26 Aralık de İstanbul Kadırgada dünyaya geldi. Asıl ismi Mehmed Tevfik. 12 yaşında öksüz kaldı. Mahmudiye Rüşdiyesinde okudu. de Galatasaray Lisesini (Mekteb-i Sultani) birincilikle bitirdi. Çeşitli görevlerde memurluk yaptı. Kuzeniyle evlendi. Ticaret Mekteb-i Âlisinde hat ve Fransızca dersleri verdi. de Mirsaddergisinin açtığı şiir yarışmasında birincilik kazanınca edebiyat çevrelerinde adını duyurdu. de Mekteb-i Sultaniye Türkçe öğretmeni olarak atandı. te Malumat dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. te hükümetin memur maaşlarında kesinti yapmasını protesto için görevinden ayrıldı. da Servet-i Fünun Dergisinin Yazıişleri Müdürlüğüne getirildi. Dergi onun döneminde Edebiyat-ı Cedidenin yayın organı kimliği kazandı. Aynı yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Koleje girdi. Aydınlar üzerinde süren yoğun baskılar nedeniyle birkaç kez gözaltına alındı. Bir süre sonra dergideki görevinden ayrıldı. da Robert Kolejin hemen yanında bir ev yaptırarak Aşiyan
Tevfik Fikretin Evi Olan Şuanki Adıyla Aşiyan Müzesi
adını verdi. Eşi ve oğlu Halûkla birlikte buraya yerleşti. de 2nci Meşrutiyetin ateşli savunucularından biri oldu. Hüseyin Kazım Kadri ve Hüseyin Cahit Yalçınla birlikte Tanin gazetesini kurdu. Gazete İttihat ve Terakkinin yayın organı haline getirilmek istenince karşı çıktı ve Taninden ayrıldı.
Mekteb-i Sultani Müdürlüğüne getirildi. 31 Mart Olaylarını protesto için bu görevden de ayrıldı. Ama öğrencileri ve Maarif Nazırı Naili Beyin ısrarlarıyla göreve döndü. 8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayınca bir daha dönmemek üzere bu görevi bırakttı. İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkarak Aşiyana çekildi. Ağır bir şeker hastalığına yakalanmıştı. Kolundan olduğu bir ameliyatın ardından 48 yaşında yaşamını yitirdi. Eyüpteki aile mezarlığına defnedildi.
Küçük yaşlarda şiir yazmaya başladı. Başlangıçta Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem şiirleri arasında uzunca bir arayış dönemi geçirdi. Daha sonra Fransız şiiriyle tanıştı. Özellikle François Coppeden etkilenerek kendi şiirini yaratmaya koyuldu. Aşırı titiz tutumu, en küçük ayrıntılar üzerinde dikkatle durmasıyla kendine özgü bir üslup yarattı, döneminin tüm edebiyat ve şiiri üzerinde etkili oldu. Biçimsel kaygıları gözardı etmedi, sürekli yenilik aradı. de yayınlanan Rübab-ı Şikestede toplumsal sorunlara ağırlık veren şiirlerin yanısıra, günlük konuşma diline yakın dille yazılmış şiirlerde vardı. Betimlemelerindeki ayrıntılı ustalığının ressamlığına bağlanır. Doğa şiirlerindeki doğayla uyumluluk da dikkat çeker. Oğlu Halûkun şiirlerinde büyük etkisi oldu. de yayınlanan ikinci şiir kitabı Halûkun Defterindeki şiirler, en umutlu ve iyimser şiirleridir. Bu şiirlerde oğluna ve Osmanlı gençliğine çalışkanlık, yurt sevgisi, hak ve hukuktan yana olma gibi erdemleri öğütledi.
de basılan Rübabın Cevabındaki şiirlerde halkın acılarını, zorbalıkları, baskı ve haksızlıkları anlattı. Bu kitapta yer alan Tarih-i Kadime Zeyl başlıklı şiirde, kendisini eleştiren Mehmet Akif Ersoya yanıt verdi Din ve doğa konusundaki görüşlerini açıkladı. Kendisinin doğanın bir izleyicisi olduğunu söyledi. te yayınlanan Şerminde yalın bir dille yazılmış, kısa dizelerden kurulu, dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirler yer alır. 30lu yaşlarından sonra çevresindeki olumsuzluklardan oldukça etkilendi. Dünya görüşü, çağının koşullarını aştı. Özgürlük ve eşitliğe inandı. Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim biçimini eleştirdi, belli egemen sınıfların yönettiği devlete ve bu devletin koyduğu yasalara karşı çıktı. Özel yaşamında da katı bir ahlak anlayışı sürdürdü. İnsana büyük değer verdi. Ona göre tüm soruların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır. İnsanın üstünlüğünü sağlayan ise duyarlılığı ve sezgi gücünden çok düşünme gücü ve aklıdır.
Şiir türünde eserler vermiş bir sanatçıdır. Servet-i Fünun Edebiyatı’nın öncülerindendir. Servet-i Fünun şiirinin de en büyük temsilcisidir. ’e kadar yazdığı şiirlerde “Sanat, sanat içindir.” anlayışı hakimdir. Bu tarihten sonra, bilhassa ikinci meşrutiyetten sonra, yazdığı şiirlerde “toplum için sanat” görüşünü benimsediği görülür. Bu dönemde yazdığı şiirler, Batılılaşmayı savunan, teknolojinin üstünlüklerinden faydalanmanın gerekliliğini anlatan ve toplumumuzdaki sosyal bozuklukları konu alan didaktik(öğretici) şiirlerdir. Aruzu ustalıkla kullanan şair, şiiri nesre yaklaştırmış, şiirin konu alanını genişletmiş ve mısraları kırarak serbest müstezadı şiirimize yerleştirmiştir. Şair, Parnasizm’den etkilenmiştir.
Tevfik Fikret’in aruzla yazdığı şiirlerde dil oldukça ağırdır; fakat hayatının sonuna doğru hece ölçüsüyle yazdığı ve “Şermin” adlı kitapta topladığı çocuk şiirlerinde kullandığı dil konuşulan Türkçedir.
Eserleri : Rubab-ı Şikeste, Halukun Defteri, Rubab-ın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Şermin
Hece Ölçüsü İle Yazılmış Çocuk Kitabıdır
Servet-i Fünun şiirinin Fikret’ten sonra ikinci büyük şairidir. Nesir alanında da eserler vermiştir. Ömrü boyunca “Sanat, sanat içindir.” İlkesine bağlı kalmış, eserlerinde sosyal konulara yer vermeyip bireysel konuları, duygu ve düşünceleri işlemiştir.
Sembolizm’in edebiyatımızdaki ilk temsilcisidir. Fakat Sembolizm’i iyi kavrayamadığı ya da yanlış anladığı hususunda eleştiriler almıştır. Dili ağır, anlatımı süslüdür. Soneleri ve aruzla yazdığı serbest müstezatları eski dilbilgisi kaidelerini, dil ve söyleyiş mantığını hiçe sayan sıfatlar ve tamlamalarla doludur. Şiirlerinde o güne kadar duyulmamış teşbih, mecaz ve istiarelere yer vermiştir. En basit olayları ve varlıkları şiire sokmuş, onlara yeni ifadeler kazandırmak, onları sembolleştirmek için yeni kelimeler bulma lüzumu hissetmiş, böylece Arapça, Farsça sözlükleri tarayıp ahenkli sözcükleri seçmiş; onları şiirlerinde kullanmıştır.
Nesir sahasında da kudretli eserler vermiştir. Fakat Tevfik fikret’in yaptığı gibi şiiri nesre yaklaştırmamıştır. Nesirlerinde kullandığı dil, şiirlerine göre daha sadedir. Anlatımı ise akıcı ve güzeldir. Cenap Şahabettin hiçbir yazısını topluma yol göstermek amacıyla yazmamıştır.
Eserleri : Hac Yolunda, Evrak-ı Eyyam, Tamat, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Afak-ı Irak Tiryaki Sözleri
Şiirlerini Topladığı Kitabıdır.
Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarından ve Osmanlı İmparatorluğunun Sultan Reşat devri Mabeyn Başkatibi (), bunun yanı sıra Ayan Meclisi üyesi. Ayrıca bazı edebi yazılarını Hazine-i Evrak adlı dergide Mehmet Halit Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır.
Servet-i Fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir. İlk büyük Türk romanı olarak kabul görmüş Aşk-ı Memnunun yazarıdır.
de İstanbulda doğdu. 27 Mart te İstanbulda yaşamını yitirdi.
Uşakizadeler olarak tanınan İstanbullu bir aileden Hacı Halit Efendinin oğlu. Fatih Askeri Rüştiyesinde öğrenime başladı. Babasının işleri bozulunca ailesi İzmire taşındı. İzmir Rüştiyesine girdi. Özel Fransızca dersler aldı. Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği Mechitariste Okuluna devam etti. te son sınıftan ayrılarak babasının ticarethanesinde çalışmaya başladı. İzmir Rüştiyesinde Fransızca öğretmenliği yaptı. Osmanlı Bankasında çalıştı. İzmir İdadisinde Fransızca ve edebiyat dersleri verdi. te İstanbul Reji İdaresinde Başkatip oldu, İstanbula taşındı. 2nci Meşrutiyetin ilanından sonra reji komiserliğine getirildi. Darülfünunda (İstanbul Üniversitesi) Batı edebiyatı ve estetik dersleri verdi. da İttihat ve Terakkinin önerisiyle Mabeyn Başkatibi oldu. de Meclis-i Âyan üyeliğine seçildi. Daha sonra üniversiteye döndü. Siyasi görevlerle Fransa, Almanya ve Romanyaya gitti. İttihat ve Terakkinin iktidardan düşmesinden sonra Reji İdaresi Yönetim Kurulu Başkanlığına getirildi. Cumhuriyetten sonra Yeşilköydeki yalısına çekildi.
Edebiyat yaşamına çeviriler ve şiirle başladı. İzmirde arasında Nevruz dergisini, da Hizmet gazetesini çıkardı. da Edebiyat-ı Celayan romanları tefrika halinde yayınlandı. de yazarlığı bıraktı. İkinci Meşrutiyetten sonra tekrar yazmaya başladı ama e kadar bunları yayınlamadı. İzmirde yazdığı ilk kısa romanlarda acıklı, duygusal bir anlatımla karşılıksız sevgiyi konu aldı. te yayınlanan Mai ve Siyah romanında aşk serüvenleri ikinci planda kaldı. Şairler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar arasında geçen olaylar çerçevesinde o dönemin basın dünyasını anlattı. te yayınlanan Aşk-ı Memnu ilk büyük Türk romanı kabul edilir.
Aşk-ı Memnu Adlı Romanı Günümüzde Dizi Olarak Uyarlanmıştır.
Sağlam bir kurgusu ve tekniği olan bu romanda, genç ve güzel bir kadının, zengin ama yaşlı kocasına sadık kalma kararına karşın, elinde olmaksızın yasak bir aşka sürüklenmesi, olayın psikolojik nedenleri üzerinde de durularak gerçekçi bir yaklaşımla anlatılır. Romanda olay, kişiler arasındaki maddi ve manevi bağlantılarla ustaca örülmüş, hareket, betimleme ve ruh çözümlemeleri ölçülü ve dengeli olarak işlenmişwebgrid.co.uk topluluğuna katıldı.
Servet-i Fünun Edebiyatı’nın nesir ustasıdır. Her türde eserler vermesine rağmen romancılığı ve hikayeciliğiyle tanınır. Edebiyatımızda teknik bakımdan başarıl ıilk roman örneklerini Halit Ziya vermiştir. Bu yönüyle Cumhuriyet öncesi Türk Edebiyatı’nın en büyük romancısıdır. romanlarındaki dil, Servet-i Fünun şiirinde olduğu gibi ağırdır. Arapça-Farsça sıfatlar, tamlamalar çokça kullanılır. Buna karşın hikayelerinde kullandığı dil oldukça sadedir. Yazar sonraları edebiyatımızda görülen sadeleşme akımına katılmış eserler-ini gözden geçirerek sadeleştirmiştir.
Romanlarındaki konuları ve kahramanları aydın çevreden seçmiş, hikayelerinde ise halka inmiş, halkı anlatmıştır. Eserlerini Realist ve Natüralist bir tutumla yazmış, edebiyatımızda gerçekçiliğin en önemli öncülerinden sayılmıştır. Gözleme dayanan tasvirlerini eseri süslemede bir malzeme değil, olaylar ve kişileri daha iyi anlatmanın bir aracı olarak görmüştür.
Eserleri: Aşk-Memnu,Mavi ve Siyah,Kırık Hayatlar,Bir Ölünün Defteri, Aşka Dair,Kâbus
12 Ağustos te İstanbulda doğdu. 23 Aralık de yine İstanbulda yaşamını yitirdi. Türk edebiyatında psikolojik roman türünün ilk örneklerinden olan Eylül isimli romanıyla tanınır. İlk ve orta öğrenimini İstanbul Balattaki mahalle mektebiyle, Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesinde yaptı. Bahriye mektebini bitirdi, deniz subayı oldu. te staj için Girite, te Kiel kanalının açılış töreni için Almanyaya gönderildi. Trabyada elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. Üç kez evlendi. den sonra bahriyeden ayrılarak sadece yazarlık yaptı. arasında Mehasin, arasında Süs adlarında iki kadın dergisi yayınladı. Bir süre ticaretle uğraştı. Yaşamının son yıllarını yoksulluk içinde geçirdi. İlk öyküsünü 16 yaşında yazdı. Düşüş isimli bu öykü Halit Ziya Uşaklıgilin İzmirde çıkardığı Hizmet gazetesinde yayınlandı. Mektep ve Servet-i Fünun dergilerindeki yazılarıyla tanındı. Asıl ününü Servet-i Fünunda tefrika edilen Eylül adlı romanıyla yaptı. da basılan bu roman, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik romandır. Konusu karı-koca-aşık üçlü ilişkisi olan bu romanda, sade ve akıcı bir dille ruhsal çözümlemelere yer verdi. Bu başarıyı diğer eserlerinde yineleyemedi.
Servet-i Fünun romanında Halit Ziya’dan sonra gelen en önemli kişidir. Eserlerinde insan psikolojisini abartmadan, doğal akışı içinde incelemeye çalışır. Halit Ziya’nın etkisinden uzun müddet kurtulamayan sanatçı, eserlerinde Halit Ziya’ya göre sade; fakat zayıf bir Türkçe kullanmıştır. Genellikle aşk, kadın ve ihtiras maceralarını konu alan eserler yazmıştır. Hikaye, roman ve tiyatro türünde eserler veren Mehmet Rauf’un en başarılı eseri Eylül’dür. Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman sayılan Eylül, dil örgüsü bakımından zayıf olmasına rağmen Servet-i Fünun Edebiyatı’nın sayılı eserlerinden biri kabul edilir.
Eserleri: Eylül,Genç Kız Kalbi,Karanfil ve Yasemin,İhtizar,Son Emel,Ferdi ve Şürekası
İlk Psikolojik Romanımız Olan Eylül
7 Aralık te Balıkesirde doğdu. 18 Ekim de İstanbulda yaşamını yitirdi. Edebiyat-ı Cedide akımının önde gelen isimlerinden. da Mülkiye Mektebini bitirdi. Maarif Nezareti Mektubi Kaleminde memur olarak çalıştı. den sonra Vefa ve Mercan idadilerinde Fransızca ve Türkçe öğretmenliği, yöneticilik yaptı. Tevfik Fikretten sonra Servet-i Fünun dergisinin yönetimini üstlendi. Bir çevirisi nedeniyle yargılanıp aklandı ama dergi kapatıldı. de 2nci Meşrutiyetin ilanından sonra Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım Kadri ile birlikte Tanin Gazetesini çıkardı.
Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım Kadri ile birlikte çıkardığı Tanin Gazetesi
Aynı yıl İttihat ve Terakki Cemiyetinden İstanbul mebusu seçildi. de İstanbulun İngilizler tarafından işgalinden sonra tutuklanıp Malta Adasına sürüldü. de sürgün dönüşü Tanini yeniden çıkardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan yasaları ve bazı uygulamaları eleştirince İstiklal Mahkemesinde yargılandı ve beraat etti. te ikinci kez yargılandı, Çoruma süresiz sürgüne gönderildi, Tanin gazetesi kapatıldı. da af sonucu cezası kalkınca İstanbula döndü. arasında Fikir Hareketleri dergisini çıkardı. Atatürkün ölümünden sonra tekrar politikaya döndü. arasında Çankırı, arasında İstanbul milletvekili oldu. arasında Tanin gazetesini tekrar yayınladı. Ulus gazetesinde başyazarlık yaptı. Ulusta yayınlanan bir yazısı nedeniyle dokunulmazlığı kaldırıldı. te bu kez Demokrat Parti aleyhindeki yazıları nedeniyle hapse mahkum edildi, ama cumhurbaşkanı tarafından affedildi. Öğrencilik yıllarında yazmaya başladı. Yazıları Mütalaa, Tarik, Sabah ve Saadet gibi gazetelerde yayınlandı. Biçim ve öz bakımından Ahmed Mithad etkisi görülen ilk romanı Nadide de basıldı. İkinci romanı Hayal İçindede gerçekçi bir yaklaşım temelinde ruhsal çözümlemelere yer verdi. Öykülerinde İstanbulda yaşayan azınlıkları, seçkin kişileri anlattı. Servet-i Fünun dergisinin yanında, Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesinin kurulmasını sağladı. Ayrıca Servet-i Fünun karşıtı yazarlarla yapılan kalem kavgalarında hep ön planda yer aldı. Çeviriler yaptı, elli kadar eseri Türkçeye kazandırdı.
Eserlerini realist biçimde iç ve dış gözlemlerine dayanarak yazar. Hikaye, roman, fıkra ve mensur şiirlerinin dışındaki eserlerinde süs ve yapmacıklıktan kaçınır, sade bir üslup kullanır. Türkçenin sadeleşmesinde önemli bir role sahip olan yazar zamanının hemen her tartışmasına katılmıştır.
Edebiyat ve Hukuk adlı makalesi yüzünden Servet-i Fünun dergisi kapatılmıştır.
Eserleri: Nadide,Hayal İçinde,Hayat-ı Muhayyel,Niçin Aldatırlarmış Kavgalarım,Edebi Hatıralar
Babası, şair ve tarihçi Sait Paşa; annesi bir aşiret liderinin kızı olan Ayşe Hanımdır. Şair Faik Ali Ozansoyun ağabeyidir. Süleyman Nazif, özel eğitim görerek yetişti; Arapça ve Farsçanın yanı sıra Fransızca öğrendi. Osmanlı ve cumhuriyetin önemli Kürt aydınlarındandır. Çeşitli memurluklarda çalıştıktan sonra Vilayet gazetesinde başyazarlık yaptı. II. Abdülhamitin gazabına uğrayan yazarlardan biri olan Süleyman Nazif, yılında Parise kaçarak sekiz ay boyunca orada yaşadı. Yurda döndükten sonra padişahın emriyle vilayet mektupçusu olarak Bursaya sürgüne gönderildi. yılından gittiği sürgünden ancak 10 yıl sonra, II. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle birlikte kurtulabildi. e kadar Basra, Musul, Kastamonu, Trabzon ve Bağdat valiliklerinde çalıştı, görevinden ayrıldıktan sonra İstanbula gelerek yazarlığa devam etti.
İstanbulun Müttefiklerce işgal edilmesine karşılık yazdığı; de Hadisat adlı dergide yayınlanan Kara Bir Gün çeşitli kesimlerin tepkisine neden oldu ve Maltaya sürgüne gönderildi. İstanbula döndüğünde Resmi Gazetede çalışmaya başladı.
Tanzimat edebiyatının, özellikle de Namık Kemalin etkisinde kalarak şiirler yazan Süleyman Nazif, ilk dönem şiirlerinde toplumsal içerikli ve özgürlükçü bir düşünceyi savundu. Bu düşüncesiyle birlikte Osmanlı Yenilikçileri arasında önemli bir yere sahip olan Servet-i Fünunculara katıldı. Yapıtlarında süslü bir dil kullanarak Osmanlıcanın ve aruz kalıplarının şiir sanatını zenginleştirdiğini savunan Süleyman Nazif, Namık Kemal, Mehmet Akif ve Fuzuli gibi inceleme kitapları da yazmış; yergi, nükte ve fıkraları derleyerek kitaplaştırmıştır.
Nesri şiirinden daha kuvvetli olan sanatçı duyguları yönünden Namık Kemal’e benzer. Türklüğe hayran bir toplumcu olan webgrid.co.uk İstanbul’un işgali üzerine “Kara Bir Gün” adlı makalesiyle sert bir çıkış yapar.
Eserleri : Gizli Figanlar,Firak-ı Irak,Batarya ile Ateş, Malta Geceleri, Çal Çoban Çal
Ahmet Hikmet Müftüoğlu Yazar ve diplomat. yılında İstanbulda doğdu. Babası Müftüoğlu Sezai Beydir. Dedesi Yunanlılar tarafından şehid edilen Mora Müftüsü Abdülhalim Efendidir. Dedesinin müftü olması sebebiyle Müftüoğlu adını almıştır.
Ahmed Hikmet, sık sık hastalanması sebebiyle okula muntazaman devam edememesine rağmen, Dökmecilerdeki Taş Mektebi ile Mahmudiye Vakıf ve Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesini bitirerek Galatasaray Mekteb-i Sultanisine girdi. Dördüncü sınıftayken ilk eserinin basılışı edebiyata ilgisini artırdı. de Galatasarayı bitirdi ve Hariciye Nezareti Umur-ı Şehbenderi Kalemine memur tayin edildi ve vazifesi dışında Fransızcadan roman tercümeleri yaptı. Marsilya, Pire ve yılında da Kafkasyaya gönderildi. Sefaretlerde çalışan yazar, da İstanbula dönerek Umur-ı Şehbenderi Kalemi Ser-halifeliğine getirildi. Meşrutiyete kadar Hariciye Nezareti merkezinde çalıştı. Bir yıla yakın Nafia Nezaretinde, Ticaret Müdiriyet-i Umumiyesinde vazife aldı. Tekrar Hariciye Nezaretine dönerek de Peşte Başşehbenderi oldu. Bu tarihe kadar geçen zaman içinde Ahmed Hikmet, yılında Türk Derneğinin ve yılında da Türk Yurdunun kurucu üyesi olarak hizmet verdi. de İstanbula dönen yazar, yılında Halife Abdülmecid Efendinin Ser-karinliğine, iki yıl sonra da Hariciye Vekaleti Müsteşarlığına getirildi. Anadolu-Bağdat Demiryolları İdare Meclisi Azalığı ve Elektrik Şirketi İdare Meclisi Azalığı görevlerini de üstlendi. Ahmed Hikmet 19 Mayıs günü karaciğer kanserinden öldü.
Ahmed Hikmetin edebiyat merakı daha lise yıllarında başlamıştı. Bu alandaki merakının, aileden gelen bir haslet olduğunu ifade eder. İlk olarak Asır Kütüphanesi neşriyatı arasında çıkan Leyla Yahut Bir Mecnunun İntikamı yayınlandı. Daha sonra Fransızcadan Tuvalet ve Letafet ve Bir Riyazinin Muaşakası adlarında iki eser tercüme ettiyse de, doğu ile batı kültürünün çok farklı olduğunu görerek bir daha eser tercüme etmedi.
Servet-i Fünun devrinde, İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde yazdığı hikaye ve nesirlerini yılında Haristan ve Gülistan adlı eserlerde topladı. Bu iki eserinde Ahmed Hikmet Müftüoğlu, daha iyi tesir yapmak, gönülleri heyecanlandırmak için mübalağalı bir üslub kullandığını, ağır ve anlaşılması güç Servet-i Fünun dilini işlediğini ve hayal mahsulü konular anlattığını bizzat kendisi söyler. Kendisinin de ifade ettiği sebeplerden dolayı bu iki eseri fazla itibar kazanamamıştır.
İkinci Meşrutiyetten sonra, zamanın modasına uyarak o da Turancılık edebiyatı akımına uymuştur. Bu akıma bağlı olarak yazdığı yazıların büyük kısmını Çağlayanlar () adlı eserinde toplamıştır. Bu eserinde yazar arı Türkçeciliğe yönelmiş, fakat bu defa da kelime uydurma ve Servet-i Fünundan kalma hayalcilikten kendini kurtaramamıştır.
Gönül Hanım adlı romanı Tasvir-i Efkar Gazetesinde tefrika edilmiş ve de kitap olarak bastırılmıştır. Ahmed Hikmet, yazılarında daha ziyade kelime bulmaya ve üsluba dikkat ettiği için, konulara dikkat etmemiş ve bu yüzden zamanındakilerin ayarında bir edebiyatçı olamamıştır.
İlk öykülerini ağır bir dille yazan sanatçı Milli Edebiyat’ın doğmasıyla o görüşte eserler ortaya koymaya başlamış, Türkçülük düşüncesini desteklemiştir.
Eserleri : Patates,,Tuvalet yahud,Letafet-i Aza,Bir Riyazinin Muaşakası yahud Kamil,Gönül Hanım,Çağlayanlar,Bir Tesadüf,Kadın Ruhu, Beliren Simalar, Salon Köşeleri, Bir safha-i kalb, Silinmiş Çehreler.
19 Ağustos te İstanbulda doğdu. 8 Mart te Heybeliadada yaşamını yitirdi. Heybeliadadaki Abbas Paşa Mezarlığına defnedildi. Roman ve öykü yazarı. Eserlerinde 19 ve 20nci Yüzyıl başındaki İstanbul yaşamını gerçekçi bir biçimde yansıttı. Hünkar yaveri Mehmet Sait Paşanın oğlu. 3 yaşında iken annesinin ölümü üzerine Giritte bulunan babasının yanına gönderildi. İlkokula burada başladı. Babası tekrar evlenince 6 yaşında İstanbula anneannesinin Aksaraydaki Konağına döndü. Yakubağa Mektebi, Mahmudiye Rüşdiyesi ve İdadide öğrenim gördü. de Mekteb-i Mülkiyeye girdi. de hastalık nedeniyle ikinci sınıfta iken okulu bıraktı. Kısa bir süre Adliye Nezareti Ceza Kaleminde memur, Ticaret Mahkemesinde Azâ Mülazımı olarak çalıştı. de Ahmed Mithad Efendinin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. Batı uygarlığının yaşantısını taklit ederken gülünç duruma düşen insanları anlattığı ilk romanı Şık aynı yıl bu gazetede tefrika şeklinde yayınlandı. Paul Bourget, Paul de Kock, Alfred de Musset gibi Fransız yazarlardan çeviriler yaptı. te İkdam gazetesine geçti. Kendisine büyük ün sağlayan ilk eseri Mürebbiye ile Metres, Tesadüf ve Nimetşinas bu gazetede tefrik edildi. Sansürün Alafranga (de Şıpsevdi adıyla basıldı) romanını yasaklaması üzerine yazarlığı bıraktı. e kadar suskun kaldı.
İkinci Meşrutiyet döneminde Ahmet Rasim ile birlikte 37 sayı süren Boşboğaz ile Güllâbi adlı mizah dergisini çıkardı. Sabah ve Vakit gazetelerinde çalıştı. de Heybeliadaya taşındı. Kütahya milletvekili olduğu dışında tüm yaşamını Heybeliadada geçirdi. te Son Posta gazetesinde tefrik edilen Ben Deli miyim romanı ahlaka aykırı bulunarak yargılandı, beraat etti. Anneannesinin yalısında dadılar arasında geçirdiği çocukluk ve gençlik yılları, İstanbul yaşamı ve insanlarını tüm detaylarıyla öğrenmesini sağladı. Ev kadınlarının çeşitli konulardaki düşüncelerini öğrendi. Batılı yazarların yanısıra Türk halk edebiyatından da yararlandı. Romanı ahlakın aynası olarak gördü. Geniş bir okur kitlesine ulaşabilmek için yalın bir dil kullandı. Çok okunan bir yazar olmasını da bu yalınlığına bağladı. Eserlerinde toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkilerini, din sorunlarını konu aldı. Zeki ve kurnazların, saf ve cahilleri kandırarak işlerini yürüttükleri çarpık bir düzenden kurtulmak için akılcı düşüncenin gelişmesi gerektiğini savundu. Dar sokakları, ahşap evleri, konakları, yalıları ve çarşılarıyla hep İstanbulu işledi. Romanlarında döneminin İstanbulun her kesiminden, sınıfıntan insana yer verdi. Külhanbeyler, züppeler, fahişeler, hanımefendiler, mahalle kadınları, paşalar, memurlar, beslemeler, imamlar, esnaf. Çevre betimlemeleri üzerinde durmaktansa karakterlerini güçlendirmeyi tercih etti. Bu karakterleri yerel şivelerle konuşturmakta ustalaştı. Emile Zolanın deneysel roman yöntemini benimsedi ve uyguladı. Ömrünün son otuz yılını Heybeliadadaki köşkünde yazarak geçirdi. En çok ürün veren, en çok okunan ve sevilen yazarlardan biri oldu.
Çağdaş Türk Edebiyatı’nın büyük romancılarındandır. “Sanat, toplum içindir.” ilkesine bağlı kalarak, yazı masasını sokakla birleştirmeyi bilmiştir. Eserlerinde İstanbul’u özellikle İstanbul’un kenar mahallelerini tüm yalınlığı ile sunmayı başarmış bir yazardır. Eserlerinde Anadolu yoktur. Seçtiği tipleri, kendi dilleriyle konuşturur. Kenar mahallelerdeki kadınları onların duygu ve düşüncelerini kendi ağızlarından vermeye çalışmıştır. Hüseyin Rahmi’de Natüralizm’in izleri görülür.
Eserleri : Şık, Mürebbiye, İffet, Şıpsevdi, Gulyabani,Kuyruklu Bir Yıldız Altında İzdivaç, Ben Deli Miyim ?,Nimetşinas
te İstanbulda doğdu, de İstanbul Heybeliadadaki evinde yaşamını yitirdi. Menteşeoğullarından Kıbrıslı Bahaeddin Efendinin oğlu. Kendisi doğmadan babası ailesini terkettiği için annesi Nevber Hanım tarafından yetiştirildi. Öğrenimini yolsul çocuklara eğitim hizmetini bugün de sürdüren Darüşşafakada tamamladı. Posta ve Telgraf Nezareti kalemine memur olarak girdi. Bir yandan memurluk yaparken diğer yandan Ahmed Mithadın yayınladığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazmaya başladı. Kısa bir süre öğretmenlik yaptı. 2. Meşrutiyetten sonra Hüseyin Rahmi Gürpınar ile birlikte Boşboğaz isimli bir mizah dergisi çıkardı. Ceride-i Havadis, Tasvir-i Efkar, Yenigün, Akşam, Vakit, Cumhuriyet gibi gazetelerle birçok dergide çok sayıda makale, fıkra, gezi mektubu, anı türlerinde yazıları yayınlandı. Suriye, Sofya ve Romanyada muhabir olarak bulundu. da İstanbul milletvekili oldu. Bu görevi ölümüne kadar sürdürdü. Daha çok ustası Ahmed Mithadın edebi çizgisini izleyen, döneminin güçlü akımı Servet-i Fünun içinde yer almayan Ahmet Rasim, öğrencilik yıllarında saltanata karşı çıkan şair ve yazarlara özenerek şiirler de yazdı. Daha sonra yazıya yöneldi. Ama şiiri bırakmadı. Muallim Naci etkisindeki şiirlerini Leyla Feridetakma ismiyle Musavver Malumat dergisinde yayınlattı. Döneminin tüm edebiyat ve siyasi tartışmalarından uzak kaldı. Benimsediği gerçekçi-gözlemci çizgide yazılarını sürdürdü. Kısa, canlı cümlelere, yaygın ve güncel deyimlere dayanan arı bir İstanbul Türkçesi ile yazdı. Darüşşafakadaki öğrencilik döneminde Zekaî Dededen müzik dersleri aldı. Çoğunun güftesi kendisine ait 60 kadar şarkı besteledi. Bu şarkılardan 40 kadarı günümüze ulaştı..
Eserleri : Gecelerim, Falaka, Şehir Mektupları,Gülüp Ağladıklarım, Cidd-ü Mizah,Eşkal-i Zaman,Muharrir Bu Ya,Ramazan Sohbetleri
BeğenYükleniyor
Servet-i Fünun (Edebiyat-ı Cedide) Dönemi () Sanatçıları:
Bu dönemin öne çıkan sanatçıları ve eserleri şunlardır:
TEVFİK FİKRET ()
Tevfik Fikretin Eserleri:
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL ()
Halit Ziya Uşaklıgilin Eserleri:
Roman:
Öykü:
Anı:
Deneme:
Tiyatro:
CENAP ŞAHABETTİN ()
Cenap Şahabettinin Eserleri:
Şiir:
Tiyatro:
Düzyazı:
MEHMET RAUF ()
Mehmet Raufun Eserleri:
Roman:
Öykü:
Tiyatro:
Düzyazı-Şiir:
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN ()
Hüseyin Cahit Yalçının Eserleri:
Roman:
Öykü:
Diğer:
Serveti Fünun Edebiyatı Diğer Yazar ve Şairleri
» Ahmet Hikmet Müftüoğlu
» Süleyman Nazif
» Ali Ekrem Bolayır
» Faik Ali Ozansoy
» İsmail Safa
» Ahmet Reşit Rey
» Hüseyin Siret Özsever
Servet-i Fünun Edebiyatı Dönemi Bağımsız Sanatçıları
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR ()
Hüseyin Rahmi Gürpınarın Eserleri:
Roman:
Öykü:
Tiyatro:
Tartışma:
AHMET RASİM ()
Ahmet Rasimin Eserleri:
Roman-Öykü:
Anı-Fıkra-Biyografi-Mektup:
Tarih:
MEHMET AKİF ERSOY ()
Mehmet Akif Ersoyun Eserleri:
Serveti Fünun Edebiyatı
Osmanlı Dönemi zaman zaman padişahların zaman zaman aydın bir topluluğun çevresinde yenilikçi bir tutum ile karşılaşmış olsa da önüne çıkan engeller ile başarılı olamamıştır. Servet-i Fünun da bu dönemlerden birisidir. ile yılları arasında birçok şair ve yazarın eserler ürettiği ancak bunu toplumcu değil de bireyci veya bireyselliği ön planda tutarak çıkardığı eserler Servet-i Fünun dönemini oluşturmuştur. Tevfik Fikret'in derginin başına geçmesiyle başlayan bu edebi dönemde bağımsız şair ve yazarlar da oldukça önemlidir.
Servet-i Fünun ya da bir diğer adıyla Edebiyat-ı Cedide Tevfik Fikret'in öncülüğünde oluşan edebiyatımızın önemli dönemlerinden bir tanesidir. Bu dönem eserler üreten ve dönemin önde gelen şair ve yazarlarını sıralayacak olursak;
Servet-i Fünun (Edebiyat-ı Cedide) dönemi önde gelen şair ve yazarlarının da dışında önemli şair ve yazarlara tanıklık etmiştir. Bunlar;
Bunlarla birlikte dönem içerisinde yaşamış olan ve eserler üreten birçok önemli şair ve yazar Servet-i Fünuncular arasında sayılmasa da dönem içerisinde kendi bağımsız çizgilerini koruyarak üretkenliklerine devam etmiş ve günümüze oldukça önemli eserler bırakmışlardır.
Servet-i Fünun dönemi içerisinde yaşamış ancak bağımsız olarak hareket ederek bu topluluk içerisinde yer almamış şair ve yazarlara bakacak olursak;
Recaizade Mahmut Ekrem'in çıkarttığı Servet-i Fünun dergisi etrafında toplanan kişiler Tevfik Fikret'in önderliğinde edebi bir yapı veya topluluk olarak Servet-i Fünun'u oluşturmuşlardır. Dönem aralığı ile yılları arasında geçen Servet-i Fünun toplumsal konulardan ziyade bireysel konulara değinmişlerdir. Dönem özelliklerini sıralayacak olursak;
Serveti Fünun Edebiyatı Özellikleri (Edebiyat-ı Cedide), Serveti fünun edebiyatı sanatçıları ve eserleri ve dönemin hakkında bilgileri özet şeklinde anlatmaya çalışacağız. Serveri Fünun Edebiyatı, 'da, Recaizade Mahmut'un önderliğinde Fenlerin zenginliği anlamına gelen Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan genç sanatçıların oluşturduğu bir edebiyat topluluğudur. Bu topluluk, Divan edebiyatı na karşı yeni bir edebiyat kurmaya çalıştığından "Edebiyat-ı Cedide" (yeni edebiyat) adıyla da anılmıştır. Sanatçılar, dönemin siyasal koşullarının ağırlığı sebebiyle içedönük davranmış; yapıtlarında bireysel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melankoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara yer vermemişlerdir. Sanatçıların bu tutumundan dolayı bu dönem "yüksek zümre edebiyatı" veya "salon edebiyatı" gibi adlarla nitelendirilmiştir. Hüseyin Cahit Yalçın'ın "Edebiyat ve Hukuk" adlı makalesi, Servet-i Fünun dergisinin kapatılmasına yol açmış, dergi kapatılınca da topluluk dağılmıştır.
Servet-i Fünun dergisinin yönetimine, 27 Mart 'den itibaren Recaizade Mahmut Ekrem'in öğrencisi olan Ahmet İhsan (Tokgöz) geçer. Bu dergide dönemin yayın anlayışına uygun bir politika uygulanır. Buna göre dergide başlangıçta daha çok, fen, sağlık, sanayiyle ilgili yenilikler, keşifler, icatlar, popüler birtakım bilgiler yayımlanır. Bir de Ahmet İhsan'ın Fransız edebiyatından çevirdiği romanlar, bölüm bölüm basılır. Sonuçta Servet-i Fünun ilk başta, ilim ve fen alanlarında yazıların çıktığı, süslü fakat edebi yönü zayıf bir dergi görünümündedir. Ancak buna karşın Servet-i Fünun, tekniği, kağıdı, sayfa düzeni, yayımladığı resimlerle öteki dergilerden ayrılır. Güzel ve resimli olması, çeviri romanlar yayımlaması dergiyi ilgi çekici kılar. Hatta dergide basılan Kız Kulesi fotoğrafını Abdülhamit çok beğenir. Bundan sonra dergi, Babıali tarafından himaye görmeye başlar.
'in sonlarında Hasan Asaf isimli, genç bir şairin "Burhan-ı Kudret" (Güçlü Delil) isimli şiiri Malumat dergisinde yayımlanır. Bu şiir, yine aynı derginin sütunlarında özellikle dergiyi çıkaran Mehmet Tahir Efendi tarafından eleştirilir. Şiirin eleştirilmesine konu olan beyti şöyledir:
Zerre-i nurundan iken muktebes
Mihr ü mehe etmek işaret abes
Şiirin bu beytinin gerek anlam gerekse kafiye bakımından hatalı olduğu ileri sürülür. Hasan Asaf, Malumat dergisine bir mektup göndererek şiirini savunur. Savunurken de Recaizade'nin kafiyenin kulak için olduğu görüşünü örnek gösterir. Gerçekten de Recaizade Ekrem, yeni nesle kafiyede şekilden ziyade ses aranması aranması gerektiğini söylemekte ve onların bu tür kafiyelerini beğeniyle karşılamaktadır. Eski kafiye anlayışına göre bu, mümkün değildir. Kafiyelenecek sözcüklerin şekil benzerliği de ses benzerliği de son derece önemlidir. Yine bu anlayışa göre "se" harfiyle biten "abes" sözcüğü, "sin" harfiyle biten "muktebes" sözcüğü arasında kafiye olamaz.
Hasan Asaf'ın bu mektubu, Malumat dergisinde alayla karşılanır. Bu arada tartışmaya Recaizade de katılır. Bu tartışmalarda Recaizade'nin edebiyat üstadı oluşu, "kulak için kafiye" anlayışı küçümsenir. Muallim Naci'nin, Zemzeme şairini eleştirmek amacıyla yazdığı Demdeme isimli eseri hatırlatılır. Hatta hakarete varan yargılarda bulunulur. Recaizade Mahmut Ekrem, bütün bu hareketlere ağırbaşlı cevaplar verir. Bunun yanında Malumat'ın bu ağır hakaretlerini önlemek için Maarif Nazırlığı'nın (Milli Eğitim Bakanlığı) müdahalesini ister. Malumat, bazı nüshaları toplatılarak cezalandırılır.
İşte bu edebi tartışma ve yenilikçi edebiyatın iki güçlü isminin (Namık Kemal'in 'de ölümü, birkaç yıl sonra da Abdülhak Hamit'in edebiyatla uğraşmamak üzere İngiltere'ye gitmesi) edebiyat sahasından çekilmesinin verdiği esinle Recaizade Ekrem, yeni eserler vermek, yeni edebiyata daha geniş bir hayat sahası açmak, daha da önemlisi yeniliği T ürk edebiyatında perçinlemek amacıyla genç neslin ileri gelenlerini Servet- i Fünun dergisinde toplayarak, onlara zengin bir çalışma alanı hazırlamayı düşünür. Sonuçta "eski-yeni" tartışmasının bitmeyeceğini anlayan Recaizade Ekrem, artık bir ekip çalışması yapmanın yollarını aramaya başlar. Bu arada şunu özellikle belirtmemiz gerekir: Yenilikçiliğin savunucusu Recaizade, her ne kadar Muallim Naci ile tartışma içine girse de Muallim Naci, eskinin değil, ılımlılığın savunucusudur. Muallim Naci, edebiyatta yeniliklere taraftar olmakla birlikte geleneklerden de kopmaz. Recaizade ise tümüyle Batılı anlayışı savunur. Burada eskinin asıl savunucusu Elhac (Hacı) İbrahim Efendi'dir.
Recaizade, Servet-i Fünun dergisini, bir edebiyat dergisi webgrid.co.uk getirmek için Ahmet İhsan'la anlaşır ve kendisinin Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi)'den öğrencisi olan Tevfik Fikret'i derginin "başyazarlığına" getirilmesini sağlar. Tevfik Fikret'in sayıdan itibaren yazı işleri müdürlüğüne gelmesinden sonra bu dergi, tam bir edebiyat ve sanat dergisi olmaya başlar. O sırada "Mektep, Maarif, Hazine-i Fünun, Mirsat ve Malumat" gibi dergilerde yazan ve Recaizade tarafını tutan birçok genç şair ve yazar da Servet-i Fünun'da toplanır. Bu gençler arasında Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Hüseyin Siret Özsever, Hüseyin Suat Yalçın, Ali Ekrem Bolayır, Süleyman Nesip, Süleyman Nazif, Ahmet Reşit Rey, Faik Ali Ozansoy, Celal Sahir Erozan, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Safveti Ziya gibi isimler vardır. Bu zengin yazı kadrosu, Recaizade'nin davetiyle Servet-i Fünun'a katılan Halit Ziya ile daha da güç kazanır. Genç şair ve yazarlar, hep birden "Servet-i Fünün Edebiyatı" denen bir edebi çığır açarlar. Artık Servet-i Fünun Edebiyatı, 'dan itibaren Türk edebiyatı sahnesinde boy göstermeye başlar.
✦ "Sanat, sanat içindir." görüşü benimsenmiştir.
✦ Sanatçılar, toplumsal konulara yer vermeyip bireysel konulara yönelmiştir.
✦ Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.
✦ Türk edebiyatı, Batılı bir nitelik kazanmıştır.
✦ Romanda realizm ve natüralizm, şiirde parnasizm ve sembolizmin etkisinde kalınmıştır.
✦ Yapıtlarda ağır, süslü ve sanatlı bir dil kullanılmıştır.
✦ Kullanılmayan Arapça ve Farsça sözcükler, sözlüklerden bulunarak şiirlerde kullanılmıştır.
✦ Şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
✦ Beyit bütünlüğü yerine, konu bütünlüğüne önem verilmiştir.
✦ Cümlenin dize sonunda tamamlanma şartı kaldırılmış, cümleler sonraki dizelere de taşmıştır.
✦ Şiir, düzyazıya yaklaştırılmıştır.
✦ Daha çok, Fransız şiirinden alınan sene, terza-rima, triyole gibi nazım biçimleriyle serbest müstezat kullanılmıştır.
✦ Uyağın göz için değil, kulak için olduğu görüşü savunulmuştur.
✦ Batılı anlamda öykü ve romanda başarılı yapıtlar ortaya konmuştur.
✦ Romanlarda, olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'dan, seçkin tabakadan seçilmiştir.
✦ Gazetede ve tiyatroda gerileme görülmüştür.
ismi sayılabilir.
Serveti Fünun Edebiyatı Online Testler
Servet-i Fünun Testlerini çözmek için test başlıklarına tıklamanız yeterlidir.
✦ Serveti Fünun Edebiyatı Testi
✦ Serveti Fünun Edebiyatı Sanatçıları Testi
✦ Serveti Fünun Edebiyatı - Fecr-i Ati Edebiyatı Testi
Servet-i Fünun halktan uzak bir topluluk olduğu için dönemin şairleri ve yazarları tarafından eleştirilmiştir. Bu yazarlardan biri olan Ahmet Mithat Efendi, Tevfik Fikret'i ve Servet-i Fünun'u eleştiren birçok yazı kaleme almıştır.
Servet-i Fünun Dönemi Nedir?
Bu dönem, yılında Tevfik Fikret'in Servet-i Fünun adlı derginin başına getirilmesiyle başladı. Dergi yılına kadar yayımlanmaya devam etti. Dönemin sona ermesinde derginin yılında kapatılması etkili olmuştur.
Servet-i Fünun Sanatçıları, Şairleri ve Özellikleri
Servet-i Fünun Özellikleri:
1- Sanat için sanat anlayışı benimsenmiş, şiirlerde anlaşılması güç mazmunlar ve metaforlar kullanılmıştır.
2- Kaleme alınan eserlerde tezat, tecahül-i arif, teşbih gibi söz sanatlarına yer verilmiştir. Bu söz sanatları Arapça ve Farsça kelimelerle bir arada kullanıldığından, halk yayımlanan eserlere rağbet göstermemiştir.
3- Bu dönem roman ve öykü türünde başarılı eserler yayımlanmıştır.
4- Kitaplarda toplumsal meselelerden çok bireysel sorunlar ele alınmıştır.
5- Dönemin şairleri Stephen Mallerme ve Charles Baudelaire gibi Fransız şairlerden etkilenmiştir.
Servet-i Fünun Sanatçıları ve Şairleri
1- Tevfik Fikret:
Servet-i Fünun topluluğunun öncüsü sayılan Tevfik Fikret, şiirlerinde sembolik bir dil kullanmıştır. En önemli eserlerinden biri olan Rübab-ı Şikeste dışında Haluk'un Defteri ve Şermin adlı kitapları da büyük ilgi görmüştür.
2- Cenap Şahabettin:
Şiir dışında gezi yazıları da kaleme alınan Cenap Şahabettin bu dönemin en üretken yazarlarından biri olmuştur. En önemli eserleri Evrak-ı Eyyam ve Avrupa Mektuplarıdır. Aforizmalardan oluşan Tiryaki Sözler adlı eseri Fransızcaya tercüme edilmiştir.
3- Halit Ziya Uşaklıgil:
En önemli eserleri Aşk-ı Memnu ve Mai ve Siyah'tır
4- Ali Ekrem Bolayır:
Servet-i Fünun dergisinde birçok şiiri yayımlanmıştır.
Eserleri: Hatıralar, Şiir Demeti
Şık
Şöhret Bey, alafranga tiplere ilgi duyan bir tiptir. Fransızlara hayrandır ve Jön Türklere bu yönden ilgi duymaktadır. Ancak tavırları özentilikten öteye gidemez. Hatta kendini asil hissetme adına "Satırzade" adını da almıştır. Şöhret Bey, Madam Potiş adında düşkün bir kadınla tanışır. Bu kadın otuz yaşını geçmiş, şişman, çilli bir yüze sahiptir ancak Şöhret Bey'in ilgisini çekecek bir kesimden gelmektedir. Kadın, aslen Fransızdır. Ancak Şöhret Bey, bu alafranga yaşantıyı kaldıracak kadar güçlü bir ekonomiye sahip değildir. Bu nedenle bir gün, annesinin küpelerini çalarak Madam Potiş ile birlikte takılmaya çalışır. Madam Potiş'ten duyduğu "Avrupalılar, köpek olmadan dışarı çıkmaz." söylemi üzerine sokaktan bulduğu bir köpeği, cins bir köpekmiş gibi yanında taşımaya çalışır. Bir gün Maşuk Bey, kız arkadaşıyla dost grubunu tanıştırmak için arkadaşlarını eve davet eder. Yoldan yalnız geçen Şöhret Bey'i de davet eder. O gece Şöhret Bey, evdeki tüm ziynet eşyalarını çalar. Şöhret Bey, dans dersi aldığı gün Madam Potiş ile beraber yanlışlıkla havuza düşer ve Madam Potiş çığlık atar. Potiş'in sokaktan bulduğu köpek de diğer konuklara saldırır ve konuklardan biri köpeği öldürür. Polis, olay yerine gelir ve tabancanın uyuz bir köpek için olduğunu fark eder. Şöhret Bey, polislerin kendi için geldiğini düşünür. Polislerin söylediği "köpek" sözünü "küpe" anlayınca her şeyi anlatır. Madam Potiş ile beraber hırsızlıktan ötürü hapse atılırlar.
Bu edebiyat akımının temelleri Recaizade Mahmut Ekremin teşvikleri ve çabasıyla bir bilim dergisinde atılır. Servet-i Fünun adlı bir fen dergisinin baş yazarlığına Tevfik Fikret adında genç bir şair getirilir. Daha sonraki dönemlerde bu dergi etrafından Ali Ekrem, Ahmed Hikmet, Ahmed Reşid, Ahmed Şuayip, Celal Sahir, Cenab Şahabetdin, Faik Ali, Hüseyin Calıid, Hüseyin Siyret, Hüseyin Suad, Mehmed Rauf, Süleyman Nazif, Süleyman Nesib gibi isimler de toplanır. Yine Recaizade Mahmut Ekremin çabası ve davetleriyle Halit Ziya da bu dergiye dahil olur. Bu genç ama aynı zamanda yeni edebiyatın güçlü savunucusu olan Servet-i Fünun sanatçılarıTürk Edebiyatında köklü bir değişimin öncüsü olmuşlardır.
Servet-i Fünun Edebiyatı Sanatçıları liste halinde şu şekildedir:
Tevfik Fikret
Cenap Sahabettin
Halit Ziya Uşaklıgil
Süleyman Nazif
Mehmet Rauf
Faik Ali Ozansoy
Hüseyin Cahit Yalçın
Celal Sahir Erozan
Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Ahmet Şuayp
Ali Ekrem Bolayır
Hüseyin Suat
Hüseyin Siret
Şimdi de bu sanatçıları şairler ve yazarlar olarak iki kategoride ele alıp yaşamları ve edebi özellikleri hakkında akılda kalıcı bir şekilde bilgi verelim:
TEVFİK FİKRET ()
Eserleri: Şiir kitapları → Rübab-ı Şikeste, Şermin, Rübabın Cevabı, Haluk’un Defteri
Ayrıca Bkz ⇒ Tevfik Fikret
CENAP ŞAHABETTİN ()
Eserleri: Şiir → Tamat; Gezi Yazısı → Hac Yolunda, Afak-ı Irak, Avrupa Mektupları, Tiyatro → Körebe, Küçükbeyler, Yalan
SÜLEYMAN NAZİF ()
Eserleri: Şiir → Gizli Figanlar, Firak’ı Irak Makale → Çal Çoban Çal, Tarihin Yılan Hikâyesi
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL ( – )
Eserleri: Roman → Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri Hatıra → Saray ve Ötesi, Kırk Yıl
MEHMET RAUF ( – )
Eserleri: Roman → Eylül, Genç Kız Kalbi, Ferda-yı Garam
Ayrıca Bkz. ⇒ Servet-i Fünun Edebiyatı
Ayrıca Bkz. ⇒ Servet-i Fünun Edebiyatının Özellikleri
Admin
EğitimServeti Fnun Dnemi Nedir? Sanatıları, Şairleri Ve zellikleri
Tevfik Fikret ()
👉 Tevfik Fikret hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Cenap Şahabettin ()
👉 Cenap Şahabettin hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Halit Ziya Uşaklıgil ()
👉 Halit Ziya Uşaklıgil hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Mehmet Rauf ()
👉 Mehmet Rauf hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Hüseyin Cahit Yalçın ()
👉 Hüseyin Cahit Yalçın hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Süleyman Nazif ()
👉 Süleyman Nazif hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Faik Ali Ozansoy ()
👉 Faik Ali Ozansoy hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Safveti Ziya ()
👉 Safveti Ziya hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Hüseyin Siret Özsever ( )
👉 Hüseyin Siret hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Ali Ekrem Bolayır ()
👉 Ali Ekrem Bolayır hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Celal Sahir Erozan ()
👉 Celal Sahir Erozan hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Ahmet Şuayb ()
👉 Ahmet Şuayb hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
İlgili Sayfalar
gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede