Nar ağacı kitabı oku

Nar Ağacı Kitabı Oku

nar ağacı kitabı oku

Nazan Bekiroğlu’ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı’na uzanan bir öykü… Trabzon’dan ve Tebriz’den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak… Aslında çok ırmak…

Tebriz’in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra…

Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam...

Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan’ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia...

Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey…

Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon’un “kırık kafiyesi” İsmail, ah İsmail…

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu.

Nar Ağacı hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap…

Nazan Bekiroğlu'nun kendi aile tarihinin peşine düşmesiyle ortaya çıkan ihtişamlı bir roman. Arka planda Balkan ve I. Dünya Savaşları ve Bolşevik Devrimi olan bir dönemde Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen hayaller kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye...

Merak, zamanı gelmiş bir katmer gibi açılıyor içimde. Haydi, öyleyse zaman geldi. Bir tacir ve bir muhacirin mümkün kıldığı varlığıma şimdi seyyahlık yaraşır. Yol zamanı.

Nazan Bekiroğlu'nun kült romanı. Yazarı bugüne kadar okumamış ciddi bir kitlenin de Nazan Bekiroğlu okuru olmasını sağlamış, kurgusu, karakterleri, dili ve üslubuyla yıllarca keyifle okunacak ve zamana direnecek bir roman.

Anahtar kelime
İstanbul, Trabzon, Tebriz, Batum, Tiflis, Halı, Çay, Savaş, Balkan Savaşları, Tehcir, Ateşgede, Ehrimen, Hürmüz, Zerdüştlük

Hüyükteki Nar Ağacı

Hüyükteki Nar Ağacı – Yaşar Kemal

Karakterler

Memet: Köyden ayrılıp Çukurova’ya gidip çalışarak para kazanmayı hedefleyen arkadaşları arasında en iyimser olan adamdır.

Hösük: Grubun güçlü ve öfkeli üyelerindendir.

Yusuf: Grubun en zayıf ve romanın başından sonuna dek hasta olan karakterdir.

Aşık Ali: Grubun ağırbaşlı, sakin ve en bilge karakteridir.

Memet Çocuk: Grubun en son üyesi olarak, büyük ve basit hayaller kuran, etrafındaki yetişkinler tarafından fazla ciddiye alınmayan bir karakterdir.

Konusu

Yaşar Kemal, Hüyükteki Nar Ağacı romanı için kesin bir tarih vermemekle birlikte, romanın 1951 yılında yazıldığı ve Marshall Planı’ndan somut olarak bahsedildiği dikkate alındığında, 1950’li yıllarda Çukurova bölgesinde geçtiği sonucuna varılabilir. Bu yıllarda Çukurova’ya gelen traktör ve biçerdöverler, dağdan çalışmak için Çukurova’ya gelen işçileri tamamen işsiz bırakmış ve bu teknolojik gelişmeye bağlı olarak ciddi işsizlik, yoksulluk ve sefalet ortaya çıkmıştır. Bu itibarla Hüyük’teki Nar Ağacı’nın geçtiği yeri ve zamanı ortaya koymak ve bu işçilerin yaşadığı sıkıntıları anlatmak için yazılmış bir roman olduğu söylenebilir.

Hüyükteki Nar Ağacı Özeti

Memet’in tarlasında ekinler kuruyunca çareyi ovaya gidip ırgatlık yaparak bulur. Evden ayrılmadan önce evin tek geçim kaynağı, küçük keçiyi Duran Efendi’ye satması ve karısına birkaç günlüğüne idare edeceğini, dönüşünde Çukurova’dan birkaç tane getireceğini söylemesidir. Memet, ertesi gün birlikte yola çıkmak için köylüsü Hösük ile anlaşır. Ertesi gün Memet, Höyük ve Aşık Ali yola çıkar. Sağlık sorunu yaşayan Yusuf onları takip eder. Yolda Keklikoğlu’nun çobanı Memet Çocuk’ da ekibe katılır. İş bulmak, para kazanmak, kendilerini beslemek için dolaşırlar. İlk hedefimiz Memet ablamın ve ablamın dediğine göre eskiden çalıştığı çiftliği ziyaret etmek. İki gün sonra burada karşılaştıkları şey tam bir şoktur. Kadın Memet’i tanıdığı halde görmezden gelir. Sarı öküzlere ve Memet gibi insanlara ihtiyaç kalmaz, makineler çiftliğe girer, Yaşlı adam çalışır, eker, biçer. Ekmeği verir ve çöpe atar. Çukurova’da çalışabilecek bir iş aralar. Yolda karşılaştıkları olaylar, Yusuf’un rahatsızlığının artması, kendileri gibi yoldan geçenlerle sohbetleri, Âşık Ali’nin dinlediği şarkılar, sivrisineklerden korunma gibi olaylar yaşarlar. Akköy’de geçici bir iş bulurlar. Artık tamamen umutsuzluğa kapılıp geri dönmenin hayalini kurarken, ormanlık bir köydeki yaşlı bir kadına “Höyükteki Nar Ağacı”nı, övgüsünü, yaraları nasıl iyileştirdiğini, insanların sorunlarına nasıl çareler bulduğunu, açları doyurduğunu anlatmışlardır. Zalimlere yaklaşamamış, cebinin parayla dolduğunu ve isteklerini yerine getirdiğini çünkü orasının “Kırklar Meydanı” olduğunu ve buranın kutsallığını anlatmıştır.

Kısa Bilgiler
  • 31 Ocak 1951’de Hüyükteki Nar Ağacı’nı bitiren yazar, eseri kaybetmiştir. Kadirli’deki annesinin sandığında bulunmuş, ardından amcasının oğlu tarafından 1966’da kendisine getirilmiştir. Eserin ilk beş sayfası kopmuş olmasına rağmen bu sayfalar, yazar tarafından yeniden yazılmıştır. Neredeyse hiçbir değişiklik yapmadan 1982’de yayımlanmıştır

Hüyükteki Nar Ağacı – Kitap Açıklaması

Yaşar Kemal’in “doğa-insan ilişkilerini en iyi anlamda verdiğim yapıtlarımdan biri” dediği Hüyükteki Nar Ağacı, traktörün tarıma girmesiyle birlikte işsiz kalan yarıcılar ve mevsimlik işçilerin dramını konu alıyor. Kapitalizmin Çukurova’ya düşen büyük gölgesi, her satırla görünür kılıyor.

“İşte bu romanı ve Yaşar Kemal’in pek çok yapıtını güçlü kılan şey şu ‘doğa-insan ilişkisi’ sözlerinde saklanıyor. Çünkü Yaşar Kemal bu ilişkiye insanın en temel, en eski, dil yaratma yetisiyle özdeş bir niteliğiyle yaklaşıyor. Mitos yaratmak…”

– Güven Turan-

“Hüyükteki Nar Ağacı adlı romandaki tüm unsurların büyüleyici olması dışında Yaşar Kemal bu romanında kâinatın dışından kelimeleri ve Anadolu’da gizlenmiş mikrokosmos hayatlar ve hayaller ile epik yazarların kosmosunu yaratmayı başarmış.”

– Frankfurter Allgemeine Zeitung

Nar Ağacı

NAR AĞACI - Nazan Bekiroğlu / ROMAN - Tarih

Çekinmeden alıp okuyun, çok şeyler katacaktır hayatınıza. Kimi kitapları bitirdiğiniz zaman sevinirsiniz kiminde de üzülürsünüz. Okuduğunuza sevineceğiniz, bitirdiğinize üzüleceğiniz başarılı bir eser ortaya çıkarmış yazar.

Okurken, ‘Acaba biraz daha kısa tutulamaz mıydı?´ diye düşünmedik değil açıkcası. Ancak bir müddet sonra anlıyorsunuz ki yazar hiçbir şeyden taviz vermeden içinden geldiğini dökmüş kağıda. Sonra da fark ediyorsunuz ki yazar bu eseri kaleme alırken yalnız değilmiş; Hastane yatağından İsmail Dayı,tuvalin başından Zehra, halı tezgahlarının arasından Setterhan,evinin önünde oturduğu yerden Hacıbey, akşam yemeğini hazırlarken Büyükhanım, hepsi ama hepsi bu roman yazılırken ordaydılar. Hiçbir şeyin atlanmasına göz yumamazlardı. Onların desteği olmadan böyle bir eseri ortaya koymak da çok zordu(!).Ne dersiniz Nazan Hocam? Onlarda hep yanı başınızdaydılar değil mi?

İki kahramanı burada paylaşamadan geçemezdik, çok az bahsedilse de, onlar olmasa idi bu hikayenin ortaya çıkmasının imkanı olamazdı; İlki Vefanın örneği genç Rus Subayı Vasili.Diğeri cömertlik abidesi Çemil Kaptan. (Cemil değil Çemil).Onlar olmasa idi, o asil duyguları ve yürekleri olmasa idi hiç biri olmazdı. Yaratıcı cömerttir ve cömertleri sever. Çemil kaptanın şahsında başta Karadenizliler olmak üzere bütün cömert yürekli insanlara selam olsun.

Eseri okurken ‘´Alimin mürekkebinin niçin şehidin kanından üstün tutulduğunu´´ daha iyi anlıyorsunuz. Anadolu edebiyatında köklü bir yer bulacak olan ‘Nar Ağacı´ yazarı Sayın Nazan Bekiroğlu Hocamıza en derin minnet ve şükranlarımızı sunmayı bir borç biliriz. Öyle inanıyoruz ki bu eserle yazar ölümsüz insanlar kervanında kendine bir yer buldu bile.

Son söz; Her evde olmalı, herkes tarafından okunmalı.

gatesofmyworld.blogspot.com.tr/2013/02/nar-agac_25.html#more farklı bir okur yorumu için tıklayabilirsiniz. javascript:ntrTemp(); burada da yine bir başka okurun yorumuna göz atmak isteyebilirsiniz.

twitter.com/kitap_okumakwww.facebook.com/Kitap-Okumak-%C4%B0ster-misin-327927040637181/www.youtube.com/user/KitapOkumak/videos

Arka kapaktan :
Nazan Bekiroğlu´ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-hattında geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı yıllarında başlayıp I. Dünya Savaşı´na uzanan bir öykü... Trabzon´da ve Tebriz´de doğup birbirlerine doğru yolalanikihayat; önce delice akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz´in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra... İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiğihayatlar, muhaceret, tehcir, mücadele, kader... Farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu´nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" bir Doğu masalı kadar zengin, hayal kadar güzel,hayatkadar gerçek bir hikaye... İncelikle işlenmiş karakterleri, zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle yıllarca unutulmayacak bir kitap...

'Nar Ağacı' kitabı gerçek bir roman arkadaşlar. Ben okumadım ama kesinlikle okuyacağım.

Yazarı: Nazan Bekiroğlu.

Dediğim gibi okumadığım için konusunu bilmiyorum ve bu yüzden kitapla ilgili bilgileri 'Kitapçı' adında android uygulamasından aldım. (öneririm güzel bir uygulama.)

Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...

Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye... İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...

Nazan Bekiroğlu yine mükemmel bir iş çıkartıyor ve Balkan savaşı ile Birinci Dünya Savaşı arasında birbirinden farklı noktalarda tarihin sayfalarında güzel aşk hikayelerini bize sunuyor.

Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum ve İstanbul'da geçen Nar Ağacı romanı ile tarihte bir yolculuğa çıkıyorsunuz ve o zamanın şartlarında iki savaş ile dağılıp bir araya gelen hayatları adeta yaşıyorsunuz.

Aşk romanlarını sevenler için kaçırılmaması gereken romanlardan biri adeta. Bir de tarihin gizemli sayfalarında dolaşmak da hoşunuza gidiyorsa bir oturuşta okuyup bitirebileceğiniz kadar kısa olan uzun bir roman sizi bekliyor demektir.

Nazan Bekiroğlu'nun Nar Ağacı romanı Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, Bakü ve İstanbul hakkında geçen mükemmel bir hikaye sunuyor.

Otuz yıl önce postaya verilen mektup dedesinin ölümünün ikinci gününde gelir. Mektupda sadece selam ve adres vardır. Frasçadan Türkçeye çevrilir. Taht-ı Sülayman'dan gelir. Dedesini ve büyük annesini araştırmaya karar verir torunu. Tebriz'e gider ve adresi bulur. Doksana merdiven dayamış bu ihtiyar kalkıp torunu ile Meşhed yollarına düştüğü gibi hem geçmişi hem de bugünü gayet iyi hatırlıyordur. Beyzat amcaya fotoğraflar ve dedesinin hikayesini sorar. Ne olmuştu da Tebriz'li tacir yerini yurdunu terk etmişti, evinden ocağından anasından atasından kopmuştu.

Dedesi Setterhan halı ticareti yapan bir aileden gelir. Taht-ı Suleyman'dan her nasılsa gökten düşen elma gibi Trabzon'a düşüvermişti dedesinin hikayesi. O Tebriz - Batum - Tiflis hattında halı ticareti yapan bir tacirdir. Settarhan, Azam adında bir halı dokuyucu kıza aşık olur. Babası bunu anlar ama önce Yezde gitmesi ve halıları kendi elleri ile teslim etmesi gerektiğini söyler ve dönüşte nişan yapacaklarına söz verir. Azam'ın bunlardan haberi yoktur.

Halıları teslim eder fakat Zerdüst ağasının halısı kalır. Zerdüst ağasının evine vardığında onu oğlu Piruz karşılar. Zerdüst ağasının
cenazesi vardır ama Piruz Serttahanı misafir eder ve ikisi çok iyi arkadaş olurlar. Serttahan Piruzu Taht-ı Suleyman'a davet eder. Piruz daveti kabul eder ve gelir. Serttahan arkadaşına dokuma tezgahlarını gösterir. O anda Piruz Azam'a, Azam da Piruz'a aşık olur ve ikisi birlikte Tah-ı Suleyman'dan kaçarlar. Serttahan ikisini de öldürmesi gerekir yoksa orasını tamamen terk etmesi gerekir. O ikinciyi seçer ve Batum'a gider. Batum'da iken Bolşevik ihtilali patlar ve bir daha Tebriz'e dönemez. Burada arkadaşları olan Safia ve Vasili bulur. En iyi yaptığı iş olan halıcıkta iş bulamayınca Sofia'nın yanında kitapçıda çalışmaya başlar. Sofia ile çok iyi arkadaş olurlar ve birbirlerine her konuda yardımcı olurlar.

Bu sırada Vasili askere gider ve ihtilal olur. Serttahan işinden eve dönerken çeteler tarafından tutuklanır. İhtilal olduktan sonra ortalık karışır ve Vasılı Serttahan'a kaçmasında yardımcı olur fakat Sofia'ya yardım edemezler. Serttahan bir tekneye binerek Trabzon'a gelir. Serttahan burada çaycılığı öğrenir ve para kazandıktan sonra İstanbul'a gitmeye karar verir. Çay ocağında çalışırken birgün çay ocağının sahibi onu Zehra ile tanıştırır. İkisi de birbirine aşık olurlar. Serttahan Zehra'ya İstanbul'a gitmeyi önerir fakat o bunu kabul etmez. Bunun üzerine Serttahan Trabzon'da kalır.

Zehra'yı ve kardeşini ananesi ve dedesi büyütmüştür. Ananesine herkes büyük hanım diye hitap eder. Zehra resim yapmayı sevdiği için ona özel resim hocası tutulur. Kardeşi İsmail ise liseyi bitirir ve askere gider. 1 Ekim 1912'de Balkan Harbi seferberliği ilan edilir. Savaş Trabzon'a kadar genişler ve Rus ordusu Karadeniz kıyısında saldırmadık liman, bombalamadık iskele bırakmamıştır. Bunun üzerine Büyük Hanım Zehra ve yardımcısını alarak Samsun'un yolunu tutar. Hacıbey ise sakat bacağı nedeni ile geride kalmak zorunda kalır. Samsun'dan da bir süre sonra İstanbul'a geçerler. Bolşevik ihtilali ile bütün birlikler geri çağrılır ve böylece Trabzon kurtulur. Bunun üzerine Trabzon'a doğru yola koyulurlar.

Trabzon'a vardıklarında evlerine koşarlar fakat ev bıraktığı gibi değildir. Nar ağacı dalları bahçe duvarına sarkmıştır. Fakat onların tek istediği Hacı beyin sesini işitebilmektir. Onun tahta bacağının sesini işitmekten daha büyük bir armağan olamazdı. Hacı beyi görünce hemen yanına koşup bacağının dibine yığılır. Ertesi sabah nar ağacının kesik gövdesine acıyla baktı.

Kitaba gelen yorumlar da güzel yorumlar. Sürükleyici ve etkisinden çıkamayacağınız bir kitap olduğundan bahsediliyor. Ben derim ki alın ve okuyun. Aramızda okuyanınız varsa onlar da yorumunu sıkıştırıversinler :D

Öperiiim :'*

Bu arada, bir sonraki bölümde hangi Watty kitabını önereyim sizce? Okuma listelerime bakın, oradan seçin lütfen. Okuduğum, okuyacağım kitaplar orada.

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014, p. 927-936, ANKARA-TURKEY NAZAN BEKİROĞLU’NUN NAR AĞACI ROMANINDA EVDE OLMAK / OLMAMAK* Ferhat KORKMAZ** ÖZET Nar Ağacı Nazan Bekiroğlu’nun 2012 yılında Timaş Yayınları arasında çıkan romanıdır. Romanda, köken arayışını yönelen anlatıcı, anneanne ve dedesinin bir araya gelişlerinin izini sürer. Köken arayışı, eserin felsefi atmosferinin oluşmasına olanak tanımıştır. Romandaki anlatıcı “giz”i araştırır. Kullandığı çeşitli ve dinamik anlatım yöntemleriyle arkeolojik bir gezintiye çıkar, şehir ve medeniyetleri bir kavşakta birleştirir, anlatısal bir orman inşa eder. Doğu İran’ın Taht-ı Süleyman kentinden gelen Settarhan’ın öyküsü ile Trabzon’da yaşayan ve Rus işgali sonrasında bir süre şehirden ayrılmak zorunda kalan Zehra’nın simetrik öyküsünün işlendiği romanda, evlerinden ayrılmak ve göç etmek zorunda kalan kahramanların yaşamı ele alınmıştır. Romanda, Trabzon, anlatıcı ve kahramanların evidir, yahut evi haline gelir. Bu çerçevede evin dışına çıkan tekinsiz bir dünyaya atılır. Kendini bulabilmesi ve eve ulaşabilmesi için belli mücadeleler veren karakterler, varoluşlarını yeniden gerçekleştirmek zorunda kalırlar. Romanın fonunda, Osmanlı tarihinin en yoğun savaş dönemi olan Balkan Savaşlarından Birinci Dünya Savaşına uzanan yıkılış öyküsü vardır. Romanın fonundaki bu atmosferde cepheler, sürgünler, salgın hastalıklar, kitlesel ölümler işlenmiştir. Söz konusu fon nedeniyle kahramanlar yeni var oluşlar belirlemek, kendilerini gerçekleştirmek zorunda kalır. Ev, romanda merkezde duran bir anlatı ve varoluş aracıdır. Çalışmamızda, Freud’un üzerinde durduğu ve Heidegger’in felsefi olarak ele aldığı evde olmak (heimlich) ve evde olmamak (unheimlich) kavramları açısından bir değerlendirme yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Nazan Bekiroğlu, Nar Ağacı, Roman, Heimlich, Unheimlich *Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Batman Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, El-mek: [email protected] 928 Ferhat KORKMAZ BEING AT HOME (HEIMLICH) OR NOT BEING AT HOME (UNHEIMLICH) IN NAZAN BEKİROĞLU’S NOVEL NAR AĞACI ABSTRACT Nar Ağacı is a novel of Nazan Bekiroğlu published by Timaş in 2012. The narrator who heads for the search of origin persists the trace of coming together of her grandfather and grandmother in the novel. The search of origin enables the novel to have a philosophical atmosphere. The story of Settarhan who comes from a city of Iran called Taht-ı Süleyman and Zehra who lives in Trabzon and is forced to leave from the city after the Russian invasion is handled in the novel. The writer narrates the lives of the heroes who are forced to leave from their homes and to migrate. In this frame, the heroes of the novel encounter an uncanny world outside their homes. The characters of the novel who have to struggle to find theirselves and to reach their homes are obliged to realize their existence again. There is the collapse of the Ottoman empire from Balkan War to World War I in the background of the novel. The facades, shoots, epidemics and mass deaths are mentioned at this atmosphere of the background of the novel, Home is the instrument of existence that stands in the focus of the novel. In our study, the novel will be assessed in terms of the concepts that Freud emphasized and Heidegger handled philosopically called being at home (heimlich) and not being at home (unheimlich) Keywords: Nazan Bekiroğlu, Nar Ağacı, Novel, Heimlich, Unheimlich Key Words: Nazan Bekiroğlu, Nar Ağacı, Novel, Heimlich, Unheimlich 0.Giriş Freud, “heimlich” ve “unheimlich” kavramlarını, insan psikolojisi bakımından ele alır. İngilizce “The uncanny” sözcüğünün Almanca karşılığı olan “unheimlich” kavramı, Türkçe’ye tekinsizlik ya da bu durumun yokluğu olarak tercüme edilebilir. Unheimlich” kavramı, Almanca’da “heim” (ev) kelimesinden türetilmiştir. Bu kavramları, ilk olarak Ernst Jentsch1906’da “Zur Psychologiedes Unheimlichen” adlı makalesinde kullanır. Freud, bu kavramları Jentsch’ten alır; fakat Jentsch’in çalışmasının ayrıntılı olmadığını savunur (Sellars 1996: 17) “Freud 1919 yılında “Das Unheimliche” çalışmasında tekinsizlik halinin korku, kaygı ve dehşet gibi kavramları açımladığını ve bu kavramların sanat eserinin yaratılmasında etkili olduğunu vurgular (Freud 2003: 123). “Heimlich”, gizli olan; yani kapalı ve anlaşılmaz olandır (agy, 133). “Unheimlich” ise “uncanny”nin karşılığı olarak bunun tam karşıtıdır. Bu kavramlar karşıt olduğu gibi, yersizlik- yurtsuzluk yorumuna da açıktır (Güçbilmez 2004: 5) Martin Heidegger’in varoluş felsefesinde evde olma/olmamak (unheimlich/heimlich) kavramları, varoluşla (dasein) ilişkilendirilir. Evde olma durumu, özel bir alanda kaygı, korku, kriz gibi yabancılaştıran kavramların ötesinde huzurlu bir bulunuş anını imler. Özgür bulunmayı yansıtır. İnsanın kendi kendinde bulunmasıdır.“Dasein endişeliyken kendini ‘unleimlich’ hisseder; bu sözcük normalde ‘tedirgin’ ya da ‘tekinsiz’ anlamına gelir ama düz anlamı ‘eve benzemeyen’dir. Heidegger sözcüğün düz anlamına güçlü bir vurgu yaparak şöyle der: ‘Unleimlichkeit aynı zamanda evde olmama [das Nicht-zuhause-sein] anlamına da gelir. Onlar alanında Dasein ona tam bir sükûnet veren bir his, evde olduğu hissi duyarken, endişe ortaya çıktığında bu his ortadan kalkar ve Dasein içeride oluşu, varoluşsal evde olmama tarzına girer.’ Dahası unleimlichkeit ile Dasein’a gündelikliği içinde damgasını vuran Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı Romanında Evde Olmak / Olmamak 929 sükûnet verici durum arasında bulunan evde olmamaya varoluşsal-ontolojik bir bakış açısından daha asli bir fenomen olarak bakılmalıdır” (Megill 1998: 187-188). Sartre (2009), insanın kendinde bir varlık olarak bulunmasını yahut evde olmasını Heidegger ile aynı doğrultuda açıklar: “… o dünyaya atılmış olarak vardır, bir durum içine bırakılmış olarak vardır; saf bir olumsallık hali olarak, dünyanın tüm diğer şeyleri için (…) O, temelini kendisinin oluşturmadığı bir şeyi, dünyadaki mevcudiyetini, kendinde barındıran olarak vardır.” (s. 140)Yabancılık ve tekinsizlik söz konusu değildir. Varlık ve zaman felsefesinde evde olmama hali ise her türlü tekinsizliğe, yabancılığa, endişeye ve korkuya yol açar. Bunu özel mekân ile kamusal mekân şeklinde iki ayırıp, evde olma hali özel alana, özel olana; kamusal olanda bulunma hali ise genel olana işaret eder. Ev, insan ruhuna ilişkin bir analiz aleti olarak ele alınabilecektir. (Bachelard 2013: 29) Evde olma/olmamanın diyalektik bir yönü bulunacaktır: “Ruhumuz bir konuttur. Ve evleri, odaları hatırlayarak kendi içimizde konaklamayı öğreniriz.”(a.g.y., 30). Yine Bachelard, evin gerçek bir kozmos olduğunu vurgular. Dolayısıyla evin dışına çıkmak kozmosun dışına çıkmak anlamına gelir. Bu da beraberinde tekinsiz bir dünya olgusu ve fırlatılmışlık düşüncesini getirecektir. Dünya romancılık geleneği içinde heimlic-unheimlich kavramları, diyalektik bir yönsemeyle yolculuk teması etrafında işlenmiştir. Geniş coğrafyalarda yolculuk modern öncesi toplumlarda insanın kendini arayışının metaforik izahıdır. Kahramanlar, evden ayrıldıktan sonra tekinsiz bir duruma geçiş yaparlar. Onların dışarıda bulunduğu zaman mücadelenin alanıdır. 20. yüzyıla kadar olan Avrupa romanının mekânı, büyük ölçüde farklı kent ve ülkelerden müteşekkildir. Kahramanların evden ayrılması, romanın temel motifidir. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi temaları evde olmama ile ilişkilendirilebilir. 18. ve 19. Yüzyıl Avrupa romanını örnek alan ilk dönem romancılarımızın eserlerindeki vakalar, büyük ölçüde geniş coğrafyalarda cereyan eder. Mısır, Suriye, Anadolu, Avrupa hatta Amerika kentleri bir şekliyle vaka akışında mekân olarak kullanılmıştır. Yol ve yolculuk Batı romanında olduğu kadar Türk romanının en önemli yapısal özelliklerinden olmuştur. Fakat ilk dönem dünya ve Türk romancılığında olduğu gibi bu yolculuk fizikseldir. Modern romanda ise yolculuk “dıştan içe yönelir.” (Ecevit 2012: 42). İnsanın iç âlemi, sonsuzdur; bu yönüyle evrene benzer. İç yolculuk, dünya dışında olduğu gibi sonsuza uzanır. Şüphesiz ki insanlığın ilk döneminde yol ve yolculuk, arayışın kilometre taşıdır. Heidegger’in açıkladığı “yolda olmak” kavramı, iç yolculuğa gönderme yapar. Düşünce Tarihi Profesörü Alan Megill (1998), Hedidegger için “Onun düşüncesi her zaman yoldadır, amahedefine hiçbir zaman ulaşamaz. Bunun nedeni düşüncenin sonucu değil, düşünmenin kendisini önemli bulmasıdır.” (s.175) Türk romanı da doğduğu günden yana yoldadır. Yol ve yolculuk temaları bir buçuk asırlık roman geleneğimizin en belirgin konularındandır. İnsanın kendini arayışı edebî eserlerin insanlık durumunu ortaya koyma gayretiyle ilgilidir. Nostalji ve ütopya fikirleri ortaya çıkar. Nietzche’nin Apollon-Dyonisos karşıtlığı, tam da kökene ulaşma isteğini yansıtır. Dyonisos ruh ve duyguyu, Apollon aklı temsil eder (Nietzsche 2011: 20). Kierkegaard, Heidegger, Foucault ve Derrida gibi Batılı düşünürler, kökene inme ve iktidar kuran ve baskı altında tutan Apolloncu dilin egemen olmadığı bir dünyaya atılma isteğini varoluş açısından daha gerçekçi bulmuşlardır. Gelecek ve geçmiş arasında ya bir tercih yapmış; yahut şimdide olmak gibi alternatif üretmişler yahut ikisini birden yapı bozuma uğratmışlardır. Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı romanıdaki vakalar, yukarıda söz ettiğimi yol ve yolculuk geleneğiyle sıkı bir ilişki içindedir. Yol ve yolculuk “heimlich” ve “unhehimlich” kavramları romanda önemli bir yer kaplar. Kahramanlar, “unheimlich” durumunun özel temsilcisi konumunda bulunurlar. Bu nedenle romanın kahramanları Settarhan ve Zehra’nın öyküsü sürgün ve göç hadiseleri eşliğinde “heimlich” ve “unheimlich” kavramlarının felsefi atmosferi temelinde ele alınacaktır. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 930 Ferhat KORKMAZ 1.Nar Ağacı Romanı Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı romanındaki zamansal arayış ve kökene dönme isteği, Settarhan ve Zehra’nın simetrik öyküsü bağlamında ele alınmıştır. Anlatıcının anneannesi ve dedesinin öyküsünü araştırarak hakikate ulaşma isteği, kökene inme arayışından kaynaklanır. Nar Ağacı’nda evden sokağa, sokaktan mahalleye, mahalleden şehre, şehirden ülkeye, ülkeden ülke dışına doğru helezonik bir yayılışla çıkıldıkça sürgün ve yabancılaşma kavramlarının etkisi ve tonu artar. Nar Ağacı’ndaki yolculuk, fiziksel bir yolculuktur. Bununla beraber, kahramanların iç âlemlerindeki yolculuk da verilmiştir. Geleneksel ve modern iç içedir. Aşk ve savaş temaları, evde olmak/evde olmamak felsefesini besler. Roman kahramanları evde olma durumundan evde olmama durumuna geçerler. Kahramanların bu seçimi genellikle dışsaldır. Otoriteden kaçış fikri yahut onun tam tersi olan otoriteye karşı koymama ve çaresiz kabuller egemendir. Evlerinden ayrılmak zorunda kalan kahramanların duygu ve düşünce dünyası kaotik bir görünüm kazanır: “Ev olmasa, insan dağılmış bir varlık olurdu. Ev insanı gökten inen fırtınalara karşı koruduğu gibi, yaşamdaki fırtınalara karşı da ayakta tutar. Ev hem beden hem de ruhtur. İnsan varlığının ilk dünyasıdır. Aceleci metafiziklerin vazettiği gibi insan dünyaya fırlatılmış bir varlık olmaktan önce, evin beşiğine yatırılmış bir varlıktır.” (Bachelard 2013: 37) Anlatıcı, geçmiş zamana ulaşmak ve nostalji yapmak için çeşitli gereçler kullanır. Anlatıcının bu tavrı, sihir kutusundan çeşitli malzemeler çıkarıp sahne dekorunu değiştiren sihirbazın tavrına benzer. Fotoğraflar, süs eşyaları ve mektuplar yitik geçmiş zamanı bulup ortaya koymak için araçsallaştırılır. Özellikle fotoğraf, sessiz evrenin yaşar hale gelmesini sağlar. Anlatıcının tavrı, Baudrillard (2012)’ın şu söylemiyle koşuttur: “Kentleri ve dünyayı sessizlik içinde bir baştan bir başa kat etmenin yolu fotoğraftır.” (s.110). Evde olanlar, fotoğraf kareleri yardımıyla evden ayrılmak durumunda kalır. Sessiz dünyada mesafe alınır. Marcel Proust’un Yitik Zamanın Peşinde romanının adından mülhem olarak kullanılan ifade nedenselleştirilir. 12 yaşındayken dedesini kaybeden anlatıcının dedesinin gençlik hikâyesini dinlememesine bağlar: “Yitik zamanın peşindeyim.” (s.12) ifadesi romanda bulunan öteki “leit-motive”lerin mitidir. Romandaki temel arayış, dedenin ülkesini terke mecbur olmasının nedenleridir. Romana bir arayış ve kökene dönme isteği egemen hale gelir. Romanın başında bu durum sorulur ve merak oluşturulur: “Ne olmuştu da Tebrizli tacir yerini yurdunu terk etmiş, evinden, ocağından, anasından kopmuştu.” (s.12) Anlatıcının söylemi, Nietczche’ci Dyonisos söylemiyle koşuttur. Anlatım, varlığın ilk haline dönüş, kaynağa dönüş temi etrafında yoğunlaşır. Zehra ve Settarhan’ın birleşmesi iki ırmağa benzetilir. Zehra, insanın Apolloncu; Settarhan ise Dyonisosçu olan yanını temsil eder: “Benim var olmam için birbirine doğru akmış bu iki ırmağın birleştiği yerde milyonlarca ihtimal arasında mümkünlerden bir mümkünüm ben. Öyleyse mümkünün yola çıkış anını, ırmaklarımın kaynağını bulmam gerek. Dedemin bile başaramadığı şeyi başarmak yani; geri dönmek. Başlangıç noktasına ittiba etmek. Gitmek.” (s.14) Zehra kontrol edilebilir, yazgısı belli olan bir varlık iken Settarhan özgür ve ele alınamayandır. Anlatıcının arkeolojik çözümleme merakı roman kahramanlarının alınyazısını belirler. Romana alınan ve yığılan malzemenin önemli bir kısmı tarihsel bir köken arayışıyla, günümüz tininin geçmişe götürülmesine dönüşür. Anlatıcı, aynaya bakan bir araştırmacı olduğunu çeşitli söylemleriyle teyit eder, gizleme gereği duymaz. Her aynaya bakışında yine kendini görür. Nar Ağacı romanının mekânı klasik romanda olduğu gibi geniş bir coğrafyadır. Bu coğrafyanın batı ucunda İstanbul, doğu ucunda Bakü, kuzeyinde Batum, güneyinde ise İran’ın bugün arkeolojik sit alanı olan Taht-ı Süleyman adlı yerleşim yeri vardır. Kahramanlar evden ayrıldıktan sonra savrulan hazan yapraklarına dönerler. Kırılgan oldukları kadar kaygı içindedirler. Ölüm ve ayrılık bu kırılganlık ve kaygıyı besler. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı Romanında Evde Olmak / Olmamak 931 2.Anlatıcının Evde Olmayışı: Anlatıcı olarak karşımıza çıkan akademisyenin, Bakü’de gurbet duygusuna kapılması evde olmama durumuna gönderme yapar. Sokakta dinlediği ve akordeon çalan Rus çalgıcısı, yabancılık duygusunu verir: “Yanık, çok yakıcı, çok içli bir ezgiyle başlıyor. Bir hançer kalbimin içini oyup dururken gurbet duygusu yakama yapışıyor.” (s.17) Esasında bu cümleler bize romana egemen olan “evde olmama” sancısının bildirisi mahiyetindedir. Bu cümle aynı zamanda romanın planıdır. Romanda evde olmamayı besleyen kaygı, korku ve tekinsizlik temalarını besleyen üç çevre vardır. Bunlardan birincisi anlatıcı ve çevresi, ikincisi Settarhan çevresi, üçüncüsü Zehra ve çevresi ile bu çevreyle birlikte Anadolu, Balkan ve Kafkasya’da yaşayan halkların evde olmamasıdır. Romanın ana bildirisi evde olma-olmama antinomisine yüklenmiştir. Romanın mesajını ve yapısını oluşturan arkeolojik bir geziye çıkan anlatıcı, hareket ve kurguyu belirleyen unsur olarak evde olma-olmama karşıtlığı ekseninde anlatı katmanlarını ayrıştırır. Romanın arka planındaki simetrik kurguyu besleyen üç doğru vardır. Romanın “üçgen” (triangle) bir deseni var olduğu düşünüldüğünde geniş kenar, Settarhan’ın öyküsüdür. İkinci kenar ise Zehra’nın öyküsüdür. Romandaki desenin dinamik olarak ötekilerden ayrılan üçüncü parçası ise anlatıcının evrenidir. Anlatıcının evreni, dinamik oluşu yönüyle öteki cepheleri silikleştirir, kendi egemenliği altına alır. Anlatıcının egosantrik yanı, bütün hareketi ve felsefi atmosferi belirlemesini sağlar. Anlatıcı, romanın öteki episodlarında bir gölge şahsiyet olarak bulunur. Romanı, klasik Tanrısal bakış açılı roman geleneğine oturtur. Dolayısıyla Anlatıcını evde olmayışı (unheimlich) öteki kahramanların da evden ayrılması mânâsına gelmektedir. Anlatıcının ayak bastığı yerde, romanın protagonistleri evlerinden ayrılarak tekinsiz yerlere yolculuk yaparlar. Kaygı ve korkuyla gevşek ve kaygan bir zemine ayak basarlar. Anlatıcının Bakü’deki misafirliği, “unheimlich” açısından iyi örnek oluşturur. “hasret” (s.17), “gurbet” (s.17) gibi duyguların yanı sıra dinlenen müzikten sonra gözyaşı ve arınma ile kaçış fikri gelişir: “Gidelim diyorum Yasemen’e. Hiç kimsenin yurdu yok burada” (s.17) Anlatıcının evde olmayışı ile köken arayışı arasında her ne kadar paradoksal bir durum görünse de eve dönme isteğinin bir yansıması olarak romana girmiştir. Anlatının “Tacirin yolu buradan geçti mi” (s.18) sorusu, köken arayışının göstergesidir. Öte yandan Anlatıcını kurguyu oluştururken başvurduğu yöntem, romanın kahramanlarının evden ayrılmalarını sağlayan başlıca unsurdur. Romanda masalsı denebilecek bir kurmaca tekniği vardır. Romandaki öyküleme tekniği çerçevesinde kullanılan büyülü nesneyi ele geçirme, evden ayrılma, rehberin eşlik etmesi gibi anlatı parçacıkları, V. Propp’un analizlerine uyabilecek anlatısal işlevlerdir. Masalsı unsurları hatırlatan bir obje olan kutu, öteki sahneleri görünür kılar. “Üzerinde Kız Kulesi’nin resmi bulunan teneke bir kutuyu çıkarıyorum dolaptan. Dedem öldükten sonra onun evinde bulunan, yer yer paslanmış, eğrilip bükülmüş bir kutu bu. Dedemin hazine sandığı. Kapağını açıyorum içindekileri masamın üzerine yayıyorum.” (s.25) Sandıkta mektup, çeşitli değerli taşlar, para ve fotoğraf gibi malzemeler var. Bu malzemelerden fotoğraf romanın anlatısının tetiğidir. Anlatıcı elindeki fotoğraftan yola çıkarak sahne kurgular. Evden ayrılır. Fotoğraftaki donuk insanlar birdenbire hareket kazanır. “Fotoğraf kartonunun üzerinde ölü bir an gibi donmuş olan hayat, bir film karesinin devam tuşuna basılmış gibi, kaldığı yerden devam etmeye başladı” (s.27). Böylelikle Zehra’nın evden ayrılışının kurgusu hazırlanır. Anlatıcı kullandığı yönetimin masalsı olduğunu bilir: “Bana tam anlamıyla ne olduğunu ancak o an anlayabildim. Ben de, Alice’i, Harikalar Diyarı’na geçiren ayna gibi bir fotoğraf kartonunun arkasına geçmiş, eski zaman içine girmiş olmalıyım.” (s.30) Bundan sonra romandaki -flashback-geriye dönüş, yani Balkan Savaşları ve Bolşevik Devrimi zamanına uzanım, hep bu fotoğrafa bakma metoduyla sağlanır. Fakat burada dikkati çeken en önemli husus, mahfazanın, yani teneke kutunun “giz”i ele vermesidir. Gaston Bachelard, Rilke’nin şiirinde kullandığı sandık motifinin giz eşiği olduğunu Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 932 Ferhat KORKMAZ söyler. Şüphesiz ki Nar Ağacı’nda da teneke kutu, gizin eşiğidir. Bu anlatıcını elindeki sihirli kutudur. Psikanalitik bir çözümleme ile söyleyeceksek teneke kutu sayesinde anlatıcının gündüz düşü gördüğünü ifade edebiliriz. Bachelard (2013)’ın vurguladığı gibi kutudaki değerli taşlar, romanımızın merkezi anlatı ekseninin dışavurumudur: “Mahfazada mücevherler ve değerli taşlar varsa, bu bir geçmiş demektir, uzun bir geçmiş, şairin romanlaştıracağı kuşaklar boyunca uzayıp giden bir geçmiş demektir. Değerli taşlar aşktan söz eder elbette. Ama güçten de, yazgıdan da söz edecektir. (…) Mahfazanın içinde unutulmaz şeyler vardır, bizim için unutulmaz şeyler, ama bunlar, hazinemizi sunacağımızı kişiler için de unutulmaz şeylerdir. Geçmiş, şimdiki zaman ve bir gelecek yoğunlaşır orada. İşte bu nedenle, mahfaza da hatırlanmaz olanın (immémorial) hafızasıdır (mémorie).” (s.116). Bununla beraber anlatıcının Kassandra kehaneti yöntemiyle her şeyi önceden bildiğini vurgulaması, anlatının hakim bakış açılı olacağını öncede duyurur. Anlatıcı evinden ayrılır, zamanın olayları arasında başka bir çağa ait başka bir varlık olarak hafızayı yakalamak için girer. Fakat anlatıcının başka çağlarda gezintisi içinde bir şimdilik bulunur. Bu “şimdilik”ler romanın felsefi atmosferinde çeşitli anakronik unsurların ortaya çıkmasına neden olur. Buna İsmail Safa ve Zehra’nın birlikte futbol maçına gitmesi örnek olarak sunulabilir (s.91). Anlatıcını tavrı, oyun oynamayla, meta-kurmacayla yakından ilgilidir. Dolayısıyla romanın bu yönüyle kimi postmodern unsurları içerdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim Yıldız Ecevit (2012), postmodern anlatının “…artık somut yaşamı kurgulamıyor; kendini, nasıl oluştuğunu, nasıl kurgulandığını anlatıyordur” (70) diyerek özelliğini ortaya koyar. Metin artık daha şeffaftır, gerekçelendirilir ve hesap verilebilir düzeye erişmiştir. Nitekim Nar Ağacı’nda yazar-anlatıcının eseri nasıl kurguladığını görebilmekteyiz. Anlatıcının kendi “ben’ini içinde bulunduğu zamanın yüz yıl öncesi bir zamana götürmesinin izahı yapılmıştır: “Ne yarın vardı, ne dün ne bugün. Mutlak bir anın içindeyim.” (s.42). Söz öncesi döneme, kökene dönme isteğinin tezahür edildiği bu gibi ifadeler, bize Nietzscheci mite dönüş isteğini hatırlatmaktadır. Tabi burada Tanpınar’ın bakış açısını ve dahi metinsel söylemini gözden uzak tutmamak gerekmektedir: “Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında” Zeitgeist’in öteki çağlara taşınmasını, anlatıcı, Tanpınar’ın “Bugünün rüzgârında yıkanan mazi gülü” ifadesiyle açıklığa kavuşturur. “Dasein” ile tarih birleştirilir. Geçmişe yolculuğu anlatıcı öğrencileriyle oynadığı zaman makinesine binip geçmişe yolculuk yapma oyunuyla aklileştirir: “Şu anki şuurumuzu alacağız yanımıza. Aksi takdirde bu yolculuğun hiçbir anlamı olmaz ki. Düşünsenize XVI. Asra gitmişiz ama XXI. Asırdan geldiğimizi bilmiyoruz. O zaman ne anlamı var bunun? XVI. Asırda yaşayan herhangi bir Osmanlı’dan ne farkımız kalır.” (s.31) Burada anlatıcı, her ne kadar bir tez sunmaya niyetli gibi görünmese de spekülatif bir tarih yaklaşımı ortaya koyar. Zamanın ruhunu tarihe bir tez olarak yerleştirir. Pratik faydayı içeren bir yaklaşımdır. Pratik fayda, romanın tezinde ortaya konulur. Bu tez ise Anadolu’da yaşayan bütün halkların çektiği acının ortak olduğu yönündeki söyleminden ibarettir. Dolayısıyla 20. Yüzyılın başındaki olayları aydınlatan kuramsal çerçeveye dönüşür. Neticede bu görüş, an’ın statüsünün korunmasına yönelik “conservative” bir yaklaşımı içerir. Bu da ancak evde olma ve bulunmayı istemeyle ilgili bir yaklaşımdır. Anlatıcının eve dönme isteği, mazinin mevcudiyet kazandığı eski yapılarda yaptığı gezilerle ortaya konulur. Dedesini ve anneannesini arayan anlatıcı, gezdikleri mekânları, kullandıkları eşyaları, dokundukları yerleri mitleştirir. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı Romanında Evde Olmak / Olmamak 933 Anlatıcının evde olduğu şehir olarak tek mekân Trabzon’dur. Öteki bütün kentler arkeolojik gezinin bir uğrağı olsa da “unheimlich” bakımından iyi bir örnek olarak görünürler. Batum, Tebriz, Bakü, Taht-ı Süleyman anlatıcının evde olamadığı kentlerdir. Anlatıcı halkları birbirinden ayıran sınırları yapay bulur ve sınırların evde olup olmamaya etkiyen belirleyici yönüne dikkat çeker. Anlatıcının Azeri olan öğrencisi ve aynı zamanda rehberi Yasemen’in Karabağ’a bakışı verilir: “Karabağ’a uzaktan baktım. Bizi ayıran Aras nehrini geçtim. Burada da misafirim.” (s.102) köken arayışına çıkan anlatıcı için evde olduğu mekân Trabzon’dur. Trabzon tasvirlerinde anlatı, bilgi, fikir ve duygu birleşir. Oysa Anlatıcının evde olmadığı mekânlarda bu unsurlar, bütün- birleşik olarak anlatıya yansımaz. 3. Settarhan’ın Evde Olmayışı Settarhan’nın öyküsü, romanın ana mecrasıdır. “Unheimlich” kavramı Settarhan’ın biyografisinde belirginleşir. Settarhan’ın Azam’la evlenememesi kopuşu ve yabancılaşmayı doğurur. Settarhan, ülkesinden ve topraklarından ayrılıp yeni bir hayata geçerek tutunmaya çalışır. Nar Ağacı’nda Settarhan, anlatıcının dedesi olan halı tüccarıdır. Taht-ı Süleyman’da el emeğiyle geniş aile çevresiyle dokudukları halıları, Gürcistan, Azerbaycan; Batum, Bakü gibi farklı ülke ve kentlere götüren kişi Settarhan’dır. Kilim atölyesi geniş evin bir bölümünden oluşur. Hem işletmenin aileye ait olması hem de el emeğinin üretim tarzını oluşturduğu bu ortamda gelişen aşk hikâyesi kurguyu belirler. Settarhan, halasının kızı olan Azam’a âşık olur. Bütün aile çevresi iki gencin de evlenmesine rıza göstermişlerdir. Settarhan, evde dokunan halıları Yezd’de bir Mecusi’ye ait siparişleri vermek için gider ve burada Piruz ile tanışır, dost olurlar. Settarhan’ın Batum, Tiflis ve Bakü gibi kentlere olan ticari yolculuğundan sonra geleneksel aile çevresinde gençlerin nişanlanmasına ve evlenmesine karar verilmiştir. Settarhan yolculuğu sırasında Azam’a değerli mücevherlerden pek çok pahalı hediye alır. Fakat Yezd’de ailesine halı sattığı bir Mecusi olan Piruz, Settarhan’ın ailesini ziyareti sırasında Azam’a âşık olur. Azam da Piruz’a âşık olur. Azam, ailesinin kurguladığı Settarhan ile olan evliliğe zaten sıcak bakmaz, ailesinin Piruz’la evliliği reddetmesi üzerine kaçar . Geleneksel aile çevresi, Settarhan’a töre görevi verir. Bu görev, Azam ve Piruz’u öldürme görevidir. Azam’ın Piruz’la anlaşarak evden ayrılması, romandaki tepe (climax) hadisedir. Görüldüğü gibi, evden ayrılma ya da evde olmama (unheimlich), bütün var oluşun yeniden kurgulanmasını sağlayacaktır. Tam burada, o ana kadar geliştirilen Settarhan karakterine yabancı olan bir sürpriz ortaya çıkar. Settarhan hem aşkından vazgeçer hem de törenin verdiği emri yerine getirmez. Bu tavır onu yabancılaştırır. Altındaki zemin kayar ve evde olmama (unheimlich) durumuna geçer. Tıpkı Heidegger’in varoluş felsefesinde olduğu gibi “nereye gideceğeni bilmeyen” (Çelik 2013: 3) bir insana dönüşür. Bütün bağlarından kopmuş, âdeta yeryüzüne fırlatılmıştır o anda. İçinde büyüttüğü aşka karşı da yabancılaşmıştır. Esasında bunu yapan Settarhan değildir, onun adına karar veren romancıdır. Burada kahramanın özgürlüğü birdenbire elinden kayar, bir başkasına dönüştüğünü görürüz. Beslediği aşk sırasında tutucu davranan Settarhan, romanda yeterince işlendiğine tanık olamadığımız bir karakter yapısına bürünür. Azam da yeterince işlenmemiştir. Kendisi için belirlenen yazgıyı çaresiz yüklenir. Roman’da gerilimi besleyen ve evde olmama durumunu sağlayan temel unsur, Settarhan’ın törenin emrini yerine getirmemesidir. Azam ve Piruz’u bağışlarken artık evine dönemeyeceğini bilir. İçinde yaşadığı dünya yıkılmıştır. Özgürleşmeyi sağlayan kendi kararını vermesi ve otoritenin kendisine yüklediği ahlakî sorumluluğu yerine getirmemesidir. Dolayısıyla romanın devam eden episodlarında Settarhan, özgürleşmiş bir birey olarak yeni bir varoluş gerçekleştirecektir. Bunu sağlayan ise evdeyken evin dışına çıkarılmışolmasıdır. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 934 Ferhat KORKMAZ Şüphesiz ki Settarhan’ın Azam ve Piruz’a ilişmemesinde hem gördüğü rüya, hem de Çiçek Hâla’nın etkisi vardır. Çiçek Hâlâ, Settarhan’a “Bırak (…) Gitsinler. Yollarına çıkma. Bir taş koyulacaksa da yollarına, o taş sen olma.” (s.352) Romana Çiçek Hâlâ’nın ağzından serpiştirilen “Âşık kendisini yakacak cehennem ateşinin önünde önce bir süre ısınır…” (s.351) gibi tasavvufî motifler de Settarhan’ın kararında etkili olur. Settarhan isminin sembolik değeri burada ortaya çıkıyor. Ayıpları örten anlamına gelen Settar aynı zamanda Allah’ın 99 adından biridir. Romanda, Settar ismi yitirilen bir aşkı ve töresel ayıp algısını örtmektedir. Settarhan evden ayrıldıktan sonra Tebriz çarşısında kâinatın ortasında yabancı bir varlık olarak görünür. Çünkü evden ayrılmıştır, evde değildir artık: “…Settarhan ne yapacağını ne edeceğini bilmeden sokaklarda dolaşmaya başladı. Bir yerlere sığması mümkün değildi ve gidecek bir yer de yok gibi görünüyordu.” (s.353)Baudelarie’in ifade etmiş olduğu gibi Setterhan için “…içselliğini yaşayacağı tek bir köşe bile” (aktaran Bachelard 2013: 61) yoktur artık. Eve dönmeyecektir. Sürgünü ve yabancılaşması başlamıştır. Tebriz sokaklarında kendine kimlik soran işgalci İngiliz devriyelerine içine düştüğü durum nedeniyle sayıklar: “İşte kimliğim. Ben Settarhan, Mirza Han’ın oğlu, beyzadeyim. Azam’ı Piruz’a bıraktım. Öcümü alamadım. Ailem gibi kendi başımı da öne eğdim. Hem elim kalkmadı onlara hem de kaldıramadığım elin altında kaldım.” (s.361). Bu cümle, kendisinin yeni tanımıdır. Otoritenin verdiği göreve karşı çıkmıştır ve artık toplumdışı olmuştur. Romanın bu episodu, Heidegger’in sembolik “unheimlich”i için çok iyi bir örnek teşkil eder. Settarhan yabancılaşmanın dışında yurtsuz da kalmıştır. İran ülkesinde sığınacak bir saçak bile kalmamıştır. Romanın öteki motiflerinde olduğu gibi, bu motifte de trajik tonu güçlü bir şekilde yankılanır. Sığındığı hana evden bir mektup gelir. Piruz ve Azam’ın Taht-ı Süleyman’daki gölün kıyısında görüldükleri yazılıdır. Handan karlı bir kış gününde ayrılan Settarhan, iki âşığı gölün kıyısında görür. İkisinin öldürüp öldürmemek arasında kararsız kalır. Kararsız kalmada toplumsal kimliği yeniden inşa edip etmeme problematiği egemendir. Sorun “başı dik olma” ya da “başı öne eğik olma” şeklinde aklileştirilir. Birincisi evde olmayı ikincisi ise evde olmamayı izah eder. Neticede Settarhan toplum dışı olmayı tercih edecek ve yabancılaşacaktır. Artık İran ülkesinde tutunamaz. Batum’a gitmeye karar verir. Arkadaşı Sofya’nın kitapçı dükkânına sığınır. Settarhan’ın Batum’da Bolşevik devrimi sırasında bulunur. Burada tutunamaz. Yeni bir kimlik inşa edemez. Bir Türk milisini tutuklamaya çalışan Rus askeri öldürür. Kaçmak zorunda kalır. Trabzon’a gelir. Trabzon, Settarhan için eve dönmeyi temsil eder. Kendisine olabildiğince yabancı olan bir kente Tebriz’de misafir olarak kaldığı Dağıstanlı şeyhin tekkesinde öğrendiği çay demlemeyi iyi bilmesi nedeniyle uyum sağlar. Yeni bir çevre ve iş edinir. Zehra ile tanıştırılır ve evlenir. Romanda leit-motive olarak kullanılan ve iki ırmağın birleşmesini anlatan bu ifadelerin işlevi, Zehra ve Settarhan’ın evlenmesini sağlamaktır. 4. Zehra ve Çevresinin Evde Olmayışı Zehra, romanda norm karakter olarak işlev görür. Bütün görevi, Settarhan ile Trabzon’da birleşmeyi sağlamaktır. Dolayısıyla Settarhan’ın evde olmayışı üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Fakat roman tezli bir roman olduğu için, Zehra’nın da “heimlich” durumundan “unheimlich” durumuna geçmesi, eserde kurulan denklemin doğal sonucudur. Zehra, ağabeyi İsmail Safa ile büyükanne ve büyükbabalarıyla birlikte yaşarlar. Zehra’nın annesi doğum sırasında ölür, altı ay sonra babası da ölür. Büyükhanım ve Hacıbey ile yaşayan iki kardeşin mutluluğu, Balkan savaşları sırasında bozulur. Balkan savaşları nedeniyle seferberlik ilan edilir; İsmail Safa gönüllü olarak cepheye gider, bir daha dönmez. Dört kişiden oluşan aile bireylerinden üçü, evden ayrılmak zorunda kalır. Dolayısıyla kahramanlar “heimlich” durumundan “unheimlich” durumuna geçerler, tekinsiz bir dünyaya atılırlar. Romandaki evde olma/olmama durumu temel dinamiktir. Osmanlı Devletinin son döneminde daha doğrusu son 10-12 yılında yaşananlarının tez olarak sunulmasından ibarettir. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı Romanında Evde Olmak / Olmamak 935 Balkan ve Kafkasya bölgelerinde toprak kayıplarından sonra ülkeye akın eden göçmenler, kaybedilen şehirlerden ayrılmak zorunda kalan ve sürülenler, romandaki esas metaforun oluşmasını sağlar. Buna Ermeni tehciri de dahildir. Romancının asıl tezi olan sürgün izleği bağlamında Anadolu, Balkan ve Kafkas topraklarında yaşayan bütün halkların “heimlich” durumundan “unheimlich” durumuna geçmesi ikame edilir. Zehra ve çevresinin öyküsü, siyasal ve toplumsal fonda yaşanan sürgün, yerinden edilmişlik, tekinsiz bir dünyaya fırlatılmışlık gibi kavramlar açısından dengeleyici unsur olarak kullanılmak istenmiştir. Zehra’nın dedesi de 93 harbi savaşında cepheye gider. Kendi çabalarıyla ve epik bir anlatının parçası olarak İran topraklarından yaşadığı şehre geri dönmeyi başarır; fakat büyük bedel ödemiştir. Ayağını kaybetmiştir. Liseyi yeni bitiren İsmail Safa, seferberlik çağrısından sonra Balkan savaşlarına gönüllü olarak katılır. Trabzon Sultanisinin yeni mezunları ve edebiyat hocası İbrahim Alâaddin cepheye gönüllü olarak giderler (s.196).İsmail Safa’nın resim öğretmeni ve aynı zamanda Zehra’ya ders veren özel öğretmen olan Celil Hikmet Bey de cepheye, yükümlü olarak gider. Savaş, evde olmamanın en tekinsiz halidir. Gönüllü ve yükümlüleri Balkan harbine taşıyan Gülcemal vapuru yolda fırtınaya yakalanır. Deniz tekinsiz bir mekândır. Bütün kaygıyı besler. Deniz yolculuğu, dünyaya fırlatılmayı temsil eder. Dikkat edilirse Settarhan ve Zehra için ev, güvende olmanın, yerleşik ve ruhsal olanın korunması anlamında işlev görür. İki kahramanda en büyük acılarını evden ayrıldıktan sonra yaşarlar. İsmail Safa, “tek kurşun atamadan” hastalık nedeniyle ölür. Hastane ve hastalık motifi, evde olmamayı veya evi terk etmeyi önemli ölçüde yansıtır. İsmail Safa, ölmeden önce sayıklamaya başlar, hummalar içinde canını teslim eder. Romanda Settarhan, Hacıbey, İsmail Safa ve Zehra’nın evden ayrılışı işlenmiştir. Zehra’nın Trabzon’un Rus işgalinden sonra Büyükhanımla birlikte yerlerinden ayrılması, romandaki tezi sağlamlaştırmak gayesini içermektedir. Nitekim Rus işgali sonrasında Trabzon’da zorunlu bir göç olgusu yaşanmaz. Hatta Hacıbey evinde kalır. Hacıbey’in evden ayrılmaması, bacaklarından birini kaybetmiş olmasına ve dolayısıyla yola çıkamayacağına bağlanır. Fakat Büyükhanım ve Zehra’nın evden ayrılmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Romanda yeterli gerekçe göremeyiz. Büyükhanım ve Zehra evden ayrılmaya önceden karar vermiş gibidir. Adeta Rus işgalini beklemektedirler. Trabzon’da yaşayan Ermenilerin tehcire yollanması karşısına konulan evden ayrılma hadisesi, acıyı tüm halklar için ortaklaştırır ve romandaki diyalektiğin gereğidir. Esasında anlatıcı Zehra ve Büyükhanım’ın evlerini terk etmesini benzer bir motifle idari emre bağlar. Tellâllar şehirde günde beş defa bağırırlar: “Muhacirlik var emir çıktı. Vali Cemal Azmi Bey şehir merkezini Ordu’ya taşıyor. Bu itibarla “halkın şehri boşaltması, Giresun tarafına doğru acilen yola çıkması, ayağına bağ olacak eşyayı burada bırakması, ancak çok aciliyetli olanları yanına alması, hayatî ehemmiyette olanlardan başkasını yük etmemesi…” (s.271-272) gerekmektedir. Zehra ve çevresinin evden ayrılması hadisesinin, İttihat ve Terakki Partisi’nin 1915 yılındaki tehcir emrine denk düşen bir tez olarak romana konulduğunu görebiliyoruz. Romanda en dehşet verici yolculuk da Zehra ve çevresinin evden ayrılma esnasında işlenmiştir. “Unleimlich” kavramnın temel kavramları olan kaygı, korku, dehşet ve tekinsizlik, Trabzon-İstanbul yolculuğu sırasında yoğun olarak ele alınmıştır. Sonuç Nar Ağacı romanında anlatıcı, çıktığı köken yolculuğunda gezdiği şehirlerde bir arkeolog gibi kazı yapar. Evin dışına çıkan anlatıcıda daima bir kaygı ve tekinsizlik hali vardır. Settarhan, Azam’ı kaybettikten sonra evin dışına çıkar ve âdeta kozmosa fırlatılır. Bütün yapması gereken yeniden doğmak, var olmaktır. Uzun bir yolculuktan sonra Trabzon’da sığındığı ve çalışmaya başladığı kahvede yeniden doğumunu gerçekleştirir. Zehra ve Büyükhanım’ın Rus işgalinden sonra İstanbul’a olan yolculukları İsmail Safa’nın yolculuğu kadar korkutucudur. 20. Yüzyılın hemen başlarında başka yerlere yapılan yolculuk, kaygı duygusunun artmasına neden olur. “Unleimlich” Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 936 Ferhat KORKMAZ kavramı, romanın düşünsel, felsefi ve psikolojik arka planının belirleyici temel unsurudur. Kahramanlar, tıpkı masallardaki gibi aşmak zorunda kaldıkları dağ, ırmak ve denizin çıkardığı güçlükleri yenmek ve eve ulaşmak zorundadırlar. Eve yolculuk, romanın ana motifidir. Köken arayışına çıkmış olan anlatıcının kahramanlarını yola çıkarma ve eve ulaştırma isteği, romanın temel şablonunu oluşturur. Evin dışında kalanlar yahut eve ulaşamayanlar, mevcudiyetlerini yitirmişlerdir. İsmail Safa eve ulaşamamıştır. Zehra ve Büyükhanım’ın yolculuğu sırasında karşılaştıkları birçok insan eve ulaşamaz. Roman atmosferi evden ayrılanlar ve eve gidenler problemi üzerine kurulmuştur. Ermeniler, Balkan ve Kafkasya’da yaşayan Türkler (Müslümanlar) evlerinden ayrılmaya mecbur edilmişlerdir. Romandaki bütün ulaşım araçları, evden ayrılanların bir süre konakladıkları mekân hüviyetindedir. Romanda evin dışına çıkan, bu korkutucu ve tekin olmayan atmosferle karşı karşıya kalır. Yeni bir varoluş alanına savrulmuş olur; neticede kendinden ayrılan, eve ulaşarak kendine döner. KAYNAKÇA BACHELARD (2013), Gaston, Mekânın Poetikası, Çev. Alp Tümertekin, İthaki Yayınları, İstanbul. BARRETT (2004), Michéle, Marx’tanFoucault’ya İdeoloji, Çev. Ahmet Fethi, Doruk Yayınları, Ankara BAUDRILLARD (2012), Jean, Kusursuz Cinayet, Çev. Necmettin Sevil, Ayrıntı Yayınları, İstanbul BEKİROĞLU (Nisan 2013), Nazan, Nar Ağacı, Timaş Yayınları, İstanbul. CEBECİ (2004),Oğuz, Psikanalitik Edebiyat Kuramı, İthaki Yayınları, İstanbul ÇELİK (2013), Tuğba, Varoluş ve Roman, Anı Yayınları, Ankara ECEVİT (2012), Yıldız, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İletişim Yayınları, İstanbul. FREUD (2003), Sigmund, “The Uncanny”, Translated by: David Mclintock, Penguin Books, London GÜÇBİLMEZ (2004), Beliz, “Tekinsiz Tiyatro: Sahibinin Sesi/Sevim Burak’ın Metninde Tekinsiz Teatrallik ve Minör Sesin Temsili”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, 2004; 16, 1-16 MEGILL (1998), Allan, Aşırılığın Peygamberleri Nietsche, Heidegger, Foucault, Derrida, Çev. Tuncay Birkan, Bilim ve Sanat Yayınları, İstanbul. NIETZSCHE (2011), Friedrich, Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu, Çev. İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yayınları, İstanbul SARTRE (2009), Jean-Paul, Varlık ve Hiçlik, Çev. Turhan Ilgaz-Gaye Çankaya Eksen, İthaki Yayınları, İstanbul SELLAR (1996), Roy, “Ernst Jenstch, On The Pschology of the Uncanny”, Vol. 2, Isuue:1, Angelaki, Oxford, England TİMUR (2012), Kemal, Meçhule Yolculuk, Akademik Kitaplar, İstanbul PROPP (2011), Vladimir, Masalın Biçimbilimi, Çev: M. Rifat, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014

Nar Ağacı

Nar Ağacı kapağı

Yazar(lar)

Kategori(ler)

Yayınevi

Kırık link ya da bozuk dosya mı var?

Sitemizdeki tüm kitapların orijinali ePub formatındadır. Diğer formatlar siteye yüklendikten sonra bilgisayar tarafından çevrildiği için PDF ve mobi dosyalarında sorun olan kitaplar olabilir.

Ancak tüm kitapların ePub formatı çalışır, tekrar ePub formatını indirirken krediniz gitmez. ePub dosyayı indirip direkt okuyabilir ya da PDF'e kendiniz çevirebilirsiniz.

Lütfen çalışmayan link / dosyaları bize Geri Bildirim Formu üzerinden bildirin.

ePub dosyalarını bilgisayarınızda açmak ve başka formatlara çevirmek için Calibre e-kitap yönetim programını kullanabilirsiniz.

E-Kitap Formatları sayfamızı ve E-Kitapları Nasıl Okurum? sayfamızı inceleyerek daha fazla bilgi alabilirsiniz.


Açıklama

Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...

Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...


Nar Ağacı

+Dedim ya yorgunum. Çok yorgunum. Çok uzak yollardan yürüyerek geldim ben. Peki ya sen? Sen de benim kadar yorgun musun? - Ben de yorgunum. Ben de çok uzak yollardan yürüyerek geldim. Ama benim bütün geçmişim sen bir nazar edersen aklanır, çünkü senin gözlerinde bir cennet bakışı var.
Bunca yolu yürürken yaşımın üstünde büyüdüm ben. Mahşerlerin içinden geçtim. Sandım ki öldüm de cehennemdeyim ama ne zaman öldüğümü bilemedim.
Böyle bir yorgunluğu ancak benzer yollar yürümüş olan anlar. Senin yorgunluğun benim yorgunluğum, senin gördüklerini ancak benim gördüklerim siler. Gerisin geri birlikte yürürsek eğer o yollar haritadan silinir gider. Bütün işaret taşlarını iptal edebilir, bütün güzergahları ihlal edebiliriz. Bütün o sesleri, tatları, kokuları yok edebiliriz. İnkar erme kalbin mucizesini yeter ki el ver.
Bir tarafımız hep kırık kalacak belki ama ihtimal bir kafiye tutturabiliriz. Bütün yorgunluklarımızı yek diğerinde dinlendirebilir, birbirimize sığınabilir, iki ayrı ırmağın delicesinde değil bir ırmağın derininde alabiliriz. Yeniden deneyebiliriz.
Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim +Ben böyle çağırmasam sen öyle gelmezdin

Nar Ağacı

Nar Ağacı – Nazan Bekiroğlu

Karakterler

Setterhan: Taht-I Süleyman’da (İran) da doğmuş Azeri Türk gencidir. Halı tüccarlığı yapan varlıklı bir ailenin tek oğludur. Güçlü kuvvetli, yetenekli birisidir. Önce Azam’a sonrasında Sofia’ ya âşık olur ama kavuşamaz. Trabzon’a yerleşip Zehra ile evlenir.

Mirza Han: Setterhanın babasıdır. Halı tüccarlığı yapar.

Azam: Setterhan’ın âşık olduğu kadındır. Ancak o Piruz’la evlenir.

Piruz: Zerdüşt ağasının oğludur. Azam’ı ilk gördüğünde âşık olur ve birlikte kaçarlar.

Sofia: Setterhan’ın ikinci aşkıdır. Batum da kitapçı dükkânı olan genç kız ihtilal yanlısıdır. Bolşevik ihtilaliyle Setterhan’la yolları ayrılır.

Zehra: Yazarın anneannesidir. Zehra babaannesi ve dedesiyle Trabzon’da yaşayan genç bir kızdır. Balkan Harbinde ağabeyini ve sevdiği adamı kaybeder. Savaş sonrasında Seyterhanla evlenir.

İsmail: Zehra’nın ağabeyidir. Şiirler yazan, hayali İstanbul’da okumak olan geç adam savaşta hastalanır hayatını kaybeder.

Celil Hikmet Bey: Zehra’nın erim hocası aynı zamanda sevdiği adamdır. Savaşta hayatını kaybeder.

Büyükhanım: Zehra ve İsmail’in babaannesidir. Güçlü karakteriyle Anadolu kadınını temsil eder.

Hacı Bey: Büyükhanımın eşidir. Savaşı ve getirdiklerini bilen güçlü bir karakterdir.

Konusu

Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, Bakü ve İstanbul hattında geçiyor. Balkan Harbi ve Birinci Dünya Savaşı yıllarını ve insanların savaşla bitlikte savrulan hayatlarını konu edinmiş Nazan Bekiroğlu’nun eseri. İnsanlar yurtlarını terk etmek zorunda kalıp, muhacirliği yaşarken yolda onlara acı, sefalet, açlık, gözyaşı eşlik etmiş. Karakter sayısı olarak zengin olan hikâye, yaşanan yılların getirdiği zor şartların olayların seyrini değiştirdiğini görüyoruz. Yaşanamamış aşklara, yitip giden gencecik hayatlara ve her şeye rağmen verilen mücadeleye tanık oluyoruz. Savaş rüzgârıyla savrulan ve kesişen hayatları yine bu karanlık gölgede içinde bütün duyguları ve savaşa göre şekillenen hayat hikâyelerini barındırıyor. Roman okuyucuyu o döneme götürerek bir nevi barışın da altını çizer. Yakın tarihe yazarla birlikte zaman yolculuğu yaptığımız, içinde aşkı ve ayrılıkları göreceğimiz güzel bir eser.

Nar Ağacı Özeti

Yazar daha 12 yaşındayken dedesinin Taht-I Süleyman’a gönderdiği ve geri dönen mektubu bir kez daha eline alır. Aradan geçen otuz yıla rağmen elinde sadece bir mektup ve teneke bir kutuda eski fotoğraflardan başka bir belge yoktur. Dedesi Setterhan’ın doğduğu Taht-I Süleyman’ı ve onu Trabzon’a getiren nedenleri araştırmaya başlar. Fakat aradan uzun yıllar geçmiştir ve ne dedesine ne de akrabalarına ulaşabilmesi çok mümkün görünmemektedir. Üniversitede akademisyen olan yazarımız yüksek lisans için Türkiye’ye gelen öğrencilerinin yardımıyla dedesinin yakınlarına ulaşır.

İki farklı yerde doğan nehrin ilki olan Setterhan, halı tüccarı olan Tebriz’li varlıklı bir ailenin tek oğludur. Babası Mirza Han’dan mesleğinin bütün inceliklerini öğrenmiştir ve halı tüccarlığı yapmaktadır. Akrabası ve aynı zamanda halı ustası olan Azam’a âşık olur. Setterhan’ın ailesi bunu fark eder ve Setterhan’ın siparişlerinin teslimlerinden sonrasına bir nişan düzenlemeye karar verirler. Azam’a bundan bahsetmezler. Kahramanımız Yezd’de gider, orada Zerdüşt Ağasının oğlu Piruz ile tanışıp arkadaş olur. Setterhanın daveti üzerine Taht-I Süleyman’a gelen Piruz halıları incelerken Azam’ı görür ve birbirlerine âşık olurlar. Evlenmelerine karşı çıkılacağı için kaçarlar. Setterhan aşkını kaybetmenin yanı sıra o dönemin törelerine göre ikisini de öldürmesi gerektir, aksi halde orayı terk etmesi istenir. Setterhan kendisine verilen görevi yerine getiremez ve doğduğu toprakları bir daha geri gelmemek üzere terk eder.  Batum’a daha önceden tanıştığı bir kadın olan Sofia’nın yanına gider. Genç kadının kitapçı dükkânında çalışmaya başlar. Sofia ihtilal yanlısı ve aktivist bir kadındır. İkisi de birbirlerine âşık olurlar fakat genç kadınının idealleri aşkından üstün gelir. Bu sıralarda Bolşevik İhtilali olur. Setterhan kendisi için verilen ölüm kararından kaçar ve Trabzon’a sığınır. Amacı buradan İstanbul’a gidip mesleğini orada yapmaktır. Ne varki varlıklı bir ailenin oğluyken burada parasız ve kimsesizdir. Trabzon eşrafı ona iş ve kalacak yer verir. Setterhan muhacir olduğu yeni memleketinde bir süre sonra çalıştığı kahvehanenin ortağı olur.  Ama aklı doğduğu topraklardadır.

Yazarın anneannesi olan Zehra’nın yaşam hikâyesi, birleşmeyi bekleyen nehrin ikincisidir.

Zehra anne ve babasını kaybettikten sonra ağabeyi ile birlikte büyükhanım(babaannesi) ve dedesi Hacı Bey ile birlikte Trabzon’da yaşamaktadır. Varlıklı bir ailenin torunu olan Zehra resim dersi aldığı öğretmeni Celil Hikmet Efendi ile birbirlerini severler. Nişanlanacakları sırada Balkan Harbi başlar, seferberlik ilan edilir. İsmail ve Celil Hikmet askere alınırlar ancak bir daha geri dönmezler. Rus ordusu Trabzon’u bombalamaya başlamasıyla Büyükhanım Zehra ve Ermeni komşunun küçük kızı Anuş’u ve yardımcılarını da alarak İstanbul’a doğru yola çıkarlar. Dedesi Hacı Bey onlara katılamaz. Yol boyunca muhacirlerin çektikleri eziyet, açlık sefalet ve savaşın soğuk yüzünü iliklerine kadar hissederler. Büyükhanım öksüz bir çocuğu küçük kafilesine dâhil eder. İstanbul’a Hacı Beyin yiyeninin yanına yerleşirler. İstanbul güvenli bir yer olsa da muhacirlerin göçüyle birlikte çehresi değişen bir şehir olmuştur. Aradan geçen iki yılın sonunda Rusya’da Bolşevik İhtilali olur ve Rus askeri Trabzon’dan çekilir. Büyükhanım küçük kafilesini alıp Trabzon’a geri döner. Şehre vardıklarında hiçbir şey bıraktıkları gibi değildir. Bahçedeki nar ağacı bile savaşı yaşamış, kesilmesine rağmen yine de filiz vermiştir. 

İki ırmağın yani iki yaşam hikâyesinin birleştiği an;

Setterhan dürüstlüğü, çalışkanlığıyla trabzon eşrafı tarafından sevilen birisi olmuştur. Sıla özlemini bilenler çareyi onu evlendirmekte bulurlar. Zehra’da Trabzon’un incisidir. Tanıştırılan iki genç anlaşırlar. Setterhan Zehra ile evlenir ve Trabzon’a yerleşir.

Kısa Bilgiler
  • Tebrizli genç ile Trabzonlu kızın torunu olan ve eski fotoğraflardan yola çıkarak onların hayatlarını araştıran anlatıcının ağzından anlatılır.
  • Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı, milliyetçilik, Ermeni Kırımı, Rus devrimi gibi tarihi olaylara değinen eser, yazarın aile köklerinden izler taşır.
  • Klasik bir roman üslubu ile kaleme alınmıştır.

Nar Ağacı – Kitap Açıklaması

Nazan Bekiroğlu’ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı’na uzanan bir öykü…

Trabzon’dan ve Tebriz’den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak… Aslında çok ırmak… Tebriz’in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra…

Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan’ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey…

Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon’un “kırık kafiyesi” İsmail, ah İsmail…

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. “Nar Ağacı” hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap…

Nar Ağacı

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu

Kitap Türü:Yerli Romanlar, Romantik Aşk

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Nar Ağacı Özet

Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı romanı Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, Bakü ve İstanbul hakkında geçen mükemmel bir hikaye sunuyor.

Otuz yıl önce postaya verilen mektup dedesinin ölümünün ikinci gününde gelir. Mektupda sadece selam ve adres vardır. Frasçadan Türkçeye çevrilir. Taht-ı Sülayman’dan gelir. Dedesini ve büyük annesini araştırmaya karar verir torunu. Tebriz’e gider ve adresi bulur. Doksana merdiven dayamış bu ihtiyar kalkıp torunu ile Meşhed yollarına düştüğü gibi hem geçmişi hem de bugünü gayet iyi hatırlıyordur. Beyzat amcaya fotoğraflar ve dedesinin hikayesini sorar. Ne olmuştu da Tebriz’li tacir yerini yurdunu terk etmişti, evinden ocağından anasından atasından kopmuştu.

Dedesi Setterhan halı ticareti yapan bir aileden gelir. Taht-ı Suleyman’dan her nasılsa gökten düşen elma gibi Trabzon’a düşüvermişti dedesinin hikayesi. O Tebriz – Batum – Tiflis hattında halı ticareti yapan bir tacirdir. Settarhan, Azam adında bir halı dokuyucu kıza aşık olur. Babası bunu anlar ama önce Yezde gitmesi ve halıları kendi elleri ile teslim etmesi gerektiğini söyler ve dönüşte nişan yapacaklarına söz verir. Azam’ın bunlardan haberi yoktur.

Halıları teslim eder fakat Zerdüst ağasının halısı kalır. Zerdüst ağasının evine vardığında onu oğlu Piruz karşılar. Zerdüst ağasının cenazesi vardır ama Piruz Serttahanı misafir eder ve ikisi çok iyi arkadaş olurlar. Serttahan Piruzu Taht-ı Suleyman’a davet eder. Piruz daveti kabul eder ve gelir. Serttahan arkadaşına dokuma tezgahlarını gösterir. O anda Piruz Azam’a, Azam da Piruz’a aşık olur ve ikisi birlikte Tah-ı Suleyman’dan kaçarlar. Serttahan ikisini de öldürmesi gerekir yoksa orasını tamamen terk etmesi gerekir. O ikinciyi seçer ve Batum’a gider. Batum’da iken Bolşevik ihtilali patlar ve bir daha Tebriz’e dönemez. Burada arkadaşları olan Safia ve Vasili bulur. En iyi yaptığı iş olan halıcıkta iş bulamayınca Sofia’nın yanında kitapçıda çalışmaya başlar. Sofia ile çok iyi arkadaş olurlar ve birbirlerine her konuda yardımcı olurlar.

Bu sırada Vasili askere gider ve ihtilal olur. Serttahan işinden eve dönerken çeteler tarafından tutuklanır. İhtilal olduktan sonra ortalık karışır ve Vasılı Serttahan’a kaçmasında yardımcı olur fakat Sofia’ya yardım edemezler. Serttahan bir tekneye binerek Trabzon’a gelir. Serttahan burada çaycılığı öğrenir ve para kazandıktan sonra İstanbul’a gitmeye karar verir. Çay ocağında çalışırken birgün çay ocağının sahibi onu Zehra ile tanıştırır. İkisi de birbirine aşık olurlar. Serttahan Zehra’ya İstanbul’a gitmeyi önerir fakat o bunu kabul etmez. Bunun üzerine Serttahan Trabzon’da kalır.

Zehra’yı ve kardeşini ananesi ve dedesi büyütmüştür. Ananesine herkes büyük hanım diye hitap eder. Zehra resim yapmayı sevdiği için ona özel resim hocası tutulur. Kardeşi İsmail ise liseyi bitirir ve askere gider. 1 Ekim 1912’de Balkan Harbi seferberliği ilan edilir. Savaş Trabzon’a kadar genişler ve Rus ordusu Karadeniz kıyısında saldırmadık liman, bombalamadık iskele bırakmamıştır. Bunun üzerine Büyük Hanım Zehra ve yardımcısını alarak Samsun’un yolunu tutar. Hacıbey ise sakat bacağı nedeni ile geride kalmak zorunda kalır. Samsun’dan da bir süre sonra İstanbul’a geçerler. Bolşevik ihtilali ile bütün birlikler geri çağrılır ve böylece Trabzon kurtulur. Bunun üzerine Trabzon’a doğru yola koyulurlar.

Trabzon’a vardıklarında evlerine koşarlar fakat ev bıraktığı gibi değildir. Nar ağacı dalları bahçe duvarına sarkmıştır. Fakat onların tek istediği Hacı beyin sesini işitebilmektir. Onun tahta bacağının sesini işitmekten daha büyük bir armağan olamazdı. Hacı beyi görünce hemen yanına koşup bacağının dibine yığılır. Ertesi sabah nar ağacının kesik gövdesine acıyla baktı.

Nar Ağacı Konusu

Nazan Bekiroğlu yine mükemmel bir iş çıkartıyor ve Balkan savaşı ile Birinci Dünya Savaşı arasında birbirinden farklı noktalarda tarihin sayfalarında güzel aşk hikayelerini bize sunuyor.

Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum ve İstanbul'da geçen Nar Ağacı romanı ile tarihte bir yolculuğa çıkıyorsunuz ve o zamanın şartlarında iki savaş ile dağılıp bir araya gelen hayatları adeta yaşıyorsunuz.

Aşk romanlarını sevenler için kaçırılmaması gereken romanlardan biri adeta. Bir de tarihin gizemli sayfalarında dolaşmak da hoşunuza gidiyorsa bir oturuşta okuyup bitirebileceğiniz kadar kısa olan uzun bir roman sizi bekliyor demektir.

Nar Ağacı Soruları ve Cevapları

Nar Ağacı kimin eseri?

Nazan Bekiroğlu

Nar Ağacı türü nedir?

Yerli Romanlar, Romantik Aşk

Nar Ağacı kaç sayfa?

536

Nar Ağacı Yorumları

bu kitap çok bilindik bir kitap okumadım ama yetişkinler için süper bir kitaba benziyor

Merve • 14-10-2012 22:03

çok güzel bir kitap olmuş yazana helal olsun

18-10-2012 21:34

Ben kitabı okumuş olan şanslılar kervanındanım.Ve her Nazan Bekiroğlu kitabından sonra olan hal yine zuhur etti benden:hayret makamından temaşa.Bu kadar şey bilinsin ve bilinmekle kalmayarak bir de edebi dilin en heyecan veren halleriyle kağıda dökülsün.Ama nar ağacından bana fazlalık olarak birde cevabını belki de hiç bilemeyeceğim bir soru kaldı:Gerçekten mi?

18-10-2012 21:45

her Nazan BEKİROĞLU kitabı gibi buna da yorum yapamayacağım yazarın kalemine sağlık...

26-10-2012 15:00

nasıl bir kitap uslübü çok ağır mı

27-10-2012 23:53

biraz daha geniş bilgi verebilirdiniz

29-10-2012 20:18

Süper bir kitap..uzun zamadir kurgusu bu kadar sağlam,anlatımı bu kadar hoş bir kitap okumamistim..

30-10-2012 18:47

MERHABA TÜRÜ NEDİR TAM OLARAK HİKAYELERDEN OLUŞUYOR KAFAM KARIŞTI

02-11-2012 23:31

okumayanların biran önce okularını tavsiye ederim. Güzel bir kitap dili biraz ağır ama daha basit bir dille anlatılmış olsaydı bu kadar etkilemezdi heralde.eline sağlık gerçekten çok güzel bir roman olmuş

16-11-2012 15:01

çok akıcı elinizden bırakamıyorsunuz.

21-11-2012 15:50

Yaşadığınız için yaşatabiliyorsunuz, cömertliğiniz için içten teşekkür ve sevgilerimle..

23-11-2012 00:31

tek kelime ile harikaydı okurken trabzonun şu anki semtlerinde tarihin o zamöanındaki mekanlara hayal gücümle bende gidip geldim

03-12-2012 20:54

gerçekten elif hocamızın söylediği gibi çok beğendim.herkeze tavsiye ediyorum

06-12-2012 14:55

sayın Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı kitabınızı okudum mükemmel bir kitap olmuş hikaye mükemmel ama o kadar betimlemeler yapınız ki okurken hikayeden değil de betimlemelerden sıkıldığımı üzülerek söylemeliyim.ancak elinize yüreğinize sağlık mükemmeldi...

07-12-2012 20:21

ben bir lise öğrencisiyim ve bu kitabı öğretmenim tavsiye etti.şunu söylemeliyimki harika ötesi bir kitap

08-12-2012 18:48

süper..daha onlarca kez okuyablirim

10-12-2012 12:01

Kitap okumayı haddinden fazla seven bir lise talebesi olarak böyle harikulade okudukça tat veren bir eser daha önce hiç okumadım tavsiye ederim.

12-12-2012 22:22

kötü ve çok kötüydü

13-12-2012 13:29

Cok agır ve boş bir roman

14-12-2012 10:00

Ne rezil ve kepaze bir roman

14-12-2012 10:04

bu kitaba berbat dyınler cok zevksiz olmalı hahaha...

15-12-2012 20:45

çok acıklı ağlamaktan okuyamadım

16-12-2012 01:26

çok hüzünlü ağlayarak okudum

16-12-2012 01:27

kitabı daha dün aldım yarın başlıcam benim gibi 4 günde bir roman okuyan birisi için eminim güzel bir romandır.

18-12-2012 03:16

okumadan yorum yapmayın milleti yanlış yönlendiriyorsunuz...

23-12-2012 23:22

üslübü çok ağır anlamadım

25-12-2012 22:44

Çok hoş bir kitapmış.Herkesin okumasını tavsiye ederim.

28-12-2012 16:03

daha okumadm ama elime bugün geçti sabırsızlıkla okumayı bekliyorm

29-12-2012 15:53

harika olağanüstü ne diyeym...

29-12-2012 15:54

Kitap bütünüyle güzel.Ancak kendini tekrarlayan cümleler hoşuma gitmedi.Eleştirebileceğim diğer bir nokta da ki beni o noktalar zaman zaman alıkoydu;olay örgülerinin geçişleri fazla başarılı değildi.Özellikle resimlerdeki yolculuklardaki sıçramalar... Güzel tarafı bildiğimiz ama bu kadar ayrıntıyı unuttuğumuz Trabzon tarihiydi.Nazan Bekiroğlu'nun bu kitabı bana öğrencim tarafından hediye edildi.Yazana da hediye edene de teşekkürler.

29-12-2012 17:42

bu kitabı okuyacağım çok merak ediyorum ama içerğini bilmiyorum yardımcı olurmusunuz
şerif 31.12.12

31-12-2012 17:19

bilginizin %100 artacağı bir roman

01-01-2013 20:44

ben bu kitabı siz okuyucular için yazdım arkadaşlar kitabımı beğenmeyenler okumasın alay etmesin lütfen hayatımda çok hüznlü olay yaşadım

02-01-2013 18:18

Kitabın kurgusu müthiş . Okuyup da etkilenmemek mümkün değil. Geçmişe o yıllara götürdü beni, sanki bendim resimlerden bakan, zamanı yaşayan. Hocam emeğinize, yüreğinize sağlık.

03-01-2013 13:26

Romanı okumaya yeni başladım. Ama güzel olduğu şimdiden belli. Ayşe keleş

03-01-2013 23:41

HENUZ OKUYAMADIM AMA ALDIM SIRADA BEKLİYOR

04-01-2013 08:04

Kurgu güzel ancak anlatımdan hoşlanmadım. Dili çok ağır ve çok fazla eski Türkçe'ye ait kelime kullanılmış. Okuduğum cümleyi anlamak için bir kez daha üstünden geçtim çoğunlukla. Bu nedenle sürükleyici olduğunu söyleyemeyeceğim.

04-01-2013 22:02

gerçekten harika bir roman ve yazar kendi hayatından kesitlere de yer vermiş yani tamamen kurgu değil iyiki bu romanla karşılaştım ve okudum

09-01-2013 09:38

bence güzel bir kitap

09-01-2013 17:07

hiç bir kitap rezil değildir ve olamaz ama kafana uymamıştır sadece bu.. kitabı kötüleyenleri kınıyorum bir kitap kurdu asla öyle yorum yapmaz...

11-01-2013 14:34

Dili ağır diyen arkadaşlara katılmıyorum tam tersi romanın dili oldukça sade. Hatta Nazan Hanımın üslubu genel olarak ağırdır ancak bu kitap genel üslubun dışında kalıyor. Bir lise hatta ilk öğretim öğrencisinin çok rahat anlayacağı bir dil kullanılmış.

12-01-2013 10:48

Nazan hanımın kitaplarını hep severek okudum bu kitapta da yanılmadım...uslubu ve yazım tekniğiyle mükemmel bir kitap olmuş...

12-01-2013 22:40

KESİNLİKLE OKUNULMASI GEREKEN BİR KİTAP...ÇOK GÜZEL Bİ HİKAYENİN İÇİNE GİRMEYE HAZIROLUN...=)))

18-01-2013 22:45

q ewettt müükemmel
l

20-01-2013 18:28

YENİ BİTİRDİM ÜZÜLDÜM ÇÜNKÜ HİÇ BİTMESİN İSTİYORSUNUZ

22-01-2013 14:16

romanin yarisindaym.surukleyici ve simdiye kadar okudugum romanlar arasnda en farklisi...zaman zaman son sayfalara goz atip merakimi gdrmeye clisiyorum...zaman mekan arasi gecisler bsarili yani damdan duser gbi dgl...gecmisten izlr tasimasi en etkileyci yanı...yazana yazdirana tesekurler:)

24-01-2013 13:40

iskender pala nın eserlerinden sonra en sevdiğim kitap..mutlaka okuyun..

26-01-2013 11:28

Ben de şuan okuyorum kitabı. Kitap okuma alışkanlığı olanlar için çok iyi yazılmış bir kitap ama beğenmeyenlere söylüyorum cin ali seviyesinde bir kitap değil. Bence harika kesinlikle okuyun derim.

30-01-2013 15:09

nazan bekiroğlunun kitaplarını çok beğeniyorum. kendiisini tebrik ediyorum

31-01-2013 13:12

Başlarındayım daha güzele benziyor ama bakalım... Lise öğrencisiyim ve sizin de tahmin edebileceğiniz gibi bu üslubu ağır romanın başların da "okumasam mı" dedim.Şuan 200'lerde filanım, gayet güzel gidiyor.Sakın bırakmayın.İyi okumalar...

31-01-2013 20:29

GERÇEKTEN OKUNMAYA DEĞER BİR KİTAP.HERKESE TAVSİYE EDİYORUM.HOCAMIN ELLERİNE SAĞLIK

01-02-2013 10:23

Kitabın dilinin ağır olduğunu düşünmüyorum çok akıcı ve anlaşılır bir roman ama tabi bu kişiye göre değişir. Benim fikrim olumsuz yorumlara aldırmadan alın ve okuyun hiçbir şey kaybetmezsiniz, kitap bittiğinde yüzünüze yerleşen tebessüm de en büyük kazancınız olur ;)

02-02-2013 15:28

bilmiyorum daha okumadım okusammı?

12-02-2013 16:49

Ben 70.sayfadayim daha ama zorluyorum acikcasi kitabi okumak icin. Bence olaylari anlatirken cok fazla ayrintiya girerek uzatmis. Ve resimlere geclsteki bu uzatmalari sıkıcı bence. Ama yinede cok sey ogrencegimi dusunuyorum.okuyacagim..

12-02-2013 20:54

muhteşem bir kitap okumayan çok şey kaybetmiş olur

13-02-2013 17:58

süper bir jitap ama dili ağar bir jitap

14-02-2013 09:32

kitabı hiç okumadım roman kitabı alacaktım araştırıyordum ismi dikkatimi çekti özetine ve de yorumlara baktım da anlaşılan çok güzel ve bilgi verici kitapmış... dersimde de yardımcı olacağını düşünerekten bu kitabı hemen alıcam

17-02-2013 15:35

anlamadığım kısmılar olsa da gerçekten okunmaya değer bir kitap.Tavsiye ederim

18-02-2013 20:43

çok sürükleyici bir kitap

20-02-2013 16:19

Arkadaşlar öncelikle nazan hocanın yüreğine sağlık kitabı okuyup bitirince ne kadar emek ve araştırmalardan sonra yazıldığı belli. Bununla birlikte ben çok kitap okuyan biriyim ilk 80 sayfayı okudum açıkçası sıkıldım ve bıraktım bab-ı esrarı bir çırpıda okudum ve nar ağacına tekrar baştan başladım yarılamak üzereyken akıcılığı arttı çok severek devam ettim ve bitirdim ilk başlarda çok ince detaylar insanı yoruyor dağdaki çiçeğin rengi gibi çok ince detaylardan bahsediyorum bu benim nazan hocanın okuduğum ilk kitabı ama son olmayacak....teşekkürler hocam saygılar nurgün çelik

23-02-2013 04:54

bence harika bir kitap

26-02-2013 14:04

okumadım ama berbat

26-02-2013 14:05

sıradan. abartılacak bı tafarı yok.

27-02-2013 13:28

sürükleyici,öğretici bunlardan öte edebi dili gayet başarılı,Üstattan harika bir kitap daha

27-02-2013 19:04

daha yolun başındayım

27-02-2013 21:26

kesinlikle okunmaya değer çokkk güzel harika olmuş emeğinize sağlık..

28-02-2013 23:58

Okuduğum, kurgusu en mükemmel kitaptı..teşekkürler

01-03-2013 20:37

ben bu kitabı okudum güzel bir kitabtı özetini çok iyi biliyorum

02-03-2013 12:06

kitabı özetlermisiniz okuldan ödevim var da lütfen yardım edinnn !!!!! biraz uzun özet aradım ama bulamadım hep kitabın arkasında yazan bilgi var internette.

03-03-2013 01:32

kitabı özetlermisiniz lütfenn

03-03-2013 01:33

Mükemmelinde ötesinde bir kitapta :) iki kere okudum herkese de tavsiye ederim.

03-03-2013 01:35

harika bir roman yazarla birlikte sizde romanın içine giriyosunuz.ne müthiş bir beyin nasıl büyük bir kalp ve ruh,nazan hanımın yüreğine sağlık,okumayan için büyük eksiklik kesinlikle bu kitaptan mahrum kalmayın.nazan bekiroğlunun okuduğum ilk kitabıydı ama bundan sonra kesinlikle takip edicem

03-03-2013 11:28

farklı insanlara ,farklı dünyalara değişik bir geziydi kaleminize yüreğinize sağlık

06-03-2013 14:00

ya bana biri özetini yazabılır mı acık kısa ve anlasılır bıe dılle ödevm var

06-03-2013 20:23

"Hangi hikaye başladığı yerde bitmemiş ki?"

12-03-2013 07:30

kitabın güzeli kötüsü olmaz senin ilgi alanına girmiyorsa kötü mü?
yani

13-03-2013 13:03

bitirdim ama hiç hoşuma gitmedi

17-03-2013 20:01

kitabı yeni bitirdim ve bitmesi çok üzücü.. kesinlikle çok güzel okurken her şey gözlerimin önündeydi..buram buram tarih kokan sonuna kadar duygu yüklü bir kitap beğenmeyenler adına çok üzüldüm anlatılan olayların geçmişte yaşanmış olabileceğini düşünmek insanların kalbini titretmiyorsa çok acı... nazan bekiroğlu yüreğinize sağlık...

18-03-2013 00:19

güzel ama bşr ay boyunca anlamaya çalıştım

19-03-2013 08:53

çok saçma bir kitap beğenmedim

19-03-2013 11:40

Geçişleri çok hızlı. Kavrayamıyorum.

24-03-2013 18:49

çok güzel bir kitab ama biraz karışık ama çoooook güzel bölümleri var

27-03-2013 17:00

Sende mi N.Bekiroglu..Nar agacı diye aldık..Daragacı çıktı..

29-03-2013 20:46

Dili çok ağar hic birşey anlamadim

30-03-2013 17:43

bu kadar mükemmel bir kitap hayatımda okumadım mütiş

01-04-2013 22:02

N.Bekiroglu nun LA sonsuzluk hecesi romanini okudum cok beğendim. Bu romanını da aldım okumak için sabirsizlaniyorum.

02-04-2013 20:52

kitabı beğenmeyenlaer

05-04-2013 01:34

kitap çok nefis bir kitap yazarla birlikte bende gezdim gördüğü yerleri özellikle kirık kafife bölümünü

06-04-2013 22:51

MUKEMMEL DEMEK AZ KALIR COK AKICI SURUKLEYICI BI ESER.. SIDDETLE TAVSIYE EDIYIYORUMMM ELLERINE EMEGINE SAGLIK

07-04-2013 10:17

suan kıtabın 50.sayfasındayım ve hem guzel hem kotu bılemedım bıraksam mı duye kararsızım ılerıkı sayfalarda boyle ıse cok sıkıcı cunku es anlamlı kelımeler ardı ardına gereksız bı sekılde sıralanmıs.sankı bırı ne kara gece zıfırı karnlık sıhah vb bunlerın hepsı es nalmlıdır der gıbı cok sıkıldım ama yuregınıze saglık..

07-04-2013 13:40

KİTABIN SONLARINA YAKLAŞTIM,YAZANIN EMEĞİNE SAĞLIK ÇOK GÜZEL BİR ESER OLMUŞ.

08-04-2013 11:56

okul için araştırma ile bunu seçtim azını yazıcam bilmem yani iyi akşamlar ablalar abiler yaşım 9 olduğu için söylendi bu

08-04-2013 23:06

okumadığım için bilmiyorum öyle takılıyommm

09-04-2013 17:03

Arkadaslar ben kitap in yarisindayim ve kitap bana gore guzel sizler gibi on yargili degilim.Takilma ve okuyarak yasa

12-04-2013 14:43

hayaımda okudugum en kotu kıtap daha dogrusu okuyamadım ama cok zorladım kendımıı ama yok cok agırrr bır dıl kullanılmıs edebıyatcı bı yazar bence herkese hıtap ederk daha anlasılır bır dılle yazsa daha ıyı olurmuss bence şiir yazmaya dewam edin siz roman olmamış..

12-04-2013 23:26

özet çıkaracağım we çok ağır bi kitp özet ilerlemiyor .ss

13-04-2013 12:41

proje ödevim çok güzel bir kitap tavsiye ederim

13-04-2013 12:53

Bence Nazan Bekiroğlu ağır üslubundan taviz vermiş. Gayet anlaşılır bir dili var. Diğer kitapları kadar başarılı olduğunu düşünmüyorum....

13-04-2013 17:38

gerçekten çok beğendim çok akıcı elinizden düşmüyor..

15-04-2013 16:47

qerçekten süper kitap:)

16-04-2013 11:29

ben yeni okumaya başladım ve gittikçe güzelleşiyor yazan büşra şahin van gevaş ikizler mah.

17-04-2013 21:00

ben yeni okumaya başladım güzel birşeye benziyor ...büşra şahin

17-04-2013 21:01

Çok beğendim.Edebiyat öğretmeniyim.Aynı zamanda Nazan Hanım da üniversiteden hocam olur.

19-04-2013 11:16

çok güzel anlatıyor kitabı çok beğendim

19-04-2013 21:54

bence bu kitabı herkes okumalı süperötesi

20-04-2013 16:22

bence mükembel olmuş kaleminize sağlık nazan bekiroğlu

20-04-2013 20:04

tavsiye edlecek kitab

22-04-2013 20:29

harika okurken resmen büyülendim ellerinize ve yüreğinize sağlık:)sena

25-04-2013 19:35

Herkes herkesin fikrinibsaygi duymali eger siz bir kisinin zevkine guveniyorsaniz kitqbi okuyun banada hocam tavsiye etti

25-04-2013 19:48

ben odev olarak bu kitabin sayfa sayfa ozetini cikariyorum.. guzel bir kitap ancak fazla sayfali kitap okumayi sevmeyenleri sıkabilir.

26-04-2013 23:21

Nazan Bekiroğlu'nun Yusuf ile Züleyha'sındaki şiirsel dili gördükten sonra para kazanma kaygısıyla yazılmış (aşk furyası romanı)Nar Ağacı'nı okuyan biri olarak sevmediğimi söyleyebilirim. Baştan sona okuyan biri olarak Okumanızı tavsiye etmem.Yusuf ile Züleyha'yı okumanızı tavsiye ederim.Kitap'ta sipariş üzerine yazılmış bir kitap havası seziliyor.

28-04-2013 13:30

muhteşem cok guzel bir roman nazan bekiroglu kalemini konuşturmuş taman edebi bi şaheser en cok şunu merak ediyorum bu romanı yazmaya sevk eden yada olay nedir cünkü bu kitap öyle oturupta yazayım denilen cinsten degil emegıne kalemine saglık

04-05-2013 19:59

Zaman kavramı değişken gidip geliyor.

17-05-2013 19:21

bence güzel.insanı kendine getiriyor.yaşama sebebini ve gelecekte aslında geçmiş olacağının farkına vardırıyor.

17-05-2013 22:43

Ya proje ödevim var ve hoca değişikliği yaptığımız için 4 günüm kaldı . Kitap 530 sayfa aldım fakat 4 günde okunacak gibi değil . O yuzden okuyan birinden kitabın özetini rica ediyorum lütfen ???

18-05-2013 12:30

sınavda bu kitaptan sorumluyduk konusu güzel ama konular arasındaki geçişler için aynı şeyi söyleyemicem bir de şu fotpğrafların içine filan girme olmasaydı daha realist bir anlatımı olabilirdi :)

21-05-2013 21:36

kitaptan ben de sorumlu olduğumdan dolayı okumuştum yardımcı olabilirim

21-05-2013 21:39

kitaptaki ermeni komşunun adı ne

22-05-2013 09:06

Kitap mütiş özettekinden daha güzel...yazarın eline,beynine ve kalbine sağlık...

23-05-2013 21:13

tarihi bir roman müthiş bir anlatım tebrikler nazan bekiroğlu.

27-05-2013 21:55

okumadım ama berbat diyenler okumadıysanız ne yorum yapıyorsunuz anlamadm

30-05-2013 20:35

bilgi bulamadım aradığım bilgiyi bulamadım

04-06-2013 20:36

berbat diyenlerin sağlığından şüphe ediyorum. hayatımda okuduğum en güzel kitaplardan biri güzel değil mükemmel kesinlikle olunmalı teşekkürler nazan bekiroğlu kalemine sağlık emeğine sağlık

15-06-2013 17:50

müthiş bi kitaptı

18-06-2013 19:31

harika tek kelime ile mükemmel okurken sayfayı çevirmeye cesaret edemediğin anlar oldu.O kadar kitap okudum soluğumu kesen nadir romanlardan biri. herkesin okumasını isterim tarihle ilgili anlatımları akıcı cümleleri ile keyif veren bir roman.

28-06-2013 09:40

Kitabı özellikle Trabzonlular okumalı...Güzel...

04-07-2013 19:54

birikimi ve okuma kültürü olmayan biri için uygun değil , fakat kitap tutkunları için güzel ve sürükleyici bir kitap,

05-07-2013 12:46

ÇOK SÜRÜKLEYİCİ, MÜTHİŞ BİR KİTAP ELİNE VE GÖNLÜNE SAĞLIK NAZAN HANIM...

11-07-2013 16:15

aşk hikayesinden daha çok savaşın acılarını gördüm kitapta. ben bu kitabı bir tarih romanı olarak da kategorize etmek isterim. bir de Ahmet Mithat Efendi'nin müşehadatını çağrıştırdı. romanın yazılışı da roman örgüsü içinde hikaye ediliyor.yazar roman kahramanlarından birisi oluyor. kurgu ustalıklı. hikaye tutarlı ve içten. bir de hocamın edebi dili eklenince gerçekten güzel bir eser çıkmış ortaya. uzunca bir dönemde Balkanlar'dan, İran'a, Rusya'ya uzanan bir coğrafyayı inanışlarıyla, mitolojisiyle, ekonomisiyle, roman dilinde anlatmak ustalık işi vesselam. bir kere daha hayran oldum hocamın kalemine vesselam. ve de okunacak ne çok şey var. ben ise ne kadar yavaş okuyabiliyorum diye hayıflandıran kitaplardan birisi. kitap kurtlarına öneriyorum.

29-07-2013 14:08

Arkadaslar setterhanin annesi ve babasinin adi ne? Bir de asik oldugu bir kiz var hali dokuyan o kizin ismi ne? Ve o kiz setterhanin akrabasi mi? Kafam karisti

11-08-2013 01:41

Başlayınca elden bırakılamayacak türden bir kitap. kitabın kurgusu ve konuların işlenişi fevkalade. hiç bitmesin dediğim kitaplardan birisi oldu şimdiden..teşekkürler Nazan hanım..

11-08-2013 19:52

Elimden bırakamayacağım kadar sürükleyici bir kitaptı.Tabiri caizse tadı damağımda kaldı.Uzun süre başka bir kitap okuyamayacağım.

15-08-2013 05:26

kitap iyi hoş da Zehra ile Settarhan'ın görüşme anları biraz daha anlatılabilirdi kitap son 30 sayfasına kadar çok güzel ama sonu pek olmamış

20-08-2013 14:38

bi şey anlamadım

21-08-2013 10:29

bitmesin DIYE DUA ETTIĞIM KITAP

25-08-2013 11:15

kıtabı almayı dusunuyorum çok tarıhı anatan bı kıtapsa almıcam lutfen bana yardımcı olun

01-09-2013 22:37

BU KİTAP YAZARIN OKUDUĞUM İLK KİTABI. TAM BİR USTA İŞİ. TANPINAR'IN "HUZUR"UNDAN SONRA OKUDUĞUM EN İYİROMAN BİLE DİYEBİLİRİM.

04-09-2013 22:54

OKUMAK İSTİYORUMDA PAHALIYMIŞ

09-09-2013 13:08

Kitabı okurken acelem var diyenler bence eline almasın ama kitap okumayı şölene dönüştürmek isteyenler okurken olayları yaşarım diyenler,iyi bir yemek için şehirlerarası yola bile giderim diyenler iyi bir romana canım feda diyenler mutlaka okumalı.Ben kitabı okurken iki bölümde bir iki gün mola verdim çünkü bir solukta güzel bir yemeği bitirmek ne kadar kötü bir şeyse bundada sindire sindire zevkine vara vara adeta bitmesin istiyerek okudum.Kendi insanımın hikayelerini okurken kendi soydaşlarımla gurur duydum.

11-09-2013 10:48

Nar Ağacı kitabını bir İskenderunlu olarak Erzurum'da okudum. Nar ağaçları benim çocukluğumun her gün uyandığımda karşımda gördüğüm ağaç olarak beni çocukluğuma götürüp hüzünlerimi yılardır içimde sakladığım hüzünlerimi ortaya çıkartan bir kitap. Tek kelimeyle muhteşem. Yazarın yüreğine sağlık.

17-09-2013 13:00

Bitmesin diye azar azar okuyorum ama sonunuda çok merak ediyorum.Ustalıkla yazılmış bir kitap.Teşekkürler Nazan Bekiroğlu

24-09-2013 16:37

şayet orada anlatılanları kendi icinizde bir an yaşamış olsanız yapıtta kendinizi bulacaktınız

26-09-2013 07:04

daha 40. sayfadayım şuan iyi gidiyo

29-09-2013 20:28

Simdi bu kitabin uzerine hangi kitabi okuyacagim...

Cicek • 01-10-2013 18:22

Çok berbat bi kitap tavsiye etmem

03-10-2013 22:38

Trabzon'la ilgisi olanların mutlaka okuması gereken bir kitap. Müthiş bir anlatım, sürükleyen olaylar eskilerden dinlediğim anlatılarla birleşince çok etkili oldu.

Kaknus • 05-10-2013 23:21

Kitabın başlarında betimleme fazla olduğu için insan sıkılabiliyor fakat sakın bırakmayın okudukça okuyasınız gelecek..

07-10-2013 15:21

ya çok güzelde çok pahalı

07-10-2013 17:30

kitabı çok beğendim ama çok pahlı

11-10-2013 14:58

cok guzel,harika bir roman ,gercekmis gibi ,cok derin bir hikaye,keske bitmeseydi.

zeynepfatma • 13-10-2013 16:29

Cok güzel bir roman akıcı ve tasvir ve betimlemeleri kullanilmasi romani okurken gecmise götürüyor insani.

22-10-2013 23:52

kitaba yeni başladım. ilk etapta kurgunun güzel olduğu ve tarihi bilgi verici bir kitap olduğu göze çarpıyor. fakat kitapta dikkatimi çeken bir şeyoldu. cümleler olması gerekenden çok uzun. bu durum kitabın zaman zaman sıkıcı olmasına neden oluyor.

25-10-2013 10:38

insanların kafasını karıştırmak için iğrenç falan yazmayın bir çoğu okumamış heralde gayet güzel bir roman tavsiye edenlerdenim...

26-10-2013 20:33

bende güzel bir kitapmiş

cemaliaktas • 27-10-2013 13:19

7. Sınıf öğrencisi olarak ben kitaba bayıldım. Ayrıca kitabın üslubunu ağır bulmadım. Betimlemeler harika ötesi... Sanki bir film izliyormuşsunuz hissi uyandırıyor...

31-10-2013 15:32

cok hosuma gitti.hem tarihi hemde aşkı o kadar güzel bir arada götürmüş ki...

03-11-2013 17:19

yarın sınavda çıkacak bu kitap.lanet ya. özet atın

03-11-2013 21:11

arka kapak bilgisinimi özeti?

10-11-2013 11:56

Süper Ötesi bir kitap. Okumayan çok şeyi kaçırmıştır..

15-11-2013 12:22

BENCE fena bi kitap değil ama içeriğinin akışı biraz saçma geldi

01-12-2013 11:34

Bu kitap okuduğum kitaplar arasında en iyi olanların arasında.Zaten Nazan BEKİROĞLU nun yazdığı kitaplar gerçekten mükemmel.

01-12-2013 20:10

şimdiye kadar okudugum doguyu anlatan en güzel kitaptı...
teşekkür ederim erdem hoca...

18-12-2013 14:36

tam bir kitap kurduyumdur,çok severim okumayı.bu kitabı öğretmen önermişti ama gerçekten ben okuyamadım,ağır bir kitap yarıya kadar gelemedim bu kitap yüzünden zayıf aldım gerçekten çok kötü bir kitap

20-12-2013 19:37

nar yimesi zevkli sarıyor

24-12-2013 16:01

adamışım yorum güzel yazmısın

24-12-2013 17:46

daha güzel roman yokmu abisi

24-12-2013 17:48

bence çok güzel bir roman iyiki yayınlıyorsunuz nazan bekiroğluna eline,kalemine ve kendisine çok teşekkür ediyorum****

29-12-2013 14:05

çok kötü kitap

30-12-2013 19:33

Arkadaşlar bana bu kitap hakkında okuyup 20 soru cevap hazırlarmısınız performans ödevimde yazacam.

01-01-2014 13:39

arkadaşlar nar ağacında büyükhanımın gerçek ismi nedir ?

01-01-2014 17:28

güzel ama cok kısa :)

01-01-2014 18:36

çok güzel bir kitab

02-01-2014 20:12

kitapı çok beğendmm annanesi ile dedesinin kavuşması bu kdr nasıl bağlabilirdi kitabın sonunda hep ne olcak diye bekledim asıl bu buluşmadan sonra Zehra ile Settrhan kavuştuktan sonra da dewam etseydii.....

05-01-2014 01:24

bu kitabın yazılış amacı neymiş arkadaşlar ?

05-01-2014 18:09

Öncelikle şunu belirteyim. Bir kitaba kötü diyebilmek için en az onun kadar bir kitap yazmanız gerekir. Başka bir şey söylemiyorum. Bu kitapta gerçek bir emek var. Masal gibi öykülenmiş bir eser. Yazar öyle bir anlatım yapmış ki okurken kitabın içine giriyorsunuz. Tiyatro sahnesinden izler gibi okuyorsunuz. Çok çok çok beğendim.

20-01-2014 13:47

ben 8.sınıfım kitabı okudum çok ağır bi kitap değil ayrıca çok güzel

Okuryazar • 22-01-2014 19:44

ben şimdi okumaya başladım güzel bir kitaba benziyor ama benden hoşlanan biri var galiba okulda sürekli derste bile bana bakıyor benim için iyi bir kitap olacak

01-02-2014 13:41

şeydagüle doğum gününde hediye etmek isiyorum ama henüz karar veremedim hangi kitabı almam konusunda sabah erken kalkacam işe gidecem, ama olsun şeydagüle can feda. saatte gece 3 e geliyor. inşaAllah ona hediye edebileceğim en güzel kitabı bulabilirim.

09-02-2014 03:00

Sabrederek okuyup anlamak gerek evet uzunca bir kitap ama akıcí ve güzel..

09-02-2014 16:22

kitabı okumadım, güzel bir zaman diliminde okuyacağım ama kitaptan önce yazarı tanımak gerekirse şöyle anlatayım: Ben Türkçe öğretmeniyim, üniversitedeki hocalarım Nazan hocanın öğrencisiydi, aynı zamanda lisedeki sınıf arkadaşlarımda üniversitede onun öğrencisi olma şansını yakalamıştı.Nazan Hoca ise ünlü edebiyat profösörü Ahmet KABAKLI hocanın öğrencisidir fazla bilinmesede edebiyat silsilesinin önemli temsilcilerindendir o bu dilin en önemli mirasçılarındandır, fazla tanınmaması Trabzon'da yaşamasından kaynaklanıyor ve reklamını ünlü medya kanlarında yapmamsından, İstese istanbulu mesken tutabilir. Kendisi kendini besleyen anadoludan kopmayacak kadar vefalı, çevresindeki bütün varlıları komşu edinmiş bir evsahibidir.

20-02-2014 02:26

Kitabi yeni bitirdim. Cok etkileyici, sakin ve duru kafayla okunmali.Trabzon'lu biri olarak Nazan hocayi tanimak isterdim.

21-02-2014 06:45

kitabı okumadm ama yorumlara kalırsa nazan hoca yı bende merak ettim şimdi zaten alıp okuyacğm

22-02-2014 16:40

SONUÇ OLARAK KİTAP İŞTE..HERKESTE FARKLI ŞEYLER UYANDIRIR..GÜNEŞ HERKESE AYNI DOĞAR..AMA GÜL BAŞKA LEŞ BAŞKA KOKAR ... =)

25-02-2014 17:00

Hayatım da okuduğum daha doğrusu okumadan nefret ettiğim tek kitap özeti bile baydı bide bundan sınav olucaz

25-02-2014 21:45

nazan ablamıza teşşekür ederim sınav olduk bundan ben100 aldım

04-03-2014 17:03

NAR AĞACI.... bu kitabı okumadan kötü berbat diye yorum yapanlar öncelikle bir kelime dağarcığınızı genişletin zira bu 530 sayfalık kitap düşünmeden konuşanlar için ağır gelir :) ilk kez 530 sayfalık bir kitabı kısa bir sürede bitirdim başlangıçta farklı öykülerin hiç alışılmadık tarzında betimlemeleri yapılarak anlatılması öncelikle tuhafıma gitti onu söylemeliyim..hatta romanı kim anlatıyor diye düşünmeden edemedim zira öyle kalıplara alıştırılarak kitaplar okumuşuz ki bir yazarın bir resme bakıp o resmi bize yaşatması alışılmış bir durum değildi...kitaba başlarken 30 km hızla başlayan ben kitabın anlatılış tarzına hikayeler arasındaki bağlantıyı çözdükten sonra hızı artık 150 km ye çıkararak okumaya başladım özellikle balkan harbindeki yaşananlar muhacirlik yılları herşeyi bol bol tüketip hiçbir şeyle memnun olmayan bizler için müthiş bir tecrübeydi...onca güzel yorumları bir çırpıda okuyup da sıradanmış gibi düşünürken bir kaç tane olumsuz fikirlere hemen tepki vermeyiniz ben beğendim okumayı düşünenlerin de mutlaka okumaları gerektiğini düşünüyorum pişman olmaycağınızi söylüyorum hepsi bu....nazan hanım sizin de elinize dilinize kaleminize sağlık...

11-03-2014 00:55

ben karakterlerini nerede bulabilirim kimlerdir ve kitabdaki özelikleri

11-03-2014 14:08

Niksar Prof.Mustafa Erol Turaçlı Anadolu Öğretmen lisesinden gelen tayfa ben 9/c den Arda QÇW:qewew yarın sınav olcaz bundan hiç bişey anlamadım valla kitaptan

18-03-2014 21:17

Bu kitaptan sınav olucaz maaaalesef

19-03-2014 09:43

Benim tez odevım ve içinden çıkamıyorum...

21-03-2014 13:17

bilimsel bir değeri yok oturun film izleyin daha iyi

23-03-2014 20:25

Nazan Bekiroğlu'nu ve yazılarını anlamak için biraz mana insanı olmak lazım o mertebeye ulaşamayanların anlayamaması çok normal,bütünüyle düşündükleri ve düşündüklerini ifade ediş şekli tek kelimeyle muhteşem sıfatının bile kafi gelemeyeceği bir durum,yüreğine ve kalemine sağlık Nazan Bekiroğlu🙏🙏🙏

02-04-2014 15:21

Ne güzel ne çirkin:

10-04-2014 14:27

cok guzel begenmeyen kıtap okumayı bımıyodurrrr

10-04-2014 19:39

yeni aldim bu kitabı okumadan önce bir özet okuyum dedim ama yorumlari okudum hemen kitibi okumaya başlıyorum ve nazan hanıma sevgilerimi yolluyorm

12-04-2014 17:07

ellerine , yüreğine sağlık olsun nazan hocammm

12-04-2014 17:08

çok ğüzel yazar

17-04-2014 18:09

hayatımda böyle bir kitapokumadım.

17-04-2014 18:11

Kitap emek ister,fiyatını sorun edenleri esefle kınıyorum.Kitabı okuduktan sonra çıkılan yolculuğun fotoğraf ve videolarını izleseler(di)keşke.Nazan hanımla yolculuğa çıkmış gibi olacaklardı.Çok güzel bir paylaşım var eserde.Okuyucuyu da içine çeken anlatım.LA kitabına yeni başladım.Bitince yorum yapacağım inşallah.

20-04-2014 17:16

bnu beğenmeyen vr mı arkdaş

21-04-2014 21:36

ilk defa okuduğum kitabın bitmesini hiç istemedim okudukça rüyalarıma giren bir kitap oldu kaleminize sağlık

22-04-2014 01:21

gercekten cok bunaltici bir kitap sinavda cikicagi icin okumaya calistim fakat 110.cu sayfada kaldim gercekten uslubu cok agir biraz daha turkce kelime kullanilirsa cok harika bir kitap olabilirdi

23-04-2014 16:59

Harika bir kitap lütfen okuyun pişman olmayacaksınız içinde kayboldum kitabın çok etkileyici bir anlatımı var yazarın yüreğine kalemine sağlık

Kitap Aşığı • 25-04-2014 16:41

Daha bugün okumaya başladım. Umarım beğenenlerden olurum. Çünkü bu kitaptan sınav olacağım. Öyle şey mi olurmuş demeyin oluyor işte. Şimdiden sıkılmaya başladım ancak yorumlar iç açıcı.Zevk alarak bitireceğiğime inanıyorum ki haftaya kadar bitirmeliyim.Bu yüzden romanı akıcı bulmak zorundayım yoksa zaman daha çabuk akaçak.Keşke daha ince olsaydı...

28-04-2014 09:36

Begenmeyen ayip eder sen daha 110. sayfada pes etmissin ben de sinava girecem okuyorum yaklask bi 40 sayfam kaldi ama hic bitmesin istiyorum yazarin ellerine saglik iyiki yazmis

02-05-2014 22:11

Öğretmenim okuyor kitabın içinden çıkamıyor inanın ki...

07-05-2014 18:24

Çok ortada bir kitap ne iyi ne kotu

08-05-2014 18:31

Okumayı sevdiren yazarlara teşekkürler

14-05-2014 16:09

şahsen ben pek begenmedim çünkü uslbu hiç hoşuma gitmedi

17-05-2014 14:32

akademik kimliği ile kendime örnek aldığım bir yazardır Nazan BEKİROĞLU. Nar Ağacı kitabı da onun ustalığının en büyük örneklerinden birisi daha olmuş. Kitabı bugün bitirdim. Hayran kaldım diyebilirim. Emeğinize sağlık, kaleminize kuvvet hocam.

18-05-2014 20:12

Kitabı bu gün bitirdim ve çok beğendin.Gerçekten emek verilerek yazılmış bir kitap.Ellerinize sağlık Nazan hanım...

19-05-2014 02:30

hiç hoşuma gitmedi

21-05-2014 23:21

bu kitap mükkemel yaaaa

21-05-2014 23:22

Cok ayrintiya girmis uzatmisda uzatmis

27-05-2014 01:22

muhteşem bir kitap her kez okumalı

06-06-2014 20:28

teşekkürler nazan bekiroğlu bu kitabınız ile bana okumayı sevdirdiniz

15-06-2014 05:51

hikaye şahane okuyun adam olun

16-06-2014 21:13

okurken çok duygulandım çok güzel kitap ellerinize sağlık

19-06-2014 19:44

hikayesi gerçekten çok güzel nazan bekiroğluna nar ağacı için teşekkür ederim çok duygulandırdı beni

23-06-2014 21:10

insanı ağlatan bir hikayesi var uzun ama çok güzel

28-06-2014 02:00

Bence insanlarin dusuncelerine saygi duyun zevkler ve renkler tartisilmaz bana gorede skiciydi

28-06-2014 14:19

dramatik ama gerçekten çok güzel yazılmış bir kitap yazar nazan bekiroğluna teşekkür ederim nar ağacı gibi güzel bir kitabı bize sunduğu için

04-07-2014 06:57

çok uzun çok sıkıcı oku oku bitmedi çile gibi

09-07-2014 20:47

okuduğum en güzel romanlardan bir tanesi mutlaka okuması gerekir diye düşünüyorum çok güzel yazılmış

22-07-2014 00:13

çok güzel bi kitap yaa :)

09-08-2014 14:23

bu kitabı hemen almak istiyorum çook merak ettim. özete bakınca iyi bir kitap okuyucusu olarak muhteşemm...

12-08-2014 14:02

benimde hoşuma gitti bu roman... yazarın kalemine sağlık...

26-08-2014 07:49

Bu kitabı az önce annem doğum günüm için aldı ve hemen de acıkcası başlamak istiyorum. Yorumları okudum ve şunu söylemeliyim ki yazılan her kitap değerlidir okumasını bilene. Ve ellerinize sağlık şimdiden...

06-09-2014 14:30

kitap çok güzel ne tavsiye edersiniz mutlu olurum yazar başından geçenleri anlatmış inşalah okuum bir gün merak ederim

08-09-2014 14:41

tadı damağımda kalan 3.kitap ellerine sağlık yazarın. Bu arada;
1.Ayla Kutlu;nun Islak Güneş
1.Zülfü Livaneli;nin Serenad yorumiara kanmayın mutlaka deneyip karar verin

13-09-2014 20:31

Dilinin biraz ağır olduğunu itiraf etmek gerek ama dili böyle olmasaydı roman şiir gibi akmazdı. Kitabın sonunu düşünmeden anı yaşayarak okunan kitaplardan. Tüm şehirleri gezmiş görmüş, karakterlerin hayatlarının yanından geçmiş gibiyim. Çok güzel bir kitap.

26-09-2014 19:47

KESİNLİKLE MÜKEMMEL ÖTESİ BİR KİTAP ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUMM

08-10-2014 15:05

harikaaa♥☻☻☺☺♥☻☺

22-10-2014 16:02

Çokk güzel bir kitap insanı alıp götürüyor...

22-10-2014 18:24

bir solukta okuduğum kitap çok beğendim kurgusu mükemmel fotoğrafların içine girmesi beni çok etkiledi teşekkür ediyorum

23-10-2014 19:29

Çok güzel gerçekten de herkesin okumasını tercih ederim nazan hanıma sevgiler öğretmenim ayşe kitapcinin öğrencisiyim kendisi tanir galiba sevgiler saygılar.
O ha sayfa sayısına bak

12-11-2014 10:55

çoooooook güüüzel ya

06-12-2014 21:15

kötü çok syf var

11-12-2014 18:58

hayır kesinlikle okunmaya değer bi kitap. %100 mükemmel ötesi. .

12-12-2014 17:25

ayrıca lütfen ama lütfen kitap hakkında bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın

12-12-2014 17:31

kesinle harika. lütfen kitabi okumayanlar aklinca yorum yapmasin sayfa sayisina aldirmayin okuyunca anlarsiniz...

15-12-2014 17:14

harika bir kitap çok detaylı

15-12-2014 18:34

büyükhanımın ismi ne yaaaa

20-12-2014 00:35

kitabinizi okucam daha önce okumaya çaliştim bulamadim
kitabınızı okuyamadım ama en kısa sürede okicam gerçekten çok güzel bir aşk hikayesine benziyor

19-01-2015 08:38

şuanda bu kitabı okuyorum.çok akıcı olduğunu söylemek isterim. tarihe dayalı izler taşıyor.ve sizi ta en derinlere alıp götürüyor...

22-01-2015 15:20

cok guzel harika bi kitap

11-02-2015 17:57

kimbilir ne emek harcandı.. zaman harcandı.. bütün sözler bir araya gelirken hiç böyle saygıyla eğildeğildi mi elinizde.... biraz sabır biraz saygı.. iki kelamı bir araya getiremeyenler çamur atıyor böyle güzel bir esere... ellerine sağlık nazan hocam.. birgün tanıyabilmek dileğiyle. . selam ve dua ile. .

11-02-2015 23:21

ben bi lise oğrencisiyim bugüne kadar okuduğum en etkileyici fevjalede bi kitap yazarla beraber yolculuğa çıkıyorsunuz harika betimlemeleri var ve kesinlikle oknması gereken bi katap bence

21-02-2015 13:13

zehranın ve setterhanın tanışması biraz daha başta olabilirdi
bu arada yasemene ne oluyor bilen varmı
arkadaşlar ben aǧrı doǧubayazıt gurbulakalıyım kitabın ilk bölümlerini okudukça sanki benim memleketimden çok farklı bir yeri anlatıyor tavsiye etmem

21-02-2015 16:16

sapık zehra insan hiç öğretmenine aşık olurmu ayrıca salak setterhan kadar salak birini görmedin en akıllısı azamdır

23-02-2015 10:25

elif şafak'ın aşk kitabını okuyanlar için hemen hemen aynı lezzette bir kitap olacaktır.. emek var kötü demek ne haddimize emeğine sağlık nazan bekiroğlu

02-03-2015 18:00

ben böyle güzel akıcı bir roman daha önce okumamıştım anlatış şekli kurgular hikaye çok güzel .anlatılan olayları duyguları çok yoğun bir şekilde yaşıyorsunuz .çok ağladım okurken. kesinlikle sizde okumalısınız .
lise öğrencisiyim edebiyat hocamın tavsiyesiyle okudm bu kitabı harika bir kitap kesinlikle okuyun derim

02-03-2015 21:22

''gülcemal '' bölümünde büyük hanımın ; bir gece önce ışıltılarını , güzelliklerini ,tüllerini , gölgelerini ,suya döken baştan çıkarıcı masal gemisi gitmişş yerine ürkütücü bi şey yürüyen , bi toplu cenaze arabası gelmişti :((( ne çok agladımmm

27-03-2015 21:40

ya çok saçma yeni okumaya başladım ödevim çok kez roman okudum ama bu ne ya başları cok berbat devam etmeli miyim ?

29-03-2015 20:31

nazan hocanın ilk kitabını okuyusum bana biras agır dediler ama okudukça gerçekten kitap okudugumun farkına vardım devamındada inşallah bütün kitaplarını okumayı düşünüyorm ellerine saglık okumaya deger bir kitap

01-04-2015 23:54

bu zamana kadar okumadığım için çok pişmanım üniversitede okumak nasip oldu evet başları biraz sıkıcı ve ağır ama bu yüzden okumayı bırakmayın inanın devamı çok etkileyici

08-04-2015 17:06

arkadaşım bence okumalısın eğer sıkılıyorsan narı aşk kitabını tavsiye ederim

10-04-2015 14:34

çok ağır bir roman bunu anlayabilmek için eski türkçemizin çok iyi olması lazım...

21-04-2015 01:15

sessiz kule neresidir ?

21-04-2015 18:32

sinan akyüzün kitaplarına benziyor

12-05-2015 10:57

yani yusuf ile züleyha ve nun masalları kitaplarınıda okudum onlar çok güzeldi fakat bu öbürleri kadar güzel olmamış bide yorum yapanlara sesleniyorum lütfen hakaret etmeyi siz beğenmiş olabilirsiniz ama herkes sevmek zorunda değil dimi teşekkürler

13-05-2015 17:09

ilk başlarda sıkıcı ama sonra cok güzel herkesin okumasını tavsiye ederim

13-05-2015 18:42

yeni kitap okuyanlar için biraz ağır ve herkezin kitap zevki farklıdır ama bence kitap okurların okuya bileceği muhteşem bir kitap.başları fazla sürükleyici olmaya bilir fakat asla dikkatinizin dağılacağı kadar sıkıcı olmuyor , yazar devrik cümleleriyle,anlatım tarzıyla dikkatinizi hep diken üstünde tutuyor kimisi akıcı olmadığını söylüyo ama ben oyle düşünmüyorum ve sizden bir istsğim var lütfen kitaba başlayıp bırakmayın çok şey kaybedersiniz vve çok pişman olursunuz.

17-05-2015 17:41

aptalca bi kitap daldan dala atlamiş berbat ötesi hiç kimseye tavsiye etmem.....zehrayla olan aşki nerde son bi sayfa onuda saçmalamiş...kitap baştan sona saçmalikla dolu bitirmek içi dua ettim...

21-05-2015 15:35

kitap guzeldi. nazan hoca'nin ellerine saglik. akici ve merak uyandirici bir uslupla okuyucuyu kendisine baglayan, ogretici ve bir o kadar da etkileyici bir kitapti. su kadarini soyleyeyim. bu kitaba bir acigini yakalayayim da nazan hoca' yi yerden yere vurayim gozuyle bakmayin. bu kitaptan almaniz gerekenleri almaya bakin. yazarin ismini okumadan once duymustum. okuduktan sonra da ismini unutamayacagim herhalde. su an ki yazdiklarimi okuyan degerli kardeslerim; benim yorumlarima guvenecek olursaniz nacizane su sozlerimle kitaba olan ilginize isk tutmak isterim. kitap, osmanlinin son donemlerinden kesitlerle, savas zamanlarindaki zorluklar ve zorunlu goclerle insana eskinin havasini solutuyor. okuyani olaylarin duygusalligi ile bas basa birakiyor. kimi zaman su an ki halimize sukurler olsun dedirttiriyor.
ve kimi zaman ise dem vurdugu ask hadiselerinde ise okuyucunun aska bakan yanini oksuyor ve kendisinden bir seyler bulmasini sagliyor. ozetle kitap surukleyiciligi ve akiciligi ile insana kendini okutturabiliyor. evet, elestirilecek bir yani yok mudur kitabin? illa ki vardir. hangi kalem yazari yuzde yuz kusurusuzluga roman yazabilir ki. insaniz, beseriz ve sasariz. an gelir anlatmak istediklerimizi farkli kelimelere baglayarak anlatiriz ve yine an gelir ki duygusalligimizi anlatacak farkli kelimelere siginiriz. boylesi bir siginma da bazen okuyuculara bekledigi sonu yada bekledigi duygulari farkli sunabiliyor. mesela sahsimca romanin sonunda settarhan ve zehra'nin asklarina daha cok yer verilmesini isteyebilirdim. cunku romanin bas kahramanlari olarak bu iki isim goze carpiyordu. nitekim romanin on ve arka kapaklarinda da yine bu iki isme atifta bulunuluyordu. hal boyle olunca birer okuyucu olan bizler de romanda ne zaman bu iki ismin bir araya gelecegini merak edip duruyorduk. dedigim gibi duygular her zaman insanin istedigi gibi aktarilmayabilir. nazan hocanin ellerine saglik. o da romani yazarken ask duygusunu, settarhan ve zehra adina son sayfalara saklamayi uygun gormus. kalemi oyle yazagelmis. ne denir ki; romancinin emegine saglik. boylesi akici ve guzel romanda bizleri anlamli duygulara surukledigi icin. kitabi okuyun arkdaslar. gercekten pisman olmayacaksiniz. almaniz gereken sadece ask olmasin. tarihi nuktelerden de ozler almaya da bakin.
yazarin baska kitaplarini da okumak dilegiyle, allah'a emanetsiniz...

03-06-2015 11:08

saçma sapan bir kitap zamanınızı boşa harcamayın derim

13-07-2015 01:29

nazan hocam emeğine sağlık mükemmelden de öte bir kitap, çok tesekkur ederim, saygılar.

16-07-2015 05:24

okudum bitti ama keşke bitmeseydi diyorum harikaydı, hala etkisindeyim hocam emeginize sağlık. hiç yasamadigim bir tarihte , bilmediğim insanlar arasında kayboldum, müthişti. eleştiri yapan arkadaşlar yeteneğiniz varsa 10 sayfa yazın sadece ve sunun bizde okuyalım bakalım eteginizde ki taş ne kadarmış? hocam saygılar... mine altan

16-07-2015 05:31

muhteşem bir roman okudum. tavsiye ederim. dili ağır diyenlere aldırış etmeyin. gerçekten muhteşem!!!!

19-07-2015 12:34

bugüne kadar okuduğum en güzel kitap..
kitabı bitirdigimde çok üzüldüm o hikâyeden ayrıldı gım için bu kadar keyif alarak okuduğum çok nadir eserlerden biri bence.tek kelime ile muhteşemdi. sonrasında diğer kitaplarınida aldım yazarın lakin aynı tadı alamadım. emeğine kalemine sağlık.

02-08-2015 16:51

sabır isteyen ve biraz ağır bir kitap. eğer tarih sevmiyorsanız okumayın derim. şahsen ben türünün ne olduğunu bilmeden aldım ve her hangi bir kitabı yarım bırakmayı sevmediğimden biraz kendimi zorlayarak bitirdim. tarih sevenler okumalı.

lavantakokusu • 17-09-2015 22:15

iki defadir okuyorum hiç birşey anlamıyorum çok karışık nazancim sana canan tanı öneririm süper yaziyor:-ddddd
bu kitaptan sınav olucam ama birsey anlamıyorum çok karışık:(((((((

13-10-2015 00:44

muhtesem bir kitap kaleminize saglik

20-10-2015 22:16

en kısa sürede elime geçicek nihayet

cansu-naz • 22-10-2015 13:32

süper bir kitap 5 günde bitirdim

27-10-2015 15:28

konusunu çok begendim

15-11-2015 12:57

super radi damagi
mda kaldi okurken kendimi kaybettim bazi yerlerde cok duygulandim

15-11-2015 22:00

ben 12 yaşındayım biraz okudum ama pek anlayamadım devam etmeli miyim

29-11-2015 20:14

cok guzel okulumuz daha yeni aldirti.iyiki aldirmis.guzelmis...

07-01-2016 23:24

kitap zevke göre farklılık gösterir emegine saglık günde 1 kitap bitiren biri olarak 1 haftadır okuyamadım

19-01-2016 18:26

kitap bitti boşluga düştüm. tatilimi nefis bir kitapla süsleyen bekiroğluna çok teşekkür ederim. umarım devamı gelir.

06-02-2016 01:28

kitaba çok önyargılı başladım lakin çok güzel ve duygusal bir kitaptı nazan bekiroğlu ellerine sağlık....

07-02-2016 23:22

teknik açıdan eşsiz bir anlatımıyla, öğretici ve bağlayıcı hikayesiyle, divan edebiyatı izlerinide taşıyan muhteşem bir kitap... ellerinizle sağlık nazan hocam...

15-02-2016 19:13

kitap hoş fakat çok ağır bi dille işlenmiş. akıcı değildi...

15-02-2016 20:34

bence kitap mükemmel ötesi bir kitaptı.yazanın yüreğine okuyanların ise dillerine sağlık. haa bu arada lütfen kitaplarla ilgili doğru kelimeler kullanın . herkez beğeniyo sen nasıl beğenmiyosun. kiğtapn okumayı bilmyenler lütfen sussun.insanlar buralardan bi şeyler öğrenmeye çalışıyolar sizin yaptıklarınız ise.... hiç bi şey demeyeceğim. yazık...

13-04-2016 20:54

ağlamaktan helka oldum o derece duygusaldı daha ilk sayfasında ağlıyo insan

17-05-2016 21:36

burda yazdigimi insallah nazan hanim gorur cunku sorumu ondan baskasi cevaplayamaz bu kitabi edebiyat hocamiz performans odevi olarak verdi baslarda cok istemedim okumayi ama zaman daraldikca kitabi 2 gunde bitirdim ve yanildigimi aslinda cok guzel hatta harika bi kitap oldugunu farkkettim yalniz sonuda azam a ne oldugunu aciklanmis ama unutulan bisey ya sofya o ne oldu bunu cok merak ettim eger bu soruma cevap verirseniz sevinirim simdiden cok tesekkur ederim

22-05-2016 22:38

çok güzel bir kitap çok beğendim

24-05-2016 16:49

çok sürükleyici ve ekileyici,çoğu zaman da göz yaşlarınızı tutamayacağınız bir kitap.eline sağlık nazan bekiroğlu .

03-06-2016 12:50

o kadar bayıcı bir kitap ki okurken vallahi sıkıldım bayılcaktım sınavda soracak olmasalardı elime almazdım betimlemeler ömrümü yedi bir setterhan bir zehrayı takip etmekten allak bullak oldum dahada asla okumam
o kadar bayıcı bir kitap ki okurken vallahi sıkıldım bayılcaktım sınavda soracak olmasalardı elime almazdım betimlemeler ömrümü yedi bir setterhan bir zehrayı takip etmekten allak bullak oldum dahada asla okumam
o kadar bayıcı bir kitap ki okurken vallahi sıkıldım bayılcaktım sınavda soracak olmasalardı elime almazdım betimlemeler ömrümü yedi bir setterhan bir zehrayı takip etmekten allak bullak oldum dahada asla okumam

13-06-2016 19:27

inanılmaz iyi türk edebiyatı'na böyle harika yapıtlar kazandıran yazarlarımıza sonsuz teşekkürler...

18-06-2016 17:00

nar agaci harika bir kitap vede cok guzeldir.settar azam ve zehra aski
nar agaci harika bir kitap vede cok guzeldir.settarhan azam ve zehra aski nazan bekiroglu harika bir yazardir

19-06-2016 12:47

arkadaşlar bn bu kitabı yaklaşık olarak şekiz yıl önce okudum ve eğer halada aklımda tüm ayrıntılarıyla kalabilmisse demek ki bu nu yazan gerçekten cok harika bi iş çıkarmış demektir ve bu kitabı herkesin begenmesinede gerek yok sadece gereksiz eleştiri lerde bulunmayan yeter sonuçta sizin bi,r omur boyunca ugrassanizda yapamayacağını bisey bnce elinize yureginize emeginize sağlık çok güzel bi kitap olmuş nazan hanm😃😃

14-07-2016 02:20

tek kelimeyle hopteşem. ve de sıradan bir kitap değil . hayatımda tanıdığım en iyi yazarlardan biri .

07-08-2016 17:55

bunu dizi yada film yapsınlar bence çok güzel sabırsızlıkla bekliyoruz

24-08-2016 04:19

kesinlikle tavsiye etmiyorum....o kadar....

26-08-2016 00:42

arkadaşlar kitap benim elimde bir öğretmen vasıtasıyla elime geçti ben normalde genç kurgu romanlarını okuyorum bu tarz okuduğum ilk kitap çok abartılacak bir yönü yok ama güzel

05-11-2016 19:05

çok güzel bir roman...ama saa şu özeti okumayin..özet tuzsuz ve yağsiz bir yemek gibi...

30-11-2016 16:47

kitap okumayı seven biriyim ama benim bile başta gözüm kortu.533 sayfa . ama bittiğinde sanki 100 sayfalık bi hikaye okumuşum gibi geldi.2 günde bitirdim.gerçekten güzeldi.hem tarih hem aşk romanıydı bence .tarihi bi olay bu kadar mı sıkmadan ve eğlencili anlatılır .çok güzeldi.
.

19-12-2016 18:46

hikayenin türü nedir?

05-01-2017 22:00

çok uzun olmuş daha kısa olabilirdi

17-01-2017 11:11

süper bir roman herkese tavsiye ediyorum

09-02-2017 16:36

değerli kitapları değer bilen değerli insanlar okur

17-02-2017 19:56

hayatim boyunca bu kadar guzel kitap okumadim inanasi geliyor insanin askin gercek oldugna ask varmi bilmiyorum ama askin romanlardan ibaret oldugunu biliyorum aldi gitti bni roman baska diyarlarda baska asklar taninidim gercek asklar

27-02-2017 21:14

harika bir kitap okumadan geçme

01-03-2017 20:34

geçen gün aşk sürükledi gittik peşinden kütüphaneye girdi içerde ararken ben onu. ki oda takip edildiğinin farkında birden çıkmasınmı karşıma hemen elime bi kitap aldım baktı baktı güldü anlamadım bişe arkasına dündü gitti kitabı bırakıp çıkacaktim ki o yazıya ilişti gözüm "sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim" anam bi gülesim geldi zor tutum kendimi bi işaretti bu.. lan bide ukte oldu içime acaba o bu yazıyı görmüşmüydü kitaba da banada bakıp gülmüştü... aldım okudum kitabı okuduğum en güzel kitaptı bide anısı var😉😊 bakalım soracam daha neye güldü o😊

04-03-2017 22:39

ya kitabın teması ne??

11-03-2017 20:23

yaaa sizce kitabin adi başka ne olmaliydi

14-03-2017 20:19

güzel bir kitap değil hiç bir şey
anlamadım

05-05-2017 09:51

nar ağacı'na ve nazan bekiroğlu'nun kalemine hayran kaldım.nar ağacı sayesinde nazan bekiroğlu gibi şahane bir yazarı tanıdığım için kendimi şanslı sayıyorum.bu kadar bilgin'in tarihin ve araştırmanın romanla harmanlanması neticesinde muhteşem bir eseri okuma fırsatı verdiği için nazan bekiroğu'na teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.. elif inan

14-06-2017 20:14

cok. guzel bir .romandı bana. bu kitabi. tavsiye eden. hocama cok .tesekkur. ederim. yazarin. ellerine .saglik

17-11-2017 14:03

yazar keşke goc eden ermeniler kadar doğuanadoluda katil ermeni çetelerinin çocuk bebek yaşlı kadın demeden canli canli; kuyulara atarak, yakarak öldürdüğü garibanlardan makamlardan bahsetseydi. onların korku içindeki çığlıklarını faturalarını duysaydi. bize duyursaydi. gözleri önünde bebekleri çocukları öldürülen kadınların gözyaşlarını
acılarını tasvir etseydi.

12-12-2017 06:07

kitapta anlatılkmak istenen konudan fazla betimlemeler var. kıtabın yarısı betimleme dolu.

16-01-2018 01:34

çok güzel bir kitaptı ağlayarak okudum sabaha karşı anca bitirebildim sonra da uyuyamadım zaten teşekkürler nazan bekiroğlu mükemmel bir kitap yazmışsınız

19-12-2019 22:57

bayıldım harika rupert.ama hala okumadım :))

19-10-2021 10:18

savaşın acı yönünü güzel yazmış ben çok beğendim nazan hanım harika bir yazar

20-05-2022 18:21

bana kitabın ana karakterleri ve kısa özellikleri lazım

17-11-2022 23:19

tüm kitabı okumak istemiyorum kitabın ana fikri nedir cevabını yazayım yeter bana

16-05-2023 22:13

Mimoza SürgünüKehribar GeçidiMavi Laleİsimle Ateş ArasındaLa Sonsuzluk HecesiNun MasallarıMücellaYusuf ile ZüleyhaKelime DefteriNar Ağacıen iyi kitaplaryeni çıkan kitaplaren çok satan kitaplarokunması gereken kitaplaren çok okunan kitaplar100 temel eserbedava kitapeditör olkitap bağışıGün Olur Asra BedelTutunamayanlarAcımakCamdaki Kız1984Hayvan ÇiftliğiSokrates'in SavunmasıUzun HikayeAlice Harikalar DiyarındaHaritada KaybolmakKraliçeyi Kurtarmakİçimdeki MüzikÇalıkuşuÇocuk KalbiKüçük Kara BalıkİntibahBülbülü ÖldürmekBeyaz Zambaklar ÜlkesindeDon KişotSineklerin TanrısıToprak Anaİnce MemedSatrançİki Şehrin HikayesiVadideki Zambakİçimizdeki ŞeytanSergüzeştBeyaz GemiAraba SevdasıYabanİnsan Ne İle YaşarKüçük PrensDönüşümBeyaz DişSaatleri Ayarlama EnstitüsüFareler ve İnsanlarSol AyağımSuç ve CezaSefillerSimyacıŞeker PortakalıKürk Mantolu MadonnaMadalyonun İçiEsir Şehrin İnsanlarıÜç Anadolu Efsanesi Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikYeraltından NotlarSait Faik Seçme HikayelerRüzgarı Dizginleyen ÇocukSabahattin Ali Bütün ÖyküleriSadako ve Kağıttan Bin Turna KuşuAhmet ÜmitAhmet BatmanAyşe Kulinİskender PalaCanan TanDostoyevskiElif ŞafakJojo MoyesKahraman TazeoğluMemduh Şevket EsendalOrhan KemalPeyami SafaSabahattin AliSarah JioTarık BuğraVictor HugoZülfü LivaneliÇocuk KitaplarıYabancı RomanlarTarihi KitaplarErotik KitaplarÖykü Hikaye KitaplarıYerli RomanlarRomantik Aşk KitaplarıKomik KitaplarMacera KitaplarıKişisel Gelişim KitaplarıPolisiye KitaplarKorku KitaplarıGizem KitaplarıPsikoloji KitaplarıFantastik KitaplarBilim Kurgu KitaplarıKadın Erkek İlişkisiDin / Tasavvuf KitaplarıŞiir KitaplarıFelsefe KitaplarıTiyatro & Oyun KitaplarıBiyografi KitaplarıGerilim KitaplarıPolitik KitaplarBeslenme Diyet KitaplarıDeneme KitaplarıGünlük Anı Kitapları

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede