Hutbe duaları türkçe okunuşu

Hutbe Duaları Türkçe Okunuşu

hutbe duaları türkçe okunuşu

Hutbe Duası

Hutbe Duası
Hutbe duası; cuma namazlarında okunan ve okunması farz olan duaların tümüne verilen isimdir. Öyle ki; cuma namazının farzından önce okunan hutbe duasını duymamış bir kişinin, sonradan yetişip de cuma namazının farzını kılsa bile bu namazı dinen caiz değildir. Hutbe duası ile ilgili farklı mezheplerin imamlarının farklı yorumları bulunsa da ortak görüşte olunan temel noktalar vardır. Bunlar; hutbe duasının cuma namazının farzından önce mutlaka ama mutlaka okunması; cemaate karşı düşünceli olarak hutbe duasının demagoji yapacak derecede uzatılmaması, hutbe duası esnasında az ve öz sözler söylenerek; iyilik, güzellik, vs. Faziletlerin cemaatin kalbine aşılanmasıdır. Hutbe duasının nasıl gerçekleştirileceğine gelecek olursak; genel olarak imamın ve müezzinin gerekli yerlerde bazı belirli ayetleri veya duaları okumasından oluştuğunu görürüz:

İlk olarak cuma namazının sünneti kılınır. Daha sonra hutbe duasının ilk kısmında müezzin Peygamber Efendimiz (s. A. V.) ve tüm yakınları için cemaate Fatiha okutur ama öncesinde söylemesi gereken uzunca bir söz vardır. Bunun adı gülbanktır:

"Resul-ü Ekrem ve nebiyy-i muhterem sallallahü teala aleyhi ve sellem efendimizin aziz, pak, münevver, mutahhar ruh-i şeriflerine salavat-ı şerife getirenlerin ahir ve akıbetleri hayrola. Al-i ezvac-ı tahirat evlad-ı rasul, eshab-ı güzin efendilerimizin sair enbiya-i 'izam ve rusuli fihan hazeratının ervah-ı şeriflerine, pirimiz Bilal-i Habeşi (r. A.) efendimizin 'ale'l husus bu caminin banisi ve bugüne kadar içerisinden gelmiş geçmiş imam, müezzin, kayyumlarının ve kaffe-i ehl-i imamın ervahı için, Allah rızası için el-Fatiha.

Fatiha okunduktan sonra ise hutbe duasının devamında müezzin euzu besmele çeker ve Ahzab. Suresi'nın 56. Ayetini okur:

"İnneallahe ve melaiketehu yüsallune a'le'n Nebiyy. Ya eyyühe'l lezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima."

Sonrasında ise müezzin sesli bir şekilde Peygamber Efendimiz (s. A. V)'in ruhuna bir salavat getirir ve hutbe duasının bu kısmı da tamamlanmış olur. Sonrasında da ayağa kalkıp iç ezan okumaya başlar. Bu, cuma namazının ezanıdır. Bu esnada ise imam minberin önüne gelir ve içinden dua eder. Bu dua şu şekildedir:

"Allahümme ifteh aleyna ebvabe rahmetike ve yessir aleyna hazaine fazlike ve keramike ya ekramelekramine veya erhamerrahimin."

Daha sonra minberin basamaklarını çıkmaya başlayarak hutbe duasına devam eder. 3. Basamakta durur ve şu dua ile devam eder:

"Rabbi'şrahli sadri ve yessir li emri vehdül ukdeten min lisani yefkahu kavli. Rabbi kad ateyteni minelmülki ve allemteni min te'vilil ehadis. Rabbi zidni ilmen ve fehmen ve elhıkni bissalihin. Vehfezni minesselasini vel eğlali vel enkal. Allahümme salli ala Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain."

Bu duasını da okuduktan sonra minberin basamaklarını çıkmaya devam eder. 7. Basamakta tekrar durur ve bu kez şu duayı okur:

Allahümme hazaşşe'nü leyse bişani ve hazelmekani leyse bikani. Allahümme yessir li emri ve tekabbelhü minhi ve selamün ala cemiilenbiyai velmürselin."

Bu duayı da içinden okuduktan sonra yüzünü cemaate döner ve 8. Basamağa oturur. Müezzinin okumakta olduğu ezanı dinler. Ezan bittikten sonra ayağa kalkar (7. Basamakta) ve hutbe duasının asıl kısmı başlar. Hutbe duasını başlarken Hamdele getirilir ve sonrasında aşağıdaki dua okunur:

"Neşhedü enlâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şirîke lehü ve lâ nazira lehü velâ müsâle leh ve neşhedü enne seyyidena muhammeden abdühü ve habibühü ve rasülûh. Sallâllahü ‘leyhi ve ‘alâ alihi ve ezvacihi ve eshabihi ve etba‘ih ve hulefa ihir- raşidine'l - mehdiine min ba‘dih ve vüzeraihi'l-kâmiline fi ‘ahdih. Hususam-minhüm ‘alel-eimmeti hulefa rasülillâhi ale't-tahkîk. Ümerai'l-mü'minin hazret-i eba Bekrin ve ‘Umer'a ve Osmane ve ‘Aliy ve ‘alâ bakıyyeti's sahabeti ve't-tâbi‘in. Rıdvanü'llahi te‘al⠑aleyhim ecme‘in. Eyyühe'l - mü'minine'l - hazirûn. İttekul-lahe ve etı‘ûn. İnne'l-lâhe me‘allezine't-tekav ve'l-lezinehüm mühsinün."

Bu dua da okunduktan sonra imam "kalle'l-lahü teala fi kitabihi'l kerim." der, euzu besmele çeker ve o günkü hutbe konusuyla ilgili bir ayet okur. Ayet bittikten sonra sadekallahü'l azim der. Sonrasında da Ve kale'n nebiyyü sallallahu 'aleyhi ve sellem diyerek hutbe konusuyla ilgili bir hadis okur. Bu dualar bittikten sonra hutbe duası Türkçe bir vaazla devam eder. Hutbe duasının Türkçe kısmı bittikten sonra imam "Elâ inne ahsene'l-kelâm ve ebleğa'n-nizam. Kemâ kale'l-lahü tebareke ve te‘alâ fi'l-kelâm ve izâ kurie'l-kur'ânü festemi‘ulehü ve ensıtü le‘alleküm türhamün" şeklinde dua okur. Daha sonra ise Türkçe olarak Peygamberimiz (s. A. V)'in ruhuna, tüm ölmüşlerimizin ruhuna, vatanımızın milletimizin sıhhati için, vs. Mukaddes konular için dua edilir. Bu duadan sonra da imam içinden bir euzu besmele çeker ve sesli olarak "İnnâllahe ye'mürü bi'l - ‘adli ve'l - ihsâni ve itâi zil-kurba ve yenh⠑anil - fahşai ve'l - münkeri ve'l - bağy. Ye‘ızuküm le‘alleküm tezekkerûn" ayetini okur. Böylce hutbe duası bitmiş olur. Hutbe duasının bitiminde imam minberden inerken müezzin kaamet getirmeye başlar ve sonrasında cuma namazının farzı kılınır.

Son Güncelleme : 16.06.2023 05:03:52

Hutbe Duası ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz.


2 Yorum Yapılmış "Hutbe Duası"

İyi günler.Bugün günlerden cuma ve cuma namazı farz olduğunu biliyoruz.Cuma namazına gittiğimizde biraz geç gittiğimiz den sadece namaza yetiştik.Arkadaşlar hutbe duasına yetişemediğimiz için cuma namazının kabul olmayacağını söylediler.Benim merak ettiğim konu şu Hutbe Duası nedir ve gerçekten hutbe duasını duymadığımız için cuma namazımiz kabul olmamış mıdır?
Gökçek. 26.10.2018 14:40:23

1 YANITI GÖRÜNTÜLE

Yahya kara : Doğrudan doğruya kabul olmadı demek yanlış bi tabir ortada bir niyet var farzına yetiştiyseniz sıkıntı olmaz manevi açıdan ama şunu da unutmayalım ki hutbe Cuma namazının bir bölümüdür olmazsa olmaz elimizden geldiğince yetişmek hutbeyi dinlemek en doğrusu
29.01.2021 10:58:31

Gayet anlaşılır ve düzenli okunur bi halde sağolun
Cumali Kızılırmak. 09.03.2021 19:55:10

CEVAP YAZ

Zevk Suyu Orucu Bozar Mı
Zevk Suyu Orucu Bozar Mı
Zevk Suyu Orucu Bozar Mı, Zevk suyu genelde şehvet hallerinde erkeklik organından çıkan iki sıvı vardır. Bunlardan birine meni diğerine mezi denir. Meni, şehvetin doruğuna fışkırarak çıkar. Mezi ise şehvetten önce ve sonra sızıntı halinde olur. Meni ...
Şans Duası
Şans Duası
Şans Duası, Şansın açılması ve işlerinizin rast gitmesi nedeni ile Rabbimize yönelip el açarak gönülden ve samimi bir şekilde dualar ederiz. Şans ve kısmetin açılması için günlük düzenli okunması gereken pek çok dualar vardır. Rabbimiz samimi ve ...
Adet Olmak İçin Dua
Adet Olmak İçin Dua
Adet Olmak İçin Dua, Adet kanı, kadının normal bir vücut fonksiyonudur. Âdet kanı gebelik olmadan her ay düzenli vakitlerde hazne dışına atılan kandır. Her ay bu döngü bu şekilde sırayla devam eder. Âdet sancısı, bir gün öncesinde...
Miftahul Cennet Duası
Miftahul Cennet Duası
Miftahul Cennet duası, en güçlü ve en büyük dilek duasıdır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s. A. V.) bir gün ashabıyla mescitte bulunurken, Cebrail a. S. Yanına gelerek, "Ya Muhammed! Hak Teala sana selam gönderdi. Bu duayı sadece sana gönderdi. Senden ...
Temre Duası
Temre Duası
Temre duası, elde, yüzde ve vücutta çıkan temrelerin, siğillerin yok olması için, yer gök dua diyerek Allah'a sığınmalıyız. Dualara devam edersek, Allah'ın izniyle şifa bulunacaktır. Yapılan dualar içtenlikle ve inanarak okunursa, daha çabuk ve kesin...
Ders Çalışmak İçin Dua
Ders Çalışmak İçin Dua
Ders Çalışmak İçin Dua, Dua bir isteğin, bir dileğin olması için Allah (c. C.)'a yalvarmaktır. Derse başlamadan önce dua okuyan öğrencinin Allah Teala zihnini açar. Onu unutkanlıktan korur. Dersi en iyi şekilde anlamasını sağlar. Çocuklarımızın dersl...
52 Gece Duası
52 Gece Duası
Kabir Duası, 52 Gece Duası, Büreyde radıyallahu anh şöyle dedi; Hz. Peygamber (asm) ashab-ı kirama, kabristana gittikleri zaman şöyle demelerini öğretirdi; "Esselamü aleyküm ehled diyari minel-müminin ve Inna inşallahu biküm lahikun. Es'elullahe lena...
Huysuz Çocuğa Okunacak Dua
Huysuz Çocuğa Okunacak Dua
Huysuz Çocuğa Okunacak Dua, En önemli olan ise her durumda Allah'a dua etmek ve sabretmektir. Unutulmamalıdır ki; Yüce Allah duada ısrarcı olan kullarını sever. Anne ve babalar bir çocuk sahibi olduklarında onunla ilgili gelecek hayali kurarlar. Onun...
Bir Malın Satılması İçin Dua
Bir Malın Satılması İçin Dua
Bir malın satılması için dua, elinizde olan ev, araba, arsa gibi değerli bir malınızı satışa çıkardınız, fakat değerine bir alıcı çıkmıyorsa dualardan yatdım alarak, malınızın tez elden satışına yardımcı olabilirsiniz. Allah'ın izniyle tez elden...
Saç Duası
Saç Duası
Saç duası, saç dökülmesi ve zayıf saçlara sahip olan kişilerin şifa bulmak için okuyacakları bir duadır. Saç duası büyük bir inançla okunmalıdır ve şifanın yalnızca Allah 'tan geleceği unutulmamalıdır.Saçının dökülmemesi için şu dua okunmalıdır: Ve y...
Sivilce Duası
Sivilce Duası
Sivilce Duası, vücudumuzun bazı bölgelerinde bazı zamanlar sivilceler ve siğiller ve çıbanlar meydana gelebilir. Böyle durumlarda ilk olarak bir hekime başvurmak ve bunların nedenini öğrenmek gereklidir. Bu çıkıntıların nedenleri bazı iç hastalık...
Mahkeme Duası
Mahkeme Duası
Mahkeme Duası, Dua etmek, Allah'a yaklaşmanın en güzel yoludur. Sıkıntıların, dua etmek, isteklerin ve beklentilerin Rabbimize açılmasıdır. Ne kadar içten, yürekten, yüreğin derinliklerinden seslenilirse o ölçüde yankı bulur. Dua etmek, işin başında,...

 

Zevk Suyu Orucu Bozar Mı
Şans Duası
Adet Olmak İçin Dua
Miftahul Cennet Duası
Temre Duası
Ders Çalışmak İçin Dua
52 Gece Duası
Huysuz Çocuğa Okunacak Dua
Bir Malın Satılması İçin Dua
Saç Duası
Sivilce Duası
Mahkeme Duası
Birinin Seni Sevmesi İçin Dua
Mübin Duası
Kuduriye Duası
41 Yasin Duası
Küsleri Barıştırma Duası
Hilye İ Şerif Duası
Haksızlık Karşısında Okunacak Dua
Güç Duası
Nasip Duası
Ramazan Duası
Hacet Duası
Söz Dinlemeyen Çocuğa Okunacak Dua
Bir İşin Olması İçin Okunacak Dua
Yasin Duası
Birinin Rüyasına Girmek İçin Dua
Aileyi İkna Etme Duası
Gelin Duası
Heyecanlanmamak İçin Dua

Popüler İçerik

Birinin Seni Sevmesi İçin Dua

Birinin Seni Sevmesi İçin Dua

Birinin seni sevmesi için dua etmek, sonunda hayırlı bir izdivaç planını da içerdiği taktirde Allah katında kabul görebilir. Allah ki, sizin için kimi...

Mübin Duası

Mübin Duası

Mübin Duası, Hayırlı dileklerin yerine gelmesi için önce sebepleri oluşturan bir plan yapılır. Bununla gerekilen her şeyin yapılması sonucunda dilekle...

Kuduriye Duası

Kuduriye Duası

Kuduriye duası, Allah nazarında makbul olan ve tutulan dileklerin gerçekleşmesi için Allah'ın (c.c) kullarına gönderdiği dualardan biridir. Her k...

41 Yasin Duası

41 Yasin Duası

41 Yasin Duası, herhangi hayırlı bir niyet için okunan, 41 Yasin Suresi okunduktan sonra okunan duadır. Bilinen ve bilinmeyen, görünen görünmeyen nim...

Küsleri Barıştırma Duası

Küsleri Barıştırma Duası

Küsleri Barıştırma Duası: Küsleri barıştırma duası olarak bilinen bir birine küsmüş iki kişinin arasının düzelmesi ve barışması için okunur. Özellik...

Hilye İ Şerif Duası

Hilye İ Şerif Duası

Hilye İ Şerif Duası, Bismillahirrahmannirrahim Ahir zaman Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) vefat edeceğine yakın bir zamanda, dünyadan ah...

Haksızlık Karşısında Okunacak Dua

Haksızlık Karşısında Okunacak Dua

Haksızlık Karşısında Okunacak Dua Haksızlığa uğrayan bir kul, üzülmek, haksızlık edene beddua etmek ya da kendini yıpratarak sinirlenmek yerine, en gü...

Hutbe nedir ve cuma hutbesinde okunan dualar (cuma namazında hocanın okuduğu dualar) hangileridir? İşte hutbe anlamı, hutbenin rüknü, şartları, sünnetleri ile Cuma hutbesinin arapça metni ve türkçesi.

Hutbe, konuşma, cemaate konuşma yapmak, Allah’a hamd, Rasûlüne salat ve selam getirmek ve müminlere duadan ibaret olan bir zikirdir. Hutbe farzdır ve Cuma ve bayram namazlarının yerine getirilme şartlarından birisidir.

Cuma ile ilgili, ‘Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağırıldığınız zaman hemen Allah’ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın‘ (Cuma, 62/9). Âyette sözü edilen zikr bilginlere göre hutbedir veya hutbe ile birlikte namazdır. Buna göre hutbe de Cuma namazı gibi farzdır ve hutbe okunmayan Cuma namazı eda edilmiş sayılmaz (Molla Hüsrev, Dürerü’l Hukkâm, İstanbul 1307, 1, 138). Ayrıca ümmetin bu konuda icma’ı da bulunmaktadır. Çünkü Hz. Peygamberden günümüze kadar, cuma namazları hutbeli olarak kılma gelmiştir.

CUMA HUTBESİ NASIL OKUNUR ARAPÇA TÜRKÇE

Cuma namazının geçerli olmasının şartlarından biri de farz olan cuma namazından önce hutbe okumaktır. işte cuma hutbesi duaları.

İmam minber kapısına yönelince içinden sessizce

بِسْمِ اللَّهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

“Allah’ın adıyla, hamd Allah’a, salat ve selam Hz Muhammed (sav) e, ailesi ve ashabının  üzerine olsun” der.

İmam minber kapısında (minberin birinci basamağı önünde) sessizce,

اَللَّهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا اَبْوَابَ رَحْمَتِكَ وَيَسِّرْ عَلَيْنَا خَزَائِنَ فَضْلِكَ وَكَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ

 وَيَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ

“Ey Cömertlerin en Cömert’i ve Ey merhametlilerin en merhametlisi Allah’ım, bize rahmet kapılarını aç, iyilik ve kereminin hazinelerine ulaşmamızı bize kolaylaştır.” duasını okur.

İmam minbere çıkar ve üçüncü basamağa gelince

رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي

 رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِنْ تَأْوِيلِ اْلاَحَادِيثِ*

 رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا وَفَهْمًا وَاَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ*

“Rabim göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar. Rabbim; gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Rabbim ilmimi ve anlayışımı artır, beni sâlihlerden eyle”. duasını okur.

Minber fazla yüksek değilsebeşinci, yüksekse yedinci basamağa çıkınca

اَللَّهُمَّ هَذَا الشَّانُ لَيْسَ بِشَانِي* وَهَذَا الْمَكَانُ لَيْسَ بِمَكَانِي

اَللَّهُمَّ يَسِّرْ لِي اَمْرِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي* وَسَلاَمٌ عَلَى جَمِيعِ اْلاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ*

 وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*

“Allah’ım! Bu şerefi ben elde etmedim sen verdin. Bu makamı ben kazanmadım sen verdin. Allah’ım işimi kolaylaştır ve yaptığım işi kabul eyle. Tüm Rasullere ve Nebilere selam olsun. Hamd âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur.”

duasını okur ve cemaate yüzünü döner selam verir.السلام عليكم ورحمة الله وبركاتهesselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu der ve oturur. Müezzin ezan okur. Müezzin ezanı bitirdiği zaman sessiz bir şekilde ezan duası okunur ve imam ayağa kalkarak cemaate karşı sesli olarak hutbenin birinci bölümünün arapça kısmını oluşturan şu metni okur.

BİRİNCİ HUTBE

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ العَالَمِينَ*

وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

نَشْهَدُ اَنْ لَا اِلَاهَ اِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَنَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ*

اَمَّا بَعْدُ فَيَا عِبَادَ اللَّهِ* اِتَّقُوا اللَّهَ وَاَطِيعُوهُ* اِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ*

اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ* بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ*

Konuyla ilgili bir ayeti kerim okunur (örneğin)
konuyla ilgili ayet

صَدَقَ اللَّهُ الْعَظِيمْ*

وَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ

Konuyla ilgili bir Hadis-i Şerif okunur (örneğin)

konuyla ilgili hadis

صَدَقَ رَسُولُ اللَّهِ فِيمَا قَالْ اَوْ كَمَا قَالْ

“Hamd Allah’a mahsustur. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, Ehline ve ashabına salât ve selam olsun. Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına onun ortağı olmadığına şahitlik ederiz. Ve yine şahadet ederiz ki Efendimiz Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve Rasulüdür. Ey Allah’ın Kulları, Allah’a karşı gelmekten sakının ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah takva sahipleri ile beraberdir.

denir ve Hutbenin Türkçe metni okunur. (örneğin)

Aziz Müminler!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar edebilir.” 1

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Yeryüzü, bana mescid kılındı; temiz kılındı.” 2

Kardeşlerim!
Geliniz! Bugünkü hutbemizde hep birlikte önce hicreti hatırlayalım. Allah Resulü’nün Mekke’den Medine’ye hicretini, Yesrib’in Medine’ye dönüşmesini hatırlayalım. İslam davasının büyük miladı olan hicreti yâd edelim. Hz. Ömer’in, hicreti İslam takviminin başlangıcı olarak kabul edişini hatırlayalım. Ve bugün asıl hicretin, Allah ve Resûlü’nün yasakladığı kötülüklerden hicret olduğunu hatırlayalım. Bu vesileyle Pazar günü gireceğimiz yeni hicri yılımızın hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.

Hutbenin türkçe metni bittikten sonra;

قاَلَ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَاسَّلامُاَلتّاَءِبُ مِنَ الذَّ نْبِ كَمَنْ لاَذَنْبَ لَهُ اَسْتَغْفِرُ اللهَ الْعَظِيمَ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ وَاَسْأَلُ اللهَ لِي وَلَكُمُ التَّوْ فِيقَ

“Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; ‘Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir.’ Yüce Allah’tan size ve kendime Allah’tan mağfiret ve muvaffakiyet dilerim.”

yada

اَلاَ اِنَّ اَحْسَنَ الْكَلَامِ وَاَبْلَغَ النِّظَامِ كَلَامُ اللَّهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ*

كَمَا قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى الْكَلاَمِ* وَاِذَا قُرِأَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ*

اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ* بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ* اِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ اْلاِسْلاَمِ

“Dikkat ediniz ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allah’ın kelamıdır. Yüce Allah-u Teala’nın Kur’anında buyurduğu gibi: “Kur’an okunduğu zaman, onu dinleyin ve susun, umulur ki merhamet edilirsiniz.” Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla: “Şüphesiz Allah katında din islamdır.”

duası okunur ve imam oturur. Şu duayı sessizce okur.

بَارَكَ اللَّه لَنَا وَلَكُمْ وَلِسَائِرِ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ* وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ*

 اَلْاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ* اِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ مُجِيبُ الدَّعَوَاتِ*

“Allah’ım bize, ölü ve diri, erkek ve kadın bütün Mü’min ve Müslümanlara, bereketini artır. Şüphesiz sen, duaları işitir kabul edersin.”

İmam tekrar ayağa kalkarak cemaate karşı sesli olarak hutbenin ikinci bölümünün arapça kısmını oluşturan şu metni okur.

İKİNCİ HUTBE

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ حَمْدَ الْكَامِلِينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

 تَعْظِيمًا لِنَبِيِّهِ وَتَكْرِيمًا لِصَفِيِّهِ*

فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ قَائِلٍ مُخْبِرًا وَآمِرًا* اِنَّ اللَّهَ وَمَلَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ*

 يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا*

 “Kamil anlamda Allah’a hamd ederim. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, âl ve ashabına salat ve selam olsun. Yüce Allah: Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ve selam ediyorlar. Ey iman edenler. Siz de ona salat edin, selam edin buyurmuştur.”

اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ*

وَ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ*

اَللَّهُمَّ وَارْضَ عَنِ اْلاَرْبَعَةِ الْخُلَفَاءِ* سَيِّدِنَا اَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ وَعَلِىٍّ ذَوِى الصِّدْقِ وَالْوَفَاءِ وَبَقِيَّةِ الْعَشَرَةِ

الْمُبَشَّرَةِ وَآلِ بَيْتِ الْمُصْطَفَى وَعَنِ اْلاَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالتَّابِعِينَ اِلَى يَوْمِ الْجَزَاءِ*

اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ

 بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ*

اَللَّهُمَّ انْصُرِ الْإِسْلاَمَ وَ الْمُسْلِمِينَ* اَللَّهُمَّ اَيِّدْ كَلِمَةَ الْحَقِّ وَالدِّينِ*

“Allah’ım İslama ve müslümanlara yardım et. Vatanımızı ve milletimizi her türlü tehlikeden koru. Bize dünya ve ahirette iyilik ve güzellikler ihsan eyle. Bizi, Ana-Babamızı ve bütün Mü’minleri bağışla. Şüphesiz Sen işiten ve dualarımızı kabul edensin.”

عِبَادَ اللَّهِ* إِتَّقُوا اللَّهَ وَ اَطِيعُوهُ* اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ* بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ*

 اِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَاْلإِحْسَانِ وَاِيتَاءِ ذِى الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ*

 يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ*

(Sesli şekilde Âyet-i Kerimenin meali okunur)

“Muhakkak ki, Allah; adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl suresi 90)

İmam hutbeyi bu şekilde tamamladıktan sonra minberden iner, Müezzin Kamed Getirir. İmam namaz kıldırmak üzere mihraba geçer.

HUTBE HAKKINDA BİLGİ

Hutbe’nin Cuma günü ve namazı için son derece ayrıcalıklı ve önemli bir yeri vardır. Hatta Hazreti Âîşe’den Cuma namazının sırf hutbeden dolayı iki rekat olduğu rivayet edilmiştir. Hutbe’nin bir takım şartları ve edebleri bulunmaktadır. Bunlar sünnete göre belirlendiği için önce Hz. Peygamber (s.a.s)’in hutbede izlediği yolu ve bazı hutbelerini bilmekte yarar vardır.

İlgili rivayetlere göre Hz. Peygamber hutbeye çıktığında çok defa heyecanlanır gözleri kızarır, sesi yükselir ve bir orduyu uyarırmışçasına sert bir edâ ile kıyametin yakınlığından ve mutlaka kopacağından söz ederdi.’Emmâ ba’dü’ dedikten sonra ‘sözün en hayırlısı Allah’ın kitabıdır, yolun en hayırlısı Muhammed’in yolu dur, işlerin en fenası uydurulup dine katılanlardır ve her bid’at sapıklıktır’ derdi. Yine, ‘Ben her mü’mine kendisinden daha yakınımdır. Kim vefat eder de geride borç ve bakıma muhtaç çoluk çocuk bırakırsa bu bana aittir, benim borcumdur’ buyururdu.

Hutbesine Allah’a hamd, sena ve şehadetle başlar ve yukarıdakilere benzer sözler söylerdi. Hutbeyi kısa okur, namazı uzatır, Allah’ı çok anar ve sözcükleri az, anlamı derin ifadeler seçmeye özen gösterirdi. ‘Kişinin hutbesinin kısa, namazının uzun olması, dinî anlayışının bir işaretidir’ buyururdu.

Hutbede Ashabına İslâm’ın esaslarını öğretir, gerektiğinde onlara bazı şeyler emreder, bazı şeyleri de yapmamalarını söylerdi. Nitekim hutbe okurken camiye giren adama iki rekat namaz kılmasını emretmiş, halkın omuzlarına basarak ilerleyen birisine de ‘böyle yapma, otur’ demiştir. Bir soru sorulduğunda veya başka bir nedenle konuşmasını keser, soruya cevap verir, sözlerine sonra devam ederdi. Gerekirse minberden iner, sonra tekrar çıkar ve hutbesini tamamlardı. Nitekim Hz. Hasan ve Hüseyin için hutbeyi bölmüş, minberden inmiş, onları alıp tekrar minbere çıkmış ve konuşmasına dönmüştür. Cemaat içinde ihtiyaç sahibi birisini gördüğü zaman halkı onun yardımına çağırır, yardımlaşmaya teşvik eder, Allah’ı andıkça şehâdet parmağı ile işaret eder, ellerini kaldırıp yağmur duası yapardı.

Cuma günü, gerekiyorsa biraz bekler, cemaat toplanınca mescide girer, cemaata selam vererek minbere çıkar, minbere çıkınca yüzünü kıbleye çevirerek dua etmez, yüzünü halka çevirerek otururdu. Hazreti Bilal ezan okuyunca da kalkıp hutbesine başlardı.

Müctehid ve bilginler gerek Cuma hakkındaki hadisleri, gerek Rasûl aleyhisselamı uygulamasını göz önüne alarak hutbenin esasını teşkil eden rükünler ile sahih bir hutbede uyulması gereken şartları ve hutbenin adabını tesbit etmişlerdir.

Hutbenin rüknü:
Hutbenin rüknü Cenab-ı Hakk’ı zikirden ibarettir. Hutbe iki bölümden oluşur: Birinci hutbe müslümanlara vaz ve nasihat ikinci hutbe müslümanlara duadır. Her birinde Allah’a hamd ve sena Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in Peygamberliğine şehadet ve Peygambere salavât vardır. Hanefi fakihleri ‘Allah’ın zikrine koşunuz’ (el-Cuma’a, 69/2) âyetindeki hükmün mutlak olduğunu ve namazı da hutbeyi de kapsamına aldığını söylerler.

Hutbenin şartları:
Vakit içinde olmak, Namazdan önce, Hutbe niyetiyle Cemaat huzûrunda okunmak (yani hutbe okunurken üzerine cuma farz olanlardan bir kişi bile olsun, cemaatın olması gerekir). Hutbe ile namaz arası başka bir şey ile kesilmemeli (Molla Hüsrev Düreru’l-Hukkâm, İstanbul 1307, 1, 138; İbn Abidin, Reddül-Muhtar, Terc A. Davutoğlu, İst, 1983111, 304 vd.).

Hutbenin sünnetleri:
Hatip, hutbeye başlamadan önce minber tarafında bulunmak. Minbere çıktığında cemaate dönüp oturmak ve okunacak ezanı dinlemek. Hatibin huzurunda ezan okumak. Ezandan sonra, hatip cemâat karşısında her iki hutbeyi ayakta okumak.

Birinci hutbeye Allah’a hamd-ü senâ, ‘El-Hamdü li’llâh.’ ile başlamak

Şehadeteyni ‘Eşhedü en lâ ilahe… ve eşhedü enne Muhammedun…’ okumak ve Peygambere salavat getirmek. Müslümanlara dünya ve ahiretlerine yarayacak, onları dünya ve ahirette saâdete kavuşturacak vaaz ve nasihatlarda bulunmak. Kâfirlerin zulmünden kurtarması için dua etmek.

Eûzü-Besmele ile bir âyet okumak. Hutbeyi ikiye ayırmak ve iki hutbe arasında az bir miktar oturmak.

İkinci hutbede de, evvelki hutbe gibi, hamdele, salvele ile başlamak. İkinci hutbede Müslümanlara mağfiretle afiyet ve cihad’ta başarılı olmaları için de dua etmek. Her iki hutbeyi kısa okumak. İkinci hutbede sesi kısmak. Hutbeyi, cemaâtin işitebileceği bir sesle okumak. Hutbe okunurken cemâat başka bir şeyle meşgul olmayıp yalnız hutbeyi dinleyecektir. Hutbe anında söz söylemek veya söyleyene sus demek, ve yahut namaz kılmak tahrimen mekruhtur. Hutbede hazır bulunanların iki tarafa bakmaları da mekruhtur (el-Fetâvâ’l Hindiyye, Beyrut, 1400,1,146, 147).

Her ne suretle olursa olsun Cuma’ya gidemeyen kimselerin o gün şehir dahilinde ve cemaâtle namaz kılmaları tenzîhen mekrûhtur. Fakat Cuma namazı kılınmayan köylerde ve bâdiyelerde bulunanların Cuma günü öğle namazını cemâatle kılmaları kerâhetsi} olarak câizdir.

Özrü olanların Cuma günü öğle namazını Cuma namazı kılındıktan sonraya bırakmaları sünnettir. Cuma namazı kılınmadan kılarlarsa tenzihen mekrûhtur.

İmama teşehhütte ve yahut sehiv secdesinde yetişebilmiş olanlar, imam selam verdikten sonra Cuma’yı tamamlarlar. Cuma namazının herhangi bir anında secdesinin teşehhudünde bile olsull, imama yetişebilenler, Cuma namazına yetişmiş sayılırlar. Birinci ezanı işitenlerin alış verişi bırakıp Cuma’ya koşmaları vâcibdir.

Cuma günü, Müslümanlar için bir bayramdır. Onun için Perşembe akşamından itibaren Cuma hazırlığı yapmak, çoluğunu, çocuğunu yıkayıp temizlemek, tırnaklarını kesmek, Cuma için yıkanmak İslâm âdâb ve ahlakındadır. Câmiye giderken temiz elbiselerini giymek, güzel kokular sürünmek de böyledir. Bunlara çok dikkat etmek lâzımdır. Hz. Peygamber (s.a.s) bunlara çok önem vermiştir. Her Cumâ günü Cumâ için gusletmenin fazîleti hakkında Peygamberimizin emir ve tavsiyeleri pek çoktur.

 

Cuma namazında okunan hutbe duaları hakkında bilgi verir misiniz? Hutbede hangi dualar okunur?

Değerli kardeşimiz,

Cuma namazının geçerli olmasının şartlarından biri de farz olan cuma namazından önce hutbe okumaktır. Şöyle ki:

Vaktin girmesinden sonra mevcut cemaatın huzurunda bir hutbe okunması gerekir. Bunun içindir ki, hutbe okunurken cemaat bulunmayıp da sonradan namazda bulunacak olsalar, namazları caiz olmaz.

Cemaatin hutbeyi işitmesi şart değildir. Sadece hazır bulunmaları yeterlidir. Hutbe esnasında bir mükellef erkeğin, misafir olsa dahi, bulunması yeterli görülmektedir.

Cuma hutbesinin rüknü, İmamı Azam'a göre, Allah'ı zikirden ibarettir. Onun için hutbe niyeti ile yalnız: "Elhamdü lillah" yahut "Sübhanallah" yahut "La ilahe illalah" denilecek olsa, yeterli olur. İki İmama (İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e) göre, hutbe denilecek derecede uzunca bir zikirden ibarettir. Bunun en az olan derecesi, Tahiyyat mikdarı hamd ve salavat ile Müslümanlara duadır.

Hutbenin vacibleri, hatibin taharet üzere bulunması, avret sayılan yerlerin örtülü olması ve hutbeyi ayakta okumasıdır.

Hutbenin sünnetleri de, hutbeyi iki kısma ayırmak ve bunlar arasında bir tesbih veya üç ayet okunacak kadar bir zaman oturmaktır. Bu bakımdan buna iki hutbe denir. Bu iki hutbeden her biri hamdi, kelime-i şehadeti, salât ve selâmı kapsamalı. Birinci hutbe, bir ayetin okunması ile insanlara öğüt vermeyi, ikinci hutbe de Müslümanlara duayı kapsamalıdır. Ayrıca imamın sesi, ikinci hutbede birinci hutbedekinden daha hafif olmalıdır. İşte bunlar hutbenin sünnetlerindendir.

Her iki hutbeyi uzatmamak da sünnettir. Hatta hutbeyi "Hucurat" suresi ile "Büruc" suresine kadar olan surelerin herhangi birinden uzunca okumak, özellikle kış mevsiminde, mekruhtur. Cemaatı bıktırmak uygun değildir. Cemaatın acele görülecek işleri olabilir. Onları camide fazla tutmak, cuma namazlarına devamlarına engel olacağından, yersiz bir iş olur. Hatib olan şahıs bunları düşünmelidir. Sözlerinin sonu, önceki sözleri unutturacak ve kıymetten düşürecek şekilde hutbesi uzun olmamalıdır. Hutbenin kısa ve cemaata faydalı bir tarzda hazırlanması, hatibin ehliyet ve faziletine delildir. Bu konudaki bir hadisi şerifin anlamı şöyledir:

"Namazının uzun, hutbesinin kısa olması bir kimsenin anlayışlı bir din alimi olduğunun alametidir. Artık namazı (cemaata ağır gelmeyecek şekilde) uzatınız, hutbeyi de kısa okuyunuz. Gerçekten bazı sözler, sihir gibi kalbleri etkiler."

İşte böylece hutbeler, belâgat ve mana bakımından ruhları kazanacak bir halde bulunmalıdır.

Ashabı kiramdan (Câbir bin Semüre'den) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimizin namazı da, hutbesi de orta bir halde idi. Çok kısa ve çok uzun olmaktan beri idi.

Sorunuzda geçen hutbenin diğer dualarına gelince:

Öncelikle bu duaların Arapça olarak okunuşundan öğrenmek gerektiğini ifade edelim. Bu duaların okunması güzel olmakla beraber okunmadığı takdirde herhangi bir sakıncası olmadığı gibi, hutbeye veya namaza da bir eksiklik gelmez. Ayrıca belli bir duayı okumak da şart değildir. İstediği şekilde dua edebilir.

Cuma'nın ilk sünneti kılındıktan sonra, müezzin gülbank çeker:

"Resul-i ekrem ve nebiyy-i muhterem sallellahü tealâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin azîz, pâk, münevver, mutahhar ruh-i şerîflerine salevat-ı şerîfe getirenlerin ahir ve akıbetleri hayr ola. Âl-i ezvac-ı tahirat evlâd-ı rasül eshab-ı güzin efendilerimizin sair enbiya-i ‘izam ve rusûl-i fihan hazeratının ervah-ı şeriflerine, pîrimiz Bilâl-i Habeşi [R.A. (Radiyâllahü Anh)] efendimizin ve ‘ale'l-husus bu caminin banisi ve bugüne kadar içerisinden gelmiş geçmiş, imam, müezzin, kayyumlarının ve kâffe-i ehl-i imanın ervahı için, Allah rızası için, el - Fatihah."

Fatiha okunduktan sonra müezzin euzü-besmele çekerek Ahzab sûresinin 56. ayetini okur;

"İnnellâhe ve melâiketehü yüsallûne ‘ale'n-Nebiy. Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ."

Bunu takiben müezzin Peygamberimize (asm) bir salavât getirir.

"Allahümme salli ‘alâ seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ ali Muhammed."

Salevât-ı şerîfe bittikten sonra müezzin ayağa kalkar ve iç ezan okur. İçerde okunan bu ezan, cumanın ezanıdır. İmam namazını, her günkü oturduğu yerde değil de cuma günleri minberin kapısı önünde kılması cemaati rahatsız etmemek için iyi olur. Ayet okunmaya başladığında imam yerinden kalkar ve gizli olarak dua okur (minberin önünde):

“Allahümme ifteh aleynâ ebvâbe rahmetike ve yessir aleynâ hazâine fazlike ve keramike ya ekramelekramine ve ya erhamerrahimin.” diye dua eder.

Ondan sonra, minberin merdivenlerini yavaş yavaş çıkar ve 3. basamakta durur ve şöyle dua yapar:

“Rabbi’şrahlî sadrî ve yessir lî emrî vehlül ukdeten min lisânî yefkahû kavlî. Rabbi kad âteyteni minelmülki ve allemteni min te’vilil ehâdis. Rabbi zidnî ilmen ve fehmen, ve elhıknî bissâlihin. Vehfeznî minesselasili vel eğlali vel enkal. Allahümme salli ala Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain."

7. Basamağa gelir ve:

“ Allahümme hâzaşşe’nü leyse bişâni. Ve hâzelmekani leyse bimekani. Allahümme yessir lî emrî, ve tekabbelhü minni. Ve selamün ala cemîilenbiyai velmürselin.”

Duasını okuduktan sonra cemaata yüzünü dönüp 8.basamağa oturur. Bu esnada iç ezanı dinler. Ezan bittikten sonra ayağa kalkarak 7. basamakta hutbeyi okumaya başlar. Hutbenin başlangıcı Hamdele ile olur. "Elhamdü lillâh (2) Elhamdü lillâhillezi . . ." Hamdele'nin son kısmında;

"Neşhedü enlâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şirîke lehü ve lâ nazira lehü velâ müsâle leh. Ve neşhedü enne seyyidena muhammeden abdühü ve habibühü ve rasülûh. Sallâllahü ‘leyhi ve ‘alâ alihi ve ezvacihi ve eshabihi ve etba‘ih ve hulefa ihir- raşidine'l - mehdiine min ba‘dih ve vüzeraihi'l-kâmiline fi ‘ahdih. Hususam-minhüm ‘alel-eimmeti hulefa rasülillâhi ale't-tahkîk. Ümerai'l-mü'minin hazret-i eba Bekrin ve ‘Umer'a ve Osmane ve ‘Aliy ve ‘alâ bakıyyeti's sahabeti ve't-tâbi‘in. Rıdvanü'llahi te‘alâ ‘aleyhim ecme‘in. Eyyühe'l - mü'minine'l - hazirûn. İttekul-lahe ve etı‘ûn. İnne'l-lâhe me‘allezine't-tekav ve'l-lezinehüm mühsinün."

Bundan sonra imam: "kalle'l - lahü te‘alâ fi kitâbihi'l-kerîm." der, euzü-besmele çeker ve hutbenin mevzuu ile ilgili bir ayet okur. Ayet bitince "sadekallahül-‘azîm" der (Bu da tasdik etmek demektir). Ve yine hutbenin mevzuu ile ilgili okuduğu ayete istinat ederek söylenmiş olan, Peygamber Efendimizden (asm) bir hadîs'i imam şöyle dile getirir: "Ve kale'n - nebiyyü sallellahü ‘aleyhi ve sellem" diyerek hadisi okur. Şayet mevzu ile ilgili ikinci bir hadis daha varsa, o zaman imam: "ve kale fi hadîsin ahar" diyerek diğer hadisi de okur.

Daha sonra imam, "Azîz cemaat, aziz mü'minler" gibi tabirlerden birini kullanarak Türkçe hutbe kısmını okumaya başlar. Türkçe hutbenin okunuşu bittikten sonra, imam yine fazla teganni etmeden, gizli bir lâhinle aşağıdaki metni okur.

"Elâ inne ahsene'l-kelâm ve ebleğa'n-nizam. Kemâ kale'l-lahü tebareke ve te‘alâ fi'l-kelâm ve izâ kurie'l-kur'ânü festemi‘ulehü ve ensıtü le‘alleküm türhamün"

euzü-besmele çekip son bir ayet daha okur. Sonra oturup dua eder.

Ondan sonra tekrar ayağa kalkar ve burada da bir dua okur. Daha sonra da Peygamberimize (asm) salavat getirir. Altıncı basamağa iner ve hafif kıbleye yan dönerek, yarı açık yarı gizli salli ve barik dualarını okur, sonra ellerini kaldırır dua eder. Bu duada, bütün mü'minlerin refahı, saadeti, karada, havada yolculuk yapanlara selametler dilenir; orada oturan, kaim olan, orada hazır olan, kaybolmuş olanlar (bilinmeyenler), Türk ordusunun mansur ve muzaffer olması gibi hususlara temas edilir.

Dua bittikten sonra tekrar 7. basamağa çıkar, euzü-besmeleyi gizli olarak okur ve açık olarak ve makamla Nahl Sûresinin 90. ayetini okur:

"İnnâllahe ye'mürü bi'l - ‘adli ve'l - ihsâni ve itâi zil-kurba ve yenhâ ‘anil - fahşai ve'l - münkeri ve'l - bağy. Ye‘ızuküm le‘alleküm tezekkerûn"

Minberden aşağıya doğru inerken, Nahl Sûresinin son ayetini gizli olarak okur. İmam hutbeden aşağıya inmeye başladığı anda da müezzin kamet etmeye başlar. Kameti takiben farz olan cuma namazına başlanır.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Cuma namazı ve hutbesi hakkında kısa bir açıklama...

- HUTBE...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bayram namazının ardından müezzinin önderliğinde, namaza gelen Müslümanlar 3 defa teşrik tekbiri gibi tekbir getirir.

اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ

İmam hatip bu esnada hutbeye çıkar. Hutbeye çıkarken tıpkı Cuma namazında olduğu gibi basamaklarda gerekli duaları okur ve hutbeye çıktığında oturmaz.

İmam ilk olarak hutbeye tekbirle başlar ve sırasıyla şöyle devam eder,

İmam ve cemaat birlikte 

اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ

İmam

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ و نَتوُب اِلَيْهِ

وَنَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنْ شُرُورِ اَنْفُسِنَا وَمِنْ سَيِّئَاتِ اَعْمَالِنَا

وَ كَبِّرُوا اللهَ تَكْبِيرًا

İmam ve cemaat birlikte   

اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ

İmam:

مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هَادِىَ لَهُ

وَ كَبِّرُوا اللهَ تَكْبِيرًا

İmam ve cemaat birlikte

اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ

İmam

نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ

وَنَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

اَمَّا بَعْدُ فَيَا عِبَادَ اللّٰهِ! أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللّٰهِ وَطَاعَتِهِ

اِتَّقُوا اللّٰهَ وَ اَطِيعُوهُ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ

قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى فِى كِتَابِهِ الْكَرِيمِ

اَعُــــوذُ بِاللّٰهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــــــــمِ بِسْـــــــمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيــــمِ

Burada Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan hutbe metni okunur.

Hutbe metni bittikten sonraki kısım Cuma hutbesi gibidir.

اَلاَ اِنَّ اَحْسَنَ الْكَلَامِ وَاَبْلَغَ النِّظَامِ كَلَامُ اللَّهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ 

كَمَا قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى الْكَلاَمِ وَاِذَا قُرِأَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ 

اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ

 اِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ اْلاِسْلاَمِ    

صَدَقَ اللَّهُ الْعَظِيمْ

Sonra oturarak şu duayı okur:

بَارَكَ اللّٰهُ لَنَا وَلَكُمْ وَلِسَائِرِ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَاْلمُسْلِمَاتِ اَلْاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلأَمْوَاتِ إِنَّكَ سَمِيعٌ قَرِيبٌ مُجِيبُ الدَّعَوَاتِ

Sonra ayağa kalkar ve ikinci hutbeye başlar.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ حَمْدَ اْلكَامِلِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَاَصْحَابِه۪ أَجْمَعِينَ * تَعْظِيمًا لِنَبِيِّهِ وَتَكْرِيمًا لِصَفِيِّهِ فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ قَائِلٍ مُخْبِرًا وَآمِرًا*  إِنَّ اللّٰهَ وَمَلاَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلٰى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ اۤمَنوُا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّموُا تَسْليِمًا

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اۤلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ وَعَلٰى اۤلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ * وَبَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى  اۤلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى إِبْرَاهِيمَ وَعَلٰى اۤلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

اَللَّهُمَّ وَارْضَ عَنِ اْلاَرْبَعَةِ الْخُلَفَاءِ* سَيِّدِنَا اَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ وَعَلِىٍّ ذَوِى الصِّدْقِ وَالْوَفَاءِ* وَبَقِيَّةِ

الْعَشَرَةِ الْمُبَشَّرَةِ وَآلِ بَيْتِ الْمُصْطَفَى* وَ عَنِ الأَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالتَّابِعِينَ إلى يَوْمِ الْجَزَاءِ

اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ*

 اَللَّهُمَّ انْصُرِ الْإِسْلاَمَ وَ الْمُسْلِمِينَ* اَللَّهُمَّ اَيِّدْ كَلِمَةَ الْحَقِّ وَالدِّينِ*

Türkçe olarak da şu dua okunur:

“Allah’ım! İslâm’a ve müslümanlara yardım et! Devletimizi, ülkemizi ve milletimizi her türlü tehlikelerden koru! Bize dünya ve ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle! Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla! Şüphesiz sen dualarımızı işitir ve kabul edersin!”

Daha sonra;

عِبَادَ اللّٰهِ اِتَّقُوا اللّٰهَ وَأَطِيعُوهُ

Bayram hutbesinin sonunda İsrâ Sûresi’nin son ayeti okunur.

أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ* بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ قُلِ الْحَمْدُ للهِ الَّذِي لَمْ يَتّخِذْ وَ لَداً وَلمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِ المُلكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌ مِنَ الذُّلِّ

وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا

Bundan sonra müezzin eşliğinde cemaat 3 defa daha tekbir getirir ve imam hutbeden inerek dua için mihraba geçer.

Hutbe dualarının Arapça metni ve anlamı

Cuma hutbesine çıkarken hangi basamakta hangi duanın okunacağı en çok aranan konuların başında gelmekte. Hutbe dualarının Arapça metinlerini sizlerle paylaşıyoruz.

ARAPÇA HUTBE DUALARI

Anlamı: “Ey Cömertlerin en Cömert’i ve Ey merhametlilerin en merhametlisi Allah’ım, bize rahmet kapılarını aç, iyilik ve kereminin hazinelerine ulaşmamızı bize kolaylaştır.”

Anlamı: “Rabim göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar. Rabbim; gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Rabbim ilmimi ve anlayışımı artır, beni sâlihlerden eyle”.

Anlamı: “Allah’ım! Bu şerefi ben elde etmedim sen verdin. Bu makamı ben kazanmadım sen verdin. Allah’ım işimi kolaylaştır ve yaptığım işi kabul eyle. Tüm Rasullere ve Nebilere selam olsun. Hamd âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur.”

“Hamd Allah’a mahsustur. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, Ehline ve ashabına salât ve selam olsun. Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına onun ortağı olmadığına şahitlik ederiz. Ve yine şahadet ederiz ki Efendimiz Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve Rasulüdür. Ey Allah’ın Kulları, Allah’a karşı gelmekten sakının ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah takva sahipleri ile beraberdir.

“Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; ‘Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir.’Yüce Allah’tan size ve kendime Allah’tan mağfiret ve muvaffakiyet dilerim.”

“Dikkat ediniz ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allah’ın kelamıdır. Yüce Allah-u Teala’nın Kur’anında buyurduğu gibi: “Kur’an okunduğu zaman, onu dinleyin ve susun, umulur ki merhamet edilirsiniz.” Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla: “Şüphesiz Allah katında din islamdır.”

“Allah’ım bize, ölü ve diri, erkek ve kadın bütün Mü’min ve Müslümanlara, bereketini artır. Şüphesiz sen, duaları işitir kabul edersin.”

“Kamil anlamda Allah’a hamd ederim. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, âl ve ashabına salat ve selam olsun. Yüce Allah: Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ve selam ediyorlar. Ey iman edenler. Siz de ona salat edin, selam edin buyurmuştur.”

“Allah'ım İslama ve müslümanlara yardım et. Vatanımızı ve milletimizi her türlü tehlikeden koru. Bize dünya ve ahirette iyilik ve güzellikler ihsan eyle. Bizi, Ana-Babamızı ve bütün Mü’minleri bağışla. Şüphesiz Sen işiten ve dualarımızı kabul edensin.”

Elimizden geldiğince Cuma hutbesinde okunacak duaları sizlerle paylaşmaya çalıştık. Umarız bir nebze olsun faydamız dokunur. Tüm din görevlisi kardeşlerimize görevlerinde başarılar dileriz.

Cuma Hutbesi Arapça ve Türkçe Okunuşları

Cuma hutbesi Arapça ve Türkçe okunuşları

Cuma hutbesi Arapça ve Türkçe okunuşları hakkında bilgiler paylaşabilir misiniz ?


Cevap: cuma hutbesi arapça ve türkçe okunuşları

imamhatipli42
El-hamdü lillahi rabbi’l alemin. Vessaletü vesselemü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi vesahbihi ecmain. Neşhedü enlailahe illAllahü veneşhedü enne seyyidina vemevlana Muhammeden abdühü verasuluhu ibadellahi ittegû vellezine um vadıûhu. İnnellahe meallezinettegû vellezine hüm muhsinûne. Galellahü teaüla fi kitabihilkerimi

Bundan sonra eûzü-besmele ile birlikte hutbenin konusuna uygun bir âyet ve bazı hadisleri okunur, mü’minlere öğüt verilir ve birinci hutbe şöyle bitirilir:

Ela inne ehsenel kelami ve ebleğannizami kelamüllahilmülki’l azizi’l allemi kema galellahü tebareke veteala fil’kelami, ve iza gurie’l gurânu festemîu lehu veensitu leallekum türhamune, Eûzü billahi mine’ş şeytanirracimi bismillahirrahmanirrahim

Hatib, bundan sonra her hutbenin sonunda konu ile ilgili bir âyet-i kerime okur ve oturur ve ellerini açarak sessizce söyle bir dua yapar: tebarekellahü lena veleküm veliseirilmüminine velmüminâti bifazlihi ve rahmetihi innehü garibün mühibü’d deaveti

Hatib, bu duadan sonra ayağa kalkar ve sesli olarak aşağıdaki ikinci hutbeyi okur:

Elhamdülillahi hamdelkamiline vessaletü vesselamü ala rasûlinâ muhammdün ve ala alihi ve eshabihi ecmaîn. Te’zîmen linnebiyyihi ve tekrimen lifehameti şeni şerefin safiyyetin fegale azze ve celle min gailin muhbiran ve âmiran innAllahe ve malaiketühü yusallune alennebiyye ya eyyehellezine emenû sallû aleyhi vesellimu teslimen, Allahümme salli.. kema salleyte.. ilh.. Allahümme barik.. ilh..

Hatib, sonra ellerini açar ve sesini biraz alçaltarak şu duayı okur:

Allahümme ve erza anilerbeatilhulafai seyyidina ebi bekrin veumera ve usmane ve aliyyi zevissidgi velvefei vebegiyyetilaşereti ve âli beytilmustafe ve anilensari velmuhacirine vettebiine ile yevmilcezai. Allahümmeğfir lilmüminine velmüminati velmüslimine velmüslimati Allahümme rabbena etina fiddünya haseneten ve filahirati haseneten ve gına azebennar birahmetike ya erhamerrahimine ve selamün alel mürseline velhamdülillahi rabbil alemin

Hatib, daha sonra gizlice “eûzübesmele” çeker ve yüksek sesle aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyarak minberden iner ve Cuma namazını kıldırır

İnnAllahe ye’mürü biladli velihsani ve îtei zilgurbâ ve yenha anil fehşai velmunkeri velbeğyi yeizuküm lealleküm tezekkürun

Anlamı: “Şüphesiz ki Allah, adaletli davranmayı, iyilikte bulunmayı ve akrabalara yardım etmeyi emreder. Fuhşu, kötülüğü ve zulmü yasaklar. Allah, sizlere düşünüp yapasınız diye öğüt verir” (en-Nahl, 16/90)


Yanıt: cuma hutbesi arapça ve türkçe okunuşları

islamdostu
teşekkürler paylaşım için


Cuma hutbesinin Arapça ve tukce duaları rıca edebılırmıyım

Kayıtsız Üye
ben yurt dısındayım bulundum bolgede camı ve ımam yok cuma namazını kıldırmak ıstıyorum ama elımde cuma hutbesının duaları yok Arapça ve tukce duaları rıca edebılırmıyım Allah rızası ıcın


imam
Arapça veda hutbesi

أيها الناس: اسمعوا مني أبين لكم،فإني لا أدري لعلي لا ألقاكم بعد عامي هذا،
. في موقفي هذا
أيها الناس: إن دماء كم وأموالكم حرام عليكم إلى أن تتقوا ربكم، كحرمة يومكم هذا، في شهركم هذا، في بلدكم هذا. ألا هل بلَّغتُ؟
.اللَّهم اشهد.
فمن كانت عنده أمانة فليؤدِّها إلى من ائتمنه عليها. وإن ربا الجاهلية موضوع ولكن لكم رؤوس أموالكم لا تظلمون ولا تظلمون. قضى الله أن لا ربا، وإن أول ربا أبدأ به ربا عمِّي العباس بن عبد المطلب. وإنَّ دماء الجاهلية موضوعة… وإنَّ مآثر الجاهلية موضوعة غير السدانة والسقاية. والعمد قود، وشبه العمد ما قتل بالعصا والحجر، وفيه
.مائة بعير، فمن زاد فهو من أهل الجاهلية

أيها الناس: إن الشيطان قد يئس أن يعبد في أرضكم هذه، ولكنه قد رضي أن يطاع فيما سوى
ذلك مما تحقرون من أعمالكم

أيها الناس: إن لنسائكم عليكم حقا، ولكم عليهن حق، لكم عليهن ألا يوطئن فرشكم غيركم، ولا يدخلن أحدا تكرهونه بيوتكم إلا بإذنكم، ولا يأتين بفاحشة مبينة فإن فعلن فإن الله قد أذن لكم أن تعضلوهن وتهجروهن في المضاجع، وتضربوهن ضربا غير مبرح، فإن انتهين وأطعنكم فعليكم رزقهن وكسوتهن بالمعروف، فاتقوا الله في النساء، واستوصوا بهن خيرا. ألا هل بلغت؟
.اللهم اشهد

أيها الناس: إنما المؤمنون إخوة، فلا يحل لامرئ مال أخيه إلا عن طيب نفس منه .
.ألا هل بلغت؟ اللهم اشهد
فلا ترجعن بعدي كفارا يضرب بعضكم رقاب
بعض، فإني قد تركت فيكم ما إن أخذتم به لن تضلوا بعده، كتاب الله وسنتي؟ ألا هل بلغت؟
. اللهم اشهد

أيها الناس: إن ر بكم واحد، وإن أباكم واحد،كلُّكم لآدم، وآدم من تراب، أكرمكم عند الله أتقاكم، وليس لعربي على أعجمي فضل إلا
. بالتقوى ألا هل بلغت؟ اللهم اشهد. فليبلغ الشاهد الغائب، والسلام عليكم ورحمة الله وبركاته

_______________________________________

Bismillahirrahmanirrahim

“Ey insanlar!

“Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulusamiyacagim.

“Insanlar!

“Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasıl mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil

mübarek bir sehir ise, canlariniz, malariniz, namuslariniz da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden

korunmustur.

“Ashabim!

“Muhakkak Rabbinize kavusacaksiniz. O’da sizi yapti olayi sorguya cekecektir. Sakin benden sonra eski

sapikliklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayiniz! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,

bulunmayanlara ulastirsin. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunlari daha iyi anlayan birisine ulastirmis

olur.

“Ashabim!

“Kimin yaninda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her cesidi kalidirilmistir. Allah

böyle hükmetmistir. Ilk kaldirdigim faiz de Abdulmutallib’in oglu (amcam) Abbas’in faizidir. Lakin

anaparaniz size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz.

“Ashabim!”

“Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldirilmistir, ayagimin altindadir. Cahiliye devrinde güdülen

kan davalari da tamamen kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi Abdulmuttalib’in torunu Iyas bin

Rabia’nin kan davasidir.

“Ey insanlar!

“Muhakkak ki, seytean su topraginizda kendisine tapinmaktan tamamen ümidini kesmistir. Fakat siz bunun

disinda ufak tefek islerinizde ona uyarsaniz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da

sakininiz.

“Ey insanlar!

“Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah’in

emaneti olarak aldiniz ve onlarin namusunu kendinize Allah’in emriyle helal kildiniz. Sizin kadinlar üzerinde

hakkiniz, kadinlarin da sizin üzerinizde hakki vardir. Sizin kadinlar üzerindeki hakkinizi; yataginizi hic

kimseye cignetmemeleri, hoslanmadiginiz kimseleri izininiz olmadikca evlerinize almamalaridir. Eger

gelmesine müsade etmediginiz bir kimseyi evinize alirlarsa, Allah, size onlarin yataklarinda yalniz

burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki

haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

“Ey mü’minler!

“Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hiç sasirmazsiniz. O emanetler, Allah’in kitabi

Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.

“Mü’minler!

“Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar

kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz. Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse

o baskadir.

“Ey insanlar!

“Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet

etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardir.

Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah’in,

meleklerinin ve bütün insanların lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet

ve sehadetlerini kabul eder.

“Ey insanlar!

“Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem’in cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap

olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi; kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin

da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadir. Allah yaninda

en kiymetli olaniniz O’ndan en çok korkaninizdir.

“Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’in kitabi ile idare ederse, onu

dinleyiniz ve itaat ediniz.

“Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine

suclanamaz.

“Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz:

Allah’a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz.
Allah’in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hirsizlik yapmayacaksiniiz..
“Insanlar Lâilahe illAllah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri

zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah’a aittir.

“Insanlar!

“Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?”

Saheb-i Kiram birden söyle dediler:

“Allah’in elciligini ifa ettiniz, vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye

sehadet ederiz!”

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi, sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu:

“Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab!”


Orçun
Arapça okunuşu yokmu birinde vardır?


Hoca
Cuma gününün Hutbe Duaları

Birinci Basamakta:
اَللَّهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا اَبْوَابَ رَحْمَتِكَ وَيَسِّرْ عَلَيْنَا خَزَائِنَ فَضْلِكَ وَكَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ وَيَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Üçüncü basamakta:
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِنْ تَأْوِيلِ اْلاَحَادِيثِ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا وَفَهْمًا وَاَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Beşinci veya Yedinci basamakta:
اَللَّهُمَّ هَذَا الشَّانُ لَيْسَ بِشَانِي وَهَذَا الْمَكَانُ لَيْسَ بِمَكَانِي اَللَّهُمَّ يَسِّرْ لِي اَمْرِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي وَسَلاَمٌ عَلَى جَمِيعِ اْلاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Birinci Hutbede okunan dua:
اَلْحَمْدُ للهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ وَنَعُوذُ بِاللهِ مِنْ شُرُورِ اَنْفُسِنَا وَمِنْ سَيِّئَاتِ اَعْمَالِنَا مَنْ يَهْدِ اللهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هَادِىَ لَهُ نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَنَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ اَمَّا بَعْدُ فَيَا عِبَادَ اللهِ! اِتَّقُوا اللهَ وَاَطِيعُوهُ اِنَّ اللهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ قَالَ اللهُ تَعَالَى فِى كِتَابِهِ الْكَرِيمِ

اَعُوذُ بِاللهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ بِسْــــمِ اللهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ …………… ayet


وَقَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: …………hadisi serif

Birinci hutbenin bitiminde şu dua okunur:
اَلاَ اِنَّ اَحْسَنَ الْكَلاَمِ وَاَبْلَغَ النِّظَامِ كَلاَمُ اللهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ كَمَا قَالَ اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى الْكَلاَمِ وَاِذَا قُرِأَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ.euuzü-besmele- اِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللهِ اْلاِسْلاَمِveya
etteeibü minezzembi kemellaa zembeleh.estegfirullaahel aziim ve etüübü ileyh veeselüllaahe lii velekümüttevfiiig

Birinci hutbe ile ikinci hutbe arasında oturduğunda şu dua okunur:
بَارَكَ اللهُ لَنَا وَلَكُمْ وَلِسَائِرِ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اَلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ اِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ مُجِيبُ الدَّعَوَاتِ

İkinci hutbede şu dua okunur:
اَلْحَمْدُ للهِ حَمْدَ الْكَامِلِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ اْلأَمِينِ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ تَعْظِيمًا لِنَبِيِّهِ وَتَكْرِيمًا لِصَفِيِّهِ فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ قَائِلٍ مُخْبِرًا وَآمِرًا اِنَّ اللهَ وَمَلَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Sesi biraz kısarak şöyle dua edilir:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيد
مَجِيدٌ اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
اَللَّهُمَّ وَارْضَ عَنِ اْلاَرْبَعَةِ الْخُلَفَاءِ سَيِّدِنَا اَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ وَعَلِىٍّ ذَوِى الصِّدْقِ وَالْوَفَاءِ وَبَقِيَّةِ الْعَشَرَةِ الْمُبَشَّرَةِ وَآلِ بَيْتِ الْمُصْطَفَى وَعَنِ اْلاَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالتَّابِعِينَ اِلَى يَوْمِ الْجَزَاءِ اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

sesli bir sekilde su dua edilir
ALLAHIM islama ve müslümanlara yardim et
vatanimizi ve milletimizi her türlü tehlikeden koru
bize dünyada ve ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle
bizi ,anne-babamizi ve büütün müminleri bagisla
süphesiz SEN isiten ve dualarimizi kabul edensin.

Dua bitince gizlice Eûzu-Besmele çekilir ve:

اِنَّ اللهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَاْلإِحْسَانِ وَاِيتَاءِ ذِى الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım

etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp .tutasınız diye size öğüt veriyor
nahl suresi 90

Bayram hutbelerinde ise şöyle söylenir:
وَقُلِ الْحَمْدُ للهِ الَّذِى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا


Kayıtsız Üye
Hutbeler çok güzel Allah razı olsun harika bir hutbe


Kayıtsız Üye
Allah razı olsun kardeşim Duanız makbul olsun Allah’a emanet olun


Kayıtsız Üye
bir çok yere baktım ama cuma hutbesinde okunan dua ve ayetlerin Türkçesini bulamadım bilen varsa yardımcı olabilirmi


emre
Hutbe okuyacak kişi Arapça okuyabilmek zorundadır. Türkçe yazılışı ile Arapçayı okumak bir çok hataya sebep olabileceği kesindir.


Kayıtsız Üye
Teşekkürler bu bilgiyi paylaştığınız için bana çok yararlı oldu saulun


Kayıtsız Üye
Verdiğiniz bilgiler için teşekür ederim Allah işinizi rast getirsin inşAllah


hutbe duaları türkçe, cuma hutbesi duaları, cuma hutbesi duaları türkçe

Bu kategoride yer alan Hz Muhammed peygamberimize vahyi getiren meleğin adı nedir? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Benzer Yazılar:

  • 27 Mayıs 2022, 01:03

    Sa coooook mukemmel bir hizmet Allah razi olsun

  • 15 Haziran 2022, 09:00

    Allah size sağlık versin ve razı olsun inşallah amin

Cuma Suresi Oku - Cuma Suresi anlamı, tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu

Haberin Devamı

Peygamberin temel görevi Allah’ın âyetlerini okuma yani aldığı vahyi olduğu gibi bildirme, insanları arındırma yani ruhen yücelmeleri, davranış güzelliğine erişmeleri ve insana yaraşmayan hallerden kurtulmaları için onları eğitme, tebliğ ve eğitimle yetinmeyip aynı zamanda öğretme ve açıklama (kitabı ve hikmeti öğretme) şeklinde özetlenmekte, Resûl-i Ekrem’in yalnız ilk muhataplarına değil daha sonra geleceklere de elçi olarak gönderildiği belirtilmekte, peygamber ve vahiy gönderme veya peygamberlik görevi vermenin ilâhî bir lutuf olduğu, bunun da ancak Allah’ın dilemesine bağlı bulunduğu bildirilmektedir. Ümmî kelimesi bu bağlamda, “büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen Araplar” veya “kendilerine ait ilâhî bir kitabı olmayan topluluk” anlamlarıyla açıklanmıştır (peygamberin belirtilen görevleri ve muhatapların daha önce açık bir sapkınlık içinde olmaları hakkında bk. Bakara 2/129, 151; Âl-i İmrân 3/164; “hikmet” hakkında bk. Bakara 2/269; “ümmîler” kelimesinin anlamları hakkında bk. Bakara 2/78; Âl-i İmrân 3/20, 75; “ümmî peygamber” tabiri hakkında bk. A‘râf 7/157, 158).

3. âyetin “(O, ileride) onlardan (olacak), henüz kendilerine katılmamış bulunan daha başkalarına da (gönderilmiştir)” şeklinde çevrilen kısmı önceki âyete gramer açısından şu şekillerde bağlanabilmektedir: a) Ümmîlere ve –henüz kendilerine katılmamış olan– daha başkalarına da gönderilmiş bir elçi, b) Ümmîlere ve –henüz kendilerine katılmamış olan– daha başkalarına da Allah’ın âyetlerini okuyan (...) bir elçi (Şevkânî, V, 259). İbn Âşûr Arap dili kurallarına göre birinci şıkkı doğru bulmaz. Fakat her iki ihtimale göre âyetin mesajı açısından farklı bir sonuç çıkmamaktadır; kendisinin de belirttiği üzere burada amaç, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin belirli bir dönem ve belirli bir toplumla sınırlı olmadığını ifade etmektir (XXVIII, 210-211). Bu anlamı daraltıcı yorumlar yapılmış olmakla beraber, bunlar sağlam bir delile dayanmamaktadır. Taberî de bu yorumları naklettikten sonra âyetin anlamının genel olduğunu belirtir (XXVIII, 95-96).

Esasen yahudi telakkisine göre iman esaslarının ayrıca bildirilmesine gerek yoktur; zira her yahudi dünyaya gelişiyle birlikte, Allah’la çeşitli peygamberler ve özellikle Hz. Mûsâ arasında yapılan ilâhî ahde bağlı olmaktadır. Hatta bu sebeple ayrıca bir iman ikrarı ve bunun için gerekli formül uzun süre tesbit edilememiştir. Söz konusu ahid tabii ki öncelikli olarak Allah’ın peygamberleri aracılığıyla bildirdiklerine sahip çıkma, onları gizlememe ve gereğini yerine getirme taahhüdünü içeriyordu (bk. Âl-i İmrân 3/81, 187). Ne var ki kendilerine Tevrat yüklenen yani onunla yükümlü tutulan (Zemahşerî, IV, 96-97) yahudiler bu sözlerini hatırlamak istemediler. Ama bu yükümlülüğü inkâr da edemedikleri için Tevrat’ın yükü sırtlarında kalmış oldu. Bu yük omuzlarında hissettikleri bir sorumluluk olmaktan çok sırtlarında taşıdıkları bir ağırlık halinde kaldığı için, bu tutumu benimseyenler 5. âyette oldukça ağır bir benzetme yapılarak eleştirilmiştir. Sırtında koca koca kitaplar taşıdığı halde onların sadece maddî ağırlığı altında ezilen ama kendisiyle onların içerikleri arasında bir bağ kurma yeteneğine sahip olmayan merkep benzetmesi, bir mesel (somut düşünmeyi ve sonuçlar çıkarmayı kolaylaştıran canlı bir örnek) olduğu için kuşkusuz sırf Tevrat’la yükümlü tutulanlara değil benzer tutumu benimseyen bütün ilâhî dinlerin mensuplarına yöneltilmiş bir eleştiri ve uyarı niteliğindedir. Âyetin son cümlesi de bu uyarının genel olduğunu göstermektedir.

Bakara sûresinin 94. âyetinde de yahudilere, şayet Allah katında âhiret yurdunun başka insanlara değil sırf kendilerine ait olduğu iddiasında samimi iseler, ölümü istemeleri çağrısı yapılmış ve 95. âyetinde bunu asla yapamayacakları belirtilmiştir. Bu ifadeden onların âhiret mutluluğunun sırf kendilerinin olacağını iddia ettikleri anlaşılmaktadır. Burada ise âhiretle ilgili kuruntularına değil, bütün insanlar içinde yalnız kendilerinin Allah’ın dostları oldukları iddiasına gönderme yapılmakta, ama kendisinden kaçıp durdukları ölümü asla temenni etmeyecekleri hatırlatılarak bu iddialarında da samimi olmadıklarına dikkat çekilmektedir.

Kur’an’ın değişik âyetlerinden anlaşıldığına göre ilâhî dinlerin temel iman esasları aynıdır, Hz. Mûsâ’ya bildirilenle Hz. Muhammed’e bildirilen arasında bu açıdan fark yoktur. Halbuki Bakara sûresinin 96. âyetinin tefsiri sırasında belirtildiği üzere Hz. Mûsâ’ya nisbet edilen bugünkü Tevrat’ta âhiret fikri zayıf ve müphem olup ölüm sonrası diriliş ve âhiret hayatıyla ilgili bilgiler ve inanç esasları ancak tarih olarak oldukça geç dönemlere ait kutsal kitap metinlerinde yer tutabilmiştir. Kanaatimizce, birçok çağdaş Kitâb-ı Mukaddes araştırmacısı tarafından kabul edilen mevcut Tevrat’ın, farklı metinlerin bir araya getirilmesi sonucunda oluşturulduğu ve aynı kaynaktan gelmediği yönündeki tesbit de dikkate alındığında, Tevrat’taki bu durum ile yahudilerin kendi yapıp ettikleri yüzünden ölüm sonrasına ait beklentilerinin zayıflamasından söz edilen bir bağlamda Tevrat’la ilgili sorumluluklarının bilincinde davranmadıkları eleştirisine yer verilmesi arasında bir bağ kurularak, yahudilerin Tevrat’ın bu konuya ilişkin içeriğini korumada kusurlu davrandıkları uyarısının yapıldığı sonucuna ulaşılabilir. 5. âyetin “Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü!” şeklinde çevrilen son cümlesi de bu kanaati desteklemektedir. Şu var ki bu husus, 5. âyette belirtildiği üzere, (yazılı) Tevrat ile sınırlıdır ve Yahudilik’te âhiret inancının bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Hatta aksine, konuya ilişkin araştırmalar yahudi tarihi boyunca –ifade ediliş biçimi, içinde yaşanan çağa, coğrafyaya ve kültüre göre farklılıklar taşısa da– öldükten sonra hayatın devam ettiği fikrinin ve âhiret inancının var olduğunu ortaya koymaktadır (bu konuda bilgi, özellikle Tora’da (Tevrat) ölüm sonrası hayatın varlığını gösteren bazı pasaj ve ifadelere dikkat çeken açıklamalar için bk. İsmail

Taşpınar, Duvarın Öteki Yüzü / Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik’te Ahiret İnancı, İstanbul 2003).

Bakara sûresindeki çağrı ile burada yapılan çağrı arasındaki ortak nokta ise, ölümü asla istemeyeceklerinin asıl sebebi öteki hayata dönük ümitlerini söndürecek derecede kötü işler yapmış ve âhiret hayatının varlığını bildikleri halde dünya hayatına taparcasına bağlanmış olmalarıdır. Bu son nokta Bakara sûresinin 96. âyetinde, “Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun” şeklinde, burada 8. âyette de “kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm” denerek ifade edilmiştir (Tevrat ve Yahudilik hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/3-4; Ömer Faruk Harman, “Tevrat”, İFAV Ans., IV, 363-367; a.mlf., “Yahudilik”, İFAV Ans., IV, 464-470; ölümün mahiyeti hakkında bk. Âl-i İmrân 3/185; nefis-ruh-insan ilişkisi için bk. Nisâ 4/1; İsrâ 17/85).

Müslümanların cuma günü yaptıkları haftalık toplu ibadetin önemi üzerinde durulmakta ve Resûlullah döneminde yaşanan bir olay ışığında ibadet ciddiyeti ve mabet âdâbıyla ilgili bir uyarı yapılmaktadır.

Dilimizde cuma şeklinde telaffuz edilen “cum‘a” (cumu‘a, cuma‘a) kelimesi, “toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen “cem‘” kökünden türetilmiş bir isimdir. İslâm’dan önce ‘arûbe” diye anılan bu günün cum‘a adını almasının sebebi hakkında değişik izahlar bulunmakla beraber, bunların ortak noktası toplantı günü olması özelliğidir. Bu günün önemi ve faziletiyle ilgili birçok hadis bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin anlamı şöyledir: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır” (Müslim, “Cum‘a”, 18); “Cumada öyle bir an vardır ki eğer müslüman bir kul o anı denk getirir Allah’tan iyi bir dilekte bulunursa Allah onu kendisine muhakkak verir” (Müslim, “Cum‘a”, 13-15). Bazı rivayetlere dayanarak müslümanlar cuma gününün kendileri için bir bayram günü olduğunu kabul ederler ve bu güne ayrı bir önem verirler. Cuma hazırlığı çerçevesinde sünnet olan işlerin başında boy abdesti almak gelir; hatta bu, bazı âlimlere göre farzdır.

Cuma günü öğle vaktinde öğle namazı yerine kılınan namaza cuma namazı denir. Belli şartların varlığı halinde cuma namazının farz olduğu hususunda icmâ vardır. Cuma namazının tarihçesi hicret öncesine uzanır. Peygamberliğin 11. yılı (m. 620) hac mevsiminde gerçekleşen ilk Akabe görüşmesi sonucunda Yesribli (Medineli) altı kişinin müslüman olmasını takiben bu şehirde İslâmiyet yayılmaya başlamış, hatta ertesi yıl yapılan Birinci Akabe Biatı’nın ardından Resûl-i Ekrem Medineliler’e İslâm dini hakkında bilgi vermesi ve Kur’an öğretmesi için Mus‘ab b. Umeyr’i görevli olarak göndermişti. İşte kaynaklar anılan bu ilk görüşmede Hz. Peygamber’e ilk olumlu cevabı veren ve peygamberliğin 13. yılında (m. 622) yapılan İkinci Akabe Biatı’nda kendi aile çevrelerindeki İslâmî gelişmeleri takiple görevli on iki kabile sorumlusuna başkan (nakîbü’nnukabâ) seçilen Es‘ad b. Zürâre’nin Medine yakınlarında cuma namazı kıldırdığını kaydetmektedir. Bazı rivayetlerde Mus‘ab b. Umeyr’in de bu dönemde Medine’de cuma namazı kıldırdığı belirtilir. Hz. Peygamber’in ilk defa cuma namazı kıldırması ise hicret esnasında olmuştur. Şöyle ki, Resûlullah Medine’ye bir saat mesafede bulunan Kuba’ya varınca orada konaklamış ve pazartesiden perşembeye kadar ashabı ile beraber çalışarak İslâm’ın ilk mescidini inşa etmiştir. Cuma günü buradan hareket edip Medine yakınlarında Rânûnâ vadisine ulaştığında buradaki Sâlim b. Avf kabilesine misafir olmuş ve o sırada cuma vakti girdiğinden anılan vadideki namazgâhta cuma namazını kıldırmıştır. Günümüzde, bu yerde inşa edilmiş ve Mescid-i Cum‘a adıyla anılan küçük bir cami bulunmaktadır. O tarihten sonra toplu cuma ibadeti düzenli bir farîza olarak ifa edilmekle beraber konumuz olan âyetlerle bu ibadetin önemi pekiştirilmiş ve –aşağıda açıklanacağı üzere– bir olaydan hareketle hem bu namazın cemaat olarak yerine getirilmesi gereği hem de bu sırada dikkat edilecek bazı hususlarla ilgili mesajlar verilmiştir.

9. âyetteki özel vurgunun yanı sıra Resûlullah’ın birçok hadisinden cuma namazının diğer namazlardan daha güçlü bir farîza olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri meâlen şöyledir: “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cum‘a”, 7). Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Yine fakihlerin birçoğuna göre camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir. Kendilerine cuma namazı farz olmayan kadınlar ve geçerli mazereti bulunan erkekler camiye gidip bu namazı kıldıkları takdirde ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez. Cuma namazının geçerli olabilmesi için ileri sürülen şartlar özetle şunlardır: 1. Cuma kılınacak yerin şehir veya şehrin civarında bir yerleşim birimi olması, 2. Caminin belli özellikler taşıması, 3. Namazın devlet başkanı veya devlet otoritesinin izin verdiği bir imam tarafından kıldırılması, 4. Belirli sayıda cemaat bulunması, 5. Muayyen vakitte kılınması, 6. Hutbe okunması. Bu namazın müslümanların hayatında özel bir öneme sahip olması sebebiyle ve konuya ilişkin uygulamaların da etkisiyle müctehidler belirtilen hususlarda bazı şartlar ileri sürmüşlerse de zamanla bu görüş ayrılıklarının söz konusu ictihatların asıl amacı dışına çıkarılarak derinleştirildiği bir gerçektir. Esasen vakit ve hutbe şartı ile ilgili önemli bir ihtilaf bulunmamaktadır: Cuma namazının vakti –Hanbelîler’in dışındaki– üç mezhebe göre öğle namazının vaktiyle aynıdır; hutbenin şart olduğunda ise görüş birliği vardır. Diğer şartlara gelince, bunlarla ilgili görüşlerin delilleri ve amaçları dikkate alındığında, küçük veya büyük bir yerleşim biriminde bulunan müslümanların cemaatte belirli bir sayı aranmaksızın ve arkasında namaz kılmaya razı olunan bir imam bulunduğunda cuma namazını kılmalarının gerekli olduğu sonucuna ulaşılabilmektedir.

Cuma ibadetinin önemine ilişkin delillere konu olan asıl namazın iki rek‘at olduğu hususunda İslâm âlimleri arasında görüş birliği vardır. Buna cuma namazının farzı denmektedir. Bu namazı kıldırırken imam, öğle namazından farklı olarak Fâtiha’yı ve zamm-ı sûreyi sesli okur. Resûl-i Ekrem’in cuma günü öğle vaktinde gerek hutbeden önce gerekse anılan iki rek‘at farz namazdan sonra bir miktar nafile namaz kıldığı bilinmektedir. Fakat rek‘at sayıları hakkında farklı rivayetler bulunduğu için bu konuda mezhepler de farklı değerlendirmeler yapmışlardır. Hanefî mezhebince benimsenen uygulama şudur: Hutbeden önce dört rek‘at, farzdan sonra da Ebû Hanîfe’ye göre dört rek‘at, Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan’a göre biri dört diğeri iki olmak üzere toplam altı rek‘at sünnet kılınır. Yukarıda değinilen sıhhat şartlarındaki eksiklik veya eksiklikler sebebiyle kılınan cuma namazının geçerli olmayabileceği ihtimalinden hareketle bazı yerlerde “zuhr-i âhir” adıyla kılınan dört rek‘atlık namazın sünnette ve sahâbe tatbikatında bir dayanağı bulunmamaktadır.

Cuma namazı beş vakte ilâve bir namaz olmayıp cuma günlerinde –yükümlüleri açısından– öğle vaktinin ibadetidir. Bütün İslâm âlimlerine göre, namazla yükümlü olmakla beraber kendisine cuma namazı farz olmayanlar veya farz olup da bu namazı kaçıranlar dört rek‘at öğle namazı kılarlar.

9. âyette yer alan buyruk gereğince cuma namazı ile yükümlü olanların cuma namazı için çağrı yapıldığında her işi bırakıp hemen toplu ibadet mahalline yönelmeleri gerekir. Burada “Alışverişi bırakınız” buyurulmasını lafızcı bir yaklaşımla yorumlayıp sadece alışverişle meşgul olmanın yasaklandığını söyleyenler bulunmakla beraber âlimlerin çoğunluğuna göre maksat bununla sınırlı olmayıp benzeri işler, hatta namazdan alıkoyan her türlü meşgale de bu kapsamdadır. Râzî bir taraftan alışverişin günlük hayatın en yaygın meşguliyet türü olması diğer taraftan da ticaretle uğraşanların kendilerini kazanma arzusuna kaptırma ihtimalinin daha fazla olması sebebiyle bu örneğin seçilmiş olduğunu belirtir (XXX, 10). Tabii ki –o sırada güvenlik görevi ifa etme gibi– gerekli ve meşru olan meşgaleler bu kapsamda değildir.

Hz. Peygamber ve ilk iki halife zamanında sadece, imam hutbe için minbere çıktığında ezan okunuyordu; üçüncü halife Hz. Osman cuma vaktinin geldiğini haber vermek üzere bir de dış tarafta ezan okutmaya başladı ve bu bütün sahâbîler tarafından uygun görüldü; bu konuda sahâbe icmâı meydana geldi. Bu uygulama öncesinde âyette sözü edilen ve başka işleri terketmeyi gerektiren çağrının ülkemizde “iç ezan” diye bilinen ezan olduğunda şüphe bulunmamakla beraber, bir kısım fakihler Hz. Osman zamanında başlatılan ezanın da icmâ ile sâbit olması ve cuma namazına çağrı niteliği taşıması sebebiyle anılan yasağın artık dış ezanla birlikte başladığını savunmuşlardır. Ezandan namazın tamamlanmasına kadarki süre içinde alışveriş ve benzeri bir işle meşgul olmak yasaklanmış olmakla beraber bu esnada yapılan hukukî muamelelerin geçerli olup olmadığı hususunda fakihler arasında görüş ayrılığı vardır (bilgi için bk. Elmalılı, VII, 4961-4990; Hayreddin Karaman, “Cuma”, DİA, VIII, 85-89).

Âyetin “Allah’ı anmaya koşun” diye çevrilen kısmında “Allah’ı anmak”tan maksadın cuma namazının ayrılmaz bir parçası olan hutbe ile birlikte iki rek‘atlık farz namaz olduğu genellikle ifade edilir. Hatta mezhep imamlarından Ebû Hanîfe buradaki “Allah’ı anma” ifadesine dayanarak, hutbenin rüknünü “Allah’a hamd, O’nu tesbih ve tehlil etmek” şeklinde belirlemiş yani bu şekilde hutbenin asgari gereğinin yerine getirilmiş olacağına hükmetmiştir. Bu arada bazı müfessirler, Hz. Peygamber’i, Hulefâ-yi Râşidîn’i ve takvâ sahibi müminleri övme ve öğüt verme içerikli hutbeler bu kapsamda sayılırsa da bazı zalim yöneticileri övücü ifadelerin “Allah’ı anma” değil “şeytanı anma” olarak nitelenmesi gerektiğini hatırlatırlar. Müfessirlerce genellikle, “koşun” emrinden gerçek anlamda koşma, telâşla yürüme ve hızla gitmenin kastedilmediği belirtilir. Bununla birlikte bazıları bunun “gidiniz” anlamına geldiğini, nitekim bu mânaya gelen bir kıraatin de bulunduğunu savunurken, bazıları kalp ve niyetle yönelme, bazıları da bir aksiyon (amel) gösterme yani işe koyulma mânasında olduğunu söylerler. İbn Atıyye son anlamı açıklarken kalkıp abdest almak, elbisesini giymek, yola çıkmak gibi eylemlerin hepsinin bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini kaydeder (bk. Zemahşerî, IV, 98-99; İbn Atıyye, V, 308-309; Şevkânî, V, 261-262; hutbe ve ilgili hükümler hakkında bilgi için bk. Mustafa Baktır, “Hutbe”, DİA, XVIII, 425-428).

10. âyette geçen “yeryüzüne dağılınız” anlamındaki buyruk, cuma namazının kılınmasından sonra çalışmaya, dünya işiyle meşgul olmaya dinî bir engel bulunmadığını belirtmektedir. Bu ifadeyle muhtemelen, müslümanların yakın çevrelerinde dinî telakkilerine en fazla muttali oldukları yahudilerin cumartesi gününe ilişkin uygulamaları dolaylı biçimde eleştirilmiş olmaktadır. Zira onlar bir taraftan bu konuda kutsal kitaplarında yer alan ifadeyi yüce Allah’ın kudretini sınırlar ve O’na noksanlık izâfe eder bir biçime dönüştürmüşler (Tekvîn 2/2-3), bir taraftan da ya bu güne ilişkin buyruğa hiç uymama yahut onu çerçevesi dışına taşırıp cumartesiyi abartılı bir yasaklar günü haline getirme şeklinde aşırılıklara gitmişlerdi (bk. Bakara 2/65; A‘râf 7/163-165). Böylece “Yeryüzüne dağılınız” buyurularak, cuma namazı çağrısı üzerine dünya meşgalesini bırakıp hemen toplu ibadet mahalline gitme vecîbesinin yanlış anlaşılması önlenmiş, yasağın namaz süresiyle sınırlı olduğuna açıklık getirilmiştir. İfadenin asıl amacı bu olmakla beraber, buradaki emir ifadesinden ayrıca çalışmaya teşvik anlamı da çıkarılabilir; çünkü âyetin devamında “ve Allah’ın lutfundan nasip arayınız” buyurulmaktadır. Bu da, namaz süresine ilişkin yasağın tembelliğe itici bir sebep olarak algılanmaması için yapılmış bir uyarı olmalıdır. Şu var ki “Bu ifade, –Ehl-i kitaba benzememek için– cuma gününün tatil edilmesinin dinen doğru olmadığını göstermektedir” şeklindeki çıkarıma (bk. Kåsımî, XVI, 164) katılmak mümkün değildir. Zira bilinçli bir tercihle haftalık dinlenme gibi meşrû bir ihtiyacın karşılanmasını bu tür gerekçelerle önlemek de dinden olmayan şeyleri dine mal etme sonucunu doğurur (ayrıca bk. Furkan 25/47; Rûm 30/23; Zâriyât 51/17-18; Nebe’ 78/9). Öte yandan bu âyetin “Allah’ı da çok anın ki kurtuluşa eresiniz” meâlindeki cümlesiyle, gerçek dindarlığa yalnız mâbed içinde ibadet edilmekle ulaşılamayacağına, burada olduğu gibi mabet dışında da Allah’ı anmanın, iş ve ticaret hayatında da O’nun rızâsını gözetmenin önemli olduğuna vurgu yapıldığı dikkatten kaçırılmamalıdır (Emin Işık, “a.g.m”, VIII, 93).

Önemli bir eleştirinin yer aldığı 11. âyette değinilen olayla ilgili olarak kaynaklarda yer alan bilgiler özetle şöyledir: Bir gün Resûlullah cuma hutbesi irat ederken Medine’ye bir ticaret kervanının ulaştığını ilân eden sesler duyuldu. O sıralarda kıtlık olduğu için gıda maddesi getirecek bir kervanın gelmesi dört gözle bekleniyordu. Bu sesleri duyan cemaatin önemli bir kısmı o anda ibadet halinde olduklarını unutup yerlerinden fırladılar ve o tarafa doğru koşmaya başladılar; mescidde sadece on iki kişinin kaldığı rivayet edilir (Buhârî, “Tefsîr”, 62; Tirmizî, “Tefsîr”, 62; Taberî, XXVIII, 103-105; İbn Atıyye, V, 309). Hz. Peygamber’i minberde bu şekilde (ayakta dururken) bırakıp gidenlerin ilk muhacirler ve ensar değil henüz İslâm’ı özümseyememiş yeni müslümanlar olması da muhtemeldir (Derveze, VIII, 233); nitekim bazı rivayetlerde yukarıda belirtilen sayı daha yüksektir (bk. Zemahşerî, IV, 99; Râzî, XXX, 10). Onları telâşlandıran asıl âmil, gecikip mal alma fırsatını kaçırma kaygısıydı. Fakat kervanın gelişi o günkü âdetlere göre çalgı aletleriyle ve insanların ona eşlik eden sevinç çığlıklarıyla duyurulduğu için bu koşuşturma aynı zamanda bir şenlik ve eğlence havası da oluşturuyordu. İşte âyette bu sebeple hem ticaret hem eğlence faktörüne değinilmiştir; ama “ona” zamirinin müennes (dişil) olması, yöneldikleri esas şeyin eğlence değil ticaret olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte âyette, ister alışveriş yapma ister şenliğe katılma arzusuyla olsun, böyle önemli bir ibadetin yarım bırakılmasının tasvip edilemeyeceği, hele Hz. Peygamber’i o halde terketmenin asla edebe uygun olmadığı bildirilerek bu olay ışığında ibadet, toplu hareket, mâbed âdâbı ve peygambere saygı konularında daha bilinçli, titiz ve dikkatli olunması gerektiği uyarısı yapılmıştır.

Taberî, bu olayın Resûlullah zamanında birkaç defa tekerrür ettiğine dair bir rivayete yer vermekle beraber bu ihtimali zayıf görür (XXVIII, 104, 105). İbn Âşûr da âyetin “bırakıverirler” şeklinde geniş zaman ifade etmediğine dikkat çeker (XXVIII, 229).

Bütün varlıkların sürekli olarak Allah’ı tesbih ettiği belirtilerek başlayan sûre, rızık verenlerin en hayırlısının Allah olduğu yani bütün varlıkları kapsayan bir görüp gözetmenin de yine O’na mahsus bir sıfat oluşu hatırlatılarak sona ermektedir.

Cuma Suresi Ayet Sayısı

Cuma suresi 11 ayetten oluşmaktadır.

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede