve sellem" ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacib, tekrarında müstehabdır.
Biz, (Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orijinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir) diye izin verdik, ama orijinaline de sadık kalınmalı dedik. İlave ve çıkarma yapılınca sadık kalınmamış olur. Emanete hıyanet edilmiş olur. Kul hakkı geçer.
Bir başka husus da, (c.c.), (s.a.v.), (s.a.s.), (r.a.) gibi kısaltma yapmak uygun değildir. Mirât-i kâinât kitabında, (Cahiller ve tembeller, saygı sözlerini kısaltıp birkaç harf yazıyorlar. Bu doğru değildir. Çok sakınmalıdır) deniyor. Saygı sözlerini kısaltanlara itibar etmemelidir.
Sual: Allahü teâlânın isimlerinin adedi belli midir, bilinen 99 isminden başka isimleri de var mıdır?
Cevap: Allahü teâlânın isimleri sonsuzdur. Binbir ismi var diye meşhurdur. Yani, isimlerinden binbir tanesini insanlara bildirmiştir. Muhammed aleyhisselamın dininde, bunlardan doksandokuzu bildirilmiştir ki bunlara Esmâ-i hüsnâ denir.
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
ALLAH
Gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz bütün âlemlerin sâhibi ve mâliki, kâinatın yegâne yaratıcısı, her türlü övgüye ve ibâdete lâyık olan yüceler yücesi Rabbimizin doksan dokuz isminin bütün hususiyetlerini kendinde toplayan en kapsamlı özel adıdır.
Er-Rahmân
Rahmet ve merhamet; acıma, bağışlama, kalp yufkalığı, şefkat ve ihsân anlamlarına gelir. “Rahmân” ve “Rahîm” isimleri, “çok şefkat ve merhamet eden” anlamındadır. Kur’ân’da “Rahmân” ismi elli yedi, “Rahîm” ismi yüz on beş defa Allah’a nisbet edilmektedir. “Rahmân”, Allah’ın zâtî ismi, “Rahîm” ise fiilî isimlerindendir. “Rahmân”, zâtî ismi olduğundan Allah’tan başkasına isim olarak verilemez. Fiilî isimlerinden olan “Rahîm” ise başkasına isim olarak verilebilir. Allah’ın bu ismi bir kulda tecelli ederse, o kul merhamet kanatlarını bütün yaratıklara açar. Allah’ın rahmeti bütün yaratılmışları kapsar. Rahmetiyle, inanan inanmayan bütün insanlara rızıklarını ve nimetlerini bol bol webgrid.co.uk Peygamber Allah’ın rahmetini şöyle anlatır: “Şüphesiz Allah’ın yüz rahmeti vardır. Bunlardan bir tanesini yaratıklarına vermiştir. Yaratıkların birbirlerine acımaları bu rahmet sebebiyledir. Allah’ın rahmetinin doksan dokuzu kıyâmet günü içindir.”
Er-Rahim
Pek çok merhamet edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük nimetler vermek suretiyle mükâfâtlandırıcı anlamındadır. Rahmân ve rahîm, rahmet kökünden türemiştir. İkisi de Allah’ın engin merhamet ve şefkatini bildirir. Ancak aralarında şöyle bir fark vardır: Rahmân ismi dünyada mü’min kâfir herkesi kuşatmışken, rahîm, sadece inananlara mahsustur. Bu bakımdan Allah, âhirette sadece mü’minlere rahmet ederek, onları cennetine koyacaktır. Rahmân ve rahîm isimleri iki türlü rahmet ifâde eder. Rahmân isminin ifâde ettiği rahmet, hiç bir şarta, kesbe ve irâdeye bağlı olmayarak bahşolunan rahmettir. Bu bütün yaratıkları kapsayan bir rahmettir. Bunda çalışan çalışmayan, itaatli suçlu, inançlı inançsız ayırımı yoktur. Rahîm isminin ifâde ettiği rahmet ise, Rahmân’ın lütfu olan rahmeti iyiye kullanarak çalışanlara bir mükâfât olmak üzere verilen rahmettir. Bu, en az bire ondur. Çalışanın samimiyetine göre yedi yüz katına ve hatta daha fazla katlara çıkabilir. Elbette çalışanla çalışmayan bir olmaz.
El-Melik
Görülen ve görülmeyen bütün âlemlerin, bütün kâinatın tek sahibi ve mutlak surette tek hükümdârı demektir. Kendisine ibâdet edilmeye yegâne lâyık olan O’dur. O’nun istediği olur, istemediği olmaz. O, bir şeyin olmasını isterse, sadece “ol” der, o da derhal olur. Olmasını istemediği hiçbir şey de asla varlık sahasına çıkamaz. Bütün evren, yaratılmış olan her şey, mükemmel bir düzen içerisinde işlemektedir. Asla bir başı boşluk ve düzensizlik yoktur. Bütün idâre tek bir yerden geliyor. O Allah, dünya ve âhiret hayatındaki her şeye gerçek anlamda ve kayıtsız şartsız hâkim ve mâlik olan ve dilediği gibi tasarrufta bulunandır.
El-Kuddûs
Hatadan, gafletten, âcizlikten, her türlü eksiklikten uzak, bütün kemâl sıfatları üzerinde toplamış, bütün övgülerin üstünde olan demektir. Her türlü ayıptan, kusurdan ve ihtiyaçtan uzak olan, her türlü hayır ve bereketin kaynağı olan mübarek zât demektir. Her türlü eksiklikten, lekeden, pastan, kirden son derece temiz demektir. Gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz her şeyi yaratan Allah Teâlâ, kâinâtı akıllara durgunluk verecek bir düzen ile yaratmıştır.
Es-Selâm
Her türlü eksiklikten, ayıptan, kusurdan, yaratılmışlara özgü değişim ve yok oluştan münezzeh ve sâlim olan; kullarını her türlü kötülüklerden, tehlikelerden selâmete çıkaran; Cennetteki kullarına selam veren demektir. Allah, gerek dünyada, gerekse âhirette tehlikeye düşen kullarını tehlikelerden kurtarıp selamete çıkarandır. Hz. Peygamber, her namazdan sonra; “Allah’ım! Sen’sin selâm ve Sen’dendir selâm!” buyurmuştur. Selâm, Esmâ-i Hüsnâ’dan biri olduğu için Müslüman olmayanlara bu lafızla selam verilmez. Müslüman olmayanlar, dua ve esenlik dileği olan “selâm”ı hak etmemişlerdir.
El-Mü’min
Güven veren, va’dine güvenilen; inananları korku ve endişeden güvende kılan; mü’minlerin îmân ve samimiyetini tasdik eden; mûcizeler vermek suretiyle Peygamberlerinin doğruluğunu isbatlayan; kendisine sığınanları koruyan, emniyetle rahatlandıran webgrid.co.uk’ın kullarına en büyük nimetlerinden biri, îmândır. Diğeri, emniyettir. İnsan; canı, malı, ırzı, namusu için her zaman bir endişe ve korku içinde kalsaydı, bu ne büyük bir azap olurdu. Bu isim bir kulda tecellî edince, o kulun kalbine imân iyice yerleşir. O, güvenilir biri olur. Allah Teâlâ, mü’min isminin bir tecellisi olarak inananları korkulardan güvende kılıyor.
El-Müheymin
Kâinatın bütün işlerini gözetleyip yöneten; bütün yaratıklarını gözetip koruyan; korkulardan emin kılan demektir. Yine kullarına asla zulmetmeyen; her söylediği ve yaptığına güvenilen; bütün kullarını hükmü altına alan; olup biten her şeyden haberdâr olan ve Peygamberi’ne indirdiği vahyin doğruluğuna tanıklık eden; kullarını dâimâ gözetim altında bulunduran; mü’minlere güven, sevgi ve huzur veren demektir.
El-Aziz
Yenilmesi mümkün olmayan gâlip; dengi ve benzeri bulunmayacak şekilde değerli ve şerefli; güçlü ve yenilmez demektir. Allah Teâlâ yegâne güç ve kuvvet sahibi olan mutlak gâliptir. O’nu âciz bırakacak hiç bir güç yoktur. Dilediğini izzetli, şerefli ve üstün kılar.
El-Cebbâr
Dilediğini her durumda gerçekleştiren; istediğini zorla yaptırmaya muktedir olan; yaratılmışların halini iyileştiren; parçalanmış, dağılmış ve bozulmuş olanı düzeltip onaran; her şeyi tasarrufu altına alan demektir. Allah Teâlâ, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna koyar. Düzeni bozulan her şeyi düzene koyar. Yaratıklarının ihtiyaçlarını giderir. Yaşama ve rızık sebeplerini sağlar. Kırılan ümitlerin canlanması, şaşırtıcı perişanlıkların iyi hale gelmesi ve yola konması için tek başvuru kaynağının Allah Teâlâ olduğunu bilmeli, yanlış yerlere başvurmamalıdır.
El-Mütekebbir
Her zaman ve her yerde büyüklüğünü gösteren; zât ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek kadar ulu, yaratılmışların sıfatlarından yüce olan; azgın ve zâlim insanları mutlak gücüne boyun eğmek zorunda bırakan demektir. Büyüklük ve yücelik, ancak Allah’a mahsustur. İnsan çalışıp çabalamalı büyük adam olmalı, ama asla büyüklenmemelidir. Yaratılmışlar içinde ilk defa kendini büyük gören İblis olmuş ve bu durum onun lanetlenmesine, cehenneme girmesine sebep olmuştur.
El-Hâlık
Her şeyi yaratan, yoktan var eden demektir. Allah Teâlâ, eşyayı, her hangi bir örneği ve benzeri olmadan yaratandır. Yarattığı her şeyi bütün ayrıntılarıyla bilir. Her şeyin varlığını, varlığı boyunca görüp geçireceği halleri bilir, olayları tayin ve tesbit eder, ona göre yaratır. Demek ki hâlık isminin iki anlamı vardır: birincisi; bir şeyin nasıl olacağını tayin ve tesbit etmek, ikincisi, o takdire uygun olarak o şeyi yaratmak, var etmek. Allah Teâlâ, her şeyi ezelde takdir etmiş, takdir ettiklerinin zamanı gelince bunları yaratmış, varlık sahasına çıkarmıştır. O’nun ilim, irâde, takdir ve yaratmasından hiç bir şey uzak kalamaz.
El-Bârî
Bir örneği ve maddesi olmaksızın yaratan; evrenin bütün parçalarını âhenkli ve düzenli olarak meydana getiren demektir. Allah Teâlâ, zât ve sıfatları bakımından yaratılmışlara asla benzemez. Yarattığı her şeyi hiç bir modele bağlı kalmaksızın yarattığı gibi, tam bir uygunluk ve kusursuzluk halinde yaratmıştır. Bir kulda bu isim tecellî edince, o kul yaptığı her şeyi adâletle, hakkâniyetle ve sağlam yapar.
El-Musavvir
Varlıkları çeşitli şekillerde yaratan; yarattığı her varlığa ayrı bir şekil ve husûsiyet veren demektir. Hâlik, bâri’ ve musavvir isimlerinin üçü de yaratıcı anlamındadır. Bunlardan hâlik; bir örneği, eşi, benzeri olmaksızın ilk defa yaratan demektir. Bâri’; yarattığı şeyi düzgün yaratan, yarattığı canlıları, organları yerli yerinde, uyumlu yaratan demektir. Musavvir de; yarattığı her şeye ayrı bir şekil, biçim ve husûsiyet veren demektir. Yeryüzünde bulunan milyarlarca insanın her bir organının bir diğerine benzemeyişi, Allah’ın yaratıcılığının mükemmelliğine delildir. Bu isimden nasip alan kullar, Allah’ın yarattığı her şeye hayranlıkla ve ibretle bakarlar.
El-Gaffâr
Dâimâ affeden; kullarının günahlarını örten, ayıp ve kusurlarını bağışlayan; tekrarlanan günahları bağışlayan; mağfireti, bağışlaması sonsuz olan demektir. Mânevî kirlerden, günahlardan temizlenmek için Allah Teâlâ’ya istiğfar etmeli, mağfiret ve bağışlanma dilemeliyiz.
El-Kahhâr
Yenilmeyen, yegane gâlip demektir. Allah Teâlâ, her şeye, her istediğini yapacak şekilde gâlip ve hâkimdir. Kuvvet ve kudretiyle her şeyi içinden ve dışından kuşatmıştır. O’na karşı her şeyin boynu büküktür. Dilediğini istediği anda yok ve helak eder.
El-Vehhâb
Karşılık beklemeden bol bol veren; hibesi ve lütfu çok olan demektir. Allah Teâlâ, bağışı çok olandır, karşılıksız verendir, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyendir. İnanan inanmayan ayırımı yapmaksızın bütün kullarına nimetlerini bol bol verendir. Rahmeti gereği lütfu bol olan ve hayırlı işlerde başarıya ulaştırandır.
Er-Rezzâk
Bedenlerin ve ruhların gıdasını, bütün yaratıklarının rızkını yaratıp veren demektir. Allah Teâlâ, yarattığı bütün yaratıklarının rızkına kefildir. Yerde, gökte, yer altında, denizde vb. nerede canlı varsa hepsinin rızkını yaratan Allah Teâlâ’dır. Hepsinin rızkını tam vaktinde ve unutmadan verir. Ancak insanlara, yarattığı rızıkları meşrû yoldan arayıp bulmalarını emretmiştir. Bu isimden nasip alan kul, rızkın değil, Rezzâk’ın peşinden koşar. Her nimette O’nu hatırlar. Allah’ın cömertliğine hayran kalır.
El-Fettâh
İyilik kapılarını açan; hakemlik yapan; bütün anlaşmazlıklarda hakemlik yaparak mutlak adâleti gerçekleştiren; zulme uğrayanlara yardım eden; mü’min kullarını zafere ulaştıran; mü’minlere mânevî kapıları açıp kalplerden kederleri gideren; her derde çare bulan; her türlü engelleri kaldıran demektir. Allah Teâlâ, yürekten, tasaları, kederleri giderendir. İnsanı sıkıntılardan kurtarıp göğsüne genişlik verendir. Anlaşılması zor ilimlerin üzerindeki zorluğu gidererek anlaşılmasını kolaylaştırandır. Allah, insana hidâyet yollarını açar.
El-Alîm
Hakkıyla bilen demektir. Allah Teâlâ, zaman ve yer kaydı olmaksızın büyük küçük, gizli açık her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, olacağı en mükemmel bir şekilde bilir. Hiç bir şey O’nun bilgisi dışına çıkamaz. O’nun bilemeyeceği bir şey düşünmek mümkün değildir.
El-Kâbıd
Rızkı daraltan; canlıların ruhlarını alıp hayatlarına son veren demektir. Allah Teâlâ, istediğini sıkar, daraltır; istediğini genişletir. İstediğinden verdiği zenginliği, çoluk çocuğu, hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir. ihsânettiği şeyleri daraltır, azaltır. Güneşin doğmasıyla karanlığı giderir. Kuşlara gökyüzünde uçma imkânı verir, onları düşmekten korur. Bu ismi “Bâsıt” ismiyle beraber değerlendirmelidir.
El-Bâsıt
Rızkı genişleten; ruhları bedenlerine dağıtan demektir. Allah Teâlâ, kulunu darlıktan çıkaran, sıkıntıdan kurtarandır. İlâhî imtihanın gerçekleşmesi için bazan sıkar, bazan genişletir. Bazan darlık, sıkıntı verir. Bazan bolluk, rahatlık, huzur verir. Bu ismi, “Kâbıd” ismiyle beraber değerlendirmelidir.
El-Hâfıd
Alçaltan; zillete düşüren; yukarıdan aşağıya indiren demektir. Allah Teâlâ, kâfirleri, zâlimleri, zorbaları alçaltır; mü’minleri, dostlarını yükseltir. İstediği kulunu yukarıdan aşağıya atıverir. En yüksek mertebelerden en aşağı mertebelere indiriverir. Allah’ın düşürdüğünü hiç kimse yükseltemez, yükselttiğini de hiç kimse alçaltamaz. Bu ismi “Râfi’” ismiyle beraber değerlendirmelidir.
Er-Râfî
Yücelten, yükselten, yukarı kaldıran, şeref veren demektir. Allah Teâlâ, dilediği kuluna şeref bahşederek yükseltir, diğer kullarından üstün kılar. Dilediğini zengin kılar, şerefli kılar, saygıdeğer kılar. Dilediğine îmân bahşeder, sâlih ameller işlemesine ve cennetine girmesine imkân verir. Bu ismi, “Hâfid” ismiyle beraber değerlendirmelidir. Râfi’; dostlarının tâat ve amellerini kabul edip kendisine yaklaştıran, dünyada şerefli kılan demektir. Hâfid de; kendisine itâat etmeyenleri kendisinden uzaklaştıran, mertebelerini düşüren demektir.
El-Muiz
Üstün kılan, izzet ve şeref veren; mülkü dilediğine veren demektir. Allah Teâlâ, kendisine inananları yükseltir, şereflendirir, başkalarına üstün kılar. Îmân ehli, Allah’ın azîz ve değerli kıldığı kimselerdir. “Muizz” ismini “Müzill” ismi ile beraber değerlendirmelidir.
El-Muzil
Zillete düşüren, hor ve hakir kılan, rezil ve perişan eden, alçaltan demektir. Gönülleri dünya hırsı ile yanıp tutuşan kişiler, Allah’ın zelil kıldıklarıdır. Bunların şiarı dünya çıkarı için nefsini alçaltmaktır. Bunlar yarın Allah’ın huzuruna yüzleri kararmış olarak çıkacaklardır. “Müzill” ismini, “Muizz” ismi ile beraber değerlendirmelidir.
Es-Semî
Sonsuz işiten, her türlü kısıtlamadan yüce olarak gizli açık her şeyi işiten; işitilecek şeyler kendisine gizli kalmayan; dilek, dua ve yakarışları kabul eden demektir. Allah Teâlâ, ister açık, ister gizli bütün sesleri, fısıltıları işitir. Kendisine içinden hamd edenin hamdini işiterek onu mükâfâtlandırır. Dua edenlerin dualarını kabul eder. Allah’ın işitmesi kullarınki gibi kulak ve ses gibi bazı vasıtalarla değildir.
El-Basîr
Sonsuz görücü; her şeyi gören, bilen; kendisinden hiç bir şey saklanamayan demektir. Allah Teâlâ’nın görmesi de işitmesi ve diğer isim ve sıfatları gibi sonsuzdur. Her hangi bir organ ve vasıta ile değildir. Görme konusu olan her şeyi görür. Açıkta olanları gördüğü gibi gizli olanları da görür. Dışımızı gördüğü gibi içimizi de görür. O hâlde devamlı bir şekilde Rabbimiz tarafından görüldüğümüzü ve gözetlendiğimizi unutmamamız, buna göre söz ve davranışlarımıza dikkat etmemiz gerekir.
El-Hakem
Hükmeden, hakkı yerine getiren; hüküm yetkisi kendisine ait olan; son hükmü verecek olan demektir. Allah Teâlâ, hâkimdir. Her şeyin hükmünü O verir. Verdiği hükmü tamamiyle yerine getirir. O’nun hükmünü engelleyecek, bozacak, değiştirecek, geri bıraktıracak hiç kimse yoktur. Kıyâmet gününde Allah Teâlâ hükmünü verecek, adâlet tam olarak gerçekleşecek ve herkes hak ettiğinin karşılığını tam olarak alacaktır. Hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır.
El-Adl
Mutlak adâlet sahibi, çok adâletli, asla zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir. Allah Teâlâ, çok adâletlidir. Hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapmaz. Herkes neyi hak ettiyse, herkese hakkını tam olarak verir. Yaptığı her şey, akla, mantığa, hikmet ve maslahata uygundur. Bu isimden nasip alan kul, zulmün her çeşidinden kaçınır; kendi aleyhine bile olsa adâletten ayrılmaz.
El-Latîf
Yaratılmışların ihtiyaçlarını en ince ayrıntıya varıncaya kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan; kullarına yumuşaklıkla, lütuf ve ihsânıyla muâmele eden demektir. Allah Teâlâ, kullarına iyilik ve merhamet edendir. Fiillerini yumuşaklıkla gerçekleştirendir. Sonsuz lütuf ve kerem sahibidir. Kendisine gizli olan hiç bir şey yoktur.
El-Habîr
Her şeyi bilen, her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdâr olan demektir. Allah Teâlâ, yerde ve gökte, bütün evrende olan gizli açık her şeyden haberdârdır. O’nun bilemeyeceği bir şey düşünmek mümkün değildir. Bu bakımdan yaptığımız her şeyi Allah’ın bildiğini düşünerek yapmalıyız.
El-Halîm
Suçluların cezasını vermeye gücü yettiği hâlde cezalandırmayıp onlar hakkında yumuşak davranan, cezalarını geriye bırakan; acele ve kızgınlıkla muâmele etmeyen demektir. Allah Teâlâ, günahları yüzünden kullarına olan lütuf ve ihsânını esirgemez. İyi olsun kötü olsun bütün kullarını rızıklandırır; belâ ve âfetlerden korur. Acelecilikle ve kızgınlıkla davranmaz. Çok yumuşak davranır. Ceza vermekte acele etmez. Süre tanır, ama ihmal etmez.
El-Azîm
Büyük, yüce, ulu demektir. Allah Teâlâ, zât ve sıfatları bakımından en büyüktür. Mutlak ve ekmel büyüklük Allah’a mahsustur. O, hiç bir şekilde âciz bırakılmayacak olan Kâdir-i mutlaktır. Akıl, O’nun büyüklüğünü idrâkten âcizdir.
El-Gafûr
Günahları bağışlayan; affeden demektir. Allah Teâlâ, bağışlaması bol olandır. Kulun günahı ne kadar çok olursa olsun Allah Teâlâ, bunları meydana çıkarıp kulunu rezil ve rüsvay etmez, bunları örter ve gizler. Kulun, işlediği gü nahları ve suçları bağışlar. Sonsuz mağfiret edici ve bağışlayıcıdır. Bu isimden nasip alan kul, daima istiğfâra yönelir. Şahsına yapılan haksızlıkları bağışlar. Kin tutmaz.
Eş-Şekûr
Az iyiliğe çok mükâfât veren; kendi rızası için yapılan iyilikleri fazlasıyla mükâfâtlandıran demektir. Allah Teâlâ, kulların işlediği ibâdet ve iyilikleri fazlasıyla karşılayandır. Kul, Allah’ın verdiği nimetlere şükürle karşılık vermelidir. Kul şükrederse, Allah onun şükrünü karşılıksız bırakmaz, fazlasıyla mükâfâtlandırır.
El-Aliyy
Pek yüce, pek yüksek demektir. Allah Teâlâ, insan tasavvurunun tahayyül edeceği her şeyden daha büyük, daha yüce ve daha yüksektir. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından O’ndan daha yüce bir varlık yoktur. O’nun yüksekliği cisimlerin sahip olduğu türden değildir. Yücelik ve üstünlük bakımındandır.
El-Kebîr
Büyük ve ulu demektir. Allah Teâlâ, her hususta insanların kavrayamayacağı kadar ulu ve büyüktür. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek kadar uludur. Mutlak büyüktür. Kudret ve hükümranlığı sınırsızdır. Hiç bir şeye muhtaç değildir. Yaratılmışlara benzemez. O’nun büyüklüğü, mekâna bağlı bir büyüklük değildir. O, bundan münezzehtir.
El-Hafîz
Koruyup gözeten; kendisinden gizli hiç bir şey olmayan demektir. Allah Teâlâ, evrenin düzenini koruyup sürdürendir. Her şeyi eksiksiz kaydedip hesaba çekmek üzere koruyandır. İnsanların niyetlerini ve bütün sırlarını bilendir. İnsanların söz ve hareketlerini melekler aracılığıyla tesbit ve tescil ettirendir. Dostlarını kötülüklerden koruyandır.
El-Mukît
Yaratılmışların her türlü gıdalarını yaratıp veren; her şeye gücü yeten ve koruyan demektir. Allah Teâlâ, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp verendir. Yarattığı bütün canlılara ne kadar ömür takdir etmişse ona göre rızıklarını da tayin ve takdir etmiştir. Herkesin rızkı bellidir. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yemez.
El-Hasîb
Kullarına yeten; onları hesaba çeken demektir. Allah Teâlâ, herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin bütün ayrıntılarıyla hesabını iyi bilendir. Bütün kullarını yaptıklarından dolayı veya yapmaları gerekenleri yapmadıklarından dolayı çok ayrıntılı bir şekilde hesaba çekecek ve herkesin hak ettiğini tam olarak verecektir.
El-Celîl
Azamet ve ululuk sahibi demektir. Allah Teâlâ, bütün sınırlama ve benzerlikleri aşan bir yüceliğe sahiptir. Değer ve mertebece en yüce olandır. Mü’minleri yücelten, amellerini kabul edip mükâfâtlarını artırandır. O, zât, sıfat ve fiilleri itibariyle en büyüktür. O’nun büyüklüğü hacim itibariyle değildir; şân, şeref ve yücelik itibariyledir.
El-Kerîm
İhsânı, in’âmı, lütfu, keremi bol olan, sonsuz cömert demektir. Allah Teâlâ, her türlü faziletin sahibidir. Hiç bir karşılık beklemeden verendir. Yardımı ve ikrâmı sonsuz ve sınırsızdır. Muktedirken, affedendir. Va’dini yerine getirendir. Kendisine sığınanı yüz üstü bırakmayandır. Az da olsa işlenen iyi ameli kabul eden, karşılığını fazlasıyla verendir. Bu isimden nasip alan kul, cimriliğin her çeşidinden kurtulur. Allah’ın kendisine verdiği nimetleri diğer kullarıyla paylaşmasını bilir. Şahsiyetini zedeleyecek her türlü rezillikten kurtulur.
Er-Rakîb
Her şeyi gözetleyip denetleyen; kontrol eden demektir. Allah Teâlâ, yaratıklarından bir an bile gâfil değildir. Kim ne yaparsa onu görür ve bilir. Hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz. Bütün varlıklar üzerinde gözcüdür, gözetleyicidir. Bütün işler O’nun denetimi ve gözetimi altında meydana gelmektedir. O, bütün olan bitenlere şahittir. Herkese yaptığının karşılığını verir.
El-Mücîb
Kendine yalvaranların isteklerini veren; kullarının dileklerine ve dualarına karşılık veren demektir. Allah Teâlâ, kullarına, onlardan daha yakındır. Kendine yalvaranları işitir, bilir ve onların isteklerini verir. İnsanın duâya şiddetle ihtiyacı vardır. Duâ, bir bakıma ibâdettir. Duâdan mahrum kalmamak lazımdır.
El-Vâsî
İlmi ve merhameti her şeyi kuşatan demektir. Allah Teâlâ, kullarına bolca ihsân eden, rızıklarını genişletendir. Allah ilim, lütuf ve ihsânı ile her şeyi kuşatmıştır. Nimetlerinin bir kısmı fayda sağlayan türden, diğer bir kısmı da zararları gideren türdendir.
El-Hakîm
Hikmet sahibi demektir. Allah Teâlâ, yaptığı her şeyi yerli yerince, eksiksiz ve tam yapar. En üstün bir ilim sahibidir ve yaptığı her şey mutlaka bir hikmete mebnîdir; hikmetsiz asla iş yapmaz. Bütün emirleri insanların yararına olduğu gibi bütün yasakları da insanların zararınadır.
El-Vedûd
Çok seven ve çok sevilen; sevilmeye lâyık olan demektir. Allah Teâlâ, sâlih kullarını sever, sâlih kulları da Allah’ı sever. Sâlih kullarından râzıdır. Allah yaratılmış bütün varlıkların hayrını ister. Bu nedenle onlara ihsân ve ikrâmlarda bulunur. Sevilmeye en çok lâyık olan da O’dur. Her mü’minin hedefi Allah dostluğunu kazanabilmek olmalıdır. Bunun için her türlü fedakârlığa katlanmalıdır. Bu isimden nasip alan kul, hem Allah adına herkesi, her şeyi sever; hem de herkes tarafından sevilir.
El-Mecîd
Şânı büyük, yüksek; lütuf ve ikrâmı bol demektir. Allah Teâlâ, her türlü eksikliklerden yücedir. Şânı büyüktür. Lütuf ve keremi çoktur. Her türlü övgüye lâyıktır. Affı, ihsânı, rahmeti ve yardımı sonsuzdur. Nimetleri saymakla bitmez.
El-Bâis
Ölüleri dirilten, Peygamber gönderen demektir. Allah Teâlâ, öldükten sonra diriltendir. İnsanlar ölüp toprak olduktan sonra onları diriltecek, kabirlerinden çıkaracak, mahşerde toplayacak, çok ayrıntılı bir şekilde hesaba çekecektir. Allah Teâlâ, aynı zamanda insanlara doğru yolu göstermek üzere Peygamberler gönderendir. Peygamberlere uyanlar kurtulacak, uymayanlar azâbı hak edeceklerdir.
Eş-Şehîd
Her zaman, her yerde hazır olan; her şeye şâhit olan; kendisine hiçbir şey gizli olmayan demektir. Allah Teâlâ, her şeyi bilendir. İlminden hiç bir şey gizli olmayandır. Allah, açıkta olanları da bilir, gizli olanları da bilir. O, her şeye şâhittir. Âhirette herkese halini bildirecektir.
El-Hakk
Varlığı gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran; varlığı ve ilâhlığı kesin olan, hükmünün gereğini yerine getiren demektir. Allah Teâlâ, varlığı ve ilâhlığı kesin olan, inkârı mümkün olmayandır. O’nun zâtı yokluğu kabul etmediği gibi bir değişikliği de kabul etmez. Hükmünün gereğini yerine getirendir. Ezelî ve ebedî olandır. Değişmeksizin varlığı devam edendir. Varlığı fiilen gerçek olandır yani sadece zihinde değil, zihnin dışında da var olandır.
El-Vekîl
İşlerini kendisine bırakanların işlerini en mükemmel bir şekilde yapan; kendisine güvenilip dayanılan demektir. Allah Teâlâ, her bakımdan insanın güvenip dayanacağı varlıktır. En güzel vekildir, en büyük vekildir. Yarattığı bütün varlıkların işlerini idare edendir. Allah Teâlâ, elinden geleni yaptıktan sonra işini Allah’a havale edeni, mükâfâtlandırır.
El-Kaviyy
Pek güçlü; gücü her şeye yeten demektir. Allah Teâlâ, tam bir kudret sahibidir. Gücü, kuvveti sonsuzdur; bitmez, tükenmez. Bir sınıra sığmaz, ölçüye gelmez. Nicelik ve nitelik bakımından üstün kudrete sahiptir. Gücünün yetmeyeceği bir şey düşünülemez. O, her şeyi etkiler, ama hiç bir şey O’nu etkileyemez.
El-Metîn
Sonsuz kudrete sahip; son derece güçlü, kuvvetli; dayanıklı, sağlam demektir. Allah Teâlâ, sonsuz bir güce sahiptir. Fiillerinden dolayı zatına her hangi bir zorluk ve yorgunluk ilişmez. Kuvveti azalıp gevşemez. Hiçbir şey O’nu âciz bırakamaz. Hiç kimsenin yardımına da muhtaç değildir. Allah’ın “Kaviyy” ismi, kudretinin kemâlini ifâde eder. Bütün nesne ve olayları etkileyendir. “Metîn” ismi, kuvvetinin şiddetini bildirir. Dıştan gelebilecek hiç bir etkiyi kabul etmeyendir.
El-Veliyy
Dost ve yardımcı demektir. Allah Teâlâ, sevdiği kullarının dostudur. Onlara yardım eder; sıkıntılarını, darlıklarını giderir; ferahlık verir. Dünya ve âhiret işlerinde başarıya ulaştırır. Mü’minlerin yardımcısı ve koruyucusudur. Allah’tan başka gerçek dost ve yardımcı yoktur.
El-Hamîd
Övülmeye lâyık olan demektir. Allah Teâlâ, bütün isimleri, sıfatları ve fiilleriyle övülmeye tek lâyık olan zâttır. Bütün varlığın diliyle övülen ve şükredilendir. Allah Teâlâ, bizâtihî övülmeye lâyık olandır. Aynı zamanda insanların işledikleri iyi fiiller sebebiyle onları över ve mükâfâtlandırır.
El-Muhsî
Sonsuz ilmiyle her şeyin sayısını bilen, her yapılanı bir bir sayan demektir. Allah Teâlâ, sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatmıştır. Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilendir. O’nun ilminden hiç bir şey hariç kalamaz. Bütün amellerin sayısını bilir, kıyâmet günü bunların hepsinin karşılığını verir. Hiç birini unutmaz ve atlamaz.
El-Mübdi
Yaratıkları maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan demektir. Allah Teâlâ, kâinâtı yaratırken daha önce bir benzeri ve örneği olmaksızın yaratmıştır. İşte esas yaratma denilen, ilk maddesi, örneği olmaksızın yaratmadır. Bu, yoktan var etmedir ve Allah’a mahsustur.
El-Muid
Yaratılmışları öldürdükten, yok ettikten sonra tekrar yaratan; öldükten sonra dirilten demektir. Allah Teâlâ, ilk defa yarattığı bütün insanları öldürecek, sonra tekrar diriltecek ve dünya hayatlarındaki inanç ve amellerinden hesaba çekecektir. Hayat, sadece dünya hayatından ibaret değildir. Tekrar bir hayat vardır ki gerçek ve devamlı hayat budur. İnsanlar buna göre hareket etmelidir.
El-Muhyî
Can veren, yaşatan demektir. Allah Teâlâ, can bağışlayan, sağlık verendir. Ölüleri diriltendir. Ölü beldeleri gökten indirdiği su ile canlandıran, yeryüzünü bitkilerle donatandır. İlk olarak yaratan, can veren Allah, öldükten sonra tekrar hayat vermeye kâdirdir. Ölü kalpleri ilâhî hidâyet ve marifetle canlandırandır.
El-Mümît
Öldüren, canlının hayatına son veren demektir. Allah Teâlâ, canlılara hayat verdiği gibi, ezelî ilmindeki takdire göre vakti gelince bu hayatlara son verendir. Fânî hayat, doğumla başlar, ölümle biter. Hayat dediğimiz ruhla cesedin birleşmesidir. Ölüm ise ruhun cesedden ayrılmasıdır. Ruh, ölmez. Başka bir hayatla devam eder. Kul için, ölüm sonrası başlayacak yeni ve devamlı hayata iyi hazırlık yapmak mühimdir.
El-Hayy
Diri, canlı olan; ölmek şânından olmayan demektir. Allah Teâlâ, bütün hayatların kaynağıdır. Hep diridir. Allah’ın hayy (diri) oluşu, yaratılmış varlıklarda olduğu gibi organik bir canlılık değildir. Hiç bir şeyden gâfil olmayan, hata yapmayan, kâinâtta kendisinden hiç bir şey gizli olmayan demektir.
El-Kayyûm
Olup kimseye muhtaç değildir. Ezelî ve ebedîdir. Her şeyin varlık kazanması ve varlığını devam ettirmesi ancak Allah’ın yaratması, maddî mânevî ihtiyaçlarını gidermesi ve korumasıyla mümkündür. Yeri, gökleri ayakta tutan O’dur.
El-Vâcid
İstediğini istediği zaman bulan; hiç bir şeye muhtaç olmayan demektir. Allah Teâlâ, dilediği şeye sahip olur. Bu hususta bir engelle karşılaşmaz. Bir şeyi ele geçirmek istediğinde zaman kollamaya, tedbir almaya, tuzak kurmaya ihtiyacı yoktur. İstediği, istediği zaman O’nun huzurundadır. Bütün yaratıklar O’nun emri ve tasarrufu altındadır.
El-Mâcid
Şânı ve kadri büyük; kerem ve cömertliği bol demektir. Allah Teâlâ, yardımı, ihsânı bol olandır. O’nun kullarına olan kerem ve cömertliği ifâdeye sığmaz, ölçüye gelmez. Bir taraftan kullarını iyi işler yapmaya muvaffak kılar; öbür taraftan onları güzel sıfatlara sahip olduklarından över.
El-Vâhid
Bir olan, tek olan; zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde asla ortağı, dengi ve benzeri bulunmayan demektir. Allah Teâlâ, tektir, bölünüp parçalara ayrılmaz. Benzeri yoktur. Allah’ın bir olması sayı bakımından değildir, büyüklük ve yücelik açısındandır. O, bölünmesi ve artması mümkün olmayan tek bir varlıktır.
Es-Samed
Her şeyin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin hiç bir şeye muhtaç olmadığı; ihtiyaçların giderilmesi ve ızdırapların dindirilmesi için başvurulacak tek merci demektir. Allah Teâlâ, yaratıkların her türlü ihtiyaçlarını gidermek için başvurdukları tek başvuru kaynağıdır. Her türlü yaratığın her türlü ihtiyacını en mükemmel bir şekilde karşılar ve giderir. Kendisi ise hiç bir şeye muhtaç değildir.
El-Kâdir
Her şeye gücü yeten; kudret sahibi demektir. Allah Teâlâ, istediğini, istediği gibi yapmaya gücü yetendir. Her şeyi takdir eden, planlı ve ölçülü yapandır. Hiçbir şey O’nu âciz bırakamaz. Âlem, mutlak irâde ve kudrete sahip olan Allah tarafından yaratılmıştır.
El-Muktedir
Tam bir kudret sahibi; her şeye gücü yeten demektir. Allah Teâlâ, kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edendir. O’nun “Kâdir” oluşu, istediğini, istediği anda ve istediği şekilde yaratma gücüne sahip olması demektir. “Muktedir” olması ise, bilfiil gücünü yarattıklarında göstermesidir.
El-Mukaddim
İstediğini öne alan, ileri geçiren demektir. Allah Teâlâ, dilediği şeyi veya kimseyi öne alan, önde bulundurandır. Allah’ın daveti geneldir. Fakat hidâyet ettikleri davete uyar, ileri gider. Hidâyet etmedikleri geri kalır. Allah’ın emir ve yasakları bütün kullar içindir. Fakat Allah’ın muvaffak ettikleri bunlara uyar, yükselir; muvaffak etmedikleri geride kalır. O hâlde hem akıl ve irâdemizi Allah’a îmân ve itâat yönünde kullanmalı, hem de Allah’tan hidâyet istemelidir. “Mukaddim” ismi, “Muahhir” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.
El-Muahhir
İstediğini geri koyan, arkaya bırakan demektir. Allah Teâlâ, hikmeti gereği geri bırakılması gerekenleri geri bırakır. “Mukaddim” ismi ile ilgili açıklamalarımız “Muahhir” ismi ile de ilgilidir. Esasen bu iki isim beraber değerlendirilmelidir. Bazan Allah Teâlâ, kulların istediklerini bir hikmeti gereği geri bırakır. İmtihan dünyasında olduğumuzu unutmamamız gerekir.
El-Evvel
İlk; varlığının başlangıcı olmayan demektir. Allah Teâlâ, bütün varlıklardan öncedir. Varlığının bir evveli, başlangıcı yoktur. O, kadîmdir, ezelîdir. Varlığı kendi zâtıyladır. Bütün varlıklar varlığını O’ndan almaktadır. Yaratmayı başlatan O’dur. “Evvel” ismini “Âhir” ismiyle beraber değerlendirmelidir.
El-Âhir
Varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, varlığı devamlı olandır. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Allah, eşyanın evveli olması bakımından “Evvel”dir. Eşyanın sonu Allah’tan olması bakımından da “Âhir”dir. “Âhir” ismini, “Evvel” ismiyle beraber değerlendirmelidir.
Ez-Zâhir
Varlığı apaçık demektir. Allah Teâlâ, varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delil bulunması açısından aşikârdır. Her şeyin üstünde olan, her şeyden yüce olandır. Allah’ın varlığı o kadar açıktır ki insanın gördüğü her şey, ibret nazarıyla baktığı takdirde onu, Allah’a götürür. “Zâhir” ismi, “Bâtın” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.
El-Bâtın
Zâtının görülmesi ve mâhiyetinin bilinmesi açısından gizli demektir. Allah Teâlâ, gizlidir. Çünkü O, gözle görülemez, künhüyle bilinemez. İnsan, her şeyiyle sınırlıdır. Allah ise, sınırsızdır. Sınırlı olan sınırsız olanı idrâk ve ihâta edemez. “Bâtın” ismi, “Zâhir” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.
El-Vâlî
Kâinatın tek hâkimi, yöneticisi demektir. Allah Teâlâ, bu büyük evreni ve her an meydana gelen bütün olayları tek başına yönetendir. Yaratıkların işlerini yerine koyandır. Bütün varlıkların tek hükümdârı olup onlar üzerinde istediği şekilde tasarrufta bulunandır. Dirilten ve öldüren O’dur. Hiç bir şey O’nun tasarrufunun dışında kalmaz.
El-Müteâlî
İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce demektir. Allah Teâlâ, yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan yücedir. Zât, sıfat ve fiilleri açısından yaratılmışlara benzemekten, denk ve ortağı bulunmaktan yücedir.
El-Berr
İyilik ve bahşişi çok olan; va’dini yerine getiren demektir. Allah Teâlâ, kulları hakkında kolaylık isteyendir. Yaratıklarına karşı rahmet ve mağfireti; lütuf ve ihsânı bol olandır. Kullarının hep iyiliğini ister, kötülüklerini ve zorluk çekmelerini istemez. Yapılan kötülüklerin çoğunu bağışlar, örtbas eder.
Et-Tevvâb
Tövbe eden kullarının tövbelerini kabul eden ve tövbede muvaffak kılan demektir. Allah Teâlâ, kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul edendir. Kendisine yönelen kullarının günahlarını affedendir. Tövbeleri kabul edip günahları bağışlayandır. Kul, işlediği günahlardan pişman olur, tövbeye yönelirse Allah onu tövbesinde başarılı kılar ve tövbesini kabul eder.
El-Müntakim
Suçlulara, adâleti ile hak ettikleri cezayı veren demektir. Allah Teâlâ, suçluları hemen cezalandırmaz. Onları çeşitli yollarla uyarır. Yanlış davranışından dönmesi için kendisine fırsat ve yeterli zaman verir. Tövbe etmeyenleri cezalandırır. Fakat bu cezalandırma kendisi için değildir; zulüm ve gadre uğrayanlar içindir. Allah, dostlarından değil, düşmanlarından intikam alır.
El-Afüvv
Hiç bir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden demektir. Allah Teâlâ, günahları kökünden kazıyıp tamamen yok eder. Kirâmen kâtibin meleklerinin kayıtlarını siler. Hatırlayıp mahçup olmasınlar diye kullarına işledikleri günahları da unutturur. Bu isimden nasip alan kul, bir taraftan devamlı Allah’tan af diler, diğer taraftan ümitsizliğe kapılmaz. Kullara karşı da çok affedici olur.
Er-Raûf
Çok şefkatli ve merhametli demektir. Allah Teâlâ, kullarına karşı ileri derecede merhamet ve şefkat sahibidir. Kullarının sıkıntılarını ortadan kaldırır. Allah kullarına akıl ve iyiyi kötüyü ayırt etme yeteneği vermiştir. Kullarını, işledikleri suçlardan dolayı hemen cezalandırmaz. Onlara hatalarından dönmesi için fırsat tanır. İnanan kullarının kusurlarını bağışlar, iyi amellerine fazlasıyla mükâfât verir.
Mâlikü’l-Mülk
Mülkün gerçek sâhibi; bütün varlık âleminin tek hâkimi demektir. Allah Teâlâ, bütün kâinatın tek sâhibi ve mâlikidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Dilediğine mülk verir, dilediğine vermez. Dilediğine az verir, dilediğine çok verir. Mutlak hükümranlık O’na aittir. Bu isimden nasip alan kulda mal ve mülkün emânet olduğu şuuru yerleşir. Mal ve mülkü nasıl kullanacağını bilir; israf ve cimrilikten uzak durur. Nimet verene şükrünü tam yapar.
Zü’l- Celal-i ve’l-İkram
Ululuk ve ikrâm sahibi demektir. Allah Teâlâ, yaratıkları tarafından yüceltilmeye ve övülmeye lâyık olandır. Kullarından dilediklerine, kendisine samimiyetle kulluk vazifelerini yapmayı sağlayan, mânevî derecelerini yükselten, dünyada ve âhirette onlara bol lütuflarda bulunandır. Ne kadar büyüklük, ululuk, yücelik varsa, hepsi Allah’a mahsustur.
El-Muksıt
Adâlet sahibi; bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan demektir. Allah Teâlâ, adâletle hükmedendir. En üstün adâlet ve merhamet sahibidir. Mazlumların haklarını zâlimlerden alandır. Dünyada dost düşman ayırımı yapmadan bütün kullarına rızık verir. Âhirette, dostları, yaptıklarının karşılığını fazlasıyla alacak, düşmanları ise sadece yaptıklarının karşılığı bir cezaya çarptırılacaklardır.
El-Câmî
İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan demektir. Allah Teâlâ, birbirine benzeyen şeyleri ve benzemeyen zıt şeyleri bir araya getirip toplayandır. Kıyâmet günü hesaba çekmek için yaratıkları toplayandır. Bütün iyilikleri, güzellikleri ve övgüleri zâtında toplayandır. Tabiatları zıt birçok unsuru bir araya getirendir. İnsanları birbirlerine sevdirip kalpleri ısındırandır.
El-Ganîyy
Çok zengin olan; hiç bir şeye muhtaç olmayan demektir. Allah Teâlâ, her şey kendisine muhtaç olan; kendisi hiç bir şeye muhtaç olmayandır. Zât ve sıfatlarında her türlü ihtiyaçtan uzak olandır. Çok zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ama bütün varlıklar her konuda O’na muhtaçtır.
El-Muğnî
İstediğini zengin eden demektir. Allah Teâlâ, dilediği kulun her türlü ihtiyacını karşılayandır. Fakir kullarını lütuf ve ihsânıyla zenginleştirir. Kanâat duygusu lütfedip gönül zenginliğine eriştirir. Kulun hal ve davranışlarını rızası yönüne yönlendirerek mânevî bakımdan zenginleştirir.
El-Mânî
Dilemediği şeylerin gerçekleşmesine izin vermeyen; kötü şeylere engel olan demektir. Allah Teâlâ, bazı isteklerin gerçekleşmesine müsaade etmez. Bütün isteklerimiz, Allah’ın dilemesi ve takdiriyle gerçekleşir. O’nun dilemediği bir şey olmaz. Dilediği şey de olur. Allah Teâlâ, sevdiği kullarının bazı kötü isteklerine engel olmak suretiyle onları zarardan korur.
Ed-Dâr
Zarar veren; elem ve zarar verici şeyleri yaratan demektir. Allah Teâlâ, bir kuluna her hangi bir zarar vermeyi dilerse, hiç kimse ona fayda veremez. Fayda vermek istediği kimseye de kimse zarar veremez. “Dârr” ismi, “Nâfi’” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.
En-Nâfi
Fayda veren; dilediği kuluna hayırlı ve faydalı olanı veren demektir. Allah Teâlâ, zararlı gibi görünen her şeyi sezilmez yollarla faydalı hale getirendir. Çaresizlerin imdadına yetişendir. Kulunu hayra ve iyiliğe yöneltendir. “Nâfi” ismi, “Dârr” ismiyle beraber değerlendirilmelidir.
En-Nûr
Nurlandıran, ışık veren, nur kaynağı; âlemleri nurlandıran; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran demektir. Allah Teâlâ, varlığı apaçık olandır. Nuru yaratan, onunla gökleri ve yeri aydınlatandır. Kulunun kalbini, gönlünü îmân nuruyla aydınlatarak hidâyete ermesini ve doğruyu bulmasını sağlayandır.
El-Hâdî
Hidâyeti yaratan; istediği kulunu muradına erdiren, hayırlı yollara muvaffak kılan demektir. Allah Teâlâ, inanacak kalplerde hidâyeti yaratandır. Ebedî mutluluğu sağlayacak doğru yolu gösteren ve doğru yola ulaştırandır. Yolunu şaşırmışlara rehberlik edendir.
El-Bedî
Varlıkları, eşi, benzeri ve örneği olmaksızın, sanatkârane bir şekilde yaratan demektir. Allah Teâlâ, her şeyi, bir numûnesi, benzeri olmaksızın yaratandır. Bu yaratma da eşsiz ve benzersiz bir yaratmadır. Yani akıllara durgunluk verecek derecede kusursuz ve mükemmel yaratmadır. Allah, zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde benzeri görülmeyendir.
El-Bâki
Ebedî olan; varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, varlığı devamlı olandır. Varlığının bir başlangıcı olmadığı gibi bir sonu da yoktur. Zâtı da, sıfatları da, fiilleri de bâkîdir, ebedîdir, devamlıdır. Mü’min de her hangi bir işi Allah rızası için yapmışsa, o fiil de ebedîlik kazanır. Yani kul, öbür âlemde mükâfâtını alır.
El-Vâris
Varlığının sonu olmayan demektir. Allah Teâlâ, yaratılmış bütün varlıkları yok ettikten sonra bâkî kalan, mülkün gerçek sahibidir. Mülkü dilediğinden alır, dilediğine verir. Dünyada bulunan herkes ve evrende bulunan her şey fânîdir, geçicidir. İnsanlar ölümlü oldukları için sahip oldukları mal, mülk, servet de geçicidir.
Er-Reşid
İrşad eden; doğru yolu gösteren demektir. Allah Teâlâ, bütün işleri isabetli olan ve hedefine ulaşandır. Her şeyi ezelî takdirine göre yürüten, bir nizam ve hikmet üzere sonuna ulaştırandır. Lüzumsuz, faydasız, boş iş yapmayandır. Fiilleri dâimâ yerinde olandır. Devamlı olarak hakka isabet edendir. Hiç kimsenin yol göstermesine muhtaç olmayandır.
Es-Sabûr
Çok sabırlı demektir. Allah Teâlâ, günahkârları cezalandırma konusunda acele etmeyip lütfuyla bağışlayan ve erteleyendir. Günahkârlara mühlet tanır. Tövbe kapısını ölünceye kadar açık tutar. Kullarının af ve bağışlama dilemeleri için onlara fırsatlar tanır. Bu isimden nasip alan kul, ibâdetleri yapmada, haramlardan kaçınmada ve her türlü felâket karşısında sabırlı olur.
Esmaül Hüsna isimleri 99 tanedir. Allah esması da bu isimler içinde yer alır. Her biri ayrı anlamlara sahip olduğu gibi her bir isim ayrı zikir sayılarına sahiptir. Ayrıca bu esmalar ile dualar daha güçlü hale getirilebilir. Manevi anlamda da kişinin kendini daha güçlü hissetmesini sağlarken ruhu da besler.
ALLAH'IN 99 İSMİ VE SIFATLARI
Allah'ın isimleri 99 tanedir. Bu isimlerden biri de Allah esmasıdır. Her biri ayrı şifalara ve etkilere sahip olan Allah'ın 99 ismi şunlardır;
Allah, Er Rahman, El Melik, Er Rahim, Es Selam, El Kuddus, El Müheymin, El Mümin, El Cebbar, El Aziz, El Mütekebbir, El Bari, El Halık, El Musavvir, El Vehhab, El Kahhar, El Gaffar, El Fettah, Er Rezzak, El Alim, El Kabıd, El Hafıd, El Basıt, El Muiz, Er Rafi, Es Semi, El Müzil, El Basir, El Adl, El Hakem, El Habir, El Latif, El Azim, El Halim, Eş Şekur, El Gafur, El Aliyy, El Hafız, El Kebir, El Celil, El Mukit, El Hasib, El Kerim, Er Rakib, El Vasi, El Mucib, El Hakim, El Mecid, El Vedud, Eş Şehid, El Bais, El Hakk, El Metin, El Kaviyy, El Vekil, El Muhsi, El Hamid, El Mubdi, El Muhyi, El Muid, El Mümit, El Hayy, El Vacid, El Macid, El Kayyum, El Kadir, Es Samed, El Mukaddim, El Muktedir, El Evvel, El Muahhir, El Zahir, El Ahir, El Vali, El Muteali, El Batın, Et Tevvab, El Berr, El Müntekim, El Afüvv, Malik-ül Mülk, Zül Celali vel İkram, Er Rauf, El Muksit, El Ganiyy, El Cami, El Mani, El Mugni, En Nafi, Ed Darr, El Hadi, En Nur, El Baki, El Bedi, Er Reşid, El Varis, Es Sabur.
ESMAÜL HÜSNA İSİMLERİ VE ANLAMLARI
Her bir Esmaül Hüsna ayrı anlama sahiptir. Bu isimlerden bazıları ve anlamları şöyledir;
gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede