Karıncalanma şeklinde de seyredebilen bu his, batıcı ve yanıcı ağrılar ile rahatsızlık hissi uyandıran uyuşma, vücudun kontrol merkezi olan beyinde gerçekleştiği taktirde vücudun sol ya da sağ taraflarında uyuşma gerçekleşir. Ayak ve el bölgesinde oluşan uyuşmalar yanma ve ağrı hissi ile kendisini göstermektedir. Nöropatik olarak adlandırılan bu ağrının sebebi ise genellikle diyabet olarak bilinmektedir.
Uyuşma İçin Hangi Bölüme Gidilir?
El, kol, dil, dudak ve vücudun diğer bölgelerinde gerçekleşen herhangi bir uyuşma durumunda Nöroloj Polikliniklerine gidilmelidir.
El, Kol, Dil ve Dudak Uyuşmaları İçin Hangi Doktordan Randevu Alınmalıdır?
Vücutta gerçekleşen uyuşmalara nöroloji bilimi bakmaktadır. Tedavi eden kişiler ise Nörologlardır. Herhangi bir uyuşma olayında mutlaka Nöroloji doktorlarından randevu alınmalıdır.
Uyuşmanın Nedenleri
- Bel fıtığı, beyinde ve omuriliklerde mevcut olan tümörler
- Beyin enfeksiyonları
- Omurilik kanal daralmaları
- Beyin kanaması ve damar tıkanıklıkları
- Diyabet (şeker hastalığı)
- Kanser metastazları
- Bacak kırılmaları
- Huzursuz bacak sendromları
- Vitamin eksiklikleri
- Dolaşım bozuklukları
- Psikolojik Nedenler
- Sürekli olarak aynı pozisyonda kalmaktan dolayı gerçekleşen ağrı semptonları
- Migren ve romatizmal hastalıklar
Uyuşma Çeşitleri Nelerdir?
Kol Uyuşması: Sol ve sağ kolların uyuşma nedenleri birbirlerinden farklı olabilmektedir. Sol kol uyuşması genelde kalbi ve kalbe giden damarlar içinde gerçekleşen bozukluklarla ilgilidir. Fiziksel bir etken olmadan gerçekleşen uyuşmalar genellikle nörolojik bir durumdur.
Ayak Uyuşması: Sinirlerde meydana gelen hasarlar ile ya da dolaşım sisteminde meydana gelen bozukluklar sebebiyle gerçekleşir.
Ellerde Uyuşma: Genellikle kol ve ellerde yaşanan uyuşmalar sinirlerin hasar görmeleri neticesinde oluşmaktadır. Karpal tünel sendromu adı verilen bir hastalık sebebi ile meydana gelir.
Bacak Uyuşması: Kan akış hızının zayıflaması, beslenme düzensizliği, sigara kullanımı vb. nedenlerle meydana gelmektedir.
Beyin Uyuşması: Aşırı stres altında kalmak, sinir, öfke ve kaygılı durumlarda meydana gelebilmektedir. Fiziksel ve de psikolojik nedenlerle meydana gelebilmektedir.
Yüz Uyuşması: Temel sebebi sol ya da sağa tarafa doğru düzenli olarak yatılmasıdır. Bu pozisyon kan dolaşımını yavaşlatacağı için uyuşmalara sebep olmaktadır.
Dil hastalıkları için hangi bölüme gidilir konusuna geçmeden önce kısaca bazı bilgiler verelim. Dil fonksiyonları açısından incelendiğinde günlük hayatta çok önemli görevler üstlenmektedir. Ağız tabanına bağlı olan bir takım kaslardan oluşur. Sağlıklı bir dil pembe renkli ve nemli yapıdadır.
Yiyeceklerin tadılması, yutulması, konuşmanın gerçekleşmesi başta olmak üzere birçok fonksiyonu olan dilin üst tarafında papillaları bulunur.
Birçok faktöre bağlı olarak dilde problemler ortaya çıkabilir. Dil hastalıklarına bağlı şikayetler genellikle şunlardır:
Sıklık karşımıza çıkan dil hastalıkları ise şunlardır:
Dil hastalıklarının tedavi edilebilmesi veya tedavi süresinin kısaltılabilmesi için mutlaka bir sağlık profesyonelinden destek almalısınız. Dilde ortaya çıkan belirtilere bağlı olarak yönlendirilmeniz gereken bölüm değişkenlik gösterebilir.
Benim önerim ilk etapta aile hekiminize gitmenizdir. Aile hekiminiz dilinizi inceleyecek, tıbbi öykünüzü sorgulayacak ve genel bir fizik muayene yapacaktır. Elde ettiği bulgular ışığında sizi dahili branşlardan birine yönlendirecektir. Aile hekimine muayene olmaksızın internette yazan bilgiler ışığında kulak burun boğaz hekimine giderseniz hem kendinize hem de hekiminize zaman kaybı yaşatabilirsiniz.
Dil hastalıklarına hangi bölüm bakar konusunu bitirmiş bulunuyoruz. Merak ettiklerinizi ve eklemek istediklerinizi konu altındaki yorum bölümüne yazabilirsiniz. Cevap vermekten mutluluk duyacağım.
İçindekiler
Özellikle 3 yaş sonrasındaki dönemde hastadan “l, r, s, t, z” gibi dilin ön bölgesinin aktif kullanıldığı seslerin çıkarılmasında zorluk yaşar. Dil altı bağına hangi bölüm bakar? Dil altı bağı tedavi ve takibini çocuk cerrahları yapmaktadır.
Dil Frenulumu nedir?
Dil bağı (frenulum lingua) dil ile ağız tabanı arasındaki bağın kısa ya da kalın olmasıdır. Bu durum dil hareketlerinin kısıtlanmasına yol açabilir. Dil hareketlerinin kısıtlanması çocuğun konuşmasını ve beslenmesini etkileyebilir.
Dil bağı ameliyatı (lingual frenektomi) ya da hipertrofik lingual frenulum plastiği, dil bağının kesilerek dilin yeniden serbestleştirilmesi ameliyatıdır. Ufak bebeklerde genellikle lokal anestezi altında yapılabilmektedir.
Dil bağı için hangi doktora gitmeliyiz?
Dil Bağı, Dil Altı Bağı İçin Hangi Doktora Gidilir? Kulak Burun Boğaz doktoruna gidilir.
Konuşmaya başlayan çocuklarda belli harf ve kelimeleri söyleyememek sık rastlanan sorunların başında geliyor. 3 yaşından sonra “L, R, D, S, T, Z” harflerini söylemekte zorlanan ve yutma sıkıntısı yaşayan çocukların sorunu halk arasında dil bağı olarak bilinen ankiloglossi hastalığından kaynaklanabiliyor.
Dil altı bağı konuşmaya engel mi?
Dil bağı olan çocuklarda özellikle dilin yukarı kalkma hareketini gerektiren “r” sesinde sorun görülür. Ayrıca dil bağı, dilin ön bölgesinin kullanılmasını gerektiren “l”, “ç” ve “t” gibi sesleri de etkileyebilir. Yalnız dil bağı gecikmiş konuşmaya ya da çocuğun hiç konuşmamasına neden olmaz.
Frenilum Linguale plastiği nedir?
7 aylık bebek neden dil çıkarır?
Gebelik ve Sağlık’ın haberine göre; bebekler dünyaya geldikleri andan itibaren emme içgüdüleri ile doğarlar bu nedenle bebekler uyurken ya da uyanıkken dilini çıkarmasının nedenlerinden biri emme isteğinden kaynaklanmaktadır. Başka uzvunu kullanamayan bebek tek bildiği refleks emmeyi kullanarak hareket etmeye çalışır.
Sindirim sisteminin en önemli parçalarından birisi olan ağız, besinlerin tüketiminde oldukça büyük öneme sahiptir. Ağza alınan lokmaların yeterinde çiğnenmeden yutulması durumunda sindirim sistemi rahatsızlıkları baş gösteriyor.
Ağız İçi Yaraları Neden Olur?
Ağız içi yaraları birçok etkene bağlı olarak gelişebilir. Dış etkenlerden gelen virüslerin etkisi ile meydana geldiği gibi sindirim sisteminin ana organları olan mide ve bağırsaklardaki sorunlardan da belirti olarak kendisini gösterebiliyor. Ağız içi yaraların ortaya çıkmasında bir başka etkende ağız ve diş sağlığına yeterince önem verilmemesidir.
Ağız İçi Yaraları İçin Hangi Bölüme Gidilir?
Ağız içinde meydana gelen yaraların öncelikle neden kaynaklandığının tespit edilmesi gerekiyor. Böyle bir şikayet ile karşılaşan kişilerin öncelikle dahiliye uzmanına görünmesi öneriliyor. Dahiliye uzmanı hasta için gerekli tetkik ve tahlilleri yaparak ilgili bölümlere sevk işlemlerini yapıyor. Yapılan tahlil ve tetkiklerde ağız içinde meydana gelen yaralar sindirim sistemine bağlı olarak gelişmiş ise gastroentroloji bölümüne başvurmak gerekiyor.
Gastroentroloji uzmanı tarafından yapılan çeşitli tetkikler neticesinde ağız içinde yaralara neden olan şikayetin teşhis edilmesi sağlanıyor. Uygun tedavi yöntemleri ile bu şikayetin giderilmesinde etkin rol oynanıyor.
Ağızda Uçuk, Aft, Siğil İçin Hangi Doktordan Randevu Alınmalıdır?
Ağız içinde yaralar meydana geldiği gibi ağız çevresinde de siğil ve uçuk gibi şikayetler baş gösterebiliyor. Ağız çevresinde görülen ve kişileri oldukça rahatsız eden siğil ve uçuk şikayetlerinde dahiliye ya da cildiye uzmanına başvurulması gerekiyor. Uçuk ve siğillerden alınacak numuneler neticesinde buna neden olan etkenin ne olduğu tespit edilerek tedavi yöntemleri uygulanıyor ve bu şikayetlerin sona ermesi sağlanıyor.
Ağız içinde yaygın bir şekilde görülen sorunlardan birisi de aft adı verilen pamukçuk şeklinde çıkan yaralardır. Aft, ağız ve diş sağlığına dikkat edilmediği için gelişebildiği gibi aynı zamanda sindirim sistemine bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Aft şikayetlerinin neticesinde dahiliye ya da gastroentroloji uzmanına başvurulabiliyor. Basit bir tedavi yöntemi ile aft şikayetlerinden kurtulmak mümkündür.
Ağız İçi Yaralarından Korunma Yöntemleri Nelerdir?
Ağız içi oldukça hassas bir bölgedir. En ufak bir enfeksiyon ile çeşitli semptomların görülmesi olasıdır. Bu nedenle ağız içi yaralara neden olan etkenlerin neler olduğunun bilinmesinin yanı sıra bunlara karşı alınacak önlemler konusunda bilinçli olmak gerekiyor. Ağız ve diş sağlığından kaynaklanan sorunlar için diş bakımlarının düzenli bir şekilde yapılması gerekiyor. Sindirim sistemine bağlı gelişen sorunlarda da beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi gerekiyor.
Ağız Kokusu İçin Hangi Doktora Gidilir?
Ağız kokusu teşhisi için gidilmesi gereken bölüm Ağız ve Diş Sağlığıdır. Konusunda tecrübe sahibi Uzman Diş Hekimi bünyesinde gerekli teşhis gerçekleştirilir. Sonuç olarak diş ve dişetleri bu durumdan sorumlu ise gerekli tedavi yöntemleri ele alınır. Ancak farklı bir problem söz konusu olduğunda ilgili bölüme yönlendirme gerçekleştirilir.
Ağız Kokusuna Hangi Bölüm Bakar?
En özel hem de devlet hastaneleri üzerinden Ağız kokusuna Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü bakar. Genelde ağız kokusu olduğu zaman problem olarak diş ve dişetleri öne çıkar. Böylece teşhis üzerinden gerekli çözüm yöntemleri diş hekimleri kapsamında ele alınır. Başka bir problem yaşandığı zaman ise kulak burun boğaz bölümü üzerinden tedaviye devam edilir.
Ağız Kokusu İçin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Ağız kokusu yaşandığı zaman Uzman Diş Hekimi bünyesinde gerekli tedavi yöntemleri ele alınır. Özellikle ilk olarak florürlü diş macunu bu konuda en önemli çözüm yöntemlerinden biridir. Aynı zamanda diş aralarında kalan yemekleri temizlemek için diş ipi kullanımı ön plana çıkar.
Doktor kontrolünde bazen ilaç ve benzeri tedavi yöntemleri önemlidir. Özellikle de antibakteriyel ağız gargaraları, doktor kontrolü olarak kullanılır. Eğer farklı bir sebebi var ise o vakit diğer bölümler üzerinden ilgili çözüm yöntemleri buna bağlı şekilde ele alınır.
Dil, konuşma, yemek içme, yutkunma, tat alma gibi çeşitli işlevleri olan kaslardan oluşmuş bir organdır. Dilde ağrı, şişme, tat alamama, uyuşma, karıncalanma, uzama, kısalma, kuruma, renk değişimi dilde sıkça meydana gelebilen sağlık sorunlarıdır.
Dil hastalıkları neden olur?
En sık karşılaşılan dil hastalıkları
Tatla ilgili olanlar
Dilin tamamında veya bir bölümünde tat kaybı. Ekşi, tuzlu, acı veya tatlı yiyeceklerin lezzetini duyamama.
Hareket güçlüğü
Ağız içinde dili hareket ederken zorlanma.
Boyutla ilgili olanlar
Dil boyutu çeşitli nedenlerden kısalabilir, uzayabilir hatta şişebilir.
Dil rengi ile ilgili olanlar
Dilin rengin siyah, beyaz, uçuk pembe, kahverengi, veya yamalı bir hale gelebilir.
Dilde ağrı
Dilin bir kısmında yahut tamamında ağrı veya yanma görülebilir.
Dil dokusu ile ilgili olanlar
Dil dokusunda tüylenme, kabarma, vb belirtiler ortaya çıkabilir.
Dil hastalıkları nasıl geçer, dil hastalıkları için hangi doktora gidilir?
Dil hastalıkları için Kulak Burun Boğaz doktoruna veya Dahiliye(İç hastalıkları) doktoruna gidebilirsiniz. Hastalığın nedenine göre doktorunuz gerekli tedaviyi uygulayacaktır.
Dil Hastalıkları Ve Tedavi Yolları İçin Tıklayınız
Dil Yanmasına Ne İyi Gelir, Dil Yanması Neden Olup Nasıl Geçer? Tıklayınız
Dilde Siyah Nokta Nedenleri Ve Tedavisi Tıklayınız
Sağlık
Hastalıklar
Dil Hastalıklarına Hangi Bölüm/Doktor Bakar?
Vücutta en önemli duyu organlarından biri dildir. Bu organda çeşitli hastalıklar oluşabilir. Dil, genellikle kendini yenileyen bir organ olduğu için tedavi gerektirmeden hastalıklar iyileşebilir. Ancak bazı durumlarda tıbbi tedavi gerekebilir. Özellikle konuşma sorunları, kan gelmesi, çiğnemede zorluk gibi semptomlar mutlaka kontrol ettirilmelidir. Dil hastalıkları beslenme şekli, ağız bakımı gibi pek çok nedenden kaynaklanabilir. Aynı zamanda psikolojik sorunlarda sadece dilde değil, tüm vücutta sorunlara yol açar. Pek dil hastalıklarına hangi bölüm/doktor bakar? İşte detaylar...
Dil, ağız içinde bulunan kaslardan yapılmış bir organdır. Dilde problemlerin çoğunun ortak belirtilerinden biri ağrı oluşumudur. Aynı zamanda burada oluşan hastalıklar kişide yemek yerken tat alma sorunlarına da sebep olabilir. Vücudun bir herhangi bir bölgesinde oluşan problemler dilde de belirti gösterebilir. Bu nedenle dilde oluşan anormallikler teşhis ve tedavi ettirilmelidir. Dil hastalıkları hakkında merak edilenleri sizler için derledik...
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Sozcu.com.tr
Yayınlanma: 08:03 - 04 Nisan 2019 Güncellenme:
Diş sağlığı, dişlerinizle sınırlı değildir. Ağız içinde ve çevresinde yaralar veya tahrişler gelişebilir. Neyse ki, bu yaralar genellikle bir iki hafta içinde kendi başlarına iyileşir. Şimdi, ağız yaraları nedir? Ağız yaralarına hangi bölüm bakar? Bilinmesi gereken tüm detayları haberimizde bulabilirsiniz…
AĞIZ YARALARI NEDİR?
Ağız yaraları (ülserleri), dil, diş eti, yanak, damak gibi hassas bölgelerde meydana gelir. Bu yaralar kırmızı renkli veya ortası beyaz küçük lekeleki olabilir. Kanayabilir veya enfekte olabilirler. Bazı kemoterapi tedavilerinden 1 ila 2 hafta sonra ortaya çıkabilirler. Ayrıca, baş ve boyun bölgesine yapılan radyasyon tedavileri, enfeksiyon, dehidrasyon, zayıf ağız bakımı, oksijen tedavisi, alkol veya tütün kullanımı, yeterli vitamin alamaması veya protein bulunmamasından da kaynaklanabilir. İyileşme 2 ila 4 hafta sürebilir. Ağız yaraları çok ağrılı olabilir ve dehidratasyona, beslenme yetersizliği ve kilo kaybına neden olabilir .
AĞIZ YARALARININ NEDENLERİ
– Tekrarlayan aftöz stomatit (kanser yaraları)
– Viral enfeksiyonlar (özellikle herpes simpleks ve herpes zoster)
– Diğer enfeksiyonlar (mantar veya bakteri kaynaklı)
– Gevşek bir ortodontik telin, sığmayan bir takma dişin veya kırık bir diş veya dolgunun keskin bir kenarının tahrişi.
– Bir hastalık veya rahatsızlığın belirtisi.
– Tütün kullanımı
– İlaçlar (özellikle kemoterapi ilaçları) ve radyasyon tedavisi
– Sistemik bozukluklar
AĞIZ YARALARINA HANGİ BÖLÜM BAKAR?
Ağız yaraları için hastanelerin dermatoloji bölümlerine başvurulması gerekir. Deri ve zührevi hastalıklar ya da cildiye olarak da geçer.
İlginizi ÇekebilirAğız kuruluğu neden olur?İlginizi ÇekebilirAğız kokusuna ne iyi gelir?beyazkanser
Ağız içinde gelişen yaralar toplumda sık görülen sağlık sorunları arasındadır. Özellikle ağız hijyenine dikkat edilmemesi ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları sonucunda ağız içindeki dokularda yara oluşumu kolaylaşır. Bunun yanı sıra, vücutta görülen bazı rahatsızlıkların seyrinde ağız içindeki dokularda iltihaplanma ve yaralanmalar gelişebilir. Ağız yaralarının sık geliştiği dokulardan biri de dildir.
Ağız içindeki yapıların büyük çoğunluğu mukoza adı verilen özel bir epitel dokuyla kaplıdır. Bu anlamda, ağız tabanı, yanakların iç kısmı, diş etleri, bademcikler, damak ve dil; mukoza ile örtülü durumdadır. Mukoza dokusunun bütünlüğünde bozulmaya yol açan her türlü sağlık sorunu yara ve ülser gelişimi ile sonuçlanabilir. Ağız içinde gelişen bu yara ve ülserlere genel olarak aft adı verilir.
Dil mukozasında tahriş ve hasarlanmaya yol açabilen rahatsızlıkların seyrinde dil yaraları ortaya çıkabilir. Bu durumun yanı sıra, dilde bulunan çeşitli anatomik yapılarda görülen rahatsızlıklar da dil yarası gelişimine neden olabilir. Dilde bulunan tat almadan sorumlu tomurcukların iltihaplanması ve dil çevresinde yer alan tükürük bezlerine ilişkin hastalıklar bu duruma örnek verilebilir.
Mevcut klinik yaklaşımda, dilde görülen aftların hangi mekanizmalara bağlı olarak geliştiği tam anlamıyla bilinmemektedir. Bununla birlikte, yapılan çalışmalar doğrultusunda, dilde yara gelişimini tetiklediği düşünülen bazı risk faktörlerinden söz etmek mümkündür. Bu faktörler şu şekilde özetlenebilir:
• Hastaların genetik özelliklerine bağlı olarak ağız içinde yara gelişimine yatkınlık
• Özellikle ağız içi dokuların hasar almasına yol açan ve ağız hijyenine dikkat edilmemesinden kaynaklanan mikroorganizmaların çoğalması durumu
• Isırık, yabancı cisim varlığı, ağız içi protezler veya sert gıdalara bağlı fiziksel travmalar gibi ağız içi yaralanmayla sonuçlanan durumlar
• Ağız bölgesinde mukozanın bütünlüğünü önemli ölçüde bozan radyoterapi veya kemoterapi gibi tedavi yöntemlerinin uygulanması
• Günlük beslenmede ağız sağlığı için gerekli olan B12 vitamini, folik asit, demir gibi bazı vitamin ve minerallerin yeteri oranda alınmaması
• Yoğun stres ve kaygı bozukluğu
• Bağışıklık sisteminin normal işlevlerini gerçekleştiremediği AIDS gibi bazı immünolojik hastalıklar
• Yüksek ateşe neden olan bazı enfeksiyon hastalıkları
• Crohn hastalığı gibi sindirim sisteminin genelinde iltihaplanmayla seyreden inflamatuar hastalıklar
• Pemfigus vulgaris gibi cilt ve mukozada döküntü ile sonuçlanan bazı dermatolojik hastalıklar
• Dil üzerinde gelişen kanser dokularında hücrelerin hızla nekroza uğraması ve iltihaplanması
Bu faktörlerin yanında, kişinin ağız hijyeni için kullandığı ürünlerde değişikliğe gitmesi durumunda da çeşitli kimyasalların etkisiyle ağız içi ve dilde yaralanma görülebilir.
Tüm bu risk faktörlerinin etkisiyle mukoza bütünlüğünün bozulması sonucu, dokularda iltihabi reaksiyonlar gelişmeye başlar ve hasara bağlı olarak epitel dokunun altında yer alan bağ dokusu açığa çıkar. Bu duruma ülserasyon adı verilir. Ülserleşen aftlar ciddi ağrı şikayetine neden olabilir.
Dil yaraları; ağız içinde gelişen aftöz lezyonlarda olduğu gibi benzer klinik şikayetlerle kendini gösterebilir. Aftöz yaralar genellikle dilin ön ve yan bölgeleri, tat tomurcukları veya dilin ağız tabanı ile komşu alt kısımlarında ortaya çıkar. Bu yaralar genellikle çapı 10 mm’den küçük, beyaz-sarı renkli zeminde, çevresi kızarık ve ödemli, yuvarlak şekilli lezyonlar şeklinde görülür. Bu bakımdan dil yarasının ortaya çıkması sonucu sıklıkla görülen belirtiler şu şekildedir:
• Lezyonların ağrılı olması ve ağız içindeki dokuların hareketiyle ağrının artması
• Yemek yemede zorlanma veya yemek yerken ciddi ağrı hissetme
• Sıcak veya soğuk besinler tüketilirken ağrı veya rahatsızlık hissi
• Mide bulantısı ve kusma
• Uyku düzeninde bozulma, uykuya dalmada güçlük
• Dil hareketlerinde kısıtlılık
Dilde gelişen aftöz yaralar yaklaşık birkaç hafta içinde kendiliğinden iyileşebilir. Aftöz yaralar yıl içinde birkaç kez ağız içinde farklı dokularda tekrarlayabilir. Bununla birlikte, altta yatan nedene bağlı olarak gelişen dil yaraları boyut olarak büyüyebilir ve yol açtığı belirtiler şiddetlenebilir. Bu bakımdan, geçmeyen dil yaralarında uzman bir doktor tarafından değerlendirme yapılması oldukça önemlidir.
Dil yarası; uzman bir doktor tarafından hastadan alınan ayrıntılı hastalık öyküsü ve yapılan detaylı fizik muayene ışığında değerlendirilir. Gerekli görülen durumlarda ek tanı yöntemlerine de başvurulabilir. Aynı zamanda, şüpheli olarak değerlendirilen lezyonlardan ağız içi biyopsi alınarak patolojik inceleme yapılabilir. Tüm bu incelemelerden elde edilen veriler ışığında altta yatan hastalığın tanısı konur.
Dil yaraları; sıklıkla aftöz lezyonlar şeklinde ortaya çıktığından, altta yatan ciddi bir hastalık bulgusu olmadığı durumlarda, ağız içindeki diğer aft yaralarına yönelik yaklaşıma başvurularak tedavi sağlanır. Bununla birlikte, detaylı incelemeler sonucunda farklı hastalıkların varlığının tespit edildiği durumlarda başka tedavi yöntemleri gündeme gelebilir.
Dil yaraları çeşitli hastalık etkenlerine bağlı olarak ortaya çıkabildiğinden, tedavi öncesinde altta yatan nedenin doğru teşhis edilmesi kritik önem taşır. Bu doğrultuda, altta yatan nedene bağlı olarak dil yarası tedavisinde aşağıdaki yöntemlere başvurulabilir:
• Basit aftöz yaralarının görüldüğü vakalarda, hastaya belirtilerin hafifletilmesi veya ortadan kaldırılmasına yönelik yaşam tarzında birtakım değişiklikler yapması ve lezyonun takip edilmesi önerilir. Aftlar birkaç gün içinde kendiliğinden geçme eğiliminde olduğundan, ek tedaviye gerek duyulmaz.
• Özellikle sık aft gelişimi olan hastalarda, dil yarası için risk faktörü oluşturan noktalarda hastanın bazı önlemler alması tavsiye edilebilir. Bu anlamda, düzenli ve doğru teknikle, günde en az 2 kez diş fırçalama alışkanlığının kazanılması çok önemlidir.
• Ağız hijyeninin sağlanmasına yönelik günlük diş ipi kullanılması ve ağız bakım suları ile gargara yapılması yararlıdır. Bunun için aynı zamanda, antiseptik gargara solüsyonları da kullanılabilir.
• Yeterli ve dengeli beslenmeyle birlikte, yeteri kadar alınmayan vitamin ve minerallerin de dışarıdan takviye edilmesi yaraların giderilmesinde etkili olabilir.
• Hastanın ağız yapısına uygun olmayan ağız içi protezlerin kullanıldığı durumlarda diş hekimine başvurulması ve farklı tedavi yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir.
• Aftöz yaralarda tahrişe yol açabilecek baharatlı, gazlı, asitli, parçacıklı ve tuzlu yiyecek ve içecekler tüketilmemelidir.
• Sigara ve alkol tüketimine son verilmelidir.
• Yoğun stres ve kaygı bozukluğu dil yarasına neden olabileceğinden, stresle etkin şekilde mücadele edilmeli; gerekli görüldüğü takdirde, psikolojik yardım alınmalıdır.
• Ciddi ağrı ve rahatsızlık hissine neden olan dil yaralarında ilaç tedavisi uygulanabilir. Bu kapsamda, klorheksidin ve tetrasiklin içerikli ağız yıkama solüsyonları, topikal uygulanan anti-inflamatuar ilaçlar ve ağrı kesiciler hastaya verilebilir. Daha ciddi sağlık sorunlarına bağlı dil yaralarında ise bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçlar tedaviye dahil edilebilir.
• Kanser gibi hastalıklarda cerrahi tedavi yöntemleri gündeme gelebilir. Bu durumda, dilde gelişen yara ve bu yarayla ilişkili bölgeler ameliyatla alınır.
gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede