Newton çarkı renk sırası

Newton Çarkı Renk Sırası

newton çarkı renk sırası

kaynağı değiştir]

Kırmızı çok sıcak bir renktir. Ateş, şiddet ve savaşla ilişkilidir. Aynı zamanda aşk ve tutkuyla da ilişkilidir. Tarihte hem Şeytan hem de Aşk Tanrısı ile ilişkilendirilmiştir. Kırmızı insanlar üzerinde fiziksel bir etkiye sahip olabilmektedir. Kan basıncını ve solunum oranlarını yükseltebilmektedir. İnsan metabolizmasını da geliştirdiği gösterilmiştir.[14]

Turuncu[değiştir

Renk Çarkı ve Terimleri

Pek çoğumuz için renkler, doğduğumuzdan beri orada olan, çoğu zaman fark etmeden bakıp geçtiğimiz, yaşamlarımızın "varsayılan ayarı". Peki gerçekte de öyle mi? Aslında hayır: Bebekliğimizin başlarında gözlerimiz renkleri tam olarak ayırt etmiyor. Renkleri algılamaya kırmızı ile başlayarak yeşil ile devam ediyoruz ancak bunu yapabilmemiz için renklerin doygunluğunun yüksek olması gerekiyor. Tüm renkleri ayırt edebilene kadar ise en az 5 aylık bir süre geçiyor.

Birer yetişkin olarak renkleri dilimize ve içinde bulunduğumuz baskın kültüre göre kategorize ederiz. Şaşırtıcı olsa da, bazı diller örneğin yeşil ve mavi arasındaki tüm renkleri tek bir kategoriye sokarken diğerlerinde ayrı ayrı isimlendirmeler var. Türkçedeyse, isim verdiğimiz toplam 249 ayrı renk bulunuyor! Renk bilginizi sınamak isterseniz Encycolorpedia'ya bir göz atın.

Elektromanyetik ışık spektrumu (tayfı)

Verdiğimiz isimler ne olursa olsun görünür ışık spektrumu evrensel bir gerçek. Spektrumu anlamlı bir hale getirmek ise değerli bilim insanı Sir Isaac Newton'a düşmüş. Newton, fizik kurallarını tanımlamanın yanında görünür spektrumu da keşfederek renk çarkı kavramını ilk defa ortaya atan kişi olarak tarihe ismini yazdırmış. Bunu da beyaz ışığın bir cam prizmadan geçtiğinde farklı kırılımlarıyla oluşan renkleri gözlemleyip gördüğü 7 rengi dünyanın ilk ROY G BIV (red-kırmızı, orange-turuncu, yellow-sarı, green-yeşil, blue-mavi, indigo-çivit rengi, violet-menekşe rengi) çarkında betimleyerek yapmış. Şimdi kullandığımız renk çarklarının çoğunda ise 12 renk türü bulunuyor. Bunlardan 3'ü birincil; 3'ü ikincil; 6'sı ise üçüncül renkler oluyor.

Newton'un orijinal renk çarkı (solda) ve Goethe'nin renk çarkı (sağda)

Renklere İlişkin Temel Kavramlar

Renkleri anlamlandırmak, gruplamak ve onların dünyayı algılayışımız üzerine etkilerini netleştirmek için pek çok çalışma yapılmış. Bunları anlayabilmek için öncelikle gelin bazı temel kavramların üstünden geçelim:

  • Birincil Renkler: Diğer adıyla "ana renkler" diğer bütün renkleri elde etmeyi sağlayan saf renklerdir. Bunlar yaygın olarak kırmızı, sarı ve mavi olarak kabul edilmiştir. Boya ve ışık ayrı konular olarak incelendiğinde ise ışık için kırmızı, yeşil ve mavi ana renkler olarak alınıyor. Bu üç renk ışık eşit oranlarda birleştirildiğinde beyaz ışığı elde edebiliyoruz ki bu da renkleri "ana renk" olarak tanımlayabilmemiz için tam da ihtiyacımız olan kural. Biyolojik olarak renkleri algılayış biçimimiz de gözümüzün retinasında yer alan ışık algılayıcı konik hücreler sayesinde oluyor ve tesadüfe bakın ki bu hücreler de 3 çeşit: Ana olarak kırmızıyı, maviyi ve yeşili algılayan 3 tür özelleşmiş koni hücremiz var. Bu konuyu daha detaylı okumak isterseniz şu sayfayı ziyaret edebilirsiniz.

  • İkincil Renkler: Ana renklerin eşit oranda karıştırılmasıyla elde edilen renklerdir. Kırmızı ve sarıdan turuncu; kırmızı ve maviden galibarda (diğer adıyla, macenta); sarı ve maviden yeşil elde edilir.

  • Üçüncül Renkler: İkincil renklerin ikisinin eşit oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen renklerdir. Tüm bunların daha detaylı açıklamalarını okumak isterseniz şöyle buyurun.

  • Renk Özü (Hue): Rengin ismidir, ör. mavi, kırmızı...

  • Renk Doygunluğu (Saturation): Rengin yoğunluğunu ifade eder. Doygunluk arttıkça renk daha saf görünürken, azaldıkça solgunlaşır.

  • Renk Değeri (Value): Bir rengin göreceli olarak açıklık ya da koyuluğunu ifade eder. Renk özlerine beyaz eklediğimizde aynı rengin daha açığını elde ederiz; yani, renk değerini düşürmüş oluruz. Siyah eklediğimizde ise onu koyulaştırırız.

  • Renk Uzayı (modeli): Görünen ışık spektrumundaki tüm dalga boyları ile insanın fizyolojik olarak renkleri algılama biçimi arasındaki bağı kuran niceliksel kavramlardır. Bir başka ifadeyle, renk uzaylarını ışığın görünür spektrumunu gösteren çok boyutlu görselleştirmeler olarak tanımlayabiliriz. CIE, RGB, YUV, HSL-HSV ve CMYK olmak üzere 5 temel renk uzayı tanımlanmıştır.

RGB, CMYK ve HSL-HSV

Özellikle dijital olarak renklerle uğraşanlar bu 3 renk uzayıyla mutlaka tanışmıştır. Tasarımcıların en çok kullandıkları ve farklı durumlara uygun olacak şekilde tercihlerini yaptıkları modeller de bunlardır. Temel olarak eklemeli ve çıkarmalı modeller olarak ikiye ayrılırlar.

RGB (Red-Green-Blue)

Eklemeli sistemlerden en yaygın kullanılanı RGB'dir. Bu modelde, kırmızı, mavi ve yeşil renklerin farklı oranlarda birbirlerine "eklenmesiyle" diğer bütün renkler elde edilir. RGB renk uzayının temel kullanım alanı televizyon, telefon, monitör gibi elektronik gösterim sistemlerinde renk üretimini sağlamak olmuştur.

RGB renk uzayı: Bunu içi dolu bir küp olarak hayal edin

Dijital ekranlarda anlamlı görüntüler görmemizi sağlayan her bir piksel, içerisinde bu üç rengi yayan 3 farklı ışık kaynağı barındırır. Bu kaynakların parlaklık miktarını değiştirerek ekranlarımız bize algılayabildiğimiz bütün renkleri sunmayı amaçlar. Örneğin ekranınızın tamamen beyaz görünmesi için ekranı oluşturan bütün piksellerin tam parlaklıkta yanması gerekir. Parlaklık değerini ise dijital ortamda 0'dan 255'e kadar değişen sayılarla belirleriz. R, G ve B seçeneklerinin hepsinin değerini 255 yaptığımızda seçtiğimiz renk beyaz; 0 yaptığımızda ise siyahtır. Ancak ilginç şekilde, aynı RGB renk değerini farklı cihazlarda farklı şekilde görürüz. Bunun sebebi de tüm ışık kaynaklarının aynı parlaklıkta olsalar bile tam olarak aynı dalga boyundaki ışığı üretmiyor oluşudur.

CMYK

RGB'nin dijtal dünyamızı renklendirmek için kullanıldığından bahsettik. Şimdiyse madalyonun öteki yüzü olan kağıt baskılarına (boyalara) değineceğiz. Matbaalar ve yazıcıların kullanmayı tercih ettiği renk oluşturma metodu eklemeli değil; yani örneğin kırmızı üzerine mavi boya ekleyerek mor renk oluşturmuyorlar.

Ekleme yapılmasının temel sebebi bu materyallerde gördüğümüz renklerin, dijital ekranların aksine, doğrudan bir ışık kaynağı tarafından üretilmiyor olması. Kağıt üzerinde bir renk görebilmemiz için etraftan gelen ışığın o kağıttan gözümüze yansıması gerekiyor. Dolayısıyla ortamdaki "beyaz" ışık (tüm renkleri ihtiva eden ışık) kağıda çarpıp yansımadan önce bazı renklerin absorbe edilmesi gerekiyor ki beyazdan başka bir renk görebilelim. Bu durum sadece kağıtlar ve boyalar için geçerli değil elbette: Doğada da sürekli gözümüzün önünde! Örneğin bir yaprağı yeşil renkte görmemiz o yaprağın yeşil dışındaki bütün görünür ışıkları absorbe etmesinden kaynaklanıyor.

CMYK renk uzayı da beyaz ışıktan belli dalga boylarındaki diğer renkleri çıkararak bütün renkleri gözümüze yansıtabilmesi için geliştirilmiş. Bu modelde ana renklerimiz camgöbeği (cyan), galibarda (magenta) ve sarı (yellow). Renk çarkına bakarsanız bu renkleri sırayla kırmızı, yeşil ve mavinin tam karşısında görürsünüz. Dolayısıyla bunlar birbirinin tamamlayıcı renkleridir. Bu da demektir ki bir baskıda mavi renk elde etmek için beyazın içinden sarıyı çekip almamız gerekli. Kullandığımız renk sarıyı soğuran bir renk ise kağıt üzerinde o kısmı mavi olarak görüyoruz. Merak edenler için CMYK'nin K'si "key" kelimesinden gelmiş. Genellikle Key, siyah olarak düşünülebilir.

Kafanızı karıştırdıysak kusura bakmayın =) Neyse ki pratik hayatımızda bunları kullanmak için kafa yormamıza gerek yok. Tasarım yaptığınız programdaki görüntü ayarlarından renk modunu seçmeniz yeterli. Unutmamak gereken kısım, baskı yapılacak bir tasarımınız varsa bunun CMYK renk modeli ile kaydedilmiş olması; tasarımı dijital olarak kullanacak iseniz RGB modelini tercih etmenizin faydalı olacağıdır.

HSV ve HSL

1970'lerde araştırmacıların insanın renk algılama biçimine daha uygun olacak bir renk çarkı temsili üzerine çalışması sonucu HSL (hue, saturation, lightness) ve HSV (hue, saturation, value ya da brightness (HSB)) renk uzayları elde edilmiş ve 1978'de Pixar Animation Studios'un kurucu ortaklarından olan Alvy Ray Smith tarafından tanımlanmış.

Bu modellerde görselleştirme için silindir geometrisi tercih edilmiş ve HSL ile HSV için iki ayrı silindir kullanılmış. Bu silindirlerde renklerin elde edilişi doğrusal olmayan matematiksel ifadelere bağlanmış. Yani RGB'deki gibi ekleme iki rengi ekleyip yenisini elde etmek yerine herhangi bir rengi tanımlamak için bir transformasyona başvuruluyor. Bu renk uzayı üzerine Wikipedia'da oldukça detaylı (ve bir o kadar da karışık) bir anlatım bulabilirsiniz. Şu kaynaktan da interaktif silindirlere ulaşıp konuyu gözünüzde daha iyi canlandırabilirsiniz. Tasarımcılar HSV renk modelini boya ya da mürekkep seçimi yaparken kullanıyor çünkü bu model, insanların renkle olan bağlantısını diğer modellerden daha doğal ve sağlam bir şekilde kuruyor.

Bir Bakışta Renk Teorisi

Renklerin ışık spektrumundaki yerini ve fizyolojik açıklamasını incelemenin yanında farklı renklerin birbiriyle uyumunu ve psikolojik olarak bizleri nasıl etkilediğini de anlatan teoriye renk teorisi diyoruz. 18. Yüzyıl'dan günümüze, renk teorisine pek çok ismin katkısı olmuş. Biz de bu teoriden yola çıkarak görsel düzenlemelerde ve tasarımlarda renkleri kullanış biçimimizi ve bunun etkilerini masaya yatıralım. Bu sırada renk armonilerinin yağlı boya sanat ederlerinde kullanımını örnekleyen bu siteye bakmak isteyebilirsiniz.

Renk Armonileri (Colour Schemes-Relationships)


Monokromatik Renkler (Monochromatic)

Aynı renk özünün farklı doygunluklarını (tonlarını) ifade eder. Monokrom dendiğinde genelde ilk akla gelen görüntüler siyah beyaz olsa da monokrom renkler renk çarkındaki herhangi bir renk özü seçilerek elde edilebilir. Özellikle mavi, yeşil ya da sarı tonlarında monokrom çalışmalar göze daha hoş gelir. Bu renkleri tasarımlarınızda genel bir ruh hali yakalamak için kullanabilirsiniz ancak vurgulamak istediğiniz ögeler varsa monokromatik bir palette bunu yapmak zor olacaktır. Vurgu vermek istediğiniz kısma monokromatik renginizin tamamlayıcısını koyarak çok etkili bir mesaj verebilirsiniz.

Monokromatik renklerle (mavinin tonları) sunulmuş bir fotoğraf

Analog Renkler (Analogous)

Renk çarkında komşu olarak bulunan renklere analog renkler deniyor. Tasarımlarda bu renklerle oluşturulmuş bir renk paletinin kullanımı dinginlik ve sükunet duyguları yaratıyor. Analog renkler birbirlerine çok yakın oldukları için bir kontrast-zıtlık yaratmamış oluyorlar ve bu yüzden izleyicinin ilgisini kolayca kaybetme riski taşıyorlar. Tasarımın sıkıcı ve uyku getirici olması riskinden kaçınmak için bu renklerin yanında siyah, beyaz ve gri kullanmaya çalışın.

Analog renklerden oluşan bir fotoğraf: Siyah kısımların getirdiği kontrasta dikkat edin

Tamamlayıcı Renkler (Complementary)

Renk çemberinde birbirinin tam karşısında kalan renklere tamamlayıcı renkler deniyor. Örneğin turuncu ve mavi ya da kırmızı ve yeşil... Bu renkleri bir araya getiren bir tasarım ile kontrast yaratmış olursunuz. Heyecan verici ve gözü doyuran bir sunum elde edersiniz. Ancak bu renkleri dengeli kullanmaya dikkat edin, aksi halde tasarımınız uyumsuz hale dönüşebilir.

Tamamlayıcı renkler (turuncu ve mavi) ile yakalanan kontast ve enerji

Çapraz Tamamlayıcı Renkler (Split Complementary)

İki tamamlayıcı renk belirledikten sonra bunlardan birini sabit tutup karşısındakinin iki yanındaki analog renkleri seçerek kurguladığımız bir armonidir. Sabit tuttuğumuz renk baskınlık ve kontrast yaratırken diğer iki renk ise tasarımı yumuşatarak daha az agresif, yumuşak bir görünüm elde etmemize yardımcı olur. Mağaza görsel düzenlemelerinde böyle bir palet kullanırsanız sergilemek istediğiniz ürünün baskın renginin çapraz tamamlayıcılarını dekorlarınızda ve arkaplanda kullanarak hem ürüne vurgu yapmış hem de dengeli bir tasarım elde etmiş olursunuz.

Üç Renk Armonisi (Triadic)

Renk çemberinde birbirleriyle eşit aralıkta bulunan 3 rengin birbiriyle yarattığı uyumdur. Bu renkler çember üzerinde düz bir çizgi ile bağlandığında, bir üçgen oluştururlar. Bu şemadaki üç rengi kullanarak güzel bir armoni yaratıp oldukça uyumlu bir sonuç alabilirsiniz. Fakat kabul edilebilir bir denge yakalamak için bir rengi daha dominant, kalan 2 rengi daha az kullanmaya dikkat edin. Aksi takdirde bakan kişiler için yorucu olan çalışmalar ortaya çıkabilir.

Dört Renk Armonisi (Tetradic)

Renk çemberi üzerinde dikdörtgen oluşturarak seçilen renkler ile elde ettiğimiz uyumdur. Bu seçimde iki adet tamamlayıcı renk çifti kullanmış oluruz ve zengin bir görüntü elde ederiz. Tabii yine renklerden birini baskın olarak seçip diğerleriyle tasarımı tamamlamak yararlı olacaktır. Böylece dengeli ve göze hoş gelen, aynı zamanda renk zenginliği sayesinde dikkat çeken bir tasarımımız olmuş olur.

Sıcak ve Soğuk Renkler (Warm and Cold)

Renk çarkını ikiye bölüp mavi, yeşil ve mor renklerin yer aldığı kısmı soğuk renkler; diğer yarısını ise sıcak renkler olarak adlandırıyoruz. Soğuk renklerle dinginlik, huzur, sessizlik gibi duygular yaratırken sıcak renklerle enerji verici, harekete geçirici, etkileşime geçme isteği uyandıran tasarımlar elde edebiliriz.

Harvey Nichols vitrinleri. Solda soğuk; sağda sıcak renklerin kullanımını görüyoruz

Renk Paleti Oluşturma Araçları

Bir tasarıma başlamadan önce renk paleti oluşturmamız ve bu palette hangi armoniyi kullanacağımızı seçmemiz hem tasarım sürecinin devamını kolaylaştıracak hem de ortaya çıkan işi etkileyici kılacaktır. Palet oluşturmak için internette güzel kaynaklar bulabilirsiniz. Bunlardan bazılarını biz de tavsiye etmiş olalım:

Adobe Color: Ana rengi seçip bunların farklı armonilerini size gösteriyor.

Muzli Colors: Üstteki gibi ancak daha kullanıcı dostu bir tasarımı var. Size popüler olan paletlerden örnekler de sunuyor.

Color Hunt: İlham almanız için yüzerce renk paleti sunuyor.

Coolors: Renk paleti yaratmanızda sizi yönlendiren ve tam ekranda çalışmanızı sağlayan bir araç.

kaynağı değiştir]

Siyah ve beyazın veya grinin temel renk tonuyla birleştirilmesiyle bir ton oluşturulmaktadır. Renk tonları gibi, tonlar da orijinal rengin daha ince versiyonlarıdır. Tonların pastel görünme olasılığı daha düşüktür ve temel renkte belirgin olmayan karmaşıklıkları ortaya çıkarabilmektedir.[24]

Ton, Doygunluk ve Parlaklık[değiştir

Isaac Newton’un yaptığı renk çarkı, renk çarkının özellikleri, renk çarkı deneyi ile ilgili bilgi. Renklerin oluşumu hakkında bilgi.

Newton’un Renk Çarkı

İngiliz matematikçi ve fizikçisi Sir Isaac Newton’un (1642-1727), hareket ve evrensel çekimle ilgili ünlü kanunlarından başka, fizikte önemli birçok yeni buluşları olmuştur. Sadece ışık üzerine yaptığı incelemelerinin bile, kendisini bilginlerin ön sırasına koyacağı söylenebilir.

1666 sıralarında, güneş ışığını üçgen bir cam prizma arasından geçirdi ve renkler tayfını elde etti. Güneş ışığı prizma tarafından, kağıt üzerine yapılmış görülen, bileşen renklerine dağıtılmıştı. Bu etki, gökkuşağındakinin aynıdır (oroeo yağmur damlaları prizmalar gibi çalışır). Her ne kadar gökkuşağı teorileri yarım yüzyıl kadar önce öne sürüldüyse de, Newton tayfı başka bir prizmadan geçişip, yeniden beyaz ışık elde ederek, konuyu açık bir duruma getirdi. Bu, beyaz ışığın, gökkuşağındaki ya da tayftaki bütün renklerden yapılmış olduğunun deliliydi. Aynı alanda başka bir deney, bir renkler çarkı kullanarak yapılıyordu. Bu, tayfın renklerine boyanmış ve bir kol yardımıyla hızla döndürülebilen bir çarktır.

Oldukça dikkate değer sonuç şudur: Hızla döndürüldüğü zaman, çarkın rengi değişir ve pratik bakımdan beyaz olur. Böylece «beyaz» ışığın gökkuşağındaki bütün renklerden oluştuğu gösterilmiş bulunur.

Sir Isaac Newton Kimdir

Sir Isaac Newton

Isaac Newton 1643-1727

Isaac Newton, Britanya’da şövalye unvanı verilen ilk biliminsanıdır. Okulda “dalgın” ve “avare” bir çocuk, Cambridge Üniversitesi’nde pek dikkat çekmeyen bir öğrenci olmasına karşın Newton, üniversitenin veba yüzünden kapandığı 1665 yazında birden parlayıverdi. Lincolnshire’daki evine dönünce Newton kendini matematiğe, fiziğe ve gökbilime verdi. Orada hareket yasalarının ilk biçimlerini oluşturdu, kütleçekimin ters kare yasasını buldu ve kalkülüsün temellerini attı. Bu olağanüstü buluşlarının sonucunda 1669’da, daha 27 yaşındayken Lucas Matematik Kürsüsü’ne seçildi. Daha sonra ilgisini optiğe çeviren Newton, bir prizma kullanarak beyaz ışığın gökkuşağının renklerindeki ışıklardan oluştuğunu keşfetti. Işık konusunda Robert Hooke ve Christiaan Huygens ile ünlü bir tartışmaya girdi. İki büyük yapıt ortaya koydu: Philosophiae naturalis Principia mathematica ya da kısaca Principia ve Opticks. Akademik kariyerinin sonlarına doğru politikayla ilgilendi. Kral II. James’in üniversite atamalarına müdahale etmesi üzerine akademik bağımsızlığı savundu ve 1689’da parlamentoya girdi. Bir yandan ilgi meraklısı, bir yandan içine kapanık ve eleştiriye tahammül edemeyen biri olan Newton, bulunduğu konumun gücünü bilimsel rakiplerine karşı hiç çekinmeden kullandı ve ölene kadar kavgacı biri olarak kaldı.

Renk çarkı

Newton gökkuşağındaki kırmızıdan mora kadar tüm renkleri kullanarak bir renk çarkı oluşturdu. Böylece renklerin birleşme ilişkisini gösterecekti. Ana renkleri -kırmızı, sarı ve mavi- tekerleğe aralıklı olarak yerleştirdi. Bunlar değişik oranlarda karıştırıldığında aralarında kalan diğer tüm renkleri oluşturuyorlardı. Mavi ve turuncu gibi tamamlayıcı renkler birbirinin karşısında yer alıyordu. Birçok ressam Newton’ın ışık kuramıyla ilgilenmeye başladı. Özellikle de kontrast renkleri ve aydınlanma etkilerini tanımlamada işlerine yarayan renk çarkıyla ilgileniyorlardı. En büyük kontrastı, birbirini tamamlayan renkler yaratıyordu ve gölgeleri boyamada kullanılıyorlardı.

kaynağı değiştir]

Renk tekerleğinde yan yana olan üç renktir. Bu renk kombinasyonu çok yönlüdür, ancak ezici olabilmektedir. Benzer bir renk düzenini dengelemek için bir baskın renk seçilmekte ve diğerlerini aksan olarak kullanılmaktadır.[6]

Redshift-blueshift yoğunluğu

Triadik[değiştir kaynağı değiştir]

Mavi, genellikle İngilizce dilinde hüzünle ilişkilendirilmektedir. Mavi ayrıca sakinliği ve sorumluluğu temsil etmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Açık maviler canlandırıcı ve arkadaş canlısı olabilmektedir. Koyu maviler daha güçlü ve güvenilirdir. Mavi aynı zamanda barışla da ilişkilidir.[19]

Mor[değiştir kaynağı değiştir]

  1. ^"Renk çarkı". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^"Renk Teorisi". 15 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^"Renk kombinasyonu". 19 Ocak 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  4. ^"Tamamlayıcı renk". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  5. ^"Tek renkli". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  6. ^"Benzer". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^"Triadik". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  8. ^"Tetradik". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  9. ^"1.2.3". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  10. ^"1". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  11. ^"2". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  12. ^"3". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  13. ^"Sıcak renkler". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  14. ^"Kırmızı". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  15. ^"Turuncu". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  16. ^"Sarı". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  17. ^"Soğuk renkler". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  18. ^"Yeşil". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  19. ^"Mavi". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  20. ^"Mor". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  21. ^"Gölge, renk tonları ve tonlar". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  22. ^"Gölge". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  23. ^"Renk". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  24. ^"Ton". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  25. ^"Ton, doygunluk ve parlaklık". 30 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  26. ^"renk anlamları". 24 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

Newton’ın Renk Kuramı: Işığın Farklı Renkleri ve Gökkuşağının Oluşumu

Newton’ın Renk Kuramı nedir? Gökkuşağı nasıl oluşur? Işık dalgaları ve farklı dalga boyları, ışık tayfı nedir? Renk teorisinin açıklaması ve ışık prizması.
Newton'ın Renk Kuramı


Newton’ın Renk Kuramı
Gökkkuşağının güzelliğine hepimiz hayran hayran bakmışızdır – Isaac Newtonise nasıl oluştuğunu açıklamıştır. Newton cam bir prizmadan geçen beyaz ışığın gökkuşağının renk tonlarına ayrıştığını keşfetmiş, bu renkleri prizmanın oluşturmadığını, zaten beyaz ışığın içinde bulunduklarını göstermiştir. Newton’ın ışık kuramı o dönemde tartışmalı olsa da bu durum kuşaklar boyunca ressamları ve biliminsanlarını etkilemesini engellememiştir.

Prizmaya beyaz bir ışık ışını düşürdüğünüzde gökkuşağının renklerine ayrışır. Gökyüzünde ortaya çıkan gökkuşakları da havadaki su damlacıklarının, gelen güneş ışınlarını aynı şekilde renk tonları tayfına ayrıştırmasıyla oluşur: kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor.

Hepsi aynı karışımda 1660’ta odasındaki prizmalarla ışık üzerine deneyler yapan Isaac Newton, ışığın renklerinin beyaz ışık oluşturmak için birleştirilebileceğini gösterdi. Renkler daha önceden sanıldığı gibi prizmanın oluşturduğu ya da karıştırılarak elde edilen şeyler değildi; onlar en temel birimlerdi. Newton kırmızı ve mavi ışık ışınlarını ayrıştırdı ve bu renklerin artık kaç prizmadan geçirilirse geçirilsin başka renklere ayrıştırılmayacağını gösterdi.

Günümüzde aşina olduğumuz bu fikir, Newton’in önerdiği dönemde tartışmalıydı. Çağdaşları bu kurama şiddetle karşı çıkıyorlardı. Onlar beyaz ışık ile karanlığın karışımlarının (bir tür gölge olarak) renkleri oluşturduğuna inanıyorlardı. Newton en şiddetli tartışmalarını, kendi kadar ünlü çağdaşı Robert Hooke ile yaptı. İkili yaşamları boyunca herkesin önünde renk kuramını tartışmayı sürdürdü. Hooke renkli ışığın tıpkı bir renkli camdan baktığımızda gördüğümüz gibi bir izlenim olduğuna inanıyordu. Kendi görüşünü desteklemek için gerçek yaşamdan birçok sıra dışı renkli ışık olayına başvuruyor ve Newton’i daha fazla deney yapmamakla eleştiriyordu.

Newton aydınlatılmış bir odadaki cisimlerin renkli görünmesinin, belli renkteki ışınları yansıtmalarından dolayı olduğunu da fark etmişti; renk nesnenin bir özelliği değildi. Kırmızı bir koltuk en çok kırmızı ışığı, yeşil bir masa ise yeşil ışığı yansıtır. Turkuaz renkli bir yastık, mavi ve biraz da sarı ışığı yansıtır. Öteki renkler bu temel ışıkların karışımları olarak vardır.

renk prizması


Işık dalgaları
Newton için renkleri anlamak aslında ışığın fiziğini araştırmanın bir aracıydı. Daha başka deneyler de yaparak ışığın birçok yönden aslında su dalgaları gibi hareket ettiği sonucuna vardı. Işık, deniz dalgalarının liman duvarlarının çevresinde bükülmesine benzer bir şekilde önüne çıkan engellerin çevresinde bükülüyordu. Işık ışınları da parlaklıklarını güçlendirecek ya da zayıflatacak biçimde tıpkı su dalgalan gibi birbirlerine eklenebiliyordu. Newton, su dalgalarının görünmeyen su moleküllerinin büyük ölçekli hareketi oluşu gibi, ışık dalgalarının da çok küçük, atomdan bile küçük ışık cisimciklerinin dalgalanması olduğuna inanıyordu. Newton’ın bilmediği (ve yüzlerce yıl sonra keşfedilecek olan) şey, ışığın katı parçacıkların dalgalanması değil, elektromanyetik dalgalar olduğuydu. Newton’ın ışık cisimcikleri fikri rafa kaldırıldı. Ne var ki Einstein ışığın enerjili ama kütlesiz parçacıklar gibi de davranabildiğini gösterince, bu fikir yeni biçimiyle tekrar canlandı.

Dalga hareketi pek çok farklı şekilde ortaya çıkabilir. İki temel dalga tipi vardır: boyuna dalga ve enine dalga. Dalgaları üreten atımlar dalgaların ilerlediği doğrultuda hareket ediyorsa, boyuna dalgalar, diğer adıyla sıkıştırma dalgaları oluşur. Örneğin bir davulun havada titreşen derisinin neden olduğu ses dalgaları, boyuna dalgalardır, çünkü derinin titreme doğrultusuyla ses dalgasının çıkış doğrultusu aynıdır. Bu dalga bir kırkayağın yürürken ayaklarının dalgalanmasına benzer. Ayaklar önce birbirine yaklaşarak toplanır, ardından birbirinden olabildiğince açılırlar. Işık ve su dalgaları ise enine dalgalardır. Çalkantıyı yaratan hareketin doğrultusu, dalganın ilerlediği yöne diktir. Bir urganı bir ucundan tutup aşağı yukarı sallarsanız, urgan boyunca bir dalga sizden uzaklaşarak ilerler. Burada elinizin hareketi dalganın ilerleme yönüne diktir. Benzer şekilde yılanlar da vücutlarını iki yana doğru hareket ettirip enine dalgalar oluşturarak ilerler. Su dalgaları da enine dalgalardır; çünkü su molekülleri aşağı yukarı hareket ederken, dalga ufka doğru hareket eder. Işık dalgalarının enine hareketi ise dalganın yayılım yönüne dik doğrultudaki elektrik ve manyetik alanların güçlerindeki değişimden kaynaklanır.

Tayf boyunca
Işığın farklı renkleri, bu elektromanyetik dalgaların farklı dalgaboylarını yansıtır. Arka arkaya iki dalga tepesinin ya da dalga çukurunun arasındaki mesafeye dalgaboyu denir. Beyaz ışık bir prizmadan geçerken farklı dalgaboylarında renklere ayrışır, çünkü geçiş sırasında farklı dalgaboylarındaki ışınlar farklı açılarla kırılırlar. Prizma ışık dalgalarını dalgaboyuna göre değişen açılarla büker. Kırmızı ışık en az bükülürken, mor en çok bükülür. Böylece gökkuşağındaki renk dizilimi oluşur. Görünür ışığın tayfı dalgaboyu sırasına göre oluşur – yani en uzun dalgaboylu kırmızıdan en kısa dalgaboylu mora doğru.



Gökkuşağının her iki ucundaki renklerin ötesinde ne vardır?
Görünür ışık, elektromanyetik tayfın yalnızca küçük bir bölümüdür. Ama bizim için çok önemlidir, çünkü gözlerimiz tayfın yalnızca bu bölümünü algılayacak şekilde evrilmiştir. Görünür ışığın dalgaboyları, atomların ve moleküllerin boyutlarıyla kabaca aynı ölçekte -metrenin on milyonda biri dolaylarında-olduğundan, ışık maddelerin atomlarıyla çokça etkileşir. Gözlerimiz tayfın kırmızıdan mora kadar olan aralığını görebilecek şekilde evrilmiştir, çünkü bu aralıktaki ışık boyları, atom yapısına en duyarlı olanlardır. Newton gözün işleyişinden çok etkilenmişti. Öyle ki kendi gözünün kenarından bir örgü iğnesi sokup bastırarak renk algısını nasıl etkilediğine bakmıştır.

Kırmızı ışıktan sonra, dalgaboyu metrenin milyonda biri dolayında olan kızılötesi ışınlar gelir. Kızılötesi ışınlar Güneş’in sıcaklığını taşırlar ve nesnelerin sıcaklığını “gören” gece görüş dürbünleriyle algılanırlar. Kızılötesinden sonra dalgaboyu sıralamasında mikrodalgalar gelir. Bunların dalgaboyları milimetre ile santimetre ölçeğindedir. Mikrodalga fırınlar, yiyeceklerdeki su moleküllerini fırıl fırıl döndürerek yiyeceği ısıtan “mikrodalga elektromanyetik ışınları” kullanır. Tayfın öbür ucundaki morun ötesinde ise morötesi ışık bulunur. Bunlar da Güneş’ten yayılır. Büyük bölümü Dünya’nın ozon tabakasına takılsa da, yeryüzüne ulaşanlar derimize zarar verir. Daha da kısa dalgaboylarındaki X-ışınları, insan dokusundan geçebildikleri için hastanelerde kullanılırlar. En kısa dalgaboylarında ise gama ışınları vardır.

Gelişmeler
Işığın fiziğini Newton açığa kavuşturmuş, düşünürler ve ressamlar da bizim renk algımızla ilgilenmiştir. 19. yüzyılda Alman bilgini Johann Wolfgang von Goethe, insan gözünün ve beyninin yan yana dizili renkleri nasıl yorumladığını incelemiştir. Goethe, Newton’ın renk çarkına macentayı eklemiş ve aydınlatılan bir nesne ile onun gölgesinin genelde zıt renkler olduğunu -örneğin kırmızı bir şeyin gölgesinin mavi olduğunu- fark etmiştir. Goethe’nin gözden geçirip düzelttiği renk çarkı, günümüzde ressamlar ve tasarımcılar tarafından hâlâ kullanılır.




Alinti

 

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede