Peygamber efendimize ilk vahiy nerede gelmiştir

Peygamber Efendimize Ilk Vahiy Nerede Gelmiştir

peygamber efendimize ilk vahiy nerede gelmiştir

kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]

Ana madde: İlk vahiy

Hira Mağarası'ndan Mekke'nin görünümü

İslam'a göre, Muhammed bin Abdullah 40 yaşına yaklaştığında toplumdan uzaklaşarak Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda inzivaya çekilmeyi ve burada vakit geçirmeyi adet edinmiş, bu durum 1-2 yıl devam etmiştir. 40 yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27'sine bağlayan gece (Kadir gecesi), Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:

Muhammed, Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek geldi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem." dedi. Bunun üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Muhammed tekrar okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve geri bırakarak "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini okudu: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."

Rivayetlere göre Cebrail'in kaybolmasının ardından Muhammed evine dönmek üzere yola çıktı, etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah, sana selam olsun!" diyordu. Her defasında geriye dönüyor, taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Evine geldiğinde yatağına yattı ve "Beni örtün!" dedi. Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı. Ardından Hatice'nin önerisiyle Hatice'nin amcası olan Varaka bin Nevfel'e gittiler. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa peygambere gönderdiği Ruhu'l-Kudüs'tür. Sen de bu ümmetin peygamberisin. Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım edebilsem."[1]

Muhammed'in bu olaydan başlayarak, vefat ettiği yıl olan 632'ye kadar aldığına inanılan vahiyler Kur'an'ı oluşturur.

Konum[değiştir

Peygamber Efendimize gelen ilk vahiy

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize (sav) ilk vahiy, kırk yaşındayken geldi. Tefekkür içerisinde ibadet ettiği Hira Mağarası, İslam'ın doğuşuna tanıklık etti. Burada alınan vahiy ile cahiliye karanlığı, tevhid inancıyla aydınlatıldı. Böylece "Oku!" emri, 23 yıllık risalet hayatının başlangıcını oluşturdu. Peki, Peygamber Efendimize (sav) ilk vahiy ne zaman geldi? Hz. Peygamber (sav) vahiy geldiğinde ne yaptı? İlk vahiy hangi suredir?

Giriş Tarihi: 05.02.2021 11:25 Güncelleme Tarihi: 18.02.2021 14:24

Sesli dinlemek için tıklayınız.

PEYGAMBERİMİZİ (SAV) AĞIRLAYAN MAĞARA

PEYGAMBERİMİZİ SAV AĞIRLAYAN MAĞARA

ALLAH TARAFINDAN VAHYE HAZIRLANDI

ALLAH TARAFINDAN VAHYE HAZIRLANDI
VAHİYDEN ÖNCEKİ SÜREÇ

PEYGAMBER EFENDİMİZE (SAV) GELEN İLK VAHİY

PEYGAMBER EFENDİMİZE SAV GELEN İLK VAHİY

Peygamber Efendimize ilk vahiy nerede gelmiştir ve Peygamber Efendimize ilk vahiy ne zaman gelmiştir, Peygamber Efendimize ilk vahiy geldiğinde kime anlattı? İşte Peygamber Efendimize ilk vahiy gelişi hakkında bilgi.

Hz. Muhammed (sav) hayatının hiçbir döneminde putlara tapmamıştı. Otuz beş yaşından sonra da insanlardan uzaklaşıp ibadeti ve tefekkürle meşgul olmaya başladı. Bu amaçla ramazan ayında, yanına yiyecek ve içeceğini alarak Hira mağarasına gidiyordu. Yine, Hira’da bulunduğu sırada, 610 yılının Kadir gecesinde işittiği bir sesle irkildi. Karşısında, adının Cebrâil olduğunu söyleyen bir melek duruyordu. Melek, Allah’ın peygamberi olarak seçildiği müjdesini verdi ona. Tekrar belirtmek gerekirse; Hz. Peygambere ilk vahiy 40 yaşında iken, 610 yılının Ramazan ayında, Kadir gecesi (muhtemelen Ramazan’ın 27. gecesi) Nur dağındaki Hira mağarasında geldi. Cebrâil (as), Peygamber Efendimize “Oku!” dedi.

Hz. Peygamber (sav) “Ben okuyamam!” diye cevap verdi. Melek tekrar “Oku!” dedi. O yine “Ben okuyamam!” diye karşılık verdi. Melek bir daha “Oku!” diye seslendi. O bir kez daha “Ben okuyamam!” dedi. Sonunda Cebrâil, Alâk sûresinin ilk âyetlerini vahyetti ona. O da onunla birlikte tekrarladı bu âyetleri.

Meleğin okuduğu âyetler kalbine yazılmıştı. Melek daha sonra oradan ayrıldı. Hz. Peygamber (sav) korku ve şaşkınlık içindeydi. Hatta yaşadığı bu olay üzerine kendisi hakkında kuşkuya kapılmıştı. Acaba bu, şeytanın bir aldatmacası mıydı? Evine gitmek için mağaradan çıktı. Mağaradan çıkınca korku ve şaşkınlığı daha da arttı. Melek bütün ufku kaplamıştı ve ona “Ey Muhammed! Sen Allahın resûlüsün, ben de Cebrâilim” diye sesleniyordu. Hz. Peygamber(sas) başını hangi tarafa çevirse karşısında onu görüyordu. Sonunda melek ortadan kayboldu.

Resûlullah (sav) evine döndüğünde tir tir titriyordu. Yatağına girdi. Eşi Hz. Hatice’ye üzerini örtmesini söyledi. Derin bir uykuya daldı. Uyanınca başından geçenleri anlattı eşine. Hz. Hatice onu şu sözlerle rahatlatmaya çalıştı:

“Yemin ederim ki Allah, hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, biçarelerin elinden tutarsın, yoksulları kayırırsın, misafirleri ağırlarsın, haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin.”

Ertesi gün Hz. Hatice, onu amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’in yanına götürdü. Varaka insanların inatla putperestlikte direttiği bir çağda Hıristiyanlığı kabul etmişti. Tevrat ve İncil okur, İbrânîce’yi bilirdi. Varaka onu dikkatle dinledikten sonra şöyle konuştu: “Sübhanallah! Sen bu toplumun peygamberi olacaksın. Sana gelen, Mûsâ ya gelen melektir. Kavmin sana yalancı diyecek, eziyet edecek ve seni yurdundan çıkaracak, seninle savaşacak. Şayet o günlere yetişirsem Allah için senin yanında olur, sana yardım ederim.”

Nitekim Varaka’nın dedikleri gerçekleşecek, ancak ömrü o günleri görmeye yetmeyecekti.

DAVET BAŞLIYOR

İlk vahiyden sonra bir süre vahiy gelmedi. Hz. Muhammedi (sav) kendisi için oldukça sıkıntılı geçen bu dönem boyunca, devamlı tefekkürle meşgul oldu ve vahyin tekrar gelmesini bekledi. Nihayet Müddessir sûresinin ilk âyetlerinin vahyedilmesiyle fetret-i vahiv denilen bu kesinti dönemi sona erdi. Bu âyetler Resûlullah’ı (sav) İslâm’a davetle görevlendirmekteydi.

Bunun üzerine Resûlullah (sav) davete aile fertlerinden ve yakın çevresindeki samimi dostlarından başladı. ilk olarak eşi Hz. Hatice müslüman oldu. Onu amcasının oğlu Ali, kızları, evlâtlığı Zeyd ve annesinin yardımcısı Ümmü Eymen izledi. Hz. Muhammed (sav) en yakın arkadaşı Ebu Bekir’i İslâm’a davet ettiğinde o da tereddütsüz kabul etti. Peygamberimizin (sav) çevresindeki halka gitgide genişledi. Gizli davet bu şekilde üç yıl kadar devam etti. Bu aşamada Hz. Peygamber (sav) müslümanlarla Erkam b. Ebu’l-Erkam’ın evinde gizlice toplandı, gelen vahiyleri onlara aktardı, onlarla sohbet ve ibadet etti.

Açıktan davetin Rabbimiz tarafından emredilmesinin ardından Resûlullah (sas) önce bir ziyafet vererek akrabalarını davet etti. Onlara Allah’ın bir olduğunu, eşi ve benzerinin bulunmadığını, kendisinin de Allah’ın elçisi olduğunu bildirdi. İlk muhalefet, amcası Ebu Leheb’den geldi. Ebu Leheb, akrabalarını birbirine düşürmekle suçladı Resûlullah’ı (sas) Ona hakaret ederek toplantıdan ayrıldı. Ebu Leheb’in oğulları Hz Peygamber’in (sas) kızları Rukıyye ve Ümmü Külsûm ile nişanlıydı. Hz. Peygambere cephe alan Ebu Leheb, oğullarının nişanlarını bozmalarını sağladı. Muhalefetini bundan sonra da hep sürdürdü.

Hz. Peygamber’e (sav) tâbi olanların sayısı zamanla arttı, sayı arttıkça muhalefet de şiddedendi. Özellikle putperestliği eleştiren âyetlerin inişinden sonra, Kureyşli müşrikler, Hz. Muhammed (sav) dinlerine ve geleneklerine karşı büyük bir tehlike olarak görmeye başladılar. Ona hakaretler ettiler, zamanla şiddete de başvurdular. Müslümanlara yapdan zulümlerin başını Velîd b. Mugire ve Ebu Cehil çekiyordu. İslâm’ın ilk yılları, müslümanlar için oldukça çetin geçti. Birçok müslüman işkence gördü.

En fazla zarar görenler de müslüman kölelerdi. Sahipleri onlara öldüresiye işkence yapıyorlardı. Müslümanlar İslâm uğruna canlarım veriyorlardı. Yâsir ve Sümeyye işkencelerle ilk şehit olan müslümanlardı. Oğulları Ammâr’ın gözleri önünde öldürülmüşlerdi. Habeşli bir köle olan Bilâl de şiddetli işkence görenlerdendi. Sahibi onu kızgın çölde güneşin altında bırakmış, üzerine de kocaman bir kaya koymuştu. Dayanılacak bir durum değildi. Ama bu işkence bile onu dininden döndüremiyordu. Hz. Ebu Bekir, Bilâl’in o halini görünce dayanamayarak onu sahibinden satın aldı ve hemen âzat etti. Bilâl, işkenceden kurtulmakla kalmamış, özgürlüğüne de kavuşmuştu.

Hz. Muhammede ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiştir?

Hz. Muhammed’e ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiştir?

Hoca
Hz. Muhammed’e ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiştir?
Cevap: 610 Ramazan ayında Hira mağarasında


Cevap: Hz. Muhammed’e ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiştir?

melle
Peygamberimize ilk vahiy kaç yılında ve nerede gelmiştir?

a) 610 Sevr mağarası b) 610 Hira mağarası
c) 615 Hira mağarası d) 615 Sevr mağarası

B şıkkı doğru cevap


Cevap: Hz. Muhammed’e ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiştir?

Kayıtsız Üye
Bu konuyla ilgili kandil var mıdır


Yorum: Hz. Muhammed’e ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiştir?

Hoca
ilk vahiy hangi tarihi 610 yılı Ramazan ayının bir Pazartesi gecesi


ilk vahiy hangi tarihte geldi, ilk vahiy hangi gün gelmiştir, Hira mağrası nerede

Bu kategoride yer alan Kendisine 50 sahife verilen peygamber hangisidir ? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

İlk Vahiy Nedir? İlk Vahiy Ne Zaman ve Nerede Geldi?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Son peygambere ilk vahyin geldiği mağara: Hira

Aralarında Türk hacı adaylarının da bulunduğu Müslümanlar, Mekke'de İslam'ın doğuşuna tanıklık eden kutsal mekanları ziyaret ediyor.

Bu mekanların başında, son peygamber Hazreti Muhammed'e ilk vahyin ulaştırıldığı Hira Mağarası yer alıyor.

Hac görevi için kutsal topraklarda buluşan Müslümanlar, sabah namazını Hira'ya ev sahipliği yapan Nur Dağı'nda eda etmek için zirveye tırmanıyor. 

Henüz güneş doğmadan servis araçlarıyla Mekke'nin 5 kilometre kuzeydoğusundaki dağın çevresinde toplanan hacı adayları, bir saatlik zorlu yürüyüşün ardından zirveye ulaşıyor.

Hira Mağarası'nın yer aldığı alana varmanın coşkusunu yaşayan hacı adayları, gün aydınlanırken Mescid-i Haram ve Mekke'yi kuş bakışı izleme imkanı buluyor.

Ezanın okunmasıyla sabah namazını kılan hacı adayları, ardından zirvenin yaklaşık 20 metre aşağısındaki dik kayalıklarla çevrili Hira Mağarası'na inerek şükür namazı kılıp dua ediyor.

"Dokunsanız ağlayacağım"

Zorlu zirve yolculuğuna bastonu ve çevresindekilerin yardımıyla çıkan 73 yaşındaki Neşide Bilici, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zorlanmasına karşın kutsal topraklardaki yolculuğunun çok güzel geçtiğini söyledi.

Nur Dağı'na tırmanışın manevi hazzını "Dokunsanız ağlayacağım." sözleriyle dile getiren Bilici, "Askerlerimize Allah yardım etsin. Müslüman kardeşlerimiz nerede eziliyorsa Allah onlara yardım etsin." duasında bulundu. 

Kutsal topraklara Almanya'nın Münih kentinden gelen 55 yaşındaki Abdullah Sarici ise duygularını anlatmakta güçlük çektiğini belirterek, "Nasip oldu çok şükür. Yerinde yaşamak çok güzel. Kabe'yi hayal ederdik. Dedelerimizden, babamızdan dinlerdik, resimlerine bakardık. Çok şükür kendisine kavuştuk." dedi.

Nur Dağı'na çıkarken "Peygamberimiz buraya nasıl gelmiş, bunları nasıl yaşamış, insanın aklı almıyor gerçekten." diye düşündüğünü aktaran Sarici, İslam alemine birliktelik diledi.

Hacı adaylarının yoldaşları

Nur Dağı'nın zirvesine yapılan meşakkatli yolculukta hacı adaylarına, yürüyüş için oluşturulan merdivenlerin dış kısmında maymunlar ve güvercinler de eşlik ediyor. Hacı adayları, kendilerine yaklaşan maymunlara muz, güvercinlere ise buğday veriyor.

Zirvede de dua edenlerin ve namaz kılanların yanına yaklaşan kediler, hacı adaylarının huşu içerisinde ibadet etmelerine mani olmadan, zirveden ayrılana kadar eşlik ediyor.

Hira Mağarası

Nur Dağı'nın (Cebel-i Nur) zirvesinde yer alan Hira Mağarası, ancak bir kişinin ayakta durabileceği ve yere uzanabileceği boyutta.

Hazreti Muhammed'in inzivaya çekildiği bu mekan, ilk vahyin geldiği ve Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı yer olma özelliği taşıyor.

İslam kaynaklarına göre Hazreti Muhammed, 40 yaşına yaklaştığında Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda inzivaya çekilmeyi ve burada vakit geçirmeyi adet edindi ve bu durum birkaç yıl devam etti. 40 yaşındayken, Kadir Gecesi, kendisine ilk vahiy geldi.

Hazreti Muhammed, Hira'da tefekkürle meşgulken Hazreti Cebrail aracılığıyla Alak Suresi'nin şu ilk beş ayeti kendisine vahyedildi:

"Yaratan Rabb'inin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb'in sonsuz kerem sahibidir. O Rabb ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Peygamberimize Gelen İlk Vahiy

İlk vahiy nedir? Peygamber Efendimize ilk vahiy ne zaman, nerede, hangi ayetlerle gelmiştir? İlk vahiy nasıl gelmiştir? İşte Peygamberimize (s.a.v.) gelen ilk vahiy.

Allah’ın son elçisi; Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ilk vahyin gelişi...

İlk Vahiy Hangisidir?

Peygamber Efendimize ilk inen vahiyler Alak sûresinin ilk beş âyetidir. Alak sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 19 âyettir. Hira dağında Peygamberimiz (s.a.s.)’e ilk kez nâzil olan âyetlerdir.

İLK VAHİY NE ZAMAN, NEREDE, HANGİ AYETLERLE GELMİŞTİR?

Allâh’ın Resûlü, kırk yaşında idiler. Vahye muhâtab olacak mânevî kıvâma ulaşmak için geçirdiği, hazırlık mâhiyetindeki altı aylık zaman sona ermişti.

Mübârek Ramazan ayının 17. günüydü. ( İbn-i Sa’d, I, 194.) Resûl-i Ekrem Efendimiz, mûtâdı üzere Hirâ Mağarası’nda idiler. Cebrâîl (a.s.) geldi ve Hazret-i Peygamber’e:

–Oku!” dedi. Peygamber Efendimiz:

–Ben okuma bilmem!” karşılığını verdi. Bunun üzerine melek, Hazret-i Peygamber’i tâkati kesi­linceye kadar sıktı. Sonra yine:

–Oku!” dedi. Efendimiz yine:

–Ben okuma bilmem!” cevâbını verdi. Cebrâîl (a.s.) ikinci kez O’nu tâkati kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar:

–Oku!” dedi. Hazret-i Peygamber yine:

–Ben okuma bilmem! (Ne okuyayım?)” dedi. Cebrâîl (a.s.) Hazret-i Peygamber’i üçüncü defâ da sıkıp bıraktı.

İLK VAHİYDE HANGİ KONULARDAN BAHSEDİLMEKTEDİR?

Ardından vahy-i ilâhîyi kendisine şöyle bildirdi:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aleka’dan yarattı. Oku, Rabbin nihâyetsiz kerem sâhibidir. O, kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.” (el-Alak, 1-5)

Bu emr-i ilâhî ile Allâh'ın Resûlü’nün şahsında bütün insanlığa Rabbin en büyük lutfu olan Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlü başlamış oldu.

Hazret-i Peygamber, semâ kapılarından yeryüzüne rahmet ve şifâ olarak nüzûl etmeye başlayan Kur’ân-ı Mübîn’den ilk olarak bu âyet-i kerîmeleri telâkkî etti. Cebrâîl (a.s.) ayrılıp gidince, vahyin haşyetinden yüreği titreyerek Hazret-i Hatîce vâlidemizin yanına döndü:

–Beni sarıp örtünüz; beni sarıp örtünüz!” buyurdu.

Bir müddet istirahat ettikten sonra, başına gelen bu hâli, birlikte insanlığa numûne nezih bir âile hayâtı yaşadığı Hatîcetü’l-Kübrâ annemize anlattı. Endişeli bir şekilde:

–Yâ Hatîce! Şimdi bana kim inanır?” dedi.

O mübârek zevce, Hazret-i Peygamber’e:

“Allâh’a kasem ederim ki, Allâh Sen’i hiçbir vakit utandırmaz (mahcûb etmez). Çünkü Sen, akrabânı himâye edersin, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fukarâya infâk eder, kimsenin yapamayacağı kadar iyilikte bulunursun, misâfire ikrâm edersin, Hak yolunda zuhûr eden hâdiselerde (halka) yardım edersin...

Ey Allâh’ın Elçisi! Sen’i (evvelâ) ben kabûl ve tasdîk ederim. Allâh yoluna önce beni dâvet et!” diyerek kendisini ilk tasdîk eden ve ilk destekleyen oldu.

Yâni Hazret-i Hatîce vâlidemiz, bir bakıma O’na lisân-ı hâl ile:

–İyilik, ancak iyilik getirir! İhsânın karşılığı ihsândan başka ne olabilir ki!” demek­teydi.

Böylece o, Resûlullâh’ın tertemiz ve nezih mâzîsini, apaydınlık bir istikbâlin müjdecisi ve gerekçesi olarak değerlendirmekteydi. Nitekim Cenâb-ı Hak buyurur:

“İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?” (er-Rahmân, 60)

“OKU” EMRİNİN ANLAMI

Resûlullâh’a gelen ilk vahyin ilk kelimesinin “Oku!” olması münâsebetiyle bunu gönül ehli, şöyle tefsîr etmiştir:

Oku! Her şeyi oku! Allâh’ın kitâbını oku! Allâh’ın âyetlerini oku! Kâinât kitâbını oku! Dâimâ oku! Hidâyete ermek, dalâletten uzaklaşmak için oku! Îmânını bütünleştirmek için oku! Allâh’ın adıyla oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! İnsanı bir kan pıhtısından yara­tan, fakat ona her şeyi okuma, aydınlatma, anlama ve anladığını yaşama imkânı veren yüce Rabbinin adıyla oku! İnsana okuma nîmetini ihsân ederek en büyük lutfu gösteren Allâh’ın adıyla oku! Öğrenmek için oku! Kudret kaleminin bu âleme çizdiği her satırı oku! İnsana bilmediğini öğreten Allâh’ın adıyla oku!

“OKU” EMRİNİN ÖNEMİ

Âyetteki “oku” emri çok mühimdir. Ancak bu okumanın Allâh’ın adıyla olması da aynı de­recede bir ehemmiyet taşımaktadır. Zîrâ “oku” emrine riâyetin ne sûrette olması gerektiğini bildirmektedir.

“Oku” emri, sâdece zâhirde bir okuma emri değil, kalbin, mânevî tezkiye ve tasfiye netîcesinde kitap ve hikmeti alıcı hâle gelmesidir. Bununla, tecellîlerin mâkesi olan kalp ile her şeyi okuyabilmek kastedilmektedir. Yâni kâinâtın bir kitap hâline gelmesi, kalbin kâinât sayfalarını çevirip hikmetleri ve ilâhî sırları okuyabilmesi, velhâsıl insanın kâinâtı, kendini, Kur’ân-ı Kerîm’i okuması, idrâk etmesi ve yaşamasıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafa 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede