Ukrayna neden savaşta

Ukrayna Neden Savaşta

ukrayna neden savaşta

Rusya Neden Ukrayna’ya Karşı Savaş Başlattı ve Harekat Ne Durumda?

Savaşlar tarihinden oluşan insanlık tarihi, ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Birleşmiş Milletler Antlaşması’yla savaşı devletlerin “hakkı” olmaktan çıkarıp, uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanımını yasaklamıştır. Lakin yine de savaşlar, uluslararası politikada sıkça başvurulan bir seçenek olarak varlığını sürdürmektedir. Dünyada paylaşılmayan toprağın kalmadığı, kaynakların kıt, ihtiyaçların sınırsız olduğu bir ortamda daha fazlasına sahip olmak isteyen devletler, askeri seçeneklere başvurmaktadır. yılında küresel askeri harcamaların 2 trilyon doların[1] üzerine çıkmış olması da uluslararası sistemde en önemli aktör olan devletlerin halen askeri güç vesilesiyle çıkarlarını koruyabileceklerine olan güçlü inançlarını göstermektedir. 24 Şubat tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askeri harekât, tarihin seyri açısından olağan bir gelişme olmasına rağmen savaşın acımasızlığına tanık olan uluslararası toplum açısından kabul edilemez bir durumdur. Dolayısıyla önemli bölgesel ve küresel etkiler ortaya çıkaran Rusya-Ukrayna Savaşı’nın analiz edilmesi gerekmektedir.

Devamında Rusya-Ukrayna Savaşı’na dönüşen sürecin son dönemi incelendiğinde, sorunun Rusya tarafından bilinçli olarak tahrik edilip; önce kriz ve sonrasında savaş boyutuna taşındığı söylenebilir. Rusya, yılında Ukrayna asker yığmaya ve bölgede tatbikatlar icra etmeye başlamıştır. Moskova, 15 Aralık tarihinde güvenlik garantileri talep eden anlaşma taslaklarını Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) iletmiş, kısa sürede sonuç almaya yönelik talepler öne sürmüştür. Yapılan görüşmelere rağmen Moskova’nın talep ettiği garantiler, ABD ve NATO tarafından verilmemiştir. ABD ve Batı ülkeleri, Rusya-Ukrayna sınırında yükselen siyasi ve askeri gerginliğe paralel olarak Rusya’yı, Ukrayna’yı işgal etmesi halinde tarihte eşi görülmemiş ekonomik yaptırımlar uygulamakla tehdit etmiş ve caydırmaya çalışmıştır. Moskova yönetimi ise tatbikat gerekçesiyle Belarus’a asker konuşlandırmıştır. 21 Şubat tarihinde sözde Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını tanıyan Kremlin, 24 Şubat tarihinde Ukrayna’ya karşı askeri harekât başlatmıştır.

Dünya kamuoyunun geneli, Rusya’nın muharebe gücünün fiziki unsurlarında sahip olduğu üstünlük sebebiyle Ukrayna Ordusu’nun kısa süre içerisinde teslim olacağını ve Ukrayna Hükümeti’nin devrileceğini düşünmüştür. Hatta Rusya, başlattığı askeri harekâtı savaş olarak değil; “özel askeri operasyon” şeklinde tanımlamıştır. Rusya, geçmişte Kırım’da yaptığı gibi önemli askeri hedefleri seçkin birliklerle hızlıca ele geçirerek, Ukrayna’da kısa sürede kontrolü sağlayabileceğini düşünmüştür. Rus Ordusu, Ukrayna’nın kuzeyine Belarus’tan, kuzeydoğusuna Belgorod’tan, doğusuna sözde Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinden ve güneyine Kırım’dan başlattığı operasyonlarda başlangıçta kısmi başarılar elde etse de taarruzi harekatta önem taşıyan inisiyatif, çeviklik ve tempo gibi özellikleri kısa zamanda kaybederek ilerlemesi durmuştur. Ukrayna’nın komuta-kontrol merkezi olan ve fiziksel ve daha çok psikolojik bir hedef teşkil eden başkent Kiev ele geçirilememiş, Sumi, Chernihiv ve Harkov gibi büyük şehirler kuşatılmış; ancak şehirlere girilememiş, güneyde yapılan taarruzlar neticesinde yalnızca Herson ele geçirilebilmiştir. Önemli bir kıyı kenti olan Mariupol ise yaklaşık 3 ay süren harekât sonucu kontrol altına alınabilmiştir. 25 Mart tarihinde Rusya Savunma Bakanlığı, harekâtın ilk safha hedeflerine ulaştığını açıklamış ve Rus Ordusu’nun Kiev ve Chernihiv’den çekilerek harekâtın ikinci safhasında Doğu Ukrayna ve özellikle Donbas bölgesine yoğunlaşılacağını açıklamıştır. Ancak Rusya’nın en önemli hedeflerinden birinde değişiklik yapması, başarıyla yürüyen planlı bir harekâttan ziyade; Rus Ordusu’nun muharebe sahasında yaşadığı başarısızlıktan kaynaklanmıştır.

Rus Ordusu’nun harekâtın başlamasından kısa süre sonra çok temel lojistik alanlarda dahi problemler yaşamaya başlaması, Rusya’nın Ukrayna’da kolay bir zafer öngördüğünü ve harekât planlarının kısa süre içerisinde zafer kazanılacağı varsayımı üzerine inşa edildiğini ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski liderliğinde Ukrayna devleti ve ordusunun Rus işgaline gösterdiği direniş, Batı’nın Rusya’ya yönelik politikasında değişikliğe gitmesine neden olmuştur. Batı, Rusya’ya ağır ekonomik yaptırımlar uygulamanın yanı sıra Ukrayna Ordusu’na kritik silah, teçhizat, istihbarat ve eğitim desteği sağlamaya başlamıştır. Bu durum, Batı’ya Rusya’yı ekonomik alanın yanında askeri açıdan da zayıflatma imkânı tanımıştır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat tarihinde Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtın amaçlarını; insanları korumak ve bu maksatla Ukrayna’yı Nazisizleştirmek ve silahsızlandırmak olarak açıklamıştır.[2] Bahse konu olan stratejik ve askeri hedefler muğlak ve sübjektif kalmış ve sınırlandırılmamıştır. Bu stratejik hedeflerin, operatif seviyede somut askeri hedeflere dönüştürülmesi mümkün değildir. Ancak stratejik hedeflerde gözlenen belirsizliği, Rus devlet yönetimi ve gelişmiş düzeyde bulunan Rus askeri düşüncesinin hatalı değerlendirmesi olarak görmek mümkün değildir.

Putin, bu muğlak, subjektif ve sınırlandırılmamış stratejik hedeflerle Ukrayna’nın tümünü kısa sürede işgal edebileceğini varsaymıştır. Dolayısıyla Rus Ordusu’na başarı elde ettiğinde ilerlemesini engelleyecek açık, objektif ve sınırlandırılmış stratejik hedefler bilinçli olarak verilmemiştir. Lakin Ukrayna’nın direnişi ve ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin Kiev’e askeri silah, teçhizat, istihbarat ve eğitim yardımı vermesi neticesinde Rusya, muharebe sahasında arzu ettiği askeri sonuçları alamamış ve harekâtı başarısız olarak algılanmıştır. Peki, Rusya’yı Ukrayna’ya karşı 24 Şubat ’de askeri harekât başlatmaya yönlendiren etkenler nelerdir?

Rusya’nın, Ukrayna Savaşı’nı başlatmasının Moskova’nın iki temel dış ve güvenlik politikasıyla yakın ilişkisi bulunmaktadır. Bunlar; çok kutuplu dünya yaratılması ve yakın çevre politikalarıdır. Rusya, ABD’nin tek kutuplu dünya düzenini ve hegemonyasını sürdürme gayretine özellikle de Çin’le birlikte karşı koymaktadır. Rusya’ya göre BM’nin üyesi olmasına rağmen bunlar arasında gerçekte egemen güç statüsünde olan büyük güç bulunmaktadır. Bu büyük güçler ise kendilerini çevreleyen etki bölgelerine sahiptirler.

Moskova’ya göre büyük güçler, karşılıklı olarak birbirlerinin etki bölgelerine müdahale etmeden ve birbirlerini dengeleyerek uluslararası politikada uyum içerisinde hareket etmelidir. Rusya’nın çok kutuplu dünya tasavvuru büyük güçlerin milli güç unsurlarına atıf yapmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan günümüz uluslararası güvenlik sistemi de uluslararası politikadaki güç dengesini yansıtmaktadır. BM Antlaşması’na dayalı olan günümüz uluslararası güvenlik sistemi ABD, Rusya, İngiltere, Çin ve Fransa’dan oluşan beş devlete Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) daimi üye olma ve veto hakkı vermektedir. Bu büyük güçler neyin uluslararası güvenlik ve barışa tehdit oluşturup oluşturmadığını tanımlamakta ve veto yetkileri çerçevesinde uluslararası güvenliğe yönelik uluslararası hukuk müeyyidelerden muaf olabilmektedirler. Bu da göstermektedir ki; BM Anlaşması’nda belirtildiği gibi tüm üye devletler gerçek anlamda eşit değildir.

Diğer yandan yakın çevre politikasıyla Rusya, çok kutuplu dünya düzeni politikasını destekler şekilde etki bölgesi olarak gördüğü eski Sovyet coğrafyasında kendisi dışında etkin siyasi, askeri ve ekonomik güç istememektedir. ABD’de de geçmişte ve günümüzde yakın çevresinde başka bir büyük gücün varlığına izin vermemiştir/vermemektedir. Hatta Washington yönetimi, dünyada 70’ten fazla ülkede ’den fazla askeri üssü, dünya okyanuslarında seyir yapan uçak gemisi filoları, geniş diplomatik misyonu ve siyasi, askeri ve ekonomik ittifaklarıyla dünyanın her bölgesinde meydana gelen gelişmeleri yakından takip ederek geleceğe yönelik tedbirler geliştirmektedir. Bu da göstermektedir ki; büyük güçler, etraflarında etki bölgesi yaratmaya ve bu bölgelerde etkin olmaya çalışmaktadır. Büyük güçlerin milli güç unsurları arttıkça etki bölgeleri de genişlemektedir.

Rusya ve Ukrayna özeline inildiğinde NATO, Soğuk Savaş sonrası beş kez genişleyerek Rusya sınırlarına doğru yaklaşmıştır. yılında yaşanan Turuncu Devrim’den bu yana Rusya ile Batı arasında bir jeopolitik mücadele alanı olan Ukrayna, Rusya ile NATO arasındaki son tampon bölge durumundadır. Rusya, hâlihazırda Ukrayna’nın NATO’ya yakın bir zamanda katılması yönünde Kiev yönetiminde de Brüksel’de de herhangi bir çaba olmamasına rağmen Ukrayna’ya yönelik askeri harekât düzenlemiştir. Çünkü Moskova, mevcut durumdaki trendin sürmesi halinde, yılındaki NATO Bükreş Zirvesi kapsamında Ukrayna’nın NATO’ya dahil olacağını düşünmektedir. Buna göre Rusya, kendi güvenliğine yönelik yakın bir tehdide karşı değil; önümüzdeki dönemde kendisine yönelik oluşturabilecek bir tehdit durumuna karşı önleyici müdahalede bulunmuştur.

Batı güvenlik literatüründe tehdit; kapasite ve niyet unsurlarından oluşurken, Rus askeri düşüncesi buna yakınlık unsurunu ilave etmektedir. Bu çerçevede Ukrayna’nın NATO’ya üye olması, Rus tehdit unsurlarından kapasite ve yakınlık unsurlarının vücut bulmasına neden olacaktır. Diğer yandan NATO’nun günümüzde Rusya’ya saldırmak gibi bir niyeti olmasa da Rus askeri düşüncesi, niyet unsurunun aniden değişebileceğinden ve ülkenin güvenliğinin hiçbir zaman karşı tarafın insafına terk edilemeyeceğinden bahsetmektedir. Yani Moskova Ukrayna’da askeri harekât icra etmediği takdirde, ilerleyen dönemde kendi topraklarında bir savaş yaşanacağını düşünmektedir.

Aslında devletlerin uzun dönemli bekalarını sağlayacak uygun tedbirleri kısa ve orta vadede almaları gerekmektedir. Örneğin Ukrayna, Rusya’nın yılında Kırım’ı ilhak edeceğini, senesinde Ukrayna doğusunda Rus yanlısı ayrılıkçılara destek vereceğini, yılında Ukrayna’ya yönelik büyük ölçekli bir işgal girişiminde bulunacağını öngörseydi, yılında Budapeşte Memorandumu’yla uluslararası garantiler karşılığında nükleer silah stokunu Rusya’ya devretmezdi.  Üstelik bu nükleer silahlar, Rusya’nın Ukrayna harekâtında ABD’ye ve Batı’ya karşı caydırıcılığını sağlayan en önemli unsurlardır.

Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtı kolaylıkla gerçekleştireceğini ve ekonomik yaptırımlarla başa çıkabileceğini düşünen Rusya, gelinen noktada NATO ile Ukrayna’da vekâlet savaşı yürütmektedir. Hem ekonomik hem de askeri açıdan yıpranan Rusya, devam eden savaşta ne kaybeden ne de kazanan pozisyonundadır. Rusya, kazanan durumda değildir. Çünkü gün içerisinde Ukrayna’nın tümünü işgal etmek isterken; yalnızca Herson ve Mariupol gibi iki büyük kenti kontrol altına alabilmiştir. Askeri ve moral prestiji açısından büyük kayba uğrayan Rusya, Moskva füze kruvazörü gibi önemli bir kuvvet çarpanından da mahrum olmuştur. Rusya, kaybeden durumda da değildir. Zira 24 Şubat öncesi Ukrayna’nın %5’lik bölümünü kontrol ederken günümüzde ortalama %15’lik bölümünü kontrol etmektedir. Ayrıca Azak Denizi bir Rus iç denizi haline gelmiş, Kırım ile Rusya arasında karadan bağlantı kurulmuş ve Karadeniz’deki Rus etkinliği artmıştır.

Rusya-Ukrayna Savaşı, bir kez daha göstermektedir ki; savaşta yalnızca sayısal üstünlük zaferi garanti etmemektedir. Savaşın fiziksel boyutunun ötesinde moral ve entelektüel boyutu da bulunmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Moskova açısından hem moral hem de entelektüel boyutta sorunlar bulunmaktadır. Esasen Rusya’nın düşmanı ABD ve NATO olmasına karşın Slav ırkından olan Ukrayna’nın askeri harekâtın hedefi haline gelmesi, savaşın moral yönünü sakatlamaktadır. Diğer yandan Sun Tzu’dan bu yana savaşta neyin zafere ulaşmaya yardım edeceğine dair kurallar oluşturmaya yönelik çabaların sonucu olarak ortaya çıkan harp prensiplerinin Rusya tarafından Ukrayna harekatının planlanması aşamasında yeterince dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu durumda ise devletler ve orduların zaferlerinden daha çok yenilgilerinden ders almalarının büyük payı bulunmaktadır. Rusya, son dönemde yılında Gürcistan Savaşı, senesinde Kırım’ın ilhakı ve yılında Doğu Ukrayna’da ayrılıkçılara verdiği destekte görece kolay zaferler kazanmıştır. Kremlin, Ukrayna’da da yine aynı şekilde kolay bir zafer kazanacağını düşünmüş, kendi gücünü abartmış ve Ukrayna’nın gücünü ise küçümsemiştir.

Mevzuvahis savaştan Rusya’nın güvenliğine yönelik çıkarılabilecek önemli bir husus ise Rusya’nın konvansiyonel kuvvetler ile güvenliğini sağlamasının imkânsızlığıdır. Rusya’nın dünyanın %11’ini oluşturan yüzölçümünü, yine dünyanın %1,8’ini oluşturan nüfusuyla koruması mümkün görünmemektedir.

Öte yandan Rusya; doğuda Çin, Batı’da ise NATO’yla karşı karşıyadır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de Rusya’nın en büyük korkusu, iki cepheli bir savaşta hem NATO hem de Çin ile aynı zamanda savaşmaktır. Bu durum, Rusya’nın ülkenin güvenliğini dayandırdığı tek unsurun nükleer kuvvetler olmasına yol açmaktadır. Ancak nükleer kuvvetler sağladıkları caydırıcılıkla Rusya’ya saldırılmasını önlemektedir. Rusya’ya saldırıldığında nükleer silahların kullanımı ise hem Rusya hem Avrasya hem de tüm dünya için sonu öngörülemez derecede yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Yani nükleer silahlar, savaş başlayana kadar caydırıcılık vasıtasıyla koruma sağlamakta, savaş başladıktan sonra ise güçlü yeteneklere sahip konvansiyonel kuvvetlere ihtiyaç duyulmaktadır. Tarih, düşman işgaline uğramış çok sayıda ülkenin daha sonra bağımsızlık ve egemenliğine yeniden kavuşmasına tanıklık etmiştir. Ancak nükleer silahların kullanıldığı bir savaş, devlet ve milletleri bu fırsattan mahrum etme potansiyeli taşımaktadır.

Resmi doktrinlerinde devletin varlığına yönelik ciddi bir tehdit olması durumunda, konvansiyonel saldırılara karşı dahi nükleer silah kullanacağını beyan eden Rusya’nın bahse konu olan yaklaşımı, konvansiyonel yeteneklerinde görülen zafiyet ve dünyanın en büyük nükleer silah stokuna sahip ülkesi olması da göz önüne alındığında, uluslararası güvenlik açısından en güncel tehditlerin başında gelmektedir.


[1] “World Military Expenditure Passes $2 Trillion for First Time”, Sipri, webgrid.co.uk (Erişim Tarihi: ).

[2]“Address by the President of the Russian Federation”, President of Russia, webgrid.co.uk, (Erişim Tarihi: ).

RUSYA UKRAYNA SAVAŞI NEDEN &#;IKTI? Ukrayna Rusya savaşının sebebi nedir? İşte Rusya'nın savaş ilanının kısaca nedenleri

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Mart 07,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Ukrayna Rusya savaşının sebepleri, bölgeden sıcak gelişmeler gelirken gündemde yer almaya devam ediyor. Savaşın 12'nci gününde Rusya insani koridor oluşturmak için geçici ateşkes kararı alırken, iki ülke arasında üçüncü tur barış görüşmeleri de başladı. Öte yandan Rusya 'dost olmayan ülkeler' listesini yayınlarken, Zelenski de "Barış için her şeyi yapmalıyız." mesajını verdi. Kiev'de iktidara gelen Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç, ülkenin Batı'ya yönelmesini engellemek için yılında AB Ortaklık Anlaşması'nı askıya aldığını açıklamış ve bu karar, Ukrayna tarihinde derin krizlerin başlangıcı olmuştu. Peki, Rusya - Ukrayna neden savaşıyor? İşte, Kısaca Rusya Ukrayna savaşının nedenleri ve ayrıntılar.

1/6RUSYA UKRAYNA SAVAŞI NEDEN ÇIKTI Ukrayna Rusya savaşının sebebi nedir İşte Rusyanın savaş ilanının kısaca nedenleri
2/6RUSYA UKRAYNA KRİZİ NASIL BAŞLADI
3/6RUSYA UKRAYNA SAVAŞI NEDEN ÇIKTI Ukrayna Rusya savaşının sebebi nedir İşte Rusyanın savaş ilanının kısaca nedenleri
4/6RUSYA NE TALEP EDİYOR
5/6Son gerginlik nasıl başladı
6/6RUSYA UKRAYNA SAVAŞI NEDEN ÇIKTI Ukrayna Rusya savaşının sebebi nedir İşte Rusyanın savaş ilanının kısaca nedenleri
BBC Rusya Editörü

Putin

Kaynak, KREMLİN

Rusya Devlet Televizyonu'nda üç yıl önce duyduğum bir şeyi hatırladım.

O dönem, Ruslardan Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 16 yıl daha iktidarda kalmasına kapı aralayacak anayasa değişikliği önerisine destek vermeleri isteniyordu.

Sunucu Putin’i çalkantılı küresel sularda Rusya gemisinin dümenindeki kaptan olarak tanımlıyordu:

“Rusya bir istikrar vahası, bir güvenli liman. Putin olmasaydı halimiz ne olurdu?”

Ama bu istikrar vahası ve güvenli limanda Kremlin gemisinin kaptanı 24 Şubat ’de fırtınalı bir havada denize açıldı ve doğrudan buzdağına doğru yol aldı.

Putin'in Ukrayna’yı işgali, Rusya’nın komşusuna ölüm ve yıkım getirdi. Rus ordusu büyük kayıplar verdi. On binlerce Rus askerinin yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.

Seferberlik emriyle yüz binlerce Rus vatandaşı silah altına alındı. Cinayetten hüküm giyenler dahil, mahkumlar Ukrayna’ya karşı savaşmaları için cepheye gönderildi.

Bu arada dünya genelinde gıda ve enerji fiyatlarını etkileyen savaş Avrupa’yı ve küresel güvenliği tehdit etmeye devam ediyor.

Titanik boyutlarında devasa sorunlar

Peki Putin neden işgal ve savaş yolunu seçti?

Siyasi analist Ekaterina Shulman, “Ufukta devlet başkanlığı seçimleri var” diyor:

“Seçimden iki yıl önce Kremlin bir zafer istedi. ’de amaçlarına ulaşacaklar, ’te de Ruslara şu fikri aşılayacaklardı: Ruslar geminin dümeninde böyle bir kaptanları olduğu için çok şanslı. Sadece fırtınalı suları aşmakla kalmadı onları yeni ve zengin kıyılara kavuşturdu. ’te de seçim yapılacaktı. Ne yanlış gidebilirdi ki?”

Yanlış varsayımlar ve hesaplar söz konusuyla birçok şey yanlış gidebilir.

Kremlin “özel operasyon” adını verdiği bu işgalin yıldırım hızıyla sonuçlanacağını düşündü. Haftalar içinde Ukrayna Rusya’nın yörüngesine girecekti. Başkan Putin, Ukrayna’nın direnme ve karşı koyma kapasitesiyle Batı’nın Kiev’i destekleme kararlılığını hafife aldı.

Rusya lideri henüz Ukrayna’nın işgali kararıyla yanlış yaptığını kabul etmedi. Putin, krizi daha da tırmandırma ve eli yükseltme peşinde.

Bu durumda aklıma iki soru geliyor:

Putin birinci yılın sonunda durumu nasıl görüyor ve Ukrayna’da bundan sonraki adımı ne olacak?

Bu hafta bize bazı ipuçları verdi.

Putin’in Ulusa Sesleniş konuşması Batı karşıtlığıyla doluydu. Ukrayna’daki savaştan ABD ve NATO’yu sorumlu tuttu ve Rusya’yı masum taraf gibi gösterdi. ABD ile Rusya arasında nükleer silahların sınırlandırılmasına ilişkin kalan tek anlaşmayı (Yeni START-Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması) askıya alma kararıyla Ukrayna’da geri adım atma ve Batı’yla gerginliği sonlandırma niyeti olmadığını ortaya koydu.

Ertesi gün Moskova’daki bir stadyumda Putin cephedeki askerlerle bir araya geldi.

Putin, özenle hazırlanan Kremlin yanlısı bu mitingde kalabalığa “tarihi cephelerde” bir savaş verildiğini söyledi ve askerlerin cesaretini övdü.

Sonuç: Kremlin’den bir U-dönüşü beklemeyin. Rusya geri dönmemekte kararlı.

Putin’in eski ekonomi danışmanı Andrey Illarinov, “Direnişle karşılaşmazsa gidebildiği kadar gidecek. Onu askeri direnişten başka durduracak bir şey yok” diyor.

Peki Putin’le barış müzakeresi yapmak mümkün mü?

Illarinov, Putin’le anlaşmanın mümkün olduğunu söylüyor:

“Ancak Putin tüm anlaşmaları ihlal etti. Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kuran anlaşmayı, Ukrayna ile Rusya arasındaki ikili anlaşmayı, BM sözleşmesini, Helsinki Anlaşması’nı Budapeşte Memorandumu’nu vesaire çiğnedi. Yani Putin’in ihlal edemeyeceği bir anlaşma yok.”

Anlaşmaları ihlal etme konusunda Rusya’nın da Batı’yı suçladığı uzun bir listesi var. Bunun başında NATO’nun ’larda verdiği doğuya doğru genişleme sözünü tutmaması var.

Putin, iktidarınının ilk yıllarında NATO’yu bir tehdit olarak görmediği izlenimini veriyordu.

yılında Rusya’nın bir gün NATO’ya katılma olasılığını bile dışlamadı.

İki yıl sonra Putin Ukrayna’nın NATO üyeliği perspektifiyle ilgili bir soruya “Ukrayna egemen bir devlet ve kendi güvenliğini nasıl sağlayacağını belirleme hakkı var” diye yanıtladı. Bunun Moskova’yla Kiev arasındaki ilişkilere gölge düşürmeyeceğinde ısrar etti.

yılında ise karşımızda bambaşka bir Putin var.

Kendisini Kolektif Batı’yı; ülkesini mahvetmek isteyenleri püskürten kuşatılmış bir kalenin lideri olarak konumlandırıyor.

Konuşmaları, yorumları ve Büyük Petro ve 2. Katerina gibi Rus hükümdarlarına göndermeleriyle Putin kendisini bir şekilde Rus imparatorluğunu yeniden canlandırmakla yükümlüymüş gibi hissettiği izlenimini veriyor.

Peki bunun Rusya’ya bedeli ne olacak? Putin bir dönem ülkesine istikarar getiren lider olmuştu. Ama bu imajı, artan askeri kayıplar, seferberlik ve ekonomik yaptırımların ortasında değişti. Savaşın başlangıcından bu yana yüzbinlerce Rus ülkesini terk etti.

Savaşın sonucu olarak çok sayıda silahlı grup, Yevgeni Prigozhin’in Wagner grubu gibi paralı askerler ve bölgesel taburlar ortaya çıktı.

Düzenli ordunun bu gruplarla ilşkisi uyumlu değil. Savunma Bakanlığı’yla Wagner arasındaki gerginlik, elitler arasındaki çatışmaya işaret ediyor. İstikrarsızlık ve özel ordular tehlikeli bir birleşim.

Moskova merkezli Nezavisimaya Gazeta’nın sahibi ve editörü Konstantin Remçukov, önümüzdeki 10 yıl içinde bir iç savaş tehlikesine dikkat çekiyor:

“Bu koşulların ülkenin zenginliğinin yeniden dağıtılması için bir fırsat içerdiğini düşünen çok fazla çıkar grubu var. İç savaşı önlemek Putin’den hemen sonra doğru bir kişinin iktidara gelmesiyle mümkün; Seçkinler üzerinde otoritesi olacak ve durumdan yararlanmak isteyenleri devre dışı bırakma kararlılığını sergileyecek bir lider” diyor.

Remçukov’a "Rus elitler doğru kişinin kim olacağını tartışıyorlar mı?” diye soruyorum.

“Sessizce. Kendi aralarında tartışıyorlar” diye yanıt veriyor.

Peki Putin bu tür tartışmalar yapıldığını biliyor mu?

Remçukov, “Evet biliyor. Her şeyi biliyor” diyor.

Bu hafta Rusya Parlamantosu’nun alt kanadının başkanı “Putin var olduğu sürece Rusya da var olacak” dedi.

Bu bir sadakat ifadesiydi. Kuşkusuz Rusya var olmaya devam edecek. Ama Vladimir Putin’in kaderi tartışmasız bir şekilde Ukrayna’daki savaşın sonucuna bağlı.

Putin'in kaderi neden Rusya-Ukrayna savaşının sonucuna bağlı?

Steve Rosenberg

Rusya Ukrayna savaşı nedeni ne, nasıl başladı? Rusya Ukrayna savaşı son durum…

Rusya Ukrayna arasındaki “soğuk” ilişki yakın tarihte ilk kez yılında savaşın eşiğine geldi. Rusya'nın Mart ’te Kırım’ı ilhak etmesiyle yükselen tansiyon, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'da yer alan Luhansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerini bağımsız devletler olarak tanıdığını açıklamasıyla doruğa çıktı. Rusya ile Ukrayna arasında savaş 24 Şubat tarihinde sabaha karşı yerel saatle ’de Donbas’a askeri harekatla başladı.

Yayınlanma:

Rusya Ukrayna savaşı nedeni ne, nasıl başladı? Rusya Ukrayna savaşı son durum…

Uzun yıllar Sovyetler Birliği bünyesinde yer alan bir cumhuriyet olan Ukrayna, yılında bağımsızlığını ilan etti ancak buna rağmen Ukrayna'yı Rusya yanlısı hükümetler yönetti. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy birlikte Ukrayna’nın yüzünü batıya dönmesi, Putin tarafından hoş karşılanmadı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Donbas’ta Rusya yanlısı Donetsk ve Lugansk’ın bağımsızlığını tanımasıyla beraber tüm dünyanın gözü bu bölgeye döndü.

RUSYA UKRAYNA SAVAŞI SEBEBİ NEDİR, NASIL BAŞLADI?

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimlerin tarihçesi aslında Orta Çağa'a kadar gidiyor. Kriz dolu ancak ortak geçmiş nedeniyle Putin iki ülkeyi sık sık “tek halk” olarak nitelendiriyor.

yılında Sovyet Birliği ardından Rusya, Ukrayna ve Belarus Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kurdu. Rusya'nın bu birlik ile amacı hem nufüzunu devam ettirmek hem de ucuz doğal gaz arzı yoluyla ülkeleri yeniden kendisine bağlayabilmekti. Fakat Belarus, Moskova ile yakın bir ittifak kurarken, Ukrayna yönünü giderek Batı'ya doğru çevirdi.

İki ülke arasında “soğuk” ilişki yılında kritik eşiğe geldi. Ukrayna'da yaşanan otorite boşluğundan yararlanan Rusya Mart 'te Kırım'ı ilhak etti. Ukrayna'nın doğusundaki, Rusya sınırındaki Donetsk'te de Rusya'dan destek alan Rus yanlısı ayrılıkçılarla Ukrayna ordusu arasında da çatışmalar yaşandı. Konumu Avrupa ile Rusya arasında olan Ukrayna'da yaşayan vatandaşlar da Rus ve Batı yanlıları olarak kutuplara bölündü.

PUTİN, DONETSK VE LUHANSK’I TANIDI

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, barış görüşmelerini fiilen sona erdirerek, Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ın “bağımsız ülkeler olarak tanınma” talebini kabul ettiklerini açıkladı.

Donetsk ve Luhansk’ta Rusya destekli isyancılar, yılından beri Ukrayna birlikleriyle savaşıyordu.

Putin, iki bölgeye de barış gücü göndermeye karar verdi.

Moskova resmi olarak Donetsk ve Lugansk’ın bağımsızlığını bugüne kadar tanımamıştı. Rusya yönetimi, bölgedeki ayrılıkçıları Ukrayna’ya karşı elini güçlendirmek amacıyla destekliyordu.

Aynı zamanda Donbas birçok Rus için tarihsel açıdan Kırım kadar önemli önemli bir yer olarak görülmüyor.

Moskova aynı zamanda Ukrayna’yı NATO’yla arasında bir tampon bölge olarak görüyor. Rus yetkililer, son krizde sık sık Ukrayna’nın NATO’ya katılımına karşı çıkarak NATO’nun Doğu Avrupa’daki genişlemesinin durdurulmasını talep ediyor.

Rusya daha önce Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlık ilan eden Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımıştı. Rusya, Donbas’ta da ayrılıkçıların bağımsızlığını tanıyarak Gürcistan’da olduğu gibi Ukrayna’nın doğusunda da uzun vadeli bir askeri varlığa sahip olabilir.

RUSYA UKRAYNA SAVAŞINDA SON GERİLİM

Rusya’nın Ukrayna sınırlarına asker yığmaya başlaması, Batılı ülkelerin “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” iddiasına yol açtı. Rusya bu iddiayı reddetse de NATO’nun Doğu Avrupa’daki genişleme faaliyetleri durmazsa askeri seçeneği değerlendireceğini açıkladı.

NATO’nun Ukrayna krizi nedeniyle bölgeye asker ve silah sevkiyatını yoğunlaştırması bölgede tansiyonu hızla tırmandırdı. Krizin çözümüne ilişkin diplomatik çabalarda da somut bir ilerleme sağlanamadı.

Ukrayna’nın doğusunda son günlerde çatışmaların yeniden yükselişe geçmesi de krizi iyice derinleştirdi. Ölümlere yol açan karşılıklı top atışları sürerken Ukrayna hükümeti ve Donbas’taki Rus ayrılıkçılar birbirlerini ateşkesi ihlal etmekle suçladı.

24 Şubat ’de Rusya, sabaha karşı yerel saatle 'de Donbas'a askeri harekat için düğmeye bastı. Sabaha karşı ulusa sesleniş konuşması yapan Putin, Ukrayna'ya operasyon düzenlendiğini duyurdu.

Konuşmasında bunun bir işgal olmadığını fakat “özel askeri operasyon” olduğunu dile getiren Putin, Ukrayna'dan kaynaklı olduğunu ifade ettiği tehditler karşısında Rusya'nın kendisini savunacağını ifade etti.

Rusya Devlet Başkanı Putin konuşmasında, “Ukrayna ile Rusya'nın çatışması kaçınılmaz, burada sorulması gereken soru ne zaman olacağıdır. NATO'nun genişlemesi ve Ukrayna topraklarını kullanması kabul edilemez. Rusya ordusunun operasyonunun amacı insanları korumaktır. Şartlar, Rusya'yı harekete geçmeye zorladı” ifadesini kullandı.

RUSYA UKRAYNA SAVAŞINDA SON DURUM NE?

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaştan en çok etkilenen sivilleri kurtarmak için çalışmalar devam ederken Rusya Savunma Bakanlığı, Kiev ile birlikte dört büyük kentte insani koridor açıldığını duyurdu.

Cherhihiv, Sumy, Harkov ve Mariupol kentlerinde de benzer koridorların açıldığı belirtildi.

Yetkililer bir süre silahların kullanılmayacağını da duyurdu.

“BAŞARISIZ OLDUK AMA KİMSE PUTİN’E SÖYLEMİYOR”

'te Kırım'ı ilhak ettikten sonra Ukrayna'nın doğusundaki Moskova yanlısı ayrılıkçı grupları destekleyen Rusya'nın başlattığı savaşta 13 gün geride kaldı.

Rusya farklı noktalardan birçok kent ve kasabaya saldırırken, Ukrayna'nın direnişi ve uluslararası kamuoyunun yaptırım ve baskısı ile birlikte yeni raporlar da ortaya çıkmaya başladı. İngiliz medyası, Rus istihbarat birimi FSB'nin hazırladığı bir raporda Rusya'nın savaşta büyük bir başarısızlık örneği gösterdiğinin belirtildiğini aktardı.

“KİMSE CESARET EDEMİYOR”

Daily Star gazetesinde yer alan haberde Sovyetler Birliği'nin önde gelen kurumlarından KGB'nin modern hali olan FSB'den yetkili ve casusların hazırladığı raporda, “Savaşın çoktan kaybedildiği” belirtildi.

Fakat bu bilgiyi kimsenin Putin'e söylemeye cesaret edemediği de belirtilirken, konuyla ilgili bir açıklama yapan Rus bir yetkili bu durumu Nazi Almanyası'nda yaşananlara benzetti.

“RAPORU ZAFER KAZANMIŞIZ GİBİ YAZMALIYIZ”

FSB'nin raporunda Rusların zayiatının 10 bine ulaşmış olabileceği kaydedilirken, Rusya Savunma Bakanlığı'nın resmi verilerine göre şu ana kadar asker yaşamını yitirdi. Fakat konuyla ilgili bir açıklama yapan bir yetkili “Birçok birlikle temas kesildiği için hükümetten kimse tam rakamı bilmiyor” yorumunu yaptı. Yetkili, “Raporu ve analizi sanki Rusya zafer kazanmış gibi yazmalısınız. Aksi takdirde sizin yaptığınız iyi iş sorgulanır” dedi.

İngiliz medyasında yer alan raporda, FSB savaştaki başarısızlığın faturasını Moskova yönetimine kesti. Raporda, “İşgalin başarısız olmasının sebebi önceden bir bilgi verilmemesi ve batının yaptırımlarına karşı hazırlıksız olunması” denildi.

“KADİROV DA DURUMDAN RAHATSIZ” İDDİASI

Raporda ayrıca Haziran'a kadar savaşın bitmesi gerektiği kaydedilirken aksi takdirde ekonominin çökeceği uyarısı da yapıldı. Öte yandan Putin'in müttefiki olan Ramazan Kadirov'un da Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'i öldürmek için gönderdiği suikast timinin de imha edilmesinden rahatsız olduğu kaydedildi.

Raporda, “Eğer Zelenskiy suikasta uğrasa bile Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi için binden fazla askere ihtiyacı var ve buna tedarik ve lojistik personeli dahil değil” denildi.

ÜST DÜZEY KOMUTAN ÖLDÜRÜLDÜ İDDİASI

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş 13'üncü gününe girerken, Ukrayna istihbaratı, Rus lider Vladimir Putin'in canını sıkacak bir açıklama yaptı. Açıklamada Rusya'nın 41'inci Tam Teçhizatlı Ordusu'nun tümgenerali Vitali Gerasimov'un öldürüldüğü belirtildi.

Gerasimov'un Harkov'da yaşanan çatışmada öldüğü belirtilirken, “Tümgeneral Gerasimov ve üst düzey askerler Ukrayna'nın doğusundaki Harkov'da öldürüldü” denildi. Araştırmacı gazetecilik ajansı Bellingcat de Rus kaynaklarına dayandırarak Gerasimov'un ölümünü doğruladı. İkinci Çeçen Savaşı'nda da görev alan Gerasimov, Rusya'nın Suriye'deki operasyonunu ve 'te Kırım'ın ilhak edilmesinde de rol almıştı.

Mart ayının başında aynı birlikte görev alan tümgeneral Andrei Sukhovetsky de öldürülmüştü.

RUSYA’DAN BİYOLOJİK SİLAH İDDİASI

Rusya'nın dün ABD fonlarıyla Ukrayna’nın bazı kentlerinde yasaklı biyolojik ve kimyasal laboratuvarlar kurulduğunu iddia etmesinin ardından Rusya Silahlı Kuvvetleri Radyolojik, Kimyasal ve Biyolojik Koruma Birliği Şefi İgor Kirillov söz konusu laboratuvarlar hakkında basın toplantısı düzenledi.

“ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞTILAR”

Kirillov, laboratuvarların varlığına dair belgeleri incelediklerini aktararak, belgelere göre Ukrayna tarafının 24 Şubat’ta teşhir olmamak adına bu laboratuvarları ve belgeleri ortadan kaldırmaya çalıştığını söyledi.

“TUTANAKLAR MEVCUT”

Kirillov, “24 Şubat'tan itibaren laboratuvarlardaki biyolojik çalışmaların tümüyle imha edilmesi talimatı verildiğini doğrulayan imha tutanakları mevcut. İmha tutanaklarının analizi, Lviv'deki biyoloji laboratuvarda veba, şarbon ve bruselloz patojenleri, Harkov ve Poltava'daki laboratuvarlarda ise difteri, salmonelloz ve dizanteri patojenleri ile çalışmalar yapıldığını gösteriyor. Pentagon'daki yetkililer, bu koleksiyonların Rus uzmanların eline geçmesi halinde Ukrayna ve ABD'nin Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’ni ihlal ettiğinin, özellikle de sentetik biyoloji metotları kullanılarak mikroorganizmaların patojenik özelliklerinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapıldığının doğrulanacağını anlıyor” dedi.

“İMHA EDİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR”

Kimyasal ve biyolojik laboratuvarların Ukrayna dışına çıkarıldığını savunan Kirillov, “ABD'nin askeri-biyolojik programının devam ettirilmesi için gerekli tüm araç ve malzemelerin halihazırda Ukrayna dışına çıkarıldığı bilgisi var. Ayrıca bu merkezlerin imhası ile ilgili önemli detaylar var. Yapılan imhalarda kullanılan yöntem söz konusu biyolojik çalışmaların geri dönüşü olmayan şekilde imha edildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.

“ÇOCUKLARDA HASTALIK GÖRÜLDÜĞÜ İDDİASI”

Kirillov ayrıca, ABD’nin bu laboratuvarlar için milyon dolarlık bir fon desteği sağladığını öne sürdü.

Kurulan laboratuvarlar nedeniyle bölgede yaşayan çocuklarda belirli hastalıkların görüldüğünü iddia eden Kirillov, “Ukrayna'da ABD'nin siparişi üzerine NATO'nun askeri-biyolojik faaliyetlerini yürüten laboratuvarların kızamık vakalarında kat artışa neden olduğunu gösteren raporlar var. Kızamıkçık, difteri ve tüberküloz vaka sayılarında da artış görülüyor. Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü’nün Ukrayna’yı çocuk felci salgını riskinin yüksek olduğu ülke ilan ettiğini hatırlatırım” dedi.

RUSYA, 26 ASKERİ TESİSİ İMHA ETTİ

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıları ve kentlerdeki çatışmalar devam ederken, güncel durum ile ilgili Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov açıklamalarda bulundu.

Rus birlikleri tarafından bazı yerleşim alanlarında kontrolün sağlandığını söyleyen Konaşenkov, bazı kentlerde insani koridorların oluşturulması için ateşkes rejimi uyguladıklarını belirtti.

“KOŞULLAR OLDUKÇA ZOR”

Konaşenkov, “Bugün, Moskova saatiyle ’dan itibaren sivillerin tahliyesi için ‘ateşkes rejimi’ çerçevesinde operasyonlar tamamen durdu. Dün Mariupol’den kaçmayı başaran sivillere göre milliyetçilerin kontrol altında tuttuğu kentlerde koşullar oldukça zor. İnsanlar bodrumlarda saklanıyor, elektrik ve doğalgaz olmadığı için yemekler sokaklarda yakılan ateşlerde pişiriliyor. Milliyetçiler evlerini terk etmeye çalışan sivillere ateş ediyor. Savaşçılarımız bu milliyetçi grupları dağıtıyor” dedi.

Rus ordusunun operasyonlarının sürdüğünü aktaran Konaşenkov, “Rus Havacılık ve Uzay Kuvvetleri’ne ait bombardıman ve saldırı uçakları 26 askeri tesisi imha etti. Bunların arasında 2 komuta merkezi, 1 radar istasyonu, 5 mühimmat deposu ve silah ve askeri teçhizatın toplandığı 11 alan var” dedi.

ZELENSKİY’DEN SERT İFADE: HEPSİNİ BULACAĞIZ

Ukrayna lideri Zelenskiy, bir ulusa sesleniş konuşması yaparak vatandaşlarından güçlü olmasını isterken Rus ordularının da Ukrayna'da işlediği suçlardan dolayı cezalandırılacağını söyledi.

Zelenskiy, “Bugün Affetme Pazarı. Fakat biz binlerce kurbanı unutmayacağız. Binlerce acı çekeni unutmayacağız. Ve Tanrı da unutmayacak. Bugün değil. Yarın değil. Asla. Affetmek yerine ve Yargılanma Günü olacak” ifadesini kullandı.

Ukrinform'un aktardığı konuşmada, “Evleri yıkmanızı affetmeyeceğiz. Bugün Okhmatdyt'te hava savunma sistemimizin düşürdüğü füzenizi unutmayacağız. 'den fazla bu tür füze bizi vurdu. Ukrayna'nın her yerini insanlarımızı ve çocuklarımızı vurdu” dedi.

Zelenskiy konuşmasının sonunda ise ,”Şehirlerimizi, insanımızı vuran, topraklarımızı bombalayan ve roket atan her bir p..i bulacağız. Dünyada sizin için hiçbir yer huzurlu olmayacak, mezarlık hariç” ifadesini kullandı.

RUSYA’YA YAPTIRIM YAĞMURU

Ukrayna saldırılarıyla dünyanın büyük bir bölümünü siyasi olarak karşısına alan Rusya’ya bu girişimi pahalıya patladı.

Ülkelere uygulanan küresel ölçekteki yaptırımları izleyen webgrid.co.uk adlı internet sitesinin verilerine göre Rusya, saldırıların başlamasının ardından dünyanın en fazla yaptırıma maruz kalan ülkesi haline geldi.

Rusya, 22 Şubat öncesinde 2 bin yaptırımla listede kendine yer bulurken, saldırıların ardından gelen ek 2 bin yaptırımla zirveye oturdu. Toplam 5 bin yaptırımla birinci sıraya yerleşen Rusya'yı 3 bin yaptırımla İran izlerken, Suriye 2 bin , Kuzey Kore ise 2 bin 77 yaptırımla listede yer aldı.

Dünyada en çok yaptırım uygulanan diğer ülkeler arasında yaptırımla Venezuela, yaptırımla Myanmar ve yaptırımla Küba da bulunuyor.

EN FAZLA YAPTIRIM İSVİÇRE'DEN

Öte yandan listeye göre Rusya'ya en sert tepkiyi veren ülke yaptırımla İsviçre oldu. Onu yaptırımla Avrupa Birliği, yaptırımla Fransa, yaptırımla Kanada ve yaptırımla Avustralya izledi. ABD'nin ise Rusya'ya bugüne kadar yaptırım uyguladığı bildirildi. Ayrıca yaptırımların toplamda 2 bin kişi, kuruluş, 6 gemi ve 2 uçağı hedef aldığı belirtildi.

Rusya'nın Ukrayna'daki iki ayrılıkçı bölgenin bağımsızlığını tanıması ve Ukrayna'ya yönelik askeri operasyon başlatmasının ardından Batı dünyasından Moskova'ya sert tepki gelmişti. ABD, NATO ve Avrupa Birliği, Rusya'ya yönelik peş peşe yaptırımları uygulamaya koymuştu.

ABDAbhazyaaskerAvrupaAvrupa BirliğiAvustralyaÇocukinternetMoskovaNATOoperasyonPutinRusyaSağlıksaldırıUkraynaVladimir Putin

G&#;R&#;Ş - Ukrayna-Rusya Savaşı neden uzuyor ve nasıl biter?

Prof. Dr. Mehmet Özkan, 1 yılı geride bırakan Ukrayna-Rusya Savaşı'nın arkasındaki itici güçleri, savaşın uzun vadede hangi koşullarda ve kimin lehine sonlanabileceğini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Rusya'nın 24 Şubat 'de Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş, uluslararası ilişkiler açısından 11 Eylül saldırılarından sonraki en net sistemsel kırılma anı olarak okunmalıdır. Bu savaş, ekonomiden siyasete, güvenlik algısından enerjiye kadar her konuyu etkilemesi sebebiyle çok kapsamlı; Çin, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye Cumhuriyeti dahil birçok ülkenin küresel pozisyonlarını yeniden değerlendirip kendilerini yeni duruma uyarlamaya çalışmaları açısından ise en kapsamlı sistemsel etkiye sahip kriz anlarındandır. Önümüzde duran temel sorunsal, bu kırılmanın sistemsel dönüşümü ne kadar hızlandıracağı ve mevcut bilinmezlik ve donukluk (stall) halinin ne kadar süreceğidir. Peki bu savaş ne zaman ve nasıl biter?

Öncelikle net bir şekilde Rusya, Ukrayna'ya karşı açtığı savaşla uzun yıllardır biriktirdiği güç dikkate alınırsa, stratejik olarak intihar etmiştir. Bu savaş hem Sovyetler Birliği döneminden gelen Rus etki alanındaki ülkelerde korkuya hem de Slav coğrafyasının ana damarlarından birini teşkil eden Kiev merkezli havzanın yine aynı kültürün bir aktörü olan Rusya tarafından yıkımına yol açmıştır. Rusya, Ukrayna'da kendi kültürel coğrafyasındaki mimari, tarihi ve kültürel yapıya zarar verip vermemekle yoğun askeri müdahaleyle savaşı hızlıca kazanmak arasına sıkışmış durumda. Bu dilemma Ukrayna-Rusya Savaşı'nın uzamasının ana etkenlerinden biri olarak görülmelidir.

Rusya asıl amacına ulaşmadığını düşündüğü için savaş bu yıl içinde bitmeyecektir. Uluslararası sistemde son yirmi yılda ortaya çıkıp da çözülen herhangi bir sorun bulunmuyor. Çünkü herhangi bir bölgede yaşanan en küçük çatışma, anında sistemsel bir kriz haline gelerek birçok aktörün dahliyle daha komplike bir hal alıyor. Suriye'den Libya'ya, Yemen'den Venezuela'ya kadar yaşanan uluslararası sorunların çözülememesinin temel sebebi budur.

Savaşın nedenleri

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaş açmasının en temel nedeni, iç politikası açısından tehlikeli gördüğü kendi kültürel coğrafyasında yeşeren bir modeli yıkmaktır. Bu model, kültürel olarak Slav ve Ortodoks kalmakla beraber siyasi ve ekonomik olarak Batılı olmanın mümkün olduğu yeni bir sosyo-ekonomik toplum yapısıdır. Ukrayna'da gelişmekte olan bu model daha önce Rusya tarafından yılında engellenmeye çalışılmıştı, fakat Kiev'deki gösteriler sonrasında Moskova geri adım atmıştı. O dönemde, Rusya, Kırım'ı haksız bir şekilde ilhak ederek kendince kazanmış gibi görünse de Ukrayna'da her geçen gün derinleşen bu siyasal-sosyal modeli sonlandıramadı. Rusya'nın en temel korkusu, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 20 yıldan fazladır oluşturduğu siyasi-ekonomik düzenin Ukrayna'da gelişen bu modelden etkilenerek yıkılması tehlikesidir. Dolayısıyla bir yıldan fazla süredir devam eden savaş, ancak bu muhtemel tehlike algısıyla anlaşılabilir. Zaten tarih boyunca Rusya'nın en büyük korkusu dışarıdan gelen tehditler değil, içerideki rejim değişiklikleri olmuştur. Bolşevik Devrimi ve 'da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) yıkılması gibi ülke içindeki rejim dönüşümleri Rusya'yı en çok yoran ve zorlayan gelişmelerdir. Bunun farkında olan Putin'in temel amacı Ukrayna'da gelişen bu yeni sosyo-ekonomik modeli yok etmektir. Bu sebeple Putin'in savaşa başladığı ilk hafta Ukrayna'da askeri darbe çağrısında bulunmasını da; Kiev'de hızlı bir iktidar değişikliğiyle sonuçlanacak her türlü çabaya destek verme isteğini de bu şekilde okumak gerekir. Gelinen aşamada ortaya çıkan temel nokta, siyasal ve ekonomik olarak Batılılaşma isteği Ukrayna toplumunun geniş kitleleri tarafından kabul gördüğü için savaşın Rusya'nın istediği bir sonuçla bitmeyeceğidir.

Savaş hangi durumlarda bitebilir?

Bugün için Rusya'nın ana savaş gerekçeleri halen ortadan kalkmadığı için Putin açısından savaşın bu haliyle bitmesi bir kayıp olarak görülmektedir. Ayrıca Batılı ülkelerin Ukrayna'ya verdikleri askeri, siyasi ve ekonomik destek, Putin'in bu savaştan edinmek istediği kazanımları güçleştirmekte ve savaş sürdükçe de Rusya'ya daha fazla maliyet üretmektedir. Dolayısıyla gelinen noktada savaşın bitmesi ancak iki halde mümkündür. Birincisi, Rusya'nın savaş alanını farklı ülkelerle genişleterek Batı ülkeleri için savaşı sürdürmenin maliyetini artırması, ikincisi ise Rusya'nın tek taraflı olarak savaşı bitirmesidir.

Bu savaş hem Sovyetler Birliği döneminden gelen Rus etki alanındaki ülkelerde korkuya hem de Slav coğrafyasının ana damarlarından birini teşkil eden Kiev merkezli havzanın yine aynı kültürün bir aktörü olan Rusya tarafından yıkımına yol açmıştır. Rusya, Ukrayna'da kendi kültürel coğrafyasındaki mimari, tarihi ve kültürel yapıya zarar verip vermemekle yoğun askeri müdahaleyle savaşı hızlıca kazanmak arasına sıkışmış durumda. 

İlk seçenek şu aşamada birkaç açıdan zor görünüyor. Rusya savaşı genişletirse, bu durumun iç politik yansımaları ve ekonomik maliyeti beklediğinden daha fazla olabilir. Bu durum, savaşın mevcut belirsizlik halinin net bir şekilde Rusya'nın aleyhine dönmesine yol açabilir. Aynı zamanda eğer Rusya'nın savaş alanını genişletmesi başarı getirmezse; Rus askeri gücünün yetersizliği uluslararası alanda Rusya'nın daha fazla prestij ve saygınlık kaybetmesine yol açabilir. Dolayısıyla savaş ancak Rusya'nın çekilme dahil tek taraflı alacağı kararla mümkün olup Moskova için bu konuda kendisinin kazançlı çıktığını gösterecek ögeler mevcuttur. Putin, eğer isterse Ukrayna'nın doğusunda ilhak ettiği toprakları kazanç sayarak önerilen arabuluculuk teklifleri üzerinden bu savaşı bitirebilir. Fakat halihazırda Rusya tarafında bu yönde bir işaret görülmüyor.

Savaş 'te bitmeyecek

Rusya asıl amacına ulaşmadığını düşündüğü için savaş bu yıl içinde bitmeyecektir. Uluslararası sistemde son yirmi yılda ortaya çıkıp da çözülen herhangi bir sorun bulunmuyor. Çünkü herhangi bir bölgede yaşanan en küçük çatışma, anında sistemsel bir kriz haline gelerek birçok aktörün dahliyle daha komplike bir hal alıyor. Suriye'den Libya'ya, Yemen'den Venezuela'ya kadar yaşanan uluslararası sorunların çözülememesinin temel sebebi budur.

Batılı ülkelerin Ukrayna'ya verdikleri askeri, siyasi ve ekonomik destek, Putin'in bu savaştan edinmek istediği kazanımları güçleştirmekte ve savaş sürdükçe de Rusya'ya daha fazla maliyet üretmektedir. Dolayısıyla gelinen noktada savaşın bitmesi ancak iki halde mümkündür. Birincisi, Rusya'nın savaş alanını farklı ülkelerle genişleterek Batı ülkeleri için savaşı sürdürmenin maliyetini artırması, ikincisi ise Rusya'nın tek taraflı olarak savaşı bitirmesidir.

Uluslararası sistemin çözüldüğü ve herkesin makro dengeleri dikkate alarak müdahil olduğu Ukrayna'daki savaşın geleceği de geçmiş 20 yılda yaşananlardan farklı olmayacak. Putin, maliyet hesabı yaparak tek taraflı savaşı bitirse bile uluslararası toplumun Rusya'ya yönelik siyasal ve ekonomik ambargosu muhtemelen kısa sürede bitmeyecek. Bunu bilen Putin, savaşı tek taraflı bitirse dahi kaybeden konumunda olacak. İşte bunları dikkate alan Rusya'nın bu aşamada asıl amacı savaşı bitirmek değil, savaşın bir şekilde bitmesi durumunda oluşacak uluslararası algıyı yönetmektir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un son donemdeki Afrika ve Asya ülkeleri turu; özellikle de Hindistan ve Güney Afrika gibi kilit ülkelerden destek talebi, savaşın bit(iril)mesi sonrasında oluşacak uluslararası düzende Rusya'nın kendisini yeniden konumlandırmasına yönelik ön alıcı adımlardır. Özellikle de Rusya'ya karşı ekonomik ambargonun derinleşmesi ve önümüzdeki yıllarda enerji anlamında Batılı ülkelerin farklı alternatiflerle ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, Rusya'nın hiç istemeyeceği bir durumdur. Rusya şimdiden küresel diplomaside yeni açılımlar yaparak bunların önlemini almaya çalışıyor.

Bütün bu gelişmelerle beraber Almanya başta olmak üzere birçok Batılı ülke, bu savaş dolayısıyla Rusya'yı çökertmenin daha fazla sorun alanı oluşturacağının farkında. Avrupa ülkeleri açısından savaşın bitmesi halinde en ideal sonuç, Putinsiz bir Rusya ve Avrupa-Rusya arasında yeni bir ilişki geliştirilmesidir. ABD'nin amacı bu savaş üzerinden Rusya'yı zayıflatmak ve Avrupa ülkeleri nezdinde ABD güvenlik şemsiyesinin ne kadar önemli olduğunu göstererek güvenlik anlamında farklı arayışlara giren Avrupalıları transatlantik çizgisine yeniden çekmektir.

Sonuç olarak, bir yıldan fazladır devam eden savaş kısa sürede bitmeyeceği gibi bölgesel ve sistemsel etkileri uluslararası ilişkiler alanında her geçen gün fazlasıyla hissedilmeye devam edecek. Savaşın uzamasının en büyük kazananı zaman kazanması açısından Çin olarak görünürken; farklı derece ve boyutlarda hem Avrupa-ABD ekseni hem de Rusya bugün itibarıyla kaybeden konumundadır.

[Prof. Dr. Mehmet Özkan, Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi]

* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Ukrayna-Rusya Savaşı'nın üzerinden bir yıl geçti: Kriz devam edecek mi; mülteciler ne durumda?

Rusya'nın Ukrayna'ya "savaş ilan etmesinin" üzerinden bir yıl geçti. Moskova ve Kiev tarafından gelen mesajlar savaşın devam edeceğini gösteriyor. 

Bir yıldan bu yana Ukrayna'da neler yaşandı, Avrupa'da hangi ülkeler savaştan kaçan mültecileri ağırlıyor?

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (UNHCR) son verilerine göre, savaş nedeniyle yaklaşık 5,9 milyon Ukraynalı ülke içinde yerinden edildi.

Yaklaşık 8 milyon Ukraynalı, komşu ülkeler veya Avrupa ülkelerine göç etti. Bu yıl 17,6 milyon civarında Ukraynalı, insani desteğe ihtiyaç duyuyor. Ukrayna'daki savaş nedeniyle yaklaşık 7 bin sivil hayatını kaybederken, ülkedeki insani durum hızla kötüye gidiyor.

Avrupa ülkelerinde bulunan yaklaşık 4 milyon bin Ukraynalı mültecinin, AB Geçici Koruma Yönergesi veya benzer ulusal programlara başvuru yaptığı ifade ediliyor.

Polonya, en çok Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan komşu ülkelerin başında gelirken, BM'ye göre yaklaşık 1 milyon milyon Ukraynalı bu ülkede yaşıyor. Polonya makamlarına göre ise bu rakam, 2 milyona yaklaşmış durumda.

En fazla Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan ikinci komşu ülke Çek Cumhuriyeti olurken, burada yaklaşık bin Ukraynalı yaşıyor.

Bir diğer komşu ülke Romanya'da yaklaşık bin Ukraynalı yaşıyor. Ukraynalıların, Romanya'ya giriş yapması için yanlarında pasaport bulundurmaları gerekirken, 16 yaşından küçükler için doğum belgesi talep ediliyor.

Moldova'da yaklaşık bin Ukraynalı mülteci yaşıyor. Moldovalı yetkililer, ülkelerine girişte Ukraynalılardan geçerli kimlik belgesi göstermelerini isterken, pasaportu zorunlu kılmıyor.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, 21 Ocak'ta gerçekleştirdiği Moldova ziyaretinde, Ukraynalı mültecilere gösterdiği destek ve onlar için başlattığı geçici koruma programı dolayısıyla Moldova makamlarına teşekkür etmişti.

Slovakya'da bin Ukraynalı mültecinin bulunduğu BM kayıtlarına geçerken, bunların tamamına yakını AB Geçici Koruma Yönergesi veya benzer ulusal programlara başvurdu.

Yaklaşık 35 bin Ukraynalı mülteci de Macaristan'da yaşıyor.

Rus devlet ajansı TASS'ın Rus güvenlik kaynaklarına dayandırdığı habere göre, Şubat 'den bu yana bini çocuk olmak üzere 5,1 milyon mülteci, Ukrayna'dan Rusya'ya geçti.

BM kaynaklarının Ekim tarihli verilerine göre de 2 milyon Ukraynalı Rusya'da yaşıyor.

Almanya, Avrupa'da en çok Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan ülke oldu

Avrupa'da en çok Ukraynalı mültecinin yaşadığı ülke Almanya olurken, burada yaklaşık 1 milyon dolaylarında Ukraynalı mülteci bulunuyor.

Almanya Federal Göç ve Mülteci Dairesinin araştırma merkezi ile Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsünün de aralarında bulunduğu birçok kurum tarafından savaştan ötürü Almanya'ya gelen Ukraynalı mültecilerin durumu araştırılmıştı.

Aralık 'de açıklanan rapora göre, Ukrayna-Rusya Savaşı nedeniyle ülkelerinden ayrılarak Almanya'ya gelen Ukraynalı mültecilerin yüzde 26'sı, burada kalıcı olarak hayatını sürdürmek istiyor.

Bunun yanı sıra İtalya'da yaklaşık bin, İspanya'da bin, İngiltere'de bin, Fransa'da bin, Avusturya'da 93 bin, Belçika'da 67 bin, İrlanda'da 73 bin, Litvanya'da 74 bin, Hollanda'da 85 bin ve İsviçre'de 80 bin ve diğer Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere yaklaşık 4 milyon bin Ukraynalı mülteci, Avrupa sınırlarında yaşıyor.

Komşu ülkelerin yanı sıra diğer Avrupa ülkeleri de Ukraynalı mültecilere birçok ekonomik ve sosyal hak tanırken, oturum ve çalışma izni gibi konularda birtakım yasal kolaylıklar sağlıyor.

Savaşın uzaması Avrupa'da sorunları artırdı

Savaşın uzaması, Avrupa'da birçok konuda karar alma süreçlerini önemli ölçüde etkilerken, bu süreç, görüş ayrılıklarını da beraberinde getirdi.

En fazla Rusya'ya uygulanacak yaptırımlar konusunda fikir ayrılığı yaşayan Avrupa ülkelerinden Litvanya, Letonya, Estonya, Macaristan ve Polonya, bu konuda diğer ülkelerden farklı görüş bildirdi.

Sert ve uzun yaptırımlar isteyen bu ülkeler, uygulanacak politikalarda da güçlü ekonomiye sahip Avrupa Birliği (AB) ülkelerine kıyasla kendi ekonomilerinin zarar görmesini istemediklerini ifade etti.

Avrupa ülkeleri, savaş nedeniyle kapsamlı yaptırımlarla Rusya'yı ekonomik anlamda zorlarken, Kremlin yönetiminden gelen karşı adımlar, Batılı ülkelerdeki enerji krizini daha da derinleştirdi.

Covid salgını sonrasında dünyada yaşanan küresel kriz, enflasyonun artması ve savaşın da etkisiyle bu yükün artması, Avrupa ülkelerini söylem değişikliğine itti.

Savaşın başlangıcında Ukrayna'ya her koşulda destek vereceklerini belirten AB ülkeleri, uzayan savaşın mali yükünün artmasıyla bunu halklarına hissettirmeye başladı.

Bir yıldır devam eden savaş nedeniyle ülkelerin bazı dönemlerde farklı alanlardaki tutumları değişirken, bu durum, AB ülkelerinin birbirlerine yönelik sert ve suçlayıcı açıklamalarını da beraberinde getirdi. Özellikle Rusya'nın doğal gaz ve petrol satışında kısıtlamalara gitmesi, bu konuda kendisine bağımlı birçok Avrupa ülkesi için soruna yol açtı.

Ukrayna-Rusya Savaşı, Moskova ile Batı ülkeleri arasındaki ticari ilişkilerde tahribata yol açarken, savaşın başında Batılı ülkelerin "Rusya ile ekonomik ilişkileri askıya alma" yönündeki düşünceleri tam karşılık bulmadı.

Şubatta görüşmeler bekleniyordu

Ukraynalı yetkililer, savaşın yıl dönümü olan 24 Şubat’ta "barış zirvesi" düzenlemeyi amaçladıklarını, bunun da BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in moderatörlüğünde yapılması yönündeki arzularını açıklamışlardı. Ancak BM'den ve taraflardan böyle bir zirvenin olacağına veya tarihine ilişkin henüz resmi açıklama yapılmadı.

Guterres, Ukrayna-Rusya arasında "etkili" barış görüşmelerinin yakın gelecekte gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ifade etmişti.

Rusya ile Ukrayna arasında "daha büyük bir savaşa gidildiği" ve barış için umutların giderek azaldığı uyarısında da bulunan Guterres, "Kan dökülme olasılığı artmaya devam ediyor. Dünya uyurgezerlik yaparak daha büyük bir savaşa gitmiyor, korkarım bunu bilinçli yapıyor." değerlendirmesinde bulunmuştu.

BM kuruluşları, Ukrayna’ya destek olmayı sürdürüyor

Savaşın başından bu yana milyonlarca sivilin etkilendiği, şehirlerin yıkıldığı ve başta enerji olmak üzere birçok altyapı alanlarının hedef alındığı Ukrayna'ya BM ve bağlı kuruluşların desteği sürüyor.

BM, Ukrayna'da yaklaşık bir yıldır devam eden savaştan etkilenen milyonlarca kişi için bu yıl 5,6 milyar dolarlık yardım çağrısında bulundu.

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliğince (UNHCR) "Ukrayna bölgesel mülteci ve insani müdahale planı" başlatıldı. Buna göre, Ukrayna'daki insani müdahale planı çerçevesinde 3,9 milyarlık destek istenirken, bu kapsamda 11 milyondan fazla insana ulaşmak hedefleniyor.

Ukrayna için "mülteci müdahale planı" çerçevesinde de bu yıl 1,7 milyar dolar değerinde yardım çağrısı başlatıldı.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, toplanan fonlarla yaklaşık 4,2 milyon Ukraynalı mülteci ile onlara ev sahipliği yapan ülkelerdeki topluluklara yardım edileceğini açıkladı.

BM, geçen yıl Ukrayna için 4,3 milyar dolarlık yardım çağrısında bulunurken, bu rakamın yaklaşık yüzde 80'i finanse edilmişti.

Ek kaynaklar • AA

Rusya Ukrayna savaşı neden çıktı? Rusya Ukrayna savaşı son durum ne?

yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle krizin yükseldiği Rusya ile Ukrayna arasında savaş 24 Şubat tarihinde sabaha karşı yerel saatle ’de Donbas’a askeri harekatle başladı. Rusya, Ukrayna'nın birçok şehir ve noktasını bombalarken, Batı ülkeleri Rusya'ya yönelik başlattığı ekonomik yaptırım başlattı.

Yayınlanma:

Rusya Ukrayna savaşı neden çıktı? Rusya Ukrayna savaşı son durum ne?

yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle başlayan Rusya Ukrayna krizi, Rusya’nın saldırmasıyla savaşa dönüştü. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali şiddetli çatışmalara sahne olurken, tüm dünyadan tepkiler yükseliyor. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan açıklamada saldırıların ilk haftasında 1 milyon insanın Ukrayna’dan kaçtığı duyuruldu.

RUSYA UKRAYNA SAVAŞI SEBEBİ NEDİR, NASIL BAŞLADI?

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimlerin tarihçesi aslında Orta Çağa’a kadar gidiyor. Kriz dolu ancak ortak geçmiş nedeniyle Putin iki ülkeyi sık sık “tek halk” olarak nitelendiriyor.

yılında Sovyet Birliği ardından Rusya, Ukrayna ve Belarus Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdu. Rusya’nın bu birlik ile amacı hem nufüzunu devam ettirmek hem de ucuz doğal gaz arzı yoluyla ülkeleri yeniden kendisine bağlayabilmekti. Fakat Belarus, Moskova ile yakın bir ittifak kurarken, Ukrayna yönünü giderek Batı’ya doğru çevirdi.

İki ülke arasında “soğuk” ilişki yılında kritik eşiğe geldi. Ukrayna’da yaşanan otorite boşluğundan yararlanan Rusya Mart ’te Kırım’ı ilhak etti. Ukrayna’nın doğusundaki, Rusya sınırındaki Donetsk’te de Rusya’dan destek alan Rus yanlısı ayrılıkçılarla Ukrayna ordusu arasında da çatışmalar yaşandı. Konumu Avrupa ile Rusya arasında olan Ukrayna’da yaşayan vatandaşlar da Rus ve Batı yanlıları olarak kutuplara bölündü.

KİEV’DE GERGİN BEKLEYİŞ SÜRÜYOR

Rus birliklerinin tanklarla Ukrayna'nın başkenti Kiev'e her an girebileceği belirtilirken, kent halkı barikatlar kurarak ve hendekler kazarak düşmanı bekliyor.

Kentteki bir inşaat alanında, Rus tanklarının girişini engellemek amacıyla dev hendekler kazılıyor. İnşaat işçileri ve yerel halk, Rus birlikleriyle çatışmaya hazırlık için dikenli tellerle örülü barikatlar kurmak üzere hummalı bir çalışma yürütüyor.

Ülkenin önde gelen inşaat şirketlerinden biri, Rusya’nın geçen hafta Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından 3 milyonu aşkın nüfusa sahip başkenti korumak üzere harekete geçmişti. Şirket, kenti korumak için yönettiği inşaat sahalarını savunma hattına çevirdi.
Birçok kişi de barikatların kurulmasına yardım etmek için gönüllü oldu. Savunma hattının inşasına yardım eden işçilerden Zakhar, “Nasıl savaşılacağını bilmiyoruz ama bir faydamız olacağını biliyoruz” dedi.

Kiev Belediye Başkanı Vitali Kliçko da, kentte savunma birlikler oluşturulduğunu ve birçok yerde kontrol noktalarıyla sığınaklar kurulduğunu bildirmişti.

Yedek asker olarak görev yapan birçok Kievlinin de silahlanarak savaşa hazır halde beklediği belirtildi.

Ukrayna’nın farklı kentlerinde de birçok kişi Rus askerlerinin ilerleyişini durdurmaya çalışan orduya destek amacıyla sivil savunma birlikleri kuruyor. Ayrıca bağımsız milis güçler de Rus askerleriyle çatışmalara katılıyor.
Ukrayna’daki direnişin, özellikle kent merkezlerinde Rus birliklerin ilerleyişini yavaşlattığı söyleniyor.

ABD’li teknoloji şirketi Maxar da, Ukrayna'nın başkenti Kiev'e doğru yolda olan 64 kilometre uzunluğundaki Rus ordusuna ait konvoyun görüntülerini paylaştı.

RUSYA, AVRUPA’NIN EN BÜYÜK NÜKLEER SANTRALİNİ ELE GEÇİRDİ

Ukraynalı yetkililer, Rus askeri güçlerinin ülkenin güneydoğusunda bulunan Zaporijya Nükleer Santrali'ni ele geçirdiğini açıkladı.

Bugün erken saatlerde Rus ve Ukrayna güçleri arasında çıkan çatışmalar sırasında santralin yakınında bulunan beş katlı eğitim tesisinde yangın çıkmıştı. Zaporijya Nükleer Santrali'nde çıkan yangının bir nükleer felakete dönüşebileceği korkusuyla dünya başkentlerinin alarma geçmesinin ardından yetkililer, eğitim merkezi olarak tanımlanan binada çıkan yangının söndürüldüğünü açıkladı.

Ukrayna'nın Enerhodar kentinde bulunan Zaporijya Nükleer Santrali, Avrupa'nın en büyüğü ve dünyanın da en büyük 10 nükleer santralinden biri olarak biliniyor.

‘3 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ'

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Direktörü Rafael Grossi, Rusya'nın Ukrayna'daki nükleer santrale gerçekleştirdiği saldırıya dair yaptığı açıklamada, “Bir mermi binaya isabet etti. Ama bina reaktörlerin bir parçası değildi. Mermi nedeniyle yangınlar çıktı ama kontrol altına alındı. Bir ünite çalışır durumda, diğer tüm birimler ya kapatıldı ya da başka nedenlerle zaten kullanım dışıydı. ” dedi.

Saldırılar sonrası üç kişinin hayatını kaybettiği iki personelin de yaralandığı bilgisi paylaşıldı.

RADYASYON SEVİYESİ NORMAL

ABD Enerji Bakanı Jennifer Granholm, Ukrayna'da üretilen elektriğin beşte birinden fazlasının sağlayan Zaporijya santralindeki radyasyon seviyesinin yükseldiğine dair bir belirti görülmediğini açıkladı.

Ukrayna'da bulunan dört nükleer santralini işleten devlet kurumundan bir yetkili çatışmanın durduğunu, yangının söndürüldüğünü ve Zaporizhzhia santralinin normal şekilde çalışmaya devam ettiğini açıkladı.

Yetkili “Nükleer santraldeki personel iş yerlerine döndü ve santralin normal işleyişini sürdürüyor” dedi.

“FELAKET, ÇERNOBİL'İN ALTI KATI BÜYÜKLÜĞÜNDE OLUR”

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) bugün yaptığı uyarı açıklamasında, Zaporjiya Nükleer Santrali’nde güç kullanımının derhal durdurulmasını ve bir reaktörün vurulması halinde çok ciddi tehlike ortaya çıkacağını belirtti. Ukrayna nükleer santrallerinin yönetiminde bulunan Energoatom Başkanı Petro Kotin, bugün nükleer santralde bir felaket yaşanması durumunda bunun Çernobil’in altı katı büyüklüğünde olacağı konusunda uyardı.

IAEA Başkanı, nükleer santraldeki gelişmeler hakkında “derin endişe duyduğunu” belirtti ve Ukraynalı yetkililerin, IAEA'ya santraldeki “hayati önem taşıyan” ekipmanın zarar görmediğini bildirdiğini açıkladı.
Santralde çekilmiş ve Reuters tarafından doğrulanan görüntülerde, santral yerleşkesindeki bir binanın yakınında ateş açıldığı ve dumanların yükseldiği görülüyordu.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy yayınlanan bir görüntülü mesajda, “Avrupalılar, lütfen uyanın. Politikacılarınıza Rus birliklerinin Ukrayna'da bir nükleer enerji santraline ateş açtığını söyleyin” dedi.

Zelenskiy, “Ukrayna halkı, biz Ukrayna’nın ve Avrupa’nın tarihini bitirebilecek bir gece atlattık. Rus orduları Avrupa’daki en büyük nükleer santrale saldırdı. Ruslar nereyi vurduklarını biliyorlardı. Ukrayna’da 15 nükleer elektrik santrali var. Ruslar Çernobil trajedisini unuttular” diye konuştu.

SANTRAL YERLEŞKESİNE SALDIRI

Enerji santralinin yakınında bulunan Energodar kentinin belediye başkanı Dmytro Orlov, internet üzerinden paylaştığı bir gönderide, Kiev'in yaklaşık km güneydoğusunda kalan bölgede şiddetli çatışmaların yaşandığını ve hayatını kaybedenler olduğunu ifade etmişti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat'ta Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana binlerce kişinin hayatını kaybettiği veya yaralandığı tahmin edilirken, Ukrayna'dan kaçan mülteci sayısı 1 milyonu buldu.

İşgal, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bir Avrupa devletine yönelik gerçekleştirilen en büyük saldırı olarak nitelendiriliyor.

Günün erken saatlerinde ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson santraldaki son durum hakkında bir bilgi almak için Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ile görüştü.

BEYAZ SARAY'DAN YENİ AÇIKLAMA

Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, “Başkan Biden, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ile birlikte Rusya'ya bölgedeki askeri faaliyetlerini durdurma ve itfaiye ile acil müdahale ekiplerinin bölgeye girişine izin vermesi çağrısında bulundu” ifadelerine yer verildi.

Johnson, Rus güçlerinin derhal saldırıdan vazgeçmesi gerektiğini söyledi ve Zelenskiy'ye katılarak ateşkesin hayati önem taşıdığını ifade etti.

ZELENSKİY'E DESTEK GELDİ

İngiltere başbakanlık makamından yapılan açıklamada “Başbakan, Rusya Devlet Başkanı Putin'in pervazsız eylemlerinin artık tüm Avrupa için direkt bir tehdit oluşturduğunu söyledi” ifadelerine yer verildi.

Japonya hükümeti sözcüsü Rusya'nın santrale gerçekleştirdiği saldırıyı “barbarca ve kabul edilemez” şeklinde nitelendirdi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Çin hükümetinin iki tarafa da “geri çekilme, çatışmaları daha da tırmandırmama ve bahsi geçen nükleer tesislerin güvenliğini sağlama” çağrısında bulunduğunu söyledi.

UKRAYNA’DAN NATO’YA “ASKER GÖNDERİN” ÇAĞRISI

Rusya’nın Ukrayna işgalinde saldırıların başlıca hedeflerinden Mariupol kentinde belediye başkan yardımcısı, NATO’dan bölgeye asker göndermesini istediklerini söyledi.

Ukrayna’nın güneydoğusundaki kentte yoğun bombardıman altında büyük bir insani kriz yaşandığını belirten Belediye Başkan Yardımcısı Sergey Orlov, BBC Radio 4’a yaptığı açıklamada “NATO yardıma gelmedikçe Putin sivilleri öldürmeyi durdurmaz” dedi.

Rus işgalini “demokrasiye ve Avrupa uluslarına karşı bir savaş” olarak niteleyen Orlov, “NATO liderleri korkuyor ve bu çok üzücü. Bir gün Putin’i durdurmak için doğrudan askeri desteğin şart olduğunu anlayacaklarını umuyoruz” diye konuştu.

RUSYA İÇİN KİLİT ÖNEME SAHİP

Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentinde, Ukrayna Ulusal Muhafızları’nın direnişinin devam ettiği ancak Rusya ordusunun yerleşim yerlerini hedef alan bombardımanın sürdüğü belirtildi. Ukrayna'nın stratejik kentlerinden biri olan Mariupol’ün Rusya için kilit bir stratejik hedef olduğu ve Rusya'nın burayı ele geçirmesi halinde Kırım'daki birliklerle güçlerini birleştirebileceği söyleniyor.

Ukrayna'nın Karadeniz kıyısında bulunan liman kenti Mykolayiv’deyse Rus birliklerinin saldırısının püskürtüldüğü belirtildi. Ukrayna Devlet Başkanlığı danışmanı Oleksiy Arestoviç, daha önce kente girdiği söylenen Rus askerlerinin geri püskürtüldüğünü kaydederek “Bu konuda ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz. Diğer yerlerde de saldırıların durdurulacağına inanıyorum” dedi.

Rus ordusunun Ukrayna’nın Çernihiv kentine dün düzenlediği hava saldırısındaysa can kaybı 47’ye yükseldi.

ZELENSKİY: İŞGALCİ ÖLDÜRÜLDÜ

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, “Dün Belarus ile görüşmelerde insani koridor açılması konusunda mutabık kalındı. Savunmamız düşmana ağır kayıplar verdiriyor. işgalci asker öldürüldü. Harkov, Nikolayev ve Kiev’de düşman birliklerini vuruyoruz” dedi.

Ukrayna lideri şu ifadeleri kullandı: “Bizi, savunmamızı ve ülkemizi yıkamayacaklar. Kendi ülkemizde, evimizdeyiz. Provoke eylemler hazırlıyorlar. Şuan Herson’da provoke eylem hazırlığındalar. Rusya lehine miting düzenleyecekler. Bundan dolayı şehre yabancıları getirdiler ve yerli hainleri arıyorlar. Herson Ukrayna değildir diye pankartlar hazırlıyorlar. Bunlar Donetsk’te ve Luhansk’ta da böyle başladı.”

ŞİRKETLER RUSYA’YI TERK EDİYOR

Ukrayna'nın işgali sonrası, 'de Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından Rusya'da faaliyet göstermeye başlayan küresel şirketler ülkeden çıkmaya başladı.

Dünyanın dört bir yanındaki hükümetlerin Rusya'ya karşı ekonomik yaptırımları artırması, hava sahalarını Rus uçaklarına kapatması ve bazı bankaların SWIFT para mesajlaşma sisteminden çıkartılması sonrası ülkedeki faaliyetlerini sonlandıran şirketlerin listesi her geçen gün uzuyor.

Ayrıca Rublenin değer kaybetmesi ve ekonomik yaptırımlar sonrası Rusya'da faaliyet göstermek, şirketler için sorun yaratmaya başladı. Bazı şirketler faaliyetlerini hem prestij için hem de finansal risklerin devam edemeyecek kadar büyük olduğunu düşündükleri için sonlandırıyor.

30 YILLIK DEFTER KAPANIYOR MU?

'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ülkede özel işletmelere izin verilmesi ve yabancı şirketlerin faaliyet göstermesinin serbestleşmesi sonucu pek çok şirket aradan geçen 30 yılda Rusya pazarına büyük yatırımlar yaptı.

Bu süre zarfında küresel dev şirketler bu coğrafyada büyük fırsatlar gördü ve pazara girdi. 30 yıllık sürede şirketler milyonlarca tüketicinin bulunduğu bir pazarın yanı sıra büyük yer altı kaynaklarına sahip ülkeye adeta akın etti.

Ancak geçtiğimiz hafta Rusya'nın komşusu Ukrayna'yı işgal etmesiyle birlikte bu eğilim tersine döndü. Enerji ve otomotiv başta olmak üzere pek çok dev şirket ülkedeki operasyonlarını sonlandırma kararı aldı. Bazı şirketlerse henüz karar aşamasında.

Bu kararın arkasında tedarik zincirlerinin zora girmesi, SWIFT yasağı nedeniyle finansal işlem yapmanın zorlaşacak olması ve şirketlerin Rusya'ya uygulanan ekonomik yaptırımlara verdiği destek yatıyor.

İşte Rusya operasyonlarına son vermeye hazırlanan küresel devler:

ENERJİ SEKTÖRÜ

Rusya'nın en büyük yabancı yatırımcısı olan petrol şirketi BP, pazar günü yaptığı sürpriz duyuruyla devlet kontrolünde bulunan Rosneft'teki yüzde 20'lik hissesinden çıkacağını duyurdu. Bu kararın ardından edilecek zararın büyüklüğünün 25 milyar doları bulabileceği tahmin ediliyor. Karar ayrıca şirketin küresel petrol ve gaz üretimini üçte bir oranında azaltabilir.

Bir başka petrol devi Shell de Rusya'nın ‘anlamsız askeri saldırganlık' içinde bulunduğunu belirterek, Sahalin-II sıvılaştırılmış doğal gaz tesisi ve Almanya'nın geçen hafta engellediği Kuzey Akımı 2 boru hattı projesindeki payı da dahil olmak üzere Gazprom'la olan tüm ortaklıklarına son verdi. Her iki proje de yaklaşık 3 milyar dolar değerinde.

Birleşik Krallık Enerjiden Sorumlu Devlet Bakanı Kwasi Kwarteng, pazartesi günü Shell İcra Kurulu Başkanı Ben van Beurden ile bir araya geldi ve bu hareketi memnuniyetle karşıladığını belirtti. Kwarteng Twitter'dan, “Shell doğru kararı verdi. Artık İngiliz şirketlerinin Rusya'yı izole etmesi güçlü bir ahlaki zorunluluk. Bu işgal Putin için stratejik bir başarısızlık olmalı” açıklamasında bulundu.

Exxon Mobil de salı günü Rusya'daki gaz üretim sahası Sahalin-1'deki operasyonlarını durduracağını söyleyerek toplu göçe katıldı.

OTOMOTİVCİLER DE RUSYA'DAN ÇIKIYOR

Ülkeden çıkan şirketler enerji devleri ile sınırlı değil. Sanayi sektöründe de küresel devler ülkeyi terk etmeye başladı. Dünyanın en büyük ticari araç üreticilerinden biri olan ve Daimler Truck, bir sonraki duyuruya kadar Rusya'daki ticari faaliyetlerini durduracağını açıkladı.

Ayrıca otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Volvo da Rusya'da satış ve üretimi durdurduklarını duyurdu. Motosiklet üreticisi Harley-Davidson, Rusya'daki işini askıya aldığını söyledi. Hindistan menşeili Tata Motors şirketine ait olan Jaguar Land Rover Automotive, lüks araçlarının Rusya'ya teslimatını durdurdu.

General Motors da, tedarik zinciri sorunları ve bir dizi dış faktöre bağlı olarak Rusya'ya yapılan sevkiyatları durdurduğunu söyledi. Ford da salı günü yaptığı açıklamada Rusya'daki operasyonları askıya aldığını açıkladı.

Japonya'nın en büyük otomobil üreticileri de salı günü bu dalgaya katıldı. Toyota 4 Mart'tan itibaren St. Petersburg'daki tesisinde üretimi durdurduğunu ve Rusya'ya araç sevkiyatını durduracağını duyurdu. Mitsubishi ise Rusya'da faaliyet gösterme riskini değerlendirmek için toplanacak.

FİNANS, TEKNOLOJİ, MODA VE SİNEMA DEVLERİ

Otomobil ve enerji endüstrisinin dışında da pek çok şirket operasyonlarını geri çekiyor.

Ödeme sistemleri Mastercard ve Visa da uluslararası yaptırımlara uymak için ödeme ağlarından belirli Rus faaliyetlerini engellediklerini söyledi.

Apple ve Nike salı günü Rusya'daki satışları durdurma planlarını açıkladı. Walt Disney, WarnerMedia ve Sony Pictures da Rusya'da yeni film gösterimlerini askıya aldı.

IKEA VE H&M DE ÇEKİLME KARARI ALDI

İsveçli mobilya devi IKEA da Rusya ve Belarus'taki faaliyetlerini geçici olarak durdurduğunu açıkladı. Şirket sözcüsü bugün yaptığı açıklamada “Savaşın şimdiden büyük bir insan etkisi var. Ayrıca tedarik zinciri ve ticaret koşullarında ciddi aksamalara neden oluyor. Tüm bu nedenlerden dolayı şirket grupları, Rusya'daki IKEA operasyonlarını geçici olarak durdurma kararı aldı” denildi.

İsveçli giyim firması H&M de Rusya'daki bütün mağazalarını kapatma kararı aldı.

Cumartesi Rusya'nın başkenti Moskova'da yeni şubeler açmaya hazırlandığının duyulması üzerine büyük tepki çeken şirket, kararını değiştirdiğini belirtti. Şirketten yapılan açıklamada, yeni mağazaların açılmasını durdurdukları ve bütün mağazalarını geçici olarak kapatma kararı aldıkları bildirildi.

Bunların yanında dev şirketlere hizmet veren küresel hukuk ve danışmanlık şirketleri de ülkeyi terk ediyor. KPMG, Baker McKenzie, Allen & Overy gibi hukuk ve danışmanlık şirketleri ülkedeki müşterilerini bırakacağını açıkladı.

Yatırım şirketi Morningstar'ın sektör stratejisti Allen Good konu ile ilgili, “Çıkışlarla ilgili daha fazla duyuru görürseniz şaşırmam” yorumunda bulundu.

Rusya-Ukrayna savaşı Hangi ülkeler Putin'e desteğini açıkladı?İlginizi ÇekebilirRusya-Ukrayna savaşı Hangi ülkeler Putin'e desteğini açıkladı?

askerBaşbakanBaşbakanlıkBeyaz SarayCumhurbaşkanıDışişleri BakanlığıfilmMitingmotosikletNATORusyasaldırıSanayiTeknolojiUkraynaVladimir Putinyangın

Ukrayna Savaşı'nın bilançosu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in emri ile, Rus ordusunun 24 Şubat 'de "özel askeri operasyon" adı altında Ukrayna'ya saldırmasının üzerinden bir yıl geçti. Putin'in Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş, on binlerce kişinin ölümüne, Ukrayna kentlerinin yerle bir olmasına ve ağır ekonomik hasarlara yol açtı. İşte bir yıllık savaşın bilançosu:

Ordulardaki kayıplar

Norveç'te savaşı yakından takip eden kaynakların son tahminlerine göre çatışmalarda bugüne dek bin Rus askeri ya öldü ya da yaralandı. Ukrayna tarafında ise bin askerin öldüğü veya yaralandığı tahmin ediliyor. Diğer Batılı ülkelerin yaptıkları değerlendirmelere göre ise her iki tarafta da savaş kurbanlarının sayısı bin civarında. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, eski Sovyetler Birliği döneminde ile yılları arasında Afganistan'a karşı yürütülen savaşta 15 bin Sovyet askeri hayatını kaybetmişti.

Sivil kayıplar

Batılı kaynaklara göre Ukrayna'da 30 bin ila 40 bin sivil hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler'in (BM) Ocak ayı sonu verilerine göre Ukrayna'da en az 18 bin sivil öldü veya yaralandı. Ancak bu sayının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Sivillerin çoğu Rus bombardımanları sonucu hayatını kaybetti. Ukraynalı yetkililer, savaşta en az çocuğun öldüğünü belirtiyor.

Bahmut kenti yakınlarında, Ukrayna Savaşı'nda hayatını kaybeden kişilerin mezarları - ()

Kiev'in verdiği bilgilere göre Ukrayna topraklarının yüzde 30'una mayın döşendi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Ukrayna birliklerinin de İzyum'un doğu bölgelerinde anti personel mayınları döşediğini iddia ediyor. Uzmanlar, Ukrayna topraklarındaki mayınların temizlenmesinin onlarca yıl sürebileceğine dikkat çekiyor.

Savaş suçları

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun adaletten sorumlu üyesi Didier Reynders, bugüne kadar yaklaşık 65 bin muhtemel savaş suçunun kayıtlara geçtiğini belirtiyor. BM uzmanları Rusya'yı Ukrayna'da infaz, işkence ve cinsel şiddet dahil "büyük ölçekte" savaş suçu işlemekle itham ediyor.

Kiev, Moskova'nın 16 binden fazla çocuğu Rusya'ya ve Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrolündeki bölgelere sürdüğünü de savunuyor. Ancak bağımsız kuruluşlara göre, Ukrayna da Rus savaş esirlerinin haklarını ihlal eden uygulamalarda bulunuyor.

Cephe

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Valeriy Zalujniy, sıcak çatışmaların sürdüğü cephenin kuzeyden güneye kadar yaklaşık bin kilometreyi bulduğunu söylüyor. Şiddetli çatışmaların yoğun olarak yaşandığı kentlerden biri birçok Ukrayna askerinin "Dünyadaki cehennem" olarak tanımladığı Bahmut.

Ukrayna'nın doğusundaki Bahmut'ta bir binanın içinde alevler ve bina önünde sırtı dönük iki asker

Rus askerleri ve paramiliter güçlerden oluşan Wagner Grubu'na mensup paralı askerler son haftalarda Bahmut'ta ilerleme sağladı. Washington'daki Savaş Araştırmaları Enstitüsü'nün (ISW) verdiği bilgilere göre, ülkenin yaklaşık beşte biri halen Rus birliklerinin kontrolü altında. Zalujniy, Rusya'nın saldırıları başlatmasından bu yana Ukrayna ordusunun Rus işgalindeki toprakların yüzde 40'ını geri aldığını belirtiyor.

Sarsılan ekonomi

Dünya Bankası'nın tahminlere göre, Ukrayna ekonomisi 'de yüzde 35 daraldı. Rusya'nın kış aylarında ülkenin elektrik şebekelerine yönelik kasti saldırıları elektrik kesintilerine ve ısınma sorunlarına yol açarken, Ukrayna'nın altyapısında da büyük hasara neden oldu.

Kiev Ekonomi Okulu'nin (KSE) Ocak ayında açıkladığı tahminlere göre savaşta hasar gören altyapının yeniden inşa edilmesi yaklaşık milyar dolara mal olacak. Savaş, dünyanın tahıl deposu sayılan Ukrayna'daki tarıma da büyük zarar verdi. KSE'nin Kasım ayı tahminlerine göre tarımda Ukrayna'nın kaybı 34 milyar doları buldu. Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Bankası, Ukrayna'daki altyapı ve binaların yeniden inşasının yaklaşık milyar dolara mal olacağı değerlendirmesini yapıyor.

Milyonlarca sığınmacı

BM Mülteci Örgütü'nün (UNHCR) verilerine göre savaşın başından bu yana 8 milyondan fazla Ukraynalı ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Ukraynalıların yaklaşık 1,5 milyonu komşu ülke Polonya'ya gitti. Alman Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine göre, çoğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 1,1 Ukraynalı ise Almanya'ya sığındı, yaklaşık bini ise ülkesine geri döndü. UNHCR verilerine göre, 5 milyondan fazla Ukraynalı ülkesinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Moskova'nın verdiği bilgilere göre 5 milyon kişi Rusya'ya kaçtı. Ancak Ukrayna yönetimi Rusya'yı halkı zorla tahliye etmekle suçluyor.

Bir tren istasyonunun peronunda, aralarında çocukların da olduğu, savaştan kaçmak için tren bekleyenUkraynalılar - ()

Batılı ülkelerin askeri yardımları

Rusya, Ukrayna'ya saldırıları başlattığı zaman Ukrayna ordusu büyük ölçüde Sovyetler Birliği döneminden kalma silah ve teçhizata sahipti. Ancak geçen bir yıl süresince Batılı ülkelerin silah ve teçhizat yardımı Ukrayna birliklerinin modern silahlarla Rus güçlerine karşı koymasını sağladı. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) gönderdiği 80 kilometre menzilli çok namlulu roketatar sistemi Himars'ın Rus birliklerini caydıracak nitelikte olduğu söylenebilir.

Kiel Dünya Ekonomi Enstitüsü'nün Kasım ayı tahminlerine göre, Batılı müttefikler Ukrayna'ya yaklaşık 38 milyar euro hacminde askeri yardım taahhüdü verdi. Almanya, diğer Avrupa ülkeleri ve ABD'nin Ocak ayında onay verdiği tank sevkiyatı ise bu tutara dahil değil.

 

AFP / JD,ET

Bize yazın

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.