Kuranı kerimin ilk ayetlerinin bulunduğu sure

Kuranı Kerimin Ilk Ayetlerinin Bulunduğu Sure

kuranı kerimin ilk ayetlerinin bulunduğu sure

7 - KUR’ÂN'lN İLK NÂZİL OLAN ÂYETLERİ

Kur'anda ilk nâzil olan ayetler hakkında şu görüşler ileri sürülür.

Birincisi: Alak sûresinin ******** «Yaratan Rabbinin adıyla oku!.» (1.) ayeti ile başlayan ayetlerdir. Sahih olan da budur.

Buhârî, Müslim ve diğer mu­haddisierin rivâyetine göre Hazret-i Aişe şöyle demiştir: «Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk va­hiy, sadık bir rüya şeklinde gelmişti. Gördüğü rüyalar, sabahın aydınlığı gibi a­çıktı. Sonra bu şekildeki rüyalar O'na, yalnız kalma sevgisini verdi. Bu yüzden sık sık Hira mağarasına çekilir, belli saatlerde gecelerini ibadetle geçirirdi. Bu­nun için, yanına yiyeceğini alır daha fazla ibadet eder, bittiğinde Hatice'ye dö­nüp yiyeceğini alarak, tekrar Hira'ya giderdi. Resûlüllah'ın bu durumu, kendisi­ne Hak gelinceye kadar Hira mağarasında devam etti. Melek (Cebrâîl) O'na gelerek: Oku, dedi. Resûlüllah: Okuma bilmiyorum, cevabını verdi. Melek beni kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı. Bana tekrar: Oku, dedi. Tekrar kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı. Bana yine: Oku, dedi. Üçüncü defa kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı ve «Yaratan Rabb'ın adıyla oku!» diye başlayan ayetleri okudu. Resûlüllah, bütün vücudu titrer durumda, bu ayetlerle döndü.

Hâkim «M üst e d r e k»inde, Beyhaki «D e l â i I»inde Hazret-i Aişe'nin şu sözünü sahih olarak rivâyet ederler: «Kur'anın ilk nâzil olan sûresi, Alak sûre­sidir.» T aberani «M ü s n e d - i K e b î r»inde sahih senedie, Ebû Reca el-U­taridi'nin şöyle dediğini rivâyet eder: «Ebû Mûsa bizi halka halinde oturtarak Kur'an'dan ayetler okurdu. Sırtında iki beyaz elbisesi vardı. Alak sûresini oku­turken bu sûre, Hazret-i Muhammed' e inen ilk sûredir, derdi.»

Said İbn-i Mansûr «S ü n e n»inde Sufyan'dan, o da Amr b. Dinar'dan, o da Ubeyd b. Umeyr'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir: «Cebrâîl aleyhisselam Peygamberimize gelerek: Oku, dedi. Resûlüllah, okuyamıyorum, yemin ede­rim okuma bilmem, dedi. Bunun üzerine Cebrâîl, Alak sûresinin ilk ayetlerini okudu.Resûlüllah bunların ilk indirilen ayetler olduğuna işaret buyurdu»

Ebû Ubeyd «F e d â i I»inde şu nakilde bulunur: Biz, AbdurRahmân'dan, o Sufyan'dan, o İbn-i Ebî Necih'den, o da Mücahid'den şu rivâyeti nakletti: Kur­an'ın ilk nâzil olan sûreleri. Alak ve Nûn sûreleridir»

279 İbn-i Este «e l - M e s â h i f» inde Ubeyy İbn-i Umeyr'in şu rivâyetini nakleder: «Cebrâil (aleyhisselâm) mûtad şekilde Resûlüllah'a geldi ve oku, dedi. Resûlüllah, ben okuma bilmem, cevabını verince, Alak sûresinin ilk âyetleri nâzil oldu. Onlar da, gökten inen ilk sûrenin bu sûre olduğunu anladılar.»

İbn-i Eşte ayrıca Zühri'den şu rivâyeti nakleder: «Resûlüllah Hira mağarasında iken Cebrâil, üzerinde Alak sûresinin ilk beş âyeti yazılı bir atlasla geldi.»

İkincisi; Müddessir sûresidir.

Buhârî ve Müslim Ebû Seleme b. AbdirRahmân'ın şu kavlini naklederler: «Câbir b. Abdillah'a, Müddessir'den önce Kur’ândan hangi sûre nâzil oldu? diye sordum. Müddessir, cevabını verdi. Ben de; Alak sûresi değil miydi? deyince. Ben size, Resûlüllah'ın bu konuda bize söylediklerini nakledeyim, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Sonra, vâdiye doğru yol aldım. Etrafıma bakındım. Bir ara yüzümü göğe çevirdim. O anda Cebrâil'i gördüm, hemen titremeğe başladım. Acele eve, Haticenin yanına gelerek beni örtmesini söyledim. O sırada Cenâb-ı Hak Müddesir sûresini inzal buyurdu.»

Bu hadisten şu manaları çıkarmak mümkündür:

a- Soru, sûrenin tam olarak inişiyle ilgilidir. Alak sûresinin nüzûlü tamamlanmadan Müddessir sûresinin bütünüyle indiği bir gerçektir, Çünkü önce nâzil olan onun ilk âyetleridir. Bunu aynı zamanda Sahihaynın Ebû Seleme tarikiyle Câbir'den yaptığı nakil teyid eder. Câbir şöyle demiştir: «Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), vahyin bir ara kesilmesinden söz ederken şöyle dediğini duydum: Bir ara yürürken gök tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırdım. Hira mağarasında bana gelen o meleği yerle gök arasında bir kürside otururken gördüm. Hemen eve döndüm. Beni örtün, beni örtün dedim. Örtünmüş vaziyette iken Allah Müddessir sûresini inzal buyurdu.» Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) «Hira mağarasında bana gelen melek» sözü, Müddessir sûresinin Alak sûresinden sonra indiğini gösterir.

b- Câbir'in «önce»likten kasdı, mutlak öncelik değil, vahyin fetretinden sonraya ait olan önceliktir.

c- Öncelikten kasıt, inzar zamiri ile ilgili, önceliktir. Bazıları bunu şöyle ifade eder: Nübüvvetiyle ilgili olarak inen ilk âyet, Alak sûresinin oku emrini taşıyan âyetleridir.

d- Nüzûl önceliğinden kasıt, daha önce vukubulan bir sebepten ötürü ilk nâzil olmasıdır. Müddessir sûresi, bürünme ve korku sebebiyle, Alak sûresi ise daha önceki bir sebebe dayanmadan nâzil olmuştur. Bu, İbn-i Hacerin ifadesidir.

e- Câbir bunu kendi ictihadıyla çıkarmıştır. Çünkü rivâyetler arasında buna raslanmamaktadır. Hazret-i Âişe'nin rivâyeti bundan öncedir. Bu da Kirmânî'nin sözüdür.

Bu mânaların en uygunu, birinci ve sonuncusudur.

Üçüncüsü; Fatiha sûresidir.

283 Keşşâf da ifade edildiğine göre, İbn-i Abbâs ve Mücahid ilk inen sûrenin Alak sûresi olduğunu ifade etmişlerdir. Müfessirlerin bir çoğu ilk inen sûrenin Fatiha sûresi olduğunu savunmuşlardır.

İbn-i Hacer, çoğu ulemanın birinci görüşte olduğunu söyler. İlk inen sûre sözünü, ekser müfessire nisbet edenler, birinci görüşü söyleyenlere nazaran, sayıca pek çok değildir. Bunun delili, Beyhakî «D e l â i l»inde, Vâhidî «E s b â b u' n- N ü z û l»ünde Yûnus b. Bekir tarikiyla Yûnus İbn-i Amr'dan, o babasından, o da Ebû Meysere Amr b. Şurahbil'den naklen şunu rivâyet ederler:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), zevcesi Hatice'ye şöyle dedi: Yalnız başıma kaldığımda bir ses işittim. Vallahi, bunun ciddi bir durum olmasından korktum. Hatice; Allah korusun, Allah sana böyle bir şey yapmaz. Yemin ederim ki sen, emâneti sahibine verirsin, yakınları ziyaret eder, gönüllerini alırsın, doğru söylersin, dedi. Hazret-i Ebû Bekr gelince Hatice, Resûlüllah'ın sözlerini kendisine anlatarak beraberce Varaka'ya gitmelerini söyledi. İkisi de evden ayrılıp Varaka'ya olayı anlattılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şunu ilâve etti: Yalnız başıma kalınca arkamdan; ya Muhammed, ya Muhammed, diye seslenen bir ses işitir, sonra ufka doğru kaçardım. Varaka: Melek sana tekrar gelirse bir daha böyle kaçma, ne dediğini iyice dinle. Sonra bana gel, dediklerini anlat, diye ilâve etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız kaldığı bir sırada Cebrâil ona, kendisiyle birlikte Besmele çekerek Fatiha sûresini okumasını söyledi.» Bu hadis murseldir, râvileri sikadır.

Beyhakî «Resûlüllah Fatiha sûresini şayet ezberden okumuşsa, bunun Alak ve Müddessir sûrelerinin nüzûlünden sonra nâzil olduğuna haber verme ihtimali mevcuttur,» der.

Dördüncüsü; Besmele'dir.

İbn-i Nakîb, tefsirinin mukaddimesinde bunu, zâid bir söz olarak ifade eder. Vâhidî; İkrime ve Hasen'in şöyle dediklerini nakleder: «Kur’ânın ilk inen ayeti, Besmele'dir, ilk sûresi de Alak sûresidir.»

İbn-i Cerîr ve diğerleri Dahhak tarikiyle İbn-i Abbâs'ın: Cebrâil'in Hazret-i Peygambere ilk gelişinde yâ Muhammed, önce Eûzü billahi mine'ş-şeytani'r-racîm, sonra da Bismi'l-lâhi'r-rahmâni'r-rahîm, de sözünü nakleder.

289 Bana göre bu, ayrı inen kelâm değildir. Çünkü Besmele, sûre ile inmesi zaruri olan bir sözdür, kesinlikle ilk inen âyettir.

İlk inen âyetle ilgili diğer hadis de, Buhârî ve Müslim'in Hazret-i Âişe'den rivâyet ettikleri şu hadistir. Hazret-i Âişe şöyle der «Kur’ândan ilk inen, içinde cennet ve cehennemin zikredildiği kısa sûrelerdir. İslâm'a girenler çoğaldıkça, helâl ve haramla ilgili âyetler inmiştir.» Bu hadis, ilk inen sûrenin Alak süresi olduğu konusunda bir zorluk çıkarmaktadır. Çünkü Alak sûresinde cennet ve cehennem zikredilmemektedir. Buna şöyle cevap verilebilir Hadisin ilk kelimelerinde geçen «evvel» kelimesinden önce «min» takdir edilmektedir. Böylece mâna ilk «ilk inen sûrelerden biridir» olur, bundan kasıt da Müddessir sûresidir. Çünkü sûre, sonunda cennet ve cehennem zikri bulunan, fetret-i vahiyden sonra inen ilk sûredir. Bu sûrenin sonu, Alak sûresinin geri kalan âyetlerinden önce nâzil olması muhtemeldir.

 Mekke'de ve Medine'de İlk İnen Sûreler

292 Vâhidî, Hüseyn İbn-i Vâkıd tarikiyle şöyle dediğini rivâyet eder «Aliyy'ubnu'l-Huseyn'in şöyle dediğini işittim: Mekke'de ilk inen sûre, Alak sûresi, son inen de Mü'minûn süresidir. Son inen sûrenin Ankebût olduğu da söylenir. Medine'de ilk inen sûrenin Mutaffifîn, son inen de Tevbe sûresidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in Mekke'de ilk ilân ettiği sûre, Necm sûresidir.»

İbn-i Hacer'in «Buhârî Şerhi»inde şöyle bir ifade vardır Medine'de inen ilk sûre, ittifakla Bakara süresidir. Yukarıda zikredilen Aliyy'ub-nu Hüseynin sözüne bakılacak olursa «ittifakla iddiası», münakaşa götüren bir sözdür.

Nesefî, tefsirinde Vâkidî'den yaptığı bir rivâyette Medine'de ilk inen sûrenin, Kadr sûresi olduğunu söyler.

295 Ebû Bekr İbnu'l-Hâris ibni Ebyad, meşhur cüzünde şöyle der Bize Ebû'l-Abbâs Ubeydullah b. Muhammed b. A'yuni'l-Bağdâdî, ona Hassan b. ibrahim el-Kirmânî, ona Umeyyetu'l-Esdi, ona da Câbir İbn-i zeyd haber vererek şöyle demiştir: «Mekke'de Kur’ân'dan sıra ile; Alak, Nûn, Kalem, Müzzemmil, Müddessir, Fâtiha, Tebbet, Tekvîr, A'lâ, Leyl, Fecr, Duhan, İnşirah, Asr, Âdiyât, Kevser, Tekâsür, Mâûn, Kâfirûn, Fil, Felak, Nâs, ihlâs, Necm, Abese, Kadir, Şems, Burûc, Tîn, Kureyş, Kâria, Kıyâme, Hümeze, Mürselât, Beled, Târik, Kamer, Sâd, A'raf, Cin, Yâsin, Furkân, Melâike, Meryem, Tâhâ, Vâkıa, Şuarâ, Neml, Kasas, isrâ, Yûnus, Hûd, Yûsuf, Hicr, En'am, Sâffât, Lokmân, Sebe', Zümer, Mü'min, Fussilet, Zuhruf, Duhan, Câsiye, Ahkâf, Zâriât, Gâşiye, Kehf, Şûra, Secde, Enbiyâ, Nahl sûresinin ilk 40 âyeti; geri kalan, Nûn, Tûr, Mü'minûn, Mülk, Hâkka, Meâric, Nebe', Nâziât, Fâtır, inşikak, Rûm, Ankebûd ve Mutaffifîn sûreleri inmiştir.»

«Medine'de nâzil olan sûrelerse şunlardır Bakara, Âli imrân, Enfâl, Ahzâb, Maide, Mümtehine, Nasr, Nûr, Hacc, Münâfikûn, Mücâdele, Hucurât, Tahrim, Cumua, Teğâbûn, Sâff, Feth, Tevbe ve geri kalan sûreler.»

296 Bu rivâyetle ilgili olarak şunu söylemek isterim; bu sıralama, garibdir. Böyle bir tertib hakkında, düşünmek gerekir. Câbir b. Zeyd, tâbiûn ulemasındandır.

el-Burhân, sûrelerin tertibi konusunda Ca'berînin «T a k r i b u' l - M e' mûl fi Tertib'n-Nüzûl» başlıklı kasidesine dayanır:

……………………….

 Belirli Konularda İnen İlk Âyetler

297 Savaş hakkında ilk inen âyetler:

Hâkim «M u s t e d r e k»inde İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini nakleder: «Savaş hakkında ilk nâzil olan âyet, Hac sûresinin *****«Kendileriyle savaşılan mü'minlere -savaşma- izni verildi. Çünkü onlara zulmedilmiştir...» (39.) âyetidir.

İbn-i Cerîr, Ebû’l-Âliyye'nin şöyle dediğini nakleder: «Savaş hakkında Medine'de ilk inen âyet, Bakara sûresinin *****«Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın...» (190.) âyetidir. Hâkim, «e l - İ k l î l» adlı eserinde savaş hakkında ilk nâzil olan âyetin, Tevbe sûresinin **********«Allah, mü'minlerden canlarını... cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır...» (111.) âyeti olduğunu söyler. İbn-i Cerîr'in Dahhak'tan rivâyetine göre, öldürme hakkında ilk inen âyet, İsrâ sûresinin *****«...kim zulmen öldürülürse...» (33.) âyetidir.

İçki hakkında ilk inen âyet: ***** «Sana şaraptan... soruyorlar...» (Bakara, 219.) âyetidir.

300 Tayâlisi «M u s n e d»inde İbn-i Ömer'in şöyle dediğini rivâyet eder: «İçki hakkında üç âyet nâzil olmuştur. İlki, Bakara sûresinin (219.) âyeti olan **********«Sana şaraptan soruyorlar...» âyetidir. İçki yasaklandığında şöyle dediler: Yâ Resûlallah, bize müsaade et, Allahü Taâlâ'nın dediği gibi ondan istifade edelim. Bu istek karşısında Resûlüllah sustu. Sonra Nisâ sûresinin **********«Sarhoşken namaza yaklaşmayın...» (43.) âyeti nâzil oldu. Bu âyetten sonra da: Yâ Resûlallah, onu namaz vakitlerine yakın bir sırada içmeyiz, dediler. Resûlüllah yine cevapsız bıraktı. Bunun üzerine Mâide sûresinin *****«Ey mü'minler, şarap... birer pisliktir. (90.) âyeti nâzil oldu. İçki böylece yasaklandı»

301 Mekke'de, yiyecekler hakkında inen ilk âyet, *****«Bana vahyolunanlar arasında bulamıyorum...» (Enâm, 145.), sonra Nahl sûresinin *****«Allah'ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olarak yiyin...» (114.) âyetleridir.

Medine'de ise, Bakara sûresinin «Allah size leş...haram kıldı...» (173.) âyeti ile Mâide sûresinin «leş size haram kılındı...» (3.) âyetidir. Bu rivâyeti, İbnu'l-Hassâr nakleder.

Buhârî, İbn-i Mes'ud'dan şöyle rivâyet eder «İçinde secde âyeti bulunan ilk sûre, Necm sûresidir.»

303 Firyâbî, Varaka tarikiyle İbn-i Ebî Necih'in Mücâhid'den Tevbe sûresinin *****«Andolsun Allah size birçok yerlerde ... yardım etmişti...» (25.) âyeti hakkında şöyle dediğini nakleder: «Bu âyet, Tevbe sûresinden inen ilk âyettir.» ikinci bir rivâyetinde ise, Ebû'd-Duhâ'dan Mesrûk, Said ve İsrâil şu sözü nakleder: «Tevbe sûresinden ilk nâzil olan, **********«Gerek ağır gerek hafif olarak savaşa çıkın...» (41.) âyetidir. Sonra ilk âyetleri daha sonra da son âyetleri nâzil oldu.»

İbn-i Eşte, «K i t â b u' l - M e s â h i f» adlı eserinde, Ebû Mâlik'in şöyle dediğini nakleder: «Tevbe sûresinin ilk inen âyeti, 41. âyetidir. Birkaç sene sonra da sûrenin 40 a kadar ulaşan ilk âyetleri nâzil olmuştur. Bu âyetle ilgili olarak Dâvud tarikiyle Âmir'den yaptığı bir rivâyette ise, Tebûk gazvesinde Tevbe sûresinden ilk inen âyet, 41. âyettir.»

Süfyan ve başkalarının tarikiyle Habib İbn-i Ebî Amra'dan Saîd İbn-i Cubeyr'in şöyle dediğini nakleder: «Âli İmran sûresinden nâzil olan ilk âyet, **********«Bu insanlara bir açıklama...» (138.) âyetidir. Sûrenin diğer âyetleri, Uhud gazvesinde nâzil olmuştur.»

Alak Suresi meali - okunuşu dinle

Kuranı kerimin ilk inen suresi hangisidir

Kuranı kerimin ilk inen suresi hangisidir

Kayıtsız Üye
Kuranı kerimin ilk inen suresi hangisidir kuranda inen ilk sure hakkında bilgiler verir misiniz ?


Cevap: kuranı kerimin ilk inen suresi hangisidir

Ercan
İlk inen sure Alak suresidir. İlk beş ayeti vahyolunmuştur.


Cevap: kuranı kerimin ilk inen suresi hangisidir

Kayıtsız Üye
İlk Sure Alak suresidir.


Cevap: kuranı kerimin ilk inen suresi hangisidir

HAFIZ
ilk inen ayetler alak suresi ilk 5 ayettir ancak bütün halinde inen ilk sure fathihadır. bu yüzden kuranı kerim fatiha suresi ile başlar.


Kayıtsız Üye
kuranın ilk suresi hangisidir?


Kayıtsız Üye
Üstte arkadaşımız cevabını vermis tekrardan okursanız bulursunuz.


ilk inen sure, ilk sure hangisidir, kuranda ilk inen sure

Bu kategoride yer alan İhlas suresi bize neyi anlatır? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Alak Suresi - 1-5 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖي خَلَقَۚ

    ﴿١﴾

  • خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ

    ﴿٢﴾

  • اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ

    ﴿٣﴾

  • اَلَّذٖي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ

    ﴿٤﴾

  • عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْؕ

    ﴿٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾1﴿

Yaratan rabbinin adıyla oku!

﴾2﴿

O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır.

﴾3-5﴿

Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Nüzûlü” bölümünde açıklandığı üzere bu âyetler Hz. Peygamber’e inen ilk vahiy olup ona ve onun şahsında bütün müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir. İlk vahyin “oku” emriyle başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu gösterdiği şeklinde yorumlanır. Kur’an’ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır (ayrıca bk. Bakara 2/31). Âyette Hz. Peygamber’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta kendisine indirilen vahiy ve kozmik evrendeki âyetler olmak üzere, okunması yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması, iyi ve faydalı sonuçlar üretilmesi gereken her şeyi tanıması, hakikatini anlayıp kavraması istenmektedir. Kuşku yok ki en başta yaratanı tanımak, dinin de ilmin de temel gayesidir. Bu sebeple “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak Hz. Peygamber’in okuma faaliyetine veya herhangi bir işe, başka varlıkların adıyla değil, yaratan rabbinin adıyla başlaması ve O’ndan yardım istemesi emredilmiştir. Âyete “Yaratan rabbinin adına oku!” şeklinde de mâna verilebilir. Sonuçta okumanın (veya herhangi bir faaliyetin) Allah’ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir. Âyette “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak özellikle yaratma sıfatına vurgu yapılmıştır. Çünkü hem insandaki okuma yeteneği ve imkânını hem de onun okuduğu, incelediği, anlamaya ve kavramaya çalıştığı objeleri, nesneleri yaratan Allah’tır. İnsan, bilgi edinme sürecinde Allah’ın verdiği imkân ve yetenekleri kullanmakta, O’nun yarattığı şartlarda ve onun yarattığı varlıklar üzerinde inceleme ve araştırmalar yapmaktadır. Durum böyle iken, yani O’nun yarattığı yeteneklerle O’nun yarattığı varlık âlemini incelerken, bütün bu lütufları görmezlikten gelerek Allah’a şükretmemek, O’nu tanımamak, üstelik bunu bilim adına yapmak büyük bir nankörlüktür.

Sözlükte “yapışmak, asılmak, sevgi, ilgi, pıhtılaşmış kan, kan emen kurtçuk” gibi anlamlara gelen 2. âyetteki “alak” ile aşılanmış yumurtanın ana rahminin iç cidarına asılı vaziyetinin (zigot) kastedildiği anlaşılmaktadır. Âyetler insanın kâmil bir varlık haline gelmesi için önce yaratanı, sonra da yaratılanı yani kendisini ve evreni tanımasının gerekli olduğunu gösterir (insanın yaratılış safhaları hakkında bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/14).

Nüzûlü” bölümünde anlatıldığı üzere Cebrâil Hz. Peygamber’e “oku” dediğinde o okuma işinin okuma yazma bilenler tarafından yapılabileceğini düşünerek “Ben okuma bilmem” demişti. İşte 3. âyet, bir bakıma Resûl-i Ekrem’in bu dolaylı özür beyanına bir cevap olmaktadır. Buna göre Allah’ın keremi sonsuzdur; O, insanı “alak”tan yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren ve peygamberlik gibi yüce bir makama kadar erdiren kudretiyle, dilediği kullarına normal yollardan, yani kalemi ve diğer bilgi malzemesini kullanarak bir hocadan bilgi almasını sağlayarak okumayı öğretir, ama O, kullarından dilediğine, bir öğretici ve öğrenim aracılığı olmadan bilgi öğretmeye de kadirdir.

4 ve 5. âyetlerde kalemin önemi vurgulanmıştır; çünkü “kalem” kelimesiyle anılan yazma araçlarında sayılamayacak kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş, hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, bilgiler zaptedilmiş; kalem sayesinde insanlar bilgilerini yazıya, kitaba dönüştürüp başkalarına aktarmış, kalıcı hale getirebilmiş; Allah tarafından indirilmiş olan kutsal kitaplar yine bu araçla yazılmıştır. Kısaca uygarlıklar kalem sayesinde süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış; Allah kalem vasıtasıyla insana bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına kavuşturmuştur. Burada “kalem” kelimesinin, –işlevi ve amacı dikkate alındığında– bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir.


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa:651-653

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Kur’an’ın İlk İnen Ayetleri Hangi Surededir?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Kur'an-ı Kerim'in ilk 5 ayeti hangileridir?

KURAN'IN İLK İNEN AYETİ HAKKINDAKİ İHTİLAFLAR
Ulumul Kur'an kitaplarında " ilk ve son inen ayetler " başlığı altında incelenen [84] bu konunun, konumuzla direk bağlantılı olan ilk inen ayetler hakkındaki ihtilafları ve çözümünü incelemeye çalışacağız. Bu konudaki ihtilafları ve tercihimizi belirtmeden önce, ilk inen ve son inen ayetlerin bilinmesindeki "faydalara" değinmek istiyoruz.

a- Nasih ve Mensüh'u ortaya çıkarmada, ilk inen ve son inen ayetleri bilmek önemli bir gereklilik arz etmektedir. Buna göre: bir konu etrafında bir kaç ayet geçmekte ve konuyla bağlantılı hüküm, o ayetlerden birinden çıkmakta ise, son inen ayet "Nasih" olarak kabul edilir ve hüküm o ayete göre icra edilir.

b- İlk ve son inen ayetlerdeki kademe açıklığa kavuşturulduğunda, İslam hukukunun gelişmesi, takip ettiği metodu ve bu hukuku kabul ettirmedeki güzelliği anlaşılmış olur.

İlk inen ayet hakkındaki ihtilafları ve tercih edilen görüş şöyledir.
1- Besmele ilk inendir: Vahidî'nin, İkrime ve Hasan'a isnadla rivayetine göre:
"Bismillahirrahmamrrahîm, Kuran’dan ilk inendir, ilk inen sure ise İkra' Bismirabbike dir.[85] İbni Cerîr ve diğerleri, Dahhak, İbni Abbas yoluyla rivayet ettiğine göre: "Cibril'in Resul (s.a.v.)' e ilk indirdiği söz; " Ey Muhammedi Hazır ol (bekle). Sonra Bismillahirrahmamrrahîm de."
Besmelenin ilk inen ayet olduğu iddiasına şöyle bir yorum getirmek mümkündür: Besmele, Berae süresi hariç her sürenin basında bulunduğu gibi Alak süresinin de basında bulunmaktadır. Oysa " Vahyin başlangıcı " hadisinden de anlaşıldığı gibi Cibril ilk ayetleri okurken Besmele okumamıştır. Kur'an dizilişinde, bir ayetin diziliş sırasına göre önde yazılması, onun önce indiğini göstermez. Zira ayetleri yerleştirme konuşanda tasarruf. Resul (s.a.v.)'e aittir. Buna göre Besmele'nin sonradan Alak süresinin basma konulmuş olması da muhtemeldir. Vahidî 'nin yukarıda zikredilen hadisi ise, hadis kritiği açısından eleştirilmiş, hadisin "Mürsel” olduğu söylenmiştir.
Besmele'nin Alak süresinin evvelinde indiğini varsaysak bile, bu bütün süreler için geçerlidir. Dikkate alınması gereken ise Besmelenin peşinden gelen ayettir .

2-Müddesir suresinin başlangıcı ilk inendir. Bu görüş savunanların dayanağı, Buharî ve Müslim'in Ebi Seleme b. Abdirrahman b. Afv'dan gelen rivayettir. Rivayette geçtiğine göre; "Ebü Seleme b. Abdirrahman, Cabir b. Abdillah'tan, Kuran’dan ilk ineni sormuştur. O da cevaben; " Ya Eyyühel Müddessir" demiştir. Ebü Seleme, ilk inenin Alak süresinin başlangıcı olduğunu ileri sürünce, Cabir; "Bize Resülulalah (s.a.v.)'in anlattığını size anlatacağım der. Resülullah'ın Hira civarında aniden gökte Cibril'i gördüğünü ve kendisini bir korku sardığını, Hatice'nin yanma inerek ona; Kendisini örtmesini istediğini ve kendisin! bir korku sardığını söyler. Bunun akabinde, " Ya Eyyühel Müddessir"in indiğini belirtir." Rivayette geçen Cabir b. Abdullah'ın burada yanlış anlaması vardır. Zira rivayette geçen “Birden o” ifadesinden de anlaşılacağı gibi Cibril, daha önceden Resul tarafından görülmüştür. Rivayete konu olan görme ise ikinci defa gerçekleşen bir görmedir. Buna göre Müddessir süresinin ilk ayetleri, ilk vahyin akabinde oluşan "Fetret" devrinden sonra inen ilk ayetlerdir. Olayı anlatan Cabir'in muhtemelen Hira'daki ilk karşılaşmadan haberi olmadığı için ilk inenin Müddessir olduğunu iddia etmiştir.

3-Fatiha ilk inendir. Bu iddia sahiplerinin delilleri şöyledir;
a- Beyhaki'nin Delail'de, Meysere, Amr b. Şurahbil kanalıyla rivayet ettiğine göre, Resul (s.a.v.) Hatice'ye demiştir ki; " Ben tek kaldığımda bir nida duyuyorum. Vallahi bunun zarar veren bir şey olmasından korkuyorum." Hatice'de, Maazallah, Allah sana böyle bir şey yapmaz. Sen emaneti yerine getirir, akrabaları ziyaret eder, doğru konuşursun diye cevap verir. Bu arada Ebü Bekir Hatice'nin yanma gelince, Hatice, Resül'ün anlattıklarını Ebübekir'e anlatır ve Muhammed'i yanma alıp Varaka'ya gitmesin! söyler. Varaka'ya giderler. Resul, olayı ona şöyle anlatır; "Tek kaldığım zaman arkamdan " Ey Muhammed Ey Muhammed " diye bir ses duyuyor ve kaçıyorum. Varaka ise Resul'e kaçmamasını, melek geldiği zaman bekleyerek söylediklerini dinlemesini ve gelip kendisine anlatmasını tavsiye eder. Bu konuşmadan sonra. Resul yalnız kaldığında, melek ona. Ey Muhammedi de ki; " Bismillahir-Rahmanirrahîm..Elbamdu Lillabi Rabbi'l Alemin...." sonuna kadar okur.
b- Keşşaf'a göre, müfessirlerin bir çoğu ilk inen sürenin Fatiha olduğunu iddia etmişlerdir
c- Muhammed Abduh'a göre de ilk inen Fatiha'dır. Zira îlahî Sünnet gereği bu kainatta sunulanlar, önce Mücmel (özet) sonra Mufassal (tafsilatlı) sunulmuştur. Fatiha da Kuran’da geçen tüm hükümlerin Mücmel'i gibidir. Buna göre ilk inen. Fatiha süresidir.
Bu konuda ileri sürülen iddiaların fazla tutarlılığı yoktur. Birinci şıkta ileri sürülen Besmele hadisi eleştiri almıştır. Hadisin sened zincirinde sahabi eksik olduğundan hadis Mürseldîr. Oysa "Vahyin başlangıç " hadisi Merfu'dur. Cerh Ta'dil açısından Beyhaki'nin rivayeti delil olarak kullanılamayacağı belirtilmiştir.
Keşşafın " müfessirlerin bir çoğu...." sözü ise tamamen kendi yorumudur, İbni Hacer bu görüşü şiddetle eleştirmiş, müfessirlerin çok azının bu görüşte olduğunu söylemiştir.
Muhammed Abduh'un görüşü doğru gibi gözükse de olayı anlatan Sahih bir hadis varken bunun üzerinde akıl yürütmek uygun değildir. Kaldı ki, Alak süresinin ilk ayetleri zikredilen ilahi Sünnet'e zıt değildir. Alak süresinin ilk ayetleri, Kuran’ın ana fikirlerinden olan okuma, yaratılış, Rububiyet gibi konulara mücmelen değinmiştir. Ayrıca Fatiha süresinde geçen îbadet ederiz, yardım dileriz, bizi doğru yola ilet gibi) çoğul zamirleri, bu sürenin Müslümanların topluluk aşamasına geldiği zamanlarda indiğini göstermektedir. Bu aşama ise Risalet ten bir müddet sonra gerçekleşebilmiştir.

4- En'** Süresi 151. ayeti "De ki gelin, Rabbinizin size (neleri) haram kıldığını okuyayım" ilk inendir. Bu görüşü Kurtubi, Hz. Ali'nin rivayeti olarak zikretmiş, [94] ancak herhangi bir delil zikretmediğinden bu görüş zayıf bir iddia olarak kalmıştır.

5- Suyüti el-İtkan'da ilk inenle alakalı Şeyheyn'den Hz-Aişe kanalıyla rivayet ettiğine göre: " Mufassaldan ilk inen; Kendisinde Cennet ve Cehennemin zikredildiği süredir, insanlar İslam'a ısındığında helal ve haram inmeye başladı."

İlk inen, Alak süresi olarak kabul edildiğinde bu rivayetle bir uyuşmazlık ortaya çıkmaktadır. Alak süresinde Cennet ve Cehennem bahsi geçmemektedir. Suyütî, buna cevap olarak rivayette mukadder bir cümle olduğunu söyler. Buna göre, hadiste geçen "Evvelü Ma Nüzile" ibaresi "Min Evveli Ma Nüzile" manasındadır. Buna göre mana: "ilk inenlerden birisi" şeklindedir. Kastedilen süre ise Alak Süresi değil, fetret döneminden sonra ilk inen Müddessir süresidir.[96]

6- Alak Süresinin ilk ayetleri: İlk inen ayet konusundaki zikredilen görüşler arasında en kuvvetli olanı bu görüştür. Buharî ve Müslim'de zikredilen hadislerden anlaşıldığı üzere Kuran’dan ilk inen, "Alak süresinin ilk ayetleridir." Müddessir süresinin ilk ayetleri ise daha sonra inmiştir.Ayrıca Alak süresinin ilk ayetleri, muhteva bakımından da vahyin başlamasıyla uyumluluk sağlamaktadır. Metafizik alemle bağlantı sırasında gelen ilk emir "Oku" dur. Bu yeni bir başlangıçtır. Okuma yazma bilmeyen bir Resul'ün, Ekrem olan Rabb'inin adıyla okumaya başlamasıdır. Artık onun önünde seneler boyunca okuyacağı, tebliğ edeceği bir süreç vardır. Bu ayetlerde, Allah'ın yüce kudreti, yaratması gözler önüne serilmekte, Ekrem olan Rabbin, kuluyla ilk bağlantısı kurulmaktadır.

Son düzenleyen Safi; 28 Kasım 2017 22:01

Alak Suresi tefsiri, anlamı nedir?

Son Dakika Haberler

SurelerAlak Suresi meali - okunuşu dinle

nest...

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.