Nazım hikmet en önemli eserleri

Nazım Hikmet En Önemli Eserleri

nazım hikmet en önemli eserleri

Nazım Hikmet Ran: Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

Yazar: Kader Gün - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

yılına kadar Osmanlı Devleti sınırları içerisinde olan Selanik’te doğan şairin asıl adı Mehmed Nazım’dı, hatta ilk şiirini de bu isimle yayınladı. Fakat sanat hayatında dedesinden gelen “Nazım” ve babasından gelen “Hikmet” isimlerini bir arada kullanmayı tercih etti. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra da “Ran” soyadını aldı.

Nazım Hikmet, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden biriydi. Şairliğin yanında roman, tiyatro, gazete, seneryo ve fıkra yazarlığı yaptı. Aynı zamanda bir dublaj sanatçısı ve siyasetçiydi. 

nazım hikmet

Nazım Hikmet’in Hayatı, Ailesi

Nazım, Osmanlı’nın çöküş yıllarında doğdu ve bu süreci birebir yaşadı. Ailesi; biri şair ve idareci, diğeri eğitimci ve asker iki dedenin soyundan geliyordu. Çekirdek ailesi ise modern bir burjuva ailesiydi.

Nazım Hikmet’in baba tarafından dedesi Mehmed Nazım Paşa’ydı. Şair doğduğu zamanlarda Diyarbakır valisiydi. Farklı illerde bu görevini sürdürdü ve yılında Selanik’in son Osmanlı valisi oldu. Nazım Paşa yılında emekliye ayrıldı ve siyasete yöneldi. Hayatının son yıllarını İstanbul’da geçirdi, bu dönemde torunlarının eğitimiyle de ilgilendi ve yılında vefat etti. 

Nazım Hikmet’in anne tarafından dedesi Hasan Enver Paşa’ydı. Enver Paşa bir eğitimciydi ve hayatı boyunca asker olarak görev yaptı. Nazım Hikmet doğduğu sıralarda İstanbul’da görevliydi ve yılında vefat etti. 

Şairin babası Hikmet Nazım Bey, Selanik Valiliği’nde memur olmasına rağmen çalışma ortamından memnun değildi. Oğlunun doğumundan iki yıl sonra istifa ederek ailesiyle birlikte yılında babası Nazım Paşa’nın yanına, Diyarbakır’a, oradan da Halep’e gitti. Daha sonra Nazım Hikmet’in kardeşi Samiye doğdu.

Aile Halep’te de tutunamadı ve çok geçmeden İstanbul’a geldiler. Baba Nazım, eşiyle birlikte çalıştığı bir işletme açtı fakat uzun süre yürütemedi. Ardından memuriyete tekrar döndü. Son görevi yılında üstlendiği Hamburg Başkonsolosluğu’ydu. Bu görevden sonra emekli oldu, çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. yılında, yanlış tedavi neticesinde hayatını kaybetti. 

Nazım Hikmet’in annesi ise Ayşe Celile Hanım’dı. Gençliğinde özel hocalardan eğitim görerek dersler almış olan kadın, Fransızca biliyor, resim yapıyor ve piyano çalıyordu. Fransız kültürüyle yetişmişti; aydın görüşleri benimseyen, özgürlükçü, cesur ve titiz bir kadındı. Modern bir yaşam tarzını benimsemiş olması, evlendikten sonra yaşadığı çevreden tepki görmesine neden oldu. Buna dayanamayıp, kendisini aldatan kocasını da bahane ederek bir süre Paris’e gitti. Fakat kendisi de bu dönemde Yahya Kemal ile birlikteydi.

İlerleyen zamanda çiftin ayrılmasında iki tarafın da sadakatsizliği ve geçimsizliği önemli bir etken oluşturdu. Ayşe Celile Hanım, olgunluk dönemini oğlunu yetiştirmek ve ona destek olmak için adadı ve yılında vefat etti. 

Ayşe Celile Hanım, Samiye ve Nazım Hikmet,

Ayşe Celile Hanım, Samiye ve Nazım Hikmet,

Nazım Hikmet’in ailesinde olup hayatına etki eden kişiler bu kadarla sınırlı değildi. Fakat dedeleri, anne ve babası, onun yaşam tarzının, kişiliğinin, edebi ve sanatsal kimliğinin oluşmasında önemli karakterlerdi. Çocukluk yıllarını babasının peşinde sürekli yer değiştirerek geçirdi. Ailesi, ona yakın ama aslında bir o kadar da uzaktı. Ergenlik ve gençlik çağlarının çoğunu dedesi Mehmed Nazım Paşa ile geçirdi. Ailesi boşanma kararı aldığında daha 16 yaşındaydı ve ailesinin parçalanmaması için büyük çaba sarf etti fakat başarılı olamadı. 

İlerleyen yaşlarında sıkı gönül ilişkileri kuramamasının nedeninin, genç yaşta anne ve babasının kopan bağları olup olmadığı ise cevabı olmayan bir soru olarak duruyor.

Nazım Hikmet’in Hayatı, Çocukluğu

Doğum Günü Ne Zaman?

Şair, 15 Ocak tarihinde Selanik’te dünyaya geldi. Samiye adında bir kız kardeşi vardı. Yıllar sonra iki kardeşi daha oldu fakat ikisi de dizanteriden öldüler. Şairin eğitimiyle yakından ilgilenen Mehmed Nazım Paşa, ona ilk şiir derslerini veren kişiydi. 

Türkiye’deki Okul Yılları

Nazım, ailesiyle İstanbul’a gelişinin ardından Fransızca eğitim veren bir ilkokula başladı. Bir yıl sonra Göztepe’deki Numune Mektebi’ne geçti. Ardından ilkokul yıllarını Taşmektep’te sonlandırdı. Hayatı boyunca en yakın arkadaşlarından biri olacak olan Vala Nureddin ile burada tanıştı. 

O yıllarda başladığı resim çalışmalarını annesinin yardımlarıyla geliştirdi ve çeşitli portreler çizdi. Şiir ve resim konusunda desteğini esirgemeyen dedesinin yardımlarıyla yılında Galatasaray Lisesi’ne başladı. Fransızcayı asıl burada öğrendi. Burada geçirdiği bir yılın ardından Nişantaşı Sultanisi’ne nakledildi ve öğrencilik hayatını burada da başarılı bir şekilde devam ettirdi.

Lise yıllarında yazdığı şiirleri küçük kardeşi Samiye’ye okuyordu. Bu dönemde ortaya çıkardığı eserler savaşı konu ediniyordu. Çünkü dayısı şehit olmuştu ve Nazım bu durumdan oldukça etkilenmişti. Bu şiirlerinden birini dinleyen Bahriye Nazırı’nın onu beğenmesi ve potansiyelini fark etmesiyle yılında Bahriye Mektebi’ne kaydoldu. 

Nazım Hikmet Bahriye Mektebi'ne giderken

Nazım Hikmet Bahriye Mektebi'ne giderken,  

Bahriye Mektebi’nde kendisi gibi şair olan ve edebiyatla uğraşan birçok arkadaşı vardı. Bunlardan biri de alt döneminde olan Necip Fazıl Kısakürek’ti. 

Edebiyat ve tarih öğretmeni Yahya Kemal’di. Nazım Hikmet, kendini ona yakın hissettiğinden ara sıra şiirlerini ona okur ve övgülerini alırdı. Yahya Kemal bir süre Nazım’a şiir dersleri de verdi. Bu genç öğretmenin yardımıyla bir defa eserini dergide yayınlama fırsatı buldu. “Hala Serviler de Ağlıyorlar mı?” isimli şiiri yılında Yeni Mecmua’da basıldı. Aynı dönemde Yahya Kemal’in, annesinin sevgilisi olduğunu öğrenmesiyle onunla tüm ilişkisini kesti. Bu talihsizlik yaşanmasaydı edebiyat camiasına daha erken girip giremeyeceği merak konusu.

yılında Bahriye Mektebi’nden mezun oldu ve staja başladı. yılında, sağlık problemlerini bahane ederek staj eğitimini sonlandırdı. Ardından, kendi gibi genç şair ve edebiyat severlerin olduğu bir gruba katıldı. Bu grupta Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Nusret Zorlutuna, Vala Nureddin ve Yusuf Ziya Ortaç gibi isimler bulunuyordu. 

Nazım Hikmet, İstanbul işgalinin sürdüğü ’li yıllarda Mustafa Kemal’in sıkı bir destekçisi oldu ve milli duyguları işleyen şiirler yazarak sanatını da Milli Mücadele için kullandı. ’de Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Vala Nureddin ile beraber, Halide Edip Adıvar’ın da yardımlarıyla Kuvay-ı Milliye’ye katılmak için çağrıldı ve Ankara’ya doğru yola çıktı. Fakat yalnızca Vala Nureddin ve Nazım Hikmet oraya varabildi. İki arkadaş bir tanıdıklarının yardımıyla Mustafa Kemal ile tanışma fırsatı buldular. Diğer arkadaşları İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldılar. 

İlerleyen dönemde siyasi görüşleri değişti ve Mustafa Kemal muhaliflerinin tarafına geçti, komünizmi destekler hale geldi. Cepheye gönderilmeyince Hamdullah Suphi’nin yardımlarıyla ikisi de Bolu’ya öğretmen olarak atandılar.  Burada dini hayattan ve geleneklerden bağımsız yaşadıkları için gelenekçi yerli kesimin tepkisine maruz kaldılar.

Rusya Yılları

Nazım Hikmet, Vala Nureddin ve Bolu’da tanıştıkları Ziya Hilmi, hayranı oldukları komünist rejimi canlı canlı görmek için Rusya’ya doğru yola çıktılar. Bu yolculuk sırasında uğradıkları Batum’da Nazım, Nüzhet Hanım’a aşık oldu. Yolculuğun devamında Moskova’ya geçtiklerinde Nüzhet de onları takip etti ve Nazım Hikmet’in yanına yerleşti. Hepsi birlikte KUTV (Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi)’da okumaya başladılar.

Vala Nureddin ve Nazım Hikmet,

Vala Nureddin ve Nazım Hikmet,

Nazım ve Nüzhet yılında evlendiler. İki yıl sonra Nüzhet’in sağlığı bozuldu ve tedavi için İstanbul’a döndü. Bundan sonra da beraber devam edemeyeceklerine karar verip ayrıldılar. 

Bu ayrılığa ve Nüzhet’in daha sonra başka biriyle evlenmesine dayanamayan Nazım, ona “Mavi Gözlü Dev” şiirini yazdı. 

Nazım ve arkadaşları KUTV’daki eğitimlerini tamamladıktan sonra burada Türkçe dersleri vermeye başladılar. Bunun yanında Nazım, burada bir tiyatro grubu kurdu ve sergilediği oyunlarla ve sahnede okuduğu şiirleriyle büyük başarılar sağladı. Böylece üniversitede Türk öğrencilerin güzel sanatlar kolu başkanı oldu. Nazım Hikmet’in sanata olan ilgisinin artması, onun farklı topluluklarda aranan bir yüz, şiirleri hevesle dinlenen ve oyunlara dönüştürülen bir yazar olmasını sağladı. 

Genç şair, Rusya’ya geldiği ilk zamanlardan itibaren komünizmin kurucusu Vladmir İlyiç Ulyanof Lenin’in hayranıydı. Rus İhtilali’nin başı olan bu adamın yılında ölümü onu derinden etkiledi ve kendisi gibi birçok insanla beraber Lenin’in naaşının başında nöbet tuttu. Ona şiirler yazdı ve bu durum yıllar boyu onun şiirlerinde etkisini gösterdi. 

Nazım Hikmet ve Vala Nureddin, Lenin’den sonra ihtilal görüşlerini seslendiren Traçki’ye ilgi duymaya başladılar. Daha sonra ise Nazım, bir arkadaşı vasıtasıyla Stalin taraftarı oldu. 

Rusya’da yaşadığı ve İstanbul’dan uzak kaldığı zamanlar, onun fiziki, fikri ve şiirsel anlamda geliştiği, olgunlaştığı bir süreçti. Rusya’ya giderken çok daha genç, aklı havada ve sorumsuz bir adamdı. Zamanla değişen görüşleri, yazdıklarına ve yaptığı faaliyetlere ilgi gösterilmesi, ailesinden ayrı kalması  ve yaşadığı aşk acısı her anlamda karakterinin oturmaya başlamasını sağlamıştı. 

Türkiye'ye Dönüşü

yılının sonlarına doğru Nazım, en yakın arkadaşını arkasında bırakarak 4 yıldır ayrı kaldığı ülkesine geri döndü. Bu dönüşte ailesine ve vatanına duyduğu özlemin etkisi olsa da asıl amacı, Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin yeniden yapılanma toplantısına katılmaktı. 

Nazım Hikmet, yılının başında TKP’nin ikinci kongresinde Merkez Komitesi Üyeliği’ne seçildi. Siyasetle ilgilenirken bir yandan da çalışmak isteyen Nazım, Kızıl Sendika, Yenidünya, Orak-Çekiç gibi gazetelerde ve Aydınlık dergisinde çalıştı. 

Aynı yılın Mart ayında İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması ve bunların aldıkları kararlar neticesinde çeşitli muhalif gazete ve dergiler kapatıldı. Bunların içinde Aydınlık dergisi ve Orak-Çekiç gazetesi de vardı. Faaliyetlerini bu yayın organları sayesinde yürüten TKP’nin, çalışmalarını yeraltına indirmek zorunda kalmasıyla parti merkezinin İzmir’e taşınmasına karar verildi. Partinin beyni niteliğinde olan Nazım Hikmet de işleri yoluna koyabilmek için İzmir’e gitti. 

nazım hikmet ran

İlk Cezası

TKP’nin işlerini yürüttüğü sırada, komünist faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla, ifadesi alınmadan, savunması dinlenmeden 15 sene kürek mahkumu ilan edildi ve hakkında arama emri çıkarıldı. Bu mahkumiyeti haksız bulan Nazım, tekrar Rusya’ya gitti. Yeniden KUTV’a girerek bu sefer de üniversitede tercümanlık yapmaya başladı. ’in sonlarında, üniversiteden tanıştığı Lena Yurçenko ile evlendi. 

Daha sonra Nazım ve birkaç arkadaşı, kaçak olarak tekrar Türkiye’ye döndü. Fakat Hopa’da yakalandı ve bu dönemde ilk defa hakim karşısına çıktı. Komünist faaliyetler yürütme suçuyla idamı istendi fakat beraat etti. Yine de serbest bırakılmayan Nazım, ’in sonlarına doğru İstanbul’a gönderildi ve buradaki ifadelerinde komünist parti ile hiçbir ilişkisinin olmadığını savundu. yılının Aralık ayında tüm mahkemelerden beraat etti ve İstanbul’a, ailesinin yanına döndü. 

yılının başlarında yeniden gözaltına alındı fakat serbest bırakıldı. Bu dönemde Nazım, TKP’nin devrine damgasını vurdu ve bu zaman dilimi “Nazım Hikmet devri” olarak anıldı. Fakat bu dönemde faaliyetleri gizli yürütmesinden dolayı, gerekli desteği sağlayamadığı gerekçesiyle partiden ihraç edildi. yılında, o zamana kadar yayınladığı kitaplarında komünistlik söylemlerinin olması iddiasıyla dava edildi fakat beraat etti. Partiye tekrar döneceği yılına kadar edebiyat ve sanata odaklandı.

TKP’ye geri döndükten sonra hakkında dava açıldı. Ardından yılında yazdığı bir hiciv nedeniyle tekrar hapse girdi. Çok geçmeden çıkarılan Af Kanunu ile serbest bırakıldı. 

Komünist söylemleri nedeniyle yılında tekrar dava edilen Nazım Hikmet, bu sefer 5 yıl ağır cezaya mahkum edildi ve Bursa Cezaevi’ne nakledildi. Burada, kendi gibi komünist arkadaşlarıyla kaldığı koğuşta ideolojik faaliyetlerini devam ettirdi ve burayı bir eğitim merkezi haline getirdi. Aynı yıl tekrar beraat etti ve İstanbul’a geri döndü. 

yılında yeniden, bir komünist toplulukla beraber gözaltına alındı. Bu seferki tutuklanmasının nedeni ise bir komünist beyannamesinin gizlice dağıtılmasıydı. yılının ortalarına kadar süren davadan Nazım ve arkadaşları beraat ettiler. 

Nazım Hikmet'in Edebi Gelişimi

Nazım Hikmet’in şiirlerinde işlediği konular; kadın, vatan sevgisi, yaşama sevinci, sınıf şuuru, ölüm, çocuk, sorumluluk duygusu, maneviyat gibi bireysel ve toplumsal konulardı. 

güneşi içenlerin türküsü

Yahya Kemal’in, Bahriye’de eğitim gördüğü zamanlarda Nazım’a ettiği yardımların sonucu olarak Türkiye, Azerbaycan ve Rusya’da Nazım’ın şiirleri yayınlanmaya başladı. Fakat şair yılına kadar eserlerini kitaplaştırmadı. Bu yılda basılan ilk şiir kitabı “Güneşi İçenlerin Türküsü” ismiyle ilk olarak Bakü’de yayınlandı. 

Şiir’in yanında romanlar, tiyatrolar, seneryolar, manzumeler yazmış, çeşitli çeviriler de yapmış olan Nazım’ın edebiyat zümresiyle asıl tanışması Peyami Safa sayesinde oldu. Safa, genç şairi Güzel Sanatlar Birliği’ne takdim etti ve böylece Nazım, geniş bir sosyal çevre içerisine girebildi. 

Şiirinin ana hattını kadın konusu oluşturuyordu ve bu durum edebi hayatının ilk safhalarında görülüyordu. İdeolojisini şiirine işlemesi ise Anadolu’ya geçtikten sonra gelişmeye başladı ve ömrünün sonuna kadar devam etti. Bu dönemde fikirlerini yayabilmek için geniş halk topluluklarını hedef aldı.

Nazım, Rusya’dan ikinci dönüşü ve mahkemelerden beraat etmesinin ardından Vala Nureddin’in yardımlarıyla, dönemin önemli dergilerinden biri olan Resimli Ay’da çalışmaya başladı. Resimli Ay dergisi Nazım’ın hayatında önemli bir yer tutuyordu çünkübu dergi vasıtasıyla kendini topluma gösterip kabul ettirme fırsatı bulmuştu. Böylece edebi kimliğini ortaya koyup ispat edebildi. Türkiye’de basılan ilk eserlerini bu dergide yazdı, ilk tepkilerini burada aldı ve ilk ciddi ününü de burada kazandı. Resimli Ay dergisi ile ilgili daha fazla ayrıntıyı diğer yazımızda bulabilirsiniz. 

O yıllarda derginin resim ve fotomontaj dahil tüm teknik işlerini yürütüyordu. İçlerinde Necip Fazıl Kısakürek, Sabahattin Ali, Nizamettin Nazif ve Ziya Hilmi gibi arkadaşlarının bulunduğu bir grubu da dergiye getirmeye başladı. Böylece dergide ideolojik faaliyetlerini yürütebileceği bir zemin oluşturdu. Nazım Hikmet’in gelişi dergiyi olumlu şekilde etkiledi. Resimli Ay, Türkiye’nin bütün ilerici yazarlarının bulunduğu bir dergi olarak anılmaya başlandı.

Genç şair, Resimli Ay dergisinde “Putları Yıkıyoruz” adıyla bir kampanya başlattı ve Mehmet Emin Yurdakul, Abdulhak Hamit Tarhan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi isimleri edebiyatta yıkılması gereken putlar olarak görüp karşısına aldı. 

Şiirleri hem Türk dilinin gelişmesini sağladı hem de sokak dilinin, halk ağzının şiire girmesini sağladı. Aynı zamanda Türk şiirini mısra anlayışından satır anlayışına geçirdi ve Türkiye’de serbest ölçüyü ilk kez uygulayan kişiydi. Marksist şiir anlayışını ülkeye benimsetti. Buna rağmen şiirlerinde Fütürist ve Konstrüktivist anlayışları benimsedi. Yenilik anlayışına rağmen gelenekle olan bağını koparmadı. 

yılında Türkiye’deki ilk kitabı olan “ Satır”ı çıkardı. Bir sonraki yıl ise iki şiir kitabı ve bir şiir plağı daha çıkardı. 

yılında ilk defa bir piyesi Darülbedayi(İstanbul Şehir Tiyatroları) tarafından sergilendi. Aynı yıl, daha önce tanıştığı Piraye ile evlendi fakat resmi nikahları yılında yapıldı. Yine bu yılda çıkarılan Soyadı Kanunu sayesinde “Ran” soyadını aldı. 

Resimli Ay dergisinin kapatılmasından sonra yılında Nazım Hikmet İpek Film’de çalışmaya başladı. yılından sonra ise Yedigün dergisinde çalışmaya başladı. 

Nazım Hikmet'in Hapishane Dönemi 

Nazım Hikmet, yılının başında yeniden göz altına alındı. Bu dönemde eserleri ülkede yasaklandı. Harp Okulu Davası olarak geçen davada 15 sene ağırlaştırılmış hapse mahkum edildi. O dönemde Nazım, komünizan faaliyetlerin kültürel sahadaki en belirgin figürüydü. Aynı yıl açılan ve nedeni orduyu ve donanmayı isyana teşvik etmek olanDonanma Davası’yla toplamda 28 yıl 4 ay ağırlaştırılmış ceza aldı ve Sultanahmet Cezaevi’ne gönderildi.

Hapishane günlerini edebi faaliyetlerle uğraşarak, sevdiklerine ve arkadaşlarına mektuplar yazarak geçirdi. yılında önce Çankırı Cezaevi’ne, daha sonra da Bursa Cezaevi’ne gönderildi. Burada hapis hayatının en uzun dönemini geçirdi. Hapishane dönemi toplamda 12 yıl sürdü.

Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'ndeki hapis yıllarından

Bursa Cezaevi'ndeki hapis yıllarından bir fotoğraf. 

Tanıdıkları vasıtasıyla Bursa Cezaevi’ndeki dönemini çok rahat geçirdi. Edebi faaliyetleriyle ilgilenirken bir yandan da etrafındaki hükümlüleri yetiştirmeye çalıştı. Bunlardan biri de romancı ve hikayeci yazar Orhan Kemal (Raşit Kemali)’di. Aynı zamanda arkadaşı Kemal Tahir’in de gelişimini, mektuplar yazarak, yazdıklarını düzenleyerek uzaktan destekledi. Hapishanede geçimini sağlamak için kendi adıyla olmasa da çeşitli çeviriler yaptı ve bir dokuma tezgahı işletti. 

Bu zamanlarda “Memleketimden İnsan Manzaraları” ve “Kuvay-ı Milliye” adlı yapıtlarını verdi. Edebi faaliyet yürütmesinin yasaklı olduğu mahkeme ve hapishane dönemlerinde Ercüment Er, Orhan Selim, Mümtaz Osman ve Ahmet Oğuz takma adlarını kullandı ve bu takma isimlerle çeşitli dergilerde şiirleri de yayınlandı. Bu sırada eşi Piraye Nazım’dan uzaklaştı ve Nazım Hikmet de yılında dayısının kızı Münevver Berk ile bir aşk yaşamaya başladı. 

yılında Vatan gazetesi’nde Nazım’ın suçsuz yere mahkum edildiği sözleri yayınlandı ve bu konuşmalar birer kampanyaya dönüştü. Solcu kesimlerin de bunu desteklemesiyle olay dünya basınına da yansıdı ve Nazım’ın hürriyeti dünyaca ünlü komünist çevrelerce tartışılan bir konu oldu. Bu çalışmalar arasında “Nazım Hikmet” adında bir gazete bile çıkarıldı. 

Nazım Hikmet’in yargılandığı davalar

Nazım Hikmet’in yargılandığı davalar.

Özgürlük Yılları, Ödülleri

yılının Nisan ayında Nazım, açlık grevine girdi. Çeşitli sağlık kontrolleri ve dilekçelerin ardından bu grev işe yaradı ve aynı yıl Temmuz ayında kabul edilen Af Kanunu’na dayalı olarak serbest bırakıldı. Bu dönemden sonra dayısının kızı Münevver ile yaşamaya başladı. 

Yine yılında Dünya Barış Severler Kongresi Nazım Hikmet’e Uluslararası Barış Ödülü’nü verdi. 

yılında Nazım ile Münevver çiftinin bir oğulları(Memet) oldu. Bu dönemde tekrar İpek Film’de işe başladı ve çeşitli seneryolar yazdı. Aynı yılın Mart ayında eşi Piraye’den boşandı. Askere çağırıldığında ise Rusya’ya kaçtı ve o yıl Türk vatandaşı olmaktan çıkarıldı. Bundan sonra Polonya’ya vatandaşı oldu ve “Borzecki” soyadını aldı. Çalkantılı giden gönül ilişkilerinin sonunda burada da Vera Tulyakova ile evlendi ve Moskova’da yaşamaya başladılar. Bu yıllarda Nazım Hikmet, farklı ülkeleri dolaştı ve buralarda çeşitli konferanslar ve radyo programları düzenledi, eylemlere katıldı.

Ne Zaman ve Nerede Öldü?

3 Haziran yılında Moskova’da, vatanından uzakta vefat etti. Vefatı hakkında çeşitli iddialar vardı. Bunlardan biri de zehirlendiği yönündeydi. 

Nazım Hikmet

Moskova yılları,

Yaşamının son 12 yılını vatandaşlığı elinden alınmış olarak geçirdi ve bu şekilde öldü. Türk vatandaşlığının geri verilmesi ise yılında gerçekleşti. 

Şu an mezarı Moskova’da bulunan Nazım Hikmet, yaşamı boyunca hırslı ve idealist bir mizaca sahipti. Aynı zamanda inatçı, hareketli, kavgacı ama arkadaş canlısı ve etkileyici bir yanı da vardı. Genel olarak muhalif siyasetçi kimliği ile tanınıyordu. Alman sosyalistlerden etkilendi ve fikri gelişimini bu yönde gerçekleştirdi. 

Komünist rejimi merak etmesi ve desteklemesi nedeniyle yurtdışına gitti ve hayatının büyük bölümünü ülkesinden uzakta geçirdi. Bu dönemde geliştirdiği siyasi fikirleriyle Türkiye’ye döndüğünde komünizmin temsilcilerinden ve sembollerinden biri haline geldi. Onun çalışmaları ve hayatıyla komünizm sanatkar kesim ile buluştu ve uç evrelerini yaşadı. 

Nazım Hikmet’in edebi şahsiyeti çoğu zaman, ideolojik şahsiyetinin önünde oldu. Fikirleri ve iktidara karşı gelen faaliyetleri dolayısıyla çok sayıda mahkemeye çıktı, 11 farklı davada yargılandı ve toplamda 12 yılı aşkın süre mahkum edildi. Siyasi faaliyetlerinin yanında edebi faaliyetlerini de sürdürdü. Özellikle Resimli Ay dergisinde başlattığı kampanya ile adını Türkiye’de duyurdu. Şöhreti ve sanatını mensubu olduğu parti uğrunda kullandı. 

Düzenli bir evlilik hayatına sahip olamadı. Bu durumda çalkantılı siyasi hayatının da etkileri vardı. 

Eserleri

Hayatı boyunca yaklaşık 23 oyun, 6 kitap, 2 öykü, 26 senaryo, 2 fıkra, 3 çeviri (La Fontaine'den Masallar, Çeviri Hikâyeler, Savaş ve Barış), sayısız mektup ve şiir yazdı. Ayrıca 4 filmde yönetmenlik de yaptı.

Şiirleri günümüzde elliden fazla dile çevrildi, birçok ödül aldı. Eserleri üzerindeki yasağın kaldırılması ise yılını buldu. Şiirlerinden çoğu Cem Karaca, Ezginin Günlüğü, Ahmet Kaya, Fikret Kızılok, Hüsnü Arkan gibi farklı sanatçılar ve gruplar tarafından bestelendi ve seslendirildi. 

yılı, şairin doğumunun yıldönümü olması sebebiyle UNESCO tarafından “Nazım Hikmet Yılı” olarak kutlandı. yılında “Mavi Gözlü Dev” isminde, Nazım’ın Bursa Cezaevi’nde kaldığı dönemi anlatan bir film yayınlandı.

Yaşadığı her şeye rağmen 61 yıllık hayatında edebiyata, şiire, yazmaya olan hevesini ve inancını hiç yitirmedi. Böylece bir “romantik komünist” ya da “romantik devrimci” olarak tanındı ve günümüze kadar isminden söz ettirecek olan eserlerini verebildi. 

Kaynaklar

ÖZARSLAN, E. (). Nâzım Hikmet–Hayatı ve Şiiri.

webgrid.co.uk%C3%A2z%C4%B1m_Hikmet

https:// webgrid.co.uk



Nazım Hikmet Ran Kimdir? Kısaca Hayatı, Şiirleri Ve Eserleri

Dedesi Mithat Paşa'nın yakın arkadaşlarından olan, Nazım Paşa. Aynı zamanda, Mevlevi tarikatına mensuptu. Babası ise memur olarak görev yapmıştır. Annesi ise eğitimci Enver Paşa'nın kızıdır. Nazım Hikmet Ran, ilkokulu bitirdikten sonra, Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazılmıştır. Fakat ailesinin sıkıntı yaşaması, Nişantaşı Sultani okuluna gitmesine neden olmuştur. Dedesi Nazım Paşa'nın etkisinde kalıp, şiirler yazmaya başlamıştır.

Nazım Hikmet Ran Kimdir?

yılında doğan Türk şair ve yazardır. Hapis ve sürgünlerde yaşamını devam ettirmiş, yılında Rusya'nın Moskova şehrinde hayatını kaybetmiştir. Zatülcenap hastalığına yılında yakalandı ve askerlikten muaf tutuldu. Bu yıllarda hececiler olarak bilinen şairler arasında ünlenmeye başladı. Bahriye Mektebinde olduğu sırada hocası Yahya Kemal Beyatlı idi. Ona yazdığı şiirleri gösteriyor, eleştirilerini alıyordu. yılında Alemdar Gazetesi tarafından düzenlenen şiir yarışmasına katılıp birincilik elde etti. Aldığı ödül ününün artmasına neden oldu.

Nazım Hikmet Ran Hayatı

İstanbul işgal altında olduğu esnada heyecan dolu direniş şiirleri yazmaya başlayan Nazım Hikmet, yılında arkadaşı Vala Nurettin'le Ankara'ya gitti. İstanbul gençliğinin Milli Mücadele içerisinde olması için şiir yazdılar. Yazdıkları şiir beğenildiği için Bolu iline öğretmen olarak atanmışlardır. Ancak Bolu'da işler beklendiği gibi gitmedi ve bu iki arkadaş tepki görmeye başladılar.

Peşlerine gizli polislerin takılması sonucunda, Moskova şehrine gitmek için yola çıktılar. Nazım hikmet Ran'ın ilk şiir kitabı Azerbaycan ülkesinde basıldı. yılında Türkiye'ye gizliden giriş yaptı. yılında Şeyh Sait ayaklanması ile başlayan soruşturmalar kendisini de etkiledi. 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sürgün ve hapis dönemleri bu süreden sonra başladı.

Nazım Hikmet Şiirleri ve Eserleri

Şiirleri;

- Satır, Jakond ile Sİ-YA-U, Varan 3, 1+1=1, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Gece Gelen Telgraf, Portreler, Taranta Babu'ya Mektuplar, Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı.

Tiyatroları;

- Bir Ölü Evi, Unutulan Adam, Kafatası.

Diğer Alanlarda Eserleri;

- Sovyet Demokrasisi, Alman Faşizmi ve Irkçılığı, İt Ürür Kervan Yürür, Şeyh Bedrettin Destanına Zeyl, Milli Gurur.

Sonradan Eserleri;

- Saat Şiirleri, Dört Hapishaneden, Rubailer, Ferhad İle Şirin, Sabahat, Memleketimden İnsan Manzaraları ( sonrası basılan eserler.)

kaynağı değiştir]

Ana madde: Nâzım Hikmet şiirleri listesi

Oyunları[değiştir

Nâzım Hikmet Ran

NÂZIM HİKMET RAN, 20 Kasım ’de Selanik’te doğdu. Türkiye’de serbestnazımın ilk uygulayıcısı, Türk ve dünya şiirinin XX. yüzyıldaki en önemli isimlerindendir. Babası, Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış olan Hikmet Bey, annesi ressam Ayşe Celile Hanım’dır. İlk şiiri “Feryad-ı Vatan’’ı ’te, Galatasaray Sultanisi’nde ortaokula başladığı yıl yazdı. Aynı yıl ’de Heybeliada Bahriye Mekte­bi’ne girdi. Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversite­si’nde Siyasal Bilimler ve İktisat okudu. ’te Türkiye’yedöndü; Yeni Hayat, Aydınlık gibi dergilerde çalıştı. Üzerindeki siyasal baskılarnedeniyle tekrar Sovyetler Birliği’ne gitti. ’de aftan yararlanarak döndü veResimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. ’den ’ye dek hapis yattı, ’de Sovyetler Birliği’ne kaçtı. 3 Haziran ’te kalp krizi sonucunda hayata veda etti. Şiirleri Güneşi İçenlerin Türküsü (, Bakû), Satır (), Jokond ile Si-Ya-U (), Varan 3 (), 1+1=1 (), Benerci Kendini Niçin Öldürdü? (), Gece Gelen Telgraf (), Taranta Babu’ya Mektuplar (), Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı (), Memleketimden İnsan Manzaraları (); oyunları Kafatası (), Bir Ölü Evi (), Unutulan Adam (), İvanİvanoviç (), Sabahat (), İnek (), Yolcu (), Yusuf ile Menofis (); romanları Kan Konuşmaz, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (); mektupları Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar (), Oğlum, Canım Evladım, Memedim (), Bursa Cezaevinden Vâ’Nû’lara Mektuplar (), Nâzım ile Piraye () başlıkları altında toplandı. Takma adla yazılar yazdı, çeviriler yaptı. Nâzım Hikmet film yönetti, senaryolar yazdı, hayatının bir dönemi Mavi Gözlü Dev adıylasinemalaştırıldı, şiirleri bestelendi, resim çalıştı; hayatı ve eserleri onlarca kitabakonu oldu. Bütün eserleri 29 ciltte toplandı.

Yorum: 2

KafatasıKafatası

Sanat hayatına yaklaşık 22 tiyatro oyunu sığdıran Nazım Hikmet, bu alanda da önemli bir konum elde etmiştir.

Puan:

15 Ocak ’de Selânik’te dünyaya gelen Nâzım Hikmet, Selanik’in son valisi Hikmet Bey’in ve ilk kadın ressamlarımızdan Celile Hanım’ın oğludur. Şair, ismini mevlevi şairi olan büyükbabası Nâzım Paşa’dan alır. Orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde görür, yılında girdiği Bahriye Mektebi’nden de hastalığı neticesinde ayrılmak zorunda kalır ve ardından Ankara Hükûmeti’nin görevlendirmesiyle arkadaşı Vâlâ Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapar.

Toplumcu gerçekçi şiirin öncüsü olan şair, Moskova’da bulunduğu yıllarda Mayakovski’nin sanat görüşünü benimser, bunun sonucunda şiirde ölçü ve uyağı bırakır. “ Satır” kitabını yayımlandığında Ahmet Haşim ve Yakup Kadri gibi şairler ondan övgüyle söz eder. Kendisini izleyen genç şairler de onun etkisiyle serbest şiire yönelmiş olup ’ya kadar yayımlanan kitaplarıyla Cumhuriyet Dönemi şiirinin değerlerini kökten sarsar.

3 Haziran ’te Moskova’da, sürgündeyken yaşamını yitirir.

Ölümünün yılında Nâzım Hikmet Ran’ı kendisine ait ve onu anlatan eserlerle anmak istiyoruz.

İçindekiler

Bütün Şiirleri / Nâzım Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

Bütün Şiirleri / Nâzım Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

Sanatçıları tanımanın en iyi yolu, sanıyoruz yarattığı eserleri tüketmekten geçiyor. Tüm şiirlerinin toplandığı bu özel basımı bu yüzden listenin başına koyduk.

Piraye’ye Mektuplar / Nâzım Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

Piraye’ye Mektuplar / Nâzım Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

&#;Güzel günler her şeye rağmen kapımızı çalmaktadır sevgilim. Bu hasret kıyamete kadar sürmeyecek.&#; satırları gibi nicesini okuyacağınız bu eserde, Nâzım’ın cezaevi yıllarında eşi Piraye’ye yazdığı mektupları bulacaksınız.

Nâzım’ın Cep Defterlerinde &#; Kavga, Aşk ve Şiir Notları () (Yapı Kredi Yayınları)

Nâzım’ın Cep Defterlerinde - Kavga, Aşk ve Şiir Notları () (Yapı Kredi Yayınları)

Listenin bana göre favori eseri olmakla beraber belki de en ağır ve çaresiz hissettiren kitapları. Nâzım’ın hapishanede tuttuğu cep defterlerinin tıpkı basımıyla; Nâzım’ın para hesaplarını, bunalımlarını, grafik çalışmalarını bulacaksınız. Bu tıpkı basımla gelen gerçekçilik sizi boğacak ölçüde nefessiz bırakıyor.

Bahtiyar Ol Nâzım / Vera Tulyakova Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

Bahtiyar Ol Nâzım / Vera Tulyakova Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

&#;Şoförle aramızda çok komik bir konuşma geçti. ‘Yoldaş, siz Nâzım Hikmet misiniz?’ diye sordu bana. ‘Evet,’ dedim. Bu sefer: ‘Kimin evleneceğini,’ sordu. ‘Ben,’ deyince de kederle: ‘Aman, Hikmet yoldaş, onca yıl hapiste yattığınızı okumuştum. Mahpusluktan bıkmadınız mı?’ demesin mi? ‘Alışmışım bir kere kardeş. Ne yaparsın işte, alışkanlık!’ dedim.&#;

Nâzım’ın son eşi Vera’nın, tanışma hikâyelerinden tutun da Nâzım’ın yeryüzündeki son gününe kadar anılarını yazdığı bu kitap, benim okurken en çok keyif aldığım ve en hüzünlendiğim eser oldu. Kitapta Nâzım’ın çocuk ruhunu, hafif oburluğunu, arkadaşlarıyla yaptığı şiir hakkındaki şiddetli tartışmaları ve daha fazlasını bulacaksınız.

Nâzım Hikmet’le Yıl / Orhan Kemal (Everest Yayınları)

Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl / Orhan Kemal (Everest Yayınları)

Yukarıda bahsettiğimiz neşeli anılara, bu eserde daha fazla rastlayacaksınız. Nâzım’ın şiir yazarken aşırı tevazu gösterirken sandık yaparken eserini yerlere göklere çıkaramayışına güleceksiniz. Hele şairin, hapishanede kendisine hediye gelen tavşanı çok sevip arkadaşlarının yataklarına koyduğu için yediği azarları okuyunca kahkaha dahi atabilirsiniz.

Kemal’den Piraye’ye Mektuplar / Kemal Tahir (İthaki Yayınları)

Kemal’den Piraye’ye Mektuplar / Kemal Tahir (İthaki Yayınları)

Aslında Kemal Tahir’in Nâzım’ın eşine yazdığı bu eserin bence en değerli noktası, kitapta Nâzım Hikmet’in resimlerinin yer bulması. Şairin gerçekten çok başarılı plastik sanat eserleri için dahi kitap edinilmeli diye düşünüyorum.

Büyük İnsanlık &#; Kendi Sesinden Şiirler / Nâzım Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

Büyük İnsanlık - Kendi Sesinden Şiirler / Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet’in pek çok sanata karşı ilgisi vardı ama şiirde ahengin, hitabetin üzerine oldukça kafa yoruyordu. Şairlerin kendi sesinden şiirler dinlemek söz konusu eserle ilgili yüzlerce kapı açıyor bana kalırsa, görmediğimizi aşikar kılıyor.

Sevdalı Bulut / Nâzım Hikmet (Yapı Kredi Yayınları)

Sevdalı Bulut / Nâzım Hikmet

Başarılı sanatçıların çoğu çocuklara ait sanatlara el atmadan duramamış, belki çocuğunuz belki kendiniz için kütüphanenize katmanız gerekenlerden.

Nâzım / Can Dündar (Can Yayınları)

Nâzım / Can Dündar (Can Yayınları)

Belgesel kitaplar hem akıcı hem kısa olmasıyla bahsettiği insanları daha akılda kalıcı biçimde resmediyorlar. Belki tüm bu eserler yerine seçiminiz, başka bir yazardan Nâzım’ı tanımaktır?

Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni / Genco Erkal’ın Sesinden Nâzım Hikmet Şiirleri (Yapı Kredi Yayınları)

Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni / Genco Erkal’ın Sesinden

Nâzım Hikmet’i Genco Erkal’dan dinlemenin tadı hep başka. Hoş, Genco Erkal’dan ne dinlesek tadı bambaşka olur.

Ek Olarak:

Nâzım Oratoryosu

Eseri Fazıl Say’ın babası Ahmet Say çok detaylı biçimde özetlediğinden aynen alıntılıyoruz. Belki sizin için Nâzım’ı tanımanın yolu bu oratoryo olacaktır:

Fazıl Say’ın “Nâzım” başlığı altında bestelediği eser, şarkıcıların ve şiir sunucusunun yanı sıra, geniş bir karma koronun ve senfonik orkestranın ifade olanaklarını kullanırken, kimi yerde usulca duyurulan lirik bir havayı, kimi yerde yüksek ses gürlüğüyle haykıran bir tok sözlülüğü içerir. Müzik, hem şiirlerin yoğun anlatım gücünü vurgulamayı üstlenmiş, hem de başlı başına duygusal yükselişi temsil etmiştir. “Nâzım”, opera, oratoryo gibi sahne müziklerine yakınlık göstermekte, ancak kuruluşu ve içeriğiyle onlardan ayrılmaktadır. Birbirine bağlı beş bölümden oluşan ve “özgür form” yapısıyla yaklaşık 70 dakika süren eser, makâmsal, tonal ve atonal tekniklerle genelde halk müziğimizin renklerinden yararlanmakta, şiirle müziğin görkemli bileşimini yansıtmaktadır.

Besteciye göre, şair olarak “Nâzım Hikmet” atmosferinin yaratılması ve onun müzikle bir portresinin çizilmesi, şiirlerdeki ifade derinliğini müzik diliyle anlatmaya bağlıdır. Şiirle müziğin sarmallığından kaynaklanacak atmosfer, yorumcuların içtenliğiyle yaratılabilir. Şiirlerdeki güçlü ifade özelliklerini duyarlılıkla dile getiren Genco Erkal, arkasında her an müziğin esintisini duyumsayacak, söylediği şarkılarla şiir ile melodiyi kaynaştıran Serenad Bağcan ise Fazıl Say’ın piyano eşliğiyle bütünleşecektir. Karma koronun ve senfonik orkestranın zengin ses rengi olanakları ise şiirsel ve müzikal anlamı bütünüyle birleştirecektir. Tıpkı Nâzım’ın mısralarındaki iç sesler ve yarım kafiye mayasının şiiri bütünlemesi gibi&#; Tıpkı coşkuyla kabaran ve gürül gürül akan bir şiirin sizi alıp sürüklemesi gibi&#;

Eserde seslendiricilerin anlatım olanakları, şiirlerin içerdiği anlam akışına göre değişik derecelerde kullanılmıştır. Kimi yerde bir kız çocuğu tek başına çıkıp bütün saflığı ve doğallığıyla seslenerek “Hiroşima” trajedisini anlatmakta, kimi yerde karma koro ve orkestra kadroları, görkemli ses gürlüğüyle hayatın çoksesliliğini dile getirmektedir. Bütün bu sesler içinde başrol, şiirleri sunan Genco Erkal’a verilmiştir. Çünkü bu tür müzik formlarında “söz”, eserin belkemiğidir.

Sizin önereceğiniz Nâzım Hikmet eserleri ya da onu konu alan çalışmalar var mı? Okuma listemizde yer alan kitaplarla ilgili yorumlarınız neler, Kayıp Rıhtım Forum’da önerilerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.

* * *

* Nâzım Hikmet’in İlk Defa Yayınlanan Görüntüleri

kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir Yorum: 9

Piraye'ye MektuplarPiraye'ye Mektuplar

Piraye'ye Mektuplar, Nazım Hikmet’in ’ten ’ye kadar, on yedi yıl karısı Piraye’ye gönderdiği mektuplardan oluşmaktadır.

Puan:

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede