Cibali karakolu zihni göktay

Cibali Karakolu Zihni Göktay

cibali karakolu zihni göktay

CİBALİ KARAKOLU

Yepyeni bir yıla yıla yakışır tazelikteki yazımızla herkese merhaba. Her yıl hepimizde olduğu gibi bu yıl da zihnimde biten yılın muhasebesi ve pek tabii yeni başlayan yılda yapılacaklar listesi oluştu. Bunlar kimi zaman iç dünyanızdaki bir değişiklik, kimi zamansa gerek kariyer gerekse eğitim anlamında yapmayı hedeflediklerimizden ibaret. Ancak bir ortak noktası var ki hepsi olumlu, hep olması gerektiği gibi…

2015’ le birlikte, giden yılda biraz aksattığım ve hasret kaldığım şeyleri yapmaya söz verdim ve buna çok zamandır görmek istediğim bir tiyatro oyunu ile sıkı bir başlangıç yaptım..;)

Bu yıl 100. yaşını kutlayan Şehir Tiyatroları’nın, tiyatro tarihinde çok önemli bir yeri olan oyunlarından Cibali Karakolu’ nu Zihni Göktay yorumu ile izleme şansını buldum. Orijinali bir Fransız bulvar komedisi olan ve 1904’ de Zifaf Gecesi ismi ile sahnelenen bu oyun, Muammer Karaca usta tarafından 1955 yılında Muammer Karaca Tiyatrosu’ nun açılış oyunu olarak sahnelenmiş. 16 yıl boyunca afişte kalan bir oyun olması da en belirgin özelliklerinden. Bu süre içerisinde 3000’ den fazla oynanmış ki bu başarıda değişik dönemlerde kadroya giren Muammer Karaca, Nejat Uygur, son olarak Zihni Göktay’ ın performansları ve sahnelendiği döneme has değişikliklerle tazeliğini korumasının rolü çok büyük.

Şehir Tiyatroları’ nın 2014 – 2015 sezonunun bu iddialı oyunu Nedret Denizhan rejisiyle sahneye konulmuş. Oyunun müzikleri Ali Otyam’ a, kostümleri ise Canan Göknil’ e ait. Bence bu oyunun en iddialı özelliği ise 3 saat süren sıkı performansı. Başta Zihni Göktay olmak üzere, orta yaş ve üzeri kuşak oyunculardan Hülya Arslan, Tarık Şerbetçioğlu, Naci Taşdöğen’ in insanı oyunda tutan ve heyecanlandıran performansları ile çok başka bir tat bırakıyor izleyenlerde.

Oyunda çapkın bir baş komiseri canlandıran üstad Zihni Göktay için bu yılın bir başka anlamı daha var ki o da 50.sanat yılını kutluyor olması. 18 yaşından beri sahnelerde olan 68 yaşındaki ustayı selamlarken oyunun sonunda bile hala gözlerimi alamadığımı, kalbimin heyecanla çarptığını ve gerçek oyuncu kavramını bir kez daha sorguladığımı hatırlıyorum.  Elbette ekibin tamamında benzer şeyler hissedeceğinizi rahatlıkla söyleyebilirim.

Cibali Karakolu; başta alışılagelmiş kadın- erkek ilişkileri olmak üzere, paranın ilişkilerdeki etkisi ile toplumsal ve politik yaşama dair eleştirileri barındıran ciddi bir taşlama özelliği de taşıyor aslında. Oyun, birçok yerinde günümüz politik, ekonomik, sanat ve toplumsal gidişata dair gönderme, hiciv ve tespitleri içeren tiradları takip eden uzun alkışlarla kesiliyor. Birçok tiyatro eserine göre oldukça uzun olan oyun, hem müzikli oyunun öğeleri hem de temposu ile sizi oyun dışında bırakmadan salondan mutlu ayrılmanızı sağlıyor. Sezon bitmeden mutlaka görmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Çok uzun zamandır, sahnede izlemek istediğim bir oyunu ve oyuncuyu izlemekle başladım bu yeni yılda yapılacaklar listeme…Liste uzun, istemenin sınırı yok…Gerçekleşenleri ise paylaşmaya devam ediyor olacağım. Elbette sizlerin yapılacaklar listenizde olan ve paylaşacağınız deneyimlere, önerilere de açığız efendim.

Yeni yılın o tazecik, umutlu ruh hali yıl boyunca sizinle olsun, şimdilik hoşçakalın..;)

EDİTÖR : MELIS BATIBEKI ALPARSLAN

Şehir Tiyatroları’nda Son İzlediklerim: Şekerpare, Cibali Karakolu, Fehim Paşa Konağı ve Şahane Züğürtler

Son 10 yıldır Engin Alkan’ın izlemediğim oyunu yok sanıyorum. Acayip bir enerjisi var hem kendi oyunculuğunun hem yönettiği oyunların. Bir şekilde o tiyatronun dokunabilme durumunu kullanıp en kötü gününüzde bile olsanız sizi oyunun içine çekmeyi başarıyor.

Şekerpare deyince, herkesin olduğu gibi benim de, aklıma; daha ben doğmadan önce çekilmiş olmasına rağmen neredeyse sahnelerini ezbere bildiğim Şener Şenli, İlyas Salmanlı, Yaprak Özdemiroğlulu müthiş Atıf Yılmaz filmi geliyor. Şener Şen’in o müthiş oyunculuğu ve dillere dolanan repliklerinden sonra tiyatroda nasıl olur acaba, bir de dekoru çok sevgili(!) Barış Dinçel yapmış, olmuş mudur ki diye kafamda sorularla gittim oyuna. Fakat öncelikle çok çok güzel bir dekor vardı. Bayıldım. İşlevsel, modern, döneme referansları olan, inmeli çıkmalı, bolca kullanılan… (Görüldüğü üzere Sayın Dinçel’e gerektiğinde hakkını da veriyorum.)

Oyun ise hikayeyi korumuş ama o müthiş ve akıllarımızdaki orjinalinin kötü bir taklidi olma ihtimalini ortadan kaldırıp, güzel ve eğlenceli yeni bir versiyona dönebilmiş. O nedenle ilk dakikalardan itibaren bu kıyaslama halinden çıkıp keyifle izleyebildim.

Şehir Tiyatrolarında izlenebilecek kalitede 2-3 oyundan birisi olduğundan gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.

Türk tiyatro ve sinemasının usta oyuncusu Zihni Göktay: Grundıg teybi gibi ezberim vardı

Haberin Devamı

4) BAŞROL OYUNCUSUNU İNZİBATLAR GÖTÜRÜNCE

Yola çıkmadan evine uğradı… Annesi ağlarken babası ona şu nasihatte bulundu: “İşini, eşini, aşını iyi seçeceksin. İyi bir sanatçı olacağına, başa güreşeceğine inanıyorsan yolun açık olsun. Ama beşinci sınıf bir aktör olacaksan bu yaşta ağırına gitmez, ileride zor olur.” Göktay sözünü verdi, cebinde 80 lirayla, otobüsle 16 saatte başkente vasıl oldu. Sene 1964… Devamını şöyle anlatıyor: “Operanın karşısında Erciş Palas diye dördüncü sınıf bir otele yerleştim. Prömiyere iki gün kala inzibatlar gelip başrolü oynayan Teoman abiyi ‘asker kaçağı’ diye götürmezler mi! Patron Çetin Köroğlu birden bana baktı ve ‘Zihni, Erdinçle Selçuk senin çok çabuk ezber yaptığını söylediler. (Gülerek ekliyor; ‘TK146 Grundig Teyp’ gibiydim, bana ‘Hafız Zihni’ derlerdi…) Al bu metni, rol senin!’ dedi. Bu arada para yetişmemiş diye beni otelime almıyorlar. Ankara’nın ayazında, elimde ezberlenecek rolle dışarıda kaldım. Bütün gece garda peron ışıkları altında çalıştım. Ertesi sabah tiyatro müdürü bana avans verdi. Rahat ettim.”

5) ZOBU’DAN OSMANLI’YI, MUHSİN BEY’DEN BATI’YI ÖĞRENDİM

Ve böylece Zihni Göktay ‘Şaban’ rolüyle profesyonelliğe ilk adımı attı. Prömiyerde onu izleyenler arasında İsmet İnönü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Haldun Taner, Hıncal Uluç gibi isimler vardı. Göktay, “Galiba iyi oynamıştım ki büyüklerim gelip alnımdan öptüler... Türk tiyatro ailesine kavuştum” diyor. Burada 10 yıl çalıştı. 1973’te öğrenci olaylarının artması ve televizyonun icadıyla ‘tele-misafirlik’ akımı yaygınlaşmasıyla tiyatro iflas edince İstanbul’a döndü. Göktay, “Kaldık mı Dral Dede’nin düdüğü gibi ortada” diye devam ediyor: “Bir süre Lütfü Kopan ve Özdemir Baturalp ile ‘modern komiklik’ yaptık. Sonra Şehir Tiyatroları’na müracaat ettim. Vasfi Rıza Zobu’nun döneminde, 1973’te yevmiyeli olarak başladım. Muhsin Ertuğrul ile 1974’te kadrolu oldum. O gün bugündür İBB Şehir Tiyatroları’ndayım; 49 yıl! Zobu’dan Osmanlı, Muhsin Bey’den de Batı tiyatrosunu öğrendim.”

Türk tiyatro ve sinemasının usta oyuncusu Zihni Göktay: Grundıg teybi gibi ezberim vardı
Sene 2014-Cibali Karakolu’nda Başkomiser Cafer Sabbah...

TİYATRO HAYATIN AYNASI

“Tiyatro Dionysos Şenlikleri’nden beri dünyanın en eski mesleğidir. Lens çıktı ama gözlük modasını kaybetmedi. Tiyatronun modası da asla geçmez; insanı insana insanla anlatan, hayatın gerçek bir aynası, montajsız, illüzyonsuz bir sanattır. Türk tiyatrosunun başöğretmeni Muhsin Ertuğrul bize, ‘Her şehrimizde bir tiyatro perdesi açıldığında kemiklerim sızlamayacak’ demişti. Bu hayali geçen 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Mustafa Kurt’un girişimiyle başardık.”

Türk tiyatro ve sinemasının usta oyuncusu Zihni Göktay: Grundıg teybi gibi ezberim vardıSene 2012-Cennet ‘Mahallesi’ dizisinde Melek Baykal ile...

SİNEMA REJİ VE MONTAJ SANATIDIR

Zihni Göktay’ı Tosun Paşa, Meraklı Köfteci, Atla Gel Şaban gibi kült sinema filmlerinden de tanıyoruz. Onu sinemayla ilk defa Kemal Sunal tanıştırmış: “Yeşilçam Kemal’i bir kaptı, bir daha da bırakmadı! Zengin surat vardı, onu çok iyi değerlendirdi. Çok akıllı, çok yetenekliydi Allah rahmet eylesin. İlk sinema filmim Tosun Paşa oldu. Sonra devamı geldi ama sinema rejisör ve montaj sanatıdır. Ben sinemayla bir türlü sarmaş dolaş olamadım.”

LÜKÜS HAYAT’IN DEĞİŞMEZ OYUNCUSU

Göktay, Şehir Tiyatroları’nda 1984-1985 senesinde sahneye konan ‘Lüküs Hayat’ müzikalinde tam 28 sene aynı rolü oynamış! Zihni Bey, “Sanat hayatım boyunca en sevdiğim oyun Lüküs Hayat oldu” diye anlatıyor: “Haldun Dormen yönetmişti ve bir külttü. Cemal Reşit Rey’le de bizzat tanışmıştım. Lüküs Hayat bizim evde sık sık söylenirdi. Kulağımda dolgunluğu vardı. İlk defa 1962 yılında Muammer Karaca Tiytrosu’nda seyretmiş ve ‘Acaba bir gün buradaki Rıza rolünü oynamak bana nasip olur mu…’ diye çok yürekten istemiştim. Sanat yönetmeni Gencay Gürün’e, ‘İleride emrihak vaki olursa mezarımdan duman tüter’ diye rolü almıştım. Haldun Dormen, ‘Şekerim hiç değişmeden aynı rolü oynayan dünyada tek insan sen olabilirsin’ demişti. Rahmetli Orhan Kural beni Guinness Rekorlar Kitabı’na aday göstermeye niyet etmişti. Sonra Cibali Karakolu’nu da ilk 11 yaşımda izlemiştim. Onda Komiser Caffer Sabbah’ı oynamak da nasip oldu. Cibali Karakolu altı sene, Hisse-i Şayia beş sene; şimdi de Şehir Tiyatroları’nda Aleksander Galli’nin ‘Moskova Gidiş Dönüş’ oyunundayım.”

Türk tiyatro ve sinemasının usta oyuncusu Zihni Göktay: Grundıg teybi gibi ezberim vardı

Sene 1978

KOMŞU KIZIYLA AŞK

“Eşim Sevinç, komşumun kızıydı. Memurdu. 1978’de evlendik. 46 yıl evli kaldık. Geçen sene kaybettim… Aşkta üç şey önemlidir: Sevgi saygı, sadakat. Evlilikte de üç şey önemlidir; sabır, sabır, ya sabır…”

#Zihni Göktay#Atla Gel Şaban#Cennet Mahallesi

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları
Yeşilçam Filmi" width="500" height="281" data-src="https://www.youtube.com/embed/CVzO8sR_Puc?feature=oembed" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen>

Tutulan oyun, sinemaya da taşındı ve yönetmen Hulki Saner tarafından arşive eklenen kültler arasına dahil edildi. Cüneyt Arkın ve Sevda Ferdağ’ın rol aldığı filmde Cafer Sabbah’ın evli olmasına rağmen başka bir kadına duyduğu aşk ve bu sırada içine girdiği karışık durumlardan kurtulmak için çabalamasını anlatır.

9. Muammer Karaca’dan Nejat Uygur’a ve Zihni Göktay’a

Muammer Karaca’nın ardından oyunun kahramanı Cafer’i oynayan büyük isim Nejat Uygur oldu. Uygur’dan sonra ise Zihni Göktay Cafer’e hayat veren tiyatrocu oldu.

1914 kuruluşlu Darülbedayi’nin 100. yılı nedeniyle 2014-2015 sezonunda yeniden sahnelenmeye başlanan oyunda, 50. sanat yılını kutlayan Zihni Göktay’a göre oyunun aslı müzikal değil. Oyun, esasında serin, düğüm ve sonuç bölümlerinden oluşan ve müzikal niteliği olmayan bir oyun. Günümüzde sahnelenen ve yer bulmak istediğinizde oldukça zorlanacağınızın kesin olduğu bu oyun 3 saatten biraz fazla süren bir müzikal.

Hayatınızın en güzel deneyimlerinden birini elde etmek için sadece 3 saate ihtiyacınız var.

İyi seyirler dileriz.

Kaynak: 1234567

İBB Şehir Tiyatroları, usta oyuncu Zihni Göktay'ın maaşını 7 aydır ödemiyor

Usta oyuncu Zihni Göktay, 7 aydır İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları tarafından maaşının ödenmediğini belirterek, "Benim ve 16 arkadaşımın, parasını versinler. Biz Kıbrıs'ta rulet çevirmek için istemiyoruz bu parayı. Biz, BİM'e, A101'e, Şok'a, Migros'a gidiyoruz. Istakoz bacağı, yengeç, karides yediğimiz yok. Hamsi ucuzken hamsi, palamut ucuzken palamut yeriz. 83 milyon kişinin tiyatrodan ve televizyondan tanıdığı bildiği ben, bunu hak etmedim. Lüküs Hayat oynadım ama lüks hayat yaşamadım." dedi.

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) dolayısıyla evinden, telefonla AA muhabirine görüş veren Göktay, 1973'te Vasfi Rıza Zobu ve Muhsin Ertuğrul tarafından şehir tiyatroları kadrosuna alındığını aktararak, "O günden beri ben bu tiyatroda canımı dişime taktım, rapor almadım. Çok oyunda oynadım, çok kez koltukları tıklım tıklım doldurdum. Bu övünmek gibi bir şey değil. Ben megaloman da narsist de değilim." diye konuştu.

Sanatçı Göktay, Şehir Tiyatrolarındaki görevi süresince 16 genel sanat yönetmeni ve 15 belediye başkanı değiştiğinin altını çizerek, şu bilgileri verdi:

"1 Ocak 2011'de yaş haddinden emekli oldum. O sırada genel sanat yönetmenimiz Ayşenil Şamlıoğlu hanımefendi, 'Ağabey seni bırakmıyoruz. Lüküs Hayat devam ediyor tıklım tıklım. Senin elin ayağın tutuyor. Niye emekli oluyorsun. Biz seni, konuk sanatçı statüsünden devam ettireceğiz.' dedi. Konuk sanatçı statüsünden ben devam ettim. Aralık 2012'de koroner baypas ve mide olmak üzere iki ağır ameliyat geçirdim. 8-9 ay kadar nekahet devresi oldu ve tiyatrodan uzak kaldım."

Ağustos 2014’te Erhan Yazıcıoğlu'nun genel sanat yönetmeni olduğunu belirten usta oyuncu, "Erhan Yazıcıoğlu, beni aradı ve 'Ağabey sana ihtiyacımız var. Karavanı kapatıp kalkıp geliyorsun. Şehir Tiyatrolarının 100. yılı münasebetiyle Cibali Karakolunu oynayacaksın.' dedi. Cibali Karakoluna zaafım olduğunu ve ne kadar oynamak istediğimi biliyor. Benim rüyamdır, bir o bir de Lüküs Hayat. Bana '28 sene Lüküs Hayat'ı oynadın, gel Cibali Karakolu'na da başlıyoruz.' dedi. 2014'ten geçtiğimiz mart ayına kadar Cibali Karakolu'nu oynadım. Açık hava, turneler tıklım tıklım doluydu." değerlendirmesini yaptı.

Zihni Göktay, daha sonra genel sanat yönetmeni olan Süheyl Uygur'un talebiyle, ilk kez 1916'da sahnelenen Hisse-i Şayia oyununu izleyiciyle buluşturduklarını ve pandemi yasaklarının başladığı döneme kadar oynadıklarını dile getirdi.

"Elimde sözleşme var"

Konuk sanatçı statüsünde, Şehir Tiyatrolarında farklı oyunlarda rol alan 16 arkadaşıyla birlikte çalıştıklarının altını çizen Göktay, şöyle konuştu:

"İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini, 'Her şey çok güzel olacak' sloganlarıyla ve 800 bin küsur oy farkla, benim de oy verdiğim Ekrem İmamoğlu kazandı. Derken kültür daire başkanı, genel sekreterler falan değişti ama oyunlarımızı oynuyoruz. Bu arada elimde sözleşme var, 6 Mart 2020'de Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı hanımefendi ve Şehir Tiyatroları Müdürü Ceyhun Ünlü imzalı. Hisse-i Şayia ve Cibali Karakolu oyunlarında oynamak üzere, hizmet alımı sözleşmesi. 150 iş günü çalışılacaktır, şeklinde hukuki bir sürü madde var. Atla deve değil. Bir maaş veriliyor ama biz bunun vergisini de veriyoruz. Defter açtırdık, muhasebeci tuttuk."

Usta sanatçı Göktay, en son ocak ve şubat maaşlarının ödendiğinin altını çizerek, "Ondan sonra oyun oynamıyoruz diye paramızı vermediler. Halbuki elimizde altı aylık sözleşme var. Ben kendimi buna göre ayarlamışım. O sırada bir diziyi kabul etmedim, ek maaşımla geçindiğim için. Ben ihtiras sahibi biri değilim. Hırs içinde bulunup onları almadım. 'Nasılsın, ne yapıyorsun? Biz size şimdilik, pandemi dolayısıyla maaş vermiyoruz.' diyen olmadı. Pandemi dolayısıyla bile olsa, 'Nasılsın, bir ihtiyacın var mı?' diyen katiyen olmadı." ifadelerini kullandı.

Maaşı ödenmezken Mehmet Ergen ile söyleşiye katıldı

İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen ile televizyonda yayınlanmak üzere bir saatlik bir tiyatro sohbeti yaptığını, ayrıca 2002'de oynadığı 'Pembe Konağın Gelinleri' adlı oyunun Şehir Tiyatrosunun YouTube kanalında yayınlandığına işaret eden Göktay, irtibatı kesmeden, tiyatroya faydalı olmaya çalıştığına vurgu yaptı.

Göktay, eşinin hasta olduğunu ve tedavi gördüğünü sözlerine ekleyerek, emekli maaşıyla ihtiyaçlarını yetiştiremediğini, ek iş almadığını söyleyerek, şunları aktardı:

" 'Vereceğiz' ya da 'vermeyeceğiz, başınızın çaresine bakın.' diye bir şey söyleyin. Ayıptır. Ekrem İmamoğlu, seçim propagandasında, 'Ben kimsenin hakkını yemedim. Kimseye de hakkımı yedirmem.' dedi. Dişli çocukmuş. Kazandı. Helali hoş olsun. İş bilenin, kılıç kuşananın. Ben de şimdi diyorum ki Türk tiyatrosuna 57 sene hizmet verdim. Dişimle salatalık soydum ve alnımın teriyle paramı kazandım. Ne Asmalı Mescit'te, ne meyhanelerde, ne at yarışlarında, ne okey oyunlarında geçirmedim. Namusumla, rapor almadan bu tiyatroda hizmet verdim. İki çocuğumu da alnımın teriyle, nüfuzumu kullanmadan yetiştirdim."

"Lüküs Hayat oynadım ama lüks hayat yaşamadım"

İBB Başkanı İmamoğlu'nun bu durumdan haberi olmadığı tahmininde bulunan Göktay, şöyle devam etti:

"Kraldan çok kralcılar var. Efendi bir çocuk. Oyumu da verdim. Ama bir ayyuka çıksın iş, o zaman, 'Oynamıyorlar. Biz onlara oynamadıkları için para vermedik.' derler. O iş öyle değil. Öğretmenlerin maaşı kesildi mi? Böyle şey olmaz. 'Bunlar çalışmadılar.' diyor olabilirler. Ama öyle bir çalışmışım ki... Siyatik hastasıydım, ambulans bekliyordu kapıda, rapor vereceklerdi ben istemedim. 'İstemem.' dedim. Lüküs Hayat seyretmeye, Kağıthane Sahnesi'ne 600 kişi gelmiş. 1991 yılının ocak ayında annemi gömdüm. Salon tıklım tıklım doluydu. Sahneye çıktım oynadım, sonra kulise çıktım ağladım. Acımı içime gömdüm. Ben bu tiyatroya bu kadar güzellik, yaptım, helali hoş olsun tiyatroma. Ama ahde vefa vardır. Biz, teşekkür ve 'Allah razı olsun.' nidalarıyla büyüdük. Onun için ben bunu affetmiyorum. Bana hakkımı teslim etsinler. Pandemi biter oyun oynarım ben yine, çağırırlar veya çağırmazlar. İki oyunum da tıklım tıklım gidiyor."

Kırgın olduğunu anlatan Göktay, sözlerini, "Zülfiyare dokunmadan söylemeye çalıştım. Benim ve 16 arkadaşımın, parasını versinler. Biz Kıbrıs'ta rulet çevirmek için istemiyoruz bu parayı. Biz, BİM'e, A101'e, Şok'a, Migros'a gidiyoruz. Evimizin ihtiyaçları için emekli maaşı yetmiyor. Ben araba da kullanmıyorum. Gaz, elektrik, aidat, su... Normal bir ailenin ihtiyaçları. Istakoz bacağı, yengeç, karides yediğimiz yok. Hamsi ucuzken hamsi yeriz, palamut ucuzken palamut yeriz. Ağlamıyorum. Allah'ıma, rabbime bin şükür. Hamd olsun. Bizden kötü durumda olanlar da vardır ama ben 83 milyon kişinin tiyatrodan ve televizyondan tanıdığı bildiği ben bunu hak etmedim. Lüküs Hayat oynadım ama lüks hayat yaşamadım." diye tamamladı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Sosyal

Cibali Karakolu

Oyunun Künyesi:

Yazanlar: Henri Keroul, Albert Barre

Çevirenler: Muammer Karaca, Refik Kordağ

Yöneten: Nedret Denizhan

Oyuncular: Begüm Yazıcıoğlu, Berrin Koper, Cem Uras, Deniz Yeşil Mavi, Derya Kurtuluş Oktar, Doğan Altınel, Ertan Kılıç, Eylül Soğukçay, Hülya Arslan, İbrahim Ulutaş, Murat Bavli, Murat Derya Kılıç, Müge Çiçek Türkoğlu, Naci Taşdöğen, Şehnaz Bölen Taftali, Tarık Şerbetçioğlu, Tuğçe Açıkgöz, Zihni Göktay

Süre: 185 dakika / 2 perde

Fragman:  https://www.youtube.com/watch?v=sbKP7xEyas0


 

 

 

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Merhabalar.

Blogumda kısa bir süredir sizlere film önerilerinde bulunuyordum ama bugün bir tiyatro oyunu önerisinde bulunacağım. Hiç kuşku yok bu sezon izlediğim oyunlar arasında birçok unutamadığım oyun vardı. İşte o oyunlarından biri bugün sizlere bahsedeceğim ve başrolünde usta oyuncu Zihni Göktay’ın yer aldığı ”Cibali Karakolu” adlı oyun. Yazıldığı sürenin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen zamanının çok ötesinde yer alan oyun genel yapısı ile politik taşlama tarzında bir oyun. Bir zamanlar usta tiyatrocu Nejat Uygur’un da sahnelediği bu oyunu Şehir Tiyatroları’nda izlemek için oldukça sabırsızlanıyordum. Biletleri satışa çıktığı dakikada en ön sıradan bilet alma şansına eriştiğim oyunu izledikten sonra neden bunca süredir izlemediğime yakındım açıkçası. Kesinlikle her tiyatroseverin hayatı boyunca en az bir kere izlemesi gerektiğine inandığım oyunu sözü fazla uzatmadan anlatmak ve yorumlamak istiyorum.

Bu yazımda sizlere İstanbul Şehir Tiyatrosu oyunlarından biri olan ve 16 Aralık 2017 tarihinde Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde izlediğim ”Cibali Karakolu” oyunu hakkında bilgi vereceğim. Anlatacağım oyun ”Henri Keroul” ve, ”Albert Barre” tarafından yazılmış, çevirisi ve uyarlaması ise ”Muammer Karaca” ile ”Refik Kordağ” tarafından yapılmıştır. Oyun, ”Nedret Denizhan” tarafından yönetilmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın, 100. yıl heyecanını yaşadığı 2014-2015 sezonunda oynanmaya başlanan oyun, prömiyerini Ekim 2014’te Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde yaparak seyircisi ile ilk defa buluşmuştur.

Hali hazırda varlığını koruyan pek çok gerçeğe ışık tutarak geçmişten günümüzü yansıtan eleştirel bir ayna olmayı başaran oyunda öğrenilmiş kadın erkek ilişkileri başta olmak üzere, paranın ilişkilerdeki etkisi, çeşitli kurumlardaki eksikliklerin neden olduğu yetersizlik, toplumsal ve politik yaşama dair eleştiriler anlatılmaktadır.

Oyundan önce baktığım yorumlarda oyunun çok iyi olduğunu okumuştum ve bu da beklentimi yükseltmişti. Beklentimi fazlasıyla karşılayan bir oyun oldu ve gerçekten hayran kaldım. Zihni Göktay gibi bir ustayı ilk sıradan izlemek benim için gerçekten çok büyük bir onurdu. Zihni hocanın oyunculuğuna tek bir şey diyemedim ve oyunun sonunda da ayakta alkışladım zaten. Oyunda anlatılan topluma ait kokuşmuşluklar gerçekten çok usta bir şekilde seyirciye aktarılıyor oyunda. Şu ana kadar izlemiş olduğum onca Şehir Tiyatroları oyununda hiç bu kadar mesaj bombardımanı veren bir oyun izlememiştim. Oyun, Şehir Tiyatroları’nın şu anki durumunu düşündüğümüzde gerçekleri olduğu gibi söyleyen ve eleştiren az sayıdaki oyundan biri sanırım. Umarım başına bir şey gelmez ve uzun yıllar izler herkes. Oyun metninin zamana ayak uydurarak güncel göndermeler barındırması da dikkatleri çeken bir başka noktaydı. Zihni Göktay’ın yer aldığı sahneler oldukça güzel ilerlerken onun olmadığı sahnelerde sanki biraz tökezliyor gibi. Bu da Zihni Göktay’ın oyunda ne denli bir ağırlığı olduğunu çok iyi kanıtlıyor. Hala oyuna gitmemiş olanlara naçizane tavsiyem bir an evvel gidip bu heyecanı yaşamalarıdır.

Oyun için verdiğim puan 10 üzerinden 9

Hepinize sevgi, barış ve sanat dolu günler diliyorum.


 

 

 

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Cibali Karakolu

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

Zihni Göktay'dan 'Cibali Karakolu' yorumu: Kıskançlıktan deliriyorlar, ne baskı var, ne de sansür

Şehir Tiyatroları'nda “fahişe” tartışmasıyla gündeme gelen “Cibali Karakolu” oyununun başrol oyuncusu Zihni Göktay, “Yukarıdan ne bu oyunu kaldırın, ne de şunu söylemeyin de, bunu söyleyin şeklinde bir baskı gelmedi. Sahne kalkınca ağızlara sakız oldu tabi. Kendi oyunları 4-5 sıra doluyor diye kıskançlıktan geberiyor millet. Dışarıdan tiyatroyu yıpratmak için yapıyorlar bunu. Erhan’ı da kıskanıyorlar. Eğer bir sansür olsaydı benim Lüküs Hayat’ta söylediklerimi kaldırırlardı” dedi.

Nedim Saban’ın Cibali Karakolu’nda sansür tartışmasının fitilini ateşlemesinin ardından dün İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu iddiaları Radikal’e yanıtlamıştı. Bugün de söz sırası Cibali Karakolu’nun başrol oyuncusu Zihni Göktay’da.

Radikal’den Ümit Buget’in “Kıskançlıktan deliriyorlar” başlığıyla yayımlanan (23 Aralık 2014) söyleşisi şöyle:

Kıskançlıktan deliriyorlar

Birkaç gün önce Zihni Göktay’la ilk sohbet ettiğimizde henüz Cibali Karakolu fırtınası başlamamıştı. Nedim Saban’ın açıklamalarıyla başlayan sansür iddialarının yankısı hâlâ devam ediyor. Konunun muhataplarından biri olan duayen sanatçı Zihni Göktay’a göre eleştirilerin alamet-i farikası kıskançlık.

28 sene Lüküs Hayat oynadıktan sonra iki ağır ameliyatla tiyatrodan bir süre uzak kalan ve bu sene Cibali Karakolu’yla tiyatrodaki 50. Yılını kutlayan Göktay’la, bir pencere camından harikalar yarattığı Ulan İstanbul’u, Yeşilçam anılarını ve 8 Ekim’de prömiyer yapan oyunların geçen haftaki galasından sonra yaşanan o tartışmaları konuştuk.

İşte fahişe rolüne sansür iddialarının diğer meselelerin bir adım önüne çıktığı o röportaj.

Bir pencere camından harikalar yaratıyorsunuz Ulan İstanbul’da. Servet karakteri ve diziyle ilgili sizin hissiyatınız nasıl?

Doğru cast doğru yönetmen ve doğru kanal olması çok önemli. Doğru bir günde meslekten olan insanlarla çekildiği zaman dizi tutuyor. Bizim ekipte tesadüfen gelmiş, mesleğin dışından biri hiç yok. Hepsi konservatuar mezunu tiyatrocu arkadaşlar. Bir haftada yetiştirebilmek için iki ekip birden çalışıyoruz. İki yönetmenimiz de fevkalade genç pırlanta gibi çocuklar. Dizinin en yaşlısı da benim zaten. Dizideki tüm genç meslektaşların yetenekleriyle iftihar ediyorum. Kamera arkasında da çok güzel bir ilişkimiz, sohbetimiz var. Benim anekdotlarımı, anılarımı can kulağıyla dinliyorlar. Hepsi çok memnunlar ben de onlardan çok memnunum.

Oyuncu ölmeden filmi hastanede bağladılar

Tosun Paşa’daki rüya kadroda siz de vardınız. O günlere dönüp baktığınızda ne düşünüyorsunuz? Tosun Paşa’dan ya da o dönem filmlerinden unutamadığınız bir anı var mı?

Tosun Paşa 35 mm ile çekildi. Kartal Tibet’in de ilk rejisiydi. Güreş yarışları, yumurta yarışları, çuval yarışları vardı. 27 iş günü çalıştık. Ne kadar prova yapsak da yapsak bir kere de çekilemiyordu tabi. 35’lik film de karaborsaydı o dönem, çok pahalıydı. Bir kere de olmayınca Kartal Abi çok sinirleniyordu çünkü o da Ertem Eğilmez’e hesap veriyordu. Aytaç Öztuna’nın babası Akil Öztuna vardı. Adile Naşit’in eşini oynuyordu. Kemerburgaz’ın çölünde deveden düştü, iç kanama geçirip öldü. Akil Öztuna ölmeden önce ilk yardım hastanesinde hasta yatağında bağladılar filmi. Aman bir boşluk olmasın, montajda bir şey olmasın diye.

Sıradan bir hayat yapımcıların işine gelmiyor!

Dizilerde tecrübeli oyuncalara teklif edilen rakamlarla ilgili zaman zaman haberlere konu oluyor. Bununla ilgili bir dönem sizin de şikâyetiniz olmuştu. Bu durumum biraz değişti mi? Tecrübeye hak ettiği değer veriliyor mu?

Değişen bir şey yok. Eski tas eski hamam. Sansasyonel hayat sürenlerin fiyatı her zaman daha pahalı oluyor, bu bir gerçek. Ben ne Kanyon’da ne İstinye Park’tayım. Mütevazı bir hayat tarzım var. Aristokrat ve sosyetik mekânlarda değilim. Ya evimdeyim ya tiyatromdayım. Ya provadayım ya çekimdeyim. 38 senedir süren mutlu bir evliğim var. Bunlar yapımcıların pek işlerine gelmiyor. İlla bir şeyler olacak ki fiyatınız yüksek olacak. Ben bundan şikâyetçi de değilim, alıştım artık. Şu da var ki genç sanatçılar haklarını bizden daha iyi savunuyorlar. Ambalajlarını sıkı tutuyorlar ve bizden daha iyi pazarlık yapıyorlar. Biz tevazu içindeyiz, fazla tevazu yaptığın zaman da inanıyorlar, gerçek zannediyorlar.

Kıskançlıktan deliriyorlar

Cibali Karakolu’ndan fahişe sahnesinin çıkartılması son günlerin en çok konuşulanlarından biri oldu! Burada olan şey sansür mü?

Oyun iki buçuk saati geçmeye başladı. Üç dekor vardı. Dekorlar değişiyor, millet toplanamıyor, on beş dakikalık antrakt yirmi dakika oluyordu. Bazı lüzumsuz sahneler de vardı. Biz sezona yetişebilmek adına çalışmalara alelacele başladığımız için oyunu çok kısa zamanda çıkardık. 15 gün daha prova yapabilseydik bu polemiklerin hiçbiri yaşanmayacaktı. Netice itibariyle oyunu toparlamak için iki bölümü birleştirdik ve fazla sahneleri attık. Nedret Demirhan ve ErhanYazıcıoğlu bu sahneleri ayıklayınca Betül Hanım'ın rolü de ortadan kalkmış oldu. Yoksa yukarıdan ne bu oyunu kaldırın ne de şunu söylemeyin de bunu söyleyin şeklinde bir baskı gelmedi. O sahne de kalkınca da ağızlara sakız oldu tabi. Kendi oyunları 4-5 sıra doluyor diye kıskançlıktan geberiyor millet. Dışarıdan tiyatroyu yıpratmak için yapıyorlar bunu. Erhan’ı da kıskanıyorlar. Eğer bir sansür olsaydı benim Lüküs Hayat’ta söylediklerimi kaldırırlardı. Orada ben dünyanın eleştirisini yapıyordum, yine aynı hükümet vardı ve hiçbir şey olmadı.

Yandaş bir vatandaş durumumdan vazife çıkardı!

Hürriyet’ten Ezgi Atabilen’e verdiğiniz röportajda ‘İlla hükümet mi soyacak!’ sözünün metinden çıkartılmasıyla ilgili açıklamanız bu konuyla ilişkilendirerek konuşuldu. Bu meseleyle onun bir bağlantısı var mı?

Onu Erhan söyledi bana zaten, benim haberim yoktu. ‘Beyaz Masa’ya şikâyet etmişler, ‘hükümet soygunculukla suçlanıyor’ diye. O laf Muammer Bey'in teksinde vardı. Doğaçlama, tulûat falan değil orijinal metinde var. Hükümet yanlısı, yandaş bir vatandaş durumdan vazife çıkarıp Beyaz Masa’ya gitmiş. Erhan onun cevabını vermiş ama ‘Neme lazım, fincancı katırlarını ürkütmeyelim, kimsenin ağzına sakız vermeyelim’ dedi. Bu hadiselerden çok önce oldu bu. Bu tartışmalarla hiçbir ilgisi yok! Biz de ‘Aman seyircimiz rencide olmasın’ diye, tedbiren o espriyi çıkarttık. Ne Gezi’yle ne 17 Aralık'la ne de 25 Aralık’la ilgisi olmayan 1951 yılında yazılmış bir metin. 

• Gününde ve saatinde kullanılmayan biletler geçersiz olup, bilet bedeli ve hizmet bedeli iadesi ve/ veya değişiklik yapılması mümkün değildir. Gün ve saatinde kullanılmayan biletlerin iadesi için Biletinial’dan talepte bulunulamaz.

• Biletinizi mücbir sebep ya da etkinliğin iptali haricinde herhangi bir sebeple kullanılamayacak iseniz, en geç etkinlik saatinden 48 saat önceye kadar, Biletinial ile irtibata geçebilirsiniz.

• Organizasyon sahibi kurum ve/veya kuruluşlar konser verilecek alanlarda ve/veya konser salonlarında oturum düzeni ve planında uygun gördüğü durumlarda yer değişikliği yapma hakkına sahiptir.

• Kullanıcı Biletinial üzerinden satın almış olduğu biletler için etkinlik için geçerli olan yaş sınırı kurallarına uyduğunu kabul eder. Yaş sınırları için satın alınan biletin etkinlik mekanında kimlik ibrazı zorunlu olacaktır.

• Etkinliğe ait indirimli bilet tanımı olması ve indirimli bilet seçeneği ile bilet satın alınması durumunda Kullanıcı bu indirimli bilete tabi olduğu kabul ve tahaahüt eder. İndirimli biletler için satın alınan biletin etkinlik mekanında kimlik ibrazı zorunlu olacaktır.

• Etkinlik saatine geç kalınması durumunda Biletinial kullanıcının etkinlik mekanına alınması konusunda hiçbir şekilde sorumlu değildir.

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede