Mutsuzluk bağışıklık sistemi

Mutsuzluk Bağışıklık Sistemi

mutsuzluk bağışıklık sistemi

Stressiz ve Mutlu Bir Yaşamın Bağışıklık Sistemimize 7 Olumlu Etkisi

Mutluluk birçok olumlu duygu deneyimini tanımlayan geniş bir kavramdır. Bilimsel araştırmalar mutlu bir yaşamın kişiye sadece iyi hissettirmediğini; bunun yanında bir de sayısız potansiyel sağlık faydası getirdiğini söylüyor. Bu bilgi bir kenara dursun; stres dolu bir yaşamın hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımıza birçok olumsuz etkisi olduğu da bugün kabul gören bir gerçek. Yani stresli ve mutsuz bir yaşam aslında size sandığınızdan daha fazla zarar verebilir! Peki ya tam tersi olursa? İşte stressiz ve mutlu bir yaşamın bağışıklık sistemimize 7 olumlu etkisi.

 

1. Stressiz ve mutlu bir yaşam, bağışıklık sisteminizin güçlü kalmasına yardımcı olur

Sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olmak, genel sağlık için oldukça önemlidir. Çünkü bağışıklık sistemimiz vücudumuzun hastalıklara karşı kendini savunma mekanizmasıdır. Bilimsel çalışmalar, mutlu bir yaşam sürmenin bağışıklık sisteminizin güçlü kalmasına yardımcı olabileceğini söylemektedir. Buna göre stressiz ve mutlu bir yaşam süren kişilerin; diğerlerine göre soğuk algınlığı ve göğüs enfeksiyonu gibi problemlere yakalanma riskleri daha az olabilir. Ayrıca; mutlu bir yaşam süren kişilerin, bağışıklık sistemini güçlendirecek sağlıklı davranışları gösterme eğilimi daha fazladır. Bu da bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkilere sebep olacaktır.

 

2. Kansere yakalanma riskinizi azaltır

Birçok uzman ve araştırma, çağımızın hastalığı kansere yakalanmamızda stresli ve mutsuz bir yaşamın etkisi olabileceğini söylemektedir. Kanser hücreleri ile normal hücrelerin arasında önemli farklılıklar bulunur. Bunlardan en önemlisi, kanser hücrelerinin duvarlarının daha kalın ve yüksek bir enerjiye sahip olmasıdır. Araştırmalar stresin normal hücrelerin enerjisini arttırarak kanserli hücrelere benzer bir özellik kazanmasına neden olduğunu göstermektedir. Bu bilgiler ışığında stres dolu bir yaşamın bağışıklık sistemini çökerterek kansere zemin hazırladığı söylenebilir. Dolayısıyla stresten uzak ve mutlu bir yaşamınız varsa hücreleriniz zarar görmeyecek ve kansere yakalanma riskiniz daha az olacaktır.

 

3. Hastalık yapıcı çevresel faktörlere karşı dayanıklılığınızı arttırır

Stressiz ve mutlu bir yaşam süren kişiler, büyük ihtimalle sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olacaklardır. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi ise hastalık yapıcı çevresel faktörlere karşı daya dayanıklı olmak demektir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip kişiler kolay kolay hastalanmazlar. Oysa tam tersi söz konusu olduğunda, hafif mikrobik hastalıklar bile ölümle sonuçlanabilmektedir.

 

4. Hastalıklara karşı iyileşme sürenizi kısaltır

Stressiz ve mutlu bir yaşam sürmek, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin en etkili yollarındandır. Bu tarz bir yaşam anlayışına sahip kişiler güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olacakları için hastalıklara karşı iyileşme süreleri de daha hızlı olacaktır. Oysa bağışıklık sistemi güçlü olmayan kişilerde grip, soğuk algınlığı gibi hastalıkların iyileşme süreleri bile 1-2 haftayı bulabilmektedir.

 

5. Daha uzun yaşamanıza yardımcı olabilir

Stressiz ve mutlu bir yaşam, sağlıklı bir bağışıklık sistemine ve dolayısıyla da sağlıklı bir bedene sahip olmanıza yardımcı olur. Araştırmalar mutlu insanların sigarayı bırakma, fiziksel aktiviteyle uğraşma, iyi uyku alışkanlığı gibi hayatta kalmayı arttıran yararlı davranışlar sergilemeye daha yatkın olduklarını göstermektedir. Tüm bunlar ise daha uzun bir yaşam sürmenize yardımcı olabilir.

 

6. Acı ve ağrı algınızı azaltabilir

Ağrılı ve sert eklemlere neden olan artrit hastalığına karşı, stressiz ve mutlu bir yaşamın hastalıktan kaynaklanan ağrı ve sertliği azaltabileceğini gözlemleyen bir dizi araştırma vardır. Buna göre mutlu olmak bu hastalığa sahip kişilerin ağrılarını azaltabilir ve fiziksel işlevlerini arttırabilir. Bunun yanı sıra araştırmacılar, mutlu insanların ağrı derecelendirmelerinin daha düşük olabileceğini ileri sürmektedirler.

 

7. Sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik eder

Stressiz ve mutlu bir yaşam süren kişiler, başta bağışıklık sistemi sağlığı olmak üzere genel sağlık için çok önemli olan yaşam alışkanlıklarını göstermeye daha yatkın olurlar. Mutlu insanlar daha fazla meyve, sebze tüketir ve daha sağlıklı yaşarlar. Bu da yukarıda saydığımız tüm olumlu durumların ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.

Bağışıklık sistemi sağlık açısından banka hesabı gibidir! Ne kadar iyi ise o kadar sağlıklısınız!

Bağışıklık sistemi: Fonksiyonel ve işlevsel önemi

Bağışıklık sistemi (immün sistemi) patojenleri ve yabancı maddeleri tanımaktan ve etkisiz hale getirmekten sorumludur. Bu karmaşık sistem vücudu zararlı virüslerden, bakterilerden, mantarlardan ve diğer mikroorganizmalardan korur. Bağışıklık sistemimiz aynı zamanda bağışıklık tepkisi olarak da bilinen çok sayıda hücresel ve moleküler süreç ile karakterize edilir. Hem antikorlar hem de antijenler, bağışıklık tepkisinin bileşenleridir. Bağışıklık sistemi yavaş tepki veriyorsa veya yanlış bağışıklık tepkileri veriyorsa zayıftır. Bu sebeple hastalıklar kendini daha güçlü semptomlarla gösterir. Bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler soğuk algınlığı, rinit ve diğer enfeksiyonlara daha duyarlıdır. Aktif ve verimli çalıştığı zaman bir bağışıklık sistemi güçlüdür.

Bağışıklık hücreleri kemik iliğinde oluşur, timus bezinde olgunlaşırlar. Bağışıklık sistemi, sinir ve hormonal sistemlerin yanı sıra vücuttaki en karmaşık sistemlerden biridir. 

Kemik iliği, timus, dalak, bademcikler, lenf düğümleri gibi farklı organların yanı sıra farklı dokular, hücre tipleri ve moleküllerden oluşur.

Savunma sistemi iki birime ayrılır. Doğuştan gelen (spesifik olmayan) ve edinilmiş (spesifik) bir bağışıklık sistemi. Her iki savunma birimi birlikte çalışır ve yabancı davetsiz misafirlere karşı savunmacı tepkilerde birbirini tamamlar.

Bağışıklık sistemimiz bizim “sağlık tasarruf hesabımız” gibidir. Sağlıklı beslenmek, yeterli derecede bedensel aktivite yapmak, kaliteli uyumak, huzurlu olmak, beden için zararlı olduğunu bildiğimiz toksik maddelerden, alkolden ve sigaradan uzak durmak, sağlıklı bir cinsel yaşamı ve olumlu bir ruh hali olmak bu hesaba düzenli para yatırmak anlamına gelmektedir.

Sağlık hesabımızda belli miktar birikim varsa, yani bağışıklık sistemimiz iyi çalışıyorsa ve hastalık gibi bu hesaptan para çekilmesini gerektirecek bir durum söz konusu olduğunda bağışıklık sistemimiz hastalığa karşı mücadele içinde olacaktır.

Düzensiz yaşam, alkol, sigara, hareketsizlik, fazla kilo, aşırı hayvansal gıda tüketimi, mutsuz bir yaşam, kalitesiz uyku ve yoğun stres gibi nedenlerle hesabımızda birikim olmamışsa bedenimiz karşılaştığı herhangi bir hastalık karşısında çok ciddi bir hastalığın kök bulmasına zemin hazırlamış olur.

Bu durumda bir hastalıkla karşılaştığımızda kredi alma imkanımız da olmadığından iflas etmek ve sağlık açısından dibe vurmak an meselesidir. Aslında günlük yaşamımızda her an bizi hasta edecek mikroorganizmalarla karşılaşırız. Eğer sağlık hesabımızda yeterli birikimimiz varsa ve bağışıklık sistemimiz iyi çalışıyorsa çoğu kez maruz kaldığımız mikroorganizmalara karşı verdiğimiz savaşın farkında bile olmayız. Oysa bağışıklık sistemimizin zayıflığında, pek çok insanda hastalık yaratmayacak durumlar bizde çok ciddi hastalıklara neden olur.

Bağışıklık sistemimiz sağlığımız için çok önemlidir. Bağışıklık sistemimize yapacağımız yatırımlar bizi çok ciddi hastalıklardan koruyacak önemli bir kaynaktır. Bağışıklık sistemimiz için yeterli derecede yatırım yapmışsak en ciddi hastalıklardan biri olan kanserle bile karşılaşsak bedenimiz gerekli mücadeleyi sürdürecek durumda olacaktır.

“100 Yıl Yaşamak Mümkün”, ‘’Neden Yanlış Yaşıyoruz’’ ve ‘’Hayatı Keşfet’’ kitaplarımın ilgili bölümlerinde çok kapsamlı olarak irdelediğim gibi her hastanın öncelikle kapsamlı bir öyküsünü almak, bağışıklık sisteminin durumunu tespit etmek, bedeninde birikmiş toksik maddelerin düzeylerinin tespiti, hangi besinlere karşı hassasiyetinin ve hangi maddelere alerjisinin olduğunun araştırılması, bağırsak florasının durumunun tespiti, geçirmiş olduğu hastalıkların ve bunların zamansal ilişkisinin değerlendirilmesi çok önemlidir. Bu araştırmalar hastanın sağlık bilançosunun nasıl olduğunu anlamamızda ve yapacağımız tedavilerin öncelik sırasını oluşturmamızda bize yardımcı olur. Amaç öncelikle mevcut olan hastalığın tedavisi, hastalık için risk faktörlerinin tespiti, ileride ortaya çıkma olasılığı yüksek olan hastalıklar karşısında korunmasının desteklenmesidir.

Ancak çoğu kez, özellikle de ülkemizde kliniğimize başvuran kanser tanısı almış çoğu hastada bağışıklık sisteminin dibe vurmuş olduğunu tespit etmekteyiz. Doktora görünmemek ya da gitmemiş olmak çoğu kez bir başarı hanesi olarak sunulmaktadır. Oysa doktorlara hastalandığınız için değil hastalanmamak için başvurursanız sağlık hesabınızda her zaman birikim olmasını sağlarsınız.

Bağışıklık sistemimizi zayıflatan en önemli neden yanlış beslenmemizdir. Bugün soframızda her gün tüketmekte olduğumuz gıdalar, güçlü bir bağışıklık sistemi için gerekli olan temel besin maddelerini sağlamak açısından son derece yetersizdir.

Besinler yetiştirilirken veya muhafaza edilirken kullanılan kimyasallar, besinlerin yetiştirildiği uygunsuz ortamlar, besinlerin uzak bölgelerden yanlış transportu, besinlerin yanlış yetiştirilme, fabrikalardaki uygunsuz işlenme, saklanma ve pişirilme yöntemleri, meyve ve sebzelere sıkılan sprey ilaçlar, besinlere fazla şeker ya da tuz gibi zararlı ilaveler yapılması bağışıklık sistemimizin zayıflaması için risk oluşturur.

Egzersiz ve spor bağışıklık sistemine yardımcı olur

Çalışmalar, orta düzeyde fiziksel aktivitenin bile bağışıklık sistemi üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu göstermiştir. Koşu, bisiklete binme veya yüzme gibi düzenli egzersizler hem kardiyovasküler sistemi hem de bağışıklık sistemini güçlendirir. Organizma yorucu bir egzersizden hemen sonra zayıfladığı ve enfeksiyonlara karşı daha duyarlı olduğu için aşırıya kaçmamalısınız.

İyi bir immün sistem için stresi yönetin ve rahatlamaya çalışın

Akut stres ve uzun süreli stres, bağışıklık sisteminin işleyişini değiştirir. Akut stres, spesifik olmayan savunmayı güçlendirirken, spesifik savunma geçici olarak zayıflatılır. Sürekli stres, her iki savunma biçimi üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir.

Stres bağışıklık sistemini zorlar, böylelikle adrenal bez stres hormonları noradrenalin, adrenalin ve kortizol üretir. Bağışıklık sisteminin spesifik olmayan alanları hemen uyarılsa da spesifik savunma azalır. Uzun süreli kronik stres spesifik olmayan bağışıklık savunmasının da azalmasına neden olur. Bu nedenle kişi yoğun stresten kaçınmalı ve aynı zamanda daha fazla denge sağlayan gevşeme yöntemleri uygulamalıdır. Doğru nefes teknikleri, yoga, qigong, aşamalı kas gevşetme veya otojenik eğitim içeren düzenli egzersiz ünitelerinin refahı artırdığı ve bağışıklık sisteminin çalışmasını desteklediği kanıtlanmıştır.

Bağışıklık sistemini zayıflatan faktörler ve etkiler:

Bağışıklık sistemi görevlerini her zaman yeterince yerine getiremez. Vücudun savunmasının işlevi çeşitli faktörlerle kısıtlanabilir. Bu faktörler:

  • İmmün yetmezlik
  • İmmünosüpresanlar gibi ilaçlar
  • AIDS, HIV veya zona dahil enfeksiyonlar
  • Kanserler
  • Organ nakilleri
  • İş veya kişisel stres, özellikle kalıcı stres
  • Alkol ve nikotin tüketimi
  • Yetersiz vitamin ve mineral tedarikine yol açan tek taraflı beslenme
  • Anoreksiya gibi yetersiz beslenme
  • Obezite
  • Yanlış beslenme nedeniyle çinko eksikliği
  • Uyku eksikliği
  • Zihinsel stres
  • Fiziksel aşırı yüklenme
  • Sedanter yaşam tarzı
  • Çevresel kirleticiler

Bağışıklık sistemini nasıl güçlendirebilirsiniz?

Sağlam bir bağışıklık sistemi, zararlı etkilerle iyi başa çıkmaktadır. Ancak bağışıklık sistemi zayıflarsa virüs veya bakteri gibi patojenlerin işi kolay olur. Enfeksiyonlara yakalanmamak için sağlıklı bir yaşam tarzı izleyerek bağışıklık sisteminizi etkin bir şekilde destekleyebilirsiniz. 

Güçlü bir bağışıklık sistemi için önemli tavsiyeler:

  • Stresi azaltın, rahatlama tekniklerini öğrenin.
  • Dengeli beslenin.
  • Tercihen mevsiminde bol taze sebze ve meyve tüketin.
  • Düzenli olarak temiz havada egzersiz yapın.
  • Daha sık güneşlenin. Böylece vücut D vitamini üretebilir, bağışıklık sisteminin normal işlevini destekleyebilir.
  • Yeterince su için. Durgun su ve farklı bitki çayları uygun olur.
  • Sabahları iyi dinlenmiş olarak uyanmak için yeterince uyuyun. Çünkü uyku eksikliği sizi enfeksiyonlara karşı daha duyarlı hale getirir.
  • Ellerinizi düzenli olarak ve iyice yıkayın. Böylece patojenlerin yüze veya gözlerin, ağzın veya burnun mukoza zarına girmesini önleyin.
  • Sigara içmeyin. Çünkü sigara içmek bağışıklık sistemini zayıflatır.
  • Alkolden uzak durun veya alkolü ölçülü tüketin.
  • Vejetatif sinir sistemini alternatif duşlar ile canlandırın. Alternatif olarak duş alırken sıcak ve soğuk su kullanın. Prosedürü soğuk suyla bitirin. Bağışıklık sisteminizi bu şekilde eğitirsiniz.
  • Bulunduğunuz ortamı düzenli olarak havalandırın. Doğru sıcaklık (yaklaşık 20 santigrat derece) ve oksijen doygunluğu, vücudun kendi savunma sisteminin normal işlevi için faydalıdır. Çok sıcak veya çok soğuk hava bağışıklık sistemi için bir yüktür.

Dr. Hüseyin NAZLIKUL,  M.D.,  PhD.
IFMANT = Uluslararası Nöralterapi Federasyonu Başkanı
Bilimsel Nöralterapi Regülasyon Derneği Başkanı 


Sağlıklı olmak yaşamlarımızda önemli bir faktördür. Sağlıklı iken kendimizi iyi hissederiz. Fakat hastalık başladığında üşüme, ateş, ağrı, halsizlik, yorgunlukla beraber moral bozukluğu, huzursuzluk, rahatsızlık ve mutsuzluk hissi de oluşmaktadır. Bağışıklık sistemi vücudumuzun savunma sistemi olup, onu korur ve güçlendirirsek hastalığı önleyebilir veya daha kolay atlatabiliriz. Bağışıklık sistemi virüs, bakteri, mantar ve parazitlere hatta tümörlere karşı savaşarak vücudu koruyan hücre, doku ve organlardan oluşmaktadır. Bağışıklık sistemimiz mikroorganizmalara birkaç yolla cevap verir. Bazı bağışıklık hücreleri, bakteri, virüs gibi hücrelerimizin içinde yaşamlarını sürdüren mikropları direkt olarak öldürür. Bazı bağışıklık hücrelerimiz ise mikroplara özgül, uzun süre kan dolaşımımızda kalabilen antikor denen molekülleri üretir. Antikorlar kana ulaşabilen veya dokularımıza giren mikropları nötralize ederek ortadan kaldırır. Virüslerin ana giriş yolu yüz olup hapşırma ve öksürme ile çevreye yayılan milyonlarca tükürük partikülü içinde bulunan virüsler aynı havayı soluyan kişilerin solunum yollarına, gözlerine ve ellerine bulaşır. Bu yollarla enfeksiyon alınmaması için gün boyunca yüze el sürülmemesi, mendillerin kullandıktan sonra hemen çöpe atılması, enfekte yüzeylere dokunduktan sonra ağız, burun, gözlere ve yiyeceklere el yıkamadan temas edilmemesi, el yıkamanın bir alışkanlık haline getirilmesi, gerektiğinde susuz el temizleyici jellerin veya solüsyonların kullanılması daha sağlıklı bir toplum olmanın ön koşullarıdır. Dengeli bir beslenme ile bağışıklık sistemi güçlendirilebilir. Tüm sebzeler, soğan, sarımsak, meyve, kuruyemiş, balık, bağışıklık sistemini destekler. Probiotik bakteri içeren yoğurdun da bağışıklığı artırdığı bilinmektedir. Şeker ve doymamış yağların bağışıklık sistemini zayıflatmaları nedeniyle tüketilmemesi gerekir. Bazı besinsel ve bitkisel destekler ile bağışıklık sistemin dengesinin yeniden normale döndürülmesi de mümkündür. Toksin ve mikroorganizmalardan vücudu temizlemekle görevli bağışıklık sisteminin bu görevi gerçekleştirebilmesi için gereken A, C, E , B12 Vitaminleri, Pantotenik asit, Vit B6, Folik asit, Çinko, Omega 3 yağ asitlerinin alınması gerekir. Bunlarin eksikliklerini ortaya koydugumuz zaman ilac alarakta tamamlamaliyiz. Haftada 4 kez 30 dakikalık yapılan spor ve egzersizler, açık alanda yapılan yürüyüşler, oksijen alımı dışında endorfin üretimini artırarak mutlu hissetmeyi sağlamakta, stresi azaltarak bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Uykusuzluk bağışıklık sistemini zayıflatan bir etkendir Çocukların günde 8-10 saatlik uykuya gereksinimi vardır. Viral enfeksiyonda antibiotik alınması, antibiotiğe dirençli bakterilerin gelişimine sebep olduğu için kullanmamak gerekir.

Çocuklarda Bağışıklık Sistemini Güçlendirmenin Yolları

İçindekiler

Bağışıklık sistemi nedir?

Bağışıklık sistemi vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan savunma sistemidir. Bademcikler, lenf nodları, dalak ve bağırsakta yaygın olmak üzere tüm vücuttaki bağışıklık sistemi hücrelerinden oluşur.

Anne sütünün bağışıklığın güçlenmesindeki rolü nedir?

Bağışıklık sisteminin oluşması anne karnında başladığı için annenin sağlıklı bir gebelik geçirmesi ve düzenli doktor kontrollerini aksatmaması önemlidir. Doğumdan sonra da bebeğin ilk iki yıl anne sütü ile beslenmesi bağışıklığın güçlenmesine katkı sağlar.  Anne sütündeki prebiyotik lifler, koruyucu antikorlar, immunglobulin, demir, vitaminler bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.

Bağışıklık sistemi nasıl zayıflar?

Sağlıklı beslenemeyen, uyku düzeni olmayan, abur cubur tüketimi fazla olan çocuklarda bağışıklık sistemi zayıflar. Ayrıca çocuğun stresli ve mutsuz bir aile ortamında büyümesi de bağışıklık sistemini etkileyen önemli faktörlerdendir.

Çocuğun sık hasta olması bağışıklığının zayıf olduğu anlamına mı gelir?

Kreşe ya da okula giden, evde kardeşi olan, kalabalık aile içinde yaşayan çocuklar yakın temastan dolayı doğal olarak daha fazla hastalanırlar. Yine alerjik yapılı çocuklarda hastalanma sıklığı fazladır. Bu durumlar bağışıklık sisteminin zayıf olduğu anlamına gelmez. Okula giden bir çocuk yılda 5-6 defa üst solunum yolu enfeksiyonu geçirebilir.  Bu sayıdan daha fazla enfeksiyon geçiriyor ise doktora başvurmak gerekebilir.

Uyku ve bağışıklık sistemi ilişkisi nasıldır?

Geç uyuyan, uyku düzeni olmayan çocuklarda vücuttaki bağışıklık sistemi hücreleri dinlenemez. Ayrıca derin uykuda salınan büyüme hormonu da bağışıklık sistemini olumlu yönde etkiler. Bu nedenle çocukların gece en geç saat 22.00’de uymaları gerekir.

Aşı takvimine uyum sağlanmaması bağışıklık sistemini nasıl etkiler?

Aşıların zamanında yapılması,  çocukları aşılarla önlenebilir hastalıklardan koruyacağı için bağışıklık sistemi için de önemlidir. Çünkü çocuklarda her hastalık sırasında yeme ve uyku düzeni bozulur. Dolayısıyla bağışıklık sistemi de zayıflar.

Hareketsiz çocukların bağışıklık sistemleri zayıf mı olur?

Düzenli hareket eden ve spor yapan çocuklarda serotonin gibi bağışıklık sistemini aktive eden hormonların salımı artar. Bu durum bağışıklık sistemi güçlendireceği gibi yeme ve uyku düzeni de daha iyi hale getirir. Ayrıca hareketli çocukların okul başarısı artar.

Çocukların güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaları için nasıl beslenmeleri gerekir?

Çocukların güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaları için, dört besin grubu denilen; süt ve süt ürünleri, et - baklagiller, tahıl, sebze ve meyveleri düzenli olarak her gün tüketmeleri gerekir. Ayrıca cips şekerleme gibi rafine yiyeceklerin çocukların beslenme şemasından çıkarılması gerekir. Bu nedenle, çoğu evde bulunan abur cubur dolaplarının boşaltılması çocukların kuvvetli bir bağışıklık sistemine sahip olmaları açısından kritik öneme sahiptir.

Çocuklarının bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyen ailelere tavsiyeleriniz nelerdir?

Güçlü bir bağışıklık sistemi için; çocukların öncelikle mutlu bir ailede stressiz büyümeleri, ilk iki yıl anne süt almış olmaları, sağlıklı beslenmeleri, düzenli uymaları, D vitamini almak için bol güneşlenmeleri, düzenli egzersiz yapmaları ve sağlık kontrollerini zamanında yaptırmaları önemlidir.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü ile ilgili detaylı bilgi ve randevu almak için 0538 234 29 04 numaralı telefondan hasta danışmanımızla WhatsApp görüşmesi başlatabilirsiniz.

Güven Sağlık Grubu olarak Covid-19 pandemisine karşı Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı önerileri; hastanemiz Enfeksiyon Kurulu’nun kararları doğrultusunda aldığımız önlemlerle güvenle sağlık hizmeti sunmaya devam ediyoruz.

Kışın yaklaşmasıyla havaların daha erken kararması, soğukların gitgide artıp, işlerin yoğunlaşması dolayısıyla gelişen halsizlik, isteksizlik, mutsuzluk ve stres sonucu hem bağışıklığımız baskılanıyor, hem de aşırı yeme atakları gelişebiliyor. Değişen çevre ve yaşam koşulları ve kullandığımız ilaçlarla, hastalanmamıza sebep olan virüs ve bakteriler de farklılaşıyor. Özellikle mevsim geçişlerinde çoğalan ve güçlenen virüsler ve bakteriler daha kolay hastalanmamıza neden oluyor.

Güçlü bir bağışıklık sistemi için sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve stresten uzak durabilmek çok önemlidir. Aşırı alkol tüketimi, sigara kullanımı, çok yağlı beslenme, hava kirliliği gibi birçok etken vücudumuzda serbest radikallerin oluşmasına sebep olur. Serbest radikaller de; kalp, kanser, diyabet, grip, nezle gibi hastalıklara neden olur.  

ANTİOKSİDANLARDAN ZENGİN BESLENİN

Bu dönemde vücut direncini arttırmak için antioksidan olarak da görev yapan A, C, E vitaminleri, selenyum, çinko, magnezyum gibi mineraller ile omega-3 ve omega-9 yağ asitlerinden yeteri kadar almak gerekir.

Vitamin ve mineraller dengeli beslenmenin bir parçası olduklarında bağışıklık sisteminin en etkili oyuncularıdır. C vitamini ve E vitamini de vücudunuzun enfeksiyonlarla savaşmasına destek olan çok güçlü antioksidanlardır. Portakal, mandalina, greyfurt, nar, kivi gibi kış meyveleri, ıspanak, dolmalık biber, brüksel lahanası, karalahana, brokoli, karnabahar C vitamini kaynağı besinler arasında. Badem, yer fıstığı, ay çekirdeği ve fındık da E vitamininden zengin gıdalardır.

Vücutta yaklaşık 200 biyokimyasal olayda rolü bulunan B6 vitamini, bağışıklık sisteminizin çalışmasında da önemli rol oynar. B6 vitamininin yüksek olduğu yiyecekler; muz, tavuk  göğsü, ton balığı ve nohuttur.

Bunların dışında A vitamini, D vitamini, diğer B grubu vitaminleri, selenyum, çinko, demir gibi mineraller de bağışıklık sisteminin desteklenmesinde önemli rol oynarlar.

BOL VE SÜREKLİ SU İÇİN

Suyun besin öğeleri ve metabolik atıkları taşımak, vücut ısısını ayarlamak, vitamin, mineral, protein, karbonhidrat ve diğer moleküller için çözücü madde olmak gibi birçok önemli görevi vardır. Vücuttan % 1-2’lik bir su kaybı bile, hareketlerde düzensizlik, iştahsızlık, yavaşlamış sindirim, sabırsızlık,  yorgunluk, kalp atım hızında artma gibi etkilere neden olur. Günde içeceğiniz 8-10 su bardağı su sağlıklı kalmanızın en büyük destekçilerinden olacaktır.

ÇAY VE KAHVE, SUYUN YERİNİ TUTMAZ

Soğuklarda tüketim miktarı artan çay ve kahve gibi sıcak içecekler suyun yerini tutmadığı gibi fazla tüketildiğinde idrar söktürücü özelliğe sahiptir. Böylece vücut, daha fazla su kaybıyla karşı karşıya kalır. Ancak sağlıklı ölçülerde tüketildiğinde; içeriğinde bulunan kafein vücudu uyarıcı ve sakinleştirici etki gösterir, iştahı dengeler, zihin yorgunluğunu giderir.

PROBİYOTİK DESTEĞİ ÖNEMLİ

Probiyotikler bağırsaklarımızda yaşayarak bağırsağın doğal dengesini sağlayan, vücudumuzu zararlı bakterilere karşı koruyan, bağışıklığı güçlendiren  ‘dost bakteriler’ dir. Barsak florasını patojen ve toksin üreten bakterileri engelleyerek dengelemektedirler. Sağlıklı bağırsaklar sağlam bir bağışıklık sisteminin de temelini oluşturur. Araştırmalar farklı probiyotik türlerinin inflamatuvar ve immünolojik hastalıkların tedavisi, alerjilerin önlenmesi, kanserden korunma, immün sistemin güçlendirilmesinde etkin olduklarını göstermektedir. Probiyotikler yoğurt, kefir, kımız, peynir, turşu ve benzeri fermente olmuş besinlerde aktif kültür olarak bulunabilir ya da eklenerek tüketilir aynı zamanda suplement olarak da günümüzde bulunmaktadır. 

SPORU BIRAKMAYIN!

Egzersiz, bağışıklık ve dolaşım sisteminizi destekler. Doğal antidepresan olan egzersiz düzenli yaptığınızda; kas kütleniz artar ve dolayısı ile vücudumuzun enerji üretim merkezi olan mitokondri sayınız da artar. Böylece hem maruz kaldığınız stresten arınmış, hem de kilo kontrolü sağlamış olursunuz.

UZUN SÜRE AÇ KALMAYIN;

Vücudumuzda enerji yetersizliği; mutsuz ve negatif olmanıza neden olur. Tamamıyla yetersiz beslenme ise bütün immün cevabı baskılar. Çok çabuk hastalanmanıza ve çok zor iyileşmenize sebep olur.

Sonuç olarak bağışıklığınızı güçlendirmek için tek tip gıdalara yönelmek yerine kendinize dengeli bir beslenme programı uygulamalısınız. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için ise; her öğünde kendinize bir “sağlıklı beslenme tabağı” oluşturmalısınız. Bu tabak; sağlıklı bitkisel yağlarla harmanlanmış, et, sebze, tam tahıl grubu ve suyu barındırmalıdır. Gün içinde tüketilen sebze ve meyvelerin antioksidan kapasitesi yüksek olanlardan seçilmiş ve değişik çeşit ve renklerde olmasına dikkat etmelisiniz.

Mutsuzluk bağışıklık sistemini zayıflatıyor

Kuantum Düşünce Tekniği Eğitmeni Anıl Şehirlioğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yaşandığı şu günlerde insanların yediklerinden, içtiklerinden çok ruhsal sağlığına dikkat dikkat etmesi gerektiğini belirterek, "Çünkü mutsuzluk, bağışıklık sistemini en çok zayıflatan duygu. Dolayısıyla şu anda duygusal açıdan güçlü ve kendimizle barışık olmamız en çok dikkat etmemiz gereken nokta." dedi.



KORONAVİRÜS HABERLERİ


Dünyada hızla yayılan Kovid-19 salgını nedeniyle insanlar korku, endişe ve tedirginlik duymaya başladı. Hayatın günlük akışının değişmesi, "Kovid-19'a yakalanır mıyım?" düşüncesi, hiç şüphesiz insanlarda olumsuz düşüncelerin hakim olmasına sebep oldu.

Uzmanlar, hijyen kurallarına dikkat etmenin yanı sıra bağışıklığın da güçlü olmasının bu süreci atlatmadaki en önemli unsurların başında geldiğini belirtiyor.

Kuantum Düşünce Tekniği Eğitmeni Anıl Şehirlioğlu, bu süreci evinde geçirmek durumunda olan insanların bağışıklıklarını ruhsal olarak da nasıl güçlendireceklerinin püf noktalarını AA muhabirine anlattı.

Şehirlioğlu, şer gibi görünen bir durum olmasına rağmen koronavirüsün bir açıdan çok güzel mesajlarla geldiğini, çünkü koronavirüsün en büyük özelliğinin, bağışıklık sistemi güçlü kişileri etkilememesi olduğunu söyledi.

Bağışıklık sisteminin güçlenmesinin, kişinin kendi içinde huzurlu, mutlu olması, hayatına, bedenine değer vermesiyle birebir alakalı olduğunu vurgulayan Şehirlioğlu, şunları aktardı:

"Yediklerimizden, içtiklerimizden çok önce ruhsal sağlığımıza dikkat etmemiz gerekiyor çünkü mutsuzluk, bağışıklık sistemini en çok zayıflatan duygu. Dolayısıyla şu anda duygusal açıdan güçlü ve kendimizle barışık olmamız en çok dikkat etmemiz gereken nokta. Tam da şu anda hepimiz kendi iç dünyamıza dönüp, kişisel alanımızı ve duygularımızı güçlendirmemiz gereken bir dönemdeyiz. Bağışıklık sisteminin etkisini en çok güçlendiren etkiler neşe, kahkaha, huzur, sevinç. Şu anda böyle hissedemiyor olabiliriz ama hayatımızda koronavirüs olmadan önce bunları ne kadar hissediyorduk ve yaşıyorduk, bence bunun sorgulamamız gereken bir dönemdeyiz."

"Negatif negatifi büyütür, pozitif pozitif etki yaratır"

Bu dönemin, insanların bazı meditasyon çalışmaları, kişisel gelişim kitapları ve güzel filmlerle kendi iç serüvenlerine çıkmaları gereken bir dönem olduğunu belirten Şehirlioğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Korku bizim ilkel beyin dediğimiz bir alanda kayıtlıdır. Şu anda en çok hissettiğimiz şey korku. Hastalanma korkusu, ölüm korkusu, sevdiklerimize bulaşır korkusu bizi hastalığın kendisinden daha çok sabote edip kilitledi. Önce bu korkuyla yüzleşip, onu aşmamız gereken bir süreçteyiz. Dolayısıyla insanların bu alanda zihinlerini susturup sosyal medya tuzağından, haberlerin içinde kalmaktan uzak durmaları gerekiyor. Öz bilgiyi alsınlar ama bütün günlerini koronavirüsün etkilerini dinlemekle geçirmesinler. Çünkü negatif negatifi büyütür, pozitif pozitif etki yaratır. Dolayısıyla içsel sağlığımızı korumak adına biraz da kendimizi uzakta tutmamız lazım. WhatsApp gruplarından felaket haberciliği gibi bir şey yayıldı. Bunlara insanların kulaklarını tıkaması gerekiyor.”

"Şükür etme bilincine de geçmemiz gereken bir dönemdeyiz"

Anıl Şehirlioğlu, koronavirüsün öldürme etkisinin birçok hastalığı öldürme etkisinden daha az olduğunu ancak dünyada aynı anda yayıldığı için insanların paniklediğini belirtti.

Koronavirüsün insanların sosyal yaşam alanlarını kapattığını anlatan Şehirlioğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Onkoloji hastalarının çoğu böyle yaşıyordu ve biz onların ne yaşadığından bir haberdir. Empati de kuramıyorduk ama şimdi biz bilincine uyandırılmaya çalıştığımız, halimizden daha kötü hallerdeki insanları da anlayıp şükür etme bilincine de geçmemiz gereken bir dönemdeyiz. Bir çoğumuz evde olduğumuz için, istediklerimizi yapamadığımız için isyandayız, ne kadar sürecek diye de kaygılanıyoruz aynı zamanda. Fakat biz özgürken ne kadar özgürdük ki? Bir yere gittiğimiz zaman insanların yanında eşi, çocuğu, arkadaşları var ama bir taraftan elindeki cep telefonuyla sosyal medya ile uğraşıyordu. Bizim bağlarımız kopmuştu. Belki bu bağları tekrar hatırlama sürecindeyiz. Bence en önemlisi bana göre biz kendimizi engellenmiş hissediyoruz ama bu virüs olmadan önce biz kendi içimizde, kendi dünyamızda, kendimizi hangi konularda engelleyip durduruyorduk? Yapmak istediğimiz birçok şeyi, aslında hiç de geçerliliği olmayan bahanelerle erteliyorduk. Şu anda en çok yüzleşmemiz gereken, üzerine düşmemiz gereken nokta bu."

"Hastalıkların hepsinin arkasında ruhsal ve duygusal sebep var"

Bu dönemin insanların birbirine sarılıp, birbirinden destek alması gerektiği bir dönem olduğunu belirten Şehirlioğlu, şunları dile getirdi:

"Bir kesim şunu çok yadsıyor; sanki sadece fiziksel bir gerçeklik ve fiziksel bir sağlık var. Halbuki fiziksel sağlığı etkileyen ruhsal bir sağlık var. Elbette fiziksel sağlığımıza önem vereceğiz ancak ruhsal sağlık, bizim bağışıklık sistemimizi de doğrudan etkiliyor. Hastalıkların hepsinin arkasında ruhsal ve duygusal sebep var. Örneğin bademcikleriniz çok şişiyorsa, mutlaka ifade edemediğiniz duygularınız var. Hazımsızlık problemi yaşıyorsanız, midenizde sıkıntı varsa içinize attığınız, hazmedemediğiniz duygularınız var. Başınız çok ağrıyorsa birçok düşünceye sahipsiniz, mükemmeliyetçisiniz ve hayatı kontrol etmeye çalışıyorsunuz ama bir taraftan bununla başa çıkamıyorsunuz gibi birçok hastalığın ruhsal sebepleri var. Dolayısıyla insanlar, ruh sağlıklarına önem vermeliler."

"Kendinizi telkin edin ve otokontrol sağlayın"

Anıl Şehirlioğlu, insanların "güvendeyim", "sağlıklıyım", "bu süreç geldi ama geçiyor" diyerek kendilerini telkin etmeleri ve otokontrol sağlamaları gerektiğini vurgulayarak, "Günde birkaç kez bu cümleleri tekrar etmeliler. Çünkü bilinç programlaması diye bir şey var. Bir şeyi olumlu ya da olumsuz çok söylerseniz, süresi 21 gündür. Bilinç onu 21 gün sonra onu gerçek kabul edip yaşamaya başlar." diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

BB_Şişkinlik, Halsizlik, Kilonuzdan Şikayetçiyseniz İkinci Beyniniz Mutsuz Demektir

BB_Şişkinlik, Halsizlik, Kilonuzdan Şikayetçiyseniz İkinci Beyniniz Mutsuz Demektir

Sürekli kilo verememekten, şişkinlik ve halsizlikten yakınıyorsanız, kendinizi depresyonda hissediyorsanız bağırsaklarınız mutsuz demektir. Medicana Kadıköy Hastanesi Gastroentroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci bağırsak sağlığımızı korumak için yapılması gerekenleri anlattı. Son yıllarda bağırsakların değeri daha iyi bilinir oldu. Artık çoğu insan, bağırsaklarımızın vücudun ‘’ikinci beyni’’ olduğunu kabul ediyor. Bağırsaklar bağışıklık sistemi için en önemli organlardan biri… Haliyle bu organdaki bir sorun, bütün metabolizmayı etkiliyor. Peki yaptığımız hangi hatalar bağırsaklarımızı mutsuz ediyor? Medicana Kadıköy Hastanesi Gastroentrolojı Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci bağırsak sağlığı hakkında önemli bilgiler verdi. Gereksiz İlaç Almayın Bağırsaklarımızda 100-150 trilyon kadar bakteri yaşar. Bizimle beraber yaşayan bu bakterilerin bir kısmı iyi, bir kısmı ise kötü bakteri olarak değerlendirilir ve hepsi bir denge içindedir. Bu dengenin bozulması, bağırsak sağlığının bozulması anlamına gelir. Bakteriler dünyasında ‘mikrobiyota’ adını veriyoruz. Sağlıklı bir mikrobiyota vücut mekanizmasının sağlıklı bir şekilde yaşaması için önemlidir. Başta antibiyotikler olmak üzere gereksiz ilaç kullanımı, hareketsiz yaşam, obezite, sağlıksız beslenme, sigara, alkol, stres ve uyku sorunları bağırsak sağlığını negatif etkiler. Özellikle antibiyotikler, zararlı bakterileri öldürürken bağırsaktaki iyi bakterileri de öldürür. Bu sebeple bağışıklığınız zayıflar ve hastalıklara yakalanma riskimiz de artar. Mutlu Bağırsak Mutlu İnsan Bağırsaklarımızda bulunan bakterilerin sayısı ve çeşitliliği ne kadar zenginse, o kadar sağlıklı bir mikrobiyotamız var demektir. Bu da bizi birçok hastalıktan korur, vücut mekanizmamızın sağlıklı çalışmasını sağlar. Bağırsaklarımız ve bağırsak bakterileri bazı nerokimyasallar üreterek beynin ruh, hafıza ve öğrenme durumunu da etkiler. Sağlıksız bağırsak mutluluk hormon olarak bilinen ‘serotonin’ eksikliğine yol açar. Serotonin eksikliğinde huzursuzluk, stres, kaygı, sinirlilik, depresyon gibi belirtiler görülür. Yani sağlıklı ve mutlu bağırsaklar, sağlıklı ve mutlu bir insan anlamına gelir. Sucuk Yerine Sarımsak Şeker Yerine Kayısı Bağırsak sağlığı için, bol su tüketimi, öğün atlanmaması, düzenli beslenme ve egzersiz temel kurallardır. Posalı besinler özellikle kabızlıktan yakınan ve şişkinliği çok olan kişilerde tercih edilmelidir. Kefir, yoğurt gibi probiyotiklerin yanı sıra, tam buğday unundan yapılmış ekmek ve makarna, brokoli, marul, sarımsak, incir, elma, kayısı, ceviz, çiğ badem, bezelye ve bitter çikolata tüketilmesi faydalı olacaktır. Sucuk, sosis ve salam gibi şarküteri ürünleri, paketli gıdalar, gazlı- şekerli içecekler, yoğun yağlı ve soslu gıdalardan uzak durulmalıdır. Eğer kilo verememekten şikayetçiyseniz buna bağırsaklarınızdaki kötü bakteriler sebep olabilir. Size daha çok şekerli ve unlu şeyler tükettikçe kötü bakteriler bağırsak zarını zedeleyen toksinler üretip, yağ depolamanıza yol açar.

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede