Meral akşener sıddıka

Meral Akşener Sıddıka

meral akşener sıddıka

kaynağı değiştir]

Akşener, partisinin yetkili kurullarında alınan kararlar doğrultusunda ve yerel seçim simülasyonlarından elde ettiği sonuçları baz alarak bazı illerin Millet İttifakı'na geçebileceğini öngörüp teşkilat başkanı Koray Aydın'ı CHP genel merkezine gönderdi.[27] Uzun görüşmeler sonucunda iş birliği kararı alındı. İYİ Parti Ankara'da aday çıkarmayı ve bu adayın Mansur Yavaş olmasını istedi. Buna karşın Mansur Yavaş CHP'den aday olması halinde kazanma ihtimalinin yüksek olmasını sebep göstererek ortak aday olmak istediğini bildirdi.[28]

Yapılan iş birliği protokolünce CHP İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Muğla, Aydın, Tekirdağ ve Hatay'da aday gösterdi. İYİ Parti ise Konya, Denizli, Balıkesir, Gaziantep, Trabzon, Samsun ve Sakarya'da aday gösterdi.[29] Niğde, Uşak gibi illerde ve bazı merkez ilçelerde İYİ Parti'nin aday çıkarmak istemesine rağmen CHP'nin adaylarının ısrarı sonucunda bu il ve ilçelerde iki parti seçime ayrı olarak girdi.

Akşener, İstanbul özelinde daha sık olmak koşuluyla Türkiye'nin birçok bölgesine bizzat giderek seçim kampanyasını yönetti. Bu dönemde Kılıçdaroğlu yalnızca ortak mitinglerde Akşener ile konuşma yaptı. İki lider, Balıkesir, Denizli, Antalya, Aydın ve Manisa'da ortak mitinglerle adaylarını tanıttı. Genellikle Kılıçdaroğlu salon toplantılarında, Akşener ise meydanlarda konuşma yapmaya özen gösterdi.

İYİ Parti yapılan seçimlerde büyükşehir ve il belediyesi kazanamadı fakat oy oranı ile üçüncü parti oldu. Bununla birlikte oluşturulan iş birliğinin etkisiyle uzun yıllardır Ak Parti ve MHP'nin yönetiminde olan İstanbul, Ankara, Adana, Bolu, Antalya, Mersin, Bilecik, Artvin, Ardahan ve Kırşehir gibi illeri CHP kazandı.[30]

İstanbul Ara Yerel Seçimi[değiştir kaynağı değiştir]

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında konuşurken.

Meral Akşener, 6 Mayıs 2019'da İstanbul'da yerel seçimlerin tekrarlanması kararını kınadı ve bu karardan ötürü utanç duyduğunu açıkladı.[31] Seçim kampanyası döneminde İstanbul'un tüm ilçelerini gezdi ve Ekrem İmamoğlu'na kampanyasında destek verdi.

Millet İttifakı[değiştir kaynağı değiştir]

Ana madde: İYİ Parti

Akşener, İYİ Parti'nin kuruluş kongresinde konuşma yaparken.

İYİ Parti, Meral Akşener öncülüğünde 25 Ekim 2017'de kurulmuştur. Meral Akşener partinin ilk genel başkanı seçilmiştir.[23]

2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçimler[değiştir kaynağı değiştir]

Drama'dan[2][3] Türkiye'ye göç etmiş muhacir bir ailenin kızı olan Meral Akşener, 18 Temmuz 1956'da Kocaeli'nin İzmit ilçesine bağlı Gündoğdu mahallesinde doğdu.[4] Baba adı Tahir Ömer, anne adı Sıddıka'dır.[4] Baba tarafı, Diyarbakır'ın Küçükkadı köyü ve bölgenin sayılı Alevi Türkmen köylerinden olan[5]Büyükkadı'dan Balkanlar'a göç ettirilmiş bir aileden gelmektedir.[6]

1974 yılında Bursa Kız Öğretmen Lisesi'nden "İlkokul öğretmeni" olarak mezun oldu.[7] 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin tarih bölümünden mezun oldu. 1979 ile 1982 yılları arasında öğretmen olarak çalışan Akşener, 1982 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesi'nde araştırma görevlisi oldu.

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yakın çağ tarihi dalında yüksek lisans,[8] aynı üniversitenin Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk tarihi dalında da doktorasını tamamladıktan sonra "Tarih Doktoru" oldu. Kocaeli Üniversitesi'nde inkılap tarihi bölüm başkanı olarak görev yaptı. Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Vakfı'nın kurucularından biri olarak başkanlığını da yaptı.[9]

Siyasi hayatı[değiştir

“Siyasete çok genç başladım; 37 yaşında...” Fox TV'de, 6 Haziran'daki mülakatında böyle söylüyordu. Bu cümle, aslında Meral Akşener'i anlatan en güzel özet gibi. Akşener'in “genç” olarak nitelediği, aslında çok da “çiçeği burnunda” sayılmayacak bir yaş. Ama Akşener, “sağlamcı” bir insan; ancak bir o kadar da, ani çıkışlar ve dönüşleri de yapıveren bir karakter. “Sağlamcı ve sürprizli” olarak nitelemem de kendisini bu yüzden.

Siyasete, öyle kolay atılıvermedi Akşener; önce birçok şey yaptı, birçok şeyi “sağlama” aldı, sonra kendi kişisel çerçevesinde büyük bir sürpriz yaparak siyasete atıldı ve atılış o atılış...

Siyasetten önce, akademik bir kariyer yaptı Akşener; politik yaşamı başlayana kadar da, oğlu ve eşi ile oldukça aile odaklı bir yaşam sürdü.
 
Torununun "dedesi’’ olan  bir babaanne

"Şunu söyleyebilirim, kul kurar, kader gülermiş. Ama, eve geri dönmüyorum, babaanne olmuyorum. Zaten torun bana ‘dede’ diyor. Oğlan bizim baştan aşağı babaanneliği koydu bir kenara, dede aşağı dede yukarı. Demeye getiriyor ki, 'Sen bir yol yürüyorsun babaannem, yürümeye devam et, bana dedem yeter.' Dolayısıyla, çocuk bile 1.5 yaşında karar vermiş durumda, hiçbirimiz geri eve dönmeyeceğiz. Başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi."

2017 sonbaharında İYİ Parti'yi kurarken böyle diyordu Akşener... Bu sözlerinde de, kendisini anlatan sembolik ve kendi içinde tezatlar barındıran detaylar gizli. Örneğin, torununun kendisine “dede” demesi... Türkiye'de (ve dünyanın çeşitli yerlerinde), kadın siyasetçiler, "erkeksi enerjileri" yansıtmayı tercih ediyorlar; veya bir şekilde, “maskülen kimlik” yansıtır hâle geliyorlar.

Türkiye siyasî tarihinde, başbakan olarak “politik olarak en yüksek makama gelen kadın” ve ülkenin 1990'larına damgasını vuran kişi olan Tansu Çiller de, “maskülen enerji” yansıtmayı seçmişti. Akşener'in, kendi kişisel tarihinde de kilit rol oynayan Çiller'in bilinçli olarak seçtiği biçimde “erkek gibi kadın” çizgisini benimsediği söylenemez.

Tersine Meral Akşener'in kadın kimliği, onu şu an diğer Cumhurbaşkanı adaylarından farklı kılan başlıca yönü. Bu açıdan, kadınlık aidiyetine sahip çıktığı ve hattâ vurguladığı da söylenebilir.

Yine Fox TV'deki söyleşisinde şöyle diyordu Akşener:

“Kadınların bana karşı sempatisi müthiş. Tülbent çok önemli bir sembol oldu.

Kadınlara son on yılda artan şiddet, tecavüz gibi konularda iyi hâl indirimini kaldırmayı vaat ediyorum. Kadın dayak yer, şikâyetçi olunca sığınma evine gönderilir. Adam gezer. Biz bunun tam tersini yapacağız. Adamlar terapi evlerine gidecek, kadınlar evde oturacak.


Daha önce Meclis'e gelen, 12 yaş kanunu iğrenç bir şey. 25 yaşında evlilikler bile azalmışken, siz ufacık kız çocuğunu evlendirmeye kalkışırsanız olmaz. Kadınlarda bir suç arama olayı kalkacak. Bunlar erkek egemen düzenin örneği. Bu erkek egemen düzen kalkacak. Türkiye’de kadınların işe katılma oranı da çok düşük. Bizim önceliğimiz bunu yükseltmek. İyimser ayrıcalık uygulayacağız. Şiddet olayları yüzde 4 bin artmış son on yılda. Türkiye’de maddî değerler pahalandı, manevî değerler ucuzladı. Ben dindar bir kadınım.

Hiçbir zaman, kadın bedeni üzerinden şu zamana kadarki tacize uğramadım. Adamlar çıkıyor kadın bedeni üzerinden fetva veriyor. Niye haram üzerinden vermiyorsun? Biz buraya ilk defa Rize Belediye Başkanı, açılım sürecinde bahsettiği saçma öneriden geldi. Dedi ki, 'Biz terörü bitirmek için Kürt kadınlarını ikinci eş olarak alalım.’

Diyanetin işi kadın değildir, ahlâktır. Bizim dindarlık anlayışımız bu değil. Atatürk’ün kız evlatları üzerinden çamurlar atıldı. Atatürk’ü eleştirebilirsiniz, ama böyle iğrenç şeyler olmaz. Bu adam sonra Saray’da ağırlandı. Diğer taraftan Atatürk’ün annesine 'Genelevde çalışıyor' dendi. Hiçbir şey olmadı. Kadınlar bu işten bıktı, usandı. Bu ülkede bir haâkim, 'Karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmemek lazım' dedi. O adam hâlaâ yerinde.”

Özellikle uzun biçimde konuşmasının bu kısmını alıntıladım, çünkü bu sözler Akşener'in bir kadın olarak, bir kadın lider olarak duruşunu çok bütünlüklü biçimde kendi ağzından aktarıyor.

Gelenekselci, geçmişe ve köklerine bağlı Akşener'i anlayabilmek için, önce hikâyesinin başına dönelim; elinden tespih düşürmeyen, milliyetçi ve muhafazakâr Meral Akşener'in hikâyesinin en başına...
 
Köklerinin tanımladığı bir gelenekselci

İzmit'te Gündoğdu Köyü'nde, 18 Temmuz 1956'da doğdu Akşener.  Kendi deyişiyle, her şeyiyle "orta karar" bir aileden geliyor; üçü kız dört çocuğun en küçüğü.

Ailesi mübâdillerden; Selânik'ten göç ettikleri söyleniyor. Akşener'in kendisinin Selânik mübâdillerinin etkinliklerine katılıp, onları hemşerileri olarak bağrına bastığı da oluyor. Bazı mülakatlarında ise, Akşener'in anne-babasının doğum yerini Selânik'e birkaç saat uzaklıktaki Drama olarak adlandırdığını gözlüyoruz. 

Akşener'in kimliğinde, “mübâdillik” kilit bir unsur; kendisini  sıklıkla "göçmen kızı," "Rumelili kız" olarak tanımlıyor. Ve bu köklerinden koparılma hâline de vurgu yapıyor: en tutkulu siyasî konuşmalarından bazılarında, "Vatanını en çok sevenlerin kendi gibi mübâdiller olduğunu, zira bu vatandan gidecek başka yerleri olmadığını" ifade ediyor. Belki de, ideolojik oluşumunda milliyetçiliğin oynadığı temel rol de bu mirastan kaynaklanıyor.
 
Aslında hayali yazar olmakmış...

Mübâdil mirasına olan ilgisi ve bağlılığı, bir dönem tarihin derinliklerine dalan, aile tarihini aktaran romanlar yazma hayalini kurmasına neden olmuş. Bursa'da Öğretmen Lisesi'nde okuduğu dönemde hikâyeler de yazmış. "Ağla Makyavel Ağla" diye, ailesinin kökenlerine odaklanan bir roman denemesi de var.

Daha sonraları, 2010'da, “Ağla Makyevel Ağla” başlığını, Ortadoğugazetesi için yazdığı bir yorum yazısının başlığı olarak da kullanmış. Gerçi bu yazı, Balyoz ve Ergenekon davaları üzerinden dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a çok sert eleştirilere odaklı – aile tarihine değil.
Tüm bu “kök” merakı, Akşener'in eğitim hayatına da damgasını vurmuş: İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu. Yüksek lisansı ve doktorası Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi'nden: Master tezi ana-baba evi Drama'nın tarihi üzerine. Doktora teziyse, doğum yeri İzmit'in, Osmanlı dönemi, 1805-1814 Şer'iyye Sicilleri; yani mahkeme kayıtları üzerine.

Tam bu noktada şuna dikkat çekelim: bugün Meral Akşener'i siyaset sahnesinde görebiliyorsak, bunu tarihçi Kemal Karpat'a borçluyuz. Karpat, 1990'ların başında, Akşener'in akademisyenliğe ABD'de devam etmek istediği yönündeki mektubuna cevap vermeyince, Akşener de Türkiye'de kalmış.

Akademisyenlikte ilerleme kapısı kapanırken, bambaşka bir kapı açılıvermiş: Tansu Çiller tarafından kendisine açılıveren siyaset kapısı.
Bu noktada, Akşener'in politikaya olan ilgisinin, 1990'lardan daha öncesinde başladığını unutmayalım. Bir kere siyasete ilgi de ailesi kökenli; annesi Sıddıka Hanım tarafı Demokrat Partili. Baba tarafı ise, ilginç bir politik dönüşüm geçirmiş: 1960 darbesine kadar CHP'li iken, babası Tahir Ömer Bey, Alparslan Türkeş'e sempati duymaya başlamış.



Ve sonunda, tüm aile ülkücülüğü sahiplenmiş. Bu yönelimde esas belirleyici olan da, Akşener'in Ocak 2017'de vefat eden abisi Nihat Gürer. 1980 darbesi döneminde Kocaeli MHP İl Başkanı olan ağabey Gürer, Kocaeli Manşetgazetesine 2016 başında verdiği mülakatta kendini şöyle anlatmış:

"50 yıldır siyasetin içindeyim. Birinci adamları hep yakından tanıdım. Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı, Necmettin Erbakan’ı. Tayyip Erdoğan bana ‘ağabey’ der. Alparslan Türkeş’le çok yakın mesaim oldu.”

Nihat Gürer ile Meral'in kardeşlik bağları çok kuvvetli. Kimi zaman çatışmalı ancak birbirilerine çok düşkün bir ilişkileri var. 1970'te, Nihat Gürer, kız kardeşi Meral'in yatılı olarak Bursa Öğretmen Okulu'na gitmesine itiraz ediyor. Ancak, Akşener'in kendi anlatımıyla:
"Sonunda benim dediğim oldu. İtirazcı bir çocuktum. Rumelili kızlar itirazcı olurlar. Evde onların sözü geçer daha çok."

Akşener'in kendisinin politikaya olan ilgisi lisede artmaya başlıyor ve özellikle de üniversitede siyasi kimlik ediniyor. 1974'te İstanbul Üniversitesi'ndeki başlayan üniversite öğrenciliğinden beri Ülkü Ocakları'nın üyelerinden. Ülkücülüğünün üniversiteli yıllarında, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'yla aynı masada yemek yediği iddiaları da var. 

Akşener'in kendisi, o dönemleri hem heyecanlı bir özlemle hem de biraz buruk anımsıyor. "Öğrenci eylemlerinde hızlı koşabilmek için", üniversite yıllarında hiç topuklu ayakkabı giymediğini naklettiği anıları da var; 1970'ler sonu ve 1980 darbesi ertesine atıfla, "çok cenaze kaldırdıkları" şeklinde göndermeleri de...
 
Akşener'in “üç hilâli”

Akşener'in milliyetçiliğinin şekillenmesinde rol oynayan üç unsur var, bana kalırsa. Bunlardan birincisi, “kökler-vatan-toprak-aile-ev-tarih-gelenek” temalarına olan kişisel tutkusu. İkincisi, abisi Nihat Gürer'in “rol model” olarak ülkücü mirası. Üçüncüsü ise, hayatının temellerinde en belirleyici dönemi olan üniversite yıllarındaki deneyimleri. Bu üç milliyetçi halkanın-hilâlin iç içe geçişi ise, 1980 darbesi ve ertesinin üzerinde yarattığı sarsıcı etkiyle oluyor kanımca. 

12 Eylül sonrası, ülkücülerin davaları ve yaşadıklarının üzerindeki izini şöyle aktarıyor:

"Hatırlarsınız, her şehir kendi mahkûmuyla ilgilendi. Bizim Kocaeli’ne Karabük sanıkları geldi. Onların mahkemelerini ağabeyimle beraber takip ettik. Öyle acı şeyler gözlemledim ki... Bıyıkları kerpetenle yolunmuş arkadaşlar gördüm. Ağızları kan içinde... Ranza telleriyle işkence edilmiş arkadaşları gördüm. O mahkeme kapısı önünde sapsarı olmuş, gözünün feri sönmüş, yaşlı analar, babalar gördüm. Genç gelinler gördüm kucaklarında çocukları, şekerli su içirilen çocuklar gördüm. Dolayısıyla benim en yoğun kaygı duyduğum, vefa duyduğum, her şart altında onların karşısında duruşumu bozmadığım, ak saçlılardan bahsediyorum, daha genç olanları da var, hayatlarını istikballerini verdiler. O arkadaşların görüşleri benim için çok önemli."

Üniversite yıllarının, Akşener'in hayatına siyaset dışında getirdiği başlıca dönüm noktası siyaset ile beraber hayatını birleştirdiği Tuncer Akşener. Komşularının "devrimci oğlu Tuncer" ile, ikisi de 18 yaşındalarken tanışıyor ve üç yıl sonra da "severek evleniyor." Tuncer Akşener, Meral Hanım'dan sadece siyasi çizgi olarak çok farklı bir kutuptan değil; aynı zamanda, aralarında sınıfsal ve “coğrafî” fark da var.
Tuncer Akşener, daha “burjuva” ve variyetli bir aileden; Rizeli, Maocu ve Doğu Perinçek'in takipçilerinden, Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü'nde öğrenci.

Akşener, "Benimle evlenebilmek için Tuncer evden kaçtı. Adam daha ne yapsın" diyor. Ama “adam” daha başka şeyler de yapmış Meral Hanım için; aynı zamanda siyasî rotasını da değiştirmiş ve o da ülkücü çizgiyi benimsemiş. 1981'deki evlilikleriyle "geleneksel Türk ailesi ortasında" buluşmuşlar. Tuncer Akşener'in iş hayatını Meral Hanım'ın sözleriyle aktarırsak, “Küçük bir işletmesi var. Isıtma soğutma işleri yapar. Bir firmanın bayii. Bizi geçindiriyor."

Meral Akşener'in kariyerine odaklanabilmesinde, aile desteğinin de rolü büyük:

"Ben siyasete atıldıktan sonra yaşam tarzımızı, çevremizi değiştirmedik. Sade bir hayatımız var. Komşuluk ilişkilerine önem veririz. Kayınvalidemden Allah razı olsun. Epeydir yükümüzü paylaşıyor."

Başka bir mülakatında da Akşener, eşini, evliliği ve aile hayatını anlatırken, "Aslında her şey çok tersti, ben MHP il başkanının kız kardeşiydim, o solcuydu. Gerçi komünist değildi, daha makûl bir noktadaydı. Sonra çok güzel bir Türk milliyetçisi oldu. Evlendiğimde 23 yaşındaydım. Kayınvalideme çok şey borçluyum, hâlâ birlikte oturuyoruz" diyor.

Öte yandan, Akşener'in "politikliğini" anlatan bir ayrıntı da, ailesiyle ilgili şu anlattıklarında gizli:

"Evlendiğimde kayınpederim, kayınbiraderim, eşimin babaannesi ve kayınvalidem; aynı eve gelin gittim. 12 sene böyle oturduk. Hâlâ kayınvalidemle beraber devam ediyoruz. Ben annesi ile kayınvalidesini aynı evde yaşatmayı başarmış biriyim."



Meral Akşener, 1980'li yıllardan 1990'lara kadar geçen süreç, aynı zamanda  Akşener'in "annelik" süreci; ki, hayatının bu kısmı, kendisi için çok önemli. Resmî internet sitesinde kendi için seçtiği ilk tanım; "Anne, Öğretmen, Politikacı" idi. 1983 yılında doğan oğlu Fatih, şimdi akademisyenlik yolunda. Galatasaray Lisesi mezunu ve Fransa'da elektronik mühendisliği okumuş.

Bu annelik sürecinin Akşener'in, siyasete atılması sonrası da hiç hız kestiği söylemez. Oğlunun Fransa'daki öğrencilik dönemini ve o dönem artık iyice dallanıp budaklanan siyasî kariyerine rağmen hiç kesintiye uğramayan ziyaretlerini şöyle anlatıyor:

"Annelik yönüm biraz sıkıcı hâlde. Okul arkadaşları – ki ben her gittiğimde onlara Türk yemekleri pişirirdim – Meral Teyze’yi çok seviyorlar tabii de, oğluma “Annen psikopat ötesi” diyorlarmış... Sürekli gidip geldiğim için oğlum çamaşır yıkamadı, ev temizlemedi. Oğluma düşkünlüğümle eşim de alay eder zaman zaman."
 
Siyasetin zirvesine ani çıkış

Meral Akşener'in, akademisyenlik ve ailesi arasında bölüştürdüğü yaşamının dönüşüme uğradığı zaman 1990'ların başı oldu. Doğru Yol Partisi Kocaeli Kadın Kolları Başkanı Asuman Özgün ile gelişen diyaloğu, Akşener'in bu partiye angaje olmasına neden oldu.

Özgün, Akşener'i DYP'ye, 1994 yerel seçimlerinde Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı aday adayı olarak tavsiye ediyor. Akşener aday seçilemiyor ama kampanya süreci kendisini siyasete ısındırıyor.

Akşener'in siyasette yükselmesinde asıl rol oynayan kişi de bir kadın; Tansu Çiller.

Çiller ile hayat değiştiren kilit tanışma, 1993'te Akşener'in aday adaylığı öncesi yaşanıyor.  DYP Kocaeli eski İl Başkanı Metin Gürsoy, bu dönemi şöyle anlatmıştı: "Akşener'i partimizin kadın kolları başkanı olan Asuman Özgün hanım bize getirdi. Kendisini götürüp Genel Başkanımız Tansu Çiller'le tanıştırdım."

Akşener, belediye başkanlığı aday adaylığı sonrası Çiller'in danışmanı olarak işe başlıyor. Çiller'in  Akşener'e dikkatini çeken kişinin, ülkücü geçmişinden ötürü, Akşener'in kendisini ve ailesini yakından tanıyan Alparslan Türkeş'in kendisi olduğu iddia ediliyor.

Akşener, Çiller ile hızlı bir kimya yakaladıktan sonra en yakın çevresinde yer almaya başlıyor. Çiller'in kendisinin de 1990 yılında Süleyman Demirel'in çağrısıyla siyasete hızlı giriş yapan bir figür olduğunu anımsayalım.

Çiller, 1991'de milletvekili olduktan sonra, Turgut Özal'ın ölümünün oluşturduğu siyaset boşluğunu ustaca kullanması sonucu 1993'te önce DYP Genel Başkanı, sonra başbakan oluvermişti.

Akşener'in kendi çıkışı ise, 1995 yılında DYP Kadın Kolları Başkanı olmasıyla sürdü. Ve 1995 Türkiye genel seçimlerinde, DYP Kocaeli Milletvekili olarak Meclis’e girdi.

Ve, bu hızlı yükseliş, Necmettin Erbakan'ın başbakan olduğu, Refah Partisi (RP) ve DYP koalisyonunun oluşturduğu, 54. Türkiye Hükümeti'nde içişleri bakanlığı görevini 28 Haziran 1996 tarihinde üstlenmesiyle “taçlanıyor.”

Bu hızlı çıkış öyle bir çıkış ki; Akşener, siyasete girdikten üç yıl sonra, Türkiye tarihindeki ilk kadın içişleri bakanı oluyor.

Nasıl Çiller'in siyasetteki müthiş hızlı çıkışında Özal'ın ölümünün boşluğu etkili olduysa, Akşener'in aktif siyasete girdikten iki yıl sonra içişleri bakanı oluvermesindeki etkili faktör, 3 Kasım 1996 tarihindeki Susurluk Kazası. O meşûm kaza sonrası İçişleri Bakanlığı görevinden istifa eden Mehmet Ağar'ın yerine o dönem 40 yaşındaki Akşener geçiyor. Mehmet Ağar, koltuğunu Akşener'e bırakırken de, “Ağabey, kardeşe teslim ediyor” demişti.

Ertuğrul Özkök, 1997'deki bir yazısında "Derin Devlet" kavramının "mucitliğini" Ağar-Akşener ikilisine atfederek şöyle yazmıştı: ‘‘Derin’’ kavramını ilk kullanan Meral Akşener, onu 'Derin Devlet' hâline getiren de Mehmet Ağar'dı."[i]

Bakanlık koltuğuna oturduktan Akşener'in dikkatleri üzerine topladığı ilk olay, Abdullah Öcalan için "Ermeni dölü" demesi olmuştu. Akabinde bu sözleri için özür dilemiş ve "Ben Türkiye'de yaşayan Ermenileri değil, genel olarak Ermeni ırkını kastettim" demişti. 2015'e gelindiğinde Akşener, bu ifadesi için "bir daha yapılmaması gereken bir gaftı" diyecekti.

Siyasetteki “mezuniyeti”: 28 Şubat

Akşener'in İçişleri Bakanlığı'nda ilk günleri, hızlı yükselişinin de etkisiyle olsa gerek, karakterinin “sağlamcılığına” tamamen ters düşen, sert çıkışlarla şekillendi. 28 Şubat 1997'te Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısıyla, Refah-Yol hükümetine karşı "post-modern darbe" sürecinin başlaması ise, onun siyaseten gerçek bir sınava girmesine neden oldu. Diğer bir deyişle, yaklaşık beş ay süren ve Refah-Yol'un 30 Haziran 1997'de istifasıyla sonuçlanan “28 Şubat post-modern darbesi” Meral Akşener için siyaset okulundaki mezuniyet sınavıydı da diyebiliriz.
Bu dönemde, TSK'nın İçişleri Bakanlığı'na olan markajına Akşener'in tepkisi, "kısasa kısas" şeklinde oldu. TSK ile güç çekişmesine, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın başına Bülent Orakoğlu'nu atamakla başladı. Bu atamanın, "Genelkurmay Başkanlığı’ndaki giriş çıkışlar ile yüksek rütbeli subayların tüm hareketlerini an be an izletmek" için yapıldığı söyleniyordu.

Dönemin Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Emekli Korgeneral Çetin Saner, Akşener'e şu mesajı "ilettirmişti": "O kadına söyle ayağını denk alsın... Gelirsek onu ve avanesini İçişleri Bakanlığı’nın önünde yağlı kazığa oturturuz."

Mesajı ileten, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünasan idi. Kendisi "EMASYA Prokolü"nün mimarı olarak da bilinen kişi; "Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma" ifadelerinin kısaltılmışı olan EMASYA Protokolü, İl İdaresi Kanunu'nda yapılan değişiklikle, askerin, "polisin yeterli olmadığı durumlarda" toplumsal olaylara müdahalesine dönük bir düzenleme getirmişti.

Akşener, 28 Şubat sürecinde bürokraside kilit rol oynayan müsteşarı Ünasan ile, Korgeneral Saner'e şu mesajı geri yolladı: "Çetin Paşa'ya söyle. Ben tarihçiyim.”Ve gene gelenekselci ve mutaassıp çizgisine ters düşen şu sivri cümleyi de ekledi: “Kazıklı Voyvoda eşcinseldi."
Evet; portrenin başında, “kadın liderler” ve “erkek enerjisi” meselesinden bahsetmiştik: bu noktada, Akşener'in meşhur "kapı kırma" hadisesini de hafızaların arşivinden çıkarılalım.

Bu olay şöyle cereyan etmişti: Akşener, TSK'nın emir komuta zincirinde olduğunu iddia ettiği dönemin Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel'in yerine, Kemal Çelik'i atamak istedi. Ancak, Yüksel'in Akşener'e kulak asmak gibi bir niyeti yoktu. Bunun üzerine, Nisan 1997'de Akşener, bir gece yarısından sonra Kemal Çelik'i Emniyet'e götürdü ve "kapıyı kırarak" içeri girip atama kararını hayata geçirdi. Ertesinde de şu açıklamayı yaptı:

"Hani Fatih'in ünlü bir sözü var, ‘Ben padişahsam emrediyorum gel, ben padişah değilsem sen padişahsan gene gel otur.' Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin İçişleri Bakanı'yım. Dolayısıyla o kurumun tüm odalarında oturup çalışma hakkım var... Talimatı veririm kapılar açılır, ama şimdi sorgulanmayan bir şey var, âmir benim. Ben bakanım istediğim yerde istediğim şekilde çalışırım. Herhangi bir kapı kırma olayı yoktur, talimat veririm kapı açılır."

28 Şubat'taki “kapı kıran dik duruşu," muhafazakâr kanatta Akşener'e prestij kazandırdı. Köprünün altından çok sular aktığı ve 2015'e gelindiğinde bile hükümete yakın gazeteci Abdülkadir Selvi, Akşener'i 28 Şubat'taki duruşunu övdüğü "Namusu, namusumuzdur" başlıklı bir yazıyla onu savunuyordu. 

Selvi, yazısında şöyle demişti: "Bugün Meral Akşener'i savunmak insanlık borcudur. Meral Akşener'e iftira atmaya kalkışanlara buradan sesleniyorum: O kirli ellerinizi namus ve iffet timsâli olan bir kadının üzerinden çekin. Çünkü Meral Akşener'in namusu bizim namusumuzdur."
Selvi, Ağustos 2017'deki bir yazısında da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Akşener'i özellikle hedefine almadığını öne sürmüştü. Selvi'nin yazıdaki imâsı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, rakip olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan çok, Meral Akşener'i ciddiye aldığı idi.
İçişleri Bakanlığı dönemindeki sert tavırları, bakanlığı sonlandıktan sonra da sürdü: Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), 1998'de firardaki organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'ya karşı düzenleyeceği operasyonu kendisine önceden haber verdiği yönündeki ses kayıtları basına sızdı. Kendisi de, aynı yıl, dönemin HürriyetGenel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün, eski Devlet Bakanı Güneş Taner ile yaptığı "iş bağlama" konulu telefon konuşmasının bandını sızdırdı.
 


Hep küllerinden doğdu


2000'lere gelindiğinde, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluşunda yer alarak, siyasete taze bir başlangıç yapmaya çalıştı. Ancak, parti kurucularıyla, özellikle de Abdullah Gül ile yakın çalıştığı günler sadece beş ay kadar sürdü. "Milli Görüş" geleneğinin AK Parti'ye fazla hâkim olduğunu ima etti ve 2 Kasım 2001'de "eve döndü": Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin başdanışmanı olarak göreve başladı.

2001-2015 arası, Akşener'in siyasette yeni bir kimlik bulduğu ve küllerinden tekrardan doğduğu bir dönem oldu; bir yandan da ailesine daha fazla zaman ayırma fırsatı buldu.

2004 yerel seçimlerinde, MHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu, ancak seçilemedi. 2007'den 2015'e kadar süren Meclis Başkanvekilliği dönemi, Akşener'in hem "karizmasını" yansıtarak vitrine çıktığı, hem de diğer Başkanvekili CHP milletvekili Güldal Mumcu ile beraber kendini "Meclis Kraliçesi" olarak yeniden yarattığı bir dönemdi. Gene bir ilke imza atmıştı; Güldal Hanım ile beraber 1968'de CHP'den milletvekili olup, TBMM Başkanvekilliği yapan Hayriye Ayşe Nermin Neftçi'den sonra ilk kez bu görevi devralan kadınlar onlardı.
2015'e doğru yaklaşıldığında fazla parlaması, hattâ "Cumhurbaşkanlığı seçimi" için adının geçmesi, MHP lideri Bahçeli ile çelişkilerinin artmasına neden oldu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, hükümet kurulamaması nedeniyle anayasal zorunluluk gereği oluşturulan geçici hükümette yer alması için Akşener'e de teklif götürmüş ancak ret cevabı almıştı. Bahçeli, 2015 sonbaharında, Akşener hakkında şöyle konuştu:

"Bu şekilde söylenen isimlerden hiç hoşlanmam, ismi geçeni de devre dışı tutarım. Meral Akşener'i eğer çok sık kullanırsanız, o devre dışı tutarım. Meral Akşener’i eğer çok sık kullanırsanız, o devre dışı kalır, haberiniz olsun. 80 milletvekilimiz var, her şeyde Akşener. Bu, o zaman başka bir şey var burada demektir. Onun için bir Meclis açılsın. Zannediyorum başkanvekilliğini de kaybetti."

1 Kasım 2015'te tekrarlanan seçimler için vekil adayları listeleri hazırlanırken Akşener, evden kovulmuştu: listelerde ismi yer almadı. O günden sonra da, MHP'deki siyasi ikbâli kapandıkça kapandı.


Gerisi mâlum; yapılamayan kongreler, yargı süreçleri, 2016 sonbaharında partiden ihraç, verilmeyen salonlar ve kendisine revâ görülen adeta “vebalı” muamelesi...

Kendisiyle siyaset sofrasına oturup kalkanlar, çok “esnek” bir bakış açısı olduğundan ve yeniliğe, farklı fikirlere çok açık olduğundan bahsediyorlar.

2016 mayısında, "Gezi benim çok ilgimi çekti ve ben o çocukların arkasında durdum. Oğlum dahil çevremden bir çok kişi gitti geldi. Oğlum yaşça büyüktü ama gitti geldiler... Ne var ne yok okudum anlayabilmek için. Ve sanıyorum Gezi'yi anlamaya en yakın kişiyim ben siyasette" demişti.

İYİ Parti'yi "Şimdi yeni şeyler söyleme zamanıdır" diyerek kurmuştu; bakalım Meral Akşener daha karşımıza, küllerinden ne farklı biçimlerde doğarak çıkacak.
 
----------
 

[i]  Özkök'ün yazısından öğrendiğimize göre, "derin devlet" kavramının öyküsü de şöyleymiş:
"1995 seçimlerinden hemen önceydi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Saraybosna'ya gidiyordu... Bir ara Meral Akşener'le sohbet ettim. Akşener, henüz milletvekili değildi. Bir fakültede öğretim görevlisi olarak çalışıyordu ve Çiller'in çevresinde yıldızı yükselen kadınlardan birisiydi. O gün bana, DYP olarak, ‘‘derin Türkiye'yi incelediklerini’’  anlatmıştı.
Aslında ‘‘derin’’ kavramı, Fransız sosyologlarının sevdiği bir kavramdır. ‘‘La France Profonde’’, yani Derin Fransa kavramı, Fransız toplumunun temelindeki özellikleri ve unsurları anlatmak için kullanılır. Sanıyorum Akşener de bu kavramı oradan çevirmişti. O da Türkiye'nin temel unsurlarını ortaya çıkarıp, DYP'nin yeni hükümet politikasını bunun üzerine kuracaklarını söylüyordu. Bu kavramın ikinci kullanılışı da yine bir DYP'liden geldi. Hem de hiç tahmin edemeyeceğiniz bir DYP'liden. Mehmet Ağar'dan. Refahyol Hükümeti'nin kuruluşundan kısa süre sonraydı. O sırada Libya olayı patlamış ve Mehmet Ağar da, Erbakan'ın Libya'ya yapacağı gezinin kararnamesini imzalamamakta ısrar ediyordu. Ağar, o günlerde Çevik Bir'le yemek yemişti. Yemeğe MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen de katılmıştı. Biz bu yemekle ilgili bilgi almak istiyorduk. Ancak, Ağar bize yemeğin ayrıntısı hakkında en küçük bir detay dahi vermedi. Sadece şunu söylemekle yetindi: ‘‘Derin devlet bu işi öyle kolay kolay bırakmaz.’’ Ama bu kavramı, öyle düşmanca değil, tam aksine taraf olduğu bir kavram olarak kullanmıştı. Onun anlattığı derin devlet içinde askerler de vardı, Cumhurbaşkanı da."



Paylaş

Twitterda PaylaşFacebookda PaylaşGoogle Plusda Paylaş
kaynağı değiştir]

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi partisi İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti ile Millet İttifakını oluşturdu.

2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçimler[değiştir kaynağı değiştir]

Akşener, 4 Temmuz 2001 tarihinde Doğru Yol Partisi'nden istifa etti. Kendisi gibi, Fazilet Partisi'nden kopan Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki yenilikçilere katıldığını Abdullah Gül ve arkadaşlarının yazıhane olarak kullandıkları Politik Araştırmalar Merkezi'nde basın toplantısıyla ilân etti.[11][12] Ancak Millî Görüş çizgisini sürdürdükleri gerekçesiyle yenilikçi hareketten ayrılıp 3 Kasım 2001 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi'ne katıldı.[13][14]

Milliyetçi Hareket Partisi[değiştir

Meral Akşener Kimdir? Nereli? Ailesi ve Siyasi Hayatı

Meral Akşener, Türkiye'nin önde gelen tarihçi, akademisyen ve siyasetçilerinden biridir. Nereli olduğu merak edilen Meral Akşener, İzmit, Kocaeli doğumludur. Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonu tarafından kurulan 54. REFAHYOL Hükûmeti'nde içişleri bakanı olarak görev yapan ilk kadın siyasetçidir. Günümüzde ise İYİ Parti'nin kurucusu ve genel başkanı olarak faaliyet göstermektedir.

Ailesi ve Akademik Hayatı

Meral Akşener Kimdir?

Meral Akşener, Türkiye'nin çok konuşulan siyasetçilerinden biridir. Bu sebeple kökenlerinin nereye dayandığı merak edilen Akşener, Yunanistan Drama'dan Türkiye'ye göç etmiş bir ailenin kızıdır. 18 Temmuz 1956'da İzmit, Kocaeli'de doğan Meral Akşener'in babasının adı Tahir Ömer ve annesin adı Sıddıka'dır. Babasının ailesi, Alevi Türkmen kökenli Büyükkadı köyünden Balkanlar'a göç ettirilmiş bir Türk veya Ermeni kökenlidir.

Akşener, Bursa Kız Öğretmen Lisesi'nden "İlkokul Öğretmeni" olarak mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin tarih bölümünden mezun oldu. Kariyer hayatına öğretmen olarak başlayan Akşener, daha sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesi'nde araştırma görevlisi oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yüksek lisans ve Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi dalında doktorasını tamamladı. Akşener, Kocaeli Üniversitesi'nde Inkılap Tarihi bölüm başkanı olarak görev yaptı ve Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Vakfı'nın kurucularından biri olarak başkanlık yaptı.

Siyasi Hayatı

Meral Akşener Kimdir?

Meral Akşener, 1995 yılında Doğru Yol Partisi'nin kadın kolları başkanı oldu ve bu sayede siyasete atıldı. Aynı yılın Türkiye genel seçimlerinde DYP Kocaeli milletvekili olarak meclise girdi.

1996 yılında, Necmettin Erbakan tarafından yönetilen RP ve DYP koalisyon hükumetinde içişleri bakanlığı görevini üstlendi ve Türkiye'nin tarihteki ilk kadın içişleri bakanı oldu.

28 Şubat süreci sonrasında hükûmetin dağılmasıyla görevinin sona ermesinin ardından 1999 Türkiye genel seçimlerinde DYP İstanbul milletvekili olarak meclise geri döndü. 

Meral Akşener, 2001 yılında Doğru Yol Partisi'nden istifa etti ve yenilikçi bir harekete katıldı. Basın toplantısıyla açıkladığı Politik Araştırmalar Merkezi'nde Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan gibi isimlerle birlikte çalıştı. Ancak Millî Görüş çizgisini sürdüren yaklaşımı nedeniyle, 3 Kasım 2001 tarihinde Ak Partiden istifa ederek Milliyetçi Hareket Partisi'ne geçti.

Meral Akşener, 2001 yılında Milliyetçi Hareket Partisi'ne katıldı ve 2007 Türkiye genel seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. O dönemde Devlet Bahçeli tarafından danışmanlık yapıldı ve 2004 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak gösterildi.

2007 yılında, Akşener, TBMM Başkanvekili olarak Güldal Mumcu ile birlikte seçildi ve Türkiye-Çin Parlamentolararası Dostluk Grubu üyesi olarak çalıştı.

2011 ve Haziran 2015 genel seçimlerinde tekrar meclise girdi, ancak Kasım 2015 Türkiye genel seçimlerinde milletvekili adayı olarak gösterilmedi.

Meral Akşener Kimdir?

2015 Kasım seçimlerinde MHP'nin oy kaybı sonucu mecliste dördüncü sıradaki parti olması, Meral Akşener'in kurultay talebinde bulunmasına sebep oldu. Mahkemenin kararı sonucu, 15 Mayıs tarihinde yapılacak olan MHP olağanüstü kongresinde Meral Akşener genel başkan adayı olarak yer aldı, ancak MHP Genel Merkezi bu kararı tanımadı.

2016 Eylül ayında ise partiden ihraç edildi. İhraç kararına karşı Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine başvurularak ihtiyati tedbir konulması istendi, ancak dava reddedildi ve ihraç kesinleşti.

2017 yılında 25 Ekim'de Meral Akşener liderliğinde İYİ Parti kurulmuştur. Meral Akşener ilk kez İYİ Parti'nin genel başkanı seçildi. Bu sayede siyasette daha dikkat çekici bir kişi haline geldi.

İYİ Parti, 24 Haziran 2018 genel seçimlerine katılımı hakkında tartışmaların sonucu, Meral Akşener CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'dan 15 milletvekilinin partilerini değiştirmesini istemiştir. Bu sayede oluşan Meclis grubu, İYİ Parti'nin teşkilatlarının ve grup kurulmasının yanı sıra seçime katılma hakkı kazanmasını sağlamıştır.

Meral Akşener, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olmak için 2 Mayıs 2018'de YSK'ya başvuru yapmış ve 4 Mayıs 2018'de gerekli 100.000 imza toplanmıştır. Bu durumda Cumhurbaşkanlığı adayı olma hakkını kazanmıştır.

Meral Akşener, 2019 yerel seçimlerde CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nu destekledi.  

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak başkanlık seçiminde Altılı Masa olarak bilinen ittifak grubunda bulunan Meral Akşener, seçim kazandıktan sonra başbakanlığa aday olduğunu belirtti.

kaynağı değiştir]

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede