Hatme hacegan

Hatme Hacegan

hatme hacegan

beş letafie ve nefsHazırlayan: Bekir Abdullah 07 Şubat 2012
Bismillâhirrâhmânirrahîm
Her hayrın ve şerrin yegane yaratıcısı kendisinden başka İlah olmayan Allahu Tealadır. O’nun eşi ve benzeri ve dengi yoktur. Herkese kuvvet ve hayat veren O’dur.  


HATME DUÂSI: (Menzil Sufileri İçin)

N O T :
HATME DUASININ ARAPÇA HARFLERLE ORJİNAL OKUNUŞU
İÇİN TIKLAYINIZ: 

1-2. Shf Arapça Harfli Hatme
3-4.shf Arapça Harfli Hatme
5-6. shf Arapça Harfli Hatme
7-8. shf Arapça Harfli Hatme
9-10 shf-ArapçaHarfli Hatme Duası
11-12. shf Arapça Harfli Hatme Duası
13-14. shf Arapça Harfli Hatme
15-16. Shf Arapça Harfli Hatme Duası
17-18. Shf Arapça Harfli Hatme Duası

Letâifler.
Bir kudsî-hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur :
اَلاَإِنَّ فىِ الْجَسَدِ قَلْباً وَفىِ الْقَلبِ فُؤاَداً وَفىِ الْفُؤاَدِ سِرّاً
وَ فىِ السِّرِّ خَفِيّاً وَ فِى الْخَفِىّ اَخْفىَ وَ اَنا فِى الْاَخْفَى
(Kaynak: Hadis-i Kudsi El-ithafatüs-Seniyye fi’l-Ehadisi’l-Kudsiyye)
“Dikkat ediniz, cesette bir kalb vardır. Kalbin içinde de bir fuad vardır. Fuadda dahi sır vardır. Sırda da hafi vardır. Hafide dahi ahfa var.. İşte benim nurum, o ahfadadır.”
***
LETAİFLER:
Kalp makamı: Sol memenin dört parmak altında olup nûru kırmızıdır.
Ruh makamı: Sağ memenin dört parmak altında olup; nûru kehribar sarısıdır.
Sır makamı: Sol memenin dört parmak üstünde olup; nûru beyazdır.
Hafî makamı:Sağ memenin dört parmak üstünde olup; nûru zümrüt yeşilidir.
Ahfa makamı: Göğsün ortasının biraz üstündedir olup; nûru siyahtır.
Nefs-i Nâtıka makamı: İki kaş ortasında olup nûru mavidir. Nefs-i Nâtıka, insanın aslı demektir.
(Mektûbât-İmâm-ı Rabbânî 3.Cilt 62.Mktb)

SUFİYE NE LAZIM?
Nakşibendi silsilesinin büyük mürşidlerinden İkinci binin Mücedidi İmamı Rabbani Hazretlerinden öğütler:
1)- Salike iki şey lazımdır. Muhabbeti şeyh ve zikr-i daim.
(Mektubatı İ.Rabbani 4. cilt, 198. mektup. 198)
2)- Salike lazım olan, alçak gönüllülüğü devam ettirmek, kalbi hüzünlü olmak, kendini alçaltıp yalvarış, iltica, ibadetlerini yapmaya çalışmak, kalbini masivadan temizlemeğe uğraşmak, ahval ve mevacide güvenmemek olmalıdır.
(1. cilt, 171. mektub)
3)- Sufi kendini uyuz köpekten üstün görürse, sâdâtların kemalinden mahrum kalır.
(1. Cilt, 202. Mektub)

4)- Sâlik biçaredir, çünkü sufli aleme tutulmuştur.
Ulvi alemle münasebeti yoktur. Her iki taraflı bir tavassut ediciye muhtaçtır ki, salik o aracı münasebetiyle ne kadar çok olursa, mürşidin kalbinden o kadar çok feyz alır.
(4. cilt, 78. mektub)
5)- Sufinin gayreti yüksek olmalıdır.
Ötelerin ötesi olanı istemelidir. Böyle bir himmetin oluşması, mürşidinin teveccühüne bağlıdır. Mürşidin himmet ve teveccühü, müridin ihlas ve muhabbeti kadardır.
(1. cilt, 285. mektup)
6)- Sufiye her nereden bir feyz gelse, Allah’tan mürşidi vesilesiyle geldiğini bilmelidir.
(6. cilt, 42. mektup)
7)- Sufiye bir sıkıntı ve zulmet geldiğinde, onun ilacı Allah’a sığınma, yalvarma ve şikesteliktir(kırıklıktır). (1.cilt, 218 mektup)
8)- Sufiye gelen haller, bilgiler maksattan değildir. Tarikatın maksatı, rıza makamında hasıl olan ihlası ele geçirmek içindir. (1.cilt, 36. mektup)


NOT: TASAVVUF HAKKINDA GENİŞ BİLGİ İÇİN LİNKİ TIKLA:

www.islamdergisi.com/genel/tasavvuf-nedir

HATME DUASININ LATİN HARFLERLE YAZILIŞI:


Elhamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Elhamdu lillâhi hakka hamdihî ve senâihî vessalâtu vesselâmu alâ hayri halkıhî Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.

Allahumme belliğ ve evsil misle sevâbi hâzihil-hatmeti’ş -şerîfeti’l-mubâreketi, ba’del- kabûli minnâ bi’l fadli ve’l keremi, hediyeten minnâ vâsileten ilâ ravdati menbai-s’sıdkı ve’ssefâ eşrafil verâ, hazreti Seyyidinâ Muhammedini’l Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem ve ilâ rûhi)).

*Küllin min âlihî ve evlâdihî ve ezvâcihî eshâbihî ve etbâihî ve zürriyâtihî ve muhâcirihî ve ensârih (Rıdvânullâhi Teâlâ aleyhim ecmain ve ilâ rûhî).

*Küllin min sâdâti silsileti’t tarîkati’l-âliyyeti’n-Nakşibendiyyeti, ve’l-Kâdiriyyeti, ve Sühreverdiyyeti, ve’l-Çeştiyyeti, ve’l-Kübreviyye (Kaddesallahu Esrârahum Ecmaîn ve ilâ rûhi)

*Şeyhinâ ve melâzinâ ve kıdvetinâ ve imâminâ ve imâm’i-tarîkati zi’l-feydi’l-cârî ve’n-nûri’s-sârî, eş-şeyh behâi’l-hakkı ve’l-hakîkati ve’d-dîn hazreti eş-şeyh Muhammedini’l-Üveysiyyi’l-Buharî, el-mağrûfi bi-Şâh-ı Nakşibend (Kaddesallahu sırrahu ve ilâ rûhi).

*Menbai’l-meârifi ve’l-kemâli seyyidi’s-sâdâti es-seyid Emir Külâl (k.s.a.).

*El mukbili aleyke ve limâ sivâke’n-nâsî, Eş-Şeyh Muhammed Bâbâ’s-Semmâsî (k.s.a.).

*El vâlihî fî muhabbeti mevlâhu’l-ğaniyyi, El-ma’rûfi bi hazreti Azîzân Hâce Aliyyi’r-Râmîtenî (k.s.a.).

*El mu’ridi anil murâdi’d-dünyeviyyi ve’l-uhreviyyi hazreti Eş-şeyh Mahmûdini’l İncîr Fağnevî (k.s.a.).

*El Mutessellihi anil hicâbi’l-beşeriyyi, hazreti Eş-şeyh Ârifi’r-Rivegerî (k.s.a.).

*Kutbi’l-evliyâi ve burhâni’l-esfiyâi kâmii’l-bid’ati muhyi’s-sünneti, şeyhi’l-meşâyihi, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh Abdulhâlık’l-Gucdüvânî (k.s.a.)

*Kutbi’l-hakkânî el-ğavsi’s-samedânî Eş-şeyh Ahmedü’l-Fârûkî es-Serhendî el-ma’rûfi bi’l-İmâmi’r-Rabbânî el-Müceddidi elfi’s-sânî (k.s.a.).

*Kutbi dâireti’l-irşâdî ğavsi’s-sakaleyni ale’s-sâdâdi es-sâiri fillâhi er-râki’s-sâcidi zi’l-cenâheyni Diyâüddîn, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh Hâlid (k.s.a.).

*Menbai’l-hılmi ve nûri’z-zelâm, el-hâdi beyne’l-aşâiri ve’l-akvâmi sirâciddînillezî zahera min halefi seyyidi’l-enâm Mevlânâ Hazreti Es-seyyîd Abdullah (k.s.a.).

*Şeyhine’l-ğayrullezî bihî netebâha’l-vekûri kutbi’l-irşâdi ve’l-medâri, Şihâbiddîn, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh, es-Seyyid Tâhâ (k.s.a.).

*Sultâni’l-küberâi’l-mütekaddimîne kıdveti’l-küberâi’l-müteahhirîne ğavsi’l-âmmeti ve’l-hâifîn kutbi’l-eimmeti ve’s-sâlikîne muğîsi’l-musteğisîne mûnisi’l-ğurabâi ve’l-âşikîn, Şeyhine’l-Kâmili’l-Mükemmili’l-üveysiyyî, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh es-Seyyid Sibğatullâhi’l-Arvâsî (k.s.a.).

*Sultâni’l-ârifîn, kutbi’l-aktâbi’l vâsılîn, el müteşerrifi bi’l fenâi’l-mutlak, mürabbi’s-sâlikîne ilâ rabbihim ale’l vechi’l-ehak, nâsiri’ş-şeriati’l-ğarrâi, Kâmiı’l-bid’atid-darrâi müceddidi âsâri’s-selefi vettâbiîne ve mumehhidi bünyâni Tarîkati’l-Halefi ve’l-lâhikîne el-mutasarrifi Ale’l-itlâkı’l-lezî Lem yüra lehû nezîrun ba’det tefehhusifi’l-âfâki Kâtiın nisbeti ani’l-mubtedit-TÂĞÎ Mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-Mükemmili, Hazreti Eş-şeyh Abdurrahmâni’t Tâhî (k.s.a.).

*Şeyhi’ş-Şerîati ve şehbâzi’t-tarîkati ve burhâni’l-hakîkati, el-fânî Fillâhi ve’l-Bâkî Billâh, el-Mu’tasımi bi-Hablillâh, şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili, mevlânâ hazreti eş-Şeyh Fethullâh (k.s.a.).

*Câmii kemâlâti’l-evliyâi’l-evvelîne ve mecmei’l-âdâbi ve füyûdâti’l âhirîn, umdeti’l-İslâmi ve müslimîn, umûdi’l-meşâyihı bi-ecmeıhim ve’s-sâlikîn, dav’i’s-semâvâti vel aradîn, sirâci’l-milleti ve’d-dîn, kehfi’d-duafâi ve’l-mesâkîn, kutbi’l-eimmeti ves’salikîn, Sultâni’l-âşikîn, şeyhine’l-Kâmili’l-mükemmili mevlânâ hazreti eş-Şeyh Muhammed Diyâuddîn (k.s.a.).

*Vârisi makâmâti’l-evliyâi ve’l-ârifîn, imâmi’l-mü’minîn, umdeti’l-âbidîne ve’s-sâlikîn, muzhiri’ş-şeriâti’l-ğarrâi muhyi’t-tarîkati’n-Nakşibendiyyeti’l-beydâi el-mutesellihi ani’l-hıcâbi’l-insiyyi el-hâzini li’s-sırri’l ma’neviyyi, Mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili, hazreti eş-Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s.a.).

*Sultâni’l-câzibîn, nûri hidâyeti’l-vâsılîn, kutbi’l-ferdi li’l-âlemîn, nâşiri’l-mesleki’l-Ahmediyyeti fer’i’ş-şecerati’l- Muhammediyye, pîri’t-tarîkati’n-Nakşibendiyye, sâhibi’s-seciyyeti’l-mahmûdiyye, es-sâkî min hıyâdi’l-bahâiyye, nâsibi’l-a’lâmi’d-diniyye, muhyi âsâri kübbâri’s-selefi ve’t-tâbiîn, matlai’l-himemi bi’l-yakîn, menheci’s-seâdeti li’l -musaddıkîne mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’l-Bilvânisî hazreti Eş-şeyh Seyyid Abdulhâkîm El Hüseyni (k.s.a.).

*Sultân’il müslimîne ve’l-müstecirîne ve tâci’l-mensûrîne ve muhibbi’l-mahbûbîn, ve müşâri’l-müsteşerîn, ve irşâdi’l -mürşidin, ve sırri’s-sâdıkîne bi-hidâyeti Rabbi’l-âlemîn, el-fâtihı künûze’l-ilmi ve’d-dîn, el-müstekırri bi’ş-şerîati’l -ğarrâi muhyi’t-tarîkat’n-Nakşibendiyyeti’l-beydâi, şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’l-Bilvânisî, Mevlânâ hazreti eş-Şeyh, es-Seyyîd Muhammed Râşidi’l-Hüseynî (k.s.a.).

*Mecmai âmâli’l-müslimîn, kutbi’l-fâizîn, sikati’l-müttekîn, vesileti’l-mütevekkilîn, sâhibi’s-sehâveti ve’l-kerâmeti li’l-âlemîn, kesîri’l-muhabbeti li’l-mütevâdiîn, sahibi’ş-şerîati ve tarîkati’n-Nakşibendiyye, Mevlâye ve şeyhî ve seyyidî ve senedî ve menbihî temessükî ve aleyhi i’timâdî ve bihî iftihârî ve minhu istimdâdî kurrati aynî şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’l-Bilvânisî, hazreti Eş-Şeyh, es-Seyyid Abdülbâkî el-Hüseynî (K.S.A)

*Küllin mine’s-sâdâti ve’l-hulefâi ve’l-mürîdîne ve’l-muhibbîne ve’l-mahbûbîne ve’l-mensûbîne ve’l-müntesibîne ilâ hâzihi’t-tarîkati’l-âliyeti ve sâiri’t-turuk.

*Allâhummec’al misle sevâbihâ mektûben fî sahîfeti a’mâli küllin, ver-fa’bihâ derecâti küllin, ve a’li bihâ fî a’lâ ılliyyîne menzileti küllin ve zidnâ bihâ muhabbeten ınde cenâbi küllin ve efid aleynâ min berakâti küllin, ve etmim lenâ sülûke hâzihi’t-tarîkati’l-aliyyeti, ve veffiknâ limerdâti şeyhinâ ve imtisâli evâmirihî ve’ctinâbi menâhîh.
*Allâhümme’rzukne’l-bekâ bike, ba’del fenâi fîke alâ kıdemi sâdâtine’s-sâlikîne fîhâ.

*Allâhümmeğfir lenâ hatâyânâ veclibnâ ilâ mehabbetike bi mehabbeti evliyâike, verzukne’t-tevfîka ve’l-istikâmete alâ dînike ve tâatike birahmetike yâ erhamerrâhimîn.(âmin ve’l-hamdü lillâhi Rabbil âlemîn).

HATME DUASI (Türkçe Meali):

Rahmân ve Rahîm Allâh’ın İsmiyle

     Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salât ve selâm mahlukların en hayırlısı Muhammed’e(Sallallahu aleyhi ve sellem) ve O’nun âline ve ashabına (arkadaşlarına) olsun.

 1- Ey Allah’ım (C.C.) bu mubarek hatme-i şerifi bizden kabul ettikten sonra, doğruluğun ve safanın (gönül temizliğinin) kaynağı Ravda-i   Mutahhara’da(Kabri Şerif’de) bulunan, vesilemiz, verâ (haramlar ve şüphelilerden sakınış) sahiplerinin en şereflisi efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya(S.A.V.) sevapların mislini bizden bir hediye olarak erdir ve ulaştır. O’nun âline(aile fertleri) ve eshabına, evlatlarına, zevcelerine, mü’minlere ve nesline, muhacir ve ensarın (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn.) ruhlarına ulaştır.

    2-(Ey Rabbimiz) yüce Nakşibendi Tarikatının silsilesindeki sadatların ve Kadiri, Sühreverdi, Çeştiye ve Kübreviye tarikatlarında ki sadatların da (Kaddesallahu esrarahum ilâ ervâh) Allah onların ruhlarının sırlarını kudsi kılsın.

 3-Şeyhimiz, melâzimiz(yaşadığı zamanda ki taliblerini kayıran), örnek edindiğimiz, imamımız, tarikatın imamı,   cari feyz ve sari nurun sahibi, ârif, hak ve hakikatları süsleyen, Hz. Şeyh Muhammed Buhari Üveysi Nakşibend’in (ruhuna ulaştır). (K.S.).

 4- Marifetlerin  kaynağı, Sadatların olgun seyyidi, Esseyyid Emir Külal ( hz. ruhuna erdir) (k.s.)

 5- Masivadan arınmış, insanları Hakka yönlendiren gönül eri Şeyh Muhammed Baba Semmasi ( Hz. ruhuna) (k.s.)

 6- Allah’ın dostu, Gani Mevlasının  muhabbetinde ma’rûf, Azizan hoca  Aliyyirrâmitenî (hz. ruhuna).(k.s.)

 7- Dünya ve ahret arzularından yüz çevirmiş,Mahmud İncirî Fağnevi(hz.ruhuna).(K.S.)

 8- Beşeri perdelerden sıyrılmış, şeyh Ârif Rivgerî (hz.ruhuna). (K.S.)

 9- Velilerin kutbu, esfiyanın delili, Bid’atin(dinde yenilik yapmak) tepesine darbe indiren, sünneti canlandıran, şeyhlerin şeyhi Abdulhâlık Gucdevanî( hz. ruhuna). (K.S.)

  10- Hakkani Kutup, Samedâni (İmamı Rabbani hz. lutfedilmiş ulvi bir makam) Gavs, Faruki(Hz. Ömer neslinden) şeyh olarak bilinen, Rabbâni İmamlık derecesine ermiş 2. binin Müceddidi (unutulan sünnetleri yeniden hayata geçirerek bid’atleri tepeleyen, Tarikatın şeriattan ayrı olmadığını, ancak onu hayata tatbik etmekten ibaret olduğunu izhar eden. ) Şeyh Ahmed Serhendî( hz. ruhuna) (K.S.).

İ Z A H A T :
Gavs-i Samedani demek Allahın Es-Samed ismi demek değildir. Allahu tealanın Es-Samed ismi şerifinin sırrına ermiş olan gavs(evliyaların )kutbu demektir.
Ahmak cahil ve selefiyeci sapkınlar Arapça bildiklerini iddia ediyorlar ama kelimenin zahiri manasına dahi vakıf değiller…

11- İrşad dairesinin kutbu, Allah’a doğruluk üzere sülûk edip, ruku ve secde eden insan ve cinlerin gavsı, zahir ve batın ilminin alimi, dinin ışığı, efendimiz, Şeyh Halid( hz. ruhuna) (k.s.)

12- Hilmin kaynağı, karanlıkların nûru, kavimlerin ve aşiretlerin arasını doğruluğa yönlendiren, seyyid ehalisinin halefinden zuhur eden, dinin feneri, efendimiz Seyyid Abdullah(hz. ruhuna) (k.s.)

13- Müntesiplerini kayıran şeyhimiz, O ki, nefisleri vakurla uyaran, irşad edenlerin kutbu medarı, dinin kayan yıldızı, Efendimiz Şeyh Esseyyid Tâhâ (hz. ruhuna). (k.s.)

14- Önde ilerleyen büyüklerin sultanı(zamanında ki), kendisinden sonra gelen büyüklerin örnek edindiği, (Allah’tan) korkanların genelinin gavsı, sülûk eden imamların kutbu, nefsi ile güreşenlerin ustası, garib âşıkların dostu, kamil ve mükemmil(olgulaştıran) üveysi şeyhimiz, efendimiz, Eşşeyh Esseyyid Sıbğatullahi Arvasi hazretlerinin(ruhuna (k.s)

15– Âriflerin sultanı, Hakk’a vasıl olan kutupların kutbu, tam fena ile şereflenen, Rabbine sülûk edenleri Hakka yönlendiren, parlak şeriati yaşamada yardımcı, zarar verici bid’atların tepesine darbe indiren, Büyük Selef ve Tabii’nin eserlerinin yenileyicisi(Yani; unutulan sünnetleri hayata geçiren), tarikat binasının esaslarını tanzim eden,  (manevi) boşluk üzere bulunanı keşfettikten sonra, ona afakta nazar edip tasarruf eden, azgın bid’atçilerden nisbeti kesen, efendimiz, olgun ve olgunlaştıran şeyhimiz, Eşşeyh Abdurrahmanı Tahi hz. nin (ruhuna). (k.s.)   

16- Şeriati öğretme ve yaşamada şeyh, tarikatın şehbazı, hakikatın bürhanı(delili), Sülûkta(Manevi ilerlemede) fena ve beka makamına eren, Allah’ın ipine(Kur’an’a) sarılan, kamil ve olgunlaştıran şeyhimiz, efendimiz Eşşeyh Fethullah hazretlerinin (ruhuna (k.s.)

17- Evvelki evliyaların kemâlatını taşıyan, sonrakilerin feyzlerini ve edeplerini toplayan, Müslümanların (kuvvet vesilesi) direği, şeyhlerin ve saliklerin toplamının direği, göklerin ve yerin ışık vesilesi, din ve milletin lambası, zayıfların ve miskinlerin sığınağı(yaşadığı zamanda onlara dini yaşamada yardım eden), sülûk eden saliklerin kutbu aşıkların sultanı kamil ve mükemmil şeyhimiz efendimiz, Eşşeyh Muhammed Diyauddin (haz.nin ruhuna) (k.s.)

18- Evliyaların ve Âriflerin makamlarının varisi, mü’minlerin imamı, abidlerin ve saliklerin dayanağı, parlak şeriati zahire çıkaran ve beyaz Nakşibendi Tarikatini canlandıran, beşeri perdelerden sıyrılan(ruhanileşen), mânevi sırların hazinesi, efendimiz, kamil ve  olgunlaştıran şeyhimiz, Eşşeyh Ahmedül- Haznevi hz.nin(ruhuna) (k.s.).   

19- Cezbe sahiplerinin sultanı, hidayete erenlerin nuru, alemlerin Ferdî kutbu, Ahmediye mesleğinin neşredicisi, Muhammedî ağacın dalı, Nakşibendi Tarikatinin piri, Mahmûdî karakterin sahibi, Bahaddin-i Buharî havuzundan su dağıtan, dinî bayrağı diken,  Selef büyüklerinin ve Tabiinin eserlerini canlandıran, seadet yolunu tasdik edenlere, himmet ederek yakîn(nûru)ile doğan, şeyhimiz, efendimiz, kâmil ve mükemmil(olgunlaştıran) Eşşeyh, Esseyyid Bilvanisli Abdulhakim Elhüseyni (hz. ruhuna (k.s.).

20- Müslümanların ve  müstecirin’in(Allah’a sığınmak isteyenlerin) sultanı, ve mensûrîn’in(Allah’tan yardım görenlerin) tâcı, sevenlerin seveni, istişare etmek isteyenlerin danışmanı, mürşidleri irşad eden, alemlerin Rabbinin hidayeti ile sadıkların sırrı, din ilmi hazinelerinin fatihi, Nakşibendi Tarikatını ve parlak şeriat ile istikrar bulmak isteyenleri canlandıran, Bilvanisli kâmil ve mükkemmil (olgunlaştıran) şeyhimiz, efendimiz Eşşeyh, Esseyyid Muhammed Râşid (hz.nin ruhuna)k.s.).

21- Müslümanların ümitlerini toparlayan, feyizlenenlerin kutbu, müttekîlerin (günahtan sakınanların) sözüne güvendiği, Allah’a güvenenlerin vesilesi, cömertlik sahibi ve alemlerin kerameti, tevazu sahiplerine muhabbeti çok olan, şeriatin ve Nakşibendi Tarikatinin sahipleneni, efendim, şeyhim, seyyidim ve senedim, ve kendisine tutunduğum, O’na itimat ettiğim, kendisiyle övündüğüm, kendisinden dua istediğim, gözümün aydınlığı, Bilvanisli kâmil ve mükemmil şeyhimiz, efendimiz, Eşşeyh, Esseyyid Abdulbâkî Elhüseynî, (ruhuna(k.s.). 

  22- Bu tarikatin ve diğer tarikatlerin bütün sadatlarının ve halifelerinin, müridlerinin, sevenlerinin, mensuplarının ve müntesiplerinin(bağlılarının), ( ruhlarına bu sevapları ulaştır ey Rabbimiz). 

  23- Allah’ım bu (hatmeden hasıl olan) sevapların bir mislini de amel defterlerimize yazılmasını kıl, onunla(hatme vesilesi ile) dercelerimizi yükselt. Onunla A’layi İlliyyin’ de ki menzile yücelt. Onunla katında muhabbetimizi arttır. Bereketlerinin hepsinden artırarak bize ulaştır. Bu yüce tarîkatte sülûkumüzü(manevi ilerlememizi) tamamla. Bizi hastalıktan hayra ulaştır. Şeyhimizin emirlerine uygun kıl. (emirlerine itaatkâr kıl) Yasaklarından çekindir.

      Allah’ım bizi fenadan  sonra Beka (makamı) ile rızıklandır. Bizi sadatlarımızın kendisinde sülûk ettikleri ayak üzere kıl.  Allah’ım günahlarımızı bağışla, bizi muhabbetine ve dostlarının muhabbetine cezb et. Bizi tevfikınla(yardımınla) ve istikametle rızıklandır. Dinin üzere taatinle(emrine uygun ) kıl. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn. 

HATME-İ HACEGÂNIN FAZİLETİ
1. Hatmeye 25 Estağfirullahçekerek başlamak:
Kur’an’ı Kerim’de geçen 25 peygambere tekabül ediyor. Onun için 25 Estağfirullah çekiyoruz.
2. Başlarken 7 Fatiha okumanın sebebi:
Fatiha anahtardır. Her bir Fatiha 7 kat semanın kapılarını bir bir açar. En son katta kabul dergâhı vardır. Orada yapılan amel zikir her bir kapıdan bir bir geçerek kabule mazhar olur.
3. Salavat-ı şerife başta 100 sonda 100 olmak üzere 200 adettir. Rasulullah Efendimiz (S.A….V.) buyuruyor ki: Bana günde 200 adet salavat-ı şerife getirene şefaatim vacip olur. Hatmeye giren herkes bu şefaate mazhar olur.
4. 1000 ihlas okumanın sebebi:
Bir ihlas okuma Kur’an’ın üçte birine, 2 ihlas üçte ikisine, 3 ihlas ise tamamına denktir. 1000 ihlas okumak da 333 hatim sevabı kazandırır.
5. İnşirah (Elemneşrah leke sadrak) suresini okumak:
Bir insan günah işlediğinde, şeytan-ı lain o insanın kalbine 79 düğüm atar. Her bir İnşirah suresi o düğümleri tek tek çözer. O gün şeytan lain hatme yapanın kalbine giremez, kalpler temizlenir.
6. Ya Baki Entel Baki demenin sebebi:
Allah dostları Bekabillah makamındadır. Sofilerin de o makama ulaşmaları için Allah (C.C.)’nün Baki ismini zikrettiriyorlar.
7. Sonunda okunan 7 Fatiha’nın sebebi:
7 kat siccine kilit olur, kilitler. Yani yerin dibinde yapılan ameller siccine gitmesin diye.
Gavsul Azam Seyyid Abdulhakim Hz. (k.s.) buyuruyor ki: “Rasulullah (SAV) bana dese ki sofilere hangi ameli tavsiye edersin? Ben de derim ki HATME-İ HACEGÂNI tavsiye ederim.”
Allah (c.c.) yapılan bütün amellerimizi kabul etsin. (Amin)

 

EK: 1

TASAVVUF MÜNKİRİ MEZHEPSİZLERİN CEVAP VEREMEDİKLERİ SORULAR:

1) Tasavvuf münkiri mezhepsizlere atfen soruyoruz;
Rasulullah’ın, Eshabın ve Müctehid alimlerin açıklamaları olmadan birbirine uymayan Kur’an meallerine rağmen ümmi bir Müslüman sırf mealden dinini nasıl öğrenebilir?

2) Madem Kur’an herkesin anlayacağı kadar açıksa, “Tâ Hâ”, “Yâ Sîn”, “Elif Lâm Mîm” ve diğer “HURÛFUL MUKATTAAların sırrını niçin açıklayamıyorsunuz?

3) 1400 küsur yıldır İslam alimleri hep yanıldı da, sizler mi doğruyu keşfettiniz? Sizler (hâşa) Kendinizi Onlardan Daha mı İyi Müslüman Olduğunuzu Sanıyorsunuz.?

4) Asırlardır Dört Hak Mezhepten kimse rahatsız olmadığı halde, bu hususta hiç bir anlaşmazlığın dahi vukuu bulmamasına karşın, SİZLER niçin hak mezheplerden rahatsız oluyorsunuz?

5) Allahu Teala Kuranda “zekatı dosdoğru veriniz” buyurmasına karşın altının, davarların, sığırların, devenin zekatını, tarladan çıkan mahsülün öşrünün yüzde kaç olacağını açıkça bildirmez. Zekat verirken bunların oranlarını neye göre belirliyorsunuz? Yoksa “Kuran’da oranlar belirtilmemiş” diye zekat vermiyor musunuz?

6) Allah Kuran’da “namazı dosdoğru kılınız” buyurmasına karşın “Namazın nasıl kılınacağı, kaç rekat olacağı Abdest, Namaz ve Oruç kelimeleri Kuran’da geçmiyor” diye namazı, abdesti ve orucu terk mi ediyorsunuz?

7) Cenaze namazı da Kuran’da açıkça geçmez. Yoksa “Cenaze Namazı Kuran’da geçmiyor” diye cenazelerinizi yıkamadan namazını kılmadan mı gömüyorsunuz?

 

8) Cenaze namazını kılıyorsanız onun kaç rekat olduğunu ve nasıl kılındığını Peygamberimizin sözlerini sünnetini kabul etmediğinize göre nereden buldunuz?

9) Cuma Namazının farz oluşu ayetle sabitken Kuran’da cuma namazının hangi saatte kılınacağı, farzının kaç rekat olduğu ve nasıl kılındığı belirtilmediği için cuma namazını kılmıyor musunuz?

10) Beş vakit namazın hangi vakitlerde kaçar rekat kılınacağı “Kuran’da belirtilmedi” deyip namaz kılmıyor musunuz yoksa?

11) Allahu Teala Buyurdu ki(mealen);
“Ey Peygamberim! Sana da Kur’ân’ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.”(Sure-i Nahl/ Âyet: 44) Madem Kuran herkesin anlayacağı kadar açık ise bu ayette Allahu Teala neden Rasülüne,
insanlara vahyedileni açıklayasın” diye buyurdu?

Yâ Rabbenâ, Kıyamet Günü en başta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz ve cümle sâdât-ı kirâm hazerâtının şefâatlarını nasip eyle…

EK 2:

HATME-i HACEGANIN SÜNNETTEN DELİLİ:

Hatm-i hâcegân nedir? Peygamberimiz ve hulefa-i raşidînden örneklendirir misiniz?
– Hatm-i hâcegân Nakşbendiyye tarikatında toplu zikre verilen addır. Hz. Peygamber ve hulefa-i raşidîn döneminde böyle bir uygulamanın olup olmadığını soruyorsunuz. Asr-ı saadette bizzat Hz. Peygamberin toplu zikir yaptırdığını gösteren rivayetler vardır. Ahmed b. Hanbel’in naklettiği bir olay şöyledir: “Şeddad b. Evs anlatıyor:
Hz. Peygamberle beraber bir evde idik. Bize sordu: “İçinizde garib; yani ehl-i kitaptan bir kimse var mı?” Biz: “Hayır” dedik. Sonra kapıyı kapatmamızı emretti ve şöyle dedi. “Ellerinizi kaldırın ve Lâ ilahe illallah deyin.” Ellerimizi kaldırdık ve la ilahe illallah dedik. Sonra Hz. Peygamber: “Allah’a hamdolsun. Ya Rabbi, sen beni bu kelime ile gönderdin, bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin. Sen vaadinden dönmezsin.” dedi. Sonra da şöyle buyurdu: “Sevinmez misiniz, Allah sizin hepinizi afvetti” (Müsned, IV, 124) Bu hadiste geçtiği gibi insanların tevhid kelimesi veya başka ilahî isimlerle zikretmek üzere bir araya gelmeleri sünnetteki uygulamaya uygundur. Allah Raslü’nün “İçinizde yabancı (garib) var mı?” buyurarak aralarında yapacakları işi yadırgayacak bir kimsenin bulunup bulunmadığını kontrol etmesi, Hatm-i hacegana ehl-i tarik olmayan yabancıların alınmamasının dayanağıdır. Toplu zikrin asr-ı saadetteki bir başka örneği Ebû Saîd el-Hudrî’den gelen bir rivayette anlatılmaktadır. Bu rivayete göre Allah Rasûlü birgün halka teşkil etmiş bulunan bir sahabe topluluğunun yanına vardı. Onlara niçin böyle oturduklarını sordu. Onlar da: “Kendilerine başta İslam olmak üzere pekçok nimetler veren Allah’ı zikretmek için bir araya geldiklerini” anlattılar. Peygamberimiz tekrar: “Siz gerçekten sadece Allah’ ı zikretmek için mi toplandınız?” diye ısrarla sorunca sahabîler: “Vallahi sadece bu maksadla bir araya geldik.” diye yemin ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Israrla sormam sizi itham ettiğim için değildi. Cebrail bana: “Allah’ın sizlerle meleklerine karşı iftihar ettiğini haber verince ben de sizin tam olarak ne ile meşgul olduğunuzu anlamak istedim.” (bk. Müslim, Zikir, hadis: 2701) buyurdu.

Düzenleyen: Bekir Abdullah (site sahibi)…

Nefy-i İsbat Zikri Hakkında Bilgi İçin Bağlantımız:
https://islamdergisi.com/genel/nefy-i-isbat-zikri/

Loading

1.002.300 - 68

Hacegân sofrası bir bambaşkadır. Bu sofrada neler yok ki. Ancak bu bildiğimiz sofralardan çok farklıdır. Farkı ‘Hacegân Başbuğ Evliyalarının’ bizatihi teşrif ettiği manevi sofra olmasıdır. Öyle ki bünyesinde 14 Fatiha, 100 salâvat, 75 İnşirah, 1000 İhlâs, bir hatmi şerif duası ve Kuran’dan bir surenin okunduğu manevi gıdaları barındırır da.

İşte onca saydığımız türlü türlü bu ruhu doyurucu içeriklerden sonra az çok merak etmişsinizdir elbet, bu menü nedir diye.  Elbette ki bu  ‘Hatme-i Hacegân’ menüsünden başkası değildir. İlginçtir bu menünün çatal kaşığı da taşlardan ibarettir. Yani taşlar vasıtasıyla ruhumuzu ancak doyurabiliyoruz. Zaten kâinatta yaratılmışlar içerisinden en çok zikreden de cemadattır (taştır), ikincisi ise malum nebatattır (bitkidir). Olur ya, bir mecliste taş bulunmazsa bitki türünden nohut, fasulye gibi şeylerle de hatme yapılmaya cevaz vardır.  Çünkü Evliyaullah'ın da belirttiği gibi, Allah’ı zikirde en çok sırasıyla: birinci derece cemadat (toprak, taş, cansız maddeler), ikinci derece nebatat (bitki âlemi), üçüncü derece hayvanat, dördüncü derecede ise insan gelir. Besbelli ki cansızlıktan canlılığa, yani basit yapıdan mükemmel yapıya doğru gidildikçe Allah’ı anma noktasında yaratılan her mahlûkun hem cinsine göre düşüş eğilimleri görülür. Şöyle ki; her gelişim veya her büyüme meyli meşguliyet demek olup, bu durum Allah’ı zikretmekten alıkoyabileceği anlamına gelir. Hiç kuşkusuz insanoğlunun meşguliyeti diğer yaratılan varlıklara göre çok daha ileri safhada olduğundan ister istemez dördüncü derecede zikreden bir konumda yer alır.  Her neyse birinci konumda taşla zikir yapılacağını anladıktan sonra ister istemez merakımız daha da derinleştikçe acaba bu söz konusu çok yönlü zengin yer sofrasını elden ele günümüze dek taşıyanlar kim diye baktığımızda, hiç kuşkusuz taşıyıcıların Hâcegân Başbuğ Evliyaları olduğunu pekâlâ görebiliyoruz. Her ne kadar Hâcegân yolunu günümüze taşıyan Hâcegân Başbuğ Evliyaları değişik isimler altında:

-Ebû Bekir-i Sıddîk (r.a)  ile Ebû Yezîd Tayfur bin İsâ Hz.leri (Bâyezîd-i Bistâmî) dönemi arasında ‘Sıddıkiyye’ veya ‘Bekriyye” ismiyle,
-Bâyezîd-i Bistâmî (k.s)’in Tayfûr lakabına nisbetle Bâyezîd-i Bistâmî (k.s) döneminden başlayıp Hâce Yusuf el-Hemedânî (k.s)’in halifelerinden Abdülhâlik-ı Gucdüvânî (k.s) dönemine gelen zaman diliminde   ‘Tayfûriyye’ ismiyle,  
-Abdülhalik-ı Gücdüvânî (k.s)’den Şah-ı Nakşibend Hz.lerine gelen dönemde ‘Hâcegâniyye’ ismiyle,  
-En son Bahâeddin Nakşibend (k.s)’in elinde ‘Nakşibendîyye’ ismiyle taşımış olsalar da, sonuçta yol aynı yol, bu yetmez mi?  Önemli olan gelinen noktada taşınan yolun özü itibariyle  (ameli yönden) hiçbir değişikliğe uğramaksızın bugünlere gelmiş olmasıdır, gerisi elbette ki teferruattır.  Nitekim Hatme-i Hacegân ameli bunlardan biri olup hem isim olarak hem de öz itibariyle hep aynı kalması bunun en bariz bir göstergesidir. Hâcegân yolunda icra edilen tüm amellerin öz itibariyle hep aynı kalması son derece gayet tabii bir durumdur. İlla bir değişiklik gerekiyorsa, bu kural değişikliği ancak teknik alanda işletilebilir,  asla ibadet ve ameller için bu kural işletilemez. Nitekim Şah-ı Nakşibend (k.s) ilerisinde böyle şeylerle karşılaşılmasın babından olsa gerek Hacegân yolunu aslına uygun olarak ismiyle müsemma bir bütün halde sistemleştirmiş bile.  Öyle ki Şah-ı Nakşibend (k.s); “Bu yolumuzdan yüz çeviren helak oldu”  derken aslında bu ifadeyle takip ettiği yolun Resul-i Ekrem (s.a.v) ve Ebû Bekir-i Sıddîk (r.a)’a dayanmasından kaynaklanan hassasiyeti dile getirmiştir.  Keza sistemleştirdiği yol hakkında o kadar hassastır ki; “Bayezîd-ı Bistâmî (k.s)’ın yolunun nihayeti,  benim yolumun bidayeti, Onun eline geçen en son marifet,  benim elime geçen ilk marifet değilse, bu tarikat Bahaüddin’in kalbine haram olsun” demekten kendini alamaz da.  Derken hassasiyet gösterdiği bu yolun meyvelerini toplar bile. Nasıl mı?  Şöyle ki Şah-ı Nakşibend (k.s),  Allah Resulünün beyan buyurduğu  “Ümmetim yağmur gibidir, evvelimi daha hayırlıdır, ahiri mi daha hayırlıdır bilinmez” hadis-i şerifinin mana ve ruhundan hareketle ilk işi Hakka ve hakikate en kestirmeden gidecek bir yol için Allah’a münacat etmek olacaktır. Ve münacat ettiğinde dileğinin kabul edildiğini müntesiplerine müjdeler de.  Bu arada aklımıza belki şu soruda takılabilir, müjdelenen bu yolun özüne dokunmamak hususunda hassas olan bir tek Şah-ı Nakşibend Hz.leri mi olmuş, elbette ki bu hassasiyete tüm Nakşibendî Sadatları da iştirak etmiştir. Hele birileri sistemle oynamaya kalkışmaya bir dursun,  yaşanılan dönemde Sadatlardan her kim posta oturmuşsa derhal duruma müdahale edip böyle bir girişime asla geçit vermedikleri görülmüştür. İşte Sadatların bid’atlara karşı bu denli hassas ve duyarlı oluşlarından dolayıdır ki, Şah-ı Nakşibend (k.s) elinde sistemleşen bu yolun dün olduğu gibi bugünde ameli noktada başta ‘Hatme-i Hacegân’ olmak üzere tarikatın diğer tüm adab, usul, erkân ve amellerinin kıyamete kadar değişmeksizin sürdürüleceğine inancımız tamdır. Bakın, günümüzün manevi Hacegan Başbuğlarından, Gavs-ı Bilvanisi (k.s) ‘Hatme-i Hacegân Zikri’ hakkında bakın ne diyor: “Şayet insanlar bir araya gelip hatme/zikir yapmanın faziletini bilselerdi, hasta ya da sakat olsalardı bile yinede sürünerek hatmeye gelirlerdi. Zira hatmenin manevi Reisi Resul-i Ekrem (s.a.v)’dir.  O bu meclislere manen teşrif buyurur ve oradakiler dileklerini Allah Teâlâ’ya ulaştırır. Madem öyle, şimdi sorarım size, Efendimiz (s.a.v)’in İlahi huzura arz ettiği şeyler hiç geri çevrilir mi?” Hiç kuşkusuz ki,  Gavs-ı Bilvanisi Hz.lerinin de dediği üzere O’nun yüzü suyu hürmetine çevrilmeyecektir. Yeter ki Nakşî dergâhlarında ‘Hatme-i Hacegân’ sofrasına adabı usulünce nasıl oturulacağının bilincine varalım gerisi gelir elbet. Dikkat edin bilinç dedik. Çünkü bunun bilincinde olmayan yabancı birinin hatmeye girmesi hatme adabına aykırıdır. Bakın, Ahmet bin Hanbel, Şeddat bin Evs (r.anh)’dan şu hadisi- şerifi şöyle rivayet eder:

Biz Rasulullah (s.a.v)’in huzurunda idik.
O (s.a.v):
-“Aranızda Hıristiyan, Yahudi ya da şeriatın esrarına vakıf olmayan yabancı birisi var mı”  deyince: 
-“ Ey Allah’ın elçisi! Yoktur” dedik. 
Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v) kapının kapatılmasını emretti ve:
-“Ellerinizi kaldırın ve La ilahe illallah deyin” buyurdular. 
Efendimiz (s.a.v):
- “Allah’a hamd u senalar olsun. Ya Rabbi, Sen beni bu kelime ile gönderdin. Bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin. Sen vaadinden dönmezsin” dedi. 
Sonra da:
-“Sevinmez misiniz? Allah sizin hepinizi affetti” buyurdular (Hadis-i Müsned, IV, 124). Bu hadi-i şeriften anlaşılan o ki,  Resullah (s.a.v)’in içinizde yabancı var mı diye beyan buyurması zikir halkasının içinde bulunanların arasında yapacakları işi yadırgayacak bir kimsenin bulunmadığının kontrolü içinmiş meğer. Bu da hatme-i hacegâna ehil olmayan yabancıların içeri alınmamasının delilidir.(Bkz. Arifler Yolunun Edebyeri-S. Muhammed Saki Erol)

İşte Halil İbrahim bereketinde diyebileceğimiz manen besleneceğimiz ‘Hatme-i Hacegân’ sofrası bu ya,  bikere en başta adab gereği illa ki sağ ayağını sol ayağının altına koyaraktan hemen yanı başındakinin diziyle bitişik hafif boynu bükük bir şekilde oturmamız icab eder. İmam tâ ki ‘Estağfurullah’ komutuyla hatme-i hacegânı başlatır,  işte o andan itibaren hemen gözler kapanaraktan taş dağıtıcı elinden dağıtılan 7 işaret taşıyla sağdan 7 Fatiha-i Şerife okunur, daha önceden dağıtılan 100 adet hatme taşı içerisinden ise  100 Salâvat-ı Şerife, 79 Elemneşrahleke-i Şerife, 1000 İhlâs-i Şerife okunur, derken  soldan bu kez   işaret taşlarıyla  soldan 7 Fatiha-i Şerife  okunup ve ardından imamın Hatme-i Şerife duasını Kur’an’dan Amme  veya Tebareke sureleriyle   bağlayıp kapanışta  ‘'Estağfurullah’  komutu  verene dek bu sofradan kalkılmaz da.  Öyle ya,  hem madem ‘Hatme-i Hacegân’ ruhen beslenme sofrası demek, hem yine madem manen soluklanma meclisi demek, o halde bakalım bu zikir meclisinin açılış ve kapanış bölümlerinde aşama aşama nelerden istifade ediliyor bir görelim:

Evet, bikere her şeyden önce şunu iyi bilelim ki; Hacegân meclisinde bulunmakla elde edilecek kazanımlar şunlardır:

-İmamın estağfurullah deyişiyle sağ el parmaklarla huşu bir halde 25, 33 veya 75 estağfurullah çekmekle Hacegân meclisine tüm kirlerden arınmış olarak oturulmuş olunur. Ki, Peygamberimiz (s.a.v) Allah’ın Habib’i elçi konumda bir makama sahip olmasına rağmen hiçbir zaman tövbe etmekten geri durmamıştır. Nitekim Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v) ”Vallahi ben Allah’a günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum” diye beyan buyurması bunun bir teyididir. Kaldı ki Yüce Allah (c.c) bu hususta Habibi’nin nezdinde tüm kullarına hitaben; “Rabbinizden bağışlanma dileyin, doğrusu o, çok bağışlayandır” (Nuh,71/10) ve “(Ey Muhammed) Sabret! Allah’ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam, sabah överek tesbih et” (El-Mümin, 40/88) diye emir buyurmuş da. Dikkat ettiyseniz ayetin birinci bölümünde istiğfardan, ikinci bölümünde ise sabah akşamdan söz edilmektedir. Zaten Hatme-i Hacegân halkası da gündüz ikindiden sonra ya da akşam yatsıdan sonra estağfurullah tesbihatlarıyla başlayıp sonlanmakta.

-İmamın Fatiha-i Şerife deyişiyle hatmenin başında sağdan yedi kişi, hatmenin sonunda soldan yedi kişiye birer adet dağıtılan yedi büyük işaret taşlarla okunan Fatihalar sayesinde Kur’an’da sevapça en büyük yedi âyet manasına ‘es-Seb’ul-Mesâni’ okuma şerefine nail olunmuş olunur. Delil mi? İşte Ebu Said İbnul-Muala (r.a)’ın anlattığı bir hadisede bakın ne diyor: “Ben Mescid-i Nebevide namaz kılıyordum. Resulullah beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gittim şöyle dedim: 
-Ey Allah’ın Resulü! Namaz kılıyordum.

Bana cevaben:
-Allah Teâlâ kitabında “Ey iman edenler, Allah ve Resulü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin buyurmuyor mu?” (Enfal, 24) dedi ve arkasında şunu ilave etti: Sen mescitten çıkmazdan önce, sana Kur’an-ı Kerimin (sevapça) en büyük suresini öğreteyim mi” dedi ve elimden tuttu.

Bende o sırada Allah Resulünün mescitten çıkacağı anı kollayıp tam çıkacağı sırada bana öğreteceği sureyi zatı şahanelerine hatırlataraktan: 
-Hani bana en büyük sureyi öğreteceğim dememiş miydiniz? 

Allah Resulü bunun üzerine dönüp bana: 
-O sure ‘Elhamdü lillâhi Rabbi’l âlemin’dir. Ki (namazlarda tekrar tekrar okunan), yedi âyet (es-Seb’ul-Mesâni) ve bana verilen yüce Kur’an’dır” diye buyurdu (Buhari, Tefsir 1; Nesaî, İftitah 26; Ebu Dâvud, Vitr 15).
-Hatmenin ikinci aşamasında İmamın Salâvat-ı Şerife komut seslenişiyle dağıtılan taşlardan eline düşen taş sayısınca salâvat okunur. Bu okunan selâvat-i şerifeler hatmenin başında ve hatmenin sonunda olmak üzere toplamda 200 adet taş sayısına tekabül eder. Böylece bu okunan selâvatlar sayesinde Peygamberimiz (s.a.v)’in beyan buyurduğu “Kim bana bir salâvat getirirse Allah Teâlâ bu yüzden o kimseyi on misli mağfiret eder” müjdesine mazhar olunmuş olunur. (Müslim, salât,70)
-Üçüncü aşamada imamın Elemneşrahleke-i Şerife komutuyla birlikte halkanın sağ tarafından dağıtılmaya başlayan taşlardan hissesine düşen taş sayısınca İnşirah suresi okunur. Malum, okunan bu sure Peygamberimiz (s.a.v)’in en sıkıntılı dönemlerinde göğsünün açılıp feraha kavuşturulması manasına gelen bir ferahlık açısından da hatme erkânına çok ferahlatıcı etki yapar. Böylece ‘Elem Neşrah Leke Sadrak’ suresinin yüzü suyu hürmetine tüm sıkıntılar bir anda giderilir de. 
-Dördüncü aşamada imamın İhlâs-ı Şerife komut seslenişiyle dağıtılan taşlardan eline düşen taş sayısınca ihlâslar okunur. Bu okunan İhlâs-ı şerifelerden 10 tur hatmenin başında ve 10 turda hatmenin sonunda olmak üzere toplamda 1000 adet okunma taş sayısına tekabül eder. Böylece bu okunan İhlâs-ı Şerifeler sayesinde Kuran-ı Kerimi 333 kez hatmetmişçesine bir sevaba nail olunur. Öyle ya, 3 ihlâs ve 1 Fatiha okumak bir hatim sevabı demek olduğuna göre dağıtılan 10 turluk 100 adet taşın matematiksel hesabını yaptığımızda 1000÷3=333 hatim sevabı sayısına denk geldiğini keşfetmiş oluruz. Delil mi?  Resulullah (s.a.v) bir seferinde ashabına:
“-Sizden biriniz bir gecede Kur’an’ın üçte birini okumaktan aciz olur mu diye sorar.
Tabi bu ashaba zor geleceğinden cevaben şöyle derler:
-Ya Resulullah!  Hangimiz buna güç yetirebiliriz ki? 
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v) en nihayet zoru kolay kılacak pratik yöntemi şöyle ortaya koyar: 
-Allahu ahad, Allâhüssamed (İhlâs) suresi Kur’an’ın üçte biridir.” (Sahih-i Buhari, Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi)
-Hatmenin beşinci aşamasında ise hatme halkasına dağıtılan taşların toplanmasıyla birlikte bu kez Hatme-i Hacegân duasına geçilir.  Ancak şunu belirtmekte fayda var, hatme hakkında en ufak bilgi sahibi olmayanlar inanır ya da inanmaz,  onu bilemeyiz elbet.  Ama Ehl-i tarîk açısından düşündüğümüzde gözü kapalı eda edilen ‘Hatme-i Hacegân’a başta Allah Resulü (s.a.v) olmak üzere silsilede adı zikredilen her bir Hacegan Başbuğ evliyanın ruhaniyetiyle birlikte teşrif ettiklerine dair bizim inancımız en ufak şüpheye mahal bırakmayacak derecede tamdır. Nitekim bu inanç doğrultusunda asırlardır Nakşibendî yolunda estağfirullah’la başlayan, akabinde belli sayıda dağıtılan taşlarla Elem neşrahleke-i şerife, İhlâsı şerife, Salavât-ı şerife ve Fatiha-i Şerifelerin okunduğu Hatme-i Hacegân’ın bugünde devam ettiği bir sır değil artık. Malum, gözü kapalı başlanılan hatme-i hacegânın sonunda okunan duada başta Peygamberimiz (s.a.v) ve O’nun âline ve ashabına salât ü selâm getirildikten sonra hatmede hâsıl olan sevabın mislini hediye olarak ruhlarına ulaşması maksadıyla:
-Peygamberimize ithafen; Allah’ın salât ve selamı üzerine olsun anlamına ‘Sallallahu aleyhi ve sellem’ denilerek,  
-O’nun âline ve ashabına, evlatlarına, zevcelerine, müminlere ve nesline, muhacir ve ensarına ithafen; Allah onlardan razı olsun manasına ‘Rıdvanullahi aleyhim ecmain’ denilerek,
-Silsile halkasında isimleri zikredilen her bir Hacegan Başbuğ Evliyanın methiyeleri okunduğunda onlara ithafen; Allah onların ruhlarının sırlarını pak ve kudsi kılsın manasına gelen  ‘Kaddesâllahu esrarahum ilâ ervâh’  denilerekten maksat hâsıl olmuş olur. 
-Methiyeleri ile birlikte okunan hatme duasının akabinde şayet eda edilen ‘Hatme-i Hacegân’ ikindi hatmesi ise Kur’an’dan Amme suresi (Nebe suresi)  okunur, yok eğer yatsı vakti hatmesi ise Tebareke (Mulk suresi) okunur. Nitekim Resulullah (s.a.v) Nebe suresi hakkında; “İkindi namazından sonra Nebe suresini okuyan kimseden Allahü Teâlâ kıyamet azabını hafifletir” beyan buyururken,  Mulk suresi hakkında da “Tebareke Suresi kabir azabına engeldir” (Albani Sahihu’l-Cami 3643) diye beyan buyurmuşlardır.  Hakeza Cabir bin Abdullah (r.anh) Resulullah (s.a.v)’in “Secde ve mülk surelerini okumadan uyumazdı” deyişine (Tirmizi 3627) şahit olurken,  Ebu Hureyre (r.anh)’da bizatihi Resullulah (s.a.v)’in şöyle dediğine şahit olmuştur: “Kuşkusuz ki, Kur’an’da otuz ayet olan bir sure vardır. Bu sure, bir kişi için şefaatçi oldu ve onun günahları affedildi. Bu sure Mülk suresidir.”(Tirmizi 3052)
-Derken en nihayet estağfirullahla başlayan hatme, bu surelerin okunmasının ardından en baştaki gibi sağ el parmağımızla çektiğimiz 25, 33 veya 75 estağfurullahlarla hatme-i hacegân tamamlanmış olur.  Böylece Allah-u Teâlâ,  Resulullah Efendimiz (s.a.v)’in hatırına silsilede isimleri okunan Hacegân Başbuğ Evliyaların elinden dağıtılan manevi hediyeler eşliğinde hatme halkasında bulunanların üzerlerine rahmetini indirip böylece hatme sevabından elde edilen manevi kazanımdan maksat hâsıl olmuş olur da.

İşte görüyorsunuz hatme meclisi meleklerinde teşrif ettiği böyle bir meclisdir. Zahirde nasıl ki dünyevi işler için kurulan meclis halkaları varsa, bâtınen de hatme-i hacegân gibi halka oluşturulan manevi meclisler olabiliyor pekâlâ.  Hele tasavvuf eserleri şöyle karıştırdığımızda, Başbuğ Evliyaların beyanlarından hareketle bilhassa pazartesi ve perşembe günü Hira mağarasında toplanılıp dünya âleminin nizamı hakkında sürekli istişare edildiği muhakkak. Belli ki, zahiri meclislerde olduğu gibi velilerinde bir ‘Başbuğ Evliya’ başkanı vardır. Nitekim Seyyid Muhammed Nurani (k.s) ile yapılan bir röportajda Muhyiddin İbnü’l-Arabî Hz.lerinin şöyle dediğini beyan eder: ''Ben bu meclise gittiğim zaman meclistekiler kalkarak bana doğru geliyor. Bu meclistekilerin bir kısmı yaşayanlardan, bir kısmı vefat edenlerden, bir kısmı da meleklerdendir. Sağ olanların rengi sürekli değişiyor, vefat edenlerin rengi ise değişmiyor. Sağ olanların rengi her meclise geldiklerinde değişim gösteriyor. Melekler ise ben geldiğimde karşıdan ayakları yere değmeden geliyorlar. Melekler niye geliyorlar denirse onlar da hayata henüz gelmemiş, doğmamış evliyaların yerine geliyor oturuyorlar. Vakti gelip de onlar gelip oturana kadar devam edecekler.”

Velhasıl-ı kelam; Seyyid Muhammed Nurani Hz.leri kendisiyle yapılan röportajın devamında bu hususta şöyle açıklık getirir de: Bir kitapta okumuştum, Muhyiddin İbnü’l-Arabî manen bir yere gitmiş. 10 sene kadar meleklerin arasında kalmış ve melekler devamlı cezbe ve zikir halindelermiş. 10 sene dolup eve geri dönünce benim 10 senedir yokluğum hakkında ne diyorsunuz diye ev halkına sorduğunda; Sen her zaman ki gibi burada ve her zaman ki halindesin, yani devamlı buradaydın demişlerdir” (Bkz. Feyz Dergisi-Ekim 1994).

Vesselam. 
 

Hatme-i Hacegan

Denkleri bağlar gibi kapılar örtülür, yalnızca daha önceden yol hazırlığını yapmış olanlar diz dize halkalanır sonsuzluk kervanının son katarında. “Estağfurullah”, yolculuğun başlama komutudur. Yürüyüşümüzü zorlaştıracak, hızımızı kesecek bütün ağırlıklar yine “estağfirullah” komutuyla terk edilir. Masivaya dalmamak, şeytanın çağırdığı yollara sapmamak için gözler kapatılır.

Farkında olsak da olmasak da dünya üzerinden geçip giden birer yolcuyuz hepimiz. Tuttuğumuz yoldan, yürüyüşümüzden sorguya çekileceğiz. İmtihanımız bir yol tercihinden ibaret.

Rasul-İ Ekrem s.a.v.’in, Abdullah İbn Mes’ud r.a. ve yanındaki sahabi topluluğuna, elindeki çubukla toprağa çizip işaret buyurdukları üzere bir “Allah’ın yolu” var bir de “şeytanın her biri üzerinde durup insanları çağırdığı yollar” var. Gerçi En’am suresinin 153. ayetindeki gibi “sırat-ı müstakime, yani Allah’ın dosdoğru yoluna uymak, bizi Allah’ın yolundan ayıracak başka yollardan sakınmak” konusunda birçok defa uyarılmışız. Kitap bunun için inmiş, Peygamber s.a.v. bunun için gönderilmiş, Dinimizin hükümleri, Sünnet, tasavvuf, güzergahı ayet ayet işaretlenen en doğru yolu tarif etmiş insanlara.

Fakat insan unutabilen, şaşırabilen bir varlık. Bu yüzden şeytana kanıp dünyaya aldandığı, nefsine yenik düştüğü oluyor Yanlış yollara sapabiliyor. Yolun doğrusunu bilmek, sırat-ı müstakimde bir kere bulunmak yetmiyor üstelik. Dosdoğru yolda sürçmeden, sağa sola kaymadan sürekli yürümek, her adımda yolun doğruluğundan emin olmak da gerekiyor.

Böyle sağlıklı ve sürekli bir yol tutuş zikirle mümkün. Zikir bir uyanıklık, kendinde olma, hatırlama hali. insanın Yaratıcısını, yaratılış maksadını, Elest Bezmi’ndeki ahdini, ölümü, ahireti, hesabı hatırlaması, hep akılda tutmasıdır zikir Onun için Kur’an zikirdir, Rasulullah s.a.v.’in tebliği zikirdir, namaz zikirdir. Onun için Efendimiz s.a.v., Veda Hutbesi’nde bir kere daha ikaz etmiştir Müslümanları: “Size iki şey bıraktım. Onlara sıkıca yapıştığınızda hiçbir vakit sapıklığa düşmezsiniz. Onlardan biri Allah’ın Kitabı, öteki de Peygamberinin sünnetidir.”

Hatme duasını okuyup mp3 olarak dinleyip takip etmek için ve hatme duasını da bilgisayarınıza indirmek isterseniz buraya tıklayın.

Hatme-i Hacegan

Buna rağmen insan yakasını gafletten büsbütün kurtaramaz, Dünya yolculuğunda ne zaman, hangi adımının kabir çukuruna isabet edip vücudunu toprağa karacağını da bilemez, Ahiret saadetini gölgeleyecek bir sapma, bir kötü akıbet tehlikesi hep başının üzerindedir. Öyleyse sürçtüğünde tutup kaldıracak, şaşırdığında istikametini düzeltecek vesileler lazımdır insana. Bu vesilelerle ona kim olduğu, nereden gelip nereye gittiği sürekli hatırlatılmalıdır. Ancak Kuran ve Sünnet ışığında yol alabileceği, istikamet sahibi velilerin ayak izlerini takip etmekle yoldan çıkmayacağı tembihlenmelidir.

Tasavvuf büyükleri işte bu hatırlatma ve tembihin devamlılığı için, yine ayet ve hadislerden hareketle değişik zikir usulleri öğretmiş bağlılarına. “Hatme-i Hacegan” dediğimiz halka zikri bunlardan biri, ‘Beni anın ki ben de sizi anayım” (Bakara, 152) hitabı mucibince Allah katında anılma şerefine ulaşma, hidayete nail olma talebinin ifadesi, “Ayakta, otururken, yanları üstünde iken Allah ‘ı zikreden” (Al-i İmran, 191) akıl sahiplerinin kafilesine katılma gayreti…

Esasen “oturdukları bir meclisten Allah’ı zikretmeden, Hz. Peygamber s.a.v.’e salat ve selam okumadan kalkan cemaat için bir zarar yazılacağım bilen ceddimiz, bulundukları her meclisin sonunda dua etmeyi, zikri, salat ve selam okumayı adet haline getirmiştir. Nitekim Hacegan silsilesinin sertacı Abdülhalik Gücdüvanî k.s. hazretleriyle başlayıp bugüne kadar gelen Hatme-i Hacegan usulü, Nakşibendiyye bağlılarının sohbet meclislerinin hatimesinde, yani sonunda yapılan bir zikirdir. “Hatme” yahut “hatm” diye adlandırılmasının bir sebebi bu. Diğer sebebi ise hatme esnasında okunan Fatiha ve ihlas-ı Şerifeler… Fatiha, “esas’ül-Kur’an”dır. Efendimiz s.a.v. de “ihlas suresini okumanın Kur’an-ı Kerim’in üçte birinin okumak gibi” olduğunu haber vermiştir. Dolayısıyla Fatiha veya üç ihlas okumak Kur’an-ı Azimüşşan’ın icmalen, kısaca hatmedilmesidir.

Bir yürüyüş talimi

Hatme-i Hacegan, sırat-ı müstakimi sadece tarif etmekle yetinmeyip, aynı zamanda yürüyerek nasıl yol alınacağını gösteren bir peygamberi takip gayretidir. Yolu O’nun gibi, O’nun uyguladığı usul ve erkanla tutmanın talimidir. Denkleri bağlar gibi kapılar örtülür, yalnızca daha önceden yol hazırlığını yapmış olanlar diz dize halkalanır sonsuzluk kervanının son katarında. “Estağfirullah”, yolculuğun başlama komutudur. Yürüyüşümüzü zorlaştıracak, hızımızı kesecek bütün ağırlıklar yine “estağfirullah” komutuyla terk edilir, Masıvaya dalmamak, şeytanın çağırdığı yollara sapmamak için gözler kapatılır; kalp gözü, kılavuz silsilesinin son halkasında. bu kafilenin rehberinde odaklanır. Nihayet sılaya giden yolun kapışı “Fatiha” ile açılır ve yürüyüş başlar. Salavat-ı şerîfeler hem ritmimizi hem istikametimizi belirlemektedir. Şimdi, Her salavat-ı şerife Efendimiz s.a.v.’den bize kalan bir izdir. O izi sürüyor olmanın sevincidir, o sevinci yaşatana dua ve teşekkürdür. Fakat kolay değildir. Allah Rasulü s.a.v.’in izinden yürümek. Yorucudur, meşakkatlidir, Dizlerde takatin tükendiği, göğüslerde nefesin kesildiği olur. Tam bu demde “inşirah” süresiyle göğüsler genişletilir, yorulunca yeniden yol alma arzusu ateşlenir, “İhlas” okumak, yolun sahibinin, rotayı tayin edenin, bizi yürüyüşümüzle sınayanın huzurunda resmi geçit saadetini yaşamaktır. Yeniden “Fatiha” ve bu seferki kapı Cennet bahçelerine açılmaktadır. Yolun sonudur. Sonsuzluk kervanının peşinde cennette cem olunmuştur. İçtima vaktidir; tekmil gerekir.

Önce Rasul-i Ekrem s.a.v.’e salavat-ı şerifelerle tekmil verilir. Sonra, O’nun izine basarak yürüyen, böylece bu izlerin bugüne kadar muhafazasıyla bizim de yol almamıza vesile olan Sadat-ı Kiram’a… Okunan her salavat-ı Şerife, her “kaddesallahu sırruh” niyazı, yürüyüp yol eyleyenlere bir teşekkür olduğu kadar, “Sonsuzluk kervanı, peşinizde ben” kararlılığının da ikrarıdır.

En güzel söz, en güzel yol

Fakat Hatme-i Hacegan neticede bir yürüyüş talimidir. Ekseriya “Amme” yahut “Nebe” süresiyle, yani her vakit akılda tutmamız gereken o kaçınılmaz sonun, kıyamet gününün haberiyle biter. Bölük bölük mahşer yerine sevk edileceğiniz o gün “yevm’ül hak”tır. İnsan Rabbi’nin huzuruna varacak, tuttuğu yolun götürdüğü akıbetle karşılaşacaktır mutlaka. Bazen de “Tebareke” ile yani “Mülk” süresiyle nihayetlenir. Hatme-i Hacegan. Orada da, mülkü elinde tutan Alemlerin Rabbi’nin, güzel amellerle sırat-ı müstakim üzere yürüyüp yürümeyeceğimizi denemek için hayatı ve ölümü yarattığı beyan duyurulur. Madem bir deneme yahut imtihandır, uyarılmakla birlikte, ucu cennete veya cehenneme varan yollardan birini tercihte muhayyer bırakılmıştır insan.

İbn Mes’ud r.a.’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte. “Muhakkak ki en güzel söz Afİah ‘in Kitabıdır. En güzel yol da Muhammed   s.a.v. ‘in yoludur.” buyurulur. İşte Hatme-i Hacegan, “en güzel yolda, en güzel sözleri” söyleyerek yürümenin talimidir. Sırat-ı müstakimi tercihin, yolun doğrusunu tutmanın imkanıdır. Hatme halkasından çıkıp gündelik hayat kat edilirden hangi izlerin gözetileceği bellidir artık. Çünkü yolun tarifi önceden alınmış, nasıl yürüneceği öğrenilmiştir.

Ve elbette ne kadar çok talim yapılırsa, yoldan çıkma ihtimali o kadar azalacaktır.

AHMET NAZİF YAŞAR

URL Copied

Hatme-i Hacegan

Hatme-i Hacegan

SORU: Hatmi Haceganın sünnette yeri olmadığı söylenmektedir. Bu iddianın doğruluğu nedir? 

CEVAP: Hatme-i Haceganın sünnetteki delili:
Hatm-i hâcegân Nakşbendiyye tarikatında toplu zikre verilen addır. Asr-ı saadette bizzat Hz. Peygamberin toplu zikir yaptırdığını gösteren rivayetler vardır. Ahmet bin Hanbel, Şeddat bin Evs’ten(r.a.) sahih bir hadis-i şerif kaydı ile şöyle rivayet eder: “Biz Rasulullah’ın (s.a.v) huzurunda idik, O:
-“Aranızda hırıstiyan, yahudi ya da şeriatın esrarına vakıf olmayan yabancı birisi var mı?” deyince , biz de:
-“Yoktur ey Allahın elçisi” dedik.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz kapının kapatılmasını emretti ve :
-“Ellerinizi kaldırın ve Lâ ilahe illallah deyin.” buyurdular.
Bunun üzerine ellerimizi kaldırdık ve “Lâ ilâhe illallah” dedik. Sonra Hz. Peygamber Efendimiz:
-“Allah’a hamdolsun. Ya Rabbi, Sen Beni bu kelime ile gönderdin, Bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin. Sen vaadinden dönmezsin.” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
-“Sevinmez misiniz? Allah sizin hepinizi affetti.” buyurdular.  (Hadis-i Müsned, IV, 124)

Bu hadisi şerifte buyurulduğu gibi insanların tevhit veya başka İlahî isimlerle zikretmek üzere bir araya gelmeleri sünnette aykırı değildir. Peygamber Efendimizin; “İçinizde yabancı var mı?” buyurması ise, zikir halkasının içinde bulunanların aralarında yapacakları işi yadırgayacak bir kimsenin bulunup bulunmadığının kontrolü içindir. Bu da Hatme-i Hacegana ehil olmayan yabancıların içeri alınmamasının delilidir.

Toplu zikrin asr-ı saadetteki bir başka örneği ise, Ebû Saîd el-Hudrî’den gelen bir başka rivayette ifade edilmektedir. Bu rivayete göre Allah’ın Rasûlü bir gün halka şeklini almış bulunan bir sahabe topluluğunun yanına yaklaşır. Onlara niçin böyle oturduklarını sorduğunda onlar: “Kendilerine başta İslam olmak üzere pek çok nimetler veren Allah’ı zikretmek için bir araya geldiklerini anlatırlar. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz tekrar:
-“Siz gerçekten sadece Allah’ ı zikretmek için mi toplandınız?” diye ısrarla sorduğunda Sahabîler:
-“Vallahi sadece bu maksatla bir araya geldik.” diye yemin ettiler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber:
-“Israrla sormam sizi itham ettiğim için değildi. Cebrail bana: “Allah’ın sizlerle meleklerine karşı iftihar ettiğini haber verince ben de sizin tam olarak ne ile meşgul olduğunuzu anlamak istedim.” buyurdular.
(bk. Müslim, Zikir, hadis: 2701)

Arifler yolunun Edeblerin de ise ;

Hatme, cemaat ile toplu hâlde yapılan bir halka zikridir. Kur’an ve sünnette övülen ve teşvik edilen zikir çeşitlerinden birisidir.

Kur’an-ı Hakim’de sabah akşam dua, ibadet ve zikir edenlerle beraber bulunmaya şöyle teşvik edilmiştir:

“Resûlüm! Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını isteyerek dua (ibadet ve zikir) edenlerle birlikte bulunmaya candan sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme.”22

Bu ayet indiği zaman Resûlulah (s.a.v) Efendimiz, bu kimseleri araştırmak için mescide çıktı. Mescitte zikreden bir topluluk buldu. Bunlar elbiseleri eski fakir ve garip Müslümanlardı. Onları görünce hemen yanlarına oturdu ve: “Ümmetim içinde benim kendileriyle birlikte olmamı emrettiği kimseleri yaratan Allah’a ham dolsun.” Buyurdu.23

Bu ne büyük bir tevazu ve edep örneğidir. Elbette Allah Resûlü (s.a.v) Efendimiz, kendileriyle birlikte olması emredilen kimselerden her yönüyle üstündü. Fakat, Yüce Allah bu emirle önce onların oluşturduğu zikir meclisinin faziletini gösterdi. Sonra, Efendimizin (s.a.v) yüksek tevazusunu bize gösterip kendisini örnek almamızı istedi. Ayrıca Efendimizin (s.a.v) onların içlerinde bulunup kendilerini şereflendirmesi ve onlara feyiz vermesi için bu emri verdi.

Bir rivayette, Efendimiz (s.a.v), mescitte zikredenlerin yanına gelerek: “Sizin üzerinize Allah’ın rahmetinin indiğini gördüm; ona sizinle ben de ortak olmak istiyorum.” Buyurdular ve halkaya oturdular.24

 Rasululah (s.a.v) Efendimiz, bir defasında:

“Cennet bahçelerine uğradığınızda, oralardan çokça istifade edin.” buyurdu. Ashab-ı Kiram: “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sorduklarında, Rasul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz:

“Zikir halkalarıdır.” buyurdu.25

Yine Efendimiz (s.a.v), mescitte halka şeklinde toplanmış bir grup ashabının yanına uğradı. Onlara:

“Burada ne yapıyorsunuz? ” diye sordu. Halkadakiler:

“Allah’ı zikrediyoruz, bizi İslam’a ulaştırdığı ve ihsanlarda bulunduğu için O’na hamd ediyoruz.” Dediler. Efendimiz (s.a.v) onlara:

“Allah için soruyorum, siz gerçekten bunun için mi oturdunuz?” diye sordu; Sahabeler:

“Vallahi biz ancak bunun için oturduk.” dediler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):

“Yanlış anlamayın, ben sizi suçlamak için yemin etmenizi istemedim. Ben sizin asıl niyetinizi öğrenmek ve size şu müjdeyi vermek için geldim. Bana Cibril geldi ve haber verdi ki: Allah sizinle melekleri yanında övünmektedir.”26

Şu müjde de önemli:

“Herhangi bir topluluk sırf Allah rızası için toplanıp Allah’ı zikrederse, görevli bir melek semadan onlara şöyle seslenir: “Günahlarınız affedilmiş olarak kalkın, hiç şüphesiz günahlarınız iyiliğe çevrildi.”27

İşte halka şeklinde yapılan Hatme-i Hacegan da bu övülen zikir çeşitlerinden birisidir. Görüldüğü gibi halka hâlinde cemaatle zikir yapmak övülmüş fakat halkada ne okunacağı konusunda bir şey belirtilmemiştir. Bunun için, zikir sayılacak şeylerden ne okunsa zikir yapılmış ve bu müjdeye ulaşılmış olur. Hatmede okunan zikir ve dua çeşitleri de sünnet-i seniyyeden alınmıştır.

Hatmeyi bugünkü usul üzere Abdulhâlik Gücdevani Hz.leri tertip etmiştir. “Hatm-i Hâcegân” diye de anılır. Hâcegân, ulu zatlar, efendiler, büyük hocalar demektir. Hatm-i Hâcegân büyük velilerin tertip, talim ve tatbik ettiği hatim demektir.

Bu zikre hatim ve hatme denmesinin bir sebebi şudur: Bu yolun büyükleri müridleri ile bir meclis kurduklarında toplantıyı bu zikirle bitirirlerdi. Onlara has bir uygulama olarak bu zikre “Hatm-i Hâcegan” denmiştir.

Bu zikirlere hatim denmesinin bir diğer sebebi, içinde okunan Fatiha ve İhlasların hatim sevabına denk olmasındandır. Çünkü Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, ihlas sûresini üç defa okuyan kimsenin Kur’an’ı bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini müjdelemiştir.28 Büyük hatmede toplam bin defa İhlas sûresi okunmaktadır. Bu da üç yüz otuz üç (333) Kur’an hatim sevabına denktir. Onun için büyükler bu zikre çok önem vermişlerdir. Öyle ki çok ciddi bir hastalık ve ağır yolculuk hâlleri hariç, bütün ömürleri boyunca bu zikri hiç aksatmamışlardır.

Hatme Nakşibendî yolunun büyüklerinin tercih ve tatbik ettiği usul üzere yapılır. “Büyük Hatme” ve “Küçük Hatme” olmak üzere iki kısımdır.

KISSA: En Şerefli Meclis

Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, toplanıp halka hâlinde zikir yapanların meclisini şöyle övmüştür:

“Bir topluluk oturur da Allahu Teala’yı zikrederlerse, muhakkak onların etrafını melekler sarar, onları ilahi rahmet kaplar, üzerlerine sekinet iner, Allahu Teala onları, huzurundaki melekleri yanında anar.30.

Bir defasında Efendimiz (s.a.v) zikir için toplanan bir halkaya uğradı ve:

“Ümmetim içinde benim kendileriyle birlikte olmamı emrettiği kimseleri yaratan Allah’a ham dolsun.”.31 buyurarak aralarına oturup onları şereflendiler.

O günkü Müslümanların ilim ve zikir meclisini saadetli vücudu ve cenneti süsleyen kalb-i şerifi ile şereflendiren Efendimiz (s.a.v), daha sonra bu emaneti koruyan, Allah için halka kuran, oturup Yüce Allah’ı zikreden, kendisinin tek mirası olan ilmi öğrenen kimseleri de yalnız bırakmaz. Allahu Teala’nın izniyle bu garib ümmetini de rûhâniyeti ile şereflendirir; sevgisi ve duası ile destekler.

Gavs-ı Bilvânisî (k.s) hatmedeki bu sır ve şeref hakkında şöyle sohbet buyurmuştur:

“İnsanlar, bir araya gelip hatme/zikir yapmanın faziletini bilselerdi, hasta ya da sakat olsalardı bile yine de sürünerek hatmeye gelirlerdi. Çünkü hatmenin manevî reisi Hz. Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimizdir. O, bu meclislere manen teşrif buyurur ve oradakilerin dileklerini Allahu Teala’ya ulaştırır. Efendimizin (s.a.v) ilahi huzura arzettiği şeyler geri çevrilir mi?”

Arifler Yulunun Edepleri – S. Muhammed Saki Haşimi

Elhamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Elhamdu lillâhi hakka hamdihî ve senâihî vessalâtu vesselâmu alâ hayri halkıhî Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.

Allahumme belliğ ve evsil misle sevâbi hâzihil-hatmeti’ş -şerîfeti’l-mubâreketi, ba’del- kabûli minnâ bi’l fadli ve’l keremi, hediyeten minnâ vâsileten ilâ ravdati menbai-s’sıdkı ve’ssefâ eşrafil verâ, hazreti Seyyidinâ Muhammedini’l Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem ve ilâ rûhi)).

*Küllin min âlihî ve evlâdihî ve ezvâcihî eshâbihî ve etbâihî ve zürriyâtihî ve muhâcirihî ve ensârih (Rıdvânullâhi Teâlâ aleyhim ecmain ve ilâ rûhî).

*Küllin min sâdâti silsileti’t tarîkati’l-âliyyeti’n-Nakşibendiyyeti, ve’l-Kâdiriyyeti, ve Sühreverdiyyeti, ve’l-Çeştiyyeti, ve’l-Kübreviyye (Kaddesallahu Esrârahum Ecmaîn ve ilâ rûhi)

*Şeyhinâ ve melâzinâ ve kıdvetinâ ve imâminâ ve imâm’i-tarîkati zi’l-feydi’l-cârî ve’n-nûri’s-sârî, eş-şeyh behâi’l-hakkı ve’l-hakîkati ve’d-dîn hazreti eş-şeyh Muhammedini’l-Üveysiyyi’l-Buharî, el-mağrûfi bi-Şâh-ı Nakşibend (Kaddesallahu sırrahu ve ilâ rûhi).

*Menbai’l-meârifi ve’l-kemâli seyyidi’s-sâdâti es-seyid Emir Külâl (k.s.a.).

*El mukbili aleyke ve limâ sivâke’n-nâsî, Eş-Şeyh Muhammed Bâbâ’s-Semmâsî (k.s.a.).

*El vâlihî fî muhabbeti mevlâhu’l-ğaniyyi, El-ma’rûfi bi hazreti Azîzân Hâce Aliyyi’r-Râmîtenî (k.s.a.).

*El mu’ridi anil murâdi’d-dünyeviyyi ve’l-uhreviyyi hazreti Eş-şeyh Mahmûdini’l İncîr Fağnevî (k.s.a.).

*El Mutessellihi anil hicâbi’l-beşeriyyi, hazreti Eş-şeyh Ârifi’r-Rivegerî (k.s.a.).

*Kutbi’l-evliyâi ve burhâni’l-esfiyâi kâmii’l-bid’ati muhyi’s-sünneti, şeyhi’l-meşâyihi, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh Abdulhâlık’l-Gucdüvânî (k.s.a.)

*Kutbi’l-hakkânî el-ğavsi’s-samedânî Eş-şeyh Ahmedü’l-Fârûkî es-Serhendî el-ma’rûfi bi’l-İmâmi’r-Rabbânî el-Müceddidi elfi’s-sânî (k.s.a.).

*Kutbi dâireti’l-irşâdî ğavsi’s-sakaleyni ale’s-sâdâdi es-sâiri fillâhi er-râki’s-sâcidi zi’l-cenâheyni Diyâüddîn, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh Hâlid (k.s.a.).

*Menbai’l-hılmi ve nûri’z-zelâm, el-hâdi beyne’l-aşâiri ve’l-akvâmi sirâciddînillezî zahera min halefi seyyidi’l-enâm Mevlânâ Hazreti Es-seyyîd Abdullah (k.s.a.).

*Şeyhine’l-ğayrullezî bihî netebâha’l-vekûri kutbi’l-irşâdi ve’l-medâri, Şihâbiddîn, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh, es-Seyyid Tâhâ (k.s.a.).

*Sultâni’l-küberâi’l-mütekaddimîne kıdveti’l-küberâi’l-müteahhirîne ğavsi’l-âmmeti ve’l-hâifîn kutbi’l-eimmeti ve’s-sâlikîne muğîsi’l-musteğisîne mûnisi’l-ğurabâi ve’l-âşikîn, Şeyhine’l-Kâmili’l-Mükemmili’l-üveysiyyî, Mevlânâ Hazreti Eş-şeyh es-Seyyid Sibğatullâhi’l-Arvâsî (k.s.a.).

*Sultâni’l-ârifîn, kutbi’l-aktâbi’l vâsılîn, el müteşerrifi bi’l fenâi’l-mutlak, mürabbi’s-sâlikîne ilâ rabbihim ale’l vechi’l-ehak, nâsiri’ş-şeriati’l-ğarrâi, Kâmiı’l-bid’atid-darrâi müceddidi âsâri’s-selefi vettâbiîne ve mumehhidi bünyâni Tarîkati’l-Halefi ve’l-lâhikîne el-mutasarrifi Ale’l-itlâkı’l-lezî Lem yüra lehû nezîrun ba’det tefehhusifi’l-âfâki Kâtiın nisbeti ani’l-mubtedit-TÂĞÎ Mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-Mükemmili, Hazreti Eş-şeyh Abdurrahmâni’t Tâhî (k.s.a.).

*Şeyhi’ş-Şerîati ve şehbâzi’t-tarîkati ve burhâni’l-hakîkati, el-fânî Fillâhi ve’l-Bâkî Billâh, el-Mu’tasımi bi-Hablillâh, şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili, mevlânâ hazreti eş-Şeyh Fethullâh (k.s.a.).

*Câmii kemâlâti’l-evliyâi’l-evvelîne ve mecmei’l-âdâbi ve füyûdâti’l âhirîn, umdeti’l-İslâmi ve müslimîn, umûdi’l-meşâyihı bi-ecmeıhim ve’s-sâlikîn, dav’i’s-semâvâti vel aradîn, sirâci’l-milleti ve’d-dîn, kehfi’d-duafâi ve’l-mesâkîn, kutbi’l-eimmeti ves’salikîn, Sultâni’l-âşikîn, şeyhine’l-Kâmili’l-mükemmili mevlânâ hazreti eş-Şeyh Muhammed Diyâuddîn (k.s.a.).

*Vârisi makâmâti’l-evliyâi ve’l-ârifîn, imâmi’l-mü’minîn, umdeti’l-âbidîne ve’s-sâlikîn, muzhiri’ş-şeriâti’l-ğarrâi muhyi’t-tarîkati’n-Nakşibendiyyeti’l-beydâi el-mutesellihi ani’l-hıcâbi’l-insiyyi el-hâzini li’s-sırri’l ma’neviyyi, Mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili, hazreti eş-Şeyh Ahmed el-Haznevî (k.s.a.).

*Sultâni’l-câzibîn, nûri hidâyeti’l-vâsılîn, kutbi’l-ferdi li’l-âlemîn, nâşiri’l-mesleki’l-Ahmediyyeti fer’i’ş-şecerati’l- Muhammediyye, pîri’t-tarîkati’n-Nakşibendiyye, sâhibi’s-seciyyeti’l-mahmûdiyye, es-sâkî min hıyâdi’l-bahâiyye, nâsibi’l-a’lâmi’d-diniyye, muhyi âsâri kübbâri’s-selefi ve’t-tâbiîn, matlai’l-himemi bi’l-yakîn, menheci’s-seâdeti li’l -musaddıkîne mevlânâ şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’l-Bilvânisî hazreti Eş-şeyh Seyyid Abdulhâkîm El Hüseyni (k.s.a.).

*Sultân’il müslimîne ve’l-müstecirîne ve tâci’l-mensûrîne ve muhibbi’l-mahbûbîn, ve müşâri’l-müsteşerîn, ve irşâdi’l -mürşidin, ve sırri’s-sâdıkîne bi-hidâyeti Rabbi’l-âlemîn, el-fâtihı künûze’l-ilmi ve’d-dîn, el-müstekırri bi’ş-şerîati’l -ğarrâi muhyi’t-tarîkat’n-Nakşibendiyyeti’l-beydâi, şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’l-Bilvânisî, Mevlânâ hazreti eş-Şeyh, es-Seyyîd Muhammed Râşidi’l-Hüseynî (k.s.a.).

*Mecmai âmâli’l-müslimîn, kutbi’l-fâizîn, sikati’l-müttekîn, vesileti’l-mütevekkilîn, sâhibi’s-sehâveti ve’l-kerâmeti li’l-âlemîn, kesîri’l-muhabbeti li’l-mütevâdiîn, sahibi’ş-şerîati ve tarîkati’n-Nakşibendiyye, Mevlâye ve şeyhî ve seyyidî ve senedî ve menbihî temessükî ve aleyhi i’timâdî ve bihî iftihârî ve minhu istimdâdî kurrati aynî şeyhine’l-kâmili’l-mükemmili’l-Bilvânisî, hazreti Eş-Şeyh, es-Seyyid Abdülbâkî el-Hüseynî (K.S.A)

*Küllin mine’s-sâdâti ve’l-hulefâi ve’l-mürîdîne ve’l-muhibbîne ve’l-mahbûbîne ve’l-mensûbîne ve’l-müntesibîne ilâ hâzihi’t-tarîkati’l-âliyeti ve sâiri’t-turuk.

*Allâhummec’al misle sevâbihâ mektûben fî sahîfeti a’mâli küllin, ver-fa’bihâ derecâti küllin, ve a’li bihâ fî a’lâ ılliyyîne menzileti küllin ve zidnâ bihâ muhabbeten ınde cenâbi küllin ve efid aleynâ min berakâti küllin, ve etmim lenâ sülûke hâzihi’t-tarîkati’l-aliyyeti, ve veffiknâ limerdâti şeyhinâ ve imtisâli evâmirihî ve’ctinâbi menâhîh.
*Allâhümme’rzukne’l-bekâ bike, ba’del fenâi fîke alâ kıdemi sâdâtine’s-sâlikîne fîhâ.

*Allâhümmeğfir lenâ hatâyânâ veclibnâ ilâ mehabbetike bi mehabbeti evliyâike, verzukne’t-tevfîka ve’l-istikâmete alâ dînike ve tâatike birahmetike yâ erhamerrâhimîn. (âmin ve’l-hamdü lillâhi Rabbil âlemîn).

    HATME DUASI (Türkçe Meali):

Rahmn ve Rahîm Allâh’ın ismiyle

     Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salat ve selam mahlukların en hayırlısı Muhammed(S.A.V.)e ve O’nun âline ve ashabına (arkadaşlarına) olsun.

 1- Ey Allah’ım (C.C.) bu mubarek hatme-i şerifi bizden kabul ettikten sonra, doğruluğun ve safanın (gönül temizliğinin) kaynağı Ravda-i   Mutahhara’da(Kabri Şerif’de) bulunan, vesilemiz, verâ (haramlar ve şüphelilerden sakınış) sahiplerinin en şereflisi efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya(S.A.V.) sevapların mislini bizden bir hediye olarak erdir ve ulaştır. O’nun âline(aile fertleri) ve eshabına, evlatlarına, zevcelerine, mü’minlere ve nesline, muhacir ve ensarın (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn.) ruhlarına ulaştır.

    2-(Ey Rabbimiz) yüce Nakşibendi Tarikatının silsilesindeki sadatların ve Kadiri, Sühreverdi, Çeştiye ve Kübreviye tarikatlarında ki sadatların da (Kaddesallahu esrarahum ilâ ervâh) Allah onların ruhlarının sırlarını kudsi kılsın.

 3-Şeyhimiz, melâzimiz(yaşadığı zamanda ki taliblerini kayıran), örnek edindiğimiz, imamımız, tarikatın imamı,   cari feyz ve sari nurun sahibi, ârif, hak ve hakikatları süsleyen, Hz. Şeyh Muhammed Buhari Üveysi Nakşibend’in (ruhuna ulaştır). (K.S.).

 4- Marifetlerin  kaynağı, Sadatların olgun seyyidi, Esseyyid Emir Külal ( hz. ruhuna erdir) (k.s.)

 5- Masivadan arınmış, insanları Hakka yönlendiren gönül eri Şeyh Muhammed Baba Semmasi ( Hz. ruhuna) (k.s.)

 6- Allah’ın dostu, Gani Mevlasının  muhabbetinde ma’rûf, Azizan hoca  Aliyyirrâmitenî (hz. ruhuna).(k.s.)

 7- Dünya ve ahret arzularından yüz çevirmiş,Mahmud İncirî Fağnevi(hz.ruhuna).(K.S.) 

 8- Beşeri perdelerden sıyrılmış, şeyh Ârif Rivgerî (hz.ruhuna). (K.S.)

 9- Velilerin kutbu, esfiyanın delili, Bid’atin(dinde yenilik yapmak) tepesine darbe indiren, sünneti canlandıran, şeyhlerin şeyhi Abdulhâlık Gucdevanî( hz. ruhuna). (K.S.)

  10- Hakkani Kutup, Samedâni (İmamı Rabbani hz. lutfedilmiş ulvi bir makam) Gavs, Faruki(Hz. Ömer neslinden) şeyh olarak bilinen, Rabbâni İmamlık derecesine ermiş 2. binin Müceddidi (unutulan sünnetleri yeniden hayata geçirerek bid’atleri tepeleyen, Tarikatın şeriattan ayrı olmadığını, ancak onu hayata tatbik etmekten ibaret olduğunu izhar eden. ) Şeyh Ahmed Serhendî( hz. ruhuna) (K.S.).

11- İrşad dairesinin kutbu, Allah’a doğruluk üzere sülûk edip, ruku ve secde eden insan ve cinlerin gavsı, zahir ve batın ilminin alimi, dinin ışığı, efendimiz, Şeyh Halid( hz. ruhuna) (k.s.)

12- Hilmin kaynağı, karanlıkların nûru, kavimlerin ve aşiretlerin arasını doğruluğa yönlendiren, seyyid ehalisinin halefinden zuhur eden, dinin feneri, efendimiz Seyyid Abdullah(hz. ruhuna) (k.s.)

13- Müntesiplerini kayıran şeyhimiz, O ki, nefisleri vakurla uyaran, irşad edenlerin kutbu medarı, dinin kayan yıldızı, Efendimiz Şeyh Esseyyid Tâhâ (hz. ruhuna). (k.s.)

14- Önde ilerleyen büyüklerin sultanı(zamanında ki), kendisinden sonra gelen büyüklerin örnek edindiği, (Allah’tan) korkanların genelinin gavsı, sülûk eden imamların kutbu, nefsi ile güreşenlerin ustası, garib âşıkların dostu, kamil ve mükemmil(olgulaştıran) üveysi şeyhimiz, efendimiz, Eşşeyh Esseyyid Sıbğatullahi Arvasi hazretlerinin(ruhuna (k.s)

15– Âriflerin sultanı, Hakk’a vasıl olan kutupların kutbu, tam fena ile şereflenen, Rablerine sülûk edenleri Hakka yönlendiren, parlak şeriatin yardımcısı, zarar verici bid’atların tepesine darbe indiren, Büyük Selef ve Tabii’nin eserlerinin yenileyicisi(Yani; unutulan sünnetleri hayata geçiren), tarikat binasının esaslarını tanzim eden,  (manevi) boşluk üzere bulunanı keşfettikten sonra, ona afakta nazar edip tasarruf eden, azgın bid’atçilerden nisbeti kesen, efendimiz, olgun ve olgunlaştıran şeyhimiz, Eşşeyh Abdurrahmanı Tahi hz. nin (ruhuna). (k.s.)   

16- Şeriatin şeyhi tarikatın şehbazı, hakikatın bürhanı(delili), Sülûkta(Manevi ilerlemede) fena ve beka makamına eren, Allah’ın ipine(Kur’an’a) sarılan, kamil ve olgunlaştıran şeyhimiz, efendimiz Eşşeyh Fethullah hazretlerinin (ruhuna (k.s.)

17- Evvelki evliyaların kemâlatını taşıyan, sonrakilerin feyzlerini ve edeplerini toplayan, Müslümanların (kuvvet vesilesi) direği, şeyhlerin ve saliklerin toplamının direği, göklerin ve yerin ışık vesilesi, din ve milletin lambası, zayıfların ve miskinlerin sığınağı(yaşadığı zamanda onlara yardım eden), sülûk eden saliklerin kutbu aşıkların sultanı kamil ve mükemmil şeyhimiz efendimiz, Eşşeyh Muhammed Diyauddin (haz.nin ruhuna) (k.s.)

18- Evliyaların ve Âriflerin makamlarının varisi, mü’minlerin imamı, abidlerin ve saliklerin dayanağı, parlak şeriati zahire çıkaran ve beyaz Nakşibendi Tarikatini canlandıran, beşeri perdelerden sıyrılan(ruhanileşen), mânevi sırların hazinesi, efendimiz, kamil ve  olgunlaştıran şeyhimiz, Eşşeyh Ahmedül- Haznevi hz.nin(ruhuna) (k.s.).   

19- Cezbe sahiplerinin sultanı, hidayete erenlerin nuru, alemlerin Ferdî kutbu, Ahmediye mesleğinin neşredicisi, Muhammedî ağacın dalı, Nakşibendi Tarikatinin piri, Mahmûdî karakterin sahibi, Bahaddin-i Buharî havuzundan su dağıtan, dinî bayrağı diken,  Selef büyüklerinin ve Tabiinin eserlerini canlandıran, seadet yolunu tasdik edenlere, himmet ederek yakîn(nûru)ile doğan,şeyhimiz, efendimiz, kâmil ve mükemmil(olgunlaştıran) Eşşeyh, Esseyyid Bilvanisli Abdulhakim Elhüseyni (hz. ruhuna (k.s.).

20- Müslümanların ve  müstecirin’in(Allah’a sığınmak isteyenlerin) sultanı, ve mensûrîn’in(Allah’tan yardım görenlerin) tâcı, sevenlerin seveni, istişare etmek isteyenlerin danışmanı, mürşidleri irşad eden, alemlerin Rabbinin hidayeti ile sadıkların sırrı, din ilmi hazinelerinin fatihi, Nakşibendi Tarikatını ve parlak şeriat ile istikrar bulmak isteyenleri canlandıran, Bilvanisli kâmil ve mükkemmil (olgunlaştıran) şeyhimiz, efendimiz Eşşeyh, Esseyyid Muhammed Râşid (hz.nin ruhuna)k.s.).

21- Müslümanların ümitlerini toparlayan, feyizlenenlerin kutbu, müttekîlerin (günahtan sakınanların) sözüne güvendiği, Allah’a güvenenlerin vesilesi, cömertlik sahibi ve alemlerin kerameti, tevazu sahiplerine muhabbeti çok olan, şeriatin ve Nakşibendi Tarikati’nin sahibi, efendim, şeyhim, seyyidim ve senedim, ve kendisine tutunduğum, O’na itimat ettiğim, kendisiyle övündüğüm, kendisinden dua istediğim, gözümün aydınlığı, Bilvanisli kâmil ve mükemmil şeyhimiz, efendimiz, Eşşeyh, Esseyyid Abdulbâkî Elhüseynî, (ruhuna(k.s.). 

  22- Bu tarikatin ve diğer tarikatlerin bütün sadatlarının ve halifelerinin, müridlerinin, sevenlerinin, mensuplarının ve müntesiplerinin(bağlılarının), ( ruhlarına bu sevapları ulaştır ey Rabbimiz). 

  23- Allah’ım bu (hatmeden hasıl olan) sevapların bir mislini de amel defterlerimize yazılmasını kıl, onunla(hatme vesilesi ile) dercelerimizi yükselt. Onunla A’layi İlliyyin’ de ki menzile yücelt. Onunla katında muhabbetimizi arttır. Bereketlerinin hepsinden artırarak bize ulaştır. Bu yüce tarîkatte sülûkumüzü(manevi ilerlememizi) tamamla. Bizi hastalıktan hayra ulaştır. Şeyhimizin emirlerine uygun kıl. (emirlerine itaatkâr kıl) Yasaklarından çekindir.

      Allah’ım bizi fenadan  sonra Beka (makamı) ile rızıklandır. Bizi sadatlarımızın kendisinde sülûk ettikleri ayak üzere kıl.  Allah’ım günahlarımızı bağışla, bizi muhabbetine ve dostlarının muhabbetine cezb et. Bizi tevfikınla(yardımınla) ve istikametle rızıklandır. Dinin üzere taatinle(emrine uygun ) kıl. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn. 

HATME-İ HACEGÂNIN FAZİLETİ
1. Hatmeye 25 Estağfirullah çekerek başlamak Kur’an’ı Kerim’de geçen 25 peygambere tekabül ediyor. Onun için 25 Estağfirullah çekiyoruz.
2. Başlarken 7 Fatiha okumanın sebebi: Fatiha anahtardır. Her bir Fatiha 7 kat semanın kapılarını bir bir açar. En son katta kabul dergâhı vardır. Orada yapılan amel zikir her bir kapıdan bir bir geçerek kabule mazhar olur.
3. Salavat-ı şerife başta 100 sonda 100 olmak üzere 200 adettir. Rasulullah Efendimiz (S.A….V.) buyuruyor ki: Bana günde 200 adet salavat-ı şerife getirene şefaatim vacip olur. Hatmeye giren herkes bu şefaate mazhar olur.
4. 1000 ihlas okumanın sebebi: Bir ihlas okuma Kur’an’ın üçte birine, 2 ihlas üçte ikisine, 3 ihlas ise tamamına denktir. 1000 ihlas okumak da 333 hatim sevabı kazandırır.
5. Elemneşrahleke suresini okumak: Bir insan günah işlediğinde, şeytan-ı lain o insanın kalbine 79 düğüm atar. Her bir İnşirah suresi o düğümleri tek tek çözer. O gün şeytan lain hatme yapanın kalbine giremez, kalpler temizlenir.
6. Ya Baki Entel Baki demenin sebebi: Allah dostları Bekabillah makamındadır. Sofilerin de o makama ulaşmaları için Allah (C.C.)’nün Baki ismini zikrettiriyorlar.
7. Sonunda okunan 7 Fatiha’nın sebebi: 7 kat siccine kilit olur, kilitler. Yani yerin dibinde yapılan ameller siccine gitmesin diye.
Gavsul Azam Abdulhakim Hz. (k.s.) buyuruyor ki: Rasulullah (SAV) bana dese ki sofilere hangi ameli tavsiye edersin? Ben de derim ki HATME-İ HACEGÂNI tavsiye ederim.
Allah (c.c.) yapılan bütün amellerimizi kabul etsin. (Amin)

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede