Klasik türk müziği sanatçıları ve şarkıları

Klasik Türk Müziği Sanatçıları Ve Şarkıları

klasik türk müziği sanatçıları ve şarkıları

Emre Bağce- 1 yıl önce

Kanun sanatçısı Ahmet Cennetoğlu'nun albümü Kaftan.... Ahmet Cennetoğlu

Emre Bağce- 1 yıl önce

Alpay denince, birçok kişi gibi benim de aklıma Eyl... Alpay

Neslihan- 1 yıl önce

Yaz dostum, Güzel sevmeyene adam denir mi? Yaz do... Barış Manço

Emre Bağce- 1 yıl önce

Göksel Kartal'ı dinlerken insan duygu dünyasında ta... Göksel Kartal

Emre Bağce- 1 yıl önce

Klasik müzik, ruhu dinlendiriyor, insan iç dünyasın... İsmail Dede Efendi

Emre Bağce- 1 yıl önce

Kazım Koyuncu denince memleket ve insanlık meselele... Kazım Koyuncu

Murat şenocak- 1 yıl önce

Yabancı dilim yok maalesef ancak, müzik evrenseldir... Eva Cassidy

Murat şenocak- 1 yıl önce

Bir Karadenizli olarak albümü beğendim ? Başarılar Dinçer

Türk Sanat Müziği: En Çok Dinlenenler

Çalma Listesi

1

Tevhid-i Esma Zikir İlahisi

TRT

28:11

2

Gözlerin Doğuyor Gecelerime

Zeki Müren

05:24

3

Sevmekten Kim Usanır

Müzeyyen Senar

04:57

4

Şevkefzâ Faslı

Turay Dinleyen, Ahmet Kadri Rizeli

27:54

5

Kapın Her Çalındıkça

Melihat Gülses

04:24

6

Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın

Aylin Şengül Taşçı

03:57

7

Bir Eylül Getirdi Sevgini Bana

Canan Sezgin Geylan

04:40

8

Biraz Kül Biraz Duman O Benim İşte

Necmettin Yıldırım

05:32

9

Boş Kalan Çerçeve

Muazzez Ersoy

04:49

10

Beklenen Şarkı

Yüksel Üzel

04:17

11

Gülmedi Şu Bahtım Gülmedi Gitti

Gül Yazıcı

04:45

12

Şahmerân Duâsı 1 (Esmâ)

Mehmet Kemiksiz

08:11

13

Güller Arasında Seni Bensiz Gören Olmuş

GOKHAN SEZEN

05:38

14

Uzun Yıllar Ötesinden

Melihat Gülses

05:00

15

Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın

Resul Dindar

03:45

16

Elbet Birgun Bulusacagiz

Behiye Aksoy

03:48

17

Söyleyemem Derdimi Kimseye Derman Olmasın Diye

Mehsem Özşimşir

03:47

18

04:34

19

Sen Kimseyi Sevemezsin

Hüner Coskuner

03:41

20

Yıldızlı Semalardaki Haşmet Ne Güzel Şey

Alp Arslan

05:09

21

04:26

22

Araz Üste Buz Üste

Söz Saz İstanbul

05:24

23

Ahımı Hicranımı Sakladım Gizli Tuttum

Ayşe Taş

04:54

24

Günlerdir İçime Çöktü Ayrılık

Ahmet Özhan

04:01

25

Girdim Yarın Bahçesine

Belgin Gök

04:52

26

Sûzidîl Faslı

Ahmet Meter, Atilla Gündüz

31:55

27

Şarkılar Seni Söyler Dillerde Nağme Adın

Melihat Gülses

04:35

28

Agora Meyhanesi

Nesrin Sipahi

03:28

Fami Musiki Sanat Derneği Fami Musiki Sanat Derneği

Kendi tarihi gelişimi içerisinde, saray, tekke ve medreselerden destek görmüş, kısmen de olsa zümre müziği diyebileceğimiz Klasik Türk Müziği’ni, “tarihi süreç içerisinde tek sesli olarak gelişen, yenilenen, kendine öz makam, usul ve tekniğe sahip, sesli ve sözlü Türk Sanat türü olarak tanımlayabiliriz.

Bugün üzerinde çok tartışılan bir sisteme sahiptir ve yaklaşık adları belli olmayan 600 makamı bulunmaktadır. Hüseyin Sadettin Arel, 498 Klasik Türk Müziği makamının adlarını belirlemiştir. Bugün bunlardan birçoğunun örneği kalmamıştır. Bir dönem çok tutulan makamlar, bu gün önemlerini yitirmiş kullanılmaz olmuştur.

İzleri, Türklerin gittiği tüm coğrafya da görüldüğü halde, bazı batılı müzikologlarca (Riemann) Arap müziği olarak kabul edilmiştir.

Tarihi gelişimi konusunda da farklı görüşler ortaya atılmış ve İlk Bilimsel, İlk Klasik, Son Klasik ve Yeni Klasik olarak adlandırılan teorik dönemlere ayrıldığını söyleyenler olduğu gibi, Oluşum Dönemi, Gelişim Dönemi, Doruk Dönemi, Değişim Dönemi, Atılım Dönemi, Yeni Dönem diye sınıflandıranlar da vardır. Burada Ercüment Berker’in adlandırdığı ve dönemlere ayırdığı şekliyle inceleyeceğiz. Bu dönemler;

1-Hazırlık ve Oluşma Dönemi

2-Klasik Öncesi (Preklasik) Dönemi

3-Klasik Dönem

4-Neoklasik Dönem

5-Romantik Dönem

6-Reformist Dönemdir.

1-Hazırlık ve Oluşma Dönemi

Bu döneme ait bilgilere eski Çin kaynakların da rastlanmıştır. Maurice Courant’ın, eski Çin yazmalarından topladığı metinlere dayanarak, Orta Asya Türklerinin müziğe hizmetlerine ait bilgilere rastlamış, bunların Çin kültür tarihi açısından önemli olduğu kadar, Klasik Türk Müziği tarihi açısından da önemli olduğu vurgulanmıştır.

Bu eserde, Han ve Hun devirlerinin Türk Hanedanları saraylarında ve hatta Çin haricinde kalan Kaşkar ve Buğara gibi kültür merkezlerinde, İslamiyet’ten önceki müzik kültürünün seviyesini gösteren belgelere yer verilmiştir. Bu sayede Klasik Türk Müziği Tarihini milattan önce ki asırlardan başlatmanın ve Yüksek Orta Asya kültürünün oluşmasında Türklerin oynadığı rolü saptamanın ve yine bu etnografik malzeme sayesinde İslamiyet’ten önce Türk saraylarındaki müzik toplulukları, Türk askeri mızıkası ve bir çok eski Türk sazları hakkında fikir sahibi olmanın mümkün olduğu ileri sürülmüştür.

Ancak zamanımızda önemini sürdüren ananevi Klasik Türk Müziğinin, 10. Yüzyıl da Horasan-Türkistan Türkleri’nin İslamiyet’i kabullerinden sonra, Batı Türkleri’nce geliştirildiği, Türklerin geçtiği ve yerleştiği çevrelerde etkileşimde bulunduğu, ancak diğer müziklerin üzerinde daha kapsamlı etkiler bıraktığı anlaşılmaktadır.

Böylece bize ulaşan Klasik Türk Müziğine ait bilgiler XIII. Yüzyıldan başlamaktadır. 13. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’da, Mevlevi tarikatının kurucusu Mevlana Celalettin Rumi (1207-1273) Türk kültür hayatına, etkileri zamanımıza kadar ulaşan hamle kazandırmıştır. Mevleviliğin müziğe önem vermesi ve Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in (1226-1312) güçlü bir besteci olması, bu müziğin verimini, etkinliğini arttırmıştır.

Bu yüzyılda Azeri Türkleri’nden müzikolog ve besteci Urmiyeli Safiyüddin, Türk Müzikolojisinde ilk kaynak olarak kabul edilen Şerefiye isimli eserinde Klasik Türk Müziği sistemini ve esaslarını ortaya koymuştur.

Sir C. Hubert Parrv, Safiyüddin’in fizik ve matematik kurallarıyla açıkladığı Türk dizisini “düşünülmesi bile son derecede mükemmel ses dizisi” olarak değerlendirmiştir.

Klasik Türk Müziğinde elimize ulaşan en eski eserler, Safiyüddin’in Semel usulündeki Nevruz bestesi, Sultan Veled’in Acem Devri denilen Devr-i Kebir usulündeki Acem Peşrevi ve Sengin-Semai usulündeki 3 hanelik Irak Saz Semaisidir.

Bu notalar, Ortaçağ Türk müzikologlarının kullandıkları Ebced notasıdır. Ebced notasında her harf veya harf gurubu, bir sese karşılık gelmektedir. Seslerin uzatılma kıymetleri ise harflerin altına konulan rakamlarla gösterilir. Oluşumun temellerinin atıldığı bu dönem, 14. yüzyıl sonlarına kadar devam etmiştir.

2-Klasik Öncesi (Preklastik) Dönemi

14. yüzyılın sonlarından başlayarak 18. Yüzyıl başlarına kadar uzanan bir süreçtir. Bu süreç içerisinde Yıldırım Beyazıt’tan (1389-1402)[36], II. Murad’a (1421-1451) kadar tahtta kalan padişahlar, Osmanlı padişahlarının ilk bilgin ve sanatkârları olarak, büyük bir kültürel ve entelektüel faaliyet göstermiş, sanat çalışmalarını desteklemişlerdir.

Klasik Türk Müziği alanında kapital eser olan Hıdır ibn Abdullah’ın Edvar’ı; Mercimek Ahmed’in Kabus-name’si, Bedr-i Dilşad’ın Murad-name’si, Abdülkaadir’in Kenzü’l-elhan isimli eserleri, II.Murad’ın emir ve desteği ile yazılmıştır.

Bu dönemin en önemli olayı, Klasik Türk Müziği tarihine Büyük Hoca olarak geçen Abdülkadir Meragi’nin (1399-1435) var oluşudur. O, yapıtlarında Klasik Türk Müziği’nin klasik kuramına ve o dönem İslam Müziği’ne ilişkin çok değerli bilgiler verdiği gibi, Kenz’ul Elhan (Ezgiler Hazinesi) adlı yapıtında yüzlerce Klasik Türk Müziği yapıtını ebcet notasıyla yazmış ve gerçek bir müzik hazinesi bırakmıştır. (Ancak bu eser şu anda kayıptır ve bulunduğunda önemli bilgilere ulaşılmış olacaktır.) Bir çok eser bırakan Abdülkadir, bu eserlerinde çok değerli bilgiler vermiştir.

Ladikli Mehmet Çelebi’nin yazdığı Fethiye ve Zeynü’l Elhan adlı eserleri, 15. yüzyılın önemli yapıtlarıdır. 16. yüzyılda bestecilik alanında gelişme gösteren Klasik Türk Müziği, müzik bilim alanında herhangi bir varlık gösterememiştir. Bu yüzyıldan elimize Beste-i Kadim denen düğah, hüseyni, pençgah makamlarından üç mevlevi ayin-i şerifi, en eski eserlerdir ve bestecileri bilinmemektedir.

17. yüzyıl klasik öncesi dönem içinde özellikle bestecilik çok büyük bir gelişim göstermiştir. Polonya asıllı Ali Ufkî -veya Ufûkî -Bey (Albert Bobowski 1610-1675?), 1650 yılında yazdığı “Mecmua-i Sâz ü Söz” adlı eserinde sağdan sola doğru yazılan özel bir Batı Müziği nota sistemiyle 150 kadar eser yazarak (türkü, varsağı ve yelteme) yayınlamıştır. Bu eser, Batı notasının Türk Müziğinde kullanıldığı ilk örnek olmuştur.

Prens Dimitri Kantemir yani Kantemiroğlu geliştirdiği nota sistemi ile 300 dolayında peşrev ve saz semaisi’nin belgelenmesini sağlamış, yazdığı İlmü’l Mûsikî ala Vechil Hurufat adlı eseriyle dönemine ait makam ve usuller kakkında geniş bilgiler vermiştir.

Klasik öncesi döneminin ünlü bestecileri arasında, Hatib Zakiri Hasan Efendi, Hafız Post, Gülşeni Şeyhi Ali Şir ü Gani, Buhurizade Mustafa Itri Efendi, Recep Çelebi, Eyyübi Mehmet Çelebi, Solakzade, Köçek Mustafa Dede, Seyyit Mehmed Nuh Efendi sayılabilir.

3-Klasik Dönem

Bu dönem Itri’den(1640-1712), Hammamizade İsmail Dede Efendi’ye (1778-1846) kadar olan zaman sürecini kapsar.

Itri’nin üstün bestecilik gücüyle atılım yapan Klasik Türk Müziği, Lale Devri’nde çok parlak, şen, şuh saz ve söz eserleri kazanmıştır. Itri Klasik Türk Müziği tarihi içerisinde en ünlü kişisi olarak kabul edilmiştir. Güçlü şairliği yanında aynı zamanda dönemin ünlü bir hanendesidir. Nühüft makamındaki Tevşih ile Segah makamındaki Mevlevi ayini ve Mevlevi Nat’ı Klasik Türk Müziğinin en olgun eserlerindendir.

Yüzyılın başında, 2.Mustafa ve 3.Ahmet’in bazı ilahiler yazdığı ve bunların bir kısmının bestelenerek tekkelerde okutulduğu bilinmektedir.

Klasik dönemin en önemli olayı ise 3.Selim’in taht’a geçmesidir. 3.Selim (1789-1807) 18 yıllık saltanat sınırlarını aşan dönemi içinde bir ekol yaratmıştır. Şeyh Abdülbaki Nasır Dede onun emri ile ebcet notasını gününe uyarlamış ve yüzlerce eseri Tahririye adlı yapıtında toplamış ve bu eserlerin yok olmalarını önlemiştir.

Ermeni asıllı bir müzikolog olan Hamparsum Limonciyan da (1768-1839) Nâsır Abdülbâkî Dede ile aynı dönemde, yine Sultan 3.Selim’in isteği üzerine bir nota yazım sistemi geliştirmiştir. Bestekârlar ve icrâcılar tarafından çok ilgi gösterilen bu sistem, son zamanlara kadar yoğunlukla kullanılmıştır. Günümüzde dahi bilinen ve kullanılan bu sistem, Ortaçağ Avrupa’sında kilise ve manastırlarda müzik yapılırken, ezginin iniş-çıkışlarını göstermek amacıyla güftelerin üzerlerine konulan işaretlere (neum) benzeyen 7 işaret üzerine kurulmuştur.

3.Selim’in Nizam-ı Cedid (Yeni Düzen) adını verdiği Osmanlı İmparatorluğunu her alanda yenileştirme hareketi Klasik Türk Müziğini de etkilemiştir. Kendisine ait 14 makam terkip etmiştir.

Bu dönemin bir başka önemli olayı ise 2.Mahmut’un Vak’a-ı Hayriye denilen ıslahat hareketlerinin Türk Müziğine olan yansımalarıdır. Batı ile tanışan besteciler (Şakir Ağa, Dede Efendi, Emin Ağa gibi) batı müziği etkisinde eserler vermişlerdir. (Dede Efendi’nin Gülnihal adlı eseri ilk örnek olarak gösterilir.)

Bazı müzikologlar Türk Halk Müziği ile Klasik Türk Müziğinin, 3.Selim ekolü ile birbirinden ayrıldığını iddia etseler de; Halk Müziğinin yapısı, dili, sazları, işlediği konuları, yayılış biçimi, anonim olması gibi özelliklerinden dolayı Klasik Türk Müziği içerisine sokulamayacağı kanaati bulunmaktadır.

4-Neoklasik Dönem

Hem klasik hem de neoklasik dönemde gösterilebilen Dede Efendi (1778-1846) ile başlayan bu dönem, Hacı Arif Bey’e (1831-1884) kadar olan süreci kapsar. Ünlü besteciler, klasik kurallardan yavaş yavaş ayrılarak büyük formlarda eser verme yerine, küçük formlarda ve özellikle şarkı formunda eserler vermeyi tercih etmişlerdir.

Hammamizade İsmail Dede Ayin-i Şerif’den, Kar’dan, Köçekçeye kadar geniş bir yelpazede eserler vermiş, 500’den fazla bestesinden 276’sı zamanımıza ulaşmıştır. Dede Efendi, Itri’den sonra Klasik dönemlerin en büyük bestecisi sayılır.

19.yüzyılın ikinci yarısında, özellikle dinsel müziğin en olgun yapıtlarını oluşturan Na’t ve Durak’ların, Salat’ların, Savt’ların, Gülşeni Savtları’nın yavaş yavaş kaybolmuştur.

Neoklasik dönemin diğer bestecileri; müziği 3.Selim’den öğrenen ve zamanımıza 23 şarkısı, bir marş’ı, bir divan’ı ve bir tavşanca’sı ulaşan 2.Mahmut (1785-1839), Tanburi Hacı Numan Ağa (1750?-1834), Dede Efendi’nin seçkin öğrencisi Dellalzade İsmail Efendi (1797-1869), yine Dede Efendi’nin öğrencisi Zekai Dede Efendi (1825-1897), Tanburi Ali Efendi (1836-1902) ve Neoklasik dönemi bitirip, Romantik dönemi başlatan büyük şarkı bestecisi Hacı Arif Bey’dir.

5-Romantik Dönem

Hacı Arif Bey’den, Hüseyin Saadettin Arel’e (1880-1955) kadar yaklaşık yarım yüzyılı kapsayan Romantik dönem, bir süre için klasik müziğin yasaklandığı dönem olma özelliğine sahiptir.

Gelişen uygarlığın, insanın sanata ayıracak zamanı kısıtlaması ve beğenilerin değişimi sonucunda, bestecilerin büyük formları bırakıp, 3.Selim zamanından beri işlenen, geliştirilen şarkı formunu ve küçük formları kullanmalarını getirmiştir. Besteciler halka daha yakın eserler vermeye, eserlerinde, duygusal içtenliğe ve yüceliğe, milli ve geleneksel özellikler taşıyan eserler vermeye başlamışlardır.

Kişisel çabaların önde olduğu dönem özelliği taşımaktadır. Çünkü resmi öğretimden kaldırılmış olması, okullarda tamamen batı tarzı eğitime yönelmiş olunması, bu sonucu doğurmuş sayılabilir.

Rauf Yekta (1871-1935), Hüseyin Sadettin Arel (1880-1955) ve Dr. Suphi Ezgi (1869-1962) kişisel çalışmaları ile Türk müzikolojisi üzerindeki çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Rauf Yekta’nın Türk Müziği konusundaki yazdığı bilgiler, ilk kez batı ansiklopedilerinde yer almıştır. Arel ve Ezgi’nin bir ekol olduğunu savunan bir görüş olduğu gibi bu ekolü sakıncalı bulan örneğin Yalçın Tura gibi müzikbilimcileri de vardır. Hacı Arif Bey, Şevki Bey, Nikoğos Ağa, Tanburi Ali Efendi, Hacı Faik Bey, Tanburi Cemil Bey, Saadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Yaseri Asım Ersoy, Selahattin Pınar, önde gelen besteciler arasında sayılabilir. Bu dönemin başka bir özelliği de, Tanburi Cemil Bey’in saz icrasında bir okul yaratmış olmasıdır. Onun etkisi yaşadığı dönem kadar, daha sonraki dönemlerde de görülmüştür.

6-Reformist Dönem

Hüseyin Saadettin Arel’den günümüze kadar olan dönemi kapsayan, bir çok nedenden dolayı geri planda kalmış olan Klasik Türk Müziği’nin, gerek resmi ve gerekse resmi olmayan kurumsallaşmanın yaşandığı dönem olarak kabul edilebilir.

İlk olarak İstanbul Belediye Konservatuarı’nda ve daha sonra İleri Türk Mûsikîsi Konservatuarı’nda dersler veren Arel, bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Öğrencisi Ercüment Berker, İstanbul Üniversitesi Korosunda hocasının yöntem ve sistemlerini uygulamıştır. 1976’da gene Arel’in doğrudan ve dolaylı öğrencileri olan Aleaddin Yavaşça, Cüneyt Orhon, Cahit Atasoy, Necdet Varol, Halil Aksoy, Nevzat Sümer vb. ile İstanbul Türk Mûsikîsi Konservatuarı’nın kuruluşunu gerçekleştirmişlerdir. (Bu kurum 1984 te İTÜ Türk Mûsikîsi Konservatuarı olmuştur.) Bundan sonra diğer illerimizde de konservatuarlar kurulmuştur. Ayrıca, Kültür Bakanlığı bir çok ilde korolar kurmuştur. Resmi olarak Nevzat Atlığ’ın kurduğu Devlet Klasik Türk Mûsikîsi Korosu 1976’da etkinliğe başlamıştır. Bütün bu çabalar Klasik Türk Müziğinin yaygınlaşmasını da beraberinde getirmiştir.

GÜNÜMÜZ:

Türk Müziğinin, Türk Sanat Müziği olarak tanımlanmasının yarattığı olumsuz tartışma sürmekle beraber, bu denli uzun bir geçmişe sahip ve Türk Kültürünü bu denli geniş spektrumda yansıtabilen Türk Müziğinin bugünlere ulaşmış hali bile onun gücünün göstergesidir.  Gücünün kaynağı arasında özgünlüğü, toplumun birçok katmanına hitap etmesi, bilimsel verilere dayanması, güzel sanatların alt dalları arsında ayrı bir yere sahip olması vb. unsurlar sayılabilir.

Türk Sanat Müziği ile Klasik Türk Müziği birbirine yakın kavramlar olmakla birlikte; “Klasik Türk müziği”, tarihî anlayış ve geleneği temsil ederken, Batı müzik terminolojisinden ödünç alınmış “sanat müziği” kavramı ise daha çok bu musıkînin Cumhuriyet döneminde aldığı modern biçimi ifade eder şeklinde bir anlayış da yer almaktadır.

20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen dönem çağdaş dönemin en önemli temsilcilerinden biri Münir Nurettin Selçuk’tur. Bu dönemde kâr, beste, ağır ve yürük semâi gibi formlar arka planda kalırken, modern müzik anlayışına uygun kısa süreli, kısa güfteli ve hareketli şarkı ve fantezi formları Türk Sanat Müziği’ne hâkim duruma geldiği düşünülmektedir. Bu anlayışın Batı müziğini model alması sonucunda, koro ve konser gibi uygulamalar yaygınlık kazanmış; keman, piyano, klarnet gibi Batılı sazlar da saz heyetlerine girmiştir.

Bu modern anlayışı destekleyen unsurlardan birisi de, klasik musıkîde en önemli aktarım ve anlayış aracı olan meşk geleneğinin sekteye uğramasıdır. Klasik sanatların hepsinde geçerli olan ve talebenin bir üstadın “elinden geçerek” musıkîyi öğrenmesi süreci büyük ölçüde sona ermiş, yerine modern anlayışla, nota üzerinden eser öğretilen koro ve dernekler geçmiştir.

FAMİ MUSIKİ VE SANAT DERNEĞİ:

Dernek, milli kültürümüzün bir parçası olan Türk Sanat Müziğini sevdirmek, bu konuda isteklilere repertuar, usûl, nota, solfej, nazariyat dersleri vererek eğitmek, korolar kurarak çalıştırmak, Türk musikisi enstrümanlarını tanıtmak, sevdirmek ve eğitimini vermek, konservatuara girmek isteyen adaylara destek olmak ve destekleyici eğitim vermek amacı ile kurulmuştur.

Halihazırda Türk Müziği Korosu, Türk Müziği enstrüman dersleri, Türk Müziği nazariyatı, solfej ve bona kurslarıyla bu misyonunu sürdürmek üzere faaliyetlerine devam etmektedir.

Türk Müziği Korosu Sayın Yıldırım Bekçi yönetiminde haftada iki gün (Salı-Cumartesi) repertuar çalışmaları icra etmektedir. Repertuar çalışmalarına amatör saz sanatçılarının yanı sıra, iki profesyonel sanatçı eşlik etmekte ve amatör sazların gelişimine katkı sağlamaktadır.  Koro 21-75 yaş aralığında, çok değişik mesleklerden gelen sanatseverlerden oluşmaktadır. Repertuar Çalışmaları, öncesinde icra edilen nazariyat-solfej-makam-usül kurslarıyla takviye edilmektedir. Repertuar çalışmalarında konser hazırlığı kapsamında repertuar provalarının yanı sıra, değişik makam ve bestekârların eserleri de geçilmektedir. Özel günlerde kurumların programlarına konser katkısı sağlanmaktadır. (Gaziantep Şehitkâmil Belediye Başkanlığı Öğretmenler Günü Etkinlikleri, Deniz Harp Okulu Komutanlığı Yılbaşı Programı, Suna & İnan Kıraç Vakfı – Pera Müzesi 08 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri) Koro olarak İstanbul’da, şehir dışında (Gaziantep) ve yurt dışında (Cezayir) konserler verilmektedir. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Diyarbakır Devlet Türk Musıkisi Korosu ile “Kardeş Koro” uygulaması başlatılmıştır.

Türk Sanat Müziği Sanatçıları Kimlerdir? İsimleri Ve Şarkıları Nelerdir?

 Günümüzde müzik herkes için ortak bir paylaşım haline gelmiştir. Özellikle de Türk Sanat Müziği pek çok kişinin ilgisini çeker. Türk Sanat Müziği ilk örnekleri 10. yüzyıl itibari ile ortaya çıkmıştır. Türk Sanat Müziği ayrıca Türk müziği olarak da bilinmektedir. Batılı ülkeler ise Alaturka Müzik olarak bilir. Türk Sanat Müziğinde kanun, bendir ve tambura gibi enstrümanlar yoğun olarak kullanılır. Türk Sanat Müziğindeki bazı şarkılara ney, santur ve keman gibi çalgılar eşlik etmektedir. Geçmişte yazılan pek çok gazel ve kaside Türk Sanat Müziği türünde özenle beslenmiştir. Türk Sanat Müziği koro ve ya solo gibi belli bir makamda okunmaktadır. Bu müziğin kökeni ise 10. yüzyıla dayanmaktadır. 

Türk Sanat Müziği Sanatçıları Kimlerdir?

 Türk Sanat Müziği sanatçıları oldukça fazladır. Özellikle geçmişten günümüze en bilinen sanatçılardan bir tanesi de Emel Sayın olarak bilinir. Emel Sayın şarkıları da her nesil tarafından ezbere bilinir. Bülent Ersoy ve Zeki Müren de Türk Sanat Müziğinin en önemli temsilcileri arasında gösterilmektedir. Ahmet Özhan ise özellikle "Tedbirini Terk Eyle" adlı şarkıyı seslendirerek tanınırlığını da çok fazla arttırmıştır. Türk Sanat Müziğinin önemli temsilcileri Nesrin Sipahi ve Melahat Pars olarak bilinmektedir. Hamiyet Yüceses ise Türk Sanat Müziğinde önemli yankı bırakan sanatçılar arasında yer almaktadır. 

İsimleri ve Şarkıları Nelerdir?

 Türk Sanat Müziği sanatçılarının isimleri ve eserleri şu şekildedir;

Emel Sayın

Gideceğin Yere Beni De Götür

 Söyle Buldun Mu Aradığın Aşkı

 Mavi Boncuk

 Tanrım Beni Baştan Yarat

 Sen Mevsimler Gibisin

Zeki Müren

Bir Yangının Külünü Yeniden Yakıp Geçtin

 Elbet Bir Gün Buluşacağız

 Gitmek Mi Zor Kalmak Mı Zor

 Akşam Olur Gizli Gizli

 Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun

Bülent Ersoy

Baharı Bekleyen Kumrular Gibi

 Ne Duamsın Ne Bedduam

 Sen Böyle İstedin

 Beni Ağlatmaya Kimin Hakkı Var

Ahmet Özhan

Kapat Gözlerini Kimse Görmesin

 Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın

 Saymadım Kaç Yıl Oldu

 Tedbirini Terk Eyle

Türk Sanat Müziği Özellikleri Nelerdir?

 Türk Sanat Müziğini yansıtan belli özellikler bulunmaktadır. Her şarkı belli bir makamda okunmaktadır. Bunun yanı sıra şarkılarda beşeri bir aşk ve ilahi aşk da anlatılır. Türk Sanat Müziğinde geçmişten günümüze kadar ulaşan neredeyse 100 makam bulunmaktadır. Türk Sanat Müziği eserlerinde tulum, tambura, zilli maşa ve nağara gibi Türk Sanat Müziğine özgü enstrümanlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra Türk Sanat Müziği herkes tarafından da ilgi çeker.

Türk Sanat Müziği nedir ve özellikleri nelerdir? Türk Sanat Müziği sanatçıları, şarkıları, örnekleri ve makamları

Haberin Devamı

2- Bülent Ersoy

 Şarkıları

 Ne Duamsın Ne Bedduam

 Baharı Bekleyen Kumrular Gibi

 Beni Ağlatmaya Kimin Hakkı Var

 Sen Böyle İstedin

3- Zeki Müren

 Şarkıları:

 Bir Yangının Külünü Yeniden Yakıp Geçtin

 Gitmek mi Zor Kalmak mı Zor

 Elbet Bir Gün Buluşacağız

 Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun

 Akşam Olur Gizli Gizli

4- Ahmet Özhan

Şarkıları

 Saymadım Kaç Yıl Oldu

 Kapat Gözlerini Kimse Görmesin

 Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın

 Not: Ahmet Özhan'ın söylediği ''Tedbirini Terk Eyle'' adlı şarkı 18. yüzyılın en önemli divan şairleri arasında yer alan Şeyh Galip'in şiirinden bestelenmiştir. Şiirin tamamı şu şekildedir:

 ''Tedbirini terk eyle takdir Hüda'nındır

 Sen yoksun o benlikler hep vehm-i gümanındır

 Birdenbire bul aşkı bu tuhfe bulanındır

 Devran olalı devran erbab-ı safanındır.''

5- Nesrin Sipahi

Şarkıları

 İçin İçin Yanıyor

 Hani O Bırakıp Giderken Seni

 Son Hıçkırık

6- Melahat Pars

Şarkıları:

 Her Gecenin Sabahı Bir Rüyayla Yalandır

 Gönlümü Başka Emellerle Avutsaydım

 Elveda Deme Bana

7- Hamiyet Yüceses

Şarkıları

 Bakmıyor Çeşm-i Siyahım

 Makber

 Yana Yana Kül Oldum

Türk Sanat Müziği Makamları

1- Buselik Makamı:

 Türk Sanat Müziğinin en kadim makamlarından biridir. Başta Bayati Araban Buselik ve Hisar buselik olmak üzere birçok çeşidi vardır.

Haberin Devamı

2- Kürdili Hicazkar Makamı:

19.yüzyılın ikinci yarısında Hacı Arif Bey tarafından bulunan makamdır. Uyanmaz Uykudan Canan Uyanmaz ve Gözümden Gitmiyor Bir Dem Hayalin, Hacı Arif Bey'in en çok dinlenen besteleri arasında yer alır.

3- Hicaz Makamı:

 İkindi ezanı hicaz makamı ile okunur.

4- Uşşak Makamı:

 Uşşak, aşık kelimesinin çoğuludur. Genellikle gazel türünde kaleme alınmış birçok eser, bu makamda bestelendiği için uşşak ismini almıştır.

 Türk Sanat Müziğindeki diğer makamların isimleri şu şekilde sıralanabilir:

 1- Neva Makam 2- Uzzal Makamı 3- Çargal Makamı

 Not: III. Selim, İlhami mahlasıyla hem Türkçe hem de Farsça birçok gazel yazmıştır. Şiir dışında müzik sanatıyla da ilgilenen Osmanlı hükümdarının Suzidilara adında bir makam da bulmuştur. Bu makamın adı bazı kaynaklarda suzidilara peşrev olarak da geçer.

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede