Yolculukta oruç tutmak

Yolculukta Oruç Tutmak

yolculukta oruç tutmak

Seferde iken oruç tutmak


Sual: Seferde olana da Ramazan orucu farz mı?
CEVAP
Evet. Ama kazaya bırakması caizdir.

Sual: Seferde oruç tutmak gerekmediği halde, Ramazan orucunu tutan nafile sevabı mı alır?
CEVAP
Seferi olan, Ramazan orucunu tutarsa, farz sevabı alır.

Özürsüz oruç yememeli
Sual:
Devamlı şehirlerarasında şoförlük yapanın, oruç tutmaması günah olur mu?
CEVAP
İşi aksatacak zorluk yoksa Ramazan-ı şerifte oruç tutmak çok sevabdır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ramazanda mazeretsiz bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]

Şu halde, bir özür olmadan oruç yememeli. Dini bir özrü olanın, orucunu kazaya bırakması caiz olur. Yolculukta sıkıntı olur, iş aksar veya kazaya sebep olacak bir durum olursa, kazaya bırakmak caiz olur. Hadis-i şerifte, (Yolculukta [sıkıntı içinde] oruç tutmak, takva değildir) buyuruldu. (Buhari) [Yolculuk veya sefer demek, 104 km'den uzak yere gitmek üzere yola çıkmaktır. Bunlardan daha kısa yola giden seferi olmaz. Burada takva daha çok sevap kazanmak manasındadır.]

Sual: Yolculukta oruç tutmamaya izin var diye oruca niyetlenmedim. Saat 11’de uçağa bineceğim için sabah kahvaltımı yapıp yola çıktım. Seferde oruç tutmamak caiz değil mi?
CEVAP
İmsak vaktinden önce sefere çıksaydınız, oruca niyet etmeyip sefere çıkınca yiyip içebilirdiniz. Hâlbuki kahvaltı yaptığınız zaman, mukimsiniz ve niyet etmiyorsunuz, yiyip içiyorsunuz, bu yüzden günah oluyor. Niyet edip oruçlu yola çıkacaktınız ve o gün o orucu bozmayacaktınız, yani o gün orucu tutmanız gerekirdi. Niyet etmeden yiyip içtiğiniz için sadece kaza gerekir.

Seferi iken oruç
Sual:
İmsak vaktinden sonra sefere çıktığımız için oruca niyet etmiş oluyoruz. Yani o gün seferde de olsak oruç tutmamız lazım. Ancak, mesela sabah 11’de ABD’ye gitmek üzere uçağa biniyoruz. Devamlı Batı’ya gittiğimiz için gün, New York’a giderken 7 saat, Los Angeles’ a giderken de 10 saat uzuyor. Bu durumda ne yapmak lazım?
CEVAP
Oruç tutabilirse sevab kazanır, açlık ve susuzluğa dayanamayıp bozarsa günah olmaz. Seferdeyken, orucu özürsüz bozana kefaret gerekmez.

Sual: Bir kimse, Ramazan orucunu sefere çıkınca sebepsiz bozsa, kaza mı kefaret mi gerekir? Mukim iken orucunu bozup sonra sefere çıksa, kaza mı, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Niyetli orucu sefere çıkınca bozmak günahtır. Ama günah işlese de, seferde bozduğu için kefaret gerekmez. Eğer mukim iken bozup sefere çıksa, kefaret de gerekir.

Sual: Doğudan batıya uçakla giden oruçlu kimse, orucunu çıktığı şehre göre mi, yoksa Güneş’in battığı yere göre mi açacaktır? Abduhcu biri; Kardavî, Hamidullah gibi günümüzde ne kadar mezhepsiz varsa, onların görüşlerini toplamış. Sonra da, (Benim görüşüm de budur) diyerek Hamidullah’ın görüşünü tercih etmiş. İslam âlimlerinin bu konuda bildirdikleri hükümler yok mu? Niye mezhepsizlerden nakil yapılıyor?
CEVAP
Mezhepsiz olmanın şartı, mezhepsizlerden nakildir. Ehl-i sünnet olmanın şartı da İslâm âlimlerinden nakildir.

İslam âlimlerinin bildirmediği hiçbir husus yoktur. Din eksik değildir. Bu konu bütün fıkıh kitaplarında açıklanmıştır. Önce mezhepsizlere bir cevap verelim. Sonra bu sorunun cevabını kitaplardan naklen bildirelim.

Günümüzdeki mezhepsizler, genelde, Şevkânî, Mevdûdî, Kardâvî, Elbânî gibi mezhepsizlerin yazılarını yazıp, (Biz şu görüşü tercih ediyoruz) derler. Onlara uymadıklarını, kendilerinin de görüş sahibi olduklarını bildirmeye çalışıyorlar. Halkımız bunlara müctehid taslakları diyor.

Necip Fazıl’ın Baidullah dediği Mösyö Hamidullah, İslam’a Giriş isimli bozuk kitabında, fıkıh ilmine aykırı olarak, (Selim akıl sahipleri, bu durumda Güneş’in batmasını esas almaz, çıktığı şehrin saatini esas alır) diyor. Bunun yanlış olduğu, bütün fıkıh kitaplarında açıklanıyor.

Mısırlı Desuki isimli bir mezhepsiz ise, (Güneş’in batması esas alınır) diyor. Bunu, muteber bir eserden alıp söylemiyor, kendi görüşü olarak söylüyor. Hüküm doğru, yani fıkıh kitaplarına uygunsa da, kafadan söylediği için dinde muteber olmaz.

Mezhepsiz Kardâvî de, (Nasslara göre, Güneş’in batması esas alınır) diyor. Bu da Desuki gibi Nasslardan kendi anladığını ölçü alıyor. Bir fıkıh kitabından nakletmiyor. Hüküm doğruysa da, nakli esas almadığı için bununki de dinde senet olmaz.

Ezherli başka bir mezhepsiz ise, (Oruca başladığı saatten itibaren 12 saat sonra, Güneş batmasa da, orucunu açar) diyor. Bunun sallaması da, Mösyö’nünki gibi isabetsizdir.

Dikkat edilmişse, hiçbiri (Şu mezhepte şöyledir) demiyor. Hepsi kendisini bir İmam-ı a'zam zannediyor. Birçok hüküm, dört hak mezhepte farklıdır. Hangi mezhebe göre bildirildiği açıklanmıyor. İslam âlimleri, bir hak mezhebe göre cevap verirken, bu mezhepsizler, (Biz İslam’a göre cevap veriyoruz) diyerek, dört mezhebin hak olduğunu inkâr edip, Dörtİmam’ın da İslam’a göre cevap vermediğini vurgulamaya çalışıyorlar.

Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlilerinden olan Dürer ve Gurer kitabında Molla Husrev hazretleri buyuruyor ki:
Ramazan ayı gelince, oruç tutmak farz olur. Ancak seferî olanın oruç tutması farz değildir. Kutuplara giden Müslüman, seferî ise oruç tutmaz. Geriye dönünce kaza eder. Gündüzleri 24 saatten daha uzun yerlerde, mesela altı ay gündüz olan yerlerde, oruca saatle başlanır ve saatle bozulur. Gündüzü böyle uzun olmayan, vakitleri normal teşekkül eden, yani gündüzleri 24 saatten az olan bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyularak oruç tutulur. (Dürer ve Gurer)

Seferde iftar saati
Sual:
Oruca niyet edip de sonra başka bir memlekete giden kimse, iftarını hangi yere göre açar? Yani sahurda niyet ettiği yerin iftar vaktini mi, yoksa gittiği yerin vaktini mi esas alır?
CEVAP
Bulunduğu yerin vakti esas alınır. Nereye giderse gitsin, bulunduğu yerde güneş batınca, yani akşam vakti olunca orucunu açar. Otobüste, arabada veya gemide gidiyorsa, yine bulunduğu yerde iftar vakti olunca orucunu açar. Ama uçaktaysa üstünden geçtiği şehri esas alamaz, çünkü bir yerin iftar ve namaz vakitlerinin hesaplanmasında, yükseklik de hesaba katılır. Uçakta Güneş’in batması çok daha geç olacağı için, iftar vakti de üstünde bulunduğu şehirden daha sonra olur. Bunun için uçakta olan kimse, güneşin battığını, ufukta kaybolduğunu görmeden orucunu açamaz.

Görüldüğü gibi, iftar vaktinde, oruç açılan yerin zamanı, yani Güneş’in batması esas alınır. Saate göre hareket edilmez. Dünyanın hangi şehri olursa olsun, oruçta ve namazda, herkes vardığı şehrin vaktine göre hareket eder. Güneş batmadan oruç açılmaz ve akşam namazı kılınmaz. (Nimet-i İslam, Dürer)

Eğer çok hızlı giden bir uçak, hiç yere inmeden doğudan batıya gidiyorsa ve bu zaman 24 saatten fazla sürmüşse, mesela 33 saat sürse, o zaman gündüzü 24 saatten az olan bir şehrin saatine uyulur. Oruç tutulan gün, 24 saatten azsa, Güneş batana kadar beklemek gerektiği bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. (Nimet-i İslam, Dürer)

 
 
 

Diyanet İşleri açıkladı: Seyahat ederken nasıl oruç tutulur?

Değerli Haberturk.com okurları.

Haberturk.com ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.

Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Haberturk.com yorum sayfalarında yer almayacaktır.

Ayrıca Haberturk.com yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.

Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılamaz.

Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Haberturk.com bunlardan sorumlu tutulamaz.

Haberturk.com yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.

Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.

ORUÇ

22 Mart 2022

 

“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara - 183)

“Oruç sırf Benim (Allah) rızâm için edilen bir ibâdettir. Onun mükâfatını da Ben veririm...” (Hadîs-i Kudsî)

Fıkıh danışmanı Mustafa Nizar Demirci Hocaefendi

 

Oruç nedir?

Oruç, imsak vakti dediğimiz ferc-i sâdık (ikinci fecir) zamanından güneşin batışına kadar geçen süre içinde hiçbir şey yememek, içmemek, cinsî muamelede bulunmamak demektir. 

Oruç tutmaya imsâk da denir. İmsâk, nefsi, meylettiği şeylerden uzak tutmak, onları yapmamak mânasındadır. İmsâkın mukabili iftar kelimesidir ki, oruç açmak, oruç bozmak mânalarına gelir.

 

Orucun Hükmü
Oruç tutmak, İslâm’ın dayandığı 5 temel esastan birisidir. Medine’de hicretten 1.5 yıl sonra, Şaban ayının 10. günü farz kılınmıştır. Farziyyeti, Kitab, Sünnet ve İcma ile sâbittir. Orucun Allah katındaki büyük değer ve kıymeti, bir hadîs-i kudsîde şöyle belirtilir: “İnsanoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet(te) kendisi için (bir haz ve menfaat endişesi var)dır. Fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf Benim rızam için edilen bir ibâdettir. Onun mükâfatını da Ben veririm.”

Oruç tutan kimselerin nâil oldukları yüksek fazilet ve şerefli mevkiye bâzı hadîslerde şu şekilde işâret buyurulur: “Allah’a yemin ederim ki, oruçlu ağzın açlık kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha hoş, temiz ve daha sevimlidir.”

 

Orucun Kısımları
Oruç altı kısma ayrılır: Farz, Vâcib, Sünnet, Mendub, Nâfile ve Mekrûh.

 

1. Farz Oruç:
Ramazan ayı orucunun edâsı da, kazâsı da farzdır.

2. Vâcib Oruç:
Nâfile olarak tutulan, sonradan bozulan orucun kazâsı vâcibdir. Nezir oruçları da vâcib oruçlardandır. Meselâ, “Şu iş şöyle olursa şu kadar gün oruç tutacağım” diye oruç tutmaya söz vermiş bir adamın, dileği gerçekleştiği zaman, bu oruçları tutması vâcib olur.

3. Sünnet Oruç:
Muharrem ayının 9 ve 10’uncu veya 10 ve 11’inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu oruca Aşûra Orucu denir. Hadîs-i şerîf’te: Aşûra orucunun geçmiş yılın günahlarına keffâret olacağı belirtilmiştir. Bu oruç, aşûra günü olan Muharrem’in 10’uncu gününe, öncesinden veya sonrasından bir gün ilâve ile birlikte tutulmalıdır. Çünkü sadece Muharrem’in 10’uncu günü oruç tutmak mekruhtur.

4. Mendub Oruç:
Her kamerî ayın 13, 14 ve 15’inci günü tutulan oruçlar menduptur. Bu günlere eyyâm-ı bîz denir. Her haftanın Perşembe ve Pazartesi günleri ve Ramazan’ı tâkib eden Şevval ayında 6 gün oruç tutmak da müstehabdır.

5. Mekruh Oruç:
Mekruh olan oruçlar ikiye ayrılır: Tenzîhen mekruh oruçlar, tahrîmen mekruh oruçlar... Muharrem ayının sadece 10’uncu günü oruç tutmak tenzihen mekruhtur. Yalnız Cuma günü oruç tutmak da tenzihen mekruhtur. Cuma günü oruç tutmaktan nehyin sebebi, o günün bir nevi bayram günü olmasıdır. Hadîs-i şerîf’te, Cuma gününün yeme, içme ve zikir günü olduğu belirtilmiştir. Yalnız Cumartesi günü oruç tutmak da tenzîhen mekruh sayılmıştır.
Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak ise tahrîmen mekruhtur. Bugünlerde oruç tutmayı haram sayan da vardır. Bu sebeble, bunlara haram oruç da denebilir. Bugünleri, Cenâb-ı Hak kulları için bayram ilân etmiştir. Nimetlerinden yenilip içilerek Allah’a bol bol şükredilecektir. Bugünleri oruçlu geçirmek ise, Allah’ın nimetlerinden ve ziyafetinden yüz çevirmek mânasına gelir ki, bu sebeble bu oruçlar haram veya harama yakın mekruh sayılmıştır.
Ara vermeden yani, akşam iftar etmeden 2-3 gün peş-peşe oruç tutmak (ki buna savm-ı visâl  denir) mekruhtur. Savm-ı visâl Rasûlullah Efendimiz hakkında câizdi. Zor ve meşakkatli olduğu için, ümmeti hakkında câiz olmamıştır.
Bayram günleri de dahil bütün sene boyunca aralıksız her gün oruç tutmak da mekruhtur.

Kocasının rızası ve izni olmadan kadının nâfile oruç tutması da mekruhtur. Kocası dilerse, bu orucu bozdurabilir.

6. Nâfile Oruç:
Yukarıda sayılan vakitler dışında, kerahet olmayan günlerde oruç tutmak ise nâfiledir. Nafilenin mânası, farz ve vâcibden ayrı olarak, hiçbir dinî mükellefiyet olmaksızın, sırf fazilet ve sevab için  yapılan ibâdet demektir.

 

 

Orucun Şartları


Ramazan Orucu Kimlere Farzdır?
Bülûğa ermiş, aklı başında kadın ve erkek her müslümana, Ramazanda oruç tutmak bir kulluk borcudur ve farz-ı ayndır. Bülûğa ermemiş çocukların oruç tutması ise farz olmamakla beraber onları da namaz gibi, küçük yaşlardan itibaren yavaş yavaş oruç tutmaya alıştırmak, oruca heveslendirmek lâzımdır.

Yolcu ve hasta olanlara da oruç farzdır. Ancak Ramazanda tutmaları mecburî değildir. Çünkü Ramazan orucunun Ramazan içinde edâsının farz olması için, sıhhat ve ikâmet şarttır. Yolcularla hasta olanlara şeriatın izin ve ruhsatı vardır. Dilerlerse oruçlarını Ramazanda tutarlar, dilerlerse yolcular yolculuktan evlerine döndüklerinde, hastalar da iyi olduklarında gününe gün kazâ ederler.

 

Orucun Sıhhat Şartları Nelerdir?
Tutulan oruçların sahih olabilmesi için de iki şart vardır: 1. Niyet, 2. Kadınlar için hayız ve nifastan temizlik.
Niyet edilmeden tutulan oruçlar dînen muteber sayılmaz. Orucun sahih olabilmesi için niyet şarttır. Nifas hâlindeki kadınlar (lohusalar) ile âdet gören kadınlar da bu halde iken ne namaz kılabilir, ne de oruç tutabilirler. Fakat bu halden kurtulduktan sonra, tutamadıkları oruçlarını gününe gün kazâ ederler. Namazlarını ise kazâ etmezler. Çünkü hayız - nifâs hâlinde kılınmayan namazların kazâsında meşakkat ve zorluk olduğundan Cenâb-ı Hak, lûtfuyla, kadınları bu borçtan affetmiştir.

 

Oruç Tutma Vakti Ne Zamandır?
Orucun vakti, imsâk vakti dediğimiz fecr-i sâdık zamanından, akşam güneşin batışına kadar olan müddettir.

 

Oruçta Niyet
İbâdet niyet ile olacağı için oruç ibâdetinde de niyet şarttır. Niyet, asıl insanın kalbindedir. Yarın oruç tutacağını bilmek ve içinden geçirmektir. Dil ile söylemek ise, şart değildir. Gece sahura kalkmak da niyet yerine geçer.

 

Oruca Ne Zaman Niyet Etmelidir?
Ramazan orucuna, zamanı belirlenmiş adak orucuna ve nâfile oruçlara; akşamdan itibaren ertesi günü kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. 

Ramazan orucunun kazası ile vakti belirtilmemiş adak orucuna, nâfile olarak başlanıp bozulmuş oruçların kazâsına ve keffâret oruçlarına niyet ise, akşamdan itibaren imsâk vaktine kadar yapılır. Bu vakitten sonra yapılan niyetle bu oruçlar sahih olmaz. 

 

Orucu Bozmanın Cezası: Kaza Ve Kefaret
Oruç, niyet edip tutmaya başlamakla mükellef üzerine borç olmuştur. Bu sebeble, meşrû’ bir mâzeret olmadıkça başlanmış orucu bozmak günahtır. Ayrıca bozulan orucun sonradan gününe gün kazâ edilmesi de lâzımdır. Farz olan Ramazan orucunu kasden bozmakta ise kazâ ile birlikte fazladan bir de Keffâret denilen iki kamerî ay yani 60 tam gün aralıksız oruç tutmak cezası vardır.

Kazâ ve Keffâret Nedir?
Kazâ:
Hiç tutulmayan veya tutulmaya başlanıp da bozulan bir orucu sonradan günü gününe tutmaktır.


Keffâret ise: Kasten bozduğu bir günlük Ramazan orucu yerine, ceza olarak iki ay birbiri ardınca oruç tutmaktır. Bu cezayı, yaşlılık, zayıflık ve hastalıktan dolayı yerine getiremeyen kimse, 60 fakiri sabah ve akşam olarak iki öğün doyurur. Doyurmak; yedirmek suretiyle olacağı gibi, yemek parasını fakirin eline vermekle de olur. 60 fakir yerine bir fakiri, 60 gün doyurmak da câizdir.

Oruç tutmaya bedenî gücü yetmediği gibi fakiri doyurmaya da mâli gücü kâfi gelmeyen bir kimseden ise, Keffâret cezası kalkar. Artık onun yapacağı şey, Allah’tan af ve mağfiret dilemektir.

 

Keffâret Orucu Tutanların Dikkat Edecekleri Hususlar Nelerdir?

* Üzerinde Keffâret borcu olan bir adam, bu 2 aylık orucu, hiç ara vermeden peşpeşe tutmak zorundadır. Binaenaleyh, araya, Ramazan ayı veya kendisinde oruç tutmanın haram olduğu günlerin girmemesi lâzımdır. Aksi takdirde Keffâret orucunu tutmaya yeniden başlamak gerekir.

* Yolculuk, Ramazan orucunun edâsını te’hire sebeb olmakla beraber; Keffâret orucu tutmakta olan kimse, yolculukta da bu orucu devam ettirmek zorundadır.

* Hayız, nifas hâline giren kadının Keffâreti bozulmaz. Bu günleri geçirdikten sonra, Keffâret orucunu kaldığı yerden tutmaya devam eder.

* Keffâret; orucu tutmamanın değil, tutulan orucu kasden bozmanın cezasıdır. Bu bakımdan, Ramazan-ı şerîf’te oruç tutmaya hiç niyet etmeyen bir kimse, tutmadığı bu oruçları sonradan sadece kazâ eder. Kendisine ayrıca Keffâret gerekmez.

 

Orucu Bozup, Hem Kazâ Hem de Keffâreti Gerektiren Haller Nelerdir?
Aşağıda sayılacak hususlardan herhangi birini mecbur kalmadan, zorlanmadan, unutma durumu olmadan isteyerek işleyen bir kimse için hem kazâ, hem de Keffâret lâzım gelir: 

1-Cinsî münasebette bulunmak.
2-Yemek, içmek.
3-Ağzına ihtiyarsız giren yağmur, dolu ve kar suyunu isteyerek yutmak.
4-Tütün içmek, tütün veya benzeri bir tütsü maddesini yakıp dumanını içine çekmek.
5-Enfiye çekmek.
6-İçyağı, pastırma veya çiğ et yemek.
7-Susam tanesi kadar bir şey’i ağzına alıp yutmak veya çiğneyerek yemek.
8-Azıcık tuz yemek. (Çok tuz yemek ise, sadece kazâyı gerektirir.)
9-Zevcesinin veya sevdiği bir kimsenin tükrüğünü, ağız suyunu yutmak. Bu saydığımız şeylerde, bedenin tedâvisi veya tegaddîsi (gıdalanması ve beslenmesi) veyahut telezzüzü (zevk ve lezzet alması) vardır. Bu sebeble kazâ ile beraber keffâreti de gerektirir.

 

 

Keffâreti Düşüren Şeyler Nelerdir?
Bile bile oruç bozduktan sonra, aynı gün hayız ve nifas gibi oruç yemeyi mübah kılan bir durum ortaya çıkarsa, Keffâret düşer. Sadece kazâ borcu kalır. Oruç tutmaya mâni bir hastalığın zuhuru hâlinde de, hüküm aynıdır. Orucu bozduktan sonra, kendi isteğiyle veya mecburen seyahate çıkmak yahut da kendini zorla hasta etmek, Keffâreti düşürmez.

 

Orucu Bozup Yalnız Kazâyı Gerektiren Haller Nelerdir?
1-Çiğ pirinç yemek.
2-Sade un veya sade hamur yemek. (Hamurun içinde yağ ve şeker katılmışsa Keffâret de gerekir.)
3-Bir anda çok miktarda tuz yemek. (Az miktarda tuz yemek ise, Keffâreti de gerektirir.)
4-Taş, toprak, çakıl taşı, demir, bakır, altın gümüş gibi madenleri yutmak.
5-Zeytin veya kiraz çekirdeği yemek. Kayısı çekirdeğinin içi yenirse, Keffâret de gerekir.
6-Ayva gibi olgunlaşmadan yenmeyen bir meyveyi, ham iken, tuzlamadan ve pişirmeden  yemek. (Olmuş, pişmiş, tuzlanmış olursa Keffâret de gerekir.)
7-Henüz içi olmamış yeşil cevizi yemek. Veya bademi, fındığı ve kuru fıstığı kabuğuyla birlikte çiğnemeden yutmak.
8-Arka yola fitil koymak, ilâç akıtmak.
9-Burna ilâç çekmek.
10-Kulağın içine yağ damlatmak.
11-Boğaza huni ile bir şey akıtmak.
12-Karında veya başta bulunan herhangi bir yaraya sürülen ilâcın vücuttan içeri nüfuz etmesi. (Bu yaraların derin olması şarttır. Yani sanki vücudun içine konmuş gibi olmalıdır)
13-Boğaza kaçan yağmur, kar veya doluyu istemeyerek yutmak.
14-Abdest alırken boğazına veya burna su çekerken genzine hatâ ile suyun kaçması. 15-İsteyerek boğazına veya burnuna duman çekmek. Sigara, anber gibi lezzet ve keyif verici bir duman olursa, Keffâret de gerekir.
16-Başkasının zorlaması sebebiyle oruç bozmak.
17-Uyurken boğazına birisi tarafından su dökülmek.
18-Unutarak yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu zannıyla bilerek yiyip içmek.
19-Dişleri arasında kalan nohut tanesi kadar şey’i yemek.
20-Kendi isteğiyle dışarı kusmak. Bu kusma ağız dolusu boğazı geçip geri geldikten sonra orucu bozar.
21-Ağız dolusu kendiliğinden gelen veya isteyerek getirilen kusmuğu mideye çevirmek.
22-Sahur vakti geçtiği halde, geçmedi zannıyla sahur yemek.
23-Güneş battı, iftar oldu zannıyla oruç bozmak.
24-Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak. İsterse kasten olsun...
25-Hanımını öpmek, okşamak, sarılma, v.s. sebebiyle erkekten ve kadından meninin gelmesi. Şehvetlenip sadece mezinin gelmesi ile oruç bozulmaz.
26-Ramazan orucunu tutmaya niyet etmeden gündüz yeyip içmek de sadece kazâyı gerektirir. Keffâret icab etmez. Çünkü Keffâret oruç tutmamanın değil, tutulan orucu bozmanın cezasıdır.
27-Başkasının tükürüğünü veya ağzından çıkan lokmasını yutmak veyahut kendisinin ağzından çıkarıp dışarda biraz beklettiği lokmasını yemek... İnsan tabiatı bu gibi hallerden iğreneceği için, sadece kazâ gerekir: Ancak insanın, sevdiklerinin tükürüğünü yutması Keffâreti de icab ettirir. Çünkü insan bundan lezzet alır.
28-Ön veya arka yolların içine parmakla veya başka bir vasıta ile, su yahut yağ gibi bir yaşlığın iletilmesi. Bu bakımdan oruçlunun istinca yaparken dikkatli olması, elindeki yaşlığı ön ve arka mahallerin içine değdirmemesi şarttır.
29-El ile meni getirmek (istimna’ - mastürbasyon).
30-Kan yutmak. Çoğunluğunu tükürük teşkil eden ağızdaki az kanı yutmak orucu bozmaz.

 

Orucu Bozmayan Şeyler Nelerdir?
1-Unutarak yemek içmek ve cinsî münasebette bulunmak, unutarak yapılan bu işler orucu bozmaz. Ancak oruçlu olduğunu hatırladığı anda, bu işleri yapmaktan geri durmalıdır.
* Birinin unutarak yiyip içtiğini görürsek ne yapmalıyız?
Eğer yeyip içen adam, güçsüz, zayıf ve ihtiyar birisi ise, hatırlatmamak daha iyidir. Zira bu, Allah’ın, o kimseye, güçsüzlüğüne merhameten orucunu unutturmak suretiyle ikram ettiği bir rızıktır. Unutarak yiyip içen kimse güçlü, kuvvetli biri ise, hemen hatırlatılmalıdır.
2-Uyurken ihtilâm olmak.
3-Hanımını öpmek, elle tutmak, okşamak... Bu durumda meni gelmedikçe oruç bozulmaz.
4-Kadına el sürmeden sadece bakmak veya şehevî konuları düşünmek sebebiyle tahrik olup meninin gelmesi.
5-Geceden cünüp olan kimsenin, yıkanmayı sahurdan sonraya, oruçlu vaktine bırakması.
6-Ağza gelen balgamı yutmak.
7-Kafasından burnun içine gelen akıntıyı çekip yutmak.
8-Denize yahut başka bir suya dalınca, kulağına su kaçmak.
9-Kendi isteğiyle olmayarak boğazına sigara dumanı gibi keyif verici bir duman girmek.
10-Boğazına toz veya sinek kaçmak. Gözyaşı veya yüz teri ağıza girecek olsa, eğer bir-iki damla kadarsa orucu bozmaz. Ancak tuzluluğu bütün ağız içinde hissedilecek kadar çok olup oruç hatırda iken yutulursa orucu bozar.
11-Sahurdan dişleri arasında kalmış nohut tanesinden küçük şeyleri yutmak. Nohut tanesinden büyük olursa, orucu bozar.
12-Hariçten susam veya buğday tanesi kadar bir şeyi ağzına alıp yavaş yavaş ve tadı boğazına varmayacak şekilde çiğneyip yok etmek.
13-Kendiliğinden gelen kusuntu, yine kendiliğinden geriye gitse, ağız dolusu bile olsa orucu bozmaz. Kusma isteğiyle ağıza getirilen az miktardaki kusmuk ise, kendiliğinden içeri gitse, orucu bozmaz. Fakat miktarı ağız dolusu ise, orucu bozar.
14-Kan aldırmak.
15-Göze sürme çekmek.
16-Ön ve arka yola kuru olarak sokulan parmak da orucu bozmaz. Ancak parmak yağlı ve ıslak olursa oruç bozulur.
17-Derideki gözeneklerden içeri giren şeyler orucu bozmaz. Buna binaen vücuda sürülen yağ veya yıkanılıp soğukluğu içeri nüfuz eden su, orucu bozmaz. Çünkü bunlar mesamat yoluyla içeri girerler.
18-Baş veya karındaki bir yaraya konulan ilâç, vücuttan içeri girmedikçe oruç bozulmaz.
19-Abdestte ağza su verip geri boşalttıktan sonra, arta kalan yaşlığın tükürük ile beraber yutulması orucu bozmaz.
20-Dişlerin arasından çıkan kan, az olup tükürük içinde kaybolmakta ise, bu kanın yutulması oruca zarar vermez. Ancak kan tükürüğe galebe çalacak çoğunlukta ise, bunu yutmakla oruç bozulur.

 

Oruçluya Mekrûh Olup Olmayan Şeyler Nelerdir?
1-Oruçlu kimse için su ile ıslatılmış misvak ve fırça kullanmak, İmam Ebû Yûsuf’a göre mekruhtur. İmam-ı A’zam ile İmam-ı Muhammed’e göre ise oruçlunun su ile ıslatılmış misvak veya fırça kullanmasında hiç bir kerahet yoktur. Oruçlu iken diş macunu sürülmüş fırça kullanmakta ise, mutlak mânada kerahet vardır. Sakınılması gerekir.
2-Oruçlu kimsenin, bir şeyin tadına bakması mekruhtur. Ancak kocası çok titiz ve huysuz olan kadınlar boğazlarına kaçırmamak şartıyla pişirdikleri yemeğin tadına, tuzuna bakabilirler. Oruçlu kimse, satın alacağı bal, yağ gibi bir şeyde aldatılmaktan korkuyorsa, boğazına  kaçırmamak şartıyla, bunları tatmasında bir beis yoktur.
3-Oruçlu kimsenin abdest alırken ağzına, burnuna su almakta mübalâğa göstermesi, ağzını su ile doldurup bu suyu ağzında fazla tutması da mekruhtur.
4-Oruçlunun kan aldırması, oruçluyu orucunu tutamayacak kadar zayıf düşürecekse mekruhtur. Böyle bir durum söz konusu değilse câiz olur.
5-Ramazan-ı şerîf’te serinlemek maksadı ile ağza buruna su almak veya soğuk suyla yıkanmak, İmam-ı A’zam’a göre mekruhtur. Ebû Yûsuf’a göre bunda hiçbir kerâhet yoktur.
6-Nefsine güvenemeyen kimsenin hanımını öpüp okşaması da mekruhtur. Zira meni gelerek orucun bozulma ihtimali vardır. Fâhiş olmamak ve kendinden emin bulunmak şartı ile, hanımını öpüp kucaklamakta kerâhet yoktur.
7-Karı ile kocanın çıplak halde birbirlerine sarılmaları, nefislerinden emîn bile olsalar, mekruhtur. Buna fâhiş mübâşeret denir.
8-Erkeğin hanımının dudaklarını emmesi de mekruhtur.
9-Tükürüğünü ağzında biriktirip yutmak. Bu da orucun mekruhlarındandır.
* Oruçlu kimselerin gül ve misk gibi bir şeyi koklaması mekruh değildir.
* Oruca niyetli kimsenin cünüp olarak imsâk vaktine girmesi orucuna zarar vermez. Fakat geceden yıkanmak mümkün olduğu takdirde yıkanmadan sabahlamak kerâhetten tamamıyla uzak da değildir.

 

Orucun Âdâbı (Müstehabları) Nelerdir?
Orucun belli başlı edebleri şunlardır:
1-Sahura kalkmak. Resûl-i Ekrem (asm) bir hadîs-i şerîflerinde: “Sahur yemeğini yeyiniz. Zira sahur yemeğinde bereket vardır” buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte ise şöyle buyrulmaktadır: “Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucu arasındaki ayırıcı fark, sahur yemeği yemektir.” Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Böylece oruç tutmak daha kolay hâle gelir.
2-Sahuru geç yemek, iftarı ise acele yapmak, yani, güneş batar batmaz hemen orucu açmak.
3-İftarı açarken şu duâyı yapmalıdır:  “Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rizkıke eftartü.” Meâli: “Ey Allahım, Senin için oruç tuttum. Ve Sana îman ettim. Ve Sana dayanıp güvendim, tevekkül ettim. Ve verdiğin rızıkla da (şu anda) orucumu açtım.”
4-İftarı hurma gibi tatlı bir yiyecekle, yoksa su ile açmak.
5-Orucun mühim bir âdâbı da, mide gibi, bütün duygulara da bir nevi oruç tutturmaktır. İnsanda mideden başka, göz, kulak, kalb, hayâl, fikir gibi pek çok duygu ve cihazlar vardır. İnsan oruçlu iken, bütün bu duygularını mâlâyânilikten ve haramlardan çekerek, her birini kendine mahsus ubudiyet ve kulluk vazifesine sevk etmelidir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten, galiz ve çirkin sözlerden uzak tutmak ve onu Kur’an tilâveti, zikir, tesbih, salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek. Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’an dinlemeye sarf etmek.
6-İftar ve sahurda aşırı derecede yememek, mideyi tıka-basa doldurmamak da orucun edeblerindendir. Çünkü oruçtan bir maksad da, beden ve ruhumuza dinlenme, rahatlama, vücut fabrikamıza baştan sona yıllık bir temizlik ve bakım fırsatı vermektir. Akşama kadar yemeyip de ezanı duyar duymaz bütün hız ve hışmıyla sofraya kapanmak, sofrada tıka-basa yemek, edebe aykırıdır. Hattâ beden sağlığı açısından da zararlıdır. Çünkü sindirim organlarımız, bu hücum ve baskın karşısında son derece zorlanır, ıztıraba düşer.  Şu halde sahurda ve iftarda mal kaçırır gibi sofradakileri mideye doldurmaya çalışmamalıdır. Az ve öz yiyerek, oruçlu olmanın hikmet ve gayesine uygun hareket etmelidir.
7-Oruç ayı olan mübarek Ramazan ayında, bütün mü’minler, daha çok ibâdet etmeli, verdiği sonsuz nimetler sebebiyle bütün ruhuyla Allah’a şükretmeli, daha çok iyilik ve ihsanlarda bulunmalıdır.
8-Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’i Ramazan Ayında indirdiğini buyuruyor. Bu yönüyle Ramazan Ayı Kur’an ayıdır. Ramazan günlerinde Kur’an okumak çok mühimdir, sevabı çoktur. Ramazan ayında oruç tutan bir Müslüman yapabiliyorsa mutlaka bir veya daha fazla hatım okumalı, günde en azından bir cüz okumalı. Kur’an-ı Kerim okumayı bilmeyenler de, çevre camilerde güzel sesli hafızların okuduğu Kur’an-ı Kerimi dinlerlerse bu sevaptan mahrum olmazlar.
9-Ramazan ayında yapılacak olan hayırlı amellerin sınırı yoktur. Bunlardan biri de bol bol sadaka vermek, fakir fukaraya iyilikte bulunmaktır. Peygamber Efendimizden rivayet edildiğine göre, Ramazan ayında esen rüzgar gibi sadaka dağıtırdı. Oruç tutup açlığı hisseden Müslüman, fakir kardeşinin durumunu daha iyi anlar ve onun ihtiyacını karşılamaya gayret eder, sadaka verir, bol bol sevap elde eder.
10-Oruç tutan bir Müslümanın orucunu açtırmak salih amellerin en önde gelenlerinden birisidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez.” Ramazan ayında iftar vermek bu ayda yapılan işlerin en hayırlılarındandır.


Kimler oruç tutmayabilir?
Hiçbir özrü yokken oruç tutmamak veya başladığı orucu bozmak günahtır. Hem de kaza ve (eğer başladığı Ramazan orucunu kasden bozmuşsa) Keffâret olarak cezası vardır. Bâzı hallerde ise, oruç tutmamak veya başlanmış orucu bozmak şer’an câiz hâle gelir.
Bu haller, şunlardır:
1 - Hastalık:
Oruç tuttuğu takdirde hastalığının şiddetlenmesinden veya çok sürmesinden korkan kimsenin sonradan kazâ etmek üzere oruç tutmaması veya başladığı orucu bozması câizdir.
2 - Yolculuk: Ramazanda yolculuğa çıkanların oruç tutmayıp sonraya bırakmaları câizdir. Ancak yolda meşakkate, bedenî bir halsizlik ve rahatsızlığa mâruz kalmak söz konusu değilse, oruç tutmak, tutmamaktan efdal ve hayırlı görülmüştür.
3 - İkrâh (Tehdit ve Zorlama): Orucunu bozmadığı takdirde dövülmek veya yaralanmak veyahut öldürülmekle tehdit edilen bir kimse de oruç tutmayabilir.
4 - Gebelik ve Emziklilik: Oruç tuttuğu takdirde kendisine yahut çocuğuna bir zarar geleceğinden korkan hâmile veya emzikli kadın, oruç tutmayıp sonradan kazâ eder. Emzirdiği çocuğun başkasının çocuğu olması hükmü değiştirmez.
5 - Şiddetli Açlık ve Susuzluk: Açlık ve susuzluktan dolayı helâk olacağından veya aklî muvazenesinin bozulacağından korkan kimse orucunu bozabilir.
6 - Düşkünlük Derecesinde İhtiyarlık: Böyle kimselerin de oruç tutmaması câizdir. Böyleler oruç tutmayacakları gibi, kazâ da edemeyeceklerinden fidye verirler.
7 - Hayız - nifas hâli: Bu hallerde oruç tutulması haramdır.

* Nâfile oruç tutanlar için, ziyafete dâvet edilmek bir özürdür. Böyle bir kimse, hane sahibinin ısrarı üzerine orucunu bozabilir.

 

Oruçlu Olmadığı Halde, Oruçlu Gibi Davranması Gereken Kimseler: 

* İmsâk vaktinden sonra yolculuğu biten bir yolcunun da günün geri kalan kısmında oruçlu gibi davranması, yani, yemeden içmeden ve ailevî münasebetten kaçınması gerekir. * Gündüz iyileşen hasta için de hüküm aynıdır. O da oruçlu gibi davranmalıdır. Böyle hareket etmek, bir görüşe göre vâcib, diğer bir görüşe göre de müstehabtır.

* Yolcu, hasta, hayızlı ve lohusa olanlar, kendilerini oruçlu gibi göstermek zorunda değildirler. Yeyip içebilirler. Ancak kendilerinin mâzeretini bilmeyen halkın su’-i zannına sebeb olmak ihtimaline karşı, bunu alenen yapmaktan kaçınmak, gizlice yeyip içmek âdâba daha uygundur.

 

 

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
  • 28
  • 29

Hangi hallerde Ramazan ayında oruç tutulmayabilir?

İslam dini, kişileri, güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Aşağıdaki mazeretlere sahip kimselerin Ramazanda oruç tutmakla yükümlü olmayıp daha sonra kaza etmelerine veya yerine fidye vermelerine ruhsat tanınmıştır:

a) Yolculuk:
Yolculuk, Ramazan ayında oruç tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kur'an'da "Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allâh'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir." buyurulmaktadır. (Bakara, 2/183-184). Geceden oruç tutmaya niyetlenip de gündüzleyin yolculuğa çıkmak zorunda olan kimse yolculukta zorluk çekerse, daha sonra kaza etmek üzere orucunu bozabilir. Ancak orucunu tamamlaması daha uygundur. Hz. Peygamber, Mekke'nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu bozmuştur. (Buharî, "Savm", 34; Müslim, "Sıyam", 15) Bu uygulama, sefere çıkınca orucun bozulabileceğini göstermektedir.

b) Hastalık:
Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile, hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunları kaza etmelerine izin verilmiştir. Yukarıda zikredilen âyet buna işaret etmektedir. Uzman bir hekim tarafından oruç tutması hâlinde hasta olacağı bildirilen kimse de hasta hükmündedir.

c) Hamilelik ve çocuk emzirme:
Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına zarar vermesi hâlinde, hamile kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görebileceği durumlarda oruç tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmiştir (Nesâî, "Sıyam", 50-51).

d) Zor ve meşakkatli işlerde çalışmak:
Oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar gelmesinden korkan kimse, orucunu tutmayabilir. Bu durumda olanlar, izinli olduğu günler veya uygun zamanlarda tutamadıkları oruçları kaza ederler. Bir zorunluluk olarak, ağır işlerde çalışmak zorunda olan kişiler oruçlu olarak çalıştıkları takdirde sağlıkları risk altında kalacaksa, Ramazan ayında tutamadıkları oruçlarını uygun bir zamanda kaza ederler.

e) Yaşlılık:
Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç yerine fidye verebilirler. Bakara sûresinin 184. âyetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. İyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.

Oruçlu kimse abdest alırken hataen boğazına su kaçırsa orucu bozulur mu?

Orucun bozulması konusunda hata; abdest sırasında ağzını çalkalarken isteği dışında boğazına su kaçması örneğinde olduğu gibi, orucu bozan fiilin orucu bozma kastına dayalı olmayarak meydana gelmesidir. Orucu bozan fiilin hataen yapılması orucu bozar ve yalnızca kazayı gerektirir. Hataen boğaza su kaçması, oruçlu bulunulduğu hatırda değilken meydana gelirse, unutarak yapılmış hükmünü alır ve oruç bozulmaz. Bir sahabiResûlullah'a (s.a.s.); “Ey Allah'ın Resulü! Oruçlu iken unutarak yiyip içtim. Orucum bozuldu mu?” diye sormuş. Resulullah (s.a.s.) da, “(Hayır bozulmadı) sana Allah yedirip içirdi.”(EbûDâvûd, Savm 39) cevabını vermiştir. Şâfiî mezhebine göre orucu bozan bir işi; gerek hataen, gerek unutarak yapmakla oruç bozulmaz.

Her gün hap kullanmak zorunda olan hastaların oruç tutmaları gerekir mi?

Hastalık, Ramazan'da oruç tutmamayı mubah kılan özürlerdendir. Bir kimsenin oruç tuttuğu takdirde hastalanacağı, hasta ise hastalığının artacağı tıbben veya tecrübe ile sabit olursa oruç tutmayabilir. İyi olunca da yalnız yediği günler sayısınca kaza etmesi gerekir. Âyet-i Kerime' de ”Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar” buyrulmuştur (Bakara, 2/184). Ömrü boyunca bu durumda hasta olan kişiler ise, her gün için bir fidye verirler. Yoksul ve muhtaç kişilerin fidye vermeleri de gerekmez. Zira dinimizde hiç kimse, gücünün üstünde bir sorumlulukla yükümlü tutulmamıştır.

Kalp hastalarının dilaltı hapı kullanması orucu bozar mı?

Bazı kalp rahatsızlıklarında dilaltına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç, ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dilaltı hapı kullanmak orucu bozmaz.

Her gün hap kullanmak zorunda olan hastaların oruç tutmaları gerekir mi?

Hastalık, Ramazan'da oruç tutmamayı mubah kılan özürlerdendir. Bir kimsenin oruç tuttuğu takdirde hastalanacağı, hasta ise hastalığının artacağı tıbben veya tecrübe ile sabit olursa oruç tutmayabilir. İyi olunca da yalnız yediği günler sayısınca kaza etmesi gerekir. Âyet-i Kerime' de ”Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar” buyrulmuştur (Bakara, 2/184). Ömrü boyunca bu durumda hasta olan kişiler ise, her gün için bir fidye verirler. Yoksul ve muhtaç kişilerin fidye vermeleri de gerekmez. Zira dinimizde hiç kimse, gücünün üstünde bir sorumlulukla yükümlü tutulmamıştır.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.

SEFERDE İKEN ORUÇ TUTMAK

Muhterem Kardeşlerim….

Seferde olana da Ramazan orucu farzdır. Ama kazaya bırakması caizdir.

Seferi olan, Ramazan orucunu tutarsa, farz sevabı alır.

Özürsüz oruç yememeli

İşi aksatacak zorluk yoksa Ramazan-ı şerifte oruç tutmak çok sevabdır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır.

Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:

“Ramazanda mazeretsiz bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz. ” [Tirmizi]

Şu halde, bir özür olmadan oruç yememeli. Dini bir özrü olanın, orucunu kazaya bırakması caiz olur. Yolculukta sıkıntı olur, iş aksar veya kazaya sebep olacak bir durum olursa, kazaya bırakmak caiz olur.

Hadis-i Şerifte, “Yolculukta [sıkıntı içinde] oruç tutmak, takva değildir” buyuruldu. (Buhari)

[Yolculuk veya sefer demek, 104 km'den uzak yere gitmek üzere yola çıkmaktır. Bunlardan daha kısa yola giden seferi olmaz. Burada takva daha çok sevap kazanmak manasındadır.]

İmsak vaktinden önce sefere çıksaydınız, oruca niyet etmeyip sefere çıkınca yiyip içebilirdiniz. Hâlbuki kahvaltı yaptığınız zaman, mukimsiniz ve niyet etmiyorsunuz, yiyip içiyorsunuz, bu yüzden günah oluyor. Niyet edip oruçlu yola çıkacaktınız ve o gün o orucu bozmayacaktınız, yani o gün orucu tutmanız gerekirdi. Niyet etmeden yiyip içtiğiniz için sadece kaza gerekir.

Bir kimse, Ramazan orucunu sefere çıkınca sebepsiz bozsa, kefaret gerekmez. Niyetli orucu sefere çıkınca bozmak günahtır. Ama günah işlese de, seferde bozduğu için kefaret gerekmez. Eğer mukim iken bozup sefere çıksa, kefaret de gerekir.

Mezhepsiz olmanın şartı, mezhepsizlerden nakildir.

Ehl-i sünnet olmanın şartı da İslâm âlimlerinden nakildir.

İslam âlimlerinin bildirmediği hiçbir husus yoktur. Din eksik değildir. Bu konu bütün fıkıh kitaplarında açıklanmıştır. Önce mezhepsizlere bir cevap verelim. Sonra bu sorunun cevabını kitaplardan naklen bildirelim.

Günümüzdeki mezhepsizler, genelde, Şevkânî, Mevdûdî, Kardâvî, Elbânî gibi mezhepsizlerin yazılarını yazıp, “Biz şu görüşü tercih ediyoruz” derler. Onlara uymadıklarını, kendilerinin de görüş sahibi olduklarını bildirmeye çalışıyorlar. Halkımız bunlara müctehid taslakları diyor.

Necip Fazıl’ın Baidullah dediği Mösyö Hamidullah, İslam’a Giriş isimli bozuk kitabında, fıkıh ilmine aykırı olarak, “Selim akıl sahipleri, bu durumda Güneş’in batmasını esas almaz, çıktığı şehrin saatini esas alır” diyor. Bunun yanlış olduğu, bütün fıkıh kitaplarında açıklanıyor.

Mısırlı Desuki isimli bir mezhepsiz ise, “Güneş’in batması esas alınır” diyor. Bunu, muteber bir eserden alıp söylemiyor, kendi görüşü olarak söylüyor. Hüküm doğru, yani fıkıh kitaplarına uygunsa da, kafadan söylediği için dinde muteber olmaz.

Mezhepsiz Kardâvî de, “Nasslara göre, Güneş’in batması esas alınır” diyor. Bu da Desuki gibi Nasslardan kendi anladığını ölçü alıyor. Bir fıkıh kitabından nakletmiyor. Hüküm doğruysa da, nakli esas almadığı için bununki de dinde senet olmaz.

Ezherli başka bir mezhepsiz ise, “Oruca başladığı saatten itibaren 12 saat sonra, Güneş batmasa da, orucunu açar” diyor. Bunun sallaması da, Mösyö’nünki gibi isabetsizdir.

Dikkat edilmişse, hiçbiri “Şu mezhepte şöyledir” demiyor. Hepsi kendisini bir İmam-ı A'zam zannediyor. Birçok hüküm, dört hak mezhepte farklıdır. Hangi mezhebe göre bildirildiği açıklanmıyor. İslam âlimleri, bir hak mezhebe göre cevap verirken, bu mezhepsizler, “Biz İslam’a göre cevap veriyoruz” diyerek, dört mezhebin hak olduğunu inkâr edip, Dört İmam’ın da İslam’a göre cevap vermediğini vurgulamaya çalışıyorlar.

Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlilerinden olan Dürer ve Gurer kitabında Molla Husrev hazretleri buyuruyor ki:

Ramazan ayı gelince, oruç tutmak farz olur. Ancak seferî olanın oruç tutması farz değildir. Kutuplara giden Müslüman, seferî ise oruç tutmaz. Geriye dönünce kaza eder. Gündüzleri 24 saatten daha uzun yerlerde, mesela altı ay gündüz olan yerlerde, oruca saatle başlanır ve saatle bozulur. Gündüzü böyle uzun olmayan, vakitleri normal teşekkül eden, yani gündüzleri 24 saatten az olan bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyularak oruç tutulur. (Dürer ve Gurer)

Seferde iftar saati

Oruca niyet edip de sonra başka bir memlekete giden kimse, iftarını bulunduğu yerin vaktini esas alarak yapar. Nereye giderse gitsin, bulunduğu yerde güneş batınca, yani akşam vakti olunca orucunu açar. Otobüste, arabada veya gemide gidiyorsa, yine bulunduğu yerde iftar vakti olunca orucunu açar. Ama uçaktaysa üstünden geçtiği şehri esas alamaz, çünkü bir yerin iftar ve diğer namaz vakitlerinin hesaplanmasında, yükseklik de hesaba katılır. Uçakta Güneş’in batması çok daha geç olacağı için, iftar vakti de üstünde bulunduğu şehirden daha sonra olur. Bunun için uçakta olan kimse, Güneş’in battığını, ufukta kaybolduğunu görmeden orucunu açamaz.

Görüldüğü gibi, iftar vaktinde, oruç açılan yerin zamanı, yani Güneş’in batması esas alınır. Saate göre hareket edilmez. Dünyanın hangi şehri olursa olsun, oruçta ve namazda, herkes vardığı şehrin vaktine göre hareket eder. Güneş batmadan oruç açılmaz ve akşam namazı kılınmaz. (Nimet-i İslam, Dürer)

Eğer çok hızlı giden bir uçak, hiç yere inmeden doğudan batıya gidiyorsa ve bu zaman 24 saatten fazla sürmüşse, mesela 33 saat sürse, o zaman gündüzü 24 saatten az olan bir şehrin saatine uyulur. Oruç tutulan gün, 24 saatten azsa, Güneş batana kadar beklemek gerektiği bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. (Nimet-i İslam, Dürer)

Allahü Teâlâ cümlemizi Ramazan-ı şerifte oruç tutmanın çok sevab olduğunu bilen ve orucunu tutan kullarından eylesin. (Amin)

Diyanet Açıkladı: Seferi Oruç Tutabilir Mi?

Ramazan ayı geldiğinde insanların oruçlarının kabul olması için pek çok hususa dikkat edilir. En hassas şekilde orucu tutmak isteyenler, akıllarındaki soru işaretlerine güvenilir ve net yanıtları ararlar. 11 ayın sultanı, ayların en bereketlisi ramazan ayında sıkça gündeme gelen sorulardan biri de seferi iken oruç tutulur mu olmaktadır. Seferi oruç tutulur mu yani yolda oruç tutulur mu sorusunun cevabını sizin için araştırdık.

Dini konularda merak edilenlerle ilgili en yetkili mercilerden bilgi almak önemlidir. Seferi oruç Diyanet İşleri tarafından da çerçevesi anlatılan bir ibadettir. Seferi iken oruç tutulur mu Diyanet tarafından yanıtlanan ve her sene gündeme gelen bir konu olmuştur. Bu sene de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gündeme gelmiştir ve insanların oruç tutma konusundaki merakları giderilmiştir.

Seferi oruç nasıl olurseferi oruç şartları nelerdir ve seferi oruç kaç km yolculuklarda geçerlidir diyenler için hazırladığımız bu yazıda seferi oruca dair merak edilen detaylar yer alıyor. Eğer ramazan ayında bir şehirden diğer şehre gitmek isterseniz bu satırlardaki bilgileri hatırlayıp oruç tutma eylemini netleştirebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Göz, Kulak, Burun Damlası Orucu Bozar Mı?

seferi iken oruç tutulur mu

Seferi Oruç Nedir?

Öncelikle seferi oruç ne demek kısaca açıklayalım. Seferi oruç, bir kişinin bulunduğu şehirden farklı bir yere gitmesi durumunda kazaya bırakacağı oruçtur. Ramazan ayı dönemi içinde kişiler çeşitli nedenlerden dolayı seyahat halinde olabilir.

Mesleği şoförlük olan ya da iş için şehirleri gezen birisi oruç tutma konusunda tereddüt edebilir. Gidilen uzun yollar, aç ve susuz halde farklı şehirlerde bulunmak insanları biraz düşündürse de İslam dininde bu durumun da bir kolaylığı sağlanmıştır.

Eğer ramazan günlerinde evinizden farklı bir şehirde ve evde 15 gün geçirecekseniz ve bulunduğunuz şehirden 90 km uzağa gidecekseniz daha sonra tutmak üzere seferi orucunu kazaya bırakabilirsiniz.

Seferi oruç niyeti nasıl yapılır, sefere çıkılma durumu varsa hiç niyet yapılmamalı mıdır sorusunu Diyanet cevaplamıştır. Yanıt şöyledir: “Ramazan’da sefer mesafesi (en az 90 km.) bir yere gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Fakat niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk esnasında meşru başka bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalıdır.”

İlginizi çekebilir: Kan Vermek Orucu Bozar Mı? Diyanet Cevabı

seferi oruç

Seferi Oruç Kaç Km İçin Geçerli? Şartları Nedir?

İslam dininde seferi oruç şartları belirlenmiştir. Bir kişinin seferi orucunu tutması için şu durumları yerine getirmesi gereklidir:

Seferi oruç şartları arasında en önemlisi yolculuk mesafesiyle ilgilidir.

Yaşanılan şehrin dışında en az 90 km uzaklıkta bir yere yolculuk yapılacaksa; seferi oruç tutulabilir. Kişi yolculuk yaptığı şehirde 15 günden fazla kalacaksa, o artık gittiği yerde misafir değildir ve orada oruç tutma görevini taşımaktadır.

Eğer 15 günden daha az bir süre kalacaksa gidilen yerde misafir olarak kabul edilir ve oruç tutma zorunda değildir. Dilerse bu orucu kazaya bırakabilir ve sonrasında tutabilir.

Yolculuk bitiminde kaç gün oruç tutulmadıysa; o günlerin kaza orucunun tutulması gerekir. Seferi oruç kaç km diyenler için 90 km şartının altını çizebiliriz.

Seferi Oruç Diyanet Açıklaması

Ramazan’da sefer mesafesi (en az 90 km.) bir yere gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Fakat niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk esnasında meşru başka bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalıdır.

Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanması gerekir. Sefer bir mazeret olduğu için, eğer orucunu seferîliği başladıktan sonra bozarsa kendisine keffâret gerekmez, sadece kaza gerekir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 402-405). Hz. Peygamberin (s.a.s.) Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kadîd denilen yere varınca orucunu bozması (Buhârî, Savm, 34; Müslim, Sıyâm, 88) savaş şartlarının gereği olarak değerlendirilebilir.

Bilgi kaynak: kurul.diyanet.gov.tr

Seferi İken Oruç Tutulur Mu?

Seferi iken oruç tutulabilir. Şayet oruç tutan kişinin işleri aksamayacak ve sağlığına herhangi bir zarar gelmeyecekse ramazan ayında tuttuğu orucun sevabı büyüktür. Dilersiniz ki uzun yolculuk yapacak kişiler, özellikle de şoförler uyanık kalmak adına yeme içme eylemine devam etmelidir.

Su, kahve ve çay içerek uykularını dağıtırlar. Özellikle de çok uzun yolculuklar yapan kişiler bir süre sonra acıkma hissine kapılır. Bu acıkma ve susama halini gidermek için oruç tutulması gerekmez. Daha sonra kazaya bırakarak telafi edebilir.

90 km uzaklığa gidecek olanlar, eğer dayanacak haldeyse ramazan orucunu tutup gittiği yerde iftarını yapabilir. Seferde iken oruç tutulur mu sorusunun cevabı evettir ancak kazaya bırakmak da caizdir yani dinen bir sakıncası yoktur.

Ramazanda seferi orucu tutan nafile oruç tutmuş gibi düşünülerek nafile sevabı alıyor diye yorumlanmaz, Diyanet sayfasında farz sevabı alınacağını belirtmiştir.

İlginizi çekebilir: Diş Fırçalamak Orucu Bozar Mı? Diyanet Cevabı

seferi orucu

Seferi İken Oruç Bozmak Günah Mı?

Orucu bilinçli şekilde bozmanın günah olduğu ifade edilir. Fakat bazı durumlarda oruç istemsiz şekilde bozulabilir. Hastalık halleri bu durum içindedir. Zaruri bir durumda doktor kesin gerekli dediğinde gıda takviyeli serum alınırsa ya da iğne yapılırsa seferi oruç bozmak zorunda kalır ve sonradan orucun kazası gerekir.

Seferi iken oruç bozmak istenirse ne yapılır? Niyetlenmiş orucu bozmak günah olarak bilinir. Fakat daha sonra tutmak amacıyla kazaya bırakılırsa günahı affedilir. Yolculuğa çıkmadan niyetlenen, aniden yolculuğa çıkması gereken kişi sefer halinde olduğu için orucunu bozabilir.

seferi oruç

Seferi Oruç Ayeti

Kuran’ı Kerim’de seferi oruçla ilgili şöyle ayetler yer almaktadır:

“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. …” (Bakara Suresi, 185)

Bakara Suresi seferi oruç ayeti bulundururken oruç ile ilgili bir başka ayet de şöyledir: “Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, Müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.” (Tahrim Suresi 5. Ayet)

Rivayet edilir ki:

Hz. Aişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor:

Hamza ibni Amr el-Eslemi Radiyallâhu Anh, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemden yolculuk sırasında tutulan orucu sordu. Kendisi çok oruç tutan birisiydi.

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle cevap verdiler:

“Dilersen tut, dilersen tutma.”

(Buhari, Savm: 33; Müslim, Sıyâm: 103; Muvatta, Siyâm: 24; Tirmizî, Savm: 19; Ebu Dâvud, Savm: 42)

Bir başka rivayete göre:

Hz. Enes Radiyallâhu Anh anlatıyor:

“Biz Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem ile beraber (seferde) idik. Bir kısmımız oruçlu, bir kısmımız oruçsuz idi. Ne oruçlu oruçsuzu ayıplıyor, ne de oruçsuz oruçluyu kınıyordu.”

(Buhari, Savm: 37; Müslim, Sıyâm: 98; Muvatta: 23; Ebu Dâvud, Savm: 42)

seferi oruç

Seferi Oruç Nasıl Açılır?

Seferi haldeyken yani yoldayken seferi oruç tutulduysa ve şehir değiştirildiyse orucun hangi saatte açılacağı konusu da kafa karıştırabilmektedir. Bu konuda Diyanet İşleri açıklamasına göre gidilen yerin iftar vaktinde oruç açılmalıdır.

Eğer iftar saatlerine yakın oruçlu kişi uçakla yolculuk ediliyorsa yani yüksekte ise orucunu açmak için güneşin batmasını beklemelidir. Karada yolculuk ediliyorsa geçilen yerin iftar saatine göre oruç açılır.

Seferi iken oruç nasıl açılır, bulunduğumuz vasıta çeşidine göre değişiklik var mıdır diyenler için özet bir cevap da verelim. Otobüs, arabada ya da gemide yolculuk ediliyorsa geçilen yerde iftar saati olduğunda oruç açılabilir. Uçakla yolculuk ediliyorsa orucu açmak için güneşin kaybolması esas alınır.

seferi oruç nasıl açılır

Seferiye Oruç Farz Mı?

Yolculuğa çıkan bir kişinin, oruç tutmaması caizdir. Şayet kişinin üzerinde oruç farzı varsa; kişi orucunu sonraki günlerde tutmak adına kazaya bırakabilir.

Seferi Oruç Kaç Gün Sürebilir?

Kişi gideceği yerde 15 günden fazla bir sürede kalacaksa; artık seferi olmaktan çıkıyor. 15 günden fazla kaldığı durumda oruç tutma yükümlülüğü hatırlatılır. Şayet çeşitli nedenlerden dolayı 15 günden az kalacaksa oruç tutma zorunluluğu yoktur.

Seferi Oruç Neye Göre Açılır? İftar Saatini Ne Belirler?

Diyanet tarafından yapılan açıklamaya göre eğer yolculuk uçakla yapılıyorsa; iftar saatinin olduğu sürede uçağın bulunduğu şehir iftarı belirler. Şayet araçla yapılan bir yolculuksa, iftar vakti geldiğinde hangi konumdaysanız o saate göre iftar yapabilirsiniz.

seferi oruç kaç km geçerli

Oruç Tutarken En Çok Yapılan 8 Hata

Oruç Tutmanın 6 Kolay ve Sağlıklı Yolu

6 Adımda Vücudunuzu Oruca Hazırlayın

Orucu Bozan Şeyler: 19 Durum – Soru Cevap

Oruç Tutmanın Sağlığınız İçin Bilimsel 10 Faydası

Seferi oruç nasıl olur? Seferi olmanın şartları nelerdir

Ramazan ayı süresi içerisinde seferi olmak ne demek pek çok kişi tarafından merak edilmekte ve araştırılmaktadır. Bu doğrultuda, ''Merğinani, el-hidaye, II, 101'''e göre; dini açıdan sefer sayılacak bir mesafedeki yere gitmek için yola çıkıldığı zaman, yaşadığı yerleşim yerinin meskun mahalinden uzaklaştı vakit, birey misafir hükmüne girmiş sayılır. Bu doğrultuda kişi yolcu hüküm ve ruhsatlarından faydalanma hakkını elde etmiş olur.
SEFERİ ORUÇ NASIL OLUR? SEFERİ OLMANIN ŞARTLARI (DİYANET AÇIKLAMASI)

Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanması gerekir. Sefer bir mazeret olduğu için, eğer orucunu seferiliği başladıktan sonra bozarsa kendisine keffaret gerekmez, sadece kaza gerekir. (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, III, 402-405). Hz. Peygamberin (s.a.s.) Mekke'nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kadid denilen yere varınca orucunu bozması (Buhari, Savm, 34; Müslim, Sıyam, 88) savaş şartlarının gereği olarak değerlendirilebilir.

SEFERİ ORUÇ RAMAZAN AYI DİYANET AÇIKLAMA



ORUÇ TUTULAMAYACAK HALLER NELERDİR?

Yolculuk:

Yolculuk, Ramazan ayında oruç tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kur'an'da "Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. içinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir." buyurulmaktadır. (Bakara, 2/183-184).

Geceden oruç tutmaya niyetlenip de gündüz yolculuğa çıkmak zorunda olan kimse yolculukta zorluk çekerse, daha sonra kaza etmek üzere orucunu bozabilir. Ancak orucunu tamamlaması daha uygundur. Hz. Peygamber, Mekke'nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedid denilen yere varınca orucunu bozmuştur. (Buhari, "Savm", 34; Müslim, "S›yam", 15) Bu uygulama, sefere çıkınca orucun bozulabileceğini göstermektedir.

Hastalık:


Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile, hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunlar› kaza etmelerine izin verilmiştir. Yukarıda zikredilen ayet buna işaret etmektedir. Uzman bir hekim tarafından oruç tutması halinde hasta olacağı bildirilen kimse de hasta hükmündedir.


Hamilelik ve çocuk emzirme:

Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına zarar vermesi halinde, hamile kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görebileceği durumlarda oruç tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmiştir (Nesai,"Sıyam", 50-51).

Zor ve meşakkatli işlerde çalışmak:

Oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar gelmesinden korkan kimse, orucunu tutmayabilir. Bu durumda olanlar, izinli olduğu günler veya uygun zamanlarda tutamadıkları oruçları kaza ederler. Bir zorunluluk olarak, ağır işlerde çalışmak zorunda olan kişiler oruçlu olarak çalıştıkları takdirde sağlıkları risk altında kalacaksa, Ramazan ayında tutamadıkları oruçlarını uygun bir zamanda kaza ederler.

Yaşlılık:

Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç yerine fidye verebilirler. Bakara sûresinin 184. ayetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. İyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.



SEFERİLİK NEDİR, NASIL OLUNUR?

Dinen sefer sayılacak mesafedeki bir yere gitmek üzere yola çıkan kişi, yaşadığı yerleşim yerinin meskûn mahallinden çıkınca misafir hükmünde kabul edilir. Bu kimse yolculuk hüküm ve ruhsatlarından yararlanmaya başlar (Merğinani, el-Hidaye, II, 101).

Günümüzde şehirler genişlemiş, İstanbul örneğinde olduğu gibi, iki ucu arasındaki mesafe neredeyse sefer mesafesi olacak kadar uzamıştır. Bu nedenle İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayan kimseler, yolculuğa kendi araçlarıyla çıktıklarında, ikamet ettikleri ilçenin belediye sınırlarını geçtikleri andan itibaren seferi sayılırlar ve haklarında seferilik hükümleri sabit olur. Yolculuğa otobüs, tren, uçak ve gemi gibi umumi vasıtalarla çıkılması halinde ise seferiliğin başlangıç noktası olarak otogar, gar, havalimanı ve limanlar esas alınabilir.

SEFERİ OLAN ORUÇ TUTAR MI?

Ramazan'da sefer mesafesi (en az 90 km.) bir yere gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Fakat niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk esnasında meşru başka bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalıdır. Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanması gerekir. Sefer bir mazeret olduğu için, eğer orucunu seferiliği başladıktan sonra bozarsa kendisine keffaret gerekmez, sadece kaza gerekir. (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, III, 402-405). Hz. Peygamberin (s.a.s.) Mekke'nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kadid denilen yere varınca orucunu bozması (Buhari, Savm, 34; Müslim, Sıyam, 88) savaş şartlarının gereği olarak değerlendirilebilir.

SEFERİ ORUÇ NASIL OLUR DİYANET RESMİ AÇIKLAMA

Haber ile daha fazlasına ulaşın:

Gündem

Ramazan’da Seferiyken Oruç Tutulur mu?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

YOLCULUKTA ORUÇ HÜKÜMLERİ

Arama:     

KENDİLERİNE ORUÇ FARZ OLMAYAN KİMSELER →← KAZA ORUCU İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

1685- Yolculukta dört rekâtlı namazlarını iki rekât olarak kılması gereken bir yolcu oruç tutamaz. Ama işi yolculuk olan veya yolculuğu günah olarak nitelenen kimse gibi namazlarını tam kılan bir kimse, yolculukta oruç tutmalıdır.

1686-
Ramazan ayında yolculuğa çıkmanın sakıncası yoktur; fakat yolculuk oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur. Hac, umre veya zaruri bir durum olmadıkça, ramazan ayında yolculuk etmek mekruhtur.

1687-
Ramazan orucu dışında üzerine belli bir oruç farz olan kimse, örneğin kiralama ve benzeri yolla farz olursa veya itikâfın üçüncü günü olursa, yolculuk edemez. Hatta yolculukta olsa bile, mümkün olduğu takdirde, herhangi bir yerde on gün kalmayı kastederek o orucu tutmalıdır. Ama o günün orucu nezir vesilesiyle farz olmuşsa; anlaşılan o günde yolculuğun caiz olduğu ve ikamet kastının da farz olmadığıdır. Elbette mecbur kalmadıkça yolculuk etmemesi, yolculukta ise ikamet niyeti etmesi daha iyidir. Yemin veya ahit yoluyla vacip olmuşsa, farz ihtiyat gereği yolculuğa gitmemeli ve yolculukta ise ikamet niyeti etmelidir.

1688-
Bir kimse, müstehap oruç tutmayı nezreder, fakat vaktini belirtmezse, yolculukta onu yerine getiremez. Ama yolculukta belirli bir gün oruç tutmayı nezrederse, yolculukta onu yerine getirmelidir. Aynı şekilde belirli bir gün, ister yolculukta olsun veya olmasın, oruç tutmayı nezreden kimse, yolculuk halinde dahi olsa o günü oruç tutmalıdır.

1689-
Yolcu olan kimse, [Allah-u Tealâ'dan] bir hacet istemek için Medine şehrinde üç gün müstehap oruç tutabilir. O üç günün Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri olması daha iyidir.

1690-
Yolculukta orucun batıl olduğunu bilmediğinden dolayı oruç tutan bir kimse, oruçlu bulunduğu günün içerisinde bu hükmü öğrenmiş olursa, orucu batıl olur. Ama akşama kadar öğrenmeyen kimsenin orucu sahihtir.

1691-
Yolcu olduğunu veya seferde orucun batıl olduğunu unutarak yolculukta oruç tutan kimsenin orucu, farz ihtiyat gereği batıldır.

1692-
Oruçlu olan kimse öğlenden sonra yolculuğa çıkarsa, farz ihtiyat gereği orucunu tamamlamalıdır. Kazası da gerekli değildir. Öğlenden önce yolculuğa çıkan kimse, özellikle de akşamdan yolculuk niyeti etmişse, farz ihtiyat gereği oruç tutamaz. Ancak hadd-i terahhusa yani, şehrin duvarlarının görünmeyeceği ve ezan seslerinin duyulmayacağı yere vardığında orucunu bozabilir; eğer ondan önce orucunu bozarsa, üzerine keffaret farz olur.

1693-
Ramazan ayında yolculuk eden kimse, ister fecirden önce yolculukta olsun veya oruçlu olup da yolculuk etmesin, öğlenden önce vatanına veya on gün kalmak istediği bir yere varırsa, orucu bozan bir iş yapmamışsa, farz ihtiyat gereği o günü oruç tutmalıdır. Kazası da yoktur. Ama eğer orucu bozan bir iş yapmışsa, o günün orucu üzerine farz değildir, sonradan kazasını etmelidir.

1694-
Vatanına veya on gün ikamet edeceği yere öğlenden sonra varan yolcunun orucu, farz ihtiyat gereği batıldır ve sonradan kazasını tutmalıdır.

1695-
Yolculuk veya herhangi bir özür nedeniyle oruç tutmayan kimsenin, ramazan ayının gündüzünde cinsel ilişkide bulunması ve yemek-içmekle kendini tam olarak doyurması mekruhtur.

KENDİLERİNE ORUÇ FARZ OLMAYAN KİMSELER →← KAZA ORUCU İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede